KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAYDA MAL REJİMİNİN TASFİYESİNDEN KAYNAKLI DAVAYA DAİR AÇILAN KARŞI DAVANIN TAKASI SONUCU KALAN BAKİYE TUTAR ÜZERİNDEN AKDİ VEKALET ÜCRETİ HESAPLANMALIDIR.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/643
Karar No      : 2024/514

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 07.11.2022
SAYISI                                 : 2022/2757 E., 2022/2329 K.

Taraflar arasındaki asıl vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve birleşen vekalet sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-birleşen dosya davalısı vekili tarafından duruşma istemli ve davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı-birleşen dosyada davalı asıl Meral K. ve vekili Avukat F.K. ile davalı-birleşen dosyada davacı vekilleri Avukat Y.M., Avukat N.K.Y.'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; müvekkilinin avukat olduğunu, davalı ile müvekkil arasında 12/05/2011 tarihli Avukatlık Sözleşmesinin düzenlendiğini, sözleşme gereği müvekkilinin talimatı ile İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 Esas sayılı dosyası ile aleyhinde açılan davada kendisini temsil etmek ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL tutarında karşı dava açmak konusunda yetkilendirildiğini, sonrasında alınan talimat ile dava değerinin 2.756.582,00 TL'ye ıslah edildiğini, mahkemenin 28.07.2015 tarihli gerekçeli kararı ile davalı lehine mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle 1.296.581,30 TL katılma alacağına, bir adet bağımsız bölümdeki 1/2 payın 1.550.000,00 TL bedelle davalı adına tapuya tesciline, aleyhine olarak da 341.000,00 TL olarak ıslah edilen davanın 303.290,00 TL üzerinden kabulüne ve 37.710,00 TL'nin reddine karar verildiğini, taraflar ve vekillerinin 30.11.2015 tarihinde anılan ilamın infazı için sulh sözleşmesi imzaladıklarını ancak sözleşme gereği ödenmesi gereken vekalet ücretinin halen ödenmediğini, davalının, aleyhine açılan davada reddedilen tutar olan 37.710,00 TL ile karşı davası ile kabul olunan 1.206,581 TL katılma alacağı ve TMK'nın 226 ncı maddesi gereğince kabul edilen 1.550,000 TL'nin toplamı olarak elde ettiği 2.794,291 TL menfaatin %15'i olan 419.143,65-TL alacağın, karar tarihi olan 01.07.2015 tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 17.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 495.422,00 TL'ye yükseltmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekili; müvekkil ile davalı avukat arasında müvekkilin eşinden boşanmasına ilişkin dava ve devamında yürütülen ilişkili davalar süresince devam eden bir vekalet sözleşmesi olduğunu, boşanılan eşle müvekkil arasında imzalanan bir protokolün hazırlanması sırasında ortaya çıkan ve aynı zamanda bir suç duyurusunun da konusu olan fiil sebebiyle müvekkilinin davalı avukatı görevinden azlettiğini, davalının görevi kötüye kullandığını beyanla, davanın kabulü ile zararın tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak müvekkile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı-birleşen davada davacı vekili; davacı avukatın tutum ve davranışları, özen yükümlülüğüne uygun olmayan kusurlu davranışları nedeniyle vekalet sözleşmesinin 02.12.2015 tarihinde azille sona erdiğini, taraf vekilleri tarafından imzalanan sulh sözleşmesi örneğinin müvekkilinin ısrarlarına rağmen davacı tarafından gönderilmemesi nedeniyle davacıya karşı güvensizlik hissi oluştuğunu, davacının daha öncesinde hiçbir şekilde bilgisine sunmadığı aile konutu şerhinin terkini hususunu tam sözleşmenin ifa edileceği sırasında bildirmesi ve aynı gün bu meseleyi çözmeye çalışmasına rağmen davacının müvekkilini kusurlu ve sorumlu gösteren tavrı nedeniyle aralarındaki ilişkinin güvene dayalı olmaktan çıktığını, azlin bir gerekçesinin de davacı tarafından müvekkiline imzalatılan protokolün müvekkiline gönderilen nihai metinden müvekkili aleyhine farklılıklar ortaya çıkması olduğunu, müvekkili aleyhine boşandığı eşi tarafından 15 ay sonra 01.07.2013 tarihinde mal rejimi davası açıldığını ve davacı tarafından müvekkili adına 02.08.2013 tarihinde karşı dava açıldığını, dolayısıyla sözleşmede yazılı 1 yıllık şartın gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davacı-birleşen davada davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinin 15.12.2016 tarihli, 2015/2210 Esas, 2017/171 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, talep üzerine dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli, 2017/166 E., 2017/158 K. sayılı kararıyla karşı görevsizlik kararı verilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 30.05.2017 tarihli, 2017/1079 E., 2017/1032 K. Sayılı kararıyla Tüketici Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

2. İstanbul 2.Tüketici Mahkemesinin 17.07.2018 tarihli, 2017/475 E., 2018/253 K. sayılı kararıyla; davalının davacı avukatı haksız azlettiği kabul edilerek alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davalı-karşı davacının elde ettiği menfaatin toplamının 2.755.581,30 TL olduğu kabul edilerek bu miktara % 18 KDV de eklenerek davacı avukatın davalıdan isteyebileceği vekalet ücretinin 487.914.88 TL olduğu, davalı-karşı davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davacı-karşı davalının davasının kısmen kabulü ile KDV dahil 487.914,88 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, disiplin para cezası talebinin reddine, ihtiyati tedbir niteliğindeki ihtiyati haciz kararının mahkememiz kararının kesinleşmesine kadar devamına, davalı -karşı davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuşlardır.

3. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 29.11.2018 tarihli, 2018/2916 E., 2018/2128 K. Sayılı kararıyla; her ne kadar davalı-karşı davacı sulh protokolünün kendisine rızası dışında imzalatıldığını iddia etmiş ise de bahse konu protokolün bizzat davalı-karşı davacı tarafından asaleten imzalandığı, davacı avukatın 24.06.2015 tarihli dosyada mevcut bulunan görüşme ve talimat tutanağındaki ifadeleri de göz önüne alındığında haksız kazanç sağlamaya çalıştığına dair delil bulunmadığı, bu iddiaların doğrulanamadığı, kaldı ki dosyada mevcut bulunan Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğününün soruşturma raporu, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararı da dikkate alınarak davalının bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin reddi gerektiği, Mahkemece taraflar arasındaki vekalet sözleşmesi dikkate alınarak davalı-karşı davacının yargılamalar ve özellikle sulh protokolü neticesinde sağladığı net menfaat hesap edilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanlış ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu, tarafların iddia ve savunmaları ve delil olarak sunulan sulh protokolü de göz önünde bulundurularak konusunda uzman başka bir bilirkişiye hesaplama yaptırılarak davalı-karşı davacının sağladığı menfaat tam olarak hesap ettirilip vekalet ücretinin hesaplanması gerekirken bu hususlara riayet edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacının istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesisi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı- karşı davalının, İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 E. sayılı dosyasında davalı -karşı davacı Didem K.’i temsil ettiği, davaları sonlandırdığı, avukatlık sözleşmesine göre davacı-karşı davalının edimini yerine getirdiği, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163 ve 164/2 nci maddeleri uyarınca taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesi ile sulh protokolünün geçerli olduğuna kanaat getirildiği, taraflar arasında akdedilen avukatlık ücret sözleşmesi ile istinaf bozma ilamı uyarınca davalının yargılamalar ve sulh protokolü neticesinde sağladığı net menfaat hesap edilerek %15’i oranında avukatlık ücreti ödenmesi gerektiğine kanaat getirildiğinden mahkemece alanında uzman bilirkişilerden alınan 01.04.2019 tarihli, 22.12.2020 tarihli bilirkişi raporları uyarınca İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 E. sayılı dosyasında neticeten mal rejimi talepli davada eşlerin evlilik birliği içinde edindikleri değerlerin incelendiği ve Ahmet Hamdi K.'ın 303.290,00 TL alacaklı olduğu, buna karşın Didem K.'in 1.206.581,30 TL alacaklı olduğu, bu bedelin mahsubu ile davalının net menfaatinin 903.291,3 TL olduğu, bu durumda davacının vekalet alacağının 135.493,69 TL olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle asıl dava bakımından; davanın kısmen kabulü ile 135.493,69 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen dava bakımından; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı-birleşen dosyada davalı vekili; vekalet sözleşmesiyle davalı vekili olarak takip edilen davada asıl dava ve karşı dava birbirinden ayrı iki dava olup, karşı davada elde edilen menfaatten asıl davada aleyhe hükmedilen kısmın çıkartılarak vekalet ücretinin hesaplanmasının doğru olmadığını, İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 E. sayılı dosyasında davalı Didem lehine hükmedilen tapu tescil kararının, Didem lehine menfaat olarak kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, burada davalı lehine elde edilen menfaatin 1.550.000.TL olduğunu, davalının elde ettiği menfaatin, konusu para ile ölçülebilen davada lehine kabul edilen ve aleyhine reddedilen miktarların toplamı olduğunu, taraflar arasındaki ücret sözleşmesinde " Kararlaştırılan bu ücret; vergi, sair kesintilerin dışında net ücrettir." ibaresi bulunduğunu ancak hükümde, vekalet ücret alacağı belirlemesinde net/ brüt ayrımı yapılmadığını, bu nedenle KDV dahil sonucu doğuran belirlemenin, gerekçede dayanılan ücret sözleşmesi ve bilirkişi raporları ile çeliştiğini, Mahkemece fazla yatan harcın iadesi hususunda bir karar verilmediğini beyan ederek istinaf başvurunda bulunmuştur.

2. Davalı-birleşen dosyada davacı vekili; davacının taraflar arasındaki sözleşmede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, 12.05.2011 tarihli "Avukatlık Sözleşmesi" 2 -B maddesinde "Boşanma davası sürerken yahut iş sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, kesinleşmesini müteakip 1 yıl içinde veya öncesinde" dava açılması gerektiği şeklinde düzenleme yapıldığını ancak davacının sözleşmede kararlaştırılan 1 yıllık süre içerisinde davayı açmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini, ayrıca ihtiyati tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ve davalının esasa ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, ayrıca alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle davacı ve davalının esasa ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği,

Davacı ve davalının harca yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; 6502 sayılı Kanun'un 73 maddesi uyarınca davalı tüketici olduğu ve harçtan muaf olduğu halde mahkeme kararında davalı aleyhine harca hükmedilmesinin, davacı avukat tüketici olmadığı halde davacı avukattan harç alınmasına yer olmadığına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu, istinaf sebepleri ve dosya kapsamında yapılan incelemede verilen karar ve gerekçesi göz önüne alındığında, mahkemece hüküm altına alınan harç haricindeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından, davacı ve davalının istinaf başvurularının yalnızca bu nedenle kısmen kabulünün gerektiği, ancak yapılan hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK 353/ 1-b-2 maddesi uyarınca hükmün kaldırılarak, neticesinde yeniden düzeltilerek esas hakkında hüküm tesis edildiği gerekçesiyle; davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacının istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile; İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi 09.06.2022 tarih, 2018/743 Esas, 2022/914 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 135.493,69 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı-birleşen dosyada davalı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarına ek olarak Bölge Adliye Mahkemesinin tavzihe ilişkin kararının HMK'ya aykırı olduğunu beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı-birleşen dosyada davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada taraflar arasında akdedilen avukatlık ücret sözleşmesinden doğan vekalet ücreti alacağının tahsili, birleşen davada ise vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan zararının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19/1 inci maddesi.

2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından davacı avukat tarafından takip edilen İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 Esas sayılı davanın taraflar arasındaki sözleşmede yazılı olduğu şekilde 1 yıllık sürede açılmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği ileri sürülmüşse de, taraflarca imzalanan 29.07.2013 tarihli ''Vekile Talimat'' başlıklı belgede, müvekkil Didem K. tarafından davacı avukat Meral K.'ye aralarında akdedilen 12.05.2011 tarihli sözleşmenin 1 inci maddesinin C bendi uyarınca asıl davada kendisini temsil etmesi ve yine karşı dava açması için talimat verildiği, yine ''Vekil İle Vekil Eden Arasında Yapılan Görüşme ve Talimat Tutanağı'' başlıklı belgede; 12.05.2011 tarihli sözleşmenin 1 inci madesinin C bendi ve 2 nci maddesinin B bendine atıf yapıldığı, bu durumda sözleşmede yazılı bir yıllık süre dolmasına rağmen sözleşme hükümleri doğrultusunda davanın takip edilmesi ve karşı dava açılması hususunun bizzat davalı-birleşen dosyada davacı müvekkil tarafından talep edildiği anlaşılmakla, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2. Taraflar arasında imzalanan 12.05.2011 tarihli ''Avukatlık Sözleşmesi''nin dava konusu uyuşmazlığa ilişkin hükümlerinin incelenmesinde; avukatın üstlendiği işin sözleşmenin 1) C bendinde; iş sahibinin yazılı bildireceği dava değeri ile mal rejiminin tasfiyesine dair davayı açmak ve sonuçlandırmak şeklinde düzenlendiği, sözleşmenin 2)B maddesinde ise; ''Boşanma davası sürerken yahut iş sahibi lehine sonuçlandığı taktirde, kesinleşmesini müteakip 1 yıl içinde veya öncesinde, yazılı bildireceği dava değeri ile iş bu sözleşmenin C bendi kapsamında düzenlenen mal rejiminin tasfiyesine dair dava için iş sahibi avukata 10.000,00 TL ücret ödeyecektir. İş sahibinin anılan dava neticesinde veya davanın tarafları arasında karşılıklı mutabakat neticesi yapılacak bir protokol veya dava neticesinde elde edeceği menfaatin %15’i oranında avukata ayrıca ücret ödeyecektir. Kararlaştırılan ücret vergi, sair kesintilerin dışında net ücrettir. Bu ücret mal rejiminin tasfiyesin ilişkin davanın karar tarihi itibarı ile muaccel hale gelir." hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır.

İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 Esas, 2015/403 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; Ahmet Hamdi K.'ın davacı-karşı davalı, Didem K.'in davalı-karşı davacı, vekilinin ise avukat Meral K. olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonunda 01.07.2015 tarihinde; asıl davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne, davacı-karşı davalı Ahmet Hamdi K.'ın mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle 303.290,00 TL alacağı olduğunun tespitine, davalı-karşı davacı Didem K.'in mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle 1.206.581.30 TL alacağı olduğunun tespitine, TMK 236/1 maddesi gereğince alacak miktarlarının karşılıklı mahsubu ile davalı-karşı davacı Didem K.'in neticeten 903.291,3 TL alacağı olduğunun tespitine, davalı-karşı davacı Didem K.'in TMK 226. maddesi hükmü gereğince talebi yerinde görülmekle davaya konu taşınmazın 1/2 payının sürüm değeri olan 1.550.000,00 TL'den 903.291,30 TL'nin mahsup edilmesi neticesinde bakiye 646.708,70,TL'nin mahkeme veznesine depo edilmesine, depo edildiği taktirde açılacak başka bir hesapla üçer aylık dönemlerle nemalandırılmasına, aynı şekilde miktarın depo edildiği takdirde ve makbuzun dosyaya sunulması halinde İstanbul, Kadıköy, Zühtüpaşa Mahallesinde kain, 3306 ada 26 Parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümde davacı-karşı davalı Ahmet Hamdi K. adına olan 1/2 payın iptali ile davalı-karşı davacı Didem K. adına tapuya tesciline, depo edilen miktarın davacı-karşı davalı Ahmet Hamdi K.'a verilmesine, tarafların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verildiği ve kararın 03.12.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

30.11.2015 tarihli Ahmet Hamdi K. ve vekili ile Didem K. ve vekilinin birlikte imza ettiği Sulh Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin konusunun; davacı/karşı davalısı Ahmet Hamdi K., davalı/karşı davacısı Didem K. olan, İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 Esas, 2015/403 Karar sayılı kararının HMK'nın 313, 314 ve 315 maddeleri kapsamında infazının şart ve koşullarının belirlenmesine ilişkin mutabakat olarak belirtildiği, sözleşmenin IV(2) bendinde; tarafların iş bu sözleşme ile Kalamış'daki taşınmazın davacı-karşı davalı adına olan 1/2 payının, davalı-karşı davacı adına tapuya tescili için ilamda belirtilen 646.708,70 TL'nin ödeme şartlarının belirlendiği anlaşılmıştır.

Dosyada yer alan tüm bu belgelerin incelenmesi neticesinde; öncelikle sözleşmede belirtilen elde edilecek menfaatin açıklığa kavuşturulması gerektiği, tarafların sözleşmedeki iradelerinin yorumlanmasında elde edilecek menfaatin kapsamının; takip edilen davada müvekkil lehine hükmedilenler ile müvekkili lehine reddedilen miktarların toplamından aleyhe hükmedilen bir kısım varsa bunun çıkartılması ile tespit edilecek miktar olduğu, bu durumda davalı-birleşen dosya davacısı Didem K.'in İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2013/567 Esas sayılı dosyasında lehine hükmedilen 1.206.581.30 TL'den aleyhine hükmedilen 303.290,00 TL'nin mahsubu ile 903.291,3 TL yanında, açılan karşı dava sonucu eski eşi ile 1/2 oranında paylı malik olduğu taşınmazın adına tesciline karar verilen payın karşılığı olan 1.550.000,00 TL'nin ve aynı zamanda asıl davada Ahmet Hamdi K. tarafından talep edilen ve mahkemece reddine karar verilen 37.710,00 TL'nin de elde edilen menfaat niteliğinde olduğu anlaşılmakla, bu bedellerin toplamı üzerinden sözleşmede kararlaştırılan %15 oranında vekalet ücretinin hesaplanması ve sözleşmede yer alan ''kararlaştırılan bu ücret vergi, sair kesintilerin dışında net ücrettir.'' hükmü gereği yapılan hesaplamaya davacının talebi doğrultusunda %18 KDV'nin de eklenmesi ve brüt ücretin tahsiline hükmedilmesi gerekirken, yalnızca 903.291,3 TL'nin elde edilen menfaat olarak değerlendirilmesi ve bu miktar üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınmış olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

3. Bozma nedenine göre davacı-karşı davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, değerlendirme bölümünün 2 numaralı bendinde yazılı gerekçelerle davacı-birleşen dosyada davalı yararına BOZULMASINA,

3. Bozma nedenine göre davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan              Üye                    Üye                       Üye                    Üye
Ömer Kerkez      Halil Özdemir     Dr. Adem Aslan     Battal Yılmaz     Hikmet Kanık

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 07 Şubat 2024 tarihli içtihatından yola çıkılacak olursa (somut olaydaki gibi vekil ile müvekkil arasında dava neticesinde elde edilecek menfaatin şu kadar yüzdesi oranında avukata ücret ödenecektir şeklinde bir ifade mevcutsa) mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan bir dava açan avukat, müvekkili aleyhine karşı dava şeklinde bir dava açılması durumunda takas sonucu elde kalan miktar üzerinden vekalet ücretine hak kazanacaktır. Kanımızca, bu düşünce tarzı, avukatın emeğini ve mesaisini göz ardı etmektir. Örneğin, 100.000 TL. geçici talep sonucu olarak belirsiz alacak davası veya 100.000 TL. ilk tutar olarak kısmî dava şeklinde dava açan avukat, talebini bilirkişi raporu neticesinde 2.000.000 TL. tutarına çıkardığında, müvekkili aleyhine açılan karşı davaya ilişkin olarak da bilirkişi raporu neticesinde 2.000.000 TL. tutarında bir alacak çıktığında ve bu doğrultuda talep artırıldığında, takas neticesinde herhangi bir alacak ve borç çıkmadığı için akdî vekalet ücreti nasıl hesaplanacaktır?