KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

REKABET ETMEME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN SÜRESİNE ETKİ EDEN İNTİFA SÖZLEŞMELERİ VE KİRA SÖZLEŞMELERİNİN TAMAMI TEK BİR DİKEY ANLAŞMA OLARAK KABUL EDİLMİŞTİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/11-10
Karar No       : 2024/148

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 24.05.2022
SAYISI                          : 2022/62 E., 2022/429 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.12.2021 tarihli ve 2020/3094 Esas,
                                        2021/6902 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı Mahmut E. yönünden davanın reddine, davalı şirket yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında 07.06.2004 tarihinde bir yıl süreli akaryakıt bayiilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeyi davalı Mahmut E.’in kefil olarak imzaladığını, 10.12.2004 tarihinde ise davalı şirket ile imzalanan zeyilname gereğince Akaryakıt bayiilik sözleşmesinin süresinin 10.12.2004 tarihinden itibaren beş yıl süre ile uzatıldığını, 10.12.2009 tarihinde sona ermesi gereken sözleşmenin davalı şirket tarafından süresinden önce 07.09.2009 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle sona erme tarihine kadar geçecek üç ay için müvekkilinin akaryakıt ve madeni yağ satımından elde edeceği kârdan mahrum kaldığını, ayrıca davalı şirketin sözleşme süresinde müvekkilinden almayı taahhüt ettiği miktarın altında alım yapması nedeniyle müvekkilinin cezai şart alacağının olduğu gibi sözleşmeye uyulmaması sebebiyle de cezai şart alacaklarının bulunduğunu ileri sürerek 32.377 USD cezai şart alacağı ile kâr kaybından dolayı şimdilik 5.000,00 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında kâr kaybı iddiasına dayalı alacak talebini 24.803,12 TL olarak ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; yetki ve derdestlik itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.03.2018 tarihli ve 2009/1035 Esas, 2018/246 Karar sayılı kararı ile; davacı ile davalı şirket arasında 07.06.2004 tarihli akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi ve protokol imzalandığı, ayrıca bu sözleşme nedeniyle 10.12.2004 tarihli zeyilname akdedildiği, davalı Mahmut E.’in 10.12.2004 tarihli zeyilname dışındaki sözleşmelere kefil olarak imzaladığı, taraflar arasındaki 07.06.2004 tarihli sözleşme süresinin bir yıl olduğu, ancak daha sonra imzalanan 10.12.2004 tarihli zeyilnamede sözleşme süresinin zeyilname tarihinden itibaren beş yıl olarak uzatıldığı ve 07.06.2004 tarihli sözleşmenin tüm maddelerinin aynen kabul edildiği, ancak davalı şirketin 10.12.2009 tarihinde sona ermesi gereken sözleşmeyi süresinden önce haklı bir neden bildirmeksizin 03.07.2009 tarihli ihtarname ile feshettiği, davalı şirketin bu şekilde sözleşmeyi feshetmesinin haksız olduğu, sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce haksız feshinin sözleşmeye aykırılık oluşturduğu ve davacının cezai şart talebinin yerinde olduğu, sözleşmenin 27-1/c maddesi gereğince davacının cezai şart yanında mahrum kaldığı kârı da isteyebileceği, ayrıca 07.06.2004 tarihli protokolde bayiinin alım taahhüdünün düzenlendiği ve tonaj ihlâli nedeniyle ödenecek cezai şartın hüküm altına alındığı, davacının tonaj ihlali nedeniyle istediği cezai şart talebinin yerinde olduğu, davacı alacağının dayanağını 10.12.2004 tarihli zeyilnamenin oluşturduğu ve zeyilnamede ise davalı Mahmut E.'in imzasının bulunmadığı gerekçesiyle davalı Mahmut E. yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden 24.803,12 TL kâr kaybı alacağının ve 32.377 USD cezai şart alacağının faiziyle birlikte davalı şirketten tahsilin karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirket vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.07.2019 tarihli ve 2018/1182 Esas, 2019/948 Karar sayılı kararı ile; davacı vekili ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"… Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiği ve asgari alım taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart ve kâr kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

1- Rekabet Kurulu’nun 14/07/2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti (2002/2) Tebliğinin “Rekabet Etmeme Yükümlülüğü” başlıklı 5/a maddesinde; “Bu Tebliğ ile tanınan muafiyet anlaşmada yer alan, aşağıda belirtilen yükümlülüklere uygulanmaz: a) Alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğü. Rekabet etmeme yükümlülüğünün yukarıda belirtilen süreyi aşacak şekilde zımnen yenilenebileceğinin kararlaştırılması halinde, rekabet etmeme yükümlülüğü belirsiz süreli sayılır” düzenlemesine; yine Rekabet Kurulu’nun Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz’un 40. maddesinde; “Alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün süresi büyük önem taşımaktadır. Süresi beş yıldan uzun olan rekabet etmeme yükümlülüğünün grup muafiyetinden yararlanması bu Kılavuzun 44. paragrafında belirtilen istisna dışında mümkün değildir. Şayet alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün süresi belirsiz ise yine grup muafiyeti uygulanamayacaktır. Beş yıllık süreyi aşacak şekilde zımnen yenilenebilen rekabet etmeme yükümlülükleri de grup muafiyeti kapsamında değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.

Somut olaya gelince, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 07/06/2004 tarihli ve süresi 1 yıldır. Daha sonra 10/12/2004 tarihli zeyilname ile sözleşme süresi bitmeden 10/12/2004 tarihinden itibaren sözleşme 5 yıl süre ile uzatılmıştır.

Yukarıda bahsedilen hükümler birlikte dikkate alındığında taraflar arasındaki ilk sözleşme tarihi 07.06.2004 olup beş yıllık süre 07/06/2009 tarihinde sona ermektedir. Davalı şirket tarafından sözkonusu sözleşme 03/07/2009 tarihli ihtarname ile feshedilmiştir. Sözleşme beş yıllık süreden sonra feshedilmiş olduğundan sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin kabulü ile buna göre değerlendirme yapılması gerekirken mahkemece yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı şirketin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten akaryakıt sektöründe uygulanan dikey anlaşmalara ilişkin olarak 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (4054 sayılı Kanun) ve 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (2002/2 sayılı Tebliğ) çerçevesinde Rekabet Kurulu ve Danıştay tarafından alınan çok sayıda karar ile sabit olduğu üzere bayiilik sözleşmeleri ile bu sözleşmelerde yer alan rekabet etmeme yükümlülüğünün süresine etki eden intifa sözleşmeleri ve kira sözleşmelerinin tamamının tek bir dikey anlaşma olarak kabul edildiği, söz konusu kararlarda Rekabet Kurulunun 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi beş yılı aşan anlaşmaların “azami hadde indirme” ilkesi gereğince 18.09.2010 tarihine kadar, 18.09.2005 tarihinden sonra yapılmış olan anlaşmaların ise yapıldıkları tarihten itibaren en fazla beş yıl süre ile 2002/2 sayılı Tebliğde düzenlenen grup muafiyetinden yararlanabileceğine ve bu tarihten sonra muafiyet koşullarının ortadan kalkacağına karar verildiği, oysa taraflar arasında imzalanan 07.06.2004 tarihli sözleşmenin süresinin bir yıl olduğu, ancak daha sonra imzalanan 10.12.2004 tarihli zeyilname ile sözleşme süresinin zeyilname tarihinden itibaren beş yıl olarak uzatıldığı, taraflar arasındaki zeyilname ile uzatılmış sözleşmenin 10.12.2009 tarihinde sona ereceği ve her durumda taraflar arasındaki sözleşmenin 18.09.2010 tarihinden önce sona erdiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı şirket vekili, sözleşmenin süresinde feshedildiğini, ayrıca bayiilik sözleşmelerinde yoksun kalınan kâr ve cezai şart taleplerinin bir arada istenemeyeceğini, dolayısıyla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4054 sayılı Kanun ve 2002/2 sayılı Tebliğ çerçevesinde Rekabet Kurulu kararlarının taraflar arasındaki sözleşmeye uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasındaki sözleşmenin hangi tarihte sona ermesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce İlk Derece Mahkemesince direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmelerde direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olmadığı ve ön sorunun bulunmadığı oy çokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

E. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 4054 sayılı Kanun'un 4 ve 5 inci maddeleri;

2. Değerlendirme

1. 4054 sayılı Kanun'un 4/1 maddesinde; bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri yasaklanmıştır. Aynı Kanun'un 5/4 maddesinde ise Rekabet Kurulunun mevzuattaki şartların gerçekleşmesi hâlinde belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabileceği düzenlenmiştir.

2. Bu kapsamda Rekabet Kurumu tarafından yayımlanan 2002/2 sayılı Tebliğin 2 nci maddesinde, üretim ve dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalar dikey anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Yine aynı Tebliğin 5/a maddesinde ise, Tebliğ ile tanınan muafiyetin anlaşmalarda alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğüne uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.

3. Diğer taraftan, konuyla ilgili sözleşmeler ile kira sözleşmelerinin tamamının tek bir dikey anlaşma olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu dikey anlaşmalar ile bayiye beş yıldan uzun süreli rekabet yasağı getirilmesi, söz konusu dikey ilişkiyi grup muafiyeti kapsamı dışına çıkarmaktadır. Bunun yanında 2002/2 sayılı Tebliğin 5 inci maddesinde, anlaşmalardaki rekabet etmeme yükümlülüklerine veya bu yükümlülüğün anlaşmanın asli bir parçası olduğu hâllerde anlaşmanın tamamına yönelik olarak getirilen beş yıllık grup muafiyeti sınırına dair olarak bir istisna düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme, “Alıcının anlaşmaya dayalı faaliyetlerini sürdürürken kullanacağı tesisin mülkiyeti arazi ile birlikte veya alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden sağlanan bir üst hakkı çerçevesinde sağlayıcıya ait ise yahut alıcı bu faaliyetini sağlayıcının alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden elde ettiği bir ayni veya şahsi kullanım hakkının konusu olan bir tesiste sürdürecekse, alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğü, söz konusu tesisin alıcı tarafından kullanıldığı süreye bağlanabilir; şu kadar ki, rekabet etmeme yükümlülüğü, bu sürenin beş yılı aşan kısmı bakımından, sadece alıcının söz konusu tesiste yürüteceği faaliyetini kapsar.” şeklindedir. 2002/2 sayılı Tebliğin açıklanmasına dair Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuzun 39 uncu paragrafında ise, “Tebliğ'in 5. maddesiyle getirilen bu istisna, "öncelikle ve özellikle' ilişkinin başlangıcından itibaren 3. şahıslardan ayni ya da şahsi haklar kapsamında taşınmazın kullanma ve/veya yararlanma hakkının alınması ve bunu müteakiben tesisin bizzat sağlayıcı tarafından işletilmesi ya da kullanma/yararlanma hakkı veren ile hiçbir bağlantısı olmayan şahıslarla bayilik ilişkisinin kurulması ile sınırlıdır. Muafiyet kapsamındaki beş yıllık süre dolmadan; faaliyetlerin sona erdirilmesi, devralma vb. yollarla dikey anlaşmanın taraflarında değişiklik ortaya çıkması halinde muafiyetten yararlanılabilecek sürenin uzaması söz konusu değildir” şeklinde açıklama yer almaktadır.

4. Öte yandan, 18.9.2003 tarihli ve 25233 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına dair 2003/3 sayılı Tebliğle, 2002/2 sayılı Tebliğe, "Bu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan anlaşmaların 2002/2 sayılı Tebliğ'de öngörülen grup muafiyetinden yararlanabilmesi için, bu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yukarıdaki 1. madde ile getirilen değişikliğe uygunluğunun sağlanması gerekir. Bu süre içerisinde anılan anlaşmalara 4054 Sayılı Kanunun 4. maddesinde öngörülen yasaklama uygulanmaz." yönünde geçici madde eklenmiştir.

5. Akaryakıt dağıtım sektöründeki dikey anlaşmaların 2002/2 sayılı Tebliğe uygunluğunun belirlenmesine yönelik Rekabet Kurulunun 15.11.2006 tarihli ve 06-84/1059-306 sayılı kararıyla rekabet yasağı yönünden yukarıda getirilen ve geçici madde ile belirlenen geçiş dönemi incelenerek; beş yıl olarak belirlenen rekabet yasağının, 2003/3 sayılı Tebliğ ile teşebbüslerin mevcut anlaşmalarını iki yıl içerisinde bu değişikliğe uygun hâle getirilmesinin kurala bağlandığı, mevcut sözleşmelerdeki bu değişikliklerin hangi surette yapılacağı ve bunların kalan uygulama sürelerinin nasıl belirleneceği konusuna Rekabet Kurulunun 26.1.2006 tarihli ve 06-04/55-13 sayılı kararında açıklık getirildiği, buna göre; 18.09.2005 tarihinden önce yapılan ve rekabet etme yasağı süresi beş yılı aşan sözleşmelerden 18.09.2005 tarihi itibarıyla uygulama süresinin beş yıldan az olanlarda herhangi bir değişiklik yapmaya gerek olmayıp, bunların süresinin sonuna kadar geçerli olduğu, 18.09.2005 tarihi itibarıyla kalan süresi beş yılı aşan sözleşmelerin 18.09.2010 tarihine kadar geçerli olup sözleşme tadillerinin buna göre yapılması gerektiği, 18.09.2005 tarihi itibarıyla rekabet yasağının süresi beş yılı geçenlerin, imzadan itibaren “en yüksek yasal hadde indirildiği” ve beş yıllık azami süre dolana kadar 2002/2 sayılı Tebliğin öngördüğü koşulları sağladığı sonuçlarına varılmıştır.

6. 2003/3 sayılı Tebliğ ile bu Tebliğin yürürlüğe girdiği 18.09.2003 tarihi itibarıyla, bu tarihten önce dağıtıcılar ile bayiiler arasında kurulan sözleşmelere yönelik olarak, bu sözleşmelerin süresinin Tebliğe uygun hâle getirilmesi amacıyla iki yıllık geçiş sürecinin getirildiği, Kurul tarafından geçiş sürecini irdeleyen kararlarında da, 18.09.2003 tarihinden önce kurulan bayiilik-dağıtıcı ilişkisinin, en son 18.09.2010 tarihine kadar 2002/2 sayılı Tebliğ hükümlerinden yararlanacağı, bu tarihten sonra ise gerekli değişikliklerin yapılmaması durumunda 4054 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi çerçevesinde işlem tesis edileceği anlaşılmaktadır. Nitekim aynı hususlara Danıştay 13. Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2011/688 Esas, 2015/1456 Karar sayılı kararında değinilmiştir.

7. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı şirket arasında 07.06.2004 tarihli akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi ve protokol imzalandığı, ayrıca bu sözleşme nedeniyle 10.12.2004 tarihli zeyilname akdedildiği, taraflar arasındaki 07.06.2004 tarihli sözleşmenin süresinin bir yıl olduğu, ancak daha sonra imzalanan 10.12.2004 tarihli zeyilnamede sözleşme süresinin zeyilname tarihinden itibaren beş yıl olarak uzatıldığı, bu sözleşmenin davalı şirket tarafından 03.07.2009 tarihli ihtarname ile feshedildiği anlaşılmaktadır.

8. Akaryakıt dağıtım sektöründeki dikey anlaşmaların 2002/2 sayılı Tebliğe uygunluğunun belirlenmesine yönelik Rekabet Kurulu kararlarında da belirtildiği üzere bayiilik sözleşmeleri ile bu sözleşmelerde yer alan rekabet etmeme yükümlülüğünün süresine etki eden intifa sözleşmeleri ve kira sözleşmelerinin tamamının tek bir dikey anlaşma olarak kabul edildiği, 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi beş yılı aşan sözleşmelerin “azami hadde indirme” ilkesi gereğince 18.09.2010 tarihine kadar, 18.09.2005 tarihinden sonra yapılmış olan sözleşmelerin ise yapıldıkları tarihten itibaren en fazla beş yıl süre ile 2002/2 sayılı Tebliğde düzenlenen grup muafiyetinden yararlanabileceği aşikardır. Dolayısıyla taraflar arasında imzalanan dava konusu sözleşme, 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olsa da süresi beş yılı aşmadığından belirtilen kapsam dahilinde değildir.

9. Bu itibarla taraflar arasındaki 07.06.2004 tarihli sözleşme süresinin 10.12.2004 tarihli zeyilname ile beş yıl olarak belirlendiği, bu durumda sözleşmenin 10.12.2009 tarihinde sona ermesi gerektiği, dolayısıyla davalı şirket tarafından süresinden önce 03.07.2005 tarihli ihtarname ile sona erdirildiği nazara alındığında Özel Daire bozma ilâmında belirtilen hususların somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığı kabul edilmelidir.

10. Hâl böyle olunca; ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeler kapsamında verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

11. Ne var ki, Özel Dairece davalı şirket vekilinin esasa yönelik temyiz itirazları yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun olduğundan, davalı şirket vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

06.03.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.