KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SAĞ KALAN EŞ, İNTİFADAN MEN TARİHİNDEN KABUL EDİLEN ÖZGÜLEME DAVASININ KESİNLEŞMESİ TARİHİNE KADAR ECRİMİSİL İLE SORUMLUDUR.

BAŞVURU DİLEKÇESİ:

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAŞKANLAR KURULUNA

BURSA

TALEP EDEN              : Av. Fatih KARAMERCAN - (T.C. Kimlik No: 3.........8)
                                      (Adres antettedir)

TALEBİN KONUSU : Sağ kalan eşin murise ait aile konutu niteliğindeki taşınmazda oturmakta olduğundan bahisle sağ kalan eş aleyhine yasal mirasçılar (veya yasal mirasçılardan birisi) tarafından açılan ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davasında, TMK m. 240 ve 652 hükümlerine göre açılacak özgüleme davasının (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) dava tarihinden itibaren sağ kalan eşi haksız işgalci sıfatından kurtarıp kurtaramayacağı konusundaki İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından kesin olarak verilmiş olduğu kararlar arasındaki uyuşmazlığın 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35. maddesinin 3. fıkrası gereği giderilmesi istemidir.

KONUNUN GELİŞİMİ

İstinaf kanun yoluna başvurumuz sonucunda verilmiş İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Kararı ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Kararı arasında uyuşmazlık bulunduğundan, “Başkanlar kurulunun görevleri” kenar başlıklı 5235 sayılı Kanun’un m. 35/3 hükmü gereği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa GÖRE İSTİNAF YOLUNA BAŞVURMA HAKKI BULUNANLAR, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde BU UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİNİ GEREKÇELİ OLARAK İSTEMELERİ ÜZERİNE kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay’dan isteyebilir.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 1. Hukuk Dairesi Kararı ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararına konu her iki uyuşmazlık tarihinden önce yayınlanmış hakem denetiminden geçmiş ve Bursa BAM 1. Hukuk Dairesi Kararı’nda atıf alan makalemizde sağ kalan eşin murise ait aile konutu niteliğindeki taşınmazda oturmakta olduğundan bahisle sağ kalan eş aleyhine yasal mirasçılar (veya yasal mirasçılardan birisi) tarafından açılan ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davasında, TMK m. 240 ve 652 hükümlerine göre açılacak özgüleme davasının (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) dava tarihinden itibaren sağ kalan eşi haksız işgalci sıfatından kurtaracağı yönünde görüş bildirmiştik. Sayın Yargıtay Hukuk Dairesi tarafından uyuşmazlık giderilirken söz konusu hakem denetiminden geçmiş 2017 tarihli makalemizden kesitler sunmak isteriz.

Çözümü Gereken Hukukî Uyuşmazlığın Tespiti

Yukarıda ayrıntılı olarak özetlenen kararlar çerçevesinde çözümü gereken uyuşmazlık;

‭✓ Sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmazda hangi andan itibaren haksız işgalci sayılmalı ve bu kapsamda haksız işgal tazminatı (ecrimisil) ödemesi gerekir mi?

‭✓ Haksız işgal tazminatına bakan mahkeme açısından, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda, özgüleme davası bekletici sorun yapılmalı mıdır?

‭✓ Sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması, kendisini haksız işgalci konumundan kurtarabilir mi?

‭✓ Son olarak, TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı olarak açılabilen özgüleme davası, sonuçlarını hangi andan itibaren doğurmalıdır?

Ara Sonuç :

TMK m. 995 hükmü, genel kurallar çerçevesinde gerçekleşmiş hukukî olaylar bakımından uygulanabilir. Ele aldığımız hukukî sorunun tespiti ve çözümlenmesinde ise TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükümlerinin getirilmiş amaçları ve madde başlıkları göz önüne alındığında başka bir ifadeyle sürekli olarak “aile konutu” kavramının tekrar edilmesi ve TMK sistematiği açısından aile konutu kavramının ayrı bir öneme sahip olmasından dolayı daha özel normlar olan TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükümleri, somut olayın özelliğine göre öncelikli olarak uygulanmalıdır. Başka bir ifadeyle, özgüleme davasının açılması ile (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) sağ kalan eş, haksız işgalci olamaz. (EK-1 KARAMERCAN, Fatih, Aile Konutunun Özgülenmesi Davasının Haksız İşgal Tazminatına Etkisi (Yorum Yöntemleri Çerçevesinde Y. 1. HD. 25.09.2014, 10603/14850 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi, İzmir Barosu Dergisi, Y: 2017, S: 2, s. 92 - Hakem denetiminden geçmiş makale başvuru dilekçemizin EK’inde sunulmuştur)

(MAKALE SAYFA 92 - 93)

Amaca Uygunluk Yorumu

Doktrinde, TMK m. 240 düzenlemesinin İsviçre Medenî Kanunu’ndan esinlenerek kanuna dâhil edildiği (NEBİOĞLU ÖNER, Şebnem, Aile Konutunun Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi, Ankara, 2014, s. 63) ve amacın da diğer eşin ölümü sonrasında, sağ kalan eşin yeni bir yere yerleşmek ve yeni bir çevre edinmek (ZEYTİN, Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Ankara, 2008, s. 243) ve ölen eşiyle birçok anılarını paylaştığı konutu terk etmek durumunda kalmak suretiyle, o ana kadar mevcut olan müşterek hayat tarzının önemli ölçüde değişmesinin sakıncalarından korunmasının gerekli olduğu belirtilmiştir. (NEBİOĞLU ÖNER, s. 74, 75). Özetle, kanun koyucunun amacı, sağ kalan eşin korunmasıdır. (ACAR, Faruk, Aile Hukukumuzda Aile Konutu - Mal Rejimleri - Eşin Yasal Miras Payı, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Ankara, 2016, s. 379). Zira, TMK m. 652 hükmü de İsviçre Medenî Kanunu’ndan esinlenerek kanunumuza girmiş olup (NEBİOĞLU ÖNER, s. 192; AVCI, Mehmet Özgür, Mirasın Mahkeme Kararıyla Paylaşılması, İstanbul, 2014, s. 179; İMRE, Zahit; ERMAN, Hasan, Miras Hukuku, Gözden Geçirilmiş 12. Basım, İstanbul, 2016, s. 503) bu hükümde de, kanun koyucunun amacı, sağ kalan eşin ölüm sonucunda yaşam şartlarının düşmesinin engellenerek korunmasıdır. (CANARSLAN, Gökçe, İntifa Hakkının Sona Ermesi, Ankara, 2016, s. 80). Ayrıca, kanımızca, kanun koyucunun katılma alacağı hakkı sahibi olamayan sağ kalan eşe TMK m. 652 hükmünden faydalanarak miras hakkına dayalı olarak aile konutu üzerinde özgüleme talep etmesi veya miras hakkı bulunmayan sağ kalan eşe TMK m. 240 hükmünden faydalanarak katılma alacağına dayalı olarak aile konutu üzerinde özgüleme talep etmesi hakkını tanıması, sağ kalan eşe bulunacağı duruma göre seçimlik (alternatif) durumlar yaratarak bulunduğu konutta hayatını sürdürmesine imkân tanıdığına ilişkin başka bir kanıt olabilir. Böylelikle, sağ kalan eşin, alternatif sayılabilecek bu haklarını kullanması ile sağlanacak menfaati, meşru bir menfaate dayandığından, hakkını kötüye kullandığı ilk bakışta iddia edilemez. (OĞUZMAN, M. Kemal; BARLAS, Nami, Medenî Hukuk, 21. Bası, İstanbul, 2015, s. 268)

(MAKALE SAYFA 92 - 93)

Doktrinde ayrıca, taksim kuralı niteliği taşıyan TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükümlerinin sağ kalan eşe sadece miras şirketine ileri sürebileceği şahsi bir talep hakkı (öncelik hakkı) tanımakta olduğu (GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul, 2008, s. 406), bu hakkın kullanılması üzerine taraflar arasında bir anlaşma meydana gelmediği takdirde, hak sahibi mahkemeye bir yenilik doğuran dava açma imkânını kazanacağı ve hukukî durumda ancak mahkeme kararı ile birlikte bir “yenilik” meydana geleceği de ifade edilmektedir. (BUZ, Vedat, Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, Ankara, 2005, s. 149, 150). Doktrindeki başka bir görüşe göre ise, hak sahibi eş hakkını kullandığında, yükümlü taraf talebini yerine getirmek zorunda kalacaktır. Yükümlü olan taraf, talebinin yerine getirmekten kaçınırsa, sözgelimi; özgülemeyi de içeren bir paylaşım (taksim) yapmazsa, hak sahibi eş mahkeme yoluyla onu böyle bir sözleşme yapmaya zorlayabilmektedir. Kanun, hak sahibi eşe böyle bir imkân tanıdığı için, burada kanundan doğan bir sözleşme yapma mecburiyetinin varlığından söz etmek mümkündür. (YAĞCIOĞLU, Ali Haydar, Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Eşlerin Yasal Alım Hakkı, İzmir, 2007, s. 84; GÜMÜŞ, s. 406 dn. 630). Görüleceği üzere, kanun koyucunun amacı ve taraflar arasındaki menfaat ilişkisindeki seçtiği tarafın sağ kalan eş olduğu gözönüne alındığında, sağ kalan eşin durumu, murisin diğer mirasçılarına nazaran daha önem arz etmektedir.

(MAKALE SAYFA 94 - 95)

Ara Sonuç :

Bir hakkın, hak sahibine meşru bir menfaat sağlamak için değil de sırf başkasına zarara sokmak, onu güç duruma düşürmek üzere kullanılması halinde, hak ancak o zaman kötüye kullanılmış olur. (OĞUZMAN/BARLAS, s. 267). Hukuk kurallarının âdil olmayan sonuç verecek şekilde uygulanması düşünülemez. O halde hâkim, aşırı ölçüde geniş tutulmuş bir kuralı, somut olaya uygulaması adaletsiz sonuçlar doğuracaksa sınırlar. (ALTAŞ, Hüseyin, Medeni Hukuk Başlangıç Hükümleri, Ankara, 2014, s. 24). Bu anlamda, TMK m. 995 hükmü, somut olayın özelliklerine göre, TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükümleri karşısında sınırlanmalıdır. Başka bir ifadeyle, özgüleme davasının açılması ile (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) sağ kalan eş, haksız işgalci olamaz. Sağ kalan eş, iyiniyetin korunmasını öngören hükmün getirdiği avantajlı durumdan istifade etmek istiyorsa, hal ve şartların gerekli kıldığı dikkat ve özeni göstermeli ve yapmak istediği hukukî işleme dair herhangi bir hukukî eksikliğin mevcut olup olmadığını araştırmalıdır. Başka bir ifadeyle, özgüleme davası açmalıdır. Bunu yapmadığı yani özgüleme davası açmadığı takdirde, ilgili hükmün getirdiği korumadan yararlanamayacak ve söz konusu hukukî eksikliğin müeyyidesi ne ise, o müeyyidenin (haksız işgalci sayılmanın ve haksız işgal tazminatı ödemenin) bu ilişkiye de uygulanması gerekecektir. (AKKANAT, Halil, Türk Medeni Hukukunda İyiniyetin Korunması, İstanbul, 2010, s. 76 dn. 32)

Hemen şu husus da akla gelebilir. Davacı da, davalı konuttan çıkmadığı, konuttan faydalanamadığı veya gelir elde edemediğinden dolayı, davasını açtığı için haksız konuma sokulamaz denilebilir. Ancak bu durumda da, davalı tarafa davasını daha önce açması külfeti getirilecektir ki bu düşünce tarzı, açıkça HMK 24/2 maddesindeki “hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz” hükmüne aykırı olacaktır.

(MAKALE SAYFA 97 - 98)

Eşyanın Tabiatına Uygunluk Değerlendirmesi :

Amaçsal yorumda sonuca varmak için eşyanın (öznenin) özelliklerini de dikkate almak gerekir.

6100 sayılı HMK m. 115/1 hükmü gereği, mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Bu hükümler gereği, özellikle TMK m. 240 hükmüne göre sağ kalan eşin özgüleme davası açması için hükümde öngörülen “eski yaşantısını devam ettirebilmesi” şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için konutta oturması zorunludur. Pozitif hukuk kuralları, insan onurunu zedeleyecek ve haklarını yok sayacak bir tarzda yorumlanamaz. Her olayda birkaç kişinin farklı hakları çatışabilir. Yorumcuya düşen, bu ihtilafları, hukukun genel ilkeleri ve adaletin temel kurallarıyla tutarlı bir yorum tarzıyla çözmektir. (AKTAŞ, Suuri, Hukukta Yorum Çabaları, EÜHFD, C: XV, Y: 2011, S: 3-4, s. 33)

Ara Sonuç :

Bu yüzden, normatif tespitler dahi, temelde deneysel bir takım gerçeklerle iç içe geçmektedir. Anılan durumda, hukuk normları oluşurken, toplumsal olayların belli sosyal kanunlara göre gerçekleştiği, belli olay ve olguların nedensellik ağı ile birbirine bağlı oldukları gerçeğinden etkileneceklerdir. (ALDANMAZ, Orhan, Normlara Hayat Veren Gerçeklik Ve Realiteyi Dönüştüren Normlar, TAAD, Y: 6, S: 21 (Nisan 2015), s. 280). Aslında hukukî sorunun diğer bir yüzü de burada kendisini göstermektedir. Kanun koyucu, sağ kalan eşe bu hükümden faydalanması için hem bir şart koymuş ve hem de o şart haksız bir eylem olarak nitelendirilecek ise yani sağ kalan eşin konutta oturabilmesi için haksız işgal tazminatı ödemesi gerekiyorsa, bu değerlendirme, eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi “kanun koyucu abesle iştigal etmez” ilkesine de aykırı olacaktır. Kaldı ki, sağ kalan eşin haksız işgal tazminatı adı altında maddi bir bedeli ödeme durumu yoksa (ayrıca mahkeme masrafları ve vekalet ücreti ile bu masraflar daha da artacağından) kanun koyucunun kendine tanıdığı imkânları kullanamadan veya kullanmak isterken konuttan çıkartılarak kendisini dış dünyada yapayalnız da hissedecektir. İyiniyetin, gerçek hukukî durum karşısında iyi vicdanlı olmanın bir tezahürü olduğu söylenebilir. (AKKANAT, s. 38). Bu durum ne formel mantık ile ne de hukukî mantık ile izah edilebilir.

(MAKALE SAYFA 98 - 99)

Hukukî Sonuç

Yukarıda değerlendirmeler ışığında,

Sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmazda, mirasçılardan herhangi birisinin intifadan men şartını yerine getirmesinden sonra oturmaya devam edip oturduğu konut ile ilgili herhangi bir özgüleme davası açmaması durumunda sağ kalan eş, haksız işgal tazminatını ödemesi gerekir.

Haksız işgal tazminatına bakan mahkeme açısından, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda, özgüleme davasının, HMK m. 165/1 hükmü gereği, bekletici sorun yapılması zorunludur.

Kanunun getiriliş amacı, hukukî düzenlemelerin mahiyeti ve doktrindeki görüşler uyarınca, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) haksız işgalci olmamalıdır.

Her ne kadar, doktrinde TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davaları, yenilik doğuran bir dava türü olarak görülse de hukukî düzenlemelerin mahiyeti ve doktrindeki görüşler uyarınca, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması neticesinde, özgüleme davasının sonuçlarını (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) açıldığı anda meydana getireceği kanaatine varılmıştır.

Somut olay özelindeki uyuşmazlık hakkında hukukî görüşümüzü dayanakları ile sunduktan sonra bu konu hakkında verilmiş Bölge Adliye Mahkemesi Kararları’nı sunuyoruz.

SAĞ KALAN EŞİN MURİSE AİT AİLE KONUTU NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZDA
OTURMAKTA OLDUĞUNDAN BAHİSLE SAĞ KALAN EŞ ALEYHİNE YASAL MİRASÇILAR
(VEYA YASAL MİRASÇILARDAN BİRİSİ) TARAFINDAN
AÇILAN ECRİMİSİL (HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI) DAVASINDA,
TMK M. 240 VE 652 HÜKÜMLERİNE GÖRE
AÇILACAK ÖZGÜLEME DAVASININ (KABUL EDİLMESİ VE KESİNLEŞMESİ ŞARTIYLA)
DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN SAĞ KALAN EŞİ
HAKSIZ İŞGALCİ SIFATINDAN KURTARAMAYACAĞI KONUSUNDAKİ
İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ KARARI

D) İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı tarafın aile konutunun miras hakkına mahsuben kendisine özgülenmesi davasının sonucunun beklenmesini savunduğunu, o davada yerin mülkiyetinin miras hissesine karşılık davalıya özgülenmesi durumunda, hükmün dava tarihi itibariyle sonuç doğuracağından bu davanın sonucunu etkileyeceğini, özgüleme davasının açılması durumunda bile davalının haksız işgal tazminatından sorumlu tutulamayacağını, aksi durumda ise intibadan men şartının gerçekleşme tarihi ile özgüleme davasının açılma tarihi arasında ecrimisil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine, aksi durumda ise intifadan men şartının gerçekleşme tarihi ile özgüleme davasının açılma tarihi arasında ecrimisil talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

E) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, paydaşlar arasında haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda "... Davaya konu taşınmazın tarafların ortak murisi Mehmet Yavuz Çerçiden intikal ettiği, 3/4 hissesinin davacı, 1/4 hissesinin davalı adına kayıtlı olduğu, dairenin davalının kullanımında olduğu, intifadan men koşulunun ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük ödeme süresinin eklenmesiyle bulunan 26/02/2015 tarihinde gerçekleştiği, intifadan men tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için davacının ecrimisil talep edebileceği, özgüleme davalarına verilen kabul kararının geçmişe yönelik sonuç doğurmayacağı..." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı tarafından TMK'nun 652. maddesine dayalı olarak açılan davası sonucunda; davanın kabulü halinde TMK'nun 705/2. maddesi uyarınca tescile ilişkin mahkeme ilamı ile davalının taşınmazın mülkiyetini edineceği dolayısı ile, miras yoluyla taşınmazda hak sahibi olan davacının, mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazda zilyet olarak bulunan davalıdan ecrimisil talep edebilme hakkının bulunduğu, anılan yasal düzenlemelerin sonucu olarak ortaya çıktığına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : YUKARIDA AÇIKLANAN GEREKÇELERLE

1- İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 24/05/2019 tarih 2018/395 Esas 2019/308 Karar nolu kararına karşı, davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2- Alınması gereken 1.705,54 TL istinaf karar harcından peşin alınan 426,38 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.279,16 TL istinaf karar harcının istinaf eden davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,

3- İstinaf gider avansının artan kısmının istinaf eden davalıya İADESİNE,

4- Yapılan istinaf masraflarının istinaf eden DAVALI ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,

5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,

Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 12/04/2021 (EK-2 İzmir BAM 1. HD. 12.04.2021, 2019/1790 E. - 2021/829 K.)

SAĞ KALAN EŞİN MURİSE AİT AİLE KONUTU NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZDA
OTURMAKTA OLDUĞUNDAN BAHİSLE SAĞ KALAN EŞ ALEYHİNE YASAL MİRASÇILAR
(VEYA YASAL MİRASÇILARDAN BİRİSİ) TARAFINDAN
AÇILAN ECRİMİSİL (HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI) DAVASINDA,
TMK M. 240 VE 652 HÜKÜMLERİNE GÖRE
AÇILACAK ÖZGÜLEME DAVASININ (KABUL EDİLMESİ VE KESİNLEŞMESİ ŞARTIYLA)
DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN SAĞ KALAN EŞİ
HAKSIZ İŞGALCİ SIFATINDAN KURTARACAĞI KONUSUNDAKİ
BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ KARARI

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalılar vekili istinaf sebebi olarak;

a) Müvekkilinin 1981 yılından beri eşi Rızvan K. ile aynı evde oturmakta olup, 2011 yılında eşinin vefatı sonrasında aynı evde oturmaya devam ettiğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 652 maddesi; “Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir." şeklinde olup, müvekkili miras hakkına mahsuben TMK özel düzenlemesi olan hakkında istinaden özgüleme davasını ikame ettiğini ve kazandığını, her ne kadar davacılar 2.katta yer alan 2.nolu daire de Bursa 7.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/30 Esas sayılı dosyasını kazanmaları sebebiyle miras hukukundan kaynaklanan haklarına istinaden hissedarlık kazanmış olsalar dahi müvekkilinin daha özel hüküm olan TMK 652 madde gereğince aile konutu olan ve taşınmazdan gelir elde etmediği gibi kullanımının da haksız ve kötüniyetli olmaması dolayısıyla kazandığı özgüleme davası dolayısıyla, Mahkemenin ecrimisil hakkının doğumuna sebep gösterdiği haksız ve kötüniyetli kullanıma dayandırdığı gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunun açık olduğunu,

b) Davalarına emsal nitelikte Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/397 Esas sayılı dava dosyasında "...Tüm dosya kapsamı gereğince; dava konusu taşınmazın muris Mehmet M. ile eşi Hafize M.'nun aile konutu olduğu ve bu nedenle davalının taşınmazı tasarruf ettiği, ecrimisilin ancak kötü niyetli zilyetten istenebileceği, dava konusu taşınmazın aile konutu sıfatı ile davalı tarafından kullanıldığından dolayı taşınmazdan herhangi bir gelir elde edilmediği gibi kullanımın da haksız ve kötü niyetli olmadığı, her ne kadar izaleyi şuyu davası açılmış olmakla intifadan men koşulu oluşmuş ise de; dava konusu taşınmazın muris Ahmet ile davalının aile konutu olduğunun tespit edilmiş olması karşısında TMK.nun 255 ve 652. maddeleri gereğince davalının bu taşınmazı miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceği, nitekim bu hususta açılan davanın derdest olduğu, buna göre davacıların ecrimisil istemesinin bu aşamada mümkün olmadığı anlaşıldığından açılan davanın reddine karar vermek gerektiği..." şeklinde hüküm kurulmakla Yargıtay tarafından onandığı, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2014/5633 Esas 2014/7719 Karar sayılı kararında "...Mahkemece; çekişmeli taşınmazın aile konutu olduğu, davalının taşınmazı bu nedenle kullandığı, taşınmazdan gelir elde etmediği gibi kullanımının da haksız ve kötüniyetli olmadığı, davalının TMK'nin 652.maddesi uyarınca miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınması isteğiyle açtığı davanın derdest olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir... Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına" karar verilmiş olup, özgüleme davası sonucunda miras hakkından müvekkilinin eşinin vefatı ile kazanılan hakkın doğumundan kaynaklı olarak haksız ve kötüniyetli kullanıma dayalı ecrimisil hakkının doğmayacağına hükmedilmiş olmakla, söz konusu karar incelendiğinde de yerel mahkeme hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunun görüleceğini, bu sebeple müvekkili Hatice K. bakımından ecrimisil talebinin reddi gerekirken kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini,

c) Mahkemenin kararının bir an için doğru olduğu kabul edilse dahi Mahkemenin esas aldığı 10.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda Hatice K. için 17.197,35-TL. (2 nolu daire) ve Elif K. için 15.047,60 TL. (1 ve 4 nolu daireler) ecrimisil bedeli hesabı yapıldığı ve karara esas alındığı hususu gerekçeli kararında da açık açık belirtilmiş olmasına rağmen yani toplam 32.244,95 TL. üzerinden hüküm kurulması gerekirken çelişkiye mahal verir şekilde toplam 35.039,35 TL. üzerinden hüküm kurulduğunu, hüküm kısmında kimin hangi tutardan sorumlu olduğu ve açık ve anlaşılır şekilde yazılmamış olup, HMK ve Yargıtay uygulaması gereği hükmün hiçbir çelişkiye yer vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır olması gerektiğini, bu sebeple ifade edilen tüm istinaf nedenlerinin kabul edilmemesi ve Dairenin aksi kanaatte olması halinde Dairenin gerekçeli hükümde yer alan bu çelişkiyi gidererek hüküm tesis etmesini talep ettiklerini, ileri sürmüştür.

G E R E K Ç E : Dava, haksız işgal hukuki nedenine dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

6100 sayılı HMK'nun "İncelemenin kapsamı" başlıklı 355-(1) maddesi ile; "İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu re'sen gözetir." hükmünü amir olup, bu amir hüküm uyarınca davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; Davacıların muris Rızvan K.'un ilk eşinden olma çocukları, davalı Hadice K.'un murisin 2. eşi, davalı Elif K.'un ise murisin 2.eşinden olma kızı olduğu, dava konusu Bursa İli, Kestel İlçesi, Ahmet Vefik Paşa Mah., 5.0 ada 18 parsel sayılı taşınmazın muris Rızvan K.'a ait olduğu, taşınmaz üzerinde zemin + 2 katlı binanın bulunduğu, taşınmazda tapuya kayıtlı 1, 2, 3 ve 4 nolu olmak üzere dört adet bağımsız bölüm bulunmakta ise de fiilen 3 adet bağımsız bölümün bulunduğu, zemin katta bulunan tek odalı dükkan nitelikli bağımsız bölümün 1 nolu bağımsız bölüm ile birleştirildiği, murisin sağlığında 2 nolu bağımsız bölümü 31.10.1991 tarihinde davalı eşi Hadice K.'a, 08.07.2005 tarihinde 1 ve 4 nolu bağımsız bölümleri davalı kızı Elif K.'a, 3 nolu bağımsız bölümü ise dava dışı Fatime T.'ye tapuda satış suretiyle devrettiği, murisin 07.04.2011 tarihinde vefatından sonra Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/130 Esas sayılı dava dosyası ile davacılar Serpil K., Vahide Ç., Ayhan K., Olcay Gülhan A. ve Fevzi K. tarafından davalılar Elif ve Hadice K. ile Fatime T. aleyhine açılan muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda 19.09.2013 tarih ve 2013/505 Karar sayılı karar ile davanın kısmen kabulü ile, dava konusu Kestel İlçesi, Ahmet Vefik Paşa Mah., 5.0 ada 18 parsel sayılı taşınmazda 1, 2, 3, 4 nolu bağımsız bölümlerdeki davalılar Hadice K., Elif K. ve Fatime T. adlarına kayıtlı tapu kaydının kısmen iptali ile 3/24 hisse oranında davacılar Serpil K., Vahide Ç., Ayhan K., Olcay Gülhan A. ve Fevzi K. (A.) adlarına tesciline, bakiye 9/24 hissenin ise davalı tapu maliki üzerinde bırakılmasına karar verilerek kararın kesinleştiği, murisin vefatına kadar taşınmazın 1.katında bulunan 2 nolu bağımsız bölümde davalılar eşi ve kızı ile birlikte oturduğu, davalıların murisin vefatından sonra ve halende bu bağımsız bölümde oturdukları anlaşılmaktadır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin yerleşmiş içtihatları uyarınca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davaları sonucunda kurulan hüküm inşai (kurucu) nitelikte olmayıp izhari (açıklayıcı) nitelik taşıdığından ve muvazaa ile illetli olan temlik işlemi baştan itibaren geçersiz sayılacağından, temlik konusu edilen taşınmazın murisin terekesinden maddi anlamda çıktığı düşünülemez. Bunun sonucunda da, murisin ölümü ile terekesinin mirasçılarına intikal edeceği ve ölüm tarihi itibariyle mirasçılarının hak sahibi olacağı kuşkusuzdur. Muvazaaya dayalı devir ve temlikler geçersiz olduğundan davaya konu taşınmazı muvazaalı olarak iktisap eden davalıların taşınmazı işgalleri iyiniyetli sayılamaz ve kendilerinden mal kaçırılan davacılar murisin ölüm tarihinden itibaren dava tarihine kadarki dönemi için ecrimisil isteminde bulunabilirler (Yargıtay HGK.'nun 21.03.2019 tarih 2017/1-1225 Esas 2019/326 Karar, 1.HD.'nin 22.02.2018 tarih 2015/7232 Esas 2018/1093 Karar, 13.02.2018 tarih 2017/4581 Esas 2018/905 Karar, 8.HD.'nin 01.12.2020 Esas 2020/3690 Esas 2020/7777 Karar sayılı ilamları).

4721 sayılı TMK'nun 240/1 maddesi ile sağ kalan eşin, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebileceği, 652 maddesi ile de, eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa, sağ kalan eşin konut üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceği öngörülmüştür. Bu hükümlerde kanun koyucunun amacı, sağ kalan eşin korunmasıdır. Zira, TMK.m.652 hükmü İsviçre Medeni Kanunu'ndan esinlenilerek kanunumuza geçmiş olup bu hükümde de, kanun koyucunun amacı, sağ kalan eşin ölüm sonucunda yaşam şartlarının düşmesinin engellenerek korunmasıdır. Ayrıca kanun koyucunun katılma alacağı hakkı sahibi olmayan sağ kalan eşe TMK. M.652 hükmünden faydalanarak miras hakkına dayalı olarak aile konutu üzerinde özgüleme talep etmesi veya miras hakkı bulunmayan sağ kalan eşe TMK.m.240 hükmünden faydalanarak katılma alacağına dayalı olarak aile konutu üzerinde özgüleme talep etmesi hakkının tanıması, sağ kalan eşe bulunacağı duruma göre seçimlik (alternatif) durumlar yaratarak bulunduğu konutta hayatını sürdürmesine imkan tanıdığına ilişkin başka bir kanıt olabilir. Böylelikle, sağ kalan eşin, alternatif sayılabilecek bu haklarını kullanması ile sağlanacak menfaati, meşru bir menfaate dayandığından, hakkını kötüye kullandığı ilk bakışta iddia edilemez. TMK.m.995 hükmü, somut olayın özelliklerine göre, TMK.240 ve 652 hükümleri karşısında sınırlandırılmalıdır. Özgüleme davası açılması ile (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) sağ kalan eş işgalci kabul edilemez. Sağ kalan eş iyiniyetin korunmasını öngören hükmün getirdiği avantajlı durumdan istifade etmek istiyorsa, hal ve şartları gerekli kıldığı dikkat ve özeni göstermeli ve yapmak istediği hukuki işleme dair herhangi bir hukuki eksikliğin mevcut olup olmadığını araştırmalıdır. Başka bir ifadeyle, özgüleme davası açmalıdır. Bunu yapmadığı yani özgüleme davası açmadığı takdirde ilgili hükmün getirdiği korunmadan yararlanmayacak ve söz konusu hukuki eksikliğin müeyyidesi ne ise, o müeyyidenin (haksız işgalci sayılmanın ve haksız işgal tazminatı ödemenin) bu ilişkiye de uygulanması gerekecektir.

Sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmazda, mirasçılardan herhangi birisinin intifadan men şartını yerine getirmesinden sonra oturmaya devam edip oturduğu konut ile ilgili herhangi bir özgüleme davası açmaması durumunda sağ kalan eş, haksız işgal tazminatını ödemesi gerekir.

Haksız işgal tazminatına bakan mahkeme açısından, sağ kalan eşin aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK.m.240 veya TMK.m.652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda, özgüleme davasının, HMk.m.165-(1) hükmü gereği, bekletici sorun yapılması zorunludur (Av. Fatih Karamercan, Aile Konutunun Özgülenmesi Davasının Haksız İşgal Tazminatına Etkisi, İzmir Barosu Dergisi, Mayıs 2017 sayısı).

Somut olayda, dava konusu 2 nolu bağımsız bölüm muris ile davalı Hadice K.'un aile konutudur. Davalı Hadice K. tarafından eldeki davanın davacıları aleyhine 2 nolu bağımsız bölümün miras hakkına mahsuben kendisine özgülenmesi talebiyle Bursa 4. Aile Mahkemesi'nin 2018/362 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın, bu mahkemece görevsizlik kararı verilmesi üzerine Bursa 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/548 Esas sırasına kaydedilerek yapılan yargılaması sonucunda 13.03.2019 tarih 2019/409 Karar sayılı kararı ile 2 nolu bağımsız bölümün davacı Hadice K.'a özgülenmesine karar verilerek, karar 25.06.2019 tarihinde kesinleşmiştir.

Bu itibarla dava konusu 2 nolu bağımsız bölümün davalı Hadice K.'un aile konutu olduğu, davalının taşınmazı bu nedenle kullandığı, taşınmazı kiraya vererek gelir elde etmediği gibi bağımsız bölüm kesinleşen karar ile miras hakkına mahsuben davalıya özgülendiğinden davalı taşınmazda haksız işgalci sayılmayacağından (Yargıtay 1.HD.'nin 15.04.2014 tarih 2014/5633 Esas 2014/7719 Karar sayılı ilamı) ecrimisilden sorumluluğunun bulunmadığının kabulü gerekir. Bu nedenle bu davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmayıp, davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerindedir.

Mahkemenin kabulüne göre ise, hükme esas alınan 10.05.2018 tarihli bilirkişi raporu ile davalıların süresindeki zamanaşımı def'i de dikkate alınarak 31.01.2012 ila 31.01.2017 tarihleri arasındaki dönem için dava konusu 1 nolu bağımsız bölüm için davalı Elif K.'tan 15.047,60 TL., 2 nolu bağımsız bölüm için ise davalı Hadice K.'tan 17.197,35 TL. ecrimisil talep edilebileceği tespit edilmiş olup, her iki davalıdan talep edilebilecek toplam ecrimisil miktarı 32.244,95 TL. olduğu halde mahkemece 35.039,35 TL. ecrimisil alacağının davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davalıların ecrimisil sorumlulukları ayrı ayrı bağımsız bölümlerden kaynaklandığı ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de sorumluluk miktarları ayrı ayrı belirlendiği halde kararda davalıların sorumluluk miktarlarının ayrı ayrı gösterilmemiş olması da isabetsiz olup, davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerindedir.

Tüm bu nedenlerle davalılar vekilinin yerinde olan istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın 6100 sayılı HMK.'nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm tesisi ile davalı Hadice K. aleyhine açılan davanın reddine, davalı Elif K. aleyhine açılan davanın ise kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1- Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; T.C. Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.09.2019 tarih 2017/94 Esas 2019/720 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK.'nın 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

2- Davalı Hadice K. aleyhine açılan davanın REDDİNE,

Davalı Elif K. aleyhine açılan davanın KABULÜ ile, 15.047,60 TL.,ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Elif K.'tan TAHSİLİ ile davacılara verilmesine,

3- Alınması gereken 1.027,90 TL. nispi karar ilam harcının peşin alınan 31,40 TL. ile tamamlama harcı olarak yatırılan 582,00 TL.'ndan mahsubu ile bakiye 414,50 TL.'nın 10.11.2019 tarih 127757 sıra numaralı Sayman Mutemedi Alındısı ile davalılar tarafından yatırılan 1.780,14 TL. bakiye karar ilam harcından mahsubu ile fazla alınan 1.365,64 TL.'nin istekleri halinde davalılara iadesine,

4- Davalılar tarafından yatırılan 598,38 TL. istinaf karar harcı(nispi)'nin istekleri halinde iadesine,

5- Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden davacılar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tutar üzerinden 4.080,00 TL. nispi ücreti vekalet takdiri ile davalı Elif K.'tan tahsili ile davacılara verilmesine,

6- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden davalılar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tutar üzerinden 4.080,00 TL. nispi ücreti vekalet takdiri ile davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,

7- Davacılar tarafından davalı Hadice K. için yapılan yargılama giderleri üzerinde bırakılarak davalı Elif K. için yapılan 649,40 TL. harç gideri, 157,00 TL. tebligat ve posta masrafı gideri, 770,60 TL. keşif ve bilirkişi ücreti gideri, 1,00 TL. dosya gideri olmak üzere toplam 1.578,00 TL. yargılama giderinin kabul ret oranı dikkate alınarak 900,17 TL. davacılar üzerinde bırakılarak 677,83 TL.'nın davalı Elif K.'tan tahsili ile davacılara verilmesine,

8- Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 414,50 TL. harç gideri, 9,20 TL vekalet ücreti gideri, 253,80 TL. keşif harcı gideri olmak üzere toplam 677,50 TL. yargılama giderinin kabul ret oranı dikkate alınarak 291,02 TL. davalılar üzerinde bırakılarak 386,48 TL.'nın davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,

9- Davalılar tarafından yapılan 121,30 TL. istinaf başvuru harcı gideri, 73,10 TL. tehiri icra karar harcı olmak üzere toplam 194,40 TL. istinaf yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,

10- Davacılar gider avansının kullanılmayan kısmının iadesine,

11- Davalılar istinaf avansının kullanılmayan kısmının iadesine,

12- Kararın taraflara tebliği ile harç tahsili ve iadesi ile avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01.11.2021 günü 6100 sayılı HMK'nın 362-(1)-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.” (EK-3 Bursa BAM 1. HD. 01.11.2021, 2019/1856 E. - 2021/1547 K.)

SONUÇ          : 1-) Sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmazda, mirasçılardan herhangi birisinin intifadan men şartını yerine getirmesinden sonra oturmaya devam edip oturduğu konut ile ilgili herhangi bir özgüleme davası açmaması durumunda sağ kalan eşin, haksız işgal tazminatını ödemesi gerektiği,

2-) Haksız işgal tazminatına bakan mahkeme açısından, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda, özgüleme davasının, HMK m. 165/1 hükmü gereği, bekletici sorun yapılmasının zorunlu olduğu,

3-) Kanunun getiriliş amacı, hukukî düzenlemelerin mahiyeti ve doktrindeki görüşler uyarınca, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması durumunda (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) haksız işgalci olmaması gerektiği,

4-) Her ne kadar, doktrinde TMK m. 240 ve TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davaları, yenilik doğuran bir dava türü olarak görülse de hukukî düzenlemelerin mahiyeti ve doktrindeki görüşler uyarınca, sağ kalan eşin, aile konutu niteliğindeki murise ait taşınmaz için TMK m. 240 veya TMK m. 652 hükmüne dayalı özgüleme davası açması neticesinde, özgüleme davasının sonuçlarını (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şartıyla) açıldığı anda meydana getireceği kanaatinde olduğumuzu tekrar belirterek her türlü takdir hakkı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’na ait olmak üzere TALEP KONUMUZA AİT BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ TARAFINDAN VERİLMİŞ KESİN NİTELİKTEKİ KARARLAR ARASINDAKİ FARKLILIKLAR NEDENİ İLE 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35. maddesinin 3. fıkrası gereği UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ için Yargıtay’a başvurulmasını saygı ile dilerim. 29.11.2021

Talep Eden
Av. Fatih KARAMERCAN, LL.M.

 

EKİ        : Kimlik fotokopisi.

1-) KARAMERCAN, Fatih, Aile Konutunun Özgülenmesi Davasının Haksız İşgal Tazminatına Etkisi (Yorum Yöntemleri Çerçevesinde Y. 1. HD. 25.09.2014, 10603/14850 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi, İzmir Barosu Dergisi, Y: 2017, S: 2, s. 49-105.

2-) İzmir BAM 1. HD. 12.04.2021, 2019/1790 E. - 2021/829 K.

3-) Bursa BAM 1. HD. 01.11.2021, 2019/1856 E. - 2021/1547 K.

 

T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
BAŞKANLAR KURULU

Esas No       : 2021/13
Karar No      : 2021/13
Karar Tarihi : 23/12/2021
Karar            : Karar Uyuşmazlığının Giderilmesi

-BAŞKANLAR KURULU KARARI-

Davalı Şaziye Yakut Y.Ç. vekili Av. Fatih KARAMERCAN’ın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kuruluna sunduğu 29/11/2021 tarihli dilekçeleri ile, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı dosyası ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi talebinde bulunulması üzerine 23/12/2021 tarihinde yapılan Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu toplantısında 5235 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca, konunun resen incelenerek bir görüş ortaya konulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

TALEP:

Davalı Şaziye Yakut Y.Ç. vekili Av. Fatih KARAMERCAN'ın 29/11/2021 tarihli dilekçelerinde özetle;

Sağ kalan eşin murise ait aile konutu niteliğindeki taşınmazda oturmakta olduğundan bahisle sağ kalan eş aleyhine yasal mirasçılar (veya yasal mirasçılardan birisi) tarafından açılan ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davasında. TMK m. 240 ve 652 hükümlerine göre açılacak özgüleme davasının (kabul edilmesi ve kesinleşmesi şallıyla) dava tarihinden itibaren sağ kalan eşi haksız işgalci sıfatından kurtarıp kurtaramayacağı konusundaki İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı kararı ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 karar sayılı karan arasındaki uyuşmazlığın 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 35. maddesinin 3. fıkrası gereği giderilmesini talep etmiştir.

İNCELENEN KARARLAR:

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2019 tarih, 2017/94 Esas-2019/720 Karar sayılı kararının incelenmesinde;

Davacı vekilinin dilekçesi ile; müvekkil murisi Rızvan K.'un vefat etiğini geriye mirasçı olarak davacının, davalıların ve dava dışı Fatime S.'ın kaldığını, müvekkili ile davalıların ortak mirasbırakanı olan Rızvan K.'tan Bursa İli, Kestel İlçesi, Ahmet Vefik Paşa Mahallesi 5.0 Ada 18 Parsel taşınmazda 1,2, 3, 4 nolu bağımsız bölümlerin kalmadığını, davalıların binanın 2. katında ikamet etmekte olduğu, üst katı, alt katı ve dükkan olmak üzere yıllarca 3 taşınmazdan gelir elde ettiklerini, davacıların mahkeme kararı ile 3/24 oranında hissedar olduklarının tespit edildiği, davacıların miras oranında müvekkiline ecrimisil olarak ödenmesini, davacıların yıllarca ihmal eylediği semereler var ise de bu bedellerin taraflarca ödenmesini talebiyle dava açtığı,

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2019 tarih, 2017/94 Esas-2019/720 Karar sayılı karan ile davanın kabulüne karar verildiği,

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 02.11.2021 tarih, 2021/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı kararının incelenmesinde;

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2019 tarih, 2017/94 Esas-2019/720 Karar sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 02.11.2021 tarih, 2021/1856 Esas. 2021/1547 Karar sayılı kararı ile;

Dava konusu 2 nolu bağımsız bölümün muris ile davalı Hadice K.'un aile konutu olduğu, davalının taşınmazı bu nedenle kullandığı, taşınmazı kiraya vererek gelir elde etmediği gibi bağımsız bölüm kesinleşen karar ile miras hakkına mahsuben davalıya özgülendiğinden davalı taşınmazda haksız işgalci sayılmayacağından (Yargıtay 1. HD.' nin 15.04.2014 tarih 2014/5633 Esas 2014/7719 Karar sayılı ilam) ecrimisilden sorumluluğunun bulunmadığının kabulünün gerektiği, bu nedenle bu davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmayıp, davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olduğu gerekçesiyle,

Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile T.C. Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2019 tarih, 2017/94 Esas-2019/720 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK'nın 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davalı Hadice K. aleyhine açılan davanın reddine karar verildiği,

İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.05.2019 tarih, 2018/395 Esas-2019/308 Karar sayılı kararının incelenmesinde;

Davacı vekilinin müvekkili İnci'nin 14.10.2014 tarihinde vefat eden murisin ilk eşinden olan çocuğu olduğunu, vefat tarihinde eşi olan davalının murisin ölümünden sonra İzmir ili Buca İlçesi İnönü Mahallesi 1.0.7 ada 1 parsel 31 nolu bağımsız bölümde kayıtlı, İzmir ili Buca İlçesi Fırat Mahallesi 2.1 Ada No:72 D:31 adresindeki taşınmazı kullanmaya devam ettiğini, taşınmazın veraset ilamına göre 3/4 hissesinin müvekkiline ait olduğunu, davalının bu evi kullanmasına muvafakatları olmadığını, 2015 yılı için kira getirisinin 1.200,00 TL olduğunu belirterek ihtarnamenin çekildiği 18.02.2015 tarihinden itibaren 10.000,00 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsilini talep ettiği,

Yapılan yargılama sonucunda İzmir 16. Hukuk Mahkemesinin 24.05.2019 tarih. 2018/395 Esas-2019/308 Karar sayılı kararı ile,

Dava konusu taşınmazın İzmir ili Buca ilçesi İnönü Mahallesi 1.0.7 ada 1 parsel 31 nolu bağımsız bölümde kayıtlı mesken niteliğinde taşınmaz olduğu, dairenin tarafların ortak murisi Mehmet Yavuz Ç.'den intikal ettiği, 3/4 hissesinin davacı İnci Yaz Ç., 1/4 hissesinin Şaziye Yakut Y.Ç. adına kayıtlı olduğu, dairenin davalı Şaziye'nin kullanımında olduğu, kiraya verilerek gelir elde edilmediği, bu nedenle intifadan men koşulunun gerektiği, paydaşlar arasında görülen ecrimisil davalarında dava şartı olan intifadan men koşulunun İzmir 27. Noterliğinin ihtarnamesinin davalı tarafa tebliği tarihinden itibaren 7 günlük ödeme süresinin eklenmesi ile bulunan 26.02.2015 tarihinde gerçekleştiği, 26.02.2015 tarihi ile dava tarihi 27.12.2017 tarihleri arasındaki dönem için davacının davalıdan ecrimisil talep edilebileceği, 26.02.2015 tarihi ile 27.12.2017 tarihi arasında bilirkişi tarafından hesaplanan 25.572,00 TL'den davalı tarafından site için yapılan zorunlu ve faydalı masraf kabul edilen masraflar mahsup edildiğinde 24.967,65 TL talep edilebileceği, 2018 yılında yapılan masrafların ise dava tarihinden soma yapılması nedeniyle değerlendirme harici tutulması gerekliği, özgüleme davalarında verilen kabul kararının geçmişe yönelik sonuç doğurmayacağı, ileriki dönem için hüküm ifade ettiği kanaatine varılmakla davanın kısmen kabulüne, 24 967.65 TL ecrimisil bedelinin dava tarihi olan 27.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verildiği,

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 12.04.2021 tarih, 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı kararının incelenmesinde;

İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.05.2019 tarih, 2018/395 Esas-2019/308 Karar sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 12.04.2021 tarih, 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı kararı ile;

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı tarafından TMK'nun 652. maddesine dayalı olarak açılan davası sonucunda; davanın kabulü halinde TMK'nun 705/2. maddesi uyarınca tescile ilişkin mahkeme ilamı ile davalının taşınmazın mülkiyetini edineceği dolayısı ile, miras yoluyla taşınmazda hak sahibi olan davacının, mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazda zilyet olarak bulunan davalıdan ecrimisil talep edebilme hakkının bulunduğu, anılan yasal düzenlemelerin sonucu olarak ortaya çıktığına göre ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Başkanlar Kurulumuzca söz konusu kararların incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda;

Uyuşmazlık konusu davaların, murisin mirasçısı olan davacılar tarafından, murisin sağ kalan eşine karşı açılan, sağ kalan eşin (ve çocuğunun) aile konutu olarak kullandığı murise ait taşınmazın dava konusu edildiği paydaşlar arasında haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemine ve daha sonra sağ kalan eş taralından açılan özgüleme davasının bu davaya etkisine ilişkin olduğu,

İlk derece mahkemelerince davacıların ecrimisil istemine ilişkin taleplerinin kabul veya kısmen kabul edildiği, davalılar taralından kararlara yönelik istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan istinaf incelemelerinde;

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince sağ kalan eş tarafından açılan özgüleme davasının neticesinin ecrimisil davasını doğrudan etkilediği, özgüleme davasının kazanılması ve bu davanın kesinleşmesi halinde diğer mirasçıların sağ kalan eşe karşı hiçbir şekilde ecrimisil talebinde bulunamayacakları sonucuna varıldığından davanın reddine karar verildiği,

Bu konuda Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temel gerekçesinin; 4721 sayılı TMKnın 240/1 maddesi ile sağ kalan eşin, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için ölen eşine ait olup, birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebileceği, yine 652. maddesi ile de eşlerden birinin ölümü halinde tereke mallan arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa sağ kalan eşin konut üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceğinin öngörüldüğü, bütün bu hükümlerde kanun koyucunun gayesinin sağ kalan eşin koruması, bir başka deyişle sağ kalan eşin murisin ölümü sonucunda yaşam koşullarının bozulmasını önlemek olduğu , bu nedenlerle TMK'nın 240 ve 652. maddelerinden faydalanılarak sağ kalan eşe özgüleme davası açma imkanının tanındığı, bu sebeplerle diğer mirasçıların sağ kalan eşe karşı ecrimisil davası açmaları durumunda daha sonra sağ kalan eşin özgüleme davası açması halinde bu davanın ecrimisil davası yönünden bekletici mesele yapılması, özgüleme davası sonuçlandıktan sonra ecrimisil davası hakkında bir karar verilmesi, şayet özgüleme davası kazanılmış ise ecrimisil yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğine dayandığı,

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince miras yoluyla taşınmazda hak sahibi olan davacının, mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazda zilyet olarak bulunan davalıdan ecrimisil talep edebilme hakkının bulunduğu, anılan yasal düzenlemelerin sonucu olarak ortaya çıktığına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği,

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temel gerekçesinin; Özgüleme davasının ancak dava tarihi itibariyle sonuç doğurabileceği, dolayısı ile ecrimisil davası bakımından özgüleme davasının neticesinin beklenmesine gerek olmadığı ve sağ kalan eşin murisin ölüm tarihi ile özgüleme davasının açılığı tarihe kadar olan dönem için özgüleme davası her ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın diğer mirasçıların ecrimisile hak kazanacağı görüşüne dayandığı,

Bu hali ile her iki dairenin kararları incelendiğinde gerekçesi ve sonucu itibariyle istinaf kararları arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu,

Kararların haklılığı noktasında yapılan incelemede ise, özgüleme davalarının amacının esas itibariyle sağ kalan eşin yaşam koşullarının kötüye gitmesini engellemek olduğu, eda davası niteliğinde olmayıp, sağ kalan eşin gerçekten uzun yıllar miras bırakan eşi ile birlikte özgülenmesi talep edilen evde oturup oturmadığının ve murisin ölümünden sonra da burada oturmaya devam edip etmediği hususlarının tespitine yönelik olduğu, dolayısıyla davanın kazanılması halinde zaten hiç bir şekilde sağ kalan eşten ecrimisil talep edilemeyeceği, bu nedenle özgüleme davasının neticesinin murisin ölüm tarihinden itibaren sonuç doğurması gerektiği, aksine düşüncenin özgüleme davasından beklenen sonucu sağlamayacağı ve TMK 240 ve 652. maddelerinde vücut bulan yasa koyucunun bu yöndeki iradesini zedeleyeceği sonucuna varıldığından istinaf kararları arasındaki mevcut çelişkinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin karan doğrultusunda giderilmesi yönünde görüşte bulunularak,

5235 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca anılan daire kararlarına konu hukuki uyuşmazlık hakkında Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'ne uyuşmazlığın giderilmesi için başvuru yapılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.

SONUÇ:

Talep dilekçesi ve mevcut evrakların değerlendirilmesi sonucunda;

1) Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı dosyası ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunduğuna,

2) Anılan daire kararları arasındaki uyuşmazlığın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararı yönünde giderilmesi gerektiğine dair görüşte bulunulmasına,

3) Uyuşmazlığın giderilmesi ve içtihat birlikteliğinin sağlanması amacıyla 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkilerini Düzenleyen Kanun'un 35/3. maddesi uyarınca ilgili dava dosyaları da eklenerek kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'ne GÖNDERİLMESİNE,

23/12/2021 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/1332
Karar No      : 2024/4564

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

5235 sayılı Kanunun 35. Maddesi Gereği Yargıtay Kararı

GİRİŞ

I) UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ BAŞVURUSU VE KONUSU:

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu, 23.12.2021 tarihli ve 2021/13 Esas - Karar sayılı kararı ile; kesin nitelikte verilen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı kararı ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı kararları arasında; sağ kalan eşin murise ait aile konutu niteliğindeki taşınmazda oturması halinde, sağ kalan eş aleyhine yasal mirasçılar (veya mirasçılardan birisi) tarafından açılan ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davasında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 240 ıncı ve 652 inci maddesi hükümlerine göre açılmış ve kabul edilerek kesinleşmiş özgüleme davasının, sağ kalan eşi dava tarihinden itibaren haksız işgalci sıfatından kurtarıp kurtarmayacağı hususunda farklı hükümler olduğundan, uyuşmazlığın 5235 sayılı Kanunu'nun 35 inci maddesi gereğince Yargıtay 1. Hukuk Dairesince giderilmesi talep edilmiştir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2022/192 -1562 Esas - Karar sayılı ve 24.02.2022 tarihli iş bölümü Kararıyla talebin dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

ll) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI

Bursa Bölge Adliyesi Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı, kararında; "... dava konusu 2 numaralı bağımsız bölümün muris ile davalı Hadice K.'un aile konutu olduğu, davalı Hadice K. tarafından eldeki davanın davacıları aleyhine 2 numaralı bağımsız bölümün miras hakkına mahsuben kendisine özgülenmesi talebiyle açtığı davanın, Bursa 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/548 Esas, 2019/409 Karar sayılı ve 13.03.2019 tarih kararı kabul edilerek bağımsız bölümün davacı Hadice K.'a özgülenmesine karar verildiği, kararın 25.06.2019 tarihinde kesinleştiği, bu itibarla dava konusu 2 numaralı bağımsız bölümün davalı Hadice K.'un aile konutu olduğu, davalının taşınmazı bu nedenle kullandığı, taşınmazı kiraya vererek gelir elde etmediği gibi bağımsız bölüm kesinleşen karar ile miras hakkına mahsuben davalıya özgülendiğinden davalı taşınmazda haksız işgalci sayılmayacağı, Yargıtay 1.HD.'nin 15.04.2014 tarih 2014/5633 Esas, 2014/7719 Karar sayılı ilamının da bu yönde olduğu, davalının ecrimisilden sorumluluğunun bulunmadığının kabulü gerektiği ...." gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile "...davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına... yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine..." karar verilmiştir.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı Kararında ise; "... İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davaya konu taşınmazın tarafların ortak murisi Mehmet Yavuz Ç.'den intikal ettiği, 3/4 hissesinin davacı, 1/4 hissesinin davalı adına kayıtlı olduğu, dairenin davalının kullanımında olduğu, intifadan men koşulunun ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük ödeme süresinin eklenmesiyle bulunan 26.02.2015 tarihinde gerçekleştiği, intifadan men tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için davacının ecrimisil talep edebileceği, özgüleme davalarına verilen kabul kararının geçmişe yönelik sonuç doğurmayacağı, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı tarafından TMK'nun 652 inci maddesine dayalı olarak açılan davası sonucunda, davanın kabulü halinde TMK'nun 705/2 inci maddesi uyarınca tescile ilişkin mahkeme ilamı ile davalının taşınmazın mülkiyetini edineceği, bağlı olarak miras yoluyla taşınmazda hak sahibi olan davacının, mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazda zilyet olarak bulunan davalıdan ecrimisil talep edebilme hakkının bulunduğu, bu talep hakkı anılan yasal düzenlemelerin sonucu olarak ortaya çıktığı..." gerekçesiyle "...davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine..." karar verilmiştir.

III) YASAL MEVZUAT

A) 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesinde;

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

B) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinde;

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

C) 5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun,

“Başkanlar kurulunun görevleri” kenar başlıklı 35. maddesinde;

“Bölge Adliye Mahkemesi ceza daireleri başkanlar kurulu ve hukuk daireleri başkanlar kurulu kendi aralarında toplanır ve aşağıdaki görevleri yaparlar:

1. Daireler arasında çıkan iş bölümü uyuşmazlıklarını karara bağlamak,

2. (Mülga)

3. Re'sen veya Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda Bölge Adliye Mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir Bölge Adliye Mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydan bu konuda bir karar verilmesini istemek,

D) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu ve ev eşyası" başlıklı 240 ıncı maddesinde ;

"(1) Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.

(2) Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.

(3) Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.

(4) Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır."

E) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi" başlıklı 652 inci maddesinde;

"(1) Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.

(2) Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.

(3) Mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır."

F) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması" ve "Tescil" alt başlıklı 705 inci maddesin;

"(1) Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

(2) Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."

G) 6100 sayılı Hukuk Usulü Kanunu'nun "İnşaî dava" başlıklı 108 inci maddesinde;

"(1) İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir.

(2) Bir inşaî hakkın, dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, inşaî dava açılır.

(3) Kanunlarda aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe etkili değildir."

hükümleri yer almaktadır.

E) YARGI İÇTİHATLARI:

"Sağ kalan eş mirasçı ise; miras paylaşımında, aralarındaki mal rejimi ister edinilmiş mallara katılma rejimi, ister mal ayrılığı, ister paylaşımlı mal ayrılığı, ister mal ortaklığı olsun, katılma olanağı bulunsun veya bulunmasın mal rejimindeki hakları dışında, mirasın paylaşımında aile konutu ve ev eşyalarının kendisine özgülenmesini isteyebilecektir. Ancak bu özgüleme ve alım hakkı bedelsiz değildir." (Yargıtay 14. (Kapatılan) Hukuk Dairesinin 2016/16396 Esas, 2020/4767 Karar sayı ve 09/09/2020 tarihli Kararı)

"Türk Medeni Kanunu'nun 652. madddesinde yer alan tereke mallarından birinin mirasçılardan birine miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, özgüleme kararı, o mal üzerindeki mirasçıların “elbirliği” şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder." (Yargıtay 14. (Kapatılan) Hukuk Dairesinin 2015/18160 Esas,2017/614 Karar sayı ve 26.01.2017 tarihli Kararı)

"Ecrimisil, malikinin rızası dışında taşınmazının gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle ödenen tazminattır. Malikinin rızası dışında taşınmazı eline geçiren, elinde tutan veya her ne şekilde olursa olsun bu malı kullanan veya tasarrufunda bulunduran gerçek veya tüzel kişiler de fuzuli şagil (işgalci) denir. TMK'nın 995 inci maddesine göre kötüniyetli zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olmasından doğan tazminatı karşılamak zorundadır. Davalı iyiniyetli ise, tazminatla yükümlü olmayacak, suiniyetli ise sorumlu kılınacaktır. Rızaya dayalı kullanımda kötü niyet söz konusu olamaz. Ayrıca, taşınmazı kullanan kişi, haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı ya da davacının rızası dahilinde kullandığından bahisle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi vs.), rızanın ortadan kalkması veya tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız ve kötü niyetli kullanım olarak kabul edilemez. Kişinin bu kullanımı haksız ve kötü niyetli bulunmadığından tazminat ile de sorumlu tutulamaz. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar." (Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2022/2281 Esas, 2023/4214 Karar sayı ve 27.09.2023 tarihli Kararı)

"Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur." (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2006/10391 Esas, 2006/12521 2021/4699 Karar sayılı ve 13.12.2006 tarihli kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2020/126 Esas, 2021/4699 Karar sayı ve 02.06.2021 tarihli Kararı, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2022/5968 Esas, 2023/95 Karar sayı ve 11.01.2023 tarihli Kararı)

"Kural olarak, intifadan men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır." (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/8139 Esas, 2013/10200 Karar sayılı ve 18.06.2013 tarihli kararı, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2023/488 Esas, 2024/982 Karar sayı ve 20.02.2024 tarihli Kararı)

IV- GÖRÜŞ VE GEREKÇE:

TMK'nın 652 inci maddesinde, TMK'nın 240 ıncı maddesinde yer alan katılma alacağı yerine, miras payından bahsedilir. TMK'nın 240 ıncı maddesinde sağ kalan eşe konut üzerinde öncelikle intifa veya oturma hakkı, ardından haklı nedenlerle mülkiyet hakkı tesisine yönelik talep hakkı tanınmışken; TMK'nın 652 inci maddesinde ise öncelikle mülkiyet, ikincil olarak intifa veya oturma hakkı tesisine yönelik bir talep hakkı tanınmıştır. Gerek TMK'nın 240 ıncı maddesi, gerekse miras hukukuna ilişkin TMK'nın 652 inci madde hükmünde benzer nitelikte bir düzenlemeye gidilmiş olup; 240 ıncı maddede yasa koyucu edinilmiş mallara katılma rejiminde, 652 inci madde hükmünde de katılma alacağı olmayan eş bakımından mirasın paylaşılması aşamasında sağ kalan eşi korumayı ve eski yaşantısının devamını sağlamayı amaçlamıştır.

Öte yandan uyuşmazlığın giderilebilmesi açısından özgüleme davasının hukuki niteliğinin ne olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Sağ kalan eşe tanınan mülkiyet hakkı tesisini talep yönündeki hakkın niteliği bakımından doktrinde farklı görüşler ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bir görüşe göre bu hak, “yenilik doğurucu hak” niteliğindedir ve tek taraflı irade beyanı ile borç altına sokulmakla gerçekleşen bir “ifa ikamesi” söz konusudur; diğer görüşe göre ise bu hak, sağ kalan eş lehine tanınan “yasal alım hakkı” niteliğindedir; son görüşe göre ise bu hak, “şahsi nitelikte talep hakkı”dır.

Kanun koyucu lafzi olarak TMK'nın 240 ıncı maddenin 3 üncü fıkrasında, 652 inci maddenin ise 1 inci ve 2 inci fıkralarında sağ kalan eşe "mülkiyet hakkının tanınabileceğini/istenilebileceğini" açık olarak belirtmiştir. Bir kimsenin tek taraflı irade beyanıyla yeni bir hukuki ilişki meydana getirebildiği hallerde kurucu (inşai-yenilik doğurucu) hakların varlığından sözedilir. Kural olarak inşai hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç doğurur. Ancak bazı inşai haklarda hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç kendiliğinden doğmaz. Bu inşai hakların mutlaka mahkeme aracılığı ile kullanılması gerekir. Mahkeme inşai davanın kabulüne karar verirse bu karar inşai niteliktedir. Çünkü bu kabul kararı ile yeni bir hukuki durum yaratılır. Bu durumda açılan davaya inşai dava denilebilir ve bu inşai hakkına dayanarak mahkemeden bir hukuki durumun değiştirilmesine veya kaldırılmasına veya yeni bir hukuki durumun yaratılmasına karar verilmesini ister. İnşai davaların kabulü halinde verilen inşai kararlar kural olarak geleceğe etkilidir. Yani bu hakkın kazanılması ile ortaya çıkan yenilik doğurucu etki kural olarak gelecek için olup geçmişe etkili değildir. Geleceğe etkili inşai davaların kabulü halinde verilen inşai kararlarda hukuki durumdaki değişiklik diğer bir söyleyişle yeni hukuki durum yaratılması ancak inşai kararın kesinleşmesi ile meydana gelir. İnşai hükümlerin geçmişe etkili olması istisna olup, ancak özel bir neden bulunması halinde mümkündür. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/13788 Esas, 2014/16102 Karar sayı ve 21.10.2014 tarihli Kararı). Benzer şekilde, kişisel hakka dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları da, talep eden lehine mülkiyetin naklini amaçlandığından geleceğe etkili inşai (kurucu-yenilik doğurucu) dava niteliğindedir.

Taşınmaz mülkiyetinin özgüleme davası sonucu sağ kalan eşe devredildiği, özgüleme davasına ait mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar sağ kalan eşin taşınmazda diğer mirasçılarla birlikte elbirliği mülkiyet hükümlerine göre paydaş olduğu, özgüleme davalarında bedelin diğer paydaşlara ödenmesi ve hükme en yakın tarihteki bedelin tespit edilerek depo edilmesi karşısında da hukuki niteliğinin geleceğe etkili- kurucu (inşai-yenilik doğurucu) olduğu ve bu dava bakımından inşai hükmün geçmişe etkili olması yönünde özel ve istisnai yasal bir düzenlemenin bulunmadığı hususları bir arada değerlendirildiğinde, davacının mahkeme ilamının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazda zilyet olarak bulunan davalıdan ecrimisil talep edebilme hakkının bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle özgüleme davasının kabulü halinde, davacı ya da davacıların ecrimisil talebinin reddedilmesi gerektiği yönündeki görüşe katılma imkanı bulunmamaktadır. T.C. Anayasasının "Mülkiyet Hakkı" kenar başlıklı 35 inci maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No.lu Protokolün "Mülkiyetin Korunması" kenar başlıklı 1 inci maddesi ile 6800 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 108 inci maddelerinde yer alan düzenlemeler karşısında, taşınmazda özgüleme davasının kesinleştiği tarihe kadar miras bırakanın ölümü nedeni ile elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi mülkiyet hakkı bulunan mirasçıların hakları da korunmuş olacaktır.

SONUÇ : Sağ kalan eşin murise ait aile konutu niteliğindeki taşınmazda oturması, sağ kalan eş aleyhine yasal mirasçılar tarafından ecrimisil (haksız işgal tazminatı) açılması ve sağ kalan eş tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 240 ıncı ve 652 inci maddesi hükümlerine göre açılarak kabul edilmiş ve kesinleşmiş özgüleme davasının bulunması halinde sağ kalan eşin, diğer paydaşların rızasının kalktığı tarihten özgüleme davasının kesinleştiği tarihe kadar diğer mirasçılılara karşı ecrimisil (haksız işgal tazminatı) ile sorumlu bulunduğu, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun, “Başkanlar kurulunun görevleri” kenar başlıklı 35. maddesi gereğince; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1856 Esas, 2021/1547 Karar sayılı kararı ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1790 Esas, 2021/829 Karar sayılı kesin nitelikte kararları arasındaki uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine oy birliği ile karar verildi.

Başkan              Üye                       Üye                    Üye                   Üye 
Hikmet Onat       Gülfem Saygılı      Mustafa Erol       Bayram Şen     Necmi Apaydın

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 16 Ekim 2024 tarihli içtihatına katılmak mümkün değildir. Zira, paylaşımın en başındaki “Başvuru Dilekçesi“ kısmında bu konuda yayımlanmış hakemli makalenin 97. ve 98. sayfalarına atıf yapıldığı şekilde “Aslında hukukî sorunun diğer bir yüzü de burada kendisini göstermektedir. Kanun koyucu, sağ kalan eşe bu hükümden faydalanması için hem bir şart koymuş ve hem de o şart haksız bir eylem olarak nitelendirilecek ise yani sağ kalan eşin konutta oturabilmesi için haksız işgal tazminatı ödemesi gerekiyorsa, bu değerlendirme, eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi “kanun koyucu abesle iştigal etmez” ilkesine de aykırı olacaktır.”

Bu konu hakkındaki çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Aile Konutunun Özgülenmesi Davasının Haksız İşgal Tazminatına Etkisi (Yorum Yöntemleri Çerçevesinde Y. 1. HD. 25.09.2014, 10603/14850 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi, İzmir Barosu Dergisi, Y: 2017, S: 2, s. 49-105.

https://bit.ly/3OVnFRh

Ayrıca, içthatın devamında “… Sağ kalan eşe tanınan mülkiyet hakkı tesisini talep yönündeki hakkın niteliği bakımından doktrinde farklı görüşler ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bir görüşe göre bu hak, “yenilik doğurucu hak” niteliğindedir ve tek taraflı irade beyanı ile borç altına sokulmakla gerçekleşen bir “ifa ikamesi” söz konusudur; diğer görüşe göre ise bu hak, sağ kalan eş lehine tanınan “yasal alım hakkı” niteliğindedir; son görüşe göre ise bu hak, “şahsi nitelikte talep hakkı”dır.” şeklindeki ifadede, doktrindeki görüş sahiplerinin belirtilmemesi de karar yazım tekniğine uygun değildir.