MAZERET KABUL EDİLMESİNE RAĞMEN SÖZLÜ YARGILAMA YAPILMADAN YARGILAMAYA SON VERİLMESİ HATALI OLMUŞTUR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/7617
Karar No : 2023/6953
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kadirli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 07.10.2022
SAYISI : 2022/143 Esas, 2022/769 Karar
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 30.04.2009 tarihli temlik sözleşmesi ile dava dışı şirketin kullandığı ticari kredi nedeniyle doğan borcunu ödemek suretiyle banka alacağını temlik aldığını, davalının kefil olduğunu ve bir kısım tahsilattan sonra kalan 53.590,39 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kefalet sözleşmesinin 1992 yılında imzalandığını, bu nedenle davacının müvekkiline müracaat edemeyeceğini, davanın asıl borçluya karşı açılması gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yasal şartlara uygun olmadığını, ayrıca dava konusu alacağın ipotekle garanti altına alınmış bir alacak olduğundan ipotek kaldırılmadan dava açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
1. Mahkemece 11.01.2016 tarih, 2012/271 E. ve 2016/12 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/19211 E. ve 2018/3074 K. sayılı kararı ile dava konusu olay temlik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık olup, temlik sözleşmesine konu kredi genel ticari kredi niteliğinde olmakla birlikte krediyi çeken de tacir olduğundan davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu gözetilerek davanın görüm ve çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, bu itibarla eldeki davada Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek davanın esastan kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
2. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; gerek dava tarihi gerek ilk karar tarihi gerekse bozma sonrası yargılama devam ederken Mahkemece davanın asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile görülmesine karar verildiği, bu şekilde yargılama yapılarak bozma öncesi verilen kararın esasına ilişkin bir bozma yapılmaması sebebiyle önceki kararın içeriğinde bir değişiklik yapılmadığı, Kadirli İş Bankası Şubesinin davalı Hasan Hüseyin O.'dan olan 188.590,39 TL'lik alacağını 30.04.2009 tarihli temlikname ile davacı Abdurrahman B.'a temlik ettiği, davacının da işbu temlike istinaden Kadirli İcra Müdürlüğünün 2009/1839 E. sayılı dosyası ile takibe giriştiği, alacağın temliki işleminin muvazaalı olduğundan bahisle borçlu Hasan Hüseyin O. tarafından alacaklı Abdurrahman B. ve müşterekleri aleyhine Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/179 E. sayılı dosyası ile dava açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı şirketin gizli ortaklarının bulunduğu iddialarının tanık beyanlarıyla kanıtlanamadığı, bununla birlikte davaya konu olan kredi borcunun davalı şirkete ait olmadığının da ispatlanamadığı, yapılan temlik işleminin muvazaalı olduğunun ispatı için dinlenen tanık beyanlarının bu konuda doğrudan bilgi içermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, iş bu kararın 20.09.2013 tarihinde kesinleştiği, neticede iptal edilmeyen ve geçerliliğini sürdüren alacağın temliki işleminin mevcut olduğu, bu kapsamda borçlu tarafından temlik konusu alacağa ilişkin davacı alacaklıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle davacının davasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece mesleki mazeret dilekçesi kabul edilmesine rağmen, tahkikatın bitirilip sözlü yargılamaya geçileceği ihtarı içerir yeni duruşma günü tebliğ edilmeden karar verilmesinin kanuna aykırı olduğunu, aşamalarda birçok kez davanın diğer sorumlu kişilere-ortaklara ihbar edilmesi talebinde bulunulmuş olmasına rağmen taleplerinin reddedildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kefalet sözleşmesinin 1992 yılında imzalandığını süresinin geçmesi nedeniyle kefile başvurulamayacağını, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın asıl borçluya ve diğer kefillere karşı açılması gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yasal şartlara uygun olmadığından geçersiz olduğunu, kefalet sözleşmesinin tüm sayfalarının davalı tarafından imzalanmadığını, tüm sözleşmedeki kefalete dair üst limitin belli olmadığını, bu hususun Mahkemece araştırılmadığını, müvekkilinin 1935 doğumlu olup, sadece okur yazar olduğunu, diğer kişilerin kefil olmaması veya taşınmazlarını ipotek vermeyeceklerini bilmesi halinde sözleşmeye kesinlikle kefil olmayacağını, davacının dava dışı diğer kefillerin akrabası olduğunu ve diğer kefilleri kefaletten kurtardığını, ipotekli taşınmazlardaki ipotekleri kaldırdığını ve borcun en sağlam güvencelerini kefaletten ve ipotekten kötü niyetle kurtardığını, 818 sayılı Kanun'un 592 nci maddesi uyarınca “…Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa,…” bundan sorumlu olacağının düzenlendiğini, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/179 E. sayılı dosyasına gönderilen bir cevapta davacının, müvekkilinin ipoteği dışındaki hiçbir teminatı almadığı belirtildiğini, 592/son maddesinde “…Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez,…….mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur….” hükmü gereğince davalıya müracaat edilemeyeceğini, dava konusu alacağın ipotekle garanti altına alınmış bir alacak olduğundan ve ipotek fek edilmeden dava açılamayacağını, temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, borcun davacı hesabından virman yapılarak kapatıldıktan sonra temlik sözleşmesi imzalandığını ileri sürerek ve re'sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 186 ncı maddesinin birinci fıkrası (Değişik:22/7/2020-7251/20 md.) "mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez." hükmünü amirdir. Anayasa'nın 36 ncı maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.
2. Davalı vekili 07.10.2022 tarihli duruşmaya katılamayacağını belirtir mazeret dilekçesi sunmuş, Mahkemece mazeret kabul edilmesine rağmen, sözlü yargılama yapılmadan yargılamaya son verilmiştir. Kanun hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilmeden hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Ali Orhan Dudu İrem Toros Mehmet Durgun Mehmet Tunç Şaban Kazdal
MAZERET KABUL EDİLMESİNE RAĞMEN SÖZLÜ YARGILAMA YAPILMADAN YARGILAMAYA SON VERİLMESİ HATALI OLMUŞTUR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/7617
Karar No : 2023/6953
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kadirli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 07.10.2022
SAYISI : 2022/143 Esas, 2022/769 Karar
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 30.04.2009 tarihli temlik sözleşmesi ile dava dışı şirketin kullandığı ticari kredi nedeniyle doğan borcunu ödemek suretiyle banka alacağını temlik aldığını, davalının kefil olduğunu ve bir kısım tahsilattan sonra kalan 53.590,39 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kefalet sözleşmesinin 1992 yılında imzalandığını, bu nedenle davacının müvekkiline müracaat edemeyeceğini, davanın asıl borçluya karşı açılması gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yasal şartlara uygun olmadığını, ayrıca dava konusu alacağın ipotekle garanti altına alınmış bir alacak olduğundan ipotek kaldırılmadan dava açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
1. Mahkemece 11.01.2016 tarih, 2012/271 E. ve 2016/12 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/19211 E. ve 2018/3074 K. sayılı kararı ile dava konusu olay temlik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık olup, temlik sözleşmesine konu kredi genel ticari kredi niteliğinde olmakla birlikte krediyi çeken de tacir olduğundan davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu gözetilerek davanın görüm ve çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, bu itibarla eldeki davada Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek davanın esastan kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
2. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; gerek dava tarihi gerek ilk karar tarihi gerekse bozma sonrası yargılama devam ederken Mahkemece davanın asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile görülmesine karar verildiği, bu şekilde yargılama yapılarak bozma öncesi verilen kararın esasına ilişkin bir bozma yapılmaması sebebiyle önceki kararın içeriğinde bir değişiklik yapılmadığı, Kadirli İş Bankası Şubesinin davalı Hasan Hüseyin O.'dan olan 188.590,39 TL'lik alacağını 30.04.2009 tarihli temlikname ile davacı Abdurrahman B.'a temlik ettiği, davacının da işbu temlike istinaden Kadirli İcra Müdürlüğünün 2009/1839 E. sayılı dosyası ile takibe giriştiği, alacağın temliki işleminin muvazaalı olduğundan bahisle borçlu Hasan Hüseyin O. tarafından alacaklı Abdurrahman B. ve müşterekleri aleyhine Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/179 E. sayılı dosyası ile dava açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı şirketin gizli ortaklarının bulunduğu iddialarının tanık beyanlarıyla kanıtlanamadığı, bununla birlikte davaya konu olan kredi borcunun davalı şirkete ait olmadığının da ispatlanamadığı, yapılan temlik işleminin muvazaalı olduğunun ispatı için dinlenen tanık beyanlarının bu konuda doğrudan bilgi içermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, iş bu kararın 20.09.2013 tarihinde kesinleştiği, neticede iptal edilmeyen ve geçerliliğini sürdüren alacağın temliki işleminin mevcut olduğu, bu kapsamda borçlu tarafından temlik konusu alacağa ilişkin davacı alacaklıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle davacının davasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece mesleki mazeret dilekçesi kabul edilmesine rağmen, tahkikatın bitirilip sözlü yargılamaya geçileceği ihtarı içerir yeni duruşma günü tebliğ edilmeden karar verilmesinin kanuna aykırı olduğunu, aşamalarda birçok kez davanın diğer sorumlu kişilere-ortaklara ihbar edilmesi talebinde bulunulmuş olmasına rağmen taleplerinin reddedildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kefalet sözleşmesinin 1992 yılında imzalandığını süresinin geçmesi nedeniyle kefile başvurulamayacağını, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın asıl borçluya ve diğer kefillere karşı açılması gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yasal şartlara uygun olmadığından geçersiz olduğunu, kefalet sözleşmesinin tüm sayfalarının davalı tarafından imzalanmadığını, tüm sözleşmedeki kefalete dair üst limitin belli olmadığını, bu hususun Mahkemece araştırılmadığını, müvekkilinin 1935 doğumlu olup, sadece okur yazar olduğunu, diğer kişilerin kefil olmaması veya taşınmazlarını ipotek vermeyeceklerini bilmesi halinde sözleşmeye kesinlikle kefil olmayacağını, davacının dava dışı diğer kefillerin akrabası olduğunu ve diğer kefilleri kefaletten kurtardığını, ipotekli taşınmazlardaki ipotekleri kaldırdığını ve borcun en sağlam güvencelerini kefaletten ve ipotekten kötü niyetle kurtardığını, 818 sayılı Kanun'un 592 nci maddesi uyarınca “…Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa,…” bundan sorumlu olacağının düzenlendiğini, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/179 E. sayılı dosyasına gönderilen bir cevapta davacının, müvekkilinin ipoteği dışındaki hiçbir teminatı almadığı belirtildiğini, 592/son maddesinde “…Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez,…….mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur….” hükmü gereğince davalıya müracaat edilemeyeceğini, dava konusu alacağın ipotekle garanti altına alınmış bir alacak olduğundan ve ipotek fek edilmeden dava açılamayacağını, temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, borcun davacı hesabından virman yapılarak kapatıldıktan sonra temlik sözleşmesi imzalandığını ileri sürerek ve re'sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 186 ncı maddesinin birinci fıkrası (Değişik:22/7/2020-7251/20 md.) "mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez." hükmünü amirdir. Anayasa'nın 36 ncı maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.
2. Davalı vekili 07.10.2022 tarihli duruşmaya katılamayacağını belirtir mazeret dilekçesi sunmuş, Mahkemece mazeret kabul edilmesine rağmen, sözlü yargılama yapılmadan yargılamaya son verilmiştir. Kanun hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilmeden hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Ali Orhan Dudu İrem Toros Mehmet Durgun Mehmet Tunç Şaban Kazdal