ŞİRKETE KEFİL OLAN ŞİRKET ORTAĞINI GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİNDEKİ YETKİ KAYDI BAĞLAR.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7021
KARAR NO : 2021/2570
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 29/06/2020
NUMARASI : 2018/2637 - 2020/1104
DAVACI : Alacaklı : V. Bankası T.A.O. Genel Müdürlüğü
DAVALI : Borçlular : S.Ö., N.Ö.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Kürtün tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçluların yasal sürede icra dairesine verdiği itiraz dilekçelerinde, yetkili icra dairesinin Kırıkkale İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek Ankara İcra Dairesi’nin yetkisine itiraz ettikleri, bunun üzerine alacaklının borçluların itirazları ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olan borçlular Nizamettin Ö. ve Seyfi Ö.'in tacir sıfatı bulunmadığından, HMK'nın 17. maddesi uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin kendilerini bağlamadığı, şirket ortağı olmalarının tacir olarak kabulü için yeterli olmadığından bahisle yetki itirazının kaldırılması isteminin reddine karar verildiği; alacaklının kararı istinaf ettiği, bölge adliye mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
İİK'nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre; HMK'nın yetkiye ilişkin hükümleri, para ve teminat alacaklarına dayalı takiplerde kıyas yolu ile uygulanır. Konusu para ve teminat alacaklarına ilişkin davalarda yetki, genel yetki kuralına göre çözümlenir. HMK’nun 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.
Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmasının aranmasıdır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
6102 sayılı TTK’nun 12/1. maddesinde gerçek kişi tacir; bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi olarak tanımlanmış olup, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının genel kredi sözleşmesine dayanarak ilamsız takibe başladığı, sözleşmenin 19. maddesinde Ankara (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığı, kredi sözleşmesinde kredi alan olarak Ö. Kardeşler… Ltd. Şti.’nin, kefil olarak da şirket ortağı ünvanı ile borçlular Nizamettin Ö. ve Seyfi Ö.'in imzalarının bulunduğu, icra dosyasında mübrez 25.11.1999 tarihli vekaletnameye göre Seyfi Ö.'in ortağı sıfatıyla imza attığı şirketin münferiden yetkili temsilcisi olduğu, bu durumda, sözleşmede düzenlenen yetki anlaşmasının, borçlu Ö. Kardeşler… Ltd. Şti.’nin ticaret şirketi olması, borçlu Seyfi Ö.'i de TTK’nun 12/1. maddesi gereğince tacir olması nedeniyle bağladığının kabulü gerekmektedir.
O halde, mahkemece borçlu Seyfi Ö. yönünden yetki itirazının kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 29.06.2020 tarih, 2018/2637 Esas - 2020/1104 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 12.04.2018 tarih, 2018/76 Esas - 2018/285 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL B. AZMAN M. ÇAMUR M. T. UYAR A. AYAN
ŞİRKETE KEFİL OLAN ŞİRKET ORTAĞINI GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİNDEKİ YETKİ KAYDI BAĞLAR.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7021
KARAR NO : 2021/2570
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 29/06/2020
NUMARASI : 2018/2637 - 2020/1104
DAVACI : Alacaklı : V. Bankası T.A.O. Genel Müdürlüğü
DAVALI : Borçlular : S.Ö., N.Ö.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Kürtün tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçluların yasal sürede icra dairesine verdiği itiraz dilekçelerinde, yetkili icra dairesinin Kırıkkale İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek Ankara İcra Dairesi’nin yetkisine itiraz ettikleri, bunun üzerine alacaklının borçluların itirazları ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olan borçlular Nizamettin Ö. ve Seyfi Ö.'in tacir sıfatı bulunmadığından, HMK'nın 17. maddesi uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin kendilerini bağlamadığı, şirket ortağı olmalarının tacir olarak kabulü için yeterli olmadığından bahisle yetki itirazının kaldırılması isteminin reddine karar verildiği; alacaklının kararı istinaf ettiği, bölge adliye mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
İİK'nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre; HMK'nın yetkiye ilişkin hükümleri, para ve teminat alacaklarına dayalı takiplerde kıyas yolu ile uygulanır. Konusu para ve teminat alacaklarına ilişkin davalarda yetki, genel yetki kuralına göre çözümlenir. HMK’nun 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.
Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmasının aranmasıdır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
6102 sayılı TTK’nun 12/1. maddesinde gerçek kişi tacir; bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi olarak tanımlanmış olup, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının genel kredi sözleşmesine dayanarak ilamsız takibe başladığı, sözleşmenin 19. maddesinde Ankara (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığı, kredi sözleşmesinde kredi alan olarak Ö. Kardeşler… Ltd. Şti.’nin, kefil olarak da şirket ortağı ünvanı ile borçlular Nizamettin Ö. ve Seyfi Ö.'in imzalarının bulunduğu, icra dosyasında mübrez 25.11.1999 tarihli vekaletnameye göre Seyfi Ö.'in ortağı sıfatıyla imza attığı şirketin münferiden yetkili temsilcisi olduğu, bu durumda, sözleşmede düzenlenen yetki anlaşmasının, borçlu Ö. Kardeşler… Ltd. Şti.’nin ticaret şirketi olması, borçlu Seyfi Ö.'i de TTK’nun 12/1. maddesi gereğince tacir olması nedeniyle bağladığının kabulü gerekmektedir.
O halde, mahkemece borçlu Seyfi Ö. yönünden yetki itirazının kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 29.06.2020 tarih, 2018/2637 Esas - 2020/1104 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 12.04.2018 tarih, 2018/76 Esas - 2018/285 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL B. AZMAN M. ÇAMUR M. T. UYAR A. AYAN