TANIK ANLATIMLARINDAN ERKEĞİN FİZİKSEL ŞİDDET UYGULADIĞI SABİT OLDUĞUNDAN KADININ SAVCILIKTAKİ BEYANLARI KOCASINI CEZA ALMAKTAN KURTARMAYA YÖNELİKTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-767
Karar No : 2023/533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 15.03.2022
SAYISI : 2022/207 E., 2022/585 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.11.2021 tarihli ve 2021/5296 Esas,
2021/8973 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı-karşı davalı erkek eşin istinaf başvurusunun reddine, davalı-karşı davacı kadının ise istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2002 yılında evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin egsoz tamirciliği yaptığını ve aylık kazancının 2.000,00 TL olduğunu, davalının 2009 yılından itibaren müvekkiline iftiralar attığını, küçük düşüren hakaretlerde bulunduğunu, “orospu çocuğu, pezevenk, başka kadınlardan çocukların var, başka karıları satıp elde ettiğin para ile evimizi geçindiriyorsun, gece bana uyku hapı içirerek ve iğne yaparak başka erkeklere satıyorsun” şeklinde ifadeler kullandığını, kadının babasının müvekkilini takip ettiğini, müvekkilinin başka kadınlarla kızlarla yaşantısının olmadığını söylemesine karşılık kadının “onda başka kadınların nefesi kokuyor, ben onları oradan biliyorum” demesi üzerine davalının babasının davalıya tokat attığını, bu olaydan dolayı davalının kendisini 3 üncü kattan aşağı atmak istediğini, ambulans çağrıldığını, hastaneye götürüldüğünü, şikâyet üzerine eve gelen polise kendisine vuran kişinin babası olduğunu ve şikâyetinden vazgeçtiğini söylediğini, bu tür eylem ve davranışların davacının 2013 yılında evi terk ettiği zamana kadar devam ettiğini, bu olaylara davalının babası, annesi, halası ve ablasının da tanık olduğunu, davalının bu durumunun çocukları da etkilediğini, müvekkilinin ve davalının ailesinin davalıyı aile hekimine gitmesi konusunda ikna ettiklerini, aile hekimi tarafından yeşil reçete ile verilen ilaçları kullanmadığını, evde yaptığı yemeği davacıya vermeyerek çocukların yanında davacıya “git sana birlikte olduğun kadınlarla yemek ye pezevenk adam” diyerek hakaret ettiğini, kadınlık görevlerini yerine getirmediğini, tüm bu nedenlerle evlilik birliğinin çekilemez hâle geldiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarını, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, müvekkili yararına 15.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacının tüm iddialarını inkârla kadın eşin evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğini, çocuklarını okula götürmek dışında evden çıkmasının erkek tarafından yasaklandığını, evde el işi yaparak çalışmasına bile izin verilmediğini, asıl dava dilekçesinde belirtilen olayda davacının müvekkiline şiddetle bağırmasından dolayı müvekkilinin davacıya “beni hiç konuşturmuyor önce bağırıyor sonra dövüyorsun” dediğinde müvekkilin babasının olayın büyümemesi için müvekkiline bir tokat attığını, davacının ise daha sonra iki tokat attığını, eşi tarafından çocuklarının gözü önünde pek çok kez dövüldüğünü, bir keresinde gözünden kan aktığını, boğazının sıkıldığını, müvekkilinin ailesinin tüm bu olanlara çocukları için göz yumduğunu, davalıya sadece depresyon teşhisi konulup yeşil reçeteli ilaç almadığını, davacının en sonunda müvekkilinin ailesini de çağırdığını, onların yanında müvekkiline bağırıp hakaret ettiğini, eşyalarını çöp poşetlerine koyarak evi terk ettiğini, evlilik birliğinin bozulmasında davacının kusurlu olduğunu belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar yararına aylık ayrı ayrı 500,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir-iştirak nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 04.10.2018 tarihli ve 2013/710 Esas, 2018/835 Karar sayılı kararıyla; tarafların 2002 yılında evlendikleri, ortak iki çocuklarının olduğu, aralarında birbirinden kaynaklı geçimsizlikler yaşandığı, erkek eşin kadına bağırıp çağırdığı, şiddet uyguladığı, dinlenen davalı tanıkların beyanlarından anlaşılacağı üzere davalının görmüş olduğu şiddet sonrasında gözünde morarma ve dudağında şişlik ile kanama meydana geldiği, davalının ailesinin yanında eşini tartakladığı, eşine tokat attığı, ortak haneyi terk ederek baba evine gittiği, keza kadının da kıskanç bir yapısının olduğu, eşinin başka kadınlarla birlikte olduğuna ilişkin ithamlarda bulunduğu, komşularının kocası ile ilişkisi olduğunu dile getirerek eşini komşularına ve çevresine karşı küçük düşürdüğü, eşine karşı hakaret içeren söylemlerde bulunduğu, evlilik birliğinin bozulmasında her iki tarafın da kusurlu olduğu ancak aralarında geçen olaylar dikkate alındığında erkek eşin daha fazla kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, ortak çocuklar yararına davacı-karşı davalı tarafın nafaka talebi bulunmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, kadının tanık olan babasının beyanına göre G. Belediyesinde çalıştığı anlaşıldığından daha önceden hükmedilen nafakanın kaldırılmasına, yoksulluk nafakası talebinin bu nedenle reddine, kadın yararına 10.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2018/2186 Esas, 2020/431 Karar sayılı kararı ile; Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/59.54 soruşturma sayılı dosyasında dinlenen davalı kadının 14.09.2013 tarihli beyanında "eşinin bu güne kadar kendisine ve çocuklarına şiddet uygulamadığını" belirttiği, ilk derece mahkemesince davacı erkeğin eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığının kabul edildiği, anılan soruşturma dosyasının gerekçeli kararda tartışılmadığı, bu durumun hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf isteminin yerinde bulunduğu, kabule göre de asıl davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 162 ve 166/1 inci maddesine dayalı olarak açıldığı, toplanan delillerin ayrı ayrı tartışılarak sonucu uyarınca her bir boşanma nedeni ile ilgili olarak ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği hâlde bu durum gözönüne alınmadan karar verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297/2 nci maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğu gerekçesiyle diğer istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin tarafların istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesinin 04.10.2018 tarihli ve 2013/710 Esas, 2018/835 Karar sayılı kararı ile; davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığı tanık beyanlarından anlaşılmış olup Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında davalı kadının dava açıldıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulamadığı şeklindeki beyanı olmuş ise de, davayı erkek tarafın açtığı, davalı kadının bu şikâyeti karakola yapmaya gittiğindeki amacının evi terk eden kocasının evine bakmasını sağlamaya yönelik olduğu, şikayet tarihinde dava henüz yeni açılmış olduğundan davalının eşinin açtığı boşanma davasından haberdar olmadığının anlaşıldığı, kadının o sıradaki tek derdinin evine ve çocuklarına yardım etmesini sağlamaya yönelik bir şikayet olduğu, kaldı ki bu soruşturma dosyasının davalı kadın tarafından sunulduğu, bu nedenlerle bu delilin davalı kadın aleyhine kullanılmasının hukuka aykırı olacağı, dinlenen tanıkların beyanlarından davalının şiddet gördüğünün anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, kadın yararına 200,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştikten sonra 10.000,00 TL toplu yoksulluk nafakasına, 10.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın erkek eşten tahsiline, erkek eşin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2018/2186 Esas, 2020/431 Karar sayılı kararı ile; tarafların ilk derece mahkemesi gerekçesinde belirtilen kusurlu davranışlarının dosyadaki deliller ile kanıtlandığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğu, evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesinde davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına oranla ağır kusurlu olduğuna yönelik tespitin yerinde olduğu, kadının boşanma ile birlikte yoksulluğa düşeceği, sabit ve güvenceli işinin bulunmadığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olduğu, davalı-karşı davacı kadının irat şeklinde nafaka bağlanması talebinin yerinde görüldüğü, aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağı, ayrıca takdir edilen maddi tazminat miktarının az olduğu gerekçesiyle erkek eşin istinaf talebinin reddine, kadın eşin ise maddi tazminat miktarına ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk derece mahkemesi kararının 7 nci maddesinin "yoksulluk nafakasını düzenleyen kısmı" ile 9 uncu maddesinin "maddi tazminatı düzenleyen kısmının" kaldırılarak davacı kadın yararına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına ve 25.000,00 TL maddi tazminata karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının tüm, davacı-karşı davalı erkeğin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılamasında ilk derece mahkemesince erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek her iki davanın kabulüyle boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiş, verilen karar taraflarca istinaf edilmekle bölge adliye mahkemesince kadının istinaf talepleri kısmen kabul edilmiş, tarafların kusur belirlemesine yönelik istinaf taleplerinin reddine hükmedilmiştir. Karar yukarıda gösterildiği şekilde temyiz edilmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğundan bahisle karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini ihmal ettiği dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Davalı- karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. madde koşulları oluşmamıştır. O halde davalı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin kabulünün hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
5. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi-manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
6. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
7. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
8. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
9. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 28.04.2002 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak iki çocuklarının bulunduğu, dosyada dinlenen erkek eşin tanığı Yusuf'un beyanında “…davacı kocasına bizzat benim önümde 'orospu çocuğu, beni başka kadınlarla aldattın, şerefsiz, defol git, senden boşanacağım'....” dediği, erkek eşin ablası Gülseren "Davacı kocanın ablasıyım. Gördüğüm kadarıyla davalı kadın, sinirli yapıda birisidir, siniri geçirmek için ilaçlar da kullanıyor, davalı kadın kıskanç yapıda birisidir. Devamlı davacı kocasının başka kadınlarla birlikte olduğunu söyleyerek huzursuzluk çıkarır. Şu kadından çocuğun var, her gördüğü kadından çocuğun var diyerek davacıyı itham eder. Son ayrılık zamanında yine kıskançlık nedeniyle davacının tüm eşyalarının çöp poşeti ile kapıya koydu ve taraflar bu şekilde ayrıldılar. Eşyaları ben getirdim. Davacı koca şuan babasının evinde kalıyor..." şeklinde beyanda bulunduğu, yine tarafların komşusu İmran ise "...Ben davacı beyin alt katında oturuyorum bu nedenle kendilerini tanırım, ben aralarındaki tartışmaları duyuyordum, fakat kimin kime ne dediğini, tartışmayı kimin başlattığını anlamıyordum fakat davalı kadının çocuklarına bağırdığını ve çocuklarını dövdüğünü de alttan duyuyordum, bir kere davacı çağırdığında evlerine gittim, taraflar yine tartıştıkları için davalı kadın sinir krizi geçirmişti, bayanın vaziyetinden hırpalandığı anlaşılıyordu bu nedenle tahminime göre davacı kendisine vurmuştu, genellikle tartışma sonrası davacının evden çıktığını, 1-2 saat sonra yeniden geldiğini görüyordum, bir kere davalı kadın benim kapımı yumrukluyordu, kocası ağzını kapatmış yukarıya götürmeye çalışıyordu bunun nedeni de bir gün önce eşim işe giderken çöpü götürdüğü için yukardan, evde kadın varken erkek çöp mü atar diye söylediği için ben de bu durumu eşine aktardığımdan dolayı galiba eşi bunu kendisine söylemiş bu nedenle o da bu şekilde çocuklarıma bağırarak kapıyı yumrukladı, benim evime gelen akrabalarımın kocasında gözü olduğunu bizzat bana söyledi..." dediği, buna karşılık kadın eşin babası olan tanık Hüseyin "Davalı kadının babasıyım. Taraflar 11 yıl kadar evli kaldı. İlk 2 yıl evlilikleri çok iyi gitti. Daha sonra davacı kocanın annesi tarafların evliliğine karışmaya başladı. Davacı oğluna seni boşatacağım diye devamlı konuşuyordu. 8 ay önce müşterek evi davacı koca terk etti. Çocuklarını da evde bıraktı. Sadece üst katın kirası olan 350 TL evin kirasını kızımın almasına davacı izin veriyor, onun dışında eşine ve çocuklarına yardımı yok. Tarafların evlerine her gittiğimizde kavga çıkardı, davacı yüksek sesle davalı kızıma bağırırdı. Bir defasında davacı kocanın, davalı kızımı dövdüğünü davalı kızımın dudaklarının şiş, gözünün morluğundan fark ettim. Sorduğumda, davacı kocasıyla atıştığını söylemekte yetindi. Ben devamlı geçinmelerini istedim, bir defasında davacının gözü önünde davalı kızımı da tartakladım. Benim kızım kıskanç yapıda birisidir, herkeste olduğu kadardır. Yaşadığı şiddet nedeniyle kızımı psikolojik rahatsızlığı nedeniyle hastaneye götürdük. Bir defasında davalı kızıma bir şey anlatıyordum, beni dinlemedi. Ben bir iki tokat vurdum, kızım dışarı çıktı, taraflar benim evimdeydi, bu kez davacı davalı kızıma vurmaya başladı, bu olaylar üzerine davacı kızım kendisini balkondan atmaya çalıştığını gördüm..." dediği, kadının komşusu Gülay ise "...Davalı kadının komşusuyum. Geçen yıl yaz ayında tarafların gürültüleri üzerine baktığımda davalı kadının feryat eder sesini duydum. '' komşular yetişin, kocam beni öldürüyor'' diye bağırıyordu. Eşimle birlikte gittiğimde davalı kadının gözü mosmordu, dudakları şişti, dudağının kenarından kan geliyordu, alt kattaki komşularımız da geldi. Sorduğumda davalı kadın, davacı kocasının ağzına iki elini soktuğunu, dudaklarını yırtmaya çalıştığını söyledi. Polisler geldi, bunun dışında tarafların geçimsizliklerine, kavgalarına tanık olmadım. Davalı kadın hamarat yapıda birisidir, evin temizliğini ihmal etmez, iyi yemek yapardı. Yemeği kocasına yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ayrıca davalı kadının psikolojik rahatsızlığı nedeniyle ilaç kullanıp kullanmadığından haberdar değilim" şeklinde ifadelerde bulunduğu, ayrıca ortak çocuk Hüseyin ise “Ben annem ve babamın boşanmalarını istemiyorum, birarada yaşamalarını istiyorum, fakat birarada olduklarında sürekli kavga ediyorlar. Annemin hayal gücü yüksek. Annem, babamın aldattığını düşünüyor ama babam genellikle asker arkadaşlarıyla görüşür, ben babamın aldattığına ilişkin bir olaya şahit olmadım. Kardeşim ve ben babamla birlikte daha rahat yaşamaktayız, maddi anlamda babam bize daha çok destek olmaktadır, ancak annemin maddi gücü çok olmadığı için orada çok rahat yaşamamaktayız.. Okulumun olması, okul sonrasında spora gitmem nedeniyle boş kalamıyorum, annemle görüşebilecek bir süre olmuyor, annem cuma günleri bize geliyor, ama ben okuldan geç çıktığı için ben göremiyorum. Annem bizim okula gider gelirdi, simdi ben liseye başladım. Annem çok titizdir, bir yerleri kirlettiğimizde ya da dağıttığımızda bize kızardı, bazen de vurabiliyordu, evde oklava vardı, onunla vururdu...” dediği, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasında davalı kadının dava açıldıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulamadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
10. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasında davalı kadın erkek eşin kendisine fiziksel şiddet uygulamadığını belirtse de bu delilin kadın tarafından dosyaya sunulduğu, tanık anlatımlarından erkek eşin kadına fiziksel şiddet uyguladığının sabit olduğu, kadının Cumhuriyet Savcılığındaki beyanlarının kocasını ceza almaktan kurtarmaya yönelik kabul edilmesi gerektiği, kadın eşin sinirli ve kıskanç bir yapısının bulunduğu, eşini sürekli kendisini aldatmakla suçladığı, bu durumu çevresine anlattığı, küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları tartışmasızdır. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
11. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
TANIK ANLATIMLARINDAN ERKEĞİN FİZİKSEL ŞİDDET UYGULADIĞI SABİT OLDUĞUNDAN KADININ SAVCILIKTAKİ BEYANLARI KOCASINI CEZA ALMAKTAN KURTARMAYA YÖNELİKTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-767
Karar No : 2023/533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 15.03.2022
SAYISI : 2022/207 E., 2022/585 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.11.2021 tarihli ve 2021/5296 Esas,
2021/8973 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı-karşı davalı erkek eşin istinaf başvurusunun reddine, davalı-karşı davacı kadının ise istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2002 yılında evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin egsoz tamirciliği yaptığını ve aylık kazancının 2.000,00 TL olduğunu, davalının 2009 yılından itibaren müvekkiline iftiralar attığını, küçük düşüren hakaretlerde bulunduğunu, “orospu çocuğu, pezevenk, başka kadınlardan çocukların var, başka karıları satıp elde ettiğin para ile evimizi geçindiriyorsun, gece bana uyku hapı içirerek ve iğne yaparak başka erkeklere satıyorsun” şeklinde ifadeler kullandığını, kadının babasının müvekkilini takip ettiğini, müvekkilinin başka kadınlarla kızlarla yaşantısının olmadığını söylemesine karşılık kadının “onda başka kadınların nefesi kokuyor, ben onları oradan biliyorum” demesi üzerine davalının babasının davalıya tokat attığını, bu olaydan dolayı davalının kendisini 3 üncü kattan aşağı atmak istediğini, ambulans çağrıldığını, hastaneye götürüldüğünü, şikâyet üzerine eve gelen polise kendisine vuran kişinin babası olduğunu ve şikâyetinden vazgeçtiğini söylediğini, bu tür eylem ve davranışların davacının 2013 yılında evi terk ettiği zamana kadar devam ettiğini, bu olaylara davalının babası, annesi, halası ve ablasının da tanık olduğunu, davalının bu durumunun çocukları da etkilediğini, müvekkilinin ve davalının ailesinin davalıyı aile hekimine gitmesi konusunda ikna ettiklerini, aile hekimi tarafından yeşil reçete ile verilen ilaçları kullanmadığını, evde yaptığı yemeği davacıya vermeyerek çocukların yanında davacıya “git sana birlikte olduğun kadınlarla yemek ye pezevenk adam” diyerek hakaret ettiğini, kadınlık görevlerini yerine getirmediğini, tüm bu nedenlerle evlilik birliğinin çekilemez hâle geldiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarını, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, müvekkili yararına 15.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacının tüm iddialarını inkârla kadın eşin evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğini, çocuklarını okula götürmek dışında evden çıkmasının erkek tarafından yasaklandığını, evde el işi yaparak çalışmasına bile izin verilmediğini, asıl dava dilekçesinde belirtilen olayda davacının müvekkiline şiddetle bağırmasından dolayı müvekkilinin davacıya “beni hiç konuşturmuyor önce bağırıyor sonra dövüyorsun” dediğinde müvekkilin babasının olayın büyümemesi için müvekkiline bir tokat attığını, davacının ise daha sonra iki tokat attığını, eşi tarafından çocuklarının gözü önünde pek çok kez dövüldüğünü, bir keresinde gözünden kan aktığını, boğazının sıkıldığını, müvekkilinin ailesinin tüm bu olanlara çocukları için göz yumduğunu, davalıya sadece depresyon teşhisi konulup yeşil reçeteli ilaç almadığını, davacının en sonunda müvekkilinin ailesini de çağırdığını, onların yanında müvekkiline bağırıp hakaret ettiğini, eşyalarını çöp poşetlerine koyarak evi terk ettiğini, evlilik birliğinin bozulmasında davacının kusurlu olduğunu belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar yararına aylık ayrı ayrı 500,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir-iştirak nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 04.10.2018 tarihli ve 2013/710 Esas, 2018/835 Karar sayılı kararıyla; tarafların 2002 yılında evlendikleri, ortak iki çocuklarının olduğu, aralarında birbirinden kaynaklı geçimsizlikler yaşandığı, erkek eşin kadına bağırıp çağırdığı, şiddet uyguladığı, dinlenen davalı tanıkların beyanlarından anlaşılacağı üzere davalının görmüş olduğu şiddet sonrasında gözünde morarma ve dudağında şişlik ile kanama meydana geldiği, davalının ailesinin yanında eşini tartakladığı, eşine tokat attığı, ortak haneyi terk ederek baba evine gittiği, keza kadının da kıskanç bir yapısının olduğu, eşinin başka kadınlarla birlikte olduğuna ilişkin ithamlarda bulunduğu, komşularının kocası ile ilişkisi olduğunu dile getirerek eşini komşularına ve çevresine karşı küçük düşürdüğü, eşine karşı hakaret içeren söylemlerde bulunduğu, evlilik birliğinin bozulmasında her iki tarafın da kusurlu olduğu ancak aralarında geçen olaylar dikkate alındığında erkek eşin daha fazla kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, ortak çocuklar yararına davacı-karşı davalı tarafın nafaka talebi bulunmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, kadının tanık olan babasının beyanına göre G. Belediyesinde çalıştığı anlaşıldığından daha önceden hükmedilen nafakanın kaldırılmasına, yoksulluk nafakası talebinin bu nedenle reddine, kadın yararına 10.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2018/2186 Esas, 2020/431 Karar sayılı kararı ile; Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/59.54 soruşturma sayılı dosyasında dinlenen davalı kadının 14.09.2013 tarihli beyanında "eşinin bu güne kadar kendisine ve çocuklarına şiddet uygulamadığını" belirttiği, ilk derece mahkemesince davacı erkeğin eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığının kabul edildiği, anılan soruşturma dosyasının gerekçeli kararda tartışılmadığı, bu durumun hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf isteminin yerinde bulunduğu, kabule göre de asıl davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 162 ve 166/1 inci maddesine dayalı olarak açıldığı, toplanan delillerin ayrı ayrı tartışılarak sonucu uyarınca her bir boşanma nedeni ile ilgili olarak ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği hâlde bu durum gözönüne alınmadan karar verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297/2 nci maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğu gerekçesiyle diğer istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin tarafların istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesinin 04.10.2018 tarihli ve 2013/710 Esas, 2018/835 Karar sayılı kararı ile; davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığı tanık beyanlarından anlaşılmış olup Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında davalı kadının dava açıldıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulamadığı şeklindeki beyanı olmuş ise de, davayı erkek tarafın açtığı, davalı kadının bu şikâyeti karakola yapmaya gittiğindeki amacının evi terk eden kocasının evine bakmasını sağlamaya yönelik olduğu, şikayet tarihinde dava henüz yeni açılmış olduğundan davalının eşinin açtığı boşanma davasından haberdar olmadığının anlaşıldığı, kadının o sıradaki tek derdinin evine ve çocuklarına yardım etmesini sağlamaya yönelik bir şikayet olduğu, kaldı ki bu soruşturma dosyasının davalı kadın tarafından sunulduğu, bu nedenlerle bu delilin davalı kadın aleyhine kullanılmasının hukuka aykırı olacağı, dinlenen tanıkların beyanlarından davalının şiddet gördüğünün anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, kadın yararına 200,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştikten sonra 10.000,00 TL toplu yoksulluk nafakasına, 10.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın erkek eşten tahsiline, erkek eşin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2018/2186 Esas, 2020/431 Karar sayılı kararı ile; tarafların ilk derece mahkemesi gerekçesinde belirtilen kusurlu davranışlarının dosyadaki deliller ile kanıtlandığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğu, evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesinde davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına oranla ağır kusurlu olduğuna yönelik tespitin yerinde olduğu, kadının boşanma ile birlikte yoksulluğa düşeceği, sabit ve güvenceli işinin bulunmadığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olduğu, davalı-karşı davacı kadının irat şeklinde nafaka bağlanması talebinin yerinde görüldüğü, aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağı, ayrıca takdir edilen maddi tazminat miktarının az olduğu gerekçesiyle erkek eşin istinaf talebinin reddine, kadın eşin ise maddi tazminat miktarına ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk derece mahkemesi kararının 7 nci maddesinin "yoksulluk nafakasını düzenleyen kısmı" ile 9 uncu maddesinin "maddi tazminatı düzenleyen kısmının" kaldırılarak davacı kadın yararına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına ve 25.000,00 TL maddi tazminata karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının tüm, davacı-karşı davalı erkeğin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılamasında ilk derece mahkemesince erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek her iki davanın kabulüyle boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiş, verilen karar taraflarca istinaf edilmekle bölge adliye mahkemesince kadının istinaf talepleri kısmen kabul edilmiş, tarafların kusur belirlemesine yönelik istinaf taleplerinin reddine hükmedilmiştir. Karar yukarıda gösterildiği şekilde temyiz edilmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğundan bahisle karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini ihmal ettiği dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Davalı- karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. madde koşulları oluşmamıştır. O halde davalı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin kabulünün hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
5. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi-manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
6. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
7. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
8. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
9. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 28.04.2002 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak iki çocuklarının bulunduğu, dosyada dinlenen erkek eşin tanığı Yusuf'un beyanında “…davacı kocasına bizzat benim önümde 'orospu çocuğu, beni başka kadınlarla aldattın, şerefsiz, defol git, senden boşanacağım'....” dediği, erkek eşin ablası Gülseren "Davacı kocanın ablasıyım. Gördüğüm kadarıyla davalı kadın, sinirli yapıda birisidir, siniri geçirmek için ilaçlar da kullanıyor, davalı kadın kıskanç yapıda birisidir. Devamlı davacı kocasının başka kadınlarla birlikte olduğunu söyleyerek huzursuzluk çıkarır. Şu kadından çocuğun var, her gördüğü kadından çocuğun var diyerek davacıyı itham eder. Son ayrılık zamanında yine kıskançlık nedeniyle davacının tüm eşyalarının çöp poşeti ile kapıya koydu ve taraflar bu şekilde ayrıldılar. Eşyaları ben getirdim. Davacı koca şuan babasının evinde kalıyor..." şeklinde beyanda bulunduğu, yine tarafların komşusu İmran ise "...Ben davacı beyin alt katında oturuyorum bu nedenle kendilerini tanırım, ben aralarındaki tartışmaları duyuyordum, fakat kimin kime ne dediğini, tartışmayı kimin başlattığını anlamıyordum fakat davalı kadının çocuklarına bağırdığını ve çocuklarını dövdüğünü de alttan duyuyordum, bir kere davacı çağırdığında evlerine gittim, taraflar yine tartıştıkları için davalı kadın sinir krizi geçirmişti, bayanın vaziyetinden hırpalandığı anlaşılıyordu bu nedenle tahminime göre davacı kendisine vurmuştu, genellikle tartışma sonrası davacının evden çıktığını, 1-2 saat sonra yeniden geldiğini görüyordum, bir kere davalı kadın benim kapımı yumrukluyordu, kocası ağzını kapatmış yukarıya götürmeye çalışıyordu bunun nedeni de bir gün önce eşim işe giderken çöpü götürdüğü için yukardan, evde kadın varken erkek çöp mü atar diye söylediği için ben de bu durumu eşine aktardığımdan dolayı galiba eşi bunu kendisine söylemiş bu nedenle o da bu şekilde çocuklarıma bağırarak kapıyı yumrukladı, benim evime gelen akrabalarımın kocasında gözü olduğunu bizzat bana söyledi..." dediği, buna karşılık kadın eşin babası olan tanık Hüseyin "Davalı kadının babasıyım. Taraflar 11 yıl kadar evli kaldı. İlk 2 yıl evlilikleri çok iyi gitti. Daha sonra davacı kocanın annesi tarafların evliliğine karışmaya başladı. Davacı oğluna seni boşatacağım diye devamlı konuşuyordu. 8 ay önce müşterek evi davacı koca terk etti. Çocuklarını da evde bıraktı. Sadece üst katın kirası olan 350 TL evin kirasını kızımın almasına davacı izin veriyor, onun dışında eşine ve çocuklarına yardımı yok. Tarafların evlerine her gittiğimizde kavga çıkardı, davacı yüksek sesle davalı kızıma bağırırdı. Bir defasında davacı kocanın, davalı kızımı dövdüğünü davalı kızımın dudaklarının şiş, gözünün morluğundan fark ettim. Sorduğumda, davacı kocasıyla atıştığını söylemekte yetindi. Ben devamlı geçinmelerini istedim, bir defasında davacının gözü önünde davalı kızımı da tartakladım. Benim kızım kıskanç yapıda birisidir, herkeste olduğu kadardır. Yaşadığı şiddet nedeniyle kızımı psikolojik rahatsızlığı nedeniyle hastaneye götürdük. Bir defasında davalı kızıma bir şey anlatıyordum, beni dinlemedi. Ben bir iki tokat vurdum, kızım dışarı çıktı, taraflar benim evimdeydi, bu kez davacı davalı kızıma vurmaya başladı, bu olaylar üzerine davacı kızım kendisini balkondan atmaya çalıştığını gördüm..." dediği, kadının komşusu Gülay ise "...Davalı kadının komşusuyum. Geçen yıl yaz ayında tarafların gürültüleri üzerine baktığımda davalı kadının feryat eder sesini duydum. '' komşular yetişin, kocam beni öldürüyor'' diye bağırıyordu. Eşimle birlikte gittiğimde davalı kadının gözü mosmordu, dudakları şişti, dudağının kenarından kan geliyordu, alt kattaki komşularımız da geldi. Sorduğumda davalı kadın, davacı kocasının ağzına iki elini soktuğunu, dudaklarını yırtmaya çalıştığını söyledi. Polisler geldi, bunun dışında tarafların geçimsizliklerine, kavgalarına tanık olmadım. Davalı kadın hamarat yapıda birisidir, evin temizliğini ihmal etmez, iyi yemek yapardı. Yemeği kocasına yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ayrıca davalı kadının psikolojik rahatsızlığı nedeniyle ilaç kullanıp kullanmadığından haberdar değilim" şeklinde ifadelerde bulunduğu, ayrıca ortak çocuk Hüseyin ise “Ben annem ve babamın boşanmalarını istemiyorum, birarada yaşamalarını istiyorum, fakat birarada olduklarında sürekli kavga ediyorlar. Annemin hayal gücü yüksek. Annem, babamın aldattığını düşünüyor ama babam genellikle asker arkadaşlarıyla görüşür, ben babamın aldattığına ilişkin bir olaya şahit olmadım. Kardeşim ve ben babamla birlikte daha rahat yaşamaktayız, maddi anlamda babam bize daha çok destek olmaktadır, ancak annemin maddi gücü çok olmadığı için orada çok rahat yaşamamaktayız.. Okulumun olması, okul sonrasında spora gitmem nedeniyle boş kalamıyorum, annemle görüşebilecek bir süre olmuyor, annem cuma günleri bize geliyor, ama ben okuldan geç çıktığı için ben göremiyorum. Annem bizim okula gider gelirdi, simdi ben liseye başladım. Annem çok titizdir, bir yerleri kirlettiğimizde ya da dağıttığımızda bize kızardı, bazen de vurabiliyordu, evde oklava vardı, onunla vururdu...” dediği, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasında davalı kadının dava açıldıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulamadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
10. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasında davalı kadın erkek eşin kendisine fiziksel şiddet uygulamadığını belirtse de bu delilin kadın tarafından dosyaya sunulduğu, tanık anlatımlarından erkek eşin kadına fiziksel şiddet uyguladığının sabit olduğu, kadının Cumhuriyet Savcılığındaki beyanlarının kocasını ceza almaktan kurtarmaya yönelik kabul edilmesi gerektiği, kadın eşin sinirli ve kıskanç bir yapısının bulunduğu, eşini sürekli kendisini aldatmakla suçladığı, bu durumu çevresine anlattığı, küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları tartışmasızdır. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
11. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.