TAŞINMAZIN EL ATILDIĞI TARİHTE BELEDİYE VE MÜCAVİR ALAN SINIRLARI İÇİNDE BULUNMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN 2942 SAYILI KANUN UYARINCA TAŞINMAZ ARSA OLARAK KABUL EDİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/5-608
Karar No : 2024/205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.12.2021
SAYISI : 2021/1729 E., 2021/2396 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16.09.2021 tarihli ve 2020/2957 Esas,
2021/9792 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, harç konusunda düzeltme yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Düzce ili Merkez ilçesi İhsaniye Köyü 290 parsel sayılı taşınmaza davalı idare tarafından Ankara-İstanbul D-100 karayolu geçirilmek suretiyle el atıldığını ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107 nci maddesi uyarınca 1.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında uzlaşmak için idareye yazılan yazıda 291 parsel için de talepte bulunduklarını belirterek 290 ve 291 parsel sayılı taşınmazlar için davanın devamını talep ettiklerini beyan etmiş, ıslah dilekçesi ile de toplam 236.501,10 TL bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; müvekkili idare tarafından dava konusu taşınmaza el atılmadığını, dava konusu taşınmazın Ankara-Bolu-İstanbul Devlet yolu güzergahı dışında kaldığını, taşınmazın 1956 yılı öncesinde 07.05.1952 tarihli ve 228 sayılı Menafii Umumiye Kararına istinaden kamulaştırıldığını ve fiilen yol yapıldığını, bu itibarla 221 sayılı Kanun uyarınca öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2016/348 Esas, 2018/133 Karar sayılı kararı ile; dava konusu 290 parsel sayılı taşınmazın D-100 karayoluna cephesinin bulunmadığı, 291 parselin ifraz sonrası 495, 496 ve 497 No.lu parsellere ayrıldığı, dava konusu 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların tamamına davalı idare tarafından herhangi bir kamulaştırma işlemi olmaksızın el atıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait 1/4 hissesinin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 236.501,10 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, taşınmazların davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı idare adına tesciline, ancak kamulaştırılan taşınmaz yol içerisinde kaldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/c maddesi uyarınca tapudan terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.12.2018 tarihli ve 2018/2266 Esas, 2018/2924 Karar sayılı kararı ile; arsa niteliğindeki taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve tespit edilen bu bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, ancak davalı idare harçtan muaf olduğundan, ödenen harçların davacı tarafa iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, harç bedelleri yargılama giderlerine eklenerek davalı idareden tahsiline karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle harç konusunda düzeltme yapılarak davanın kabulü ile, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlarda davacıya ait 1/4 hissenin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 236.501,10 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların davacı adına olan tapu kaydının iptali ile, taşınmazlar yol içerisinde kaldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/c maddesi uyarınca tapudan terkinine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesi uyarınca 09/10/1956 tarihi ile 04/11/1983 tarihleri arasında fiilen el atılan taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma davalarında taşınmazın el atma tarihindeki nitelikleri esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespit edilmesi gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu 291 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlara el atma tarihi 1983 yılı öncesi (1962) olup, el atıldığı tarihte dava konusu taşınmazın belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunmadığı anlaşıldığından taşınmazın arsa niteliğinde kabulüne olanak yoktur.
Taşınmazın el atma tarihi itibari ile arsa vasfını kazanmadığı anlaşıldığından, arazi niteliğinde olduğu gözetilerek yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, o yörede mutad olarak ekilen münavebeli ürünleri ve münavebeye alınan ürünlerin dekar başına verim miktarları Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2016 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatlarının da ilgili resmi kuruluşlardan sorulmasından sonra taşınmazın olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine göre değer biçilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazların Ankara-İstanbul D-100 karayolu üzerinde bulunduğu, ana yol kenarında olması nedeniyle çevresinin ticari açıdan çok geliştiği ve meskun hâle geldiğinden fiili durumları dikkate alınarak arsa olarak kabul edildiği, taşınmazların el atma tarihinde ve günümüzdeki imar durumlarında çok fazla değişiklik olmadığı, benzer özellikteki taşınmazlar yönünden yapılan bedel tespitlerinin Yargıtay 5. Hukuk Dairesince doğru bulunduğu, bu nedenle aynı bölge içinde bulunan taşınmaz bedelleri arasında uyumluluk olması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili, dava konusu taşınmazların tarla vasfında olduğunu, bu tür davalarda taşınmaz değerinin el koyma tarihindeki niteliklerine göre tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların imar durumları hakkında ilgili belediyeden gelen yazı cevaplarına göre el atma tarihi itibari ile belediye ve mücavir alan dışında olduğu, tapu kayıtlarına göre de tarla vasfında olduğu sabit olup, taşınmazın fiili durumu nedeniyle arsa sayılarak fazla bedele hükmedilmesinin yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin eldeki davada, el atma tarihi itibariyle taşınmazların arsa mı yoksa arazi vasfında mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değişik Geçici 6 ncı maddesi,
2. Değerlendirme
1. Kamulaştırmasız el atma müessesesi, kamulaştırma yetkisi bulunan bir idari makamın Anayasaya ve yasalara uygun işlemleri oluşturmaksızın bir kişinin malına kalıcı olarak el koyması ve onun üzerinde bir yapı ya da tesis yapması yahut o taşınmazı bir hizmete özgülemesi suretiyle mal sahibinin taşınmazı dilediği gibi kullanmasına engel olması hâlidir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 646).
2. 2942 sayılı Kanun'un 6487 sayılı Yasa ile değiştirilen Geçici 6 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları: "Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.
İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir" düzenlemesini içermektedir.
3. Bu madde uyarınca kıymet takdir komisyonu, 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihleri arasında idare tarafından el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının, idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değerini, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edecektir. Başka bir anlatımla 2942 sayılı Kanun'un Geçici 6 ncı maddesi kapsamında bulunan taşınmazın fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerekmektedir.
4. Somut olay ve dosya kapsamına göre; dava konusu Düzce ili Merkez ilçesi İhsaniye Köyü 291 parsel sayılı taşınmaz, 18.06.2015 tarihinde 3 kısma ifraz edilmiş ve 495, 496 ve 497 parsel sayılı taşınmazlar oluşturulmuştur.
5. Mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 30.03.2017 tarihli fen bilirkişi raporunda dava konusu 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların 1962 tarihli hava fotoğraflarında yol olduğu belirtilmiş, 05.12.2017 tarihli fen bilirkişi ek raporuna göre ise 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların 1956 tarihli hava fotoğrafına göre yol olarak kullanılmadığı tespit edilmiştir.
6. Dolayısıyla dava konusu 291 parselin ifraz görmesiyle oluşan 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlara idare tarafından 1962 tarihinde el atıldığının kabulü gerekir. Buradan hareketle Özel Dairece 03.12.2019 tarihli geri çevirme kararı ile taşınmazın 1962 el atma tarihi itibariyle imar planı içerisinde olup olmadığı, belediye veya mücavir alan sınırları içinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığının ilgili kurumlardan sorulması istenilmiş, Düzce Belediye Başkanlığının yazı cevabında 291 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı dışında kaldığı, aynı zamanda belediye mahalle ve mücavir alan sınırları dışında bulunduğu, Düzce İl Özel İdaresinin yazı cevabına göre de İhsaniye Köyü 291 (yeni 495, 496) parsel sayılı taşınmazın 1962 yılı itibariyle imar durumu bilgisi ve belgesine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
7. Bu nedenle dava konusu taşınmazın el atıldığı tarihte (1962) belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunmadığı anlaşıldığından 2942 sayılı Kanun'un Geçici 6 ncı maddesi uyarınca taşınmazın arsa olarak kabulüne olanak yoktur.
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece taşınmazın ana yol kenarında olması nedeniyle çevresinin ticari açıdan çok geliştiği ve meskun hâle gelmesi nedeniyle arsa kabul edildiği, mahkemenin bu kabulünün dosya kapsamı ve taşınmazların fiili durumu dikkate alındığında usul ve yasaya uygun olduğu, dolayısıyla direnme kararı uygun olup, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
9. Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle taşınmazın el atma tarihi itibari ile arsa vasfını kazanmadığı anlaşıldığından, arazi niteliğinde olduğu cihetle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
10. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.
TAŞINMAZIN EL ATILDIĞI TARİHTE BELEDİYE VE MÜCAVİR ALAN SINIRLARI İÇİNDE BULUNMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN 2942 SAYILI KANUN UYARINCA TAŞINMAZ ARSA OLARAK KABUL EDİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/5-608
Karar No : 2024/205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.12.2021
SAYISI : 2021/1729 E., 2021/2396 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16.09.2021 tarihli ve 2020/2957 Esas,
2021/9792 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, harç konusunda düzeltme yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Düzce ili Merkez ilçesi İhsaniye Köyü 290 parsel sayılı taşınmaza davalı idare tarafından Ankara-İstanbul D-100 karayolu geçirilmek suretiyle el atıldığını ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107 nci maddesi uyarınca 1.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında uzlaşmak için idareye yazılan yazıda 291 parsel için de talepte bulunduklarını belirterek 290 ve 291 parsel sayılı taşınmazlar için davanın devamını talep ettiklerini beyan etmiş, ıslah dilekçesi ile de toplam 236.501,10 TL bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; müvekkili idare tarafından dava konusu taşınmaza el atılmadığını, dava konusu taşınmazın Ankara-Bolu-İstanbul Devlet yolu güzergahı dışında kaldığını, taşınmazın 1956 yılı öncesinde 07.05.1952 tarihli ve 228 sayılı Menafii Umumiye Kararına istinaden kamulaştırıldığını ve fiilen yol yapıldığını, bu itibarla 221 sayılı Kanun uyarınca öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2016/348 Esas, 2018/133 Karar sayılı kararı ile; dava konusu 290 parsel sayılı taşınmazın D-100 karayoluna cephesinin bulunmadığı, 291 parselin ifraz sonrası 495, 496 ve 497 No.lu parsellere ayrıldığı, dava konusu 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların tamamına davalı idare tarafından herhangi bir kamulaştırma işlemi olmaksızın el atıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait 1/4 hissesinin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 236.501,10 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, taşınmazların davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı idare adına tesciline, ancak kamulaştırılan taşınmaz yol içerisinde kaldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/c maddesi uyarınca tapudan terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.12.2018 tarihli ve 2018/2266 Esas, 2018/2924 Karar sayılı kararı ile; arsa niteliğindeki taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve tespit edilen bu bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, ancak davalı idare harçtan muaf olduğundan, ödenen harçların davacı tarafa iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, harç bedelleri yargılama giderlerine eklenerek davalı idareden tahsiline karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle harç konusunda düzeltme yapılarak davanın kabulü ile, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlarda davacıya ait 1/4 hissenin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 236.501,10 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların davacı adına olan tapu kaydının iptali ile, taşınmazlar yol içerisinde kaldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/c maddesi uyarınca tapudan terkinine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesi uyarınca 09/10/1956 tarihi ile 04/11/1983 tarihleri arasında fiilen el atılan taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma davalarında taşınmazın el atma tarihindeki nitelikleri esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespit edilmesi gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu 291 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlara el atma tarihi 1983 yılı öncesi (1962) olup, el atıldığı tarihte dava konusu taşınmazın belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunmadığı anlaşıldığından taşınmazın arsa niteliğinde kabulüne olanak yoktur.
Taşınmazın el atma tarihi itibari ile arsa vasfını kazanmadığı anlaşıldığından, arazi niteliğinde olduğu gözetilerek yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, o yörede mutad olarak ekilen münavebeli ürünleri ve münavebeye alınan ürünlerin dekar başına verim miktarları Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2016 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatlarının da ilgili resmi kuruluşlardan sorulmasından sonra taşınmazın olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine göre değer biçilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazların Ankara-İstanbul D-100 karayolu üzerinde bulunduğu, ana yol kenarında olması nedeniyle çevresinin ticari açıdan çok geliştiği ve meskun hâle geldiğinden fiili durumları dikkate alınarak arsa olarak kabul edildiği, taşınmazların el atma tarihinde ve günümüzdeki imar durumlarında çok fazla değişiklik olmadığı, benzer özellikteki taşınmazlar yönünden yapılan bedel tespitlerinin Yargıtay 5. Hukuk Dairesince doğru bulunduğu, bu nedenle aynı bölge içinde bulunan taşınmaz bedelleri arasında uyumluluk olması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili, dava konusu taşınmazların tarla vasfında olduğunu, bu tür davalarda taşınmaz değerinin el koyma tarihindeki niteliklerine göre tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların imar durumları hakkında ilgili belediyeden gelen yazı cevaplarına göre el atma tarihi itibari ile belediye ve mücavir alan dışında olduğu, tapu kayıtlarına göre de tarla vasfında olduğu sabit olup, taşınmazın fiili durumu nedeniyle arsa sayılarak fazla bedele hükmedilmesinin yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin eldeki davada, el atma tarihi itibariyle taşınmazların arsa mı yoksa arazi vasfında mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değişik Geçici 6 ncı maddesi,
2. Değerlendirme
1. Kamulaştırmasız el atma müessesesi, kamulaştırma yetkisi bulunan bir idari makamın Anayasaya ve yasalara uygun işlemleri oluşturmaksızın bir kişinin malına kalıcı olarak el koyması ve onun üzerinde bir yapı ya da tesis yapması yahut o taşınmazı bir hizmete özgülemesi suretiyle mal sahibinin taşınmazı dilediği gibi kullanmasına engel olması hâlidir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 646).
2. 2942 sayılı Kanun'un 6487 sayılı Yasa ile değiştirilen Geçici 6 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları: "Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.
İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir" düzenlemesini içermektedir.
3. Bu madde uyarınca kıymet takdir komisyonu, 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihleri arasında idare tarafından el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının, idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değerini, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edecektir. Başka bir anlatımla 2942 sayılı Kanun'un Geçici 6 ncı maddesi kapsamında bulunan taşınmazın fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerekmektedir.
4. Somut olay ve dosya kapsamına göre; dava konusu Düzce ili Merkez ilçesi İhsaniye Köyü 291 parsel sayılı taşınmaz, 18.06.2015 tarihinde 3 kısma ifraz edilmiş ve 495, 496 ve 497 parsel sayılı taşınmazlar oluşturulmuştur.
5. Mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 30.03.2017 tarihli fen bilirkişi raporunda dava konusu 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların 1962 tarihli hava fotoğraflarında yol olduğu belirtilmiş, 05.12.2017 tarihli fen bilirkişi ek raporuna göre ise 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazların 1956 tarihli hava fotoğrafına göre yol olarak kullanılmadığı tespit edilmiştir.
6. Dolayısıyla dava konusu 291 parselin ifraz görmesiyle oluşan 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazlara idare tarafından 1962 tarihinde el atıldığının kabulü gerekir. Buradan hareketle Özel Dairece 03.12.2019 tarihli geri çevirme kararı ile taşınmazın 1962 el atma tarihi itibariyle imar planı içerisinde olup olmadığı, belediye veya mücavir alan sınırları içinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığının ilgili kurumlardan sorulması istenilmiş, Düzce Belediye Başkanlığının yazı cevabında 291 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı dışında kaldığı, aynı zamanda belediye mahalle ve mücavir alan sınırları dışında bulunduğu, Düzce İl Özel İdaresinin yazı cevabına göre de İhsaniye Köyü 291 (yeni 495, 496) parsel sayılı taşınmazın 1962 yılı itibariyle imar durumu bilgisi ve belgesine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
7. Bu nedenle dava konusu taşınmazın el atıldığı tarihte (1962) belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunmadığı anlaşıldığından 2942 sayılı Kanun'un Geçici 6 ncı maddesi uyarınca taşınmazın arsa olarak kabulüne olanak yoktur.
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece taşınmazın ana yol kenarında olması nedeniyle çevresinin ticari açıdan çok geliştiği ve meskun hâle gelmesi nedeniyle arsa kabul edildiği, mahkemenin bu kabulünün dosya kapsamı ve taşınmazların fiili durumu dikkate alındığında usul ve yasaya uygun olduğu, dolayısıyla direnme kararı uygun olup, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
9. Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle taşınmazın el atma tarihi itibari ile arsa vasfını kazanmadığı anlaşıldığından, arazi niteliğinde olduğu cihetle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
10. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.