
ÖDEME EMRİNE İTİRAZ ALACAKLI VEYA VEKİLİNE TEBLİĞ EDİLMEMİŞSE SAİR SURETLERLE İTİRAZDAN HABERDAR OLUNDUĞU İLERİ SÜRÜLSE DAHİ HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İŞLEMEYE BAŞLAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/1699
Karar No : 2024/2362
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bandırma 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10.02.2022
SAYISI : 2019/1133 E., 2022/258 K.
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl davada; müvekkiline ait taşınmazın davalı şirkete kiralanmasına yönelik 01.01.2012 tarihli ve 4 yıllık kira sözleşmesi imzalandığını, başlangıç tarihinde aylık kira bedelinin 5.000,00 TL + KDV olduğunu, ilk yıl kira bedelinin bu şekilde ödendiğini, sonraki yıllarda ise davalı kiracı tarafından TÜFE oranında artış yapılarak ödeme yapılmaya devam edildiğini, 2015 yılı Ocak ve Şubat ayı kira bedellerinin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek; itirazın iptaline ve müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili bozmadan sonra birleşen davada; davalının hem kiracı şirketin temsilcisi hem de şirket ile yapılan kira sözleşmesinin kefili olduğunu, ödenmeyen kira alacaklarının tahsili için kiracı şirket ve davalı hakkında takip başlatıldığını, kiracı şirket ile davalının takibe itiraz ettikleri, icra takibinin durduğunu, kiracı şirket hakkında aynı icra dosyasına yönelik itirazın iptali için dava açıldığını ileri sürerek; birleştirme talebiyle davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı şirket vekili; müvekkilinin kira kontratına bağlı olarak kira dönemlerini banka havaleleri ile yaptığını, kira sözleşmesine ilişkin uzman kişilerden yardım aldıklarında mükerrer fatura düzenlendiğini fark ettiklerini, sözleşme ile artışın kira kontratı bitiminde yapılacağının kararlaştırıldığını, davacıya yapılan ödemeler dikkate alındığında herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak, asıl davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Halil vekili; davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının kiracı şirket hakkında itirazın iptali davası açarken müvekkilinin itirazından da haberdar olduğunu, dava konusu kira sözleşmesinin ticari nitelikte olması nedeniyle zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirilmesi gerektiğini, ayrıca kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin anılan kira sözleşmesine yönelik herhangi bir borcu bulunmadığı, icra takibinde aylık %10 gecikme cezası talep edilmesinin yasal olmadığını savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.04.2016 tarihli ve 2015/787 E., 2016/619 K. sayılı kararıyla; kira sözleşmesinin hususi şartlar kısmının 6. maddesine göre kira bedelinde sözleşme sona erince sonraki yıllar için TÜFE oranında artırım yapılması kararlaştırıldığı, kira süresinin bitim tarihinin 31.12.2015 olduğu, bu itibarla icra takibine konu edilen "2015 yılı Ocak ve Şubat" aylarına ilişkin kira alacağı ve ferileri yönünden kira sözleşmesinin bitim tarihinden önceki tarihlere ilişkin olduğundan artırımın yerinde olmadığı, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan yazılı kira sözleşmesinin tarafları bağladığı, davalı kiracının ihtirazı kayıt ileri sürmeden kendince artırım yaparak kira bedeli ödemesi ve bunu teamül haline getirmesinin de sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle, icra takibine konu aylara ilişkin kira borcu da bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 09.05.2019 tarihli ve 2017/8010 E., 2019/4357 K. sayılı ilamıyla; davacı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilerek, taraflar arasındaki kira sözleşmesi kapsamında davalı kiracı tarafından takibe konu dönem öncesine kadar artış yapılarak kira bedellerinin ödendiği belirlenmekle, artış şekli davalı kiracı tarafından benimsendiğinden takibe konu dönem öncesi son yıla ait kira bedeli dikkate alınarak davacının talep edebileceği alacak miktarının tespit edilmesinin ardından oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 08.08.2019 tarihli birleştirme talepli dava dilekçesi kabul edilerek yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'na göre müteselsil kefilliğin şartlarının sağlandığı, yine alınan bilirkişi raporuna göre davalıların borcunun 14.758,74 TL'si %18 KDV dahil kira borcu, 1.475,87 TL'si gecikme cezası ve 96,44 TL'si faiz olmak üzere toplam 16.331,05 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın kabulüne, takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 16.046,09 TL üzerinden devamına, davalı borçlu tarafından takipten sonra ödendiği anlaşılan 13.300,00 TL'lik ödemenin takip alacağından düşürülmesine, asıl alacak miktarı 14.758,74 TL üzerinden %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Halil vekili; arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, karara esas alınan bilirkişi raporunda ödenmediği belirtilen ve hesaplamaya dahil edilen kira bedellerinin müvekkili tarafından ödendiğini, bu ödemeler dışında davacının kira ya da gecikme cezası adı altında herhangi bir alacağı bulunmadığını, dosya borcu nedeniyle alacaklıya yapılan harici ödemelerin yok sayılmasının hatalı olduğunu, davacının dava açmada hukuki yararı bulunmadığını, ayrıca takibe konu %10 gecikme cezasının yasal olmadığını, ticaret sicilinden terkin edilen diğer davalı şirket hakkında verilen ihya kararı kesinleşmeden karar kurulmasının hatalı olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Birleşen davada uyuşmazlık; kira bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. İtirazın iptali davasının açılması için kanun koyucu bir yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür. Bu süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline 2004 sayılı Kanun’un 62/2 nci maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümleri çerçevesinde sağlanır.
2. Yerleşik uygulamada da bu sebeple ödeme emrine itiraz 7201 sayılı Kanun’un düzenlediği şekilde alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, sair suretlerle itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin başlamayacağı kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 21.10.2015 tarihli, 2013/19-2415 E., 2015/2335 K. sayılı kararı).
3. Ne var ki, bu yönde tebligat kendisine yapılmamış olsa bile, alacaklı ödeme emrine itirazın hükümden düşürülmesi için öngörülen kanuni yollara başvurabilir ve bu hâlde salt ödeme emrine itiraz alacaklıya henüz tebliğ edilmediği gerekçesiyle erken dava açıldığından bahsedilemeyeceği açıktır. Alacaklı, bu şekilde itirazın iptali yönünde Mahkemeye başvurduğunda, başka bir anlatımla, ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunu ve hükümden düşürülmesi gerektiğini Mahkemeye verdiği dava dilekçesiyle bildirdiğinde, tebliğ ile aranan öğrenme ve belgelendirme unsurları aynı anda tümüyle gerçekleşmiş olacağından, itirazın iptali dilekçesinin verilmesi ödeme emrine itirazın tebliği hükmünde sayılmalı ve hak düşürücü sürenin de bu tarihten itibaren işleyeceği kabul edilmelidir.
4. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı alacaklının, borçlular asıl dosya davalısı kiracı şirket ile birleşen dosya davalısı müteselsil kefil aleyhinde ödenmeyen kira alacaklarının tahsili talebiyle 16.02.2015 tarihinde takip başlattığı, borçlu kefil Halil'in, diğer borçlu kiracı şirketin yetkilisi olduğu, borçluların 12.03.2015 tarihli tek dilekçeyle ayrı ayrı borca itiraz ederek, aynı itiraz dilekçesini ayrı ayrı imzaladıkları anlaşılmaktadır.
5. Her ne kadar dosya kapsamında 12.03.2015 tarihli itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğine dair evraka rastlanılamamış ise de, davacı alacaklının 12.06.2015 tarihinde açtığı asıl davada; aynı takip ve aynı itiraz dilekçesine dayanıldığı ve sadece borçlu kiracı şirket hakkındaki itirazın iptalini talep ettiği dikkate alındığında, bu haliyle borçlu Halil'in itirazının en geç bu tarihte davacı tarafça öğrenildiğinin kabulü gerekir.
6. Hal böyle olunca, Mahkemece; bir yıllık dava açma süresi geçtikten sonra 08.08.2019 tarihinde açılan birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince birleşen dosya davalısı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
18.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Battal Yılmaz Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Muzaffer Gürkanlı Ferhan Temel
ÖDEME EMRİNE İTİRAZ ALACAKLI VEYA VEKİLİNE TEBLİĞ EDİLMEMİŞSE SAİR SURETLERLE İTİRAZDAN HABERDAR OLUNDUĞU İLERİ SÜRÜLSE DAHİ HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İŞLEMEYE BAŞLAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/1699
Karar No : 2024/2362
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bandırma 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10.02.2022
SAYISI : 2019/1133 E., 2022/258 K.
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl davada; müvekkiline ait taşınmazın davalı şirkete kiralanmasına yönelik 01.01.2012 tarihli ve 4 yıllık kira sözleşmesi imzalandığını, başlangıç tarihinde aylık kira bedelinin 5.000,00 TL + KDV olduğunu, ilk yıl kira bedelinin bu şekilde ödendiğini, sonraki yıllarda ise davalı kiracı tarafından TÜFE oranında artış yapılarak ödeme yapılmaya devam edildiğini, 2015 yılı Ocak ve Şubat ayı kira bedellerinin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek; itirazın iptaline ve müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili bozmadan sonra birleşen davada; davalının hem kiracı şirketin temsilcisi hem de şirket ile yapılan kira sözleşmesinin kefili olduğunu, ödenmeyen kira alacaklarının tahsili için kiracı şirket ve davalı hakkında takip başlatıldığını, kiracı şirket ile davalının takibe itiraz ettikleri, icra takibinin durduğunu, kiracı şirket hakkında aynı icra dosyasına yönelik itirazın iptali için dava açıldığını ileri sürerek; birleştirme talebiyle davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı şirket vekili; müvekkilinin kira kontratına bağlı olarak kira dönemlerini banka havaleleri ile yaptığını, kira sözleşmesine ilişkin uzman kişilerden yardım aldıklarında mükerrer fatura düzenlendiğini fark ettiklerini, sözleşme ile artışın kira kontratı bitiminde yapılacağının kararlaştırıldığını, davacıya yapılan ödemeler dikkate alındığında herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak, asıl davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Halil vekili; davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının kiracı şirket hakkında itirazın iptali davası açarken müvekkilinin itirazından da haberdar olduğunu, dava konusu kira sözleşmesinin ticari nitelikte olması nedeniyle zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirilmesi gerektiğini, ayrıca kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin anılan kira sözleşmesine yönelik herhangi bir borcu bulunmadığı, icra takibinde aylık %10 gecikme cezası talep edilmesinin yasal olmadığını savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.04.2016 tarihli ve 2015/787 E., 2016/619 K. sayılı kararıyla; kira sözleşmesinin hususi şartlar kısmının 6. maddesine göre kira bedelinde sözleşme sona erince sonraki yıllar için TÜFE oranında artırım yapılması kararlaştırıldığı, kira süresinin bitim tarihinin 31.12.2015 olduğu, bu itibarla icra takibine konu edilen "2015 yılı Ocak ve Şubat" aylarına ilişkin kira alacağı ve ferileri yönünden kira sözleşmesinin bitim tarihinden önceki tarihlere ilişkin olduğundan artırımın yerinde olmadığı, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan yazılı kira sözleşmesinin tarafları bağladığı, davalı kiracının ihtirazı kayıt ileri sürmeden kendince artırım yaparak kira bedeli ödemesi ve bunu teamül haline getirmesinin de sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle, icra takibine konu aylara ilişkin kira borcu da bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 09.05.2019 tarihli ve 2017/8010 E., 2019/4357 K. sayılı ilamıyla; davacı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilerek, taraflar arasındaki kira sözleşmesi kapsamında davalı kiracı tarafından takibe konu dönem öncesine kadar artış yapılarak kira bedellerinin ödendiği belirlenmekle, artış şekli davalı kiracı tarafından benimsendiğinden takibe konu dönem öncesi son yıla ait kira bedeli dikkate alınarak davacının talep edebileceği alacak miktarının tespit edilmesinin ardından oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 08.08.2019 tarihli birleştirme talepli dava dilekçesi kabul edilerek yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'na göre müteselsil kefilliğin şartlarının sağlandığı, yine alınan bilirkişi raporuna göre davalıların borcunun 14.758,74 TL'si %18 KDV dahil kira borcu, 1.475,87 TL'si gecikme cezası ve 96,44 TL'si faiz olmak üzere toplam 16.331,05 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın kabulüne, takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 16.046,09 TL üzerinden devamına, davalı borçlu tarafından takipten sonra ödendiği anlaşılan 13.300,00 TL'lik ödemenin takip alacağından düşürülmesine, asıl alacak miktarı 14.758,74 TL üzerinden %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Halil vekili; arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, karara esas alınan bilirkişi raporunda ödenmediği belirtilen ve hesaplamaya dahil edilen kira bedellerinin müvekkili tarafından ödendiğini, bu ödemeler dışında davacının kira ya da gecikme cezası adı altında herhangi bir alacağı bulunmadığını, dosya borcu nedeniyle alacaklıya yapılan harici ödemelerin yok sayılmasının hatalı olduğunu, davacının dava açmada hukuki yararı bulunmadığını, ayrıca takibe konu %10 gecikme cezasının yasal olmadığını, ticaret sicilinden terkin edilen diğer davalı şirket hakkında verilen ihya kararı kesinleşmeden karar kurulmasının hatalı olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Birleşen davada uyuşmazlık; kira bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. İtirazın iptali davasının açılması için kanun koyucu bir yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür. Bu süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline 2004 sayılı Kanun’un 62/2 nci maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümleri çerçevesinde sağlanır.
2. Yerleşik uygulamada da bu sebeple ödeme emrine itiraz 7201 sayılı Kanun’un düzenlediği şekilde alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, sair suretlerle itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin başlamayacağı kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 21.10.2015 tarihli, 2013/19-2415 E., 2015/2335 K. sayılı kararı).
3. Ne var ki, bu yönde tebligat kendisine yapılmamış olsa bile, alacaklı ödeme emrine itirazın hükümden düşürülmesi için öngörülen kanuni yollara başvurabilir ve bu hâlde salt ödeme emrine itiraz alacaklıya henüz tebliğ edilmediği gerekçesiyle erken dava açıldığından bahsedilemeyeceği açıktır. Alacaklı, bu şekilde itirazın iptali yönünde Mahkemeye başvurduğunda, başka bir anlatımla, ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunu ve hükümden düşürülmesi gerektiğini Mahkemeye verdiği dava dilekçesiyle bildirdiğinde, tebliğ ile aranan öğrenme ve belgelendirme unsurları aynı anda tümüyle gerçekleşmiş olacağından, itirazın iptali dilekçesinin verilmesi ödeme emrine itirazın tebliği hükmünde sayılmalı ve hak düşürücü sürenin de bu tarihten itibaren işleyeceği kabul edilmelidir.
4. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı alacaklının, borçlular asıl dosya davalısı kiracı şirket ile birleşen dosya davalısı müteselsil kefil aleyhinde ödenmeyen kira alacaklarının tahsili talebiyle 16.02.2015 tarihinde takip başlattığı, borçlu kefil Halil'in, diğer borçlu kiracı şirketin yetkilisi olduğu, borçluların 12.03.2015 tarihli tek dilekçeyle ayrı ayrı borca itiraz ederek, aynı itiraz dilekçesini ayrı ayrı imzaladıkları anlaşılmaktadır.
5. Her ne kadar dosya kapsamında 12.03.2015 tarihli itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğine dair evraka rastlanılamamış ise de, davacı alacaklının 12.06.2015 tarihinde açtığı asıl davada; aynı takip ve aynı itiraz dilekçesine dayanıldığı ve sadece borçlu kiracı şirket hakkındaki itirazın iptalini talep ettiği dikkate alındığında, bu haliyle borçlu Halil'in itirazının en geç bu tarihte davacı tarafça öğrenildiğinin kabulü gerekir.
6. Hal böyle olunca, Mahkemece; bir yıllık dava açma süresi geçtikten sonra 08.08.2019 tarihinde açılan birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince birleşen dosya davalısı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
18.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Battal Yılmaz Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Muzaffer Gürkanlı Ferhan Temel