SOMUT OLAYDAKİ SİGORTA POLİÇESİNDE YER ALAN MUAFİYET ŞARTI, HAKSIZ ŞART OLARAK NİTELENDİRİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(17)4-38
KARAR NO : 2022/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 4. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 23/03/2017
NUMARASI : 2017/14 - 2017/252
DAVACI : M.K. vekili Av. A.A.S.
DAVALI : A. Sigorta A.Ş. vekili Av. B.K.G.
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirkete kasko sigortası ile sigortalanan aracının 22.04.2015 tarihinde kaza yaptığını, dava dilekçesi ekinde sunulan faturaya istinaden aracın onarılıp teslim edilmesine rağmen davalının hasar bedelini eksik ödediğini, müvekkilinin eksper incelemesi için 236 TL harcadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 3.100 TL hasar bedeli, 236TL eksper ücretinin 22.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 26.11.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 6.975 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin gerçek zarar miktarı olan 7.492 TL’yi ödeyerek tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, raporda yer alan rakam ile fatura arasında oluşan farkın parça iskontosu ve değerlendirilmeyen parçalardan kaynaklandığını, poliçe, maksimum sigorta poliçesi olduğundan %30 muafiyet uygulamasına tabi olduğunu, yetkili olmayan bir servisten alınmış parça ve işçilik fiyatlarının abartılı gösterildiğini, aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 tenzili muafiyet uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İzmir 4. Tüketici Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2015/724 E., 2015/2674 K. sayılı kararı ile; poliçeye eklenen klozlar özel bir şart olarak geçerli olup, sigortacılıktaki bu uygulamanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1425 ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesi hükmüne bir aykırılık teşkil etmemekle birlikte, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun (SK) 11 ve 28.10.2007 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5, 8 ve 9.maddeleri kapsamında sigorta şirketi tarafından poliçenin düzenlenmesi aşamasında genel ve özel şartlar hakkında sigortalının bilgilendirildiğine ve daha sonra poliçenin teslim edildiğine dair sigortalının imzasına havi bilgilendirme formunun dosyaya ibraz edilememesi karşısında davalı sigorta şirketinin lehine olan işbu klozlardan yararlanmasının mümkün olmadığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’nun (TKHK) 5 ve Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerinin de bu kanaati desteklediği, TTK'nın 1409. maddesi karşısında da davalı sigortacının hasarın tamamından sorumlu olacağı, 236 TL ekspertiz ücreti yönünden talebin ise TTK’nın 1426. maddesi uyarınca yargılama giderleri içinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 3.100 TL’nin 22.05.2015, 3.875 TL'nin ıslah tarihi olan 26.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 236 TL ekspertiz ücretinin yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince 11.10.2016 tarihli ve 2016/6230 E., 2016/8769 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 -Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı kasko poliçesine dayanmış olup dava dilekçesinde poliçede yer alan %30 muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasında bulunmamıştır. Davacının dayandığı 08.05.2015 tarihli (atanmış)eksper raporunda da %30 muafiyet şartına ilişkin herhangi bir saptama bulunmamaktadır.
Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 6100 sayılı HMK’nın 26.maddesinde düzenlenmiş olup; hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Mahkemece, taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde poliçedeki %30 muafiyet şartının geçersizliği ile ilgili olarak davacının dava dilekçesinde ileri sürmemiş olduğu bu hususa dayanılarak karar verilmesi bozma nedenidir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İzmir 4. Tüketici Mahkemesinin 23.03.2017 tarihli ve 2017/14 E., 2017/252 K. sayılı kararı ile; sigorta sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan, özel olması nedeniyle olaya uygulanması gereken TKHK’nın 5. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarına göre davacı tüketici ile davalı sigorta şirketinin, davalı şirketin lehine olan aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 tenzili muafiyet klozunun tüketici ile müzakere edilmediği, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması nedeniyle sözü geçen sözleşme şartının haksız şart olarak değerlendirildiği, Kanun gereğince şartın kesin hükümsüz olduğu, davacının davasını sigorta bedelinin eksik ödenmesine dayandırdığından esasen taraflar arasındaki uyuşmazlığın haksız şart karşılığı olan tutarın ödenip ödenmemesinde toplandığı, haksız şartın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 27. maddesi gereğince kesin hükümsüzlükle geçersiz olduğu hususunun her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece de re’sen nazara alındığı, haksız şart niteliğinde olmasından ötürü davalı sigorta şirketinin söz konusu muafiyet klozundan yararlanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının istemini taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesinde yer alan %30 oranındaki muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasına dayandırıp dayandırmadığı, muafiyet şartının haksız şart olarak kabul edilip edilemeyeceği, somut olayda bu hususun mahkemece re’sen araştırılıp araştırılamayacağı ve buradan varılan sonuca göre taleple bağlılık ilkesine aykırı olacak şekilde karar verilip verilmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.
13. Sigortacılık Kanunu’nda “Sigorta sözleşmeleri” başlığına yer verilerek genel kurallar ve ilkeler hüküm altına alınmış ise de, sigorta sözleşmesi tanımlanmamıştır. Sigorta sözleşmesinin tanımına poliçenin geçerli olduğu sürede yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 1401. maddesinin 1. fıkrasında yer verilmiştir. Buna göre sigorta sözleşmesi; “Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır.
14. Sigorta sözleşmelerinin yapılması bir şekil şartına bağlı tutulmamıştır. Sözleşme kural olarak tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarıyla oluşur. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması hususu ise sadece ispat hukuku bakımından önem taşımaktadır. TTK’nın 1421. maddesinin 1. fıkrasına göre; aksine sözleşme yapılmamışsa, sigortacının sorumluluğu kural olarak primin veya ilk taksitinin ödenmesi ile başlar.
15. Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Bakanlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar kararlaştırılabilir. Ancak kararlaştırılan bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir (SK, m. 11).
16. Benzer hükme 6102 sayılı TTK’nın 1425. maddesinde de yer verilmiş ve sigorta poliçesinin tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümleri ile genel ve varsa özel şartları içereceği, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenleneceği, poliçenin ve zeyilnamenin eklerinin içeriği teklifnameden veya kararlaştırılan hükümlerden farklıysa, anılan belgelerde yer alıp teklifnameden değişik olan ve sigorta ettirenin, sigortalının ve lehtarın aleyhine öngörülmüş bulunan hükümler geçersiz olacağı vurgulanmıştır.
17. Yine poliçenin geçerli olduğu sürede yürürlükte bulunan Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın “Özel şartlar” başlıklı C.11. maddesi uyarınca Kasko Genel Şartlarına, sigortalı aleyhine olmamak üzere özel şart konulabilir. Sigortalıya özel şartlar ile sağlanan hasarsızlık indirimi ve diğer menfaatlerin tâbi olduğu şartlara poliçede yer verilir.
18. Sigorta sözleşmeleri her iki tarafa hak ve yükümlülükler yükleyen, karşılıklılık güven ve iyi niyet esasına dayalı olarak kurulan sözleşmelerdir. Bu kapsamda bakıldığında TTK’nın 1423. maddesinin 1. fıkrasında; sigortacı ve acentesinin, sözleşme kurulmadan önce inceleme için gerekli süre tanınmak şartıyla sözleşmeye ilişkin bütün bilgileri, sigortalının sözleşme kapsamında haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirmesi ve poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklaması gerekmektedir. Maddenin 2. fıkrasında ise anılan yükümlülüğe aykırı davranmanın sonuçları düzenlenmiştir. Bu yükümlülüğe aykırı davranılarak aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz etme hakkı vardır. Sigorta ettiren sözleşmenin yapılmasına bu on dört günlük süre içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğini ispat yükü sigortacıdadır.
19. Görüldüğü üzere hukuk sistemimizde emredici hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit serbestisi ilkesi sınırları içinde tarafların diledikleri gibi sözleşme yapabilmeleri mümkündür. Elbette taraflarca kabul edilen özel şartla, poliçe genel şartlarının ve kanunun emredici hükümlerinin bertaraf edilmesi mümkün değildir.
20. Davaya konu edilen sigorta poliçesi incelendiğinde; poliçede yetkili servislerde onarım yapılmaması durumunda %30 oranında muafiyet uygulanacağı, yetkili servis dışında yapılan onarımlarda hasar tazminatının %30’luk kısmının sigortalı tarafından karşılanacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen Kasko poliçesindeki özel şart TTK’nın 1452. maddesinde sayılan emredici Kanun hükümlerine aykırı olmadığı gibi 1486. maddede yer alan koruyucu hükümlere de uygun bulunmaktadır. Ayrıca TTK’nın 1423/2. maddesi gereği poliçede yer alan kloza on dört gün içinde itiraz etme hakkı olan davacının bu kayda herhangi bir itirazı da olmamıştır. Bu durumda taraflar arasında poliçede kararlaştırılan muafiyet kaydının geçerli olduğu yönünde bir kuşku bulunmamaktadır. Davacı tarafça da dava dilekçesinde poliçenin ya da poliçede bulunan muafiyet kaydının geçersiz olduğu yönünde bir iddiada bulunulmadığı gibi, dayandığı ekspertiz raporunda da bu yönde bir belirlemeye yer verilmemiştir. Aksine davacı tarafça, geçerli sözleşme ilişkisi içerisinde gerçek zarar bedelinin karşılanmadığı iddia edilerek talepte bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece, davacının istemi hatalı değerlendirilerek taraflarca ileri sürülmeyen bir hususta yanılgılı değerlendirme yapılarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesinde yer alan hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği şeklinde nitelendirdiğimiz “taleple bağlılık ilkesi”ne de aykırı olacak şekilde karar verilmesi doğru değildir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının sunulan servis faturasına göre gerçek zarar bedelinin eksik olduğunu savunduğu, savunmanın niteliği gereği bu beyanın poliçede yer alan özel şartın da geçersiz olduğunun ileri sürülmüş olması anlamına geleceği, Özel Dairenin bozma kararını geçersizliğin ileri sürülmemiş olması ve taleple bağlılık ilkelerine dayandırdığı gözetildiğinde, bu açıdan direnme kararının uygun kabul edilmesinin, mahkemenin diğer gerekçelerinin ise bozma kapsamı dikkate alınarak Özel Dairece incelenmesinin gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Ekspertiz raporunda yedek parça toplamı 11.151,71 TL işçilik toplamı 1.790 TL olmak üzere 12.941,71 TL KDV'siz fiyat hesaplanmış olup davacı dava dilekçesinde bu miktara KDV eklemek suretiyle 15.271,21 TL hasar meydana geldiğini ayrıca 236 TL ekspertiz ücreti ödediğini sigorta şirketinin ise 7.492 TL olarak eksik ödeme yaptığını belirterek 3.336 TL’nin tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini 6.975 TL ye yükseltmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hüküm Özel Dairece, davasında kasko poliçesine dayanmış olup davacının, dava dilekçesinde poliçede yer alan %30 muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasında bulunmadığı, dayanılan eksper raporunda da %30 muafiyet şartına ilişkin herhangi bir saptama bulunmadığı, taleple bağlılık ilkesine göre hâkimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde poliçedeki %30 muafiyet şartının geçersizliği ile ilgili olarak dava dilekçesinde ileri sürülmemiş olan bu hususa dayanılarak karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 33. madde hâkim hukuku kendiliğinden uygulamakla görevli olup bu nedenle hukukî sebebi bulmak hâkimin görevidir.
Davacı KDV dahil olmak üzere zarara konu faturalardaki tüm bedeli talep etmiş olduğundan bu talep şekli itibariyle kendisinden sigorta poliçesinde yer alan muafiyet tenzili yapılamayacağı iddiasını da ileri sürmüş sayılmalıdır. Davacı muafiyet tenziline konu olan miktardan söz etmeksizin dava açmış ve ıslah talebiyle tenzile konu miktarı da kapsar biçimde talepte bulunmuş olduğu için bu talebin kendisinden muafiyet tenzili hükmü nedeniyle indirim yapılamayacağı iddiasını da içerdiği kabul edilmelidir. Açıkça bu hükümden söz edilmemiş bu hükmün geçersizliğine dair bir açıklama yapılmamış olsa da tüm tazminatın talep edilmesinden anlaşılması gereken muafiyet tenzili hükmünün tazminattan indirim gerektirmediğinin ileri sürülmesi niteliğindedir.
Davacının talebine konu ettiği ekspertiz raporunda muafiyet tenzilinden söz edilmemiş olmasına da farklı anlam yüklenemez. Zira ekspertiz raporunda muafiyet tenziline dair poliçe hükmüne dayalı bir indirim yapmak suretiyle miktar belirlenmemiş olduğundan raporda buna değinilmemiş olması da aleyhe yorumlanamaz. Zira bu raporda muafiyet tenziline dair bir indirim bulunmadığından bu rapora dayanılarak dava açılmış olması muafiyet tenziline isabet eden miktar için dava açılmadığı anlamına gelmemektedir.
Davacının dayandığı sigorta poliçesinde aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 muafiyet tenzili hükmü bulunmaktadır. Davacı bu hükme rağmen davacı ilk dava dilekçesi ve ıslah dilekçesiyle araçtaki hasarın tamamını istemiş olup açılan bu davada taraf delilleri incelenecek ve bu kapsamda sigorta poliçesi de değerlendirilecektir.
Bu değerlendirme sırasında poliçedeki muafiyet tenzili hükmünün geçerliliği üzerinde durulup 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1423. madde hükmüne göre aydınlatma yükümlülüğüne uyulup uyulmadığı, aydınlatma açıklaması verilmemesi hâlinde öndört gün içinde itiraz edilmemesinin muafiyet tenzili hükmünü geçerli hâle getirip getirmediği, davacı tüketici olduğu için tüketici mahkemesinde görülen bu davada belirtilen poliçe hükmünün tüketici işlemi mahiyeti bakımından haksız şart niteliğinde olup olmadığı, haksız şartlara ilişkin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin TTK 1423. madde hükmüne göre daha öncelikli uygulanması gereken hüküm olup olmadığı da incelenerek bir sonuca varılacaktır.
Özel Daire bozma kararında taleple bağlılık ilkesinden söz edilmiş ve talep edilmeyen bir konuda karar verilmeyeceği belirtilmiş ise de davacının tazminat talebi muafiyet tenziline isabet eden tazminat miktarını da kapsadığı için talep kapsamı gözetildiğinde muafiyet tenziline ilişkin sözleşme hükmünün geçersizliği ve uygulanamayacağının da ileri sürüldüğünün kabulü gerekir.
Verilen hükümde taleple bağlılık ilkesine aykırı davranılmadığı yönünden önceki hükümde direnilmesi dosya kapsamına uygun olup buna göre işin esası ve özellikle muafiyet tenzili hükmünün geçerli olup olmadığı ve buna isabet eden miktar nedeniyle tazminata hükmetme koşulları bulunup bulunmadığı da irdelenmek suretiyle tazminat miktarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Zeki GÖZÜTOK
Üye
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 15’i BOZMA, 4’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
SOMUT OLAYDAKİ SİGORTA POLİÇESİNDE YER ALAN MUAFİYET ŞARTI, HAKSIZ ŞART OLARAK NİTELENDİRİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(17)4-38
KARAR NO : 2022/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 4. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 23/03/2017
NUMARASI : 2017/14 - 2017/252
DAVACI : M.K. vekili Av. A.A.S.
DAVALI : A. Sigorta A.Ş. vekili Av. B.K.G.
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirkete kasko sigortası ile sigortalanan aracının 22.04.2015 tarihinde kaza yaptığını, dava dilekçesi ekinde sunulan faturaya istinaden aracın onarılıp teslim edilmesine rağmen davalının hasar bedelini eksik ödediğini, müvekkilinin eksper incelemesi için 236 TL harcadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 3.100 TL hasar bedeli, 236TL eksper ücretinin 22.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 26.11.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 6.975 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin gerçek zarar miktarı olan 7.492 TL’yi ödeyerek tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, raporda yer alan rakam ile fatura arasında oluşan farkın parça iskontosu ve değerlendirilmeyen parçalardan kaynaklandığını, poliçe, maksimum sigorta poliçesi olduğundan %30 muafiyet uygulamasına tabi olduğunu, yetkili olmayan bir servisten alınmış parça ve işçilik fiyatlarının abartılı gösterildiğini, aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 tenzili muafiyet uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İzmir 4. Tüketici Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2015/724 E., 2015/2674 K. sayılı kararı ile; poliçeye eklenen klozlar özel bir şart olarak geçerli olup, sigortacılıktaki bu uygulamanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1425 ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesi hükmüne bir aykırılık teşkil etmemekle birlikte, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun (SK) 11 ve 28.10.2007 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5, 8 ve 9.maddeleri kapsamında sigorta şirketi tarafından poliçenin düzenlenmesi aşamasında genel ve özel şartlar hakkında sigortalının bilgilendirildiğine ve daha sonra poliçenin teslim edildiğine dair sigortalının imzasına havi bilgilendirme formunun dosyaya ibraz edilememesi karşısında davalı sigorta şirketinin lehine olan işbu klozlardan yararlanmasının mümkün olmadığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’nun (TKHK) 5 ve Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerinin de bu kanaati desteklediği, TTK'nın 1409. maddesi karşısında da davalı sigortacının hasarın tamamından sorumlu olacağı, 236 TL ekspertiz ücreti yönünden talebin ise TTK’nın 1426. maddesi uyarınca yargılama giderleri içinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 3.100 TL’nin 22.05.2015, 3.875 TL'nin ıslah tarihi olan 26.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 236 TL ekspertiz ücretinin yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince 11.10.2016 tarihli ve 2016/6230 E., 2016/8769 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 -Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı kasko poliçesine dayanmış olup dava dilekçesinde poliçede yer alan %30 muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasında bulunmamıştır. Davacının dayandığı 08.05.2015 tarihli (atanmış)eksper raporunda da %30 muafiyet şartına ilişkin herhangi bir saptama bulunmamaktadır.
Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 6100 sayılı HMK’nın 26.maddesinde düzenlenmiş olup; hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Mahkemece, taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde poliçedeki %30 muafiyet şartının geçersizliği ile ilgili olarak davacının dava dilekçesinde ileri sürmemiş olduğu bu hususa dayanılarak karar verilmesi bozma nedenidir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İzmir 4. Tüketici Mahkemesinin 23.03.2017 tarihli ve 2017/14 E., 2017/252 K. sayılı kararı ile; sigorta sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan, özel olması nedeniyle olaya uygulanması gereken TKHK’nın 5. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarına göre davacı tüketici ile davalı sigorta şirketinin, davalı şirketin lehine olan aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 tenzili muafiyet klozunun tüketici ile müzakere edilmediği, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması nedeniyle sözü geçen sözleşme şartının haksız şart olarak değerlendirildiği, Kanun gereğince şartın kesin hükümsüz olduğu, davacının davasını sigorta bedelinin eksik ödenmesine dayandırdığından esasen taraflar arasındaki uyuşmazlığın haksız şart karşılığı olan tutarın ödenip ödenmemesinde toplandığı, haksız şartın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 27. maddesi gereğince kesin hükümsüzlükle geçersiz olduğu hususunun her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece de re’sen nazara alındığı, haksız şart niteliğinde olmasından ötürü davalı sigorta şirketinin söz konusu muafiyet klozundan yararlanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının istemini taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesinde yer alan %30 oranındaki muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasına dayandırıp dayandırmadığı, muafiyet şartının haksız şart olarak kabul edilip edilemeyeceği, somut olayda bu hususun mahkemece re’sen araştırılıp araştırılamayacağı ve buradan varılan sonuca göre taleple bağlılık ilkesine aykırı olacak şekilde karar verilip verilmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.
13. Sigortacılık Kanunu’nda “Sigorta sözleşmeleri” başlığına yer verilerek genel kurallar ve ilkeler hüküm altına alınmış ise de, sigorta sözleşmesi tanımlanmamıştır. Sigorta sözleşmesinin tanımına poliçenin geçerli olduğu sürede yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 1401. maddesinin 1. fıkrasında yer verilmiştir. Buna göre sigorta sözleşmesi; “Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır.
14. Sigorta sözleşmelerinin yapılması bir şekil şartına bağlı tutulmamıştır. Sözleşme kural olarak tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarıyla oluşur. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması hususu ise sadece ispat hukuku bakımından önem taşımaktadır. TTK’nın 1421. maddesinin 1. fıkrasına göre; aksine sözleşme yapılmamışsa, sigortacının sorumluluğu kural olarak primin veya ilk taksitinin ödenmesi ile başlar.
15. Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Bakanlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar kararlaştırılabilir. Ancak kararlaştırılan bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir (SK, m. 11).
16. Benzer hükme 6102 sayılı TTK’nın 1425. maddesinde de yer verilmiş ve sigorta poliçesinin tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümleri ile genel ve varsa özel şartları içereceği, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenleneceği, poliçenin ve zeyilnamenin eklerinin içeriği teklifnameden veya kararlaştırılan hükümlerden farklıysa, anılan belgelerde yer alıp teklifnameden değişik olan ve sigorta ettirenin, sigortalının ve lehtarın aleyhine öngörülmüş bulunan hükümler geçersiz olacağı vurgulanmıştır.
17. Yine poliçenin geçerli olduğu sürede yürürlükte bulunan Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın “Özel şartlar” başlıklı C.11. maddesi uyarınca Kasko Genel Şartlarına, sigortalı aleyhine olmamak üzere özel şart konulabilir. Sigortalıya özel şartlar ile sağlanan hasarsızlık indirimi ve diğer menfaatlerin tâbi olduğu şartlara poliçede yer verilir.
18. Sigorta sözleşmeleri her iki tarafa hak ve yükümlülükler yükleyen, karşılıklılık güven ve iyi niyet esasına dayalı olarak kurulan sözleşmelerdir. Bu kapsamda bakıldığında TTK’nın 1423. maddesinin 1. fıkrasında; sigortacı ve acentesinin, sözleşme kurulmadan önce inceleme için gerekli süre tanınmak şartıyla sözleşmeye ilişkin bütün bilgileri, sigortalının sözleşme kapsamında haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirmesi ve poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklaması gerekmektedir. Maddenin 2. fıkrasında ise anılan yükümlülüğe aykırı davranmanın sonuçları düzenlenmiştir. Bu yükümlülüğe aykırı davranılarak aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz etme hakkı vardır. Sigorta ettiren sözleşmenin yapılmasına bu on dört günlük süre içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğini ispat yükü sigortacıdadır.
19. Görüldüğü üzere hukuk sistemimizde emredici hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit serbestisi ilkesi sınırları içinde tarafların diledikleri gibi sözleşme yapabilmeleri mümkündür. Elbette taraflarca kabul edilen özel şartla, poliçe genel şartlarının ve kanunun emredici hükümlerinin bertaraf edilmesi mümkün değildir.
20. Davaya konu edilen sigorta poliçesi incelendiğinde; poliçede yetkili servislerde onarım yapılmaması durumunda %30 oranında muafiyet uygulanacağı, yetkili servis dışında yapılan onarımlarda hasar tazminatının %30’luk kısmının sigortalı tarafından karşılanacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen Kasko poliçesindeki özel şart TTK’nın 1452. maddesinde sayılan emredici Kanun hükümlerine aykırı olmadığı gibi 1486. maddede yer alan koruyucu hükümlere de uygun bulunmaktadır. Ayrıca TTK’nın 1423/2. maddesi gereği poliçede yer alan kloza on dört gün içinde itiraz etme hakkı olan davacının bu kayda herhangi bir itirazı da olmamıştır. Bu durumda taraflar arasında poliçede kararlaştırılan muafiyet kaydının geçerli olduğu yönünde bir kuşku bulunmamaktadır. Davacı tarafça da dava dilekçesinde poliçenin ya da poliçede bulunan muafiyet kaydının geçersiz olduğu yönünde bir iddiada bulunulmadığı gibi, dayandığı ekspertiz raporunda da bu yönde bir belirlemeye yer verilmemiştir. Aksine davacı tarafça, geçerli sözleşme ilişkisi içerisinde gerçek zarar bedelinin karşılanmadığı iddia edilerek talepte bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece, davacının istemi hatalı değerlendirilerek taraflarca ileri sürülmeyen bir hususta yanılgılı değerlendirme yapılarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesinde yer alan hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği şeklinde nitelendirdiğimiz “taleple bağlılık ilkesi”ne de aykırı olacak şekilde karar verilmesi doğru değildir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının sunulan servis faturasına göre gerçek zarar bedelinin eksik olduğunu savunduğu, savunmanın niteliği gereği bu beyanın poliçede yer alan özel şartın da geçersiz olduğunun ileri sürülmüş olması anlamına geleceği, Özel Dairenin bozma kararını geçersizliğin ileri sürülmemiş olması ve taleple bağlılık ilkelerine dayandırdığı gözetildiğinde, bu açıdan direnme kararının uygun kabul edilmesinin, mahkemenin diğer gerekçelerinin ise bozma kapsamı dikkate alınarak Özel Dairece incelenmesinin gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Ekspertiz raporunda yedek parça toplamı 11.151,71 TL işçilik toplamı 1.790 TL olmak üzere 12.941,71 TL KDV'siz fiyat hesaplanmış olup davacı dava dilekçesinde bu miktara KDV eklemek suretiyle 15.271,21 TL hasar meydana geldiğini ayrıca 236 TL ekspertiz ücreti ödediğini sigorta şirketinin ise 7.492 TL olarak eksik ödeme yaptığını belirterek 3.336 TL’nin tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini 6.975 TL ye yükseltmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hüküm Özel Dairece, davasında kasko poliçesine dayanmış olup davacının, dava dilekçesinde poliçede yer alan %30 muafiyet şartının geçersiz olduğu iddiasında bulunmadığı, dayanılan eksper raporunda da %30 muafiyet şartına ilişkin herhangi bir saptama bulunmadığı, taleple bağlılık ilkesine göre hâkimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde poliçedeki %30 muafiyet şartının geçersizliği ile ilgili olarak dava dilekçesinde ileri sürülmemiş olan bu hususa dayanılarak karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 33. madde hâkim hukuku kendiliğinden uygulamakla görevli olup bu nedenle hukukî sebebi bulmak hâkimin görevidir.
Davacı KDV dahil olmak üzere zarara konu faturalardaki tüm bedeli talep etmiş olduğundan bu talep şekli itibariyle kendisinden sigorta poliçesinde yer alan muafiyet tenzili yapılamayacağı iddiasını da ileri sürmüş sayılmalıdır. Davacı muafiyet tenziline konu olan miktardan söz etmeksizin dava açmış ve ıslah talebiyle tenzile konu miktarı da kapsar biçimde talepte bulunmuş olduğu için bu talebin kendisinden muafiyet tenzili hükmü nedeniyle indirim yapılamayacağı iddiasını da içerdiği kabul edilmelidir. Açıkça bu hükümden söz edilmemiş bu hükmün geçersizliğine dair bir açıklama yapılmamış olsa da tüm tazminatın talep edilmesinden anlaşılması gereken muafiyet tenzili hükmünün tazminattan indirim gerektirmediğinin ileri sürülmesi niteliğindedir.
Davacının talebine konu ettiği ekspertiz raporunda muafiyet tenzilinden söz edilmemiş olmasına da farklı anlam yüklenemez. Zira ekspertiz raporunda muafiyet tenziline dair poliçe hükmüne dayalı bir indirim yapmak suretiyle miktar belirlenmemiş olduğundan raporda buna değinilmemiş olması da aleyhe yorumlanamaz. Zira bu raporda muafiyet tenziline dair bir indirim bulunmadığından bu rapora dayanılarak dava açılmış olması muafiyet tenziline isabet eden miktar için dava açılmadığı anlamına gelmemektedir.
Davacının dayandığı sigorta poliçesinde aracın yetkili servis dışında onarılması hâlinde %30 muafiyet tenzili hükmü bulunmaktadır. Davacı bu hükme rağmen davacı ilk dava dilekçesi ve ıslah dilekçesiyle araçtaki hasarın tamamını istemiş olup açılan bu davada taraf delilleri incelenecek ve bu kapsamda sigorta poliçesi de değerlendirilecektir.
Bu değerlendirme sırasında poliçedeki muafiyet tenzili hükmünün geçerliliği üzerinde durulup 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1423. madde hükmüne göre aydınlatma yükümlülüğüne uyulup uyulmadığı, aydınlatma açıklaması verilmemesi hâlinde öndört gün içinde itiraz edilmemesinin muafiyet tenzili hükmünü geçerli hâle getirip getirmediği, davacı tüketici olduğu için tüketici mahkemesinde görülen bu davada belirtilen poliçe hükmünün tüketici işlemi mahiyeti bakımından haksız şart niteliğinde olup olmadığı, haksız şartlara ilişkin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin TTK 1423. madde hükmüne göre daha öncelikli uygulanması gereken hüküm olup olmadığı da incelenerek bir sonuca varılacaktır.
Özel Daire bozma kararında taleple bağlılık ilkesinden söz edilmiş ve talep edilmeyen bir konuda karar verilmeyeceği belirtilmiş ise de davacının tazminat talebi muafiyet tenziline isabet eden tazminat miktarını da kapsadığı için talep kapsamı gözetildiğinde muafiyet tenziline ilişkin sözleşme hükmünün geçersizliği ve uygulanamayacağının da ileri sürüldüğünün kabulü gerekir.
Verilen hükümde taleple bağlılık ilkesine aykırı davranılmadığı yönünden önceki hükümde direnilmesi dosya kapsamına uygun olup buna göre işin esası ve özellikle muafiyet tenzili hükmünün geçerli olup olmadığı ve buna isabet eden miktar nedeniyle tazminata hükmetme koşulları bulunup bulunmadığı da irdelenmek suretiyle tazminat miktarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Zeki GÖZÜTOK
Üye
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 15’i BOZMA, 4’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.