KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SONRAKİ DÖNEMLER İÇİN ECRİMİSİL DEĞERİ, İLK DÖNEM İÇİN BELİRLENEN MİKTARA ÜFE ARTIŞ ORANININ TAMAMININ YANSITILMASI SURETİYLE BULUNACAK MİKTARDAN AZ OLAMAZ.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/1475
Karar No      : 2025/198

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 12.09.2022
SAYISI                                 : 2022/1838 E., 2022/1963 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi Hüseyin'in %80 oranında, davalının ise %20 oranında hissedar olduğu Amasya ili, Merzifon ilçesi, Kayadüzü Köyü, 3.65 parsel sayılı taşınmazı kiraya verme yetkisini de içerir Merzifon Noterliğince tanzim edilmiş olan 22.04.1999 tarih ve 4088 yevmiye nolu işlemle davalıya vekalet verdiğini, davalının dava konusu taşınmazı G. Mobilya Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti.'ye kiraya verdiğini, davalının 2014 yılı başında davacıların payına düşen kira bedeli olarak belirttiği 20.000,00 TL'yi davacılara verdiğini, bunun haricinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, kira kontratı ve kiraya ilişkin diğer unsurlar hakkında bilgi verilmediğini, kira bedelinin daha yüksek olduğunu, davalının vekalet yetkisini kötüye kullanmak suretiyle müvekkil davacıların zararına sebebiyet verdiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı tutarak davalının vekalet görevini kötüye kullanması sonucu 2014 yılı başından itibaren dava tarihine kadar olan dönem yönünden dava konusu taşınmazı kiraya verme vb. sebeplerle kullandırmasından kaynaklı olarak elde ederek davacılara vermediği, elde etmeyi ihmal eylediği ve bu sebeple neticeten davacıların oluşan maddi zararları açısından 2014 yılı için 100 TL, 2015 yılı için 100,00 TL, 2016 yılı için 100,00 TL, 2017 yılı için 100,00 TL, 2018 yılı için 100,00 TL, 2019 yılı için 100,00 TL, 2020 yılı için dava tarihine kadar olan dönem yönünden 100,00 TL olmak ve her bir yıla ilişkin takip eden yılın başından itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte olmak üzere toplam 700,00 TL'nin, ıslah dilekçesi ile de toplam 218.990,34 TL'nin davalıdan alınarak davacılara eşit hisse oranında verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı süresinde cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili 31.03.2021 tarihli beyan dilekçesinde; davacıların dava dilekçelerinde ilk olarak kira ilişkisinden kaynaklanan alacakları olduğu, dilekçe devamında vekalet ilişkisinin kötüye kullanıldığından bahisle alacak taleplerinin olduğu, kira alacağına ilişkin taleplerin Asliye Hukuk Mahkemesi görev alanına girmediğini, taraflar arasında akdedilmiş kira ilişkisinin de bulunmadığını, davacılar ile davalı arasında dava konusu taşınmazla ilgili olarak akdedilmiş bir vekalet ilişkisinin bulunmadığını, davacıların bahsetmiş olduğu 1999 yılına ait vekaletnamenin davacıların babası ile akdedildiğini, bu vekaletnamenin ise murisin 2001 yılında vefatı ile sona erdiğini, dava konusu taşınmazda davalı ve dava dışı şirketin de hissedar olduklarını ve kendi hisselerine düşen oranda taşınmazı kullandıklarını, davacıların da hiç bir engel çıkarmadığını, taşınmazda kullanılmayan ve atıl olan bir çok yer olduğunu, mülkiyet hakkı sahibine kira bedeli ödenmesi talep edilmesinin hukuken temelsiz olduğunu belirterek, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 1/5 hisse sahibi davalı tarafından davacıların murisleri Hüseyin'in verdiği 22.04.1999 tarih ve 4088 yevmiye nolu vekaletnameye dayanılarak dava dışı G. Mobilya Dağıtım Ltd.Şti.'ne (20.02.2017'den itibaren 3/20 hissedar) kiraya verdiği ve kira bedellerini aldığı, kiraya verildiğine ilişkin taraflar arasında ihtilaf olmadığı, kural olarak, intifadan men edilmedikçe paydaşların birbirlerinden ecrimisil isteyemeyeceği, dava konusu taşınmaz kira geliri getiren yerlerden olduğundan intifadan men koşulu aranmadığı, 2014 yılına kadar taraflar arasında herhangi bir anlaşmazlık olmadan kullanımın bu şekilde devam ettiği ve davalıların muvafakatinin kendilerine kira bedeli ödenmemesi sonrası ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde iddia ettiği talebi vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklı tazminat iken hükmün gerekçesinde hukuki değerlendirmenin ecrimisile yönelik olarak yapıldığını, davaya konu olayda kira ilişkisi bulunmadığını, davalının ve dava dışı G. Mobilya'nın hissedar olduğunu, G. Mobilya'nın davalının ve kendi hissesine düşen kısmı kullandığını, davanın niteliği gereği ecrimisil talebine yönelik olmadığını, davacının ilk bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde 5 yıllık ecrimisil hesabının dava konusu ve taleplerle ilgisi bulunmadığını belirttiğini, ikinci bilirkişi raporunda hesap edilen son 7 yıllık kira bedeli üzerinden karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, tanığın bilgisinin davacılardan öğrenmesi üzerine olduğunu beyan etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, ecrimisil istemine ilişkindir. Mahkemece davalının sonradan paydaş olan dava dışı G. Mobilya Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti.'ye mirasbırakanın ölüm tarihinden sonra taşınmazın tamamını kullandırmak suretiyle kira geliri elde ettiği benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesi kural olarak doğrudur.

Hemen belirtilmelidir ki, kiracı G. Mobilya Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti. 20.02.2017 tarihinden itibaren dava konusu taşınmazda 3/20 hisse oranı ile paydaştır. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki el atmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. (Elbirliği mülkiyetinde de ortaklardan biri öteki ortakların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.) Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın, davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.

Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)

Öte yandan; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nin 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.

Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK'nin 266. vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.

Bu nedenle, eğer arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.

İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

Ne varki mahkemece talep tarihi olan 2014 yılı ile sonradan paydaş olan G. Mobilya Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti.'nin taşınmazda paydaş olduğu 20.02.2017 tarihine kadar hesaplanan ecrimisile hükmedilmesi, 20.02.2017 tarihi ile dava tarihine kadar olan talepler açısından ise intifadan men koşulu şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve taşınmazın tamamının kullanılıp kullanılmadığı hususların yeterince araştırılıp değerlendirilerek sonucuna göre yukarıdaki ilkeler gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken 2014 yılından dava tarihine kadar hesaplanan bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi davalının kira ilişkisinden tahsil ettiği aylık kira ödemelerinin hesaplama da dikkate alınaması da hatalı olup bozmayı gerektirmektedir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.01.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                       Üye                    Üye                      Üye 
Hikmet Onat       Ramazan Ülger    Mustafa Erol       Necmi Apaydın    Dr. Hamit Yelken

BİLGİ : “Daha önce ecrimisilin rayice göre belirlendiği dönemle, dava konusu ilk dönem arasında beş yıl geçmesi durumunda kesinleşen döneme ilişkin değerler nazara alınmayabilir” şeklindeki Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 10 Eylül 2024 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/daha-once-ecrimisilin-rayice-gore-belirlendigi-donemle-dava-konusu-ilk-donem-arasinda-bes-yil-gecmesi-durumunda-kesinlesen-doneme-iliskin-degerler-nazara-alinmayabilir