TMK 564 HÜKMÜNE GÖRE SEÇME HAKKININ TAŞINMAZIN PAYLI MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ YÖNÜNDE KULLANILAMAYACAĞI BELİRTİLMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/202
Karar No : 2024/1320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.11.2022
SAYISI : 2022/641 E., 2022/1577 K.
Taraflar arasındaki ehliyetsizlik, şekle aykırılık ve irade sakatlığı nedenleriyle vasiyetnamenin iptali mümkün görülmezse ikinci kademede tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın tenkis yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 13/12/2015 tarihinde ölen muris Hatice K.'na ait Alaplı Noterliğinde düzenlenen 24/09/2014 tarihli vasiyetnamesinin ehliyetsizlik, irade sakatlığı ve şekle aykırılık nedenleriyle iptalini aksi takdirde tenkisini istemiştir.
II. CEVAP
1. Bir kısım davalılar Ayşe Y. vd. vekili, 26.04.2020 tarihli dilekçesinde 52.356,71 TL tenkis bedelini kabul etmiş; ancak fazlaya ilişkin talebin reddini istemiştir.
2. Diğer davalı Yaşar Mehmet K. vekili, davaya bir diyeceğinin olmadığını, tercih hakkını kullanmak istemediğini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile vasiyetnamenin geçerli olduğu gerekçesiyle ikinci kademedeki tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili, vasiyetnamenin irade sakatlığı ve ehliyetsizlik nedenleri ile iptalinin gerektiğini ayrıca taşınmazların bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
2. Bir kısım davalılar vekili, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve saklı paya ilişkin hesaplamanın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf başvurusundaki gerekçeleri ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, şekle aykırılık ve irade sakatlığı nedenleri ile vasiyetnamenin iptali mümkün görülmezse ikinci kademede tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369, 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6, 557, 506 ve devamı, 560 ve devamı maddeleri.
2. Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesi şöyledir:
"Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır."
3. Tenkis davasının konusunu, miras bırakanın saklı payları ihlâl eden tasarrufları oluşturur. Tenkise tâbi tasarruflar, sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu ayrımın yapılması tenkis davası bakımından oldukça önemlidir. Zira miras bırakanın tasarruf nisabını aşan tüm ölüme bağlı tasarrufları tenkise tâbi iken, sağlararası tasarrufları ise sadece 4721 sayılı Kanun'un 565 inci maddesinde sayılan gruplardan birine ait olması durumunda tenkise tâbi tutulur. Ayrıca 565 inci maddenin son bendi kapsamında bir sağlararası tasarrufun tenkis edilebilmesi için tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığının açık olması gerekmektedir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 560 ıncı maddesine göre, "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler". Buna göre tenkis davası, mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması hâlinde açılabilir. Saklı payın zedelenip zedelenmediği ise mirasın açıldığı tarihteki terekenin durumuna göre belirlenir.
5. Tereke; miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile sahip olduğu ve mirasçılarına intikal edebilen mal, hak, alacak ve borçların tümüdür. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün belirlenebilmesi için terekenin ölüm tarihindeki değerinin tespit edilmesi ve kanunda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılmasıyla net terekenin hesaplanması ve bu değerden saklı paylar toplamının çıkarılması gerekir.
6. Tereke denildiğinde akla ilk olarak miras bırakanın ölüm tarihinde sahip olduğu ve mirasçılara intikali elverişli olan mal ve haklar gelse de; tasarruf nisabının belirlenmesinde esas alınan tereke, yalnızca aktif değerlerden ibaret değildir. Net terekenin hesaplanabilmesi için miras bırakanın mal varlığının aktifine; denkleştirmeye tâbi tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 669), tenkise tâbi sağlararası tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 508, 565) ile hayat sigortası satın alma bedeli (4721 sayılı Kanun md. 509, 567) değerlerinin terekeye eklenmesi gerekir. Buna karşılık miras bırakanın tenkise tâbi ölüme bağlı tasarrufları net terekenin hesabında terekenin aktifine eklenmez. Zira bu tasarruflar, miras açıldığı anda henüz terekeden çıkmamış olduğundan, böyle bir toplama yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verir (Mustafa Dural, Turgut Öz, Türk Özel Hukuku-Cilt IV-Miras Hukuku, İstanbul-2019, s. 255).
7. Türk Medeni Kanunu'nun 507 nci maddesinin ikinci fıkrası ile tasarruf nisabının hesaplanması için terekeden çıkarılması gereken değerler düzenleme altına alınmıştır. Hükme göre hesap yapılırken; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, terekeden indirilir.
8. Miras bırakanın mevcut mal ve haklarına, yukarıda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılması sonucunda farazi bir tereke değeri elde edilmiş olur ve ortaya çıkan bu değere tenkise esas tereke adı verilir. Belirtmek gerekir ki; tereke değerinin hesaplanmasında yapılan bu eklemeler ve çıkarmalar varsayımsaldır, yani kâğıt üzerinde yapılan bir hesap işlemidir. Gerçek anlamda terekeye fiilen bir değerin dahil olması veya terekeden çıkması söz konusu değildir.
9. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Tasarrufun saklı payı ihlal edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Ayrıca sabit tenkis oranı hesaplanırken de bu rakam esas alınır.
10. Uygulamada mirasbırakanın ölüm gününe göre bulunan tenkis oranına, sabit tenkis oranı denilmektedir. Özellikle tenkis konusu kazandırma bölünemeyecek bir mal ise, tenkisin aynen yapılması mümkün değildir. Bu durumlarda tenkis, kazandırmanın parasal değerine göre hesaplanır. Burada mirasbırakanın ölüm gününe göre tenkis edilecek miktarın, taşınmazın o günkü değerine oranı esas alınarak, bu oranın aynısının karar tarihine en yakın andaki taşınmazın değerine uygulanması suretiyle ödenecek miktar tespit edilir.
11. Sabit tenkis oranı hesaplanırken ayrıca 4721 sayılı TMK'nın 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561 inci maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan kazandırma tenkise tâbi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
12. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK.564) araştırılmalıdır.
13. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm hâlinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
14. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse de sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
15. Konuya ilişkin yasal düzenlemenin yer aldığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Bölünmez Mal Vasiyetinde" Başlıklı 564 üncü maddesi şöyledir:
"Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır"
16. Açıklanan maddede tercih hakkının kullanılmasına göre iki ihtimal öngörülmüştür; ya davacı, saklı payının dışında kalan kısmın değerini davalıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davacı adına tescil edilir ya da davalı, davacının saklı payına denk gelen kısmın değerini davacıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davalı adına tescili edilir. Ancak her iki ihtimalde de paylı/hisseli tescile değil tasarrufa konu malın tamamının tesciline karar verilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/2-528 Esas, 2010/77 Karar sayılı ilamında da; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 564 üncü maddesine göre seçme hakkının taşınmazın paylı mülkiyete dönüştürülmesi yönünde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu vasiyetnamenin şekle uygun olduğu, düzenleme tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olduğu, irade sakatlığı nedenlerinin ise ispatlanamadığı anlaşıldığından vasiyetnamenin iptaline yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3. Tenkis hükmüne ilişkin yapılan temyiz incelemesine gelince;
4. Davacının davalı Mehmet'e karşı ileri sürdüğü tenkis talebine ilişkin peşin karar ve ilam harcını tamamlamadığı anlaşıldığından tenkis talebine konu değerin belirlenmesini müteakiben öncelikle Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesinde öngörülen usuli işlemler yerine getirilmelidir.
5. Ayrıca terekede bulunan tarım arazisi niteliğindeki taşınmazlara ilişkin olarak değer belirlemesinin gelir metoduna göre yapılması gerekirken bu metodun uygulanmadığı gibi bilirkişi raporlarının tenkis hesabına esas alınması ve bölünebilirliğin İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden sorulması gerekirken Zonguldak İl Özel İdaresi İmar Müdürlüğü Genel Sekreterliğinden sorulması doğru görülmemiştir.
6. Öte yandan, davacı tercihe göre davacıya mal verilmesi gerektiğinde, davacının saklı payı dışında kalan miktar kadar bedelin davalıya nakden ödenerek taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken Mahkemece davalı Mehmet'e vasiyet edilen taşınmazların tenkisi amacıyla davacı adına paylı tescile karar verilmesi TMK'nın 564 üncü maddesine aykırıdır.
7. Yukarıda açıklanan hususlar ve usuli kazanılmış haklar gözetilerek yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
1. Yukarıda V-C-3-2 maddesinde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin vasiyetnamenin iptaline ilişkin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Yukarıda V-C-3-3 ve devamı maddelerinde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hikmet Onat Gülfem Saygılı Ramazan Ülger Mustafa Erol Bayram Şen
TMK 564 HÜKMÜNE GÖRE SEÇME HAKKININ TAŞINMAZIN PAYLI MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ YÖNÜNDE KULLANILAMAYACAĞI BELİRTİLMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/202
Karar No : 2024/1320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.11.2022
SAYISI : 2022/641 E., 2022/1577 K.
Taraflar arasındaki ehliyetsizlik, şekle aykırılık ve irade sakatlığı nedenleriyle vasiyetnamenin iptali mümkün görülmezse ikinci kademede tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın tenkis yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 13/12/2015 tarihinde ölen muris Hatice K.'na ait Alaplı Noterliğinde düzenlenen 24/09/2014 tarihli vasiyetnamesinin ehliyetsizlik, irade sakatlığı ve şekle aykırılık nedenleriyle iptalini aksi takdirde tenkisini istemiştir.
II. CEVAP
1. Bir kısım davalılar Ayşe Y. vd. vekili, 26.04.2020 tarihli dilekçesinde 52.356,71 TL tenkis bedelini kabul etmiş; ancak fazlaya ilişkin talebin reddini istemiştir.
2. Diğer davalı Yaşar Mehmet K. vekili, davaya bir diyeceğinin olmadığını, tercih hakkını kullanmak istemediğini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile vasiyetnamenin geçerli olduğu gerekçesiyle ikinci kademedeki tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili, vasiyetnamenin irade sakatlığı ve ehliyetsizlik nedenleri ile iptalinin gerektiğini ayrıca taşınmazların bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
2. Bir kısım davalılar vekili, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve saklı paya ilişkin hesaplamanın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf başvurusundaki gerekçeleri ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, şekle aykırılık ve irade sakatlığı nedenleri ile vasiyetnamenin iptali mümkün görülmezse ikinci kademede tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369, 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6, 557, 506 ve devamı, 560 ve devamı maddeleri.
2. Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesi şöyledir:
"Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır."
3. Tenkis davasının konusunu, miras bırakanın saklı payları ihlâl eden tasarrufları oluşturur. Tenkise tâbi tasarruflar, sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu ayrımın yapılması tenkis davası bakımından oldukça önemlidir. Zira miras bırakanın tasarruf nisabını aşan tüm ölüme bağlı tasarrufları tenkise tâbi iken, sağlararası tasarrufları ise sadece 4721 sayılı Kanun'un 565 inci maddesinde sayılan gruplardan birine ait olması durumunda tenkise tâbi tutulur. Ayrıca 565 inci maddenin son bendi kapsamında bir sağlararası tasarrufun tenkis edilebilmesi için tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığının açık olması gerekmektedir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 560 ıncı maddesine göre, "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler". Buna göre tenkis davası, mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması hâlinde açılabilir. Saklı payın zedelenip zedelenmediği ise mirasın açıldığı tarihteki terekenin durumuna göre belirlenir.
5. Tereke; miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile sahip olduğu ve mirasçılarına intikal edebilen mal, hak, alacak ve borçların tümüdür. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün belirlenebilmesi için terekenin ölüm tarihindeki değerinin tespit edilmesi ve kanunda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılmasıyla net terekenin hesaplanması ve bu değerden saklı paylar toplamının çıkarılması gerekir.
6. Tereke denildiğinde akla ilk olarak miras bırakanın ölüm tarihinde sahip olduğu ve mirasçılara intikali elverişli olan mal ve haklar gelse de; tasarruf nisabının belirlenmesinde esas alınan tereke, yalnızca aktif değerlerden ibaret değildir. Net terekenin hesaplanabilmesi için miras bırakanın mal varlığının aktifine; denkleştirmeye tâbi tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 669), tenkise tâbi sağlararası tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 508, 565) ile hayat sigortası satın alma bedeli (4721 sayılı Kanun md. 509, 567) değerlerinin terekeye eklenmesi gerekir. Buna karşılık miras bırakanın tenkise tâbi ölüme bağlı tasarrufları net terekenin hesabında terekenin aktifine eklenmez. Zira bu tasarruflar, miras açıldığı anda henüz terekeden çıkmamış olduğundan, böyle bir toplama yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verir (Mustafa Dural, Turgut Öz, Türk Özel Hukuku-Cilt IV-Miras Hukuku, İstanbul-2019, s. 255).
7. Türk Medeni Kanunu'nun 507 nci maddesinin ikinci fıkrası ile tasarruf nisabının hesaplanması için terekeden çıkarılması gereken değerler düzenleme altına alınmıştır. Hükme göre hesap yapılırken; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, terekeden indirilir.
8. Miras bırakanın mevcut mal ve haklarına, yukarıda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılması sonucunda farazi bir tereke değeri elde edilmiş olur ve ortaya çıkan bu değere tenkise esas tereke adı verilir. Belirtmek gerekir ki; tereke değerinin hesaplanmasında yapılan bu eklemeler ve çıkarmalar varsayımsaldır, yani kâğıt üzerinde yapılan bir hesap işlemidir. Gerçek anlamda terekeye fiilen bir değerin dahil olması veya terekeden çıkması söz konusu değildir.
9. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Tasarrufun saklı payı ihlal edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Ayrıca sabit tenkis oranı hesaplanırken de bu rakam esas alınır.
10. Uygulamada mirasbırakanın ölüm gününe göre bulunan tenkis oranına, sabit tenkis oranı denilmektedir. Özellikle tenkis konusu kazandırma bölünemeyecek bir mal ise, tenkisin aynen yapılması mümkün değildir. Bu durumlarda tenkis, kazandırmanın parasal değerine göre hesaplanır. Burada mirasbırakanın ölüm gününe göre tenkis edilecek miktarın, taşınmazın o günkü değerine oranı esas alınarak, bu oranın aynısının karar tarihine en yakın andaki taşınmazın değerine uygulanması suretiyle ödenecek miktar tespit edilir.
11. Sabit tenkis oranı hesaplanırken ayrıca 4721 sayılı TMK'nın 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561 inci maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan kazandırma tenkise tâbi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
12. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK.564) araştırılmalıdır.
13. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm hâlinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
14. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse de sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
15. Konuya ilişkin yasal düzenlemenin yer aldığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Bölünmez Mal Vasiyetinde" Başlıklı 564 üncü maddesi şöyledir:
"Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır"
16. Açıklanan maddede tercih hakkının kullanılmasına göre iki ihtimal öngörülmüştür; ya davacı, saklı payının dışında kalan kısmın değerini davalıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davacı adına tescil edilir ya da davalı, davacının saklı payına denk gelen kısmın değerini davacıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davalı adına tescili edilir. Ancak her iki ihtimalde de paylı/hisseli tescile değil tasarrufa konu malın tamamının tesciline karar verilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/2-528 Esas, 2010/77 Karar sayılı ilamında da; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 564 üncü maddesine göre seçme hakkının taşınmazın paylı mülkiyete dönüştürülmesi yönünde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu vasiyetnamenin şekle uygun olduğu, düzenleme tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olduğu, irade sakatlığı nedenlerinin ise ispatlanamadığı anlaşıldığından vasiyetnamenin iptaline yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3. Tenkis hükmüne ilişkin yapılan temyiz incelemesine gelince;
4. Davacının davalı Mehmet'e karşı ileri sürdüğü tenkis talebine ilişkin peşin karar ve ilam harcını tamamlamadığı anlaşıldığından tenkis talebine konu değerin belirlenmesini müteakiben öncelikle Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesinde öngörülen usuli işlemler yerine getirilmelidir.
5. Ayrıca terekede bulunan tarım arazisi niteliğindeki taşınmazlara ilişkin olarak değer belirlemesinin gelir metoduna göre yapılması gerekirken bu metodun uygulanmadığı gibi bilirkişi raporlarının tenkis hesabına esas alınması ve bölünebilirliğin İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden sorulması gerekirken Zonguldak İl Özel İdaresi İmar Müdürlüğü Genel Sekreterliğinden sorulması doğru görülmemiştir.
6. Öte yandan, davacı tercihe göre davacıya mal verilmesi gerektiğinde, davacının saklı payı dışında kalan miktar kadar bedelin davalıya nakden ödenerek taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken Mahkemece davalı Mehmet'e vasiyet edilen taşınmazların tenkisi amacıyla davacı adına paylı tescile karar verilmesi TMK'nın 564 üncü maddesine aykırıdır.
7. Yukarıda açıklanan hususlar ve usuli kazanılmış haklar gözetilerek yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
1. Yukarıda V-C-3-2 maddesinde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin vasiyetnamenin iptaline ilişkin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Yukarıda V-C-3-3 ve devamı maddelerinde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hikmet Onat Gülfem Saygılı Ramazan Ülger Mustafa Erol Bayram Şen