TEMİNAT ALACAKLARI İÇİN İLÂMSIZ TAKİP YAPILABİLECEĞİNDEN BU HUSUS KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN OLMAYIP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNCE RESEN TAKİBİN İPTALİNE KARAR VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/12-934
Karar No : 2024/317
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.05.2023
SAYISI : 2023/714 E., 2023/837 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.03.2023 tarihli ve 2022/8518 Esas,
2023/1624 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından imzalanmış olan 18.10.2018 tarihli takip talebiyle müvekkili ve diğer borçlu aleyhine genel haciz yoluyla ilâmsız takip başlatıldığını, takip talebinde iki borçlu yönünden farklı borç miktarının ve faiz başlangıç tarihinin belirtildiğini, bu takip talebine göre 18.10.2018 tarihinde icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imzalı olarak ödeme emri tanzim edilerek müvekkiline tebliğ edildiğini, 18.10.2018 tarihli alacaklı vekilinin imzasını taşıyan takip talebinden ve buna istinaden icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imza ile hazırlanan ve müvekkile tebliğ edilen ödeme emrinden sonra icra dosyası kapsamında müvekkilinin borcunu artıran ikinci bir takip talebinin hazırlandığını, müvekkili dosya borcunun 478.540,00 TL'sinden sorumlu iken tüm dosya borcundan sorumlu tutularak buna göre işlemler yapıldığını, alacaklı vekilinin satış talebinde bulunması üzerine müvekkili adına kayıtlı taşınmazların satış işlemine başlandığını, banka ve tapuya yazılan müzekkerelerde müvekkilinin tüm dosya borcundan sorumlu gibi gösterildiğini, her ne kadar 14.02.2022 tarihli dosya hesap raporunda müvekkilinin sorumlu olduğu miktar gerçek takip talebine göre doğru olarak 478.540,00 TL üzerinden hesaplanmış olsa da faizin yanlış hesaplandığını, takip talebine göre müvekkilinin sorumlu olduğu teminat mektuplarının toplamı olan 474.700,00 TL ile altı adet çek yaprağının nakde dönüşüp dönüşmediğinin alacaklı bankadan sorularak nakde dönüşmüş ise hangi tarihte dönüştüğü tespit edildikten sonra dosya hesabının buna göre yapılması gerektiğini, dosya hesabına ilişkin taleplerinin icra müdürlüğünün 16.02.2022 tarihli işlemiyle reddedildiğini, 18.10.2018 tarihli ödeme emrine ve icra takibine yedi günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmeyerek takibin kesinleştiğini aksi yönde bir iddialarının bulunmadığını, usul ve yasaya aykırı olan işlemlerin takip talebine aykırı işlemler olduğunu, icra takibine esas olan takip talebinin 18.10.2018 tarihli alacaklı vekili ve icra müdürü tarafından ıslak imzalı olan takip talebi ve ödeme emri olduğunu, 24.01.2022 tarihli takip talebinin ve yine bu takip talebine göre hazırlanan ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edilmediğini ileri sürerek Konya 3. İcra Müdürlüğünün 2018/10457 Esas sayılı dosyası kapsamında satış işlemlerine esas olmak üzere durdurulmasına, 24.01.2022 tarihinde UYAP sistemine eklenen takip talebinin iptali ile 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 03.01.2022 tarihli müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, 10.02.2022 tarihli icra müdürlüğü tarafından müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğunu belirterek 2.635.892,30 TL üzerinden müvekkilinin banka hesaplarına haciz koyma kararının ve müvekkilin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli müvekkilinin takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak müvekkilinin alacaklının takip talebinde müvekkil yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; borçlunun takip talebine ve ödeme emrine itirazı olmadığından takibin kesinleştiğini, şikâyetin yedi günlük süreden sonra olduğunu, borçlunun kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu ve şikâyetlerinin yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.03.2022 tarihli ve 2022/88 Esas, 2022/190 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, icra dosyasında fiziki olarak 18.10.2018 tarihli takip talebinin bulunduğu, UYAP sisteminde hem 18.10.2018 tarihli takip talebinin hem de 24.01.2022 tarihli takip talebinin olduğu, UYAP sisteminde 18.10.2018 tarihli takip talebine uygun hazırlanmış 18.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebine uygun 19.10.2018 tarihli ödeme emirlerinin bulunduğu, dosyada birbiriyle farklı iki ödeme emri ve takip talebinin olması infazda tereddüt oluşturacağından ve sonradan hazırlananlar geçersiz olduğundan borçlunun bu yöndeki şikâyetinin kabulünün gerektiği, borçlunun hesaba ilişkin şikâyetinin ise takip tarihinden itibaren faiz işletilmesinde usulsüzlük bulunmadığından reddinin gerektiği gerekçesiyle şikâyetin kısmen kabulüne, 19.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebinin iptaline, 18.10.2018 tarihli takip talebi ile 18.10.2018 tarihli ödeme emirlerinin geçerliliğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.06.2022 tarihli ve 2022/1014 Esas, 2022/1147 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 42 nci maddesinde; “Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yolu ile veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder...” hükmüne yer verildiği, genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinin konusunun bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklar olduğu, gayri nakdi alacakların tahsili için ilâmsız takibe girişilemeyeceği, Özel Dairenin 23.10.2017 tarihli ve 2016/21393 Esas, 2017/12879 Karar sayılı kararında temyize konu itirazın kaldırılmasına ilişkin uyuşmazlıkta çek yaprakları için toplam sorumluluk bedeli olarak gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi (örnek 7) yapılması mümkün olmadığından gayri nakdi kredi alacağı ve ferileri yönünden itirazın kaldırılması isteminin reddi gerektiğine işaret edildiği, somut olayda henüz nakde çevrilmeyen teminat mektupları ve çek yaprakları için toplam sorumluluk bedeli olarak takipte talep edilen gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi yapılması mümkün olmadığından resen takibin iptaline karar verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince öncelikle resen denetlenecek hususlar bakımından takibin iptalini gerektiren bir durum bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekirken UYAP sisteminde bulunan 19.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebinin iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı, kamu düzenine aykırılıktan takibin iptali gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulüne, icra takibinin şikâyetçi borçlu yönünden iptaline, takibin iptaline karar verildiğinden sair şikâyetler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
"... Şikayet eden borçlunun şikayet dilekçesinde; 18.10.2018 tarihinde icra takiplerinin Uyap sisteminden açılmayarak fiziken açılmış olup talep ve evrakların sisteme kaydedilmediği, alacaklı taraf vekilinin imzasını taşıyan takip talebinden ve buna istinaden icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imza ile hazırlanan ve şikayetçi borçluya tebliğ edilen ödeme emrinden sonra icra dosyası kapsamında şikayetçinin borcunu artıran ve şikayetçi aleyhine olan ikinci bir takip talebinin hazırlanamayacağı, alacaklı tarafın böyle bir talebinin de olmadığı dikkate alınarak ve şikayetçi Hüseyin A.'ın dosya borcunun yalnızca 478.540,00 TL'sinden sorumlu iken tüm dosya borcundan sorumlu tutularak buna göre yapılan bir dizi işlemin iptali isteminden bahisle, 24.01.2022 tarihinde Uyap'a eklenen takip talebinin iptaline, 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 13.01.2022 tarihli şikayetçinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, icra müdürlüğünün 10.02.2022 tarihli 2.635.892,30 TL üzerinden banka hesaplarına haciz konulması kararının ve şikayetçinin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli şikayetçi borçlunun takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak şikayetçinin, alacaklının takip talebinde borçlu şikayetçi yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına ilişkin taleplerde bulunduğu ancak Bölge Adliye Mahkemesince re'sen ve talep aşılmak suretiyle teminat mektupları ve çek yaprakları için sorumluluk bedeli olarak gayri nakdi alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinin yapılmasının mümkün olmadığından bahisle takibin iptaline karar verildiği, yukarıda belirtildiği üzere şikayet dilekçesinde takibin iptaline ilişkin bir talep olmayıp Bölge Adliye Mahkemesince şikayet dilekçesi ve istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak işin esasının incelenmesi için kararın bozulması cihetine gidilmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, İlk Derece Mahkemesinin kararı alacaklı tarafından istinaf edilmediğinden kesinleşen hüküm uyarınca 18.10.2018 tarihli takip talebi ile 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğu, esas alınması gereken takip talebi ve ödeme emrine göre borçlu Hüseyin A. yönünden takibin konusunun gayri nakdi kredi yükümlülüğüne ilişkin olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesinde belirtilen kuralın istisnalarından birinin de kamu düzenine ilişkin hâller olduğu, icra mahkemelerinde taleple bağlılık ilkesine uyulmakla birlikte takibin içeriğinin denetlenmesinde kamu düzenine aykırılık hâlinin gözetileceği, genel haciz yolu ile ilâmsız takibe konu edilmeyecek alacakların takibe konu edilmesi hâlinde kamu düzenine aykırılık bulunduğundan resen takibin iptalinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; borçlunun şikâyet dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde takibin iptali talebinin bulunmadığını, verilen kararın kamu düzeniyle ilgili olmadığını, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının "e" fıkrasında "teminat alacakları için İİK 42. maddesi gereğince genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılabilir" şeklinde olduğunu, takibin usulüne uygun olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda borçlunun şikâyet ve istinaf dilekçesindeki talepleri karşısında Bölge Adliye Mahkemesince takibin iptaline karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun'un 16, 42 ve 366 ncı maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle şikâyetin açıklanması gerekmektedir.
2. İcra (ve iflâs) dairesi 2004 sayılı Kanun'u (ve icra-iflâs hukukuna ilişkin diğer hükümleri) birinci derecede uygulamakla görevlidir. İcra (ve iflâs) dairesi, bu görevlerini yaparken, kanunu yanlış uygular, kanunun kendisine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmaz, bir hakkı yerine getirmez veya bir hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakırsa, usulsüz (yolsuz) hareket etmiş olur. İcra (ve iflâs) dairesinin bu gibi yolsuz işlemlerine karşı, bundan zarar gören ilgililer icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilirler [Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.103 (Kuru, El Kitabı)].
3. Şikâyet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Hakan Pekcanıtez vd., İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013, s.125 vd.).
4. Şikâyetin konusu, icra ve iflas dairelerinin yapmış oldukları işlemlerdir. İcra dairesinin işleminden maksat, somut olay karşısında icra dairesinin davranış biçimidir. İşlemin, şikâyete konu olabilmesi için mutlaka memurun olumlu bir davranışının olması gerekmez. İcra memurunun yapması gereken bir işlemi yapmaması veya ihmâl etmesi, sürüncemede bırakması durumunda da bu olumsuz davranışı şikâyet konusu olabilir. Bir muamelenin şikâyet konusu olabilmesi için şikâyet edenin mutlaka zarar görmesi gerekmediği gibi icra organının kusurlu olması da gerekmez.
5. Şikâyet icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikâyetin kamu düzenine aykırı olması hâlinde başka bir sebeple dosya kendisine ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir.
6. İcra mahkemesi, şikâyet edenin bildirmiş olduğu şikâyet sebepleri ile bağlı değildir; şikâyet konusu yapılan işlemin tümünü inceleyerek kanuna uygun olan bütün kararları vermek yetkisine sahiptir (Kuru, El Kitabı, s.113).
7. Diğer taraftan 2004 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca istinaf incelemesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na (1086 sayılı Kanun) göre yapılır. 6100 sayılı Kanun'un 447 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Kanun'a yapılan yollamalar, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
8. Bu aşamada belirtmek gerekir ki genel haciz yoluyla takibin konusu bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklardır (2004 sayılı Kanun md. 42).
9. Mevcut veya müstakbel bir alacak için teminat verilmesine ilişkin taleplere teminat alacakları denir. Konusu para olan teminat alacaklarında ilâmsız icra takibinin safhaları para alacakları için yapılan ilâmsız icra takibinin safhalarına çok benzer. Teminat alacaklısı icra dairesine bir takip talebinde bulunur. Bu takip talebinde bir paranın ödenmesi değil teminat gösterilmesi istendiği açıkça belirtilmelidir. Takip talebini alan icra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde de bir paranın ödenmesi değil teminat gösterilmesi istendiği açıkça belirtilmelidir. Borçlu ödeme emriyle kendisinden istenen teminatı icra dairesine yatırırsa bununla icra takibi son bulur. Borçlu yedi gün içinde teminatı icra dairesine yatırmaz ve ödeme emrine de itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul, 1988, C. 1, s.199-202).
10. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; alacaklı banka vekili tarafından borçlular aleyhine genel kredi sözleşmesi, ihtarname, teminat mektupları, çek yaprakları, hesap ekstresi ve ihtiyati haciz kararına dayanılarak genel haciz yoluyla ilâmsız takip başlatılmıştır. Dosyada fiziki olarak bulunan ıslak imzalı 18.10.2018 tarihli takip talebinde şikâyetçi borçlu Hüseyin A.'ın sorumluluğu "müşterek borçlu müteselsil kefil Hüseyin A.'ın kefalet imzasının bulunduğu sözleşmelerden kullandırılan MW003436 nolu 367.200 TL bedelli ve MW003725 nolu 107.500 TL bedelli teminat mektuplarının toplamı olan 474.700 TL ile 6 adet çek yaprağı bedeli toplamı olan 3.840 TL'nin (toplam 478.540 TL) Bankamızın faiz getirmeyen bir hesabında depo edilmesini, teminat mektuplarının nakde dönüşmesi ve/veya çek yapraklarının karşılıksız çıkması hâlinde bedellerinin ödendiği tarihten itibaren %57 temerrüt faizi ve BSMW'si ile tahsili ancak takip tarihi itibariyle faiz oranlarının bu tarihten itibaren artması hâlinde bu oranların uygulanması kaydıyla tahsili" şeklinde belirtilmiştir. Takibe dayanak Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.10.2018 tarihli ve 2018/1563 D. İş sayılı kararıyla Hüseyin A. yönünden 474.700,00 TL miktar için ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Dosyada fiziki bulunan ıslak imzalı 18.10.2018 tarihli ödeme emri şikâyetçi borçluya tebliğ edilmiş ve süresinde itiraz edilmeyerek takip kesinleşmiştir.
11. Borçlu şikâyet dilekçesinde 18.10.2018 tarihli ödeme emrine ve icra takibine yedi günlük sürede itiraz etmeyerek takibin kesinleştiğini, aksi yönde de bir iddialarının bulunmadığını belirterek icra takibinin satış işlemlerine esas olmak üzere durdurulmasına, 24.01.2022 tarihinde UYAP sistemine eklenen takip talebinin iptali ile 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 03.01.2022 tarihli müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, 10.02.2022 tarihli icra müdürlüğü tarafından müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğunu belirterek 2.635.892,30 TL üzerinden müvekkilinin banka hesaplarına haciz koyma kararının ve müvekkilin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli müvekkilinin takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak müvekkilinin alacaklının takip talebinde müvekkil yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
12. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 inci maddesi uyarınca içtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Bu yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının gerekçesinde teminat alacakları için 2004 sayılı Kanun'un 42 nci maddesi gereğince genel haciz yoluyla ilâmsız takip yapılabileceği belirtilmiştir.
13. Şu hâle göre şikâyet konusu ilâmsız icra takibi kesinleşmiş olup, borçlu vekilinin şikâyet dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde takibin iptali talebi bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının gerekçesinde belirtildiği üzere teminat alacakları için ilâmsız takip yapılabileceğinden bu husus kamu düzenine ilişkin olmayıp Bölge Adliye Mahkemesince resen takibin iptaline karar verilemez. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince şikâyet dilekçesi ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun ile değişik 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
TEMİNAT ALACAKLARI İÇİN İLÂMSIZ TAKİP YAPILABİLECEĞİNDEN BU HUSUS KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN OLMAYIP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNCE RESEN TAKİBİN İPTALİNE KARAR VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/12-934
Karar No : 2024/317
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.05.2023
SAYISI : 2023/714 E., 2023/837 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.03.2023 tarihli ve 2022/8518 Esas,
2023/1624 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından imzalanmış olan 18.10.2018 tarihli takip talebiyle müvekkili ve diğer borçlu aleyhine genel haciz yoluyla ilâmsız takip başlatıldığını, takip talebinde iki borçlu yönünden farklı borç miktarının ve faiz başlangıç tarihinin belirtildiğini, bu takip talebine göre 18.10.2018 tarihinde icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imzalı olarak ödeme emri tanzim edilerek müvekkiline tebliğ edildiğini, 18.10.2018 tarihli alacaklı vekilinin imzasını taşıyan takip talebinden ve buna istinaden icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imza ile hazırlanan ve müvekkile tebliğ edilen ödeme emrinden sonra icra dosyası kapsamında müvekkilinin borcunu artıran ikinci bir takip talebinin hazırlandığını, müvekkili dosya borcunun 478.540,00 TL'sinden sorumlu iken tüm dosya borcundan sorumlu tutularak buna göre işlemler yapıldığını, alacaklı vekilinin satış talebinde bulunması üzerine müvekkili adına kayıtlı taşınmazların satış işlemine başlandığını, banka ve tapuya yazılan müzekkerelerde müvekkilinin tüm dosya borcundan sorumlu gibi gösterildiğini, her ne kadar 14.02.2022 tarihli dosya hesap raporunda müvekkilinin sorumlu olduğu miktar gerçek takip talebine göre doğru olarak 478.540,00 TL üzerinden hesaplanmış olsa da faizin yanlış hesaplandığını, takip talebine göre müvekkilinin sorumlu olduğu teminat mektuplarının toplamı olan 474.700,00 TL ile altı adet çek yaprağının nakde dönüşüp dönüşmediğinin alacaklı bankadan sorularak nakde dönüşmüş ise hangi tarihte dönüştüğü tespit edildikten sonra dosya hesabının buna göre yapılması gerektiğini, dosya hesabına ilişkin taleplerinin icra müdürlüğünün 16.02.2022 tarihli işlemiyle reddedildiğini, 18.10.2018 tarihli ödeme emrine ve icra takibine yedi günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmeyerek takibin kesinleştiğini aksi yönde bir iddialarının bulunmadığını, usul ve yasaya aykırı olan işlemlerin takip talebine aykırı işlemler olduğunu, icra takibine esas olan takip talebinin 18.10.2018 tarihli alacaklı vekili ve icra müdürü tarafından ıslak imzalı olan takip talebi ve ödeme emri olduğunu, 24.01.2022 tarihli takip talebinin ve yine bu takip talebine göre hazırlanan ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edilmediğini ileri sürerek Konya 3. İcra Müdürlüğünün 2018/10457 Esas sayılı dosyası kapsamında satış işlemlerine esas olmak üzere durdurulmasına, 24.01.2022 tarihinde UYAP sistemine eklenen takip talebinin iptali ile 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 03.01.2022 tarihli müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, 10.02.2022 tarihli icra müdürlüğü tarafından müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğunu belirterek 2.635.892,30 TL üzerinden müvekkilinin banka hesaplarına haciz koyma kararının ve müvekkilin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli müvekkilinin takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak müvekkilinin alacaklının takip talebinde müvekkil yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; borçlunun takip talebine ve ödeme emrine itirazı olmadığından takibin kesinleştiğini, şikâyetin yedi günlük süreden sonra olduğunu, borçlunun kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu ve şikâyetlerinin yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.03.2022 tarihli ve 2022/88 Esas, 2022/190 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, icra dosyasında fiziki olarak 18.10.2018 tarihli takip talebinin bulunduğu, UYAP sisteminde hem 18.10.2018 tarihli takip talebinin hem de 24.01.2022 tarihli takip talebinin olduğu, UYAP sisteminde 18.10.2018 tarihli takip talebine uygun hazırlanmış 18.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebine uygun 19.10.2018 tarihli ödeme emirlerinin bulunduğu, dosyada birbiriyle farklı iki ödeme emri ve takip talebinin olması infazda tereddüt oluşturacağından ve sonradan hazırlananlar geçersiz olduğundan borçlunun bu yöndeki şikâyetinin kabulünün gerektiği, borçlunun hesaba ilişkin şikâyetinin ise takip tarihinden itibaren faiz işletilmesinde usulsüzlük bulunmadığından reddinin gerektiği gerekçesiyle şikâyetin kısmen kabulüne, 19.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebinin iptaline, 18.10.2018 tarihli takip talebi ile 18.10.2018 tarihli ödeme emirlerinin geçerliliğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.06.2022 tarihli ve 2022/1014 Esas, 2022/1147 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 42 nci maddesinde; “Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yolu ile veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder...” hükmüne yer verildiği, genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinin konusunun bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklar olduğu, gayri nakdi alacakların tahsili için ilâmsız takibe girişilemeyeceği, Özel Dairenin 23.10.2017 tarihli ve 2016/21393 Esas, 2017/12879 Karar sayılı kararında temyize konu itirazın kaldırılmasına ilişkin uyuşmazlıkta çek yaprakları için toplam sorumluluk bedeli olarak gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi (örnek 7) yapılması mümkün olmadığından gayri nakdi kredi alacağı ve ferileri yönünden itirazın kaldırılması isteminin reddi gerektiğine işaret edildiği, somut olayda henüz nakde çevrilmeyen teminat mektupları ve çek yaprakları için toplam sorumluluk bedeli olarak takipte talep edilen gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi yapılması mümkün olmadığından resen takibin iptaline karar verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince öncelikle resen denetlenecek hususlar bakımından takibin iptalini gerektiren bir durum bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekirken UYAP sisteminde bulunan 19.10.2018 tarihli ödeme emri ile 24.01.2022 tarihli takip talebinin iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı, kamu düzenine aykırılıktan takibin iptali gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulüne, icra takibinin şikâyetçi borçlu yönünden iptaline, takibin iptaline karar verildiğinden sair şikâyetler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
"... Şikayet eden borçlunun şikayet dilekçesinde; 18.10.2018 tarihinde icra takiplerinin Uyap sisteminden açılmayarak fiziken açılmış olup talep ve evrakların sisteme kaydedilmediği, alacaklı taraf vekilinin imzasını taşıyan takip talebinden ve buna istinaden icra müdür yardımcısı tarafından ıslak imza ile hazırlanan ve şikayetçi borçluya tebliğ edilen ödeme emrinden sonra icra dosyası kapsamında şikayetçinin borcunu artıran ve şikayetçi aleyhine olan ikinci bir takip talebinin hazırlanamayacağı, alacaklı tarafın böyle bir talebinin de olmadığı dikkate alınarak ve şikayetçi Hüseyin A.'ın dosya borcunun yalnızca 478.540,00 TL'sinden sorumlu iken tüm dosya borcundan sorumlu tutularak buna göre yapılan bir dizi işlemin iptali isteminden bahisle, 24.01.2022 tarihinde Uyap'a eklenen takip talebinin iptaline, 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 13.01.2022 tarihli şikayetçinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, icra müdürlüğünün 10.02.2022 tarihli 2.635.892,30 TL üzerinden banka hesaplarına haciz konulması kararının ve şikayetçinin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli şikayetçi borçlunun takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak şikayetçinin, alacaklının takip talebinde borçlu şikayetçi yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına ilişkin taleplerde bulunduğu ancak Bölge Adliye Mahkemesince re'sen ve talep aşılmak suretiyle teminat mektupları ve çek yaprakları için sorumluluk bedeli olarak gayri nakdi alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinin yapılmasının mümkün olmadığından bahisle takibin iptaline karar verildiği, yukarıda belirtildiği üzere şikayet dilekçesinde takibin iptaline ilişkin bir talep olmayıp Bölge Adliye Mahkemesince şikayet dilekçesi ve istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak işin esasının incelenmesi için kararın bozulması cihetine gidilmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, İlk Derece Mahkemesinin kararı alacaklı tarafından istinaf edilmediğinden kesinleşen hüküm uyarınca 18.10.2018 tarihli takip talebi ile 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğu, esas alınması gereken takip talebi ve ödeme emrine göre borçlu Hüseyin A. yönünden takibin konusunun gayri nakdi kredi yükümlülüğüne ilişkin olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesinde belirtilen kuralın istisnalarından birinin de kamu düzenine ilişkin hâller olduğu, icra mahkemelerinde taleple bağlılık ilkesine uyulmakla birlikte takibin içeriğinin denetlenmesinde kamu düzenine aykırılık hâlinin gözetileceği, genel haciz yolu ile ilâmsız takibe konu edilmeyecek alacakların takibe konu edilmesi hâlinde kamu düzenine aykırılık bulunduğundan resen takibin iptalinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; borçlunun şikâyet dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde takibin iptali talebinin bulunmadığını, verilen kararın kamu düzeniyle ilgili olmadığını, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının "e" fıkrasında "teminat alacakları için İİK 42. maddesi gereğince genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılabilir" şeklinde olduğunu, takibin usulüne uygun olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda borçlunun şikâyet ve istinaf dilekçesindeki talepleri karşısında Bölge Adliye Mahkemesince takibin iptaline karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun'un 16, 42 ve 366 ncı maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle şikâyetin açıklanması gerekmektedir.
2. İcra (ve iflâs) dairesi 2004 sayılı Kanun'u (ve icra-iflâs hukukuna ilişkin diğer hükümleri) birinci derecede uygulamakla görevlidir. İcra (ve iflâs) dairesi, bu görevlerini yaparken, kanunu yanlış uygular, kanunun kendisine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmaz, bir hakkı yerine getirmez veya bir hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakırsa, usulsüz (yolsuz) hareket etmiş olur. İcra (ve iflâs) dairesinin bu gibi yolsuz işlemlerine karşı, bundan zarar gören ilgililer icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilirler [Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.103 (Kuru, El Kitabı)].
3. Şikâyet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Hakan Pekcanıtez vd., İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013, s.125 vd.).
4. Şikâyetin konusu, icra ve iflas dairelerinin yapmış oldukları işlemlerdir. İcra dairesinin işleminden maksat, somut olay karşısında icra dairesinin davranış biçimidir. İşlemin, şikâyete konu olabilmesi için mutlaka memurun olumlu bir davranışının olması gerekmez. İcra memurunun yapması gereken bir işlemi yapmaması veya ihmâl etmesi, sürüncemede bırakması durumunda da bu olumsuz davranışı şikâyet konusu olabilir. Bir muamelenin şikâyet konusu olabilmesi için şikâyet edenin mutlaka zarar görmesi gerekmediği gibi icra organının kusurlu olması da gerekmez.
5. Şikâyet icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikâyetin kamu düzenine aykırı olması hâlinde başka bir sebeple dosya kendisine ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir.
6. İcra mahkemesi, şikâyet edenin bildirmiş olduğu şikâyet sebepleri ile bağlı değildir; şikâyet konusu yapılan işlemin tümünü inceleyerek kanuna uygun olan bütün kararları vermek yetkisine sahiptir (Kuru, El Kitabı, s.113).
7. Diğer taraftan 2004 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca istinaf incelemesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na (1086 sayılı Kanun) göre yapılır. 6100 sayılı Kanun'un 447 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Kanun'a yapılan yollamalar, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
8. Bu aşamada belirtmek gerekir ki genel haciz yoluyla takibin konusu bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklardır (2004 sayılı Kanun md. 42).
9. Mevcut veya müstakbel bir alacak için teminat verilmesine ilişkin taleplere teminat alacakları denir. Konusu para olan teminat alacaklarında ilâmsız icra takibinin safhaları para alacakları için yapılan ilâmsız icra takibinin safhalarına çok benzer. Teminat alacaklısı icra dairesine bir takip talebinde bulunur. Bu takip talebinde bir paranın ödenmesi değil teminat gösterilmesi istendiği açıkça belirtilmelidir. Takip talebini alan icra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde de bir paranın ödenmesi değil teminat gösterilmesi istendiği açıkça belirtilmelidir. Borçlu ödeme emriyle kendisinden istenen teminatı icra dairesine yatırırsa bununla icra takibi son bulur. Borçlu yedi gün içinde teminatı icra dairesine yatırmaz ve ödeme emrine de itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul, 1988, C. 1, s.199-202).
10. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; alacaklı banka vekili tarafından borçlular aleyhine genel kredi sözleşmesi, ihtarname, teminat mektupları, çek yaprakları, hesap ekstresi ve ihtiyati haciz kararına dayanılarak genel haciz yoluyla ilâmsız takip başlatılmıştır. Dosyada fiziki olarak bulunan ıslak imzalı 18.10.2018 tarihli takip talebinde şikâyetçi borçlu Hüseyin A.'ın sorumluluğu "müşterek borçlu müteselsil kefil Hüseyin A.'ın kefalet imzasının bulunduğu sözleşmelerden kullandırılan MW003436 nolu 367.200 TL bedelli ve MW003725 nolu 107.500 TL bedelli teminat mektuplarının toplamı olan 474.700 TL ile 6 adet çek yaprağı bedeli toplamı olan 3.840 TL'nin (toplam 478.540 TL) Bankamızın faiz getirmeyen bir hesabında depo edilmesini, teminat mektuplarının nakde dönüşmesi ve/veya çek yapraklarının karşılıksız çıkması hâlinde bedellerinin ödendiği tarihten itibaren %57 temerrüt faizi ve BSMW'si ile tahsili ancak takip tarihi itibariyle faiz oranlarının bu tarihten itibaren artması hâlinde bu oranların uygulanması kaydıyla tahsili" şeklinde belirtilmiştir. Takibe dayanak Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.10.2018 tarihli ve 2018/1563 D. İş sayılı kararıyla Hüseyin A. yönünden 474.700,00 TL miktar için ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Dosyada fiziki bulunan ıslak imzalı 18.10.2018 tarihli ödeme emri şikâyetçi borçluya tebliğ edilmiş ve süresinde itiraz edilmeyerek takip kesinleşmiştir.
11. Borçlu şikâyet dilekçesinde 18.10.2018 tarihli ödeme emrine ve icra takibine yedi günlük sürede itiraz etmeyerek takibin kesinleştiğini, aksi yönde de bir iddialarının bulunmadığını belirterek icra takibinin satış işlemlerine esas olmak üzere durdurulmasına, 24.01.2022 tarihinde UYAP sistemine eklenen takip talebinin iptali ile 18.10.2018 tarihli icra takip talebinin ve 18.10.2018 tarihli ödeme emrinin geçerli olduğunun tespitine, 03.01.2022 tarihli müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılmasına, 10.02.2022 tarihli icra müdürlüğü tarafından müvekkilinin tüm borçtan sorumlu olduğunu belirterek 2.635.892,30 TL üzerinden müvekkilinin banka hesaplarına haciz koyma kararının ve müvekkilin banka hesaplarındaki hacizlerin kaldırılmasına, 14.02.2022 tarihli dosya hesabının ve 16.02.2022 tarihli müvekkilinin takip tarihinden itibaren tüm temerrüt faizinden sorumlu olduğuna dair icra tensip kararının kaldırılarak müvekkilinin alacaklının takip talebinde müvekkil yönünden talep etmiş olduğu sorumluluk sınırları içerisinde dosya kapak hesabının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
12. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 inci maddesi uyarınca içtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Bu yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının gerekçesinde teminat alacakları için 2004 sayılı Kanun'un 42 nci maddesi gereğince genel haciz yoluyla ilâmsız takip yapılabileceği belirtilmiştir.
13. Şu hâle göre şikâyet konusu ilâmsız icra takibi kesinleşmiş olup, borçlu vekilinin şikâyet dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde takibin iptali talebi bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/6 Karar sayılı kararının gerekçesinde belirtildiği üzere teminat alacakları için ilâmsız takip yapılabileceğinden bu husus kamu düzenine ilişkin olmayıp Bölge Adliye Mahkemesince resen takibin iptaline karar verilemez. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince şikâyet dilekçesi ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun ile değişik 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.