
ÜLKENİN İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK OLUMSUZLUKLARDAN HAREKETLE İLERİ SÜRÜLEN SOYUT VE VARSAYIMA DAYALI ZARAR İDDİALARI HÜKME ESAS ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/3426
Karar No : 2024/566
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28.06.2022
EK KARAR TARİHİ : 02.01.2023
SAYISI : 2018/563 E., 2022/375 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit asıl, tazminat (munzam zarar) karşı ve birleşen davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın reddine, karşı ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup, ek karar ile de icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada davacı / birleşen ve karşı davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak, ek karar ise her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı / karşı davalı vekili Avukat M.N. ile davalı / karşı davacı vekili Avukat Y.G.'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili; davalının, vekalet ücreti alacağının tahsili için dava dışı "Universal Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş." aleyhine Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesine 2004/353 E. sayılı davayı açtığını, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, ilamın İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarıyla icraya konulduğunu, davalının bu dosyalarla takibe koyduğu alacağını tahsil edememesi üzerine; aralarında müvekkilinin de bulunduğu, şirket yöneticileri aleyhine Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesine 2006/376 E. sayılı davayı açtığını, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, toplam 187.489 USD ve 44.374,86 TL alacağın tahsiline ilişkin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı ilamın kesinleştiğini, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/353 E. sayılı ilamına dayanılarak; İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarıyla yapılan icra takiplerine konu borcun asıl borçlu şirket tarafından ödendiğini, borcun bu şekilde itfa edilmesi nedeniyle, davacı ve diğer borçlular aleyhine hükmolunan; Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı ilamının da gereğinin yapılmış olduğunu, davalının buna rağmen; müvekkili ve diğer borçlular hakkında icra takiplerine girişerek, aynı alacağı mükerrer olarak talep ettiğini, öncelikle; teminat karşılığında, icra veznesindeki paranın tedbiren davalı alacaklıya ödenmemesini, davacının İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21623 E. ve 2011/21624 E. sayılı dosyalarıyla mükerrer olarak yapılan icra takiplerinden dolayı borçlu olmadığının tespitini, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
2. Karşı davada davacı vekili; asıl dava konusu takiplerde temerrüt faiziyle karşılanmayan aşkın (munzam) zararının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TLsinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
3. Birleşen 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dosyasında davacı vekili; müvekkilinin ilk (karşı) dava tarihi olan 08.09.2014 tarihinden iş bu dava tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan munzam zararının fazlaya ilişkin haklar saklı kaydıyla 5.000,00 TL'sinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili; alacağın Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş ilamına dayandığını, davacının talebinin maddi anlamda kesinleşmiş hükme aykırı olduğunu, bu nedenle; HMK' nın 115/2 nci maddesi uyarınca; usûlden reddi gerektiğini, davacı hakkında kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak; iki ayrı ilamlı icra takibi yapıldığını, bu iki takipteki toplam borç miktarının dava tarihi itibariyle 1.020.000,00 TL' ye baliğ olduğunu, alacak miktarının belirli olmasına karşın; davacının HMK' nın 109/2 nci maddesine aykırı olarak; kısmi dava açtığını, davanın bu nedenle; mesmu olmadığını, dava dilekçesinin HMK'nın 119 uncu maddesinde öngörülen koşulları taşımadığını belirterek; usulî itirazlarda bulunmuş, esasa ilişkin olarak da; haksız azil sebebiyle muaccel olan vekalet ücretinin fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak bir kısmının dava edildiğini, ilk davadan sadır olan ilamın borçlusunun, aleyhinde başlatılan icra takiplerine ilişkin olarak; toplam 925.304,00 TL tutarında ödeme yaptığını, alacağın muaccel olduğu tarihten 11 yıl sonra, icra takiplerinin başlatıldığı tarihten 9 yıl sonra yapılan bu ödemenin içerisinde, temerrüt faizi, yargılama giderleri, vekalet ücreti ile icra faiz, masraf ve icra vekalet ücreti gibi, o borçlunun kendi kusurundan kaynaklanan ve şahsen mes'ul olduğu kalemler olduğu gibi, müvekkili ile hiçbir alakası olmayan yargı harcı, tahsil harcı gibi kamusal alacaklar da bulunduğunu, bu bakımdan davacının, tarafı dahi olmadığı bir ilamın borçlusunun kendi ilam borcu için yaptığı 925.304,00 TL ödemeyi borcun itfası olarak göstermesinin hukuka ve iyi niyete aykırı olduğunu, dava dışı şirketin vekalet akdinden kaynaklanan yükümlülüğünün ilamda hüküm altına alınan borçla sınırlı olmadığını, bunun haricinde, yargılamada toplam miktarı tespit edilen net ücretin, ilama konu olan kısmı dışındaki bölümünden sorumlu olduğu gibi; ücretin, bu net miktarının brütü üzerinden hesaplanacak stopajını da ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin, vekalet ücretinin ilamda hüküm altına alınan kısmı için İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2005/5049 E. sayılı (hali hazırda 2013/1715 E.) dosyası ile bir ilamlı takip, net ücretin, miktarı ilamda tespit edilen diğer bölümü için de; Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 2005/25598 E. sayılı (hali hazırda İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E.) dosyası ile ilamsız takip başlattığını, davalı borçlunun yönetim kurulu üyeleri ve huzurdaki davanın davacısı olan genel müdürünün, söz konusu bu takipleri semeresiz bırakmak maksadıyla kanuni iş merkezini bir günde terk edip, şirket mal varlığını da yasaya aykırı ve hileli işlemlerle kaçırarak borcu ödemediğini, hileli tasarrufların iptali için dava ikame edilmesi üzerine, başka çaresi kalmayan mütemerrüt borçlu şirketin, her iki icra dosyasındaki alacağı uzun yıllar sonra, 2014 yılı Mayıs ayında peyder pey ödediğini, müvekkilinin kesinleşen ilamla sabit olan net ücret alacağının temerrüt tarihinden tam 11 yıl sonra tahsil edilebildiğini, borçlu şirketin edimlerinden sadece birini 11 yıl gecikme ile ifa ettiğini, müvekkilinin vekalet akdinden kaynaklanan tüm alacağının ödenmediğini, ilamların ve yapılan icra takiplerinin farklı olduğunu, davacının sorumlu olduğu borç yönünden borcun itfa edilmediğini, davanın reddini istemiştir.
2. Karşı ve birleşen 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dosyasında davalı vekili; davacının iddiasını hiçbir şekilde somutlaştırmadığını, muğlak ifadelerle dolu ve yer yer mahkemeyi yanıltacak mahiyetteki dava dilekçesinin gerek usul gerekse yasaya aykırı olduğunu, ayırca kabul anlamına gelmek üzere alacağın zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın tümden reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.09.2015 tarihli ve 2014/268 E., 2015/332 K. sayılı kararla; görev yönünden reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17.10.2018 tarihli ve 2016/4624 E., 2018/9572 K. sayılı ilamıyla; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı kararında hükmedilen tazminat tutarının, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. sayılı dosyasında borcun ödenmesi ile ifa edildiği ileri sürülerek, kesinleşen bir başka ilama ve o ilama dayanılarak aleyhte başlatılan kesinleşmiş ilamlı takiplere karşı menfi tespit davası açılamayacağı, karşı davada; davalı - karşı davacının ilamdan kaynaklanan Türk parası alacakları nedeniyle, karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihi itibariyle temerrüt faizini aşan Türk Lirası munzam zararının 71.404,75 TL; davalı karşı davacının ilamda lehine hükmedilen 187.489,00 USD tazminat alacağı nedeniyle, karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihi itibariyle temerrüt faizini aşan yabancı para munzam zararının 181.740,74 USD olduğu, birleşen davada; davacının (esas davada davalı-karşı davacının) talebi, 08.09.2014 tarihli karşı dava tarihinden birleşen dava (17.11.2016) tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan aşkın zararının hüküm altına alınması şeklinde olduğundan, birleşen dava ile karşı dava arasındaki dönemde oluşan Türk parası aşkın zararının 63.223,04 TL, davacının (esas davada davalı - karşı davacının) birleşen davadaki talebi, 08.09.2014 tarihli karşı dava tarihinden birleşen dava (17.11.2016) tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan aşkın zararının hüküm altına alınması şeklinde olduğundan, birleşen dava ile karşı dava arasındaki dönemde oluşan yabancı para aşkın zararının 7.161,46 USD olduğu tespitleri doğrultusunda asıl davanın reddine, karşı davanın taleple bağlılık ilkesi gereğince kabulüne; 5.000,00 TL'nin karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı - karşı davalıdan alınarak davalı - karşı davacıya verilmesine, birleşen İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dava yönünden; davanın kabulü ile; 5.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 17.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
2. Mahkemenin 02.01.2023 tarihli ek kararıyla; "asıl dava yönünden; davanın reddine, İstanbul 12. İcra Dairesinin 2011/21623 E. ve 2011/21624 E. sayılı takip dosyalarındaki alacak miktarı toplamı olan 508.861,37 TL'nin %20'si oranında 101.772,27 TL'nin İİK'nın 72/4 üncü maddesi uyarınca asıl dosya davacısından alınarak asıl dosya davalısına verilmesine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davacı, birleşen ve karşı davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak, ek karar ise her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davada davacı, karşı ve birleşen davada davalı vekili; ödemenin yapıldığını, borcun sona erdiğini, ödeme yoksa munzam zararın oluşmayacağını, davalı tarafından ilk açılan davanın şirkete karşı vekalet ücretine ilişkin olduğunu, sonraki davanın ise kendisine karşı şirketten tahsil edilemeyen vekalet ücret alacağına ilişkin munzam zarar (tazminat) davası olduğunu, adi kefaletteki gibi, asıl borcun ödenmesiyle borçlunun borcundan kurtulacağını, asıl borcun dava dışı Universal A.Ş. tarafından ödendiğini, bilirkişi raporuyla bu durumun kabul edildiğini, alacağın ayni maddi vakıadan kaynaklandığını, mükerrer tahsilat söz konusu olduğunu, karşı dava yönünden; davalı alacağını döviz cinsinden tahsil etmiş olduğundan munzam zarar isteyemeyeceğini, 2011/20729 ve 2013/1715 icra dosyalarında ödeme yapıldığını, avukatlığın yatırım aracı olmadığını, munzam zararın ispatlanamadığını, davalı tarafından dava dışı Universal Müzik aleyhine İst. 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/332 E., 2018/251 K. sayılı dosyasına konu munzam zarar davasının açıldığını ancak davanın 28.02.2018 tarihinde ispat edilemediğinden reddedildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Asıl davada davalı vekili ek karar temyizinde; somut olayda davacı yan her ne kadar menfi tespit davasını 508.861,37 TL üzerinden ikame etmişse de, dava tarihinde İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21623 E. sayılı dosyasındaki alacak miktarı 173.000,00 TL; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21624 E. sayılı dosyası ile takip edilen yabancı para alacağının dava tarihindeki kuru üzerinden Türk Lirası karşılığı 860.000,00 TL olmak üzere toplam 1.033.000,00 TL olduğunu, davacının, bu iki takipte hesaplanan 1.033.000,00 TL alacak tutarını teminat mektubu olarak icra veznesine yatırdığını, Mahkemeden aldığı tedbir kararı ile söz konusu alacağın müvekkilime ödenmesini engellediğini, takip konusu alacakların toplamı olan 1.033.000,00 TL'nin yüzde yirmisi olan 206.600,00 TL olması gerektiğini, İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28743 E. sayı ile başlattığı ve daha sonra 2011/21624 E. numarasını alan takip dosyasındaki yabancı para (USD) alacağı, 187.489 USD asıl alacak yapılan şikayet üzerine İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi 13.04.2016 gün ve 2015/669 E., 2016/352 K. sayılı bu kararı ile asıl alacağa takip tarihi olan 17.08.2009 tarihine kadar işlemiş faiz alacağı 49.006,00 USD; davada alınan bilirkişi raporuna göre, bu alacağa huzurdaki dava tarihine kadar işlemiş faiz alacağı 39.374,23 USD olmak üzere, dava tarihinde toplam 275.870 USD olduğunu, davacının menfi tespit davası sırasında İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21624 E. sayılı icra dosyasında yaptırdığı 08.07.2014 tarihli dosya hesabında, alacak, o tarihteki kur üzerinden hesaplanıp 850.159,11TL bulunduğunu, 275.870 USD' nın Türk Lirası karşılığı olarak 860.000,00 TL tutarında teminat mektubu verdiğini, müvekkili lehine hükmedilecek zararın (tazminatın), alınan kötüniyetle tedbirle kendisine ödenmesi engellenen takip konusu yabancı para alacağı olan 275.870 USD'nin hüküm tarihindeki kur karşılığı üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Asıl davada davacı vekili katılma yoluyla ek kararın temyizinde; icra takipleri devam ettiğinden tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada mükerrer ödeme sebebiyle menfi tespit; karşı ve birleşen davada ise temerrüt faiziyle karşılanmayan munzam zarar tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 E., 2022/401 K. sayılı kararı “... TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır... ” şeklindedir.
3. Değerlendirme
Asıl dava dosyasında davacı vekilinin temyiz dilekçesinin incelemesi yönünden yapılan değerlendirmede;
1. Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; dava dosyasında davacı Arif Hikmet A. tarafından, davalı Ü. Müzik Yapım Org. San ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan davada, azil sebebi ile oluşan vekalet ücret alacaklarının tahsili istemiyle 47.604 USD ile 44.887,20 TL talep edildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonrasında davanın kısmen kabulü ile 47.604 USD ve 30.930,60 TL için davanın kabulüne karar verildiği, dava dilekçesinde son ücret ödemesinden azil tarihine kadar olan 7 aylık 37.800 USD ile, sözleşmenin 4.16 ncı maddesi gereğince azil nedeni ile muaccel olan 140.814 USD'nin şimdilik 3.000 USD ile 44.887,20 TL talep edildiği, kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
2. Kesinleşen Mahkeme ilamına istinaden iki adet icra takibi başlatılmış olup; buna göre Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 2005/25998 E. sayılı dosyasında (İstanbul 24. İcra Müdürlüğü 2011/20729 E.) Arif Hikmet A. vekili tarafından, Ü. Müzik Yapım Org. San. Tic. A.Ş. aleyhine avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan 136.384 USD için takipte bulunulduğu, dosyanın infazen kapatılması sebebi ile hacizlerin fekkine karar verildiği, dosyada 07.05.2014 tarihli kapak hesabında 26.342.23 TL tahsil harcı, 22.568,50 TL icra vekalet ücreti ile alacağın TL karşılığı ve faizleri dahil 604.919,75 TL olarak hesaplanmış olduğu görülmüştür.
3. Diğer icra takibi olan İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyası incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından, dava dışı Universal Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş. aleyhine vekalet ücreti alacağının tahsili için ilamlı icra takibi yapıldığı, borcun ödenmesi nedeniyle dosyanın kapatıldığı görülmüştür.
4. Ancak icra takipleri başlatıldıktan sonra dava dışı Şirket tarafından ödemeler hemen yapılmayınca, davalı tarafından alacağın tahsili amacıyla şirket yöneticilerine karşı aynı hukuki sebebe dayanarak 6762 sayılı TTK 336/5 inci maddesinin 339 uncu maddesi göndermesi ile "Şirketin hali hazırdaki durumu hakkında, her ne şekilde olursa olsun, yanlış zehap uyandıracak desiseler kullanmak veya hakikate aykırı beyanda bulunmak suretiyle üçüncü şahısları aldatan idare meclisi azası sebebiyet verdiği zarardan şahsan mesul olur." gereği tazminat davası açılmıştır. Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı Arif Hikmet A. vekili tarafından davalılar Hasan Ferit G. ve eldeki davanın davacısı Songül A. aleyhine açılmış bulunan iş bu tazminat davasının kısmen kabulü ile 187.489 USD'nin 136.384 USD'sine 19.12.2003 tarihinden, 47.604 USD'sine 29.03.2004 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince bu yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduata devlet bankalarınca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte BK m. 83 gereğince fiili ödeme tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 60.151,08 TL'nin 44.374.86 TL'sine 29.03.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 356 USD ile 24.445,52 TL miktarındaki taleple ilgili davanın reddine karar vermiş, hüküm kesinleşmiştir.
5. Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E., 2009/269 K. sayılı kararı gereğince işbu dava konusu iki adet takip başlatılmıştır. Bu takiplerden ilki olan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28742 E. sayılı dosyasının incelenmesinden, Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E., 2009/269 K. sayılı ilamına dayalı olarak 60.151,08 TL asıl alacak 19.771,89 TL işlemiş faiz 21.485,00 TL yargılama vekalet ücreti 7.981,87 TL yargılama gideri ve 300,00 TL faiz olmak üzere toplam 109.639,84 TL için takip açılmış olduğu, daha sonra dosyanın 2011/21623 E., son olarak da 2018/42645 Esasına kaydedilmiş olduğu tespit edilmiştir.
6. Dava konusu takiplerden ikincisi olan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28743 E. sayılı takip dosyasında, takibin 187.489,00 USD asıl alacak ile 82.437,66 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 269.926,66 USD talep edilmiş olduğu, daha sonra dosyanın 2011/21624 Esasa kaydedildiği ve asıl davada davacı bu iki icra takibinden dolayı, dava dışı şirketin İstanbul 24. İcra Müdürlüğü 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarında ödeme yaptığından, aynı hukuki sebebe dayanarak iki kere ödeme yapılmasının sebepsiz zenginleşmeye neden olacağından bahisle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
7. Somut olayda Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. ve Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı dosyalarının kesinleştiği, kesinleşen ilamlar hakkında takip başlatıldığı, dava dosyalarının aynı hukuki sebebe yani haksız azil sebebiyle vekalet ücreti istemine ilişkin olduğu, ilk davanın alacak, ikinci davanın ise tazminat davası olup, taraflarının farklı olduğu, bu nedenle kesin hüküm oluşturmadığı anlaşılmıştır. Ne var ki, asıl davanın konusu olan icra takiplerinin dayanağı olan Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı dava dosyasının açılma sebebi, şirket tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle şirket yöneticilerine, kusurlu davranışları sebebiyle aynı zararın ödenmesine ilişkin tazminat istemine dayalıdır. İlgili dava dosyasının gerekçesinde şirket adresi taşınarak yenisinin bildirilmediği, çeklerin akıbetinin belli olmadığı, yayıncılık sözleşmesinin gereksiz yere feshedildiği ve feshin usule uygun yapılmadığı, alacakların alınmamasını sağladığı gerekçeleriyle şirket müdürünün zararı tazmin sorumluluğuna gidildiği görülmüştür. Bu nedenle sonraki davanın açılmasına sebebiyet veren ve geç ödeme yapan şirketin verdiği zarara, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla sebep olan şirket müdürünün katlanması gerekmektedir. Ancak her ne kadar kesinleşen iki ayrı ilam olsa da, aynı hukuki sebebe dayalı olarak iki defa ödeme yapılması sebepsiz zenginleşmeye neden olacaktır. O halde, Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/376 E. sayılı davanın açılmasına ve buna dayanarak başlatılan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28742 E. ve 2009/28743 E. sayılı takiplerinde, şirket tarafından aleyhine başlatılan icra takiplerinde yapılan ödemenin, ödeme tarihi itibariyle esas alınarak, sonraki açılan dava ve başlatılan dava konusu takiplerde (icra takibinde talep edilen kalemler dikkate alınarak) mahsup edilerek, kalan zarardan tahsilde tekerrür olmamak şartıyla asıl dava davacısının sorumlu olması gerekir.
8. Hal böyle olunca Mahkemece, dava dışı Şirketin aleyhine başlatılan takiplerde yaptığı ödemenin, işbu dava konusu takiplerde mahsup edilerek sebepsiz zenginleşmeye ve tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde hesaplanarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
9. Bozma nedenine göre, asıl davada davacı vekilinin sair temyiz itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Asıl davada davacı vekilinin ek karara yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesi yönünden yapılan değerlendirmede;
10. Dava konusu vekalet ücreti alacağı sebebiyle, dava dışı şirketin, aleyhine başlatılan takiplerde yaptığı ödemenin, işbu dava konusu takiplerde mahsup edilerek sebepsiz zenginleşmeye ve tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde hesaplanması yargılamayı gerektirdiğinden ve alacak likit olmadığından, icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin ek karara ilişkin temyiz itirazının kabulü gerekmiştir.
Asıl davada davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz dilekçesinin incelemesi yönünden yapılan değerlendirmede;
11. Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davalı vekilinin ek karara ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Karşı ve birleşen dava dosyalarında davalı vekilinin temyiz dilekçesi yönünden yapılan değerlendirmede;
12. Karşı ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada temerrüt faiziyle karşılanmayan munzam zararının karşı ve birleşen davaların açıldığı tarihler itibariyle tahsilini talep etmiştir.
13. İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014 /332 E. sayılı dosyasının; davalı Arif Hikmet A. tarafından Ü. Müzik Yapım Org. San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile tahsiline karar verilen alacağın uzun süreden sonra tahsil edilmiş olmasına dayalı olarak açılan munzam zarar davası olduğu, Mahkemece 03.05.2018 tarihinde USD cinsinden alacağın tahsil edilmesi sonrasında zararın oluştuğunun ispat edilememesine göre davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
14. Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen HGK kararına göre “...TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır... ” şeklinde belirtilmiştir.
15. Munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122 nci maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
16. Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194 üncü maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında alacaklının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (HGK 2021/11-938 E., 2022/401 K.)
17. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122 nci maddesine dayanılarak aşkın (munzam) zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.
18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; karşı ve birleşen davada davacı tarafından, ülkemizdeki belirli dönemlerdeki ekonomik koşullarda mevcut olumsuzluklardan hareketle, kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı gibi bu yönde ispata yeter herhangi bir delil de sunulmamıştır. Açılan davada sadece, ekonomik koşullardaki olumsuzluklardan hareketle davacının durumunda olan bir bireyin elindeki varlığını koruma amacıyla belirli yatırımlara yönlendireceğine dair faraziyeye dayalı olarak aşkın (munzam) zararın ortaya çıktığı ileri sürülmüştür.
19. Türk Borçlar Kanunu’nun 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194 üncü maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır.
20. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.
21. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez.
22. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen karar, davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerinde olmadığından, karşı ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının ve 02.01.2023 tarihli ek kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince asıl davada davacı, birleşen ve karşı davada davalı vekili yararına BOZULMASINA,
2. Asıl davada davacı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
3. Asıl davada ek karara ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı / karşı davacıdan alınıp, davacı / karşı davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden asıl davada davacıya iadesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden asıl davada davalıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Dr. Adem Aslan Battal Yılmaz Hikmet Kanık Muzaffer Gürkanlı
ÜLKENİN İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK OLUMSUZLUKLARDAN HAREKETLE İLERİ SÜRÜLEN SOYUT VE VARSAYIMA DAYALI ZARAR İDDİALARI HÜKME ESAS ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/3426
Karar No : 2024/566
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28.06.2022
EK KARAR TARİHİ : 02.01.2023
SAYISI : 2018/563 E., 2022/375 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit asıl, tazminat (munzam zarar) karşı ve birleşen davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın reddine, karşı ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup, ek karar ile de icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada davacı / birleşen ve karşı davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak, ek karar ise her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı / karşı davalı vekili Avukat M.N. ile davalı / karşı davacı vekili Avukat Y.G.'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili; davalının, vekalet ücreti alacağının tahsili için dava dışı "Universal Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş." aleyhine Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesine 2004/353 E. sayılı davayı açtığını, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, ilamın İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarıyla icraya konulduğunu, davalının bu dosyalarla takibe koyduğu alacağını tahsil edememesi üzerine; aralarında müvekkilinin de bulunduğu, şirket yöneticileri aleyhine Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesine 2006/376 E. sayılı davayı açtığını, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, toplam 187.489 USD ve 44.374,86 TL alacağın tahsiline ilişkin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı ilamın kesinleştiğini, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/353 E. sayılı ilamına dayanılarak; İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarıyla yapılan icra takiplerine konu borcun asıl borçlu şirket tarafından ödendiğini, borcun bu şekilde itfa edilmesi nedeniyle, davacı ve diğer borçlular aleyhine hükmolunan; Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı ilamının da gereğinin yapılmış olduğunu, davalının buna rağmen; müvekkili ve diğer borçlular hakkında icra takiplerine girişerek, aynı alacağı mükerrer olarak talep ettiğini, öncelikle; teminat karşılığında, icra veznesindeki paranın tedbiren davalı alacaklıya ödenmemesini, davacının İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21623 E. ve 2011/21624 E. sayılı dosyalarıyla mükerrer olarak yapılan icra takiplerinden dolayı borçlu olmadığının tespitini, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
2. Karşı davada davacı vekili; asıl dava konusu takiplerde temerrüt faiziyle karşılanmayan aşkın (munzam) zararının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TLsinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
3. Birleşen 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dosyasında davacı vekili; müvekkilinin ilk (karşı) dava tarihi olan 08.09.2014 tarihinden iş bu dava tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan munzam zararının fazlaya ilişkin haklar saklı kaydıyla 5.000,00 TL'sinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili; alacağın Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş ilamına dayandığını, davacının talebinin maddi anlamda kesinleşmiş hükme aykırı olduğunu, bu nedenle; HMK' nın 115/2 nci maddesi uyarınca; usûlden reddi gerektiğini, davacı hakkında kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak; iki ayrı ilamlı icra takibi yapıldığını, bu iki takipteki toplam borç miktarının dava tarihi itibariyle 1.020.000,00 TL' ye baliğ olduğunu, alacak miktarının belirli olmasına karşın; davacının HMK' nın 109/2 nci maddesine aykırı olarak; kısmi dava açtığını, davanın bu nedenle; mesmu olmadığını, dava dilekçesinin HMK'nın 119 uncu maddesinde öngörülen koşulları taşımadığını belirterek; usulî itirazlarda bulunmuş, esasa ilişkin olarak da; haksız azil sebebiyle muaccel olan vekalet ücretinin fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak bir kısmının dava edildiğini, ilk davadan sadır olan ilamın borçlusunun, aleyhinde başlatılan icra takiplerine ilişkin olarak; toplam 925.304,00 TL tutarında ödeme yaptığını, alacağın muaccel olduğu tarihten 11 yıl sonra, icra takiplerinin başlatıldığı tarihten 9 yıl sonra yapılan bu ödemenin içerisinde, temerrüt faizi, yargılama giderleri, vekalet ücreti ile icra faiz, masraf ve icra vekalet ücreti gibi, o borçlunun kendi kusurundan kaynaklanan ve şahsen mes'ul olduğu kalemler olduğu gibi, müvekkili ile hiçbir alakası olmayan yargı harcı, tahsil harcı gibi kamusal alacaklar da bulunduğunu, bu bakımdan davacının, tarafı dahi olmadığı bir ilamın borçlusunun kendi ilam borcu için yaptığı 925.304,00 TL ödemeyi borcun itfası olarak göstermesinin hukuka ve iyi niyete aykırı olduğunu, dava dışı şirketin vekalet akdinden kaynaklanan yükümlülüğünün ilamda hüküm altına alınan borçla sınırlı olmadığını, bunun haricinde, yargılamada toplam miktarı tespit edilen net ücretin, ilama konu olan kısmı dışındaki bölümünden sorumlu olduğu gibi; ücretin, bu net miktarının brütü üzerinden hesaplanacak stopajını da ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin, vekalet ücretinin ilamda hüküm altına alınan kısmı için İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2005/5049 E. sayılı (hali hazırda 2013/1715 E.) dosyası ile bir ilamlı takip, net ücretin, miktarı ilamda tespit edilen diğer bölümü için de; Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 2005/25598 E. sayılı (hali hazırda İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2011/20729 E.) dosyası ile ilamsız takip başlattığını, davalı borçlunun yönetim kurulu üyeleri ve huzurdaki davanın davacısı olan genel müdürünün, söz konusu bu takipleri semeresiz bırakmak maksadıyla kanuni iş merkezini bir günde terk edip, şirket mal varlığını da yasaya aykırı ve hileli işlemlerle kaçırarak borcu ödemediğini, hileli tasarrufların iptali için dava ikame edilmesi üzerine, başka çaresi kalmayan mütemerrüt borçlu şirketin, her iki icra dosyasındaki alacağı uzun yıllar sonra, 2014 yılı Mayıs ayında peyder pey ödediğini, müvekkilinin kesinleşen ilamla sabit olan net ücret alacağının temerrüt tarihinden tam 11 yıl sonra tahsil edilebildiğini, borçlu şirketin edimlerinden sadece birini 11 yıl gecikme ile ifa ettiğini, müvekkilinin vekalet akdinden kaynaklanan tüm alacağının ödenmediğini, ilamların ve yapılan icra takiplerinin farklı olduğunu, davacının sorumlu olduğu borç yönünden borcun itfa edilmediğini, davanın reddini istemiştir.
2. Karşı ve birleşen 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dosyasında davalı vekili; davacının iddiasını hiçbir şekilde somutlaştırmadığını, muğlak ifadelerle dolu ve yer yer mahkemeyi yanıltacak mahiyetteki dava dilekçesinin gerek usul gerekse yasaya aykırı olduğunu, ayırca kabul anlamına gelmek üzere alacağın zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın tümden reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.09.2015 tarihli ve 2014/268 E., 2015/332 K. sayılı kararla; görev yönünden reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17.10.2018 tarihli ve 2016/4624 E., 2018/9572 K. sayılı ilamıyla; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı kararında hükmedilen tazminat tutarının, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. sayılı dosyasında borcun ödenmesi ile ifa edildiği ileri sürülerek, kesinleşen bir başka ilama ve o ilama dayanılarak aleyhte başlatılan kesinleşmiş ilamlı takiplere karşı menfi tespit davası açılamayacağı, karşı davada; davalı - karşı davacının ilamdan kaynaklanan Türk parası alacakları nedeniyle, karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihi itibariyle temerrüt faizini aşan Türk Lirası munzam zararının 71.404,75 TL; davalı karşı davacının ilamda lehine hükmedilen 187.489,00 USD tazminat alacağı nedeniyle, karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihi itibariyle temerrüt faizini aşan yabancı para munzam zararının 181.740,74 USD olduğu, birleşen davada; davacının (esas davada davalı-karşı davacının) talebi, 08.09.2014 tarihli karşı dava tarihinden birleşen dava (17.11.2016) tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan aşkın zararının hüküm altına alınması şeklinde olduğundan, birleşen dava ile karşı dava arasındaki dönemde oluşan Türk parası aşkın zararının 63.223,04 TL, davacının (esas davada davalı - karşı davacının) birleşen davadaki talebi, 08.09.2014 tarihli karşı dava tarihinden birleşen dava (17.11.2016) tarihine kadarki dönemde oluşan ve temerrüt faiziyle karşılanamayan aşkın zararının hüküm altına alınması şeklinde olduğundan, birleşen dava ile karşı dava arasındaki dönemde oluşan yabancı para aşkın zararının 7.161,46 USD olduğu tespitleri doğrultusunda asıl davanın reddine, karşı davanın taleple bağlılık ilkesi gereğince kabulüne; 5.000,00 TL'nin karşı dava tarihi olan 08.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı - karşı davalıdan alınarak davalı - karşı davacıya verilmesine, birleşen İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/503 E. sayılı dava yönünden; davanın kabulü ile; 5.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 17.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
2. Mahkemenin 02.01.2023 tarihli ek kararıyla; "asıl dava yönünden; davanın reddine, İstanbul 12. İcra Dairesinin 2011/21623 E. ve 2011/21624 E. sayılı takip dosyalarındaki alacak miktarı toplamı olan 508.861,37 TL'nin %20'si oranında 101.772,27 TL'nin İİK'nın 72/4 üncü maddesi uyarınca asıl dosya davacısından alınarak asıl dosya davalısına verilmesine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davacı, birleşen ve karşı davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak, ek karar ise her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davada davacı, karşı ve birleşen davada davalı vekili; ödemenin yapıldığını, borcun sona erdiğini, ödeme yoksa munzam zararın oluşmayacağını, davalı tarafından ilk açılan davanın şirkete karşı vekalet ücretine ilişkin olduğunu, sonraki davanın ise kendisine karşı şirketten tahsil edilemeyen vekalet ücret alacağına ilişkin munzam zarar (tazminat) davası olduğunu, adi kefaletteki gibi, asıl borcun ödenmesiyle borçlunun borcundan kurtulacağını, asıl borcun dava dışı Universal A.Ş. tarafından ödendiğini, bilirkişi raporuyla bu durumun kabul edildiğini, alacağın ayni maddi vakıadan kaynaklandığını, mükerrer tahsilat söz konusu olduğunu, karşı dava yönünden; davalı alacağını döviz cinsinden tahsil etmiş olduğundan munzam zarar isteyemeyeceğini, 2011/20729 ve 2013/1715 icra dosyalarında ödeme yapıldığını, avukatlığın yatırım aracı olmadığını, munzam zararın ispatlanamadığını, davalı tarafından dava dışı Universal Müzik aleyhine İst. 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/332 E., 2018/251 K. sayılı dosyasına konu munzam zarar davasının açıldığını ancak davanın 28.02.2018 tarihinde ispat edilemediğinden reddedildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Asıl davada davalı vekili ek karar temyizinde; somut olayda davacı yan her ne kadar menfi tespit davasını 508.861,37 TL üzerinden ikame etmişse de, dava tarihinde İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21623 E. sayılı dosyasındaki alacak miktarı 173.000,00 TL; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21624 E. sayılı dosyası ile takip edilen yabancı para alacağının dava tarihindeki kuru üzerinden Türk Lirası karşılığı 860.000,00 TL olmak üzere toplam 1.033.000,00 TL olduğunu, davacının, bu iki takipte hesaplanan 1.033.000,00 TL alacak tutarını teminat mektubu olarak icra veznesine yatırdığını, Mahkemeden aldığı tedbir kararı ile söz konusu alacağın müvekkilime ödenmesini engellediğini, takip konusu alacakların toplamı olan 1.033.000,00 TL'nin yüzde yirmisi olan 206.600,00 TL olması gerektiğini, İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28743 E. sayı ile başlattığı ve daha sonra 2011/21624 E. numarasını alan takip dosyasındaki yabancı para (USD) alacağı, 187.489 USD asıl alacak yapılan şikayet üzerine İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi 13.04.2016 gün ve 2015/669 E., 2016/352 K. sayılı bu kararı ile asıl alacağa takip tarihi olan 17.08.2009 tarihine kadar işlemiş faiz alacağı 49.006,00 USD; davada alınan bilirkişi raporuna göre, bu alacağa huzurdaki dava tarihine kadar işlemiş faiz alacağı 39.374,23 USD olmak üzere, dava tarihinde toplam 275.870 USD olduğunu, davacının menfi tespit davası sırasında İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2011/21624 E. sayılı icra dosyasında yaptırdığı 08.07.2014 tarihli dosya hesabında, alacak, o tarihteki kur üzerinden hesaplanıp 850.159,11TL bulunduğunu, 275.870 USD' nın Türk Lirası karşılığı olarak 860.000,00 TL tutarında teminat mektubu verdiğini, müvekkili lehine hükmedilecek zararın (tazminatın), alınan kötüniyetle tedbirle kendisine ödenmesi engellenen takip konusu yabancı para alacağı olan 275.870 USD'nin hüküm tarihindeki kur karşılığı üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Asıl davada davacı vekili katılma yoluyla ek kararın temyizinde; icra takipleri devam ettiğinden tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada mükerrer ödeme sebebiyle menfi tespit; karşı ve birleşen davada ise temerrüt faiziyle karşılanmayan munzam zarar tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 E., 2022/401 K. sayılı kararı “... TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır... ” şeklindedir.
3. Değerlendirme
Asıl dava dosyasında davacı vekilinin temyiz dilekçesinin incelemesi yönünden yapılan değerlendirmede;
1. Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; dava dosyasında davacı Arif Hikmet A. tarafından, davalı Ü. Müzik Yapım Org. San ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan davada, azil sebebi ile oluşan vekalet ücret alacaklarının tahsili istemiyle 47.604 USD ile 44.887,20 TL talep edildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonrasında davanın kısmen kabulü ile 47.604 USD ve 30.930,60 TL için davanın kabulüne karar verildiği, dava dilekçesinde son ücret ödemesinden azil tarihine kadar olan 7 aylık 37.800 USD ile, sözleşmenin 4.16 ncı maddesi gereğince azil nedeni ile muaccel olan 140.814 USD'nin şimdilik 3.000 USD ile 44.887,20 TL talep edildiği, kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
2. Kesinleşen Mahkeme ilamına istinaden iki adet icra takibi başlatılmış olup; buna göre Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 2005/25998 E. sayılı dosyasında (İstanbul 24. İcra Müdürlüğü 2011/20729 E.) Arif Hikmet A. vekili tarafından, Ü. Müzik Yapım Org. San. Tic. A.Ş. aleyhine avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan 136.384 USD için takipte bulunulduğu, dosyanın infazen kapatılması sebebi ile hacizlerin fekkine karar verildiği, dosyada 07.05.2014 tarihli kapak hesabında 26.342.23 TL tahsil harcı, 22.568,50 TL icra vekalet ücreti ile alacağın TL karşılığı ve faizleri dahil 604.919,75 TL olarak hesaplanmış olduğu görülmüştür.
3. Diğer icra takibi olan İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyası incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından, dava dışı Universal Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş. aleyhine vekalet ücreti alacağının tahsili için ilamlı icra takibi yapıldığı, borcun ödenmesi nedeniyle dosyanın kapatıldığı görülmüştür.
4. Ancak icra takipleri başlatıldıktan sonra dava dışı Şirket tarafından ödemeler hemen yapılmayınca, davalı tarafından alacağın tahsili amacıyla şirket yöneticilerine karşı aynı hukuki sebebe dayanarak 6762 sayılı TTK 336/5 inci maddesinin 339 uncu maddesi göndermesi ile "Şirketin hali hazırdaki durumu hakkında, her ne şekilde olursa olsun, yanlış zehap uyandıracak desiseler kullanmak veya hakikate aykırı beyanda bulunmak suretiyle üçüncü şahısları aldatan idare meclisi azası sebebiyet verdiği zarardan şahsan mesul olur." gereği tazminat davası açılmıştır. Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. 2009/269 K. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı Arif Hikmet A. vekili tarafından davalılar Hasan Ferit G. ve eldeki davanın davacısı Songül A. aleyhine açılmış bulunan iş bu tazminat davasının kısmen kabulü ile 187.489 USD'nin 136.384 USD'sine 19.12.2003 tarihinden, 47.604 USD'sine 29.03.2004 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince bu yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduata devlet bankalarınca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte BK m. 83 gereğince fiili ödeme tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 60.151,08 TL'nin 44.374.86 TL'sine 29.03.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 356 USD ile 24.445,52 TL miktarındaki taleple ilgili davanın reddine karar vermiş, hüküm kesinleşmiştir.
5. Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E., 2009/269 K. sayılı kararı gereğince işbu dava konusu iki adet takip başlatılmıştır. Bu takiplerden ilki olan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28742 E. sayılı dosyasının incelenmesinden, Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E., 2009/269 K. sayılı ilamına dayalı olarak 60.151,08 TL asıl alacak 19.771,89 TL işlemiş faiz 21.485,00 TL yargılama vekalet ücreti 7.981,87 TL yargılama gideri ve 300,00 TL faiz olmak üzere toplam 109.639,84 TL için takip açılmış olduğu, daha sonra dosyanın 2011/21623 E., son olarak da 2018/42645 Esasına kaydedilmiş olduğu tespit edilmiştir.
6. Dava konusu takiplerden ikincisi olan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28743 E. sayılı takip dosyasında, takibin 187.489,00 USD asıl alacak ile 82.437,66 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 269.926,66 USD talep edilmiş olduğu, daha sonra dosyanın 2011/21624 Esasa kaydedildiği ve asıl davada davacı bu iki icra takibinden dolayı, dava dışı şirketin İstanbul 24. İcra Müdürlüğü 2011/20729 E. ve İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2013/1715 E. sayılı dosyalarında ödeme yaptığından, aynı hukuki sebebe dayanarak iki kere ödeme yapılmasının sebepsiz zenginleşmeye neden olacağından bahisle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
7. Somut olayda Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/353 E. ve Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı dosyalarının kesinleştiği, kesinleşen ilamlar hakkında takip başlatıldığı, dava dosyalarının aynı hukuki sebebe yani haksız azil sebebiyle vekalet ücreti istemine ilişkin olduğu, ilk davanın alacak, ikinci davanın ise tazminat davası olup, taraflarının farklı olduğu, bu nedenle kesin hüküm oluşturmadığı anlaşılmıştır. Ne var ki, asıl davanın konusu olan icra takiplerinin dayanağı olan Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/376 E. sayılı dava dosyasının açılma sebebi, şirket tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle şirket yöneticilerine, kusurlu davranışları sebebiyle aynı zararın ödenmesine ilişkin tazminat istemine dayalıdır. İlgili dava dosyasının gerekçesinde şirket adresi taşınarak yenisinin bildirilmediği, çeklerin akıbetinin belli olmadığı, yayıncılık sözleşmesinin gereksiz yere feshedildiği ve feshin usule uygun yapılmadığı, alacakların alınmamasını sağladığı gerekçeleriyle şirket müdürünün zararı tazmin sorumluluğuna gidildiği görülmüştür. Bu nedenle sonraki davanın açılmasına sebebiyet veren ve geç ödeme yapan şirketin verdiği zarara, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla sebep olan şirket müdürünün katlanması gerekmektedir. Ancak her ne kadar kesinleşen iki ayrı ilam olsa da, aynı hukuki sebebe dayalı olarak iki defa ödeme yapılması sebepsiz zenginleşmeye neden olacaktır. O halde, Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/376 E. sayılı davanın açılmasına ve buna dayanarak başlatılan İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/28742 E. ve 2009/28743 E. sayılı takiplerinde, şirket tarafından aleyhine başlatılan icra takiplerinde yapılan ödemenin, ödeme tarihi itibariyle esas alınarak, sonraki açılan dava ve başlatılan dava konusu takiplerde (icra takibinde talep edilen kalemler dikkate alınarak) mahsup edilerek, kalan zarardan tahsilde tekerrür olmamak şartıyla asıl dava davacısının sorumlu olması gerekir.
8. Hal böyle olunca Mahkemece, dava dışı Şirketin aleyhine başlatılan takiplerde yaptığı ödemenin, işbu dava konusu takiplerde mahsup edilerek sebepsiz zenginleşmeye ve tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde hesaplanarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
9. Bozma nedenine göre, asıl davada davacı vekilinin sair temyiz itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Asıl davada davacı vekilinin ek karara yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesi yönünden yapılan değerlendirmede;
10. Dava konusu vekalet ücreti alacağı sebebiyle, dava dışı şirketin, aleyhine başlatılan takiplerde yaptığı ödemenin, işbu dava konusu takiplerde mahsup edilerek sebepsiz zenginleşmeye ve tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde hesaplanması yargılamayı gerektirdiğinden ve alacak likit olmadığından, icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin ek karara ilişkin temyiz itirazının kabulü gerekmiştir.
Asıl davada davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz dilekçesinin incelemesi yönünden yapılan değerlendirmede;
11. Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davalı vekilinin ek karara ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Karşı ve birleşen dava dosyalarında davalı vekilinin temyiz dilekçesi yönünden yapılan değerlendirmede;
12. Karşı ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada temerrüt faiziyle karşılanmayan munzam zararının karşı ve birleşen davaların açıldığı tarihler itibariyle tahsilini talep etmiştir.
13. İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014 /332 E. sayılı dosyasının; davalı Arif Hikmet A. tarafından Ü. Müzik Yapım Org. San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile tahsiline karar verilen alacağın uzun süreden sonra tahsil edilmiş olmasına dayalı olarak açılan munzam zarar davası olduğu, Mahkemece 03.05.2018 tarihinde USD cinsinden alacağın tahsil edilmesi sonrasında zararın oluştuğunun ispat edilememesine göre davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
14. Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen HGK kararına göre “...TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır... ” şeklinde belirtilmiştir.
15. Munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122 nci maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
16. Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194 üncü maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında alacaklının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (HGK 2021/11-938 E., 2022/401 K.)
17. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122 nci maddesine dayanılarak aşkın (munzam) zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.
18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; karşı ve birleşen davada davacı tarafından, ülkemizdeki belirli dönemlerdeki ekonomik koşullarda mevcut olumsuzluklardan hareketle, kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı gibi bu yönde ispata yeter herhangi bir delil de sunulmamıştır. Açılan davada sadece, ekonomik koşullardaki olumsuzluklardan hareketle davacının durumunda olan bir bireyin elindeki varlığını koruma amacıyla belirli yatırımlara yönlendireceğine dair faraziyeye dayalı olarak aşkın (munzam) zararın ortaya çıktığı ileri sürülmüştür.
19. Türk Borçlar Kanunu’nun 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194 üncü maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır.
20. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.
21. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez.
22. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen karar, davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerinde olmadığından, karşı ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının ve 02.01.2023 tarihli ek kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince asıl davada davacı, birleşen ve karşı davada davalı vekili yararına BOZULMASINA,
2. Asıl davada davacı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
3. Asıl davada ek karara ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı / karşı davacıdan alınıp, davacı / karşı davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden asıl davada davacıya iadesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden asıl davada davalıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Dr. Adem Aslan Battal Yılmaz Hikmet Kanık Muzaffer Gürkanlı