KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAYDA BORÇLULAR KİRALANANIN KENDİLERİNE TESLİM EDİLMEDİĞİ İDDİASINI YAZILI DELİLLE İCRA MAHKEMESİNDE İLERİ SÜRMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(6)8-1848
KARAR NO   : 2021/1423

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                         :
 İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                   : 27/04/2016
NUMARASI                            : 2015/1727 - 2016/492
DAVACI (ALACAKLI)            : M.B.A. vekili Av. S.K.
DAVALILAR (BORÇLULAR) : 1- H.K. 2-İ.Ç.K. vekilleri Av. Y.K.Y.

1. Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; müvekkiline ait işyeri niteliğindeki mecurun borçlulara kiralandığını, İstanbul 25. İcra Müdürlüğünün 2014/16.32 E. sayılı dosyasında ödenmeyen 1 aylık kira bedeli olan 7.500 TL’nin tahsili amacıyla tahliye istemli takip yapıldığını, her iki borçlu kiracının da icra takibine itiraz ettikleri gibi bugüne kadar kira borcunu da ödemediklerini, mecurun kiracılara teslim edilmediği iddiasının gerçek dışı ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek kira bedellerini ödemekte temerrüde düşen kiracıların itirazının kaldırılmasına, asıl alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûmiyetlerine karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlular Cevabı:

5. Borçlular vekili cevap dilekçesinde; icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasının istenmesi için alacaklının elinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 68. maddesinde sayılan belgelerden birinin olması gerektiğini, kira sözleşmesinin varlığı kiracıların kabulünde olsa dahi iki tarafa borç yükleyen kira sözleşmesinin İİK’nın 68. maddesi uyarınca kayıtsız şartsız borç ikrarını havi belge olmadığını, kira sözleşmesinde kiralananın kiracılara teslim edildiğine ilişkin bir hüküm yer almadığını, alacaklının yazılı kira sözleşmesinden başka kiralanan şeyin borçluya (kiracıya) teslim edildiğini gösteren İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrası anlamında belge ibraz etmesi gerektiğini, kiralananı teslim borcunu yerine getirmeyen kiraya verenin kiracıdan talepte bulunamayacağını, kira sözleşmesinin gerçekte kiralama amacıyla değil, satış vaadi bedelinin kısım kısım ödenmesi amacıyla düzenlendiğini, taşınmaz satışından doğan taksitin kira adı altında ve kira alacaklarına özgü takip yolu ile talep edilemeyeceğini, kiraya verenin kira sözleşmesine konu taşınmazı Beşiktaş 6. Noterliğinin 27.02.2014 tarihli ve 89.0 yevmiye nolu sözleşmesi ile 1.765.000 TL bedelle borçlulara satmayı vaat ettiğini, tarafların 21.02.2014 tarihli bağlanma parası sözleşmesini imzalayarak sözleşmenin 2.2. maddesi ile bakiye satış bedelini alıcı Hüseyin K. adına açılacak özel bir banka hesabında tutulmasının kararlaştırıldığını, satış bedeli için açılmış özel olarak hesapta biriken faizin alacaklıya aylık olarak ödenmesi hâlinde bu ödemenin sebepsiz olmaması için de tarafların aralarında takip konusu kira sözleşmesini akdettiklerini ve hesapta biriken aylık faize eşit miktarda aylık 7.500 TL kira bedelinin kararlaştırılarak satış bedelinin alacaklıya aylık olarak ödenmesinin borçlularca tercih edilmesi hâlinde bu ödemeye bir sebep oluşturulduğunu, tarafların gerçek iradesinin taşınmazın satışı ve satış bedelinin alacaklı satıcıya taksitler hâlinde ödenmesinden ibaret olup, kira sözleşmesinin bu ödemelere sebep ve zemin oluşturmak maksadıyla düzenlenmiş inançlı bir belge olduğunu belirterek istemin reddini savunmuş ve alacaklının alacağın % 20’si oranında tazminata mahkûm edilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 22.10.2014 tarihli ve 2014/674 E., 2014/963 K. sayılı kararı ile; kira sözleşmesinin iki tarafa edim yükleyen bir sözleşme olduğu, bu sözleşmeye dayalı kira bedeli hakkında itirazın kaldırılmasının talep edilebilmesi için kiralayanın edimini yerine getirdiğinin çekişmesiz olması veya İİK’nın 68. maddesi kapsamında ispatının gerektiği, borçluların teslime ilişkin itirazlarını bildirdikleri, kira sözleşmesinde kiralananın teslim edildiğinin belirtilmediği, alacaklı tarafından başkaca bir ispat belgesinin ibraz edilmediği, borçluların taraflar arasındaki ilişkinin esasen bir satış ilişkisi olduğu ve kira sözleşmesinin bu ilişkinin bir parçası olarak düzenlendiğine ilişkin savunma ve itirazları karşısında kira sözleşmesindeki edimlerin çekişmeli hâle geldiği ve kira bedelinin tahsili talebi hakkında yargılama yapılması gerektiği gerekçesi ile istemin ve borçluların tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince 20.04.2015 tarihli ve 2015/345 E., 2015/4008 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlular aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine, davalı borçluların itiraz etmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması isteminde bulunmuştur. Mahkemece, istemin reddedilmesi üzerine karar davacı alacaklı vekili ve davalı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı alacaklı, taraflar arasında düzenlenmiş 03.03.2014 tarihli sözleşmeye dayalı olarak 14.05.2014 tarihinde yapmış olduğu icra takibi ile 2014 yılı Nisan ayı kira parasının tahsilini istemiştir. Takibe yasal süresi içinde itiraz eden borçlu davalılar, kiraya veren alacaklının TBK 301. maddesi hükmüne uygun olarak kiralananı teslim borcunu yerine getirmediğini, kiralanan yerin kiracılardan Hüseyin K.'a satışının vaat edildiğini, taraflar arasındaki satış vaadine ilişkin 21.02.2014 tarihli bağlanma parası sözleşmesinde belirtildiği gibi taşınmazın satış bedelinden ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu nedenle bir kira bedelinden söz edilmesinin mümkün olmadığını belirterek itiraz etmiştir. Davalı borçlular itirazında, icra takibinde dayanılan sözleşme altındaki imzalarını açık ve kesin olarak reddetmemişler ve kira bedeline karşı çıkmamışlardır. Davalı borçluların bu şekildeki itirazı borca itiraz niteliğindedir. İİK’nın 269/2 maddesi hükmüne göre borçlu itirazında sözleşmeyi ve sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılır. Davalı borçlular takibe itirazlarında açıkça ve ayrıca sözleşmedeki imzalarına ve alacağın miktarına karşı çıkmadığına göre kira ilişkisi ve takip konusu miktar kesinleşmiştir. Uyuşmazlıkta yargılamayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Alacaklı davacının, itiraz üzerine icra takibinde dayandığı sözleşmeye istinaden itirazın kaldırılmasını istemesinde bir usulsüzlük yoktur. Bu itibarla mahkemece, işin esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde yargılamayı gerektirdiğinden bahisle istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.

Karar bu nedenle bozulmalıdır…” gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına, bozma sebebine göre borçlular vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 27.04.2016 tarihli ve 2015/1727 E., 2016/492 K. sayılı kararı ile; iki tarafa edim yükleyen kira sözleşmesi veya diğer benzer sözleşmelerdeki çekişme sadece para alacağı noktasında olması hâlinde borç ikrarı içeren belge olarak kabulünün mümkün olduğu ve Yargıtayın değişik daireleri ile 6. Hukuk Dairesinin de bunu benimsediği, somut olayda takibe dayanak kira sözleşmesi bakımından ise alacaklının kiralananı teslime ilişkin edim yükümünü yerine getirdiğinin çekişmeli olduğu ve alacaklının bu hususta delil bildirilmediği, sözleşmenin taraflarının edimini yerine getirdiklerini usulünce ispatlamak zorunda olduğu, karinelerin kural olarak yasal düzenlemeler ile belirleneceği, kira sözleşmesinin imzalanmış olmasının kiralananın teslim edildiğine karine teşkil edeceği iddiasının hiçbir yasal dayanağının olmadığı, bu nedenle kira sözleşmesinde belirtilen kira bedeli alacağının da soyut borç ikrarı olarak görülemeyeceği, Özel Dairenin bozma kararındaki gerekçe geçerli sayıldığı takdirde bir tarafa para borcu edimi yükleyen tüm iki tarafa edim yükleyen sözleşmelerin itirazın kaldırılmasına konu yapılabileceği sonucunun çıktığı, ancak bu hususun yasal düzenlemenin öngörmediği bir hâl olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; alacaklı tarafından başlatılan tahliye talepli ilamsız icra takibinde, borçluların itiraz dilekçesine göre alacaklının itirazın kaldırılması isteminin yargılamayı gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır.

 III. GEREKÇE

12. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya (ödeme emri ile) 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 260 veya 288. [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 315 veya 362]. maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir.

13. Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK’nın 315 veya 362.) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62'ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.

14. Borçlu-kiracı ödeme emrine itiraz etmek isterse ödeme emrinin tebliğinden itibaren (İİK’nın 269/son fıkrasında yazılı istisna hariç) yedi gün içinde itiraz sebeplerini icra dairesine bildirmelidir. İtiraz genel haciz yoluyla takip hükümlerine göre (İİK m. 269/2, 62) yapılır. Ödeme emrine itiraz sebepleri kira sözleşmesine itiraz veya kira sözleşmesi dışındaki itirazlar şeklinde ikiye ayrılır.

15. Borçlunun kira sözleşmesi dışındaki itirazı ile de ilamsız tahliye takibi durur (İİK m. 269/3, c. l). Alacaklı kiraya veren, borçlunun itirazı üzerine (tahliye istemeden) yalnız itirazın kaldırılmasını (icra mahkemesinden) isteyebilir. Yani, alacaklı, itiraz üzerine duran ilâmsız takibe devamla borçlunun mallarının haczini sağlayabilmek için, itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi birlikte istemek zorunda olmayıp, yalnız itirazın kaldırılmasını talep etmekle yetinebilir. Alacaklının, yalnız itirazın kaldırılmasını talep edebilmesi için, (on, otuz veya altmış günlük) ödeme (ihtar) süresinin geçmesini beklemesine gerek yoktur; alacaklı, itiraz üzerine hemen (icra mahkemesinden) itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, Ankara 2013, s. 840).

16. Alacaklı borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içerisinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve daha sonra aynı süre içinde de fakat ödeme süresinden sonra başka bir dilekçe ile tahliyesini isteyebilir. İcra mahkemesi her iki dosyayı birleştirerek sonucuna göre karar verir. Alacaklı önce itirazın kaldırılmasını talep edip, itirazın kaldırılması kararı aldıktan sonra yine itirazın tebliğinden itibaren 6 aylık süre içerisinde tahliye talebinde de bulunabilir. Bu durumlarda da İİK’nın 269 ve devamı hükümlerinin uygulanması zorunludur.

17. İİK’nın 269/b-1 maddesinde kira sözleşmesine itiraz ve sonuçları düzenlenmiştir. Kira sözleşmesine itiraz, borçlunun (alacaklının iddia ettiği) kira sözleşmesinin varlığını inkâr etmesidir, yani kabul etmemesidir (reddetmesidir). Alacaklı sözlü bir kira sözleşmesinin varlığını iddia ediyorsa, borçlunun böyle bir (sözlü) kira sözleşmesini inkâr etmesi (kabul etmemesi), kira sözleşmesine itirazdır. Alacaklı yazılı bir kira sözleşmesine dayanmakta ise, borçlu kiracının bu sözleşmede kendisine izafe olunan imzayı inkâr etmesi (kabul etmemesi) kira sözleşmesine itirazdır (İİK m. 269/b,1). Borçlu, itirazında kira sözleşmesini inkâr ettiğini, yani kira sözleşmesini ve varsa buna ait mukavelenamedeki (yazılı kira sözleşmesindeki) imzasını kabul etmediğini (reddettiğini) açık ve kesin olarak bildirmelidir; aksi hâlde, borçlu kiracı, kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2, c.2) (Kuru, s. 837).

18. Hukuk Genel Kurulunun 12.09.2012 tarihli ve 2012/6-343 E., 2012/555 K. ile 06.04.2021 tarihli ve 2017/(6)8-2836 E., 2021/436 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere İİK’nın 269/2. maddesi gereğince borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılacağından kiralayan icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi isteyebilir. Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2016 tarihli ve 2014/6-1170 E., 2016/840 K. sayılı kararında da kira alacağının tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü zorunlu olduğundan kiralanın tahliye edilmesi dolayısıyla borcun olmadığına yönelik itirazların İİK’nın 269/c maddesine göre ispatlanması gerektiği benimsenmiştir.

19. Kira akdi dışındaki itirazlar ise İİK’nın 269/c maddesinde düzenlenmiştir. Borçlunun (kiracının), kira sözleşmesine itiraz etmeyip (bilâkis kira sözleşmesini kabul ederek; İİK m. 269/2, c. 2), kiranın daha az olduğu, ödendiği, muaccel olmadığı, takas, kiralananı tahliye ettim gibi bir sebeple ödeme emrine itiraz etmesine kira sözleşmesi dışındaki itirazlar denir. Kira sözleşmesi dışındaki itiraz ile de ilâmsız tahliye takibi durur. Takibe devam edilebilmesi için, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemesi gerekir. Burada da, itirazın kesin kaldırılması söz konusudur. Yani, burada da itirazın geçici kaldırılması müessesesinin yeri yoktur. Çünkü, borçlu kira sözleşmesini kabul etmiş durumdadır. Artık bu durumda, kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı araştırılmaz; yalnız borçlunun ödeme, takas gibi kira sözleşmesi dışındaki itirazları incelenir. Borçlu, itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında bir itirazda (meselâ ödeme itirazında) bulunduğu için, bununla kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269,II c.2). Bu nedenle, icra mahkemesinde artık kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında bir inceleme yapılamaz (Kuru, s. 838, 846, 847).

20. Kiraya verilen taşınmazın borçluya teslim edilmediği itirazı da İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı sair itiraz kavramı içinde bir itirazdır Borçlu itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında kiraya verilen taşınmazın kendisine teslim edilmediği itirazında bulunması hâlinde kira ilişkisinin varlığı kesinleşir. Kira sözleşmesi kabul edildiğine ve ortada yazılı bir kira sözleşmesi bulunduğuna göre sözleşmede aksine bir hüküm yok ise kira sözleşmesinin imzalanması ile kiralananın kiracıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda kiralananın teslim edilmediğinin ispat külfeti borçlu kiracı tarafta olup, borçlu kiralananın kendisine teslim edilmediği iddiasını İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle kanıtlamak zorundadır.

21. Somut olayda alacaklının 03.03.2014 tarihli kira sözleşmesine dayalı ilamsız tahliye takibinde 2014 yılı Nisan ayı kira bedelinin tahsilini talep ettiği, örnek 13 nolu ödeme emrinin borçlulara tebliği üzerine borçlular vekilinin yasal süresinde verdiği itiraz dilekçesinde kiralananın teslim edilmediği ve kira akdinin esasen taşınmazın taksitle satış sözleşmesi olduğu itirazlarını ileri sürdüğü, kira sözleşmesindeki imzaların açık ve kesin olarak reddedilmediği, alacaklının itirazın kaldırılması isteği ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesince kira sözleşmesinin iki tarafa edim yükleyen bir sözleşme olduğu, alacaklının teslime ilişkin edim yükümlülüğünü yerine getirdiğinin çekişmeli olduğu, kiralananın teslim edildiğinin İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgelerle ispatlanması gerektiği, alacaklının bu hususta delil bildirmediği, kira bedelinin tahsili talebi hakkında yargılama yapılması gerektiği gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği görülmektedir.

22. Borçlular itirazlarında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzalarını açık ve kesin olarak reddetmediğinden İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmenin özel şartlarına göre belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşmiştir. Kira sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediği itirazı karşısında alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği ileri sürülemez. Kira sözleşmesinde kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediğine dair bir hüküm bulunmadığına göre kiralananın teslim edilmediğinin ispat külfeti kiracı borçlulara ait olup, borçlular kiralananın kendilerine teslim edilmediği iddiasını İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle kanıtlamak zorundadır. Borçluların itirazlarını İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispat edip edemeyeceğini incelemek ve sonuca varmak icra mahkemesinin yetkisi ve görevi içerisindedir. Bu durumda alacaklının itirazın kaldırılmasını istemesinde yargılamayı gerektir bir durum bulunmamaktadır.

23. O hâlde mahkemece işin esasına girilerek borçluların itirazlarının İİK’nın 269/c maddesi kapsamında incelenmesi gerekirken, ispat yükü ters çevrilerek alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 301. maddesi hükmüne göre borçlular itirazında kiralananın teslim edilmediğini bildirdiğinden bu konu tartışmalı olduğuna göre kira sözleşmesinin delil olmayıp, yazılı delil başlangıcı olabileceği, icra mahkemesinin dar yetkili olup, çekişmeli hususlarda yargılama yaparak karar veremeyeceği gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

25. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, 03.03.2014 tarihli kira sözleşmesine dayalı olarak 2014 yılı Mart ve Nisan ayları için ödenmeyen kira bedeli nedeniyle ayrı ayrı yapılan icra takibine itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.

Mahkemece, kira sözleşmesinin iki tarafa edim yükleyen sözleşme olduğu, kiralayanın edimini yerine getirdiğinin çekişmesiz olması gerektiği, borçluların teslime ilişkin itirazları bulunduğu ayrıca taraflar arasında satış ilişkisi olup, kira sözleşmesinin bu ilişkinin bir parçası olarak düzenlendiği, bu hâli ile sözleşmedeki edimlerin çekişmeli hâle gelip yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire, davalı borçluların takibe itirazlarında, açıkça ve ayrıca sözleşmedeki imzalarına ve sözleşmedeki alacağın miktarına karşı çıkmadıklarından kira ilişkisi ve takip konusu miktarın kesinleştiği uyuşmazlıkta yargılamayı gerektirir bir durum bulunmadığından işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle bozma kararı vermiştir.

Oysa ki borçluların itiraz dilekçelerinde; kiralananın teslim edilmediği, aynı taşınmazın kiracılardan Hüseyin K.’a satışının vaad edildiği, bu konuda taraflar arasında bağlanma sözleşmesi düzenlendiği, kira bedelinin satış bedelinden ödenmesinin kararlaştırıldığı, kira sözleşmesi nedeniyle herhangi bir borç doğmadığı, bu nedenle yapılan icra takibine, borcun tamamına faiz ve tüm fer’îlerine itirazla takibin durdurulmasına karar verilmesini bildirdikleri hâlde bozma kararında dikkate alınmamıştır.

İncelenen dosya kapsamına göre; davaya konu Barbaros Bulvarı, Ç. Apt., No: 1.7, D:20 nolu taşınmaza ilişkin olmak üzere taraflar arasında 21.02.2014 tarihinde “BAĞLANMA PARASI SÖZLEŞMESİ” adı altında yapılan sözleşmede bu taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile satışının kararlaştırıldığı, miktar ve cezai şartların belirlendiği, tapu devrinin 30.09.2014 tarihine kadar yapılması, taşınmazın 7.500 TL aylık kira bedeli ile alıcıya kiralanması, bu bedelin alıcı Hüseyin K. tarafından açılmış hesaptan ödeneceği kira sözleşmesinin tapu devri ile son bulacağının belirtildiği,

Bağlanma parası sözleşmesinden 6 gün sonra 27.02.2014 tarihinde Beşiktaş Noterliği’nde aynı taşınmazla ilgili satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, satmayı vaad edenin, alacaklı Mehmet Bülent A. alıcının ise borçlu Hüseyin K. olduğu bu sözleşmede en geç 20.09.2014 tarihine kadar ferağ verilmesi gerektiği konusunda anlaştıkları,

Bu anlaşma doğrultusunda taraflar arasında 03.03.2014 tarihinde kira sözleşmesi düzenlendiği, aylık kira bedelinin 7.500 TL olarak belirlendiği, kiralanan telim edildiğine dair bir ibare bulunmadığı, kira müddetinin 1 yıl olarak belirlendiği görülmüştür.

Düzenlenen bu kira sözleşmesine dayalı olarak ödenmeyen Mart ve Nisan ayları aylık 7.500 TL kira bedeli için 10.04.2014 ve 12.05.2014 tarihlerinde ayrı ayrı icra takipleri yapılmış, süresinde takibe, borca ve fer’îlerine itirazda bulunulmuştur.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 301. md. “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup borçlu itirazında kiralananın teslim edilmediğini bildirmiş olup bu konu tartışmalı olduğuna göre, kira sözleşmesinin burada karine delil olmayıp ancak delil başlangıcı olduğu kabul edilmelidir.

İcra hukuk mahkemeleri dar yetkili mahkeme olup, çekişmeli olan hususlarda yargılama yaparak karar verilebilmesi söz konusu değildir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi taraflar arasında 12 günlük bir sürede aynı taşınmaz hakkında satış hususunda bağlama parası sözleşmesi, Noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi, bu sözleşmelerin içeriği doğrultusunda düzenlenen kira sözleşmesinin satış ilişkisinin bir parçası olarak düzenlendiği kira sözleşmesinin gerçek anlamda bağımsız olarak düzenlenen bir kira sözleşmesi olarak düşünülemeyeceği, taşınmazın tesliminin de tartışmalı olup, sırf kira sözleşmesindeki imza ve alacağın miktarına itiraz edilmemesi nedeniyle, yargılamayı gerektirir bir durum bulunmadığının kabul edilmesi bu dosya kapsamına uygun düşmediği, taraflar arasındaki ilişki ve edimlerin çekişmeli olduğu ve yargılamayı gerektirdiği, icra mahkemesinin de bu hususları açıklayarak direnme kararı verdiği, bu doğrultuda direnme kararının yerinde olduğu, dar yetkili icra hukuk mahkemesinin çekişmeli olan hususlarda yargılama yapıp işin esası hakkında karar veremeyeceği ve kararın onanması düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılamamaktayız.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.11.2021, 2017/(6)8-2438 E. - 2021/1424 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.