KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

NAFAKANIN TAYİNİNDE DAVADAN SONRAKİ OLAYLARIN DİKKATE ALINAMAYACAĞI KARARI

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO            : 2015/2-46 
KARAR NO         : 2015/1158        

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                           :
 İzmir 10. Aile Mahkemesi
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : F.K. vekilleri Av. Y.Ö. ve Av. T.E.
KARŞI TARAF                         :  G.K. vekilleri Av. N.K.A. ve Av. N.T.A.

Taraflar arasındaki “boşanma, maddi ve manevi tazminat ile nafaka” davasından dolayı verilen kararın bozulması üzerine direnme yoluyla; İzmir 10. Aile Mahkemesinden verilen 21.03.2013 gün ve 2013/119 E. - 2013/243 K. sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 01.10.2014 gün ve 2013/2-1232 E. - 2014/712 K. sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı-karşı davalı F.K. vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava boşanma; karşı dava ise, boşanma, maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemlerine ilişkindir.

Davacı/karşı davalı (koca) vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı/karşı davacı (kadın) vekili müvekkilinin kusuru bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın reddine karar verilmesini; asıl kusurun davacı kocada olduğu gerekçesiyle karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin; “asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, karşı davanın kabulü ile 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın ve 500 TL yoksulluk nafakasının davacı/karşı davalı (koca)dan alınarak davalı/karşı davacı(kadın)a verilmesine” dair verdiği karar; davacı/karşı davalı (koca) vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, “Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, davacı-davalı kocanın çalıştığı işten ayrıldığı da nazara alındığında kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiğine” işaretle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünün, davacı/karşı davalı (koca) vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulunca oyçokluğuyla usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanmasına karar verilmiş; davacı/karşı davalı (koca) vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasına geçilmeden önce, davanın niteliği ve müddeabihin miktarı itibariyle Hukuk Genel Kurulu kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunulmasının mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmeler sonunda dava konusu nafakanın boşanma davası ile birlikte istenmesi ve boşanmanın feri niteliğinde olması nedeniyle miktarına bakılmaksızın karar düzeltme incelemesinin yapılması gerektiğine yapılan birinci görüşmede oyçokluğuyla karar verilmiş, işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.

İşin esasına gelince:

Uyuşmazlık; mahkemece esasa ilişkin karar verilip hakimin davadan elini çekmesinden sonra meydana gelen yeni olguya dayalı olarak temyiz aşamasında ileri sürülen ‘yeni delilin’ bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı ile mahkemece takdir edilen nafakanın makul oranda ve hakkaniyete uygun miktarda olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 179/1. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 119. maddesi uyarınca davacı, davanın dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her vakıanın hangi delille ispat edileceğini bildirmek zorundadır. Aynı şekilde HUMK’nun 200. maddesi ve HMK’nun 129. maddesi uyarınca da davalı, savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerini ve savunmanın dayanağı olan her vakıanın hangi delille ispat edileceğini bildirmek zorundadır. Bunlar, tarafların dilekçelerindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır.

Dava ve cevap dilekçelerinde ileri sürülmemiş olan vakıalar, davadan sonra kendiliğinden incelenemeyeceği gibi, hakim onları hatırlatacak hallerde dahi bulunamaz (HUMK m 75).

O halde, dava ve cevap dilekçelerinde bildirilmiş olan vakıalar davanın sınırını çizmekte ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.

İşte bu nedenledir ki, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır. Bir başka ifadeyle hüküm, uyuşmazlığın başlangıcından dava açılan güne kadar gerçekleşmiş olayları kapsar.

Aksinin kabulü; tarafların dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır.

Nitekim 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı’nda, “her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesine yer verilerek, davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiği benimsenmiştir.

Somut olayda; davacı/karşı davalı(koca) temyiz dilekçesine eklediği 25/04/2012 tarihli ibraname uyarınca işten ayrıldığını, bu nedenle hüküm altına alınan nafakanın miktarının yüksek olduğunu belirtmiş, Özel Daire de “davacı/karşı davalı kocanın çalıştığı işten ayrıldığı da nazara alındığında hüküm altına alınan nafaka miktarının çok olduğu” gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma ilamında sözü edilen, davacı/karşı davalı (koca)nın çalıştığı işten ayrıldığı olgusunun, ancak davanın açılmasından önce gerçekleşmesi halinde ve buna davada dayanılması durumunda hükme esas teşkil edebileceği kuşkusuzdur. Dava tarihinden sonra temyiz aşamasında davacı/karşı davalı kocanın çalıştığı işten ayrılması halinde ise, az yukarıda açıklanan ilkeler gereği, bu yeni olgunun, nafakanın yeniden gözden geçirilmesi amacıyla açılacak yeni dava sırasında dikkate alınabileceği, her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, her davanın açıldığı tarihteki hukuki ve maddi olgulara göre sonuçlandırılması gerektiği ilkesi benimsenerek, karar tarihinden sonra davacı/karşı davalı (koca)nın çalıştığı işten ayrılmasının değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla hükme esas alınamayacağı yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Öte yandan, davacı/karşı davalı (koca) işten ayrılmamış olsa da tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası çok olup, mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı/karşı davacı (kadın) yararına hüküm altına alınan nafaka miktarının fazla olmadığı yerel mahkeme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda belirtilen gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Bu nedenle, davacı/karşı davalı (koca) vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile “onama” yönündeki Hukuk Genel Kurulunun 01.10.2014 gün ve 2013/2-1232 E. 2014/712 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Davacı/karşı davalı (koca) vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun 01.10.2014 gün ve 2013/2-1232 E. - 2014/712 K. sayılı kararının kaldırılmasına; yerel mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla ile karar verildi.