VEKİLLE BORCA İTİRAZ EDİLMİŞ İSE İTİRAZIN İPTALİ DAVASI İÇİN VEKİLE TEBLİGAT YAPILMASI GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/36321
KARAR NO : 2018/2344
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2015
NUMARASI : 2014/159 - 2015/252
DAVACI : İ.Y. vekili avukat S..B.
DAVALI : İ.K. vekili avukat B.Z.A.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü'nün 2011/2..3 Esas sayılı iken yenilenmekle 2013/1.8.7 Esas sayılı icra takip dosyasına ilişkin olarak; 17.000,00-TL asıl alacağın takip tarihi olan 01/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini teminen davalı-borçlu İsa K.'un borca itirazının iptaline takibin devamına, faiz yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, 3.400,00-TL icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda; davalı vekili aracılığıyla Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2..3 Esas ve yenileme ile 2013/1.8.7 esas sayılı dosyasında gönderilen Ödeme emrine karşı süresi içerisinde borca itiraz ettiğinden ve vekile ait vekaletname takip dosyası içinde bulunduğundan, itirazın iptali davasında, ekinde dava dilekçesi bulunan ve üzerinde duruşma gününün yazılı olduğu tebligatın vekile yapılması gerekirken asile yapılması doğru değildir.
Davalı şirkete (asile) yapılan tebligat, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince usulsüz olup söz konusu tebligata dayanılarak taraf teşkili sağlandığından söz edilemez. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmüne göre hakim davanın taraflarını dinlemeden, onları İddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm veremez. Mahkemece, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek karar verilmesi doğru değildir
2- Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.Arslan A.F.Ayaz Ö.Kerkez
(Muhalif) (Muhalif)
M U H A L E F E T Ş E R H İ
Toplanan delillere, oluşan duruma, delillerin takdir ve değerlendirilmesi dosya kapsamına uygun düştüğünden usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASI görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun hükmün bozulması yünündeki görüşlerine katılamıyoruz.
ÜYE ÜYE
Hamit DÜNDAR Adviye Füsun AYAZ
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/708
KARAR NO : 2018/725
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/05/2016
NUMARASI : 2015/192 - 2016/209
DAVACI : D.B. vekili avukat S.Ö.
DAVALI : E.D.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalıdan alacaklı olduğunu gösteren belgeye istinaden başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının Ceyhan İcra Müdürlüğü'nün 2015/2..7 Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, dava değeri 10.882,10 TL’nin % 20 oranında 2.176,42 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı, davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibin itiraz üzerine durması sonucu itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı asile usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen duruşmalara katılmamış, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davaya konu icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrinin davalı-borçlu asile 13.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 20.04.2015 tarihinde ise davalı borçlu vekili tarafından borca itiraz edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi ile tenzip zaptı ve duruşma gün ve saatini bildirir tebligat davalı asile yapılmıştır. Tebligat Kanunu'nun 11. maddesine göre vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Duruşma gün ve saatini bildirir tebligatın da vekile tebliği gerekir. Davalı asile tebligat yapılması taraf teşkilinin sağlandığı sonucunu doğurmaz. Bu durumda mahkemece, davalı vekiline duruşma gününü bildirir tebligat yapıldıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.F.Ayaz B.Yılmaz Ö.Kerkez
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2731
KARAR NO : 2017/8956
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2015
NUMARASI : 2014/441 - 2015/221
DAVACI : A.B. vekili avukat G.K.
DAVALI : S. Pazarlama Dayanıklı Tük. Tic. A.Ş. vekili avukat A.H.Y.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dava; itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile davalının Mersin 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/7695 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile itiraz edilen asıl alacak üzerinden hesaplanan % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda; Borçlu, vekili aracılığıyla Mersin 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/7..5 esas sayılı dosyasında gönderilen Ödeme emrine karşı süresi içerisinde borca itiraz ettiğinden ve vekile ait vekaletname takip dosyası içinde bulunduğundan, itirazın iptali davasında, ekinde dava dilekçesi bulunan ve üzerinde duruşma gününün yazılı olduğu tebligatın vekile yapılması gerekirken asile yapılması doğru değildir.
Davalı şirkete (asile) yapılan tebligat, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince usulsüz olup söz konusu tebligata dayanılarak taraf teşkili sağlandığından söz edilemez. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmüne göre hakim davanın taraflarını dinlemeden, onları İddia ve savunmalarını bildinneleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm veremez. Mahkemece dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı şirket vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.Çolak Ş.Bozer A.F.Ayaz
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/19-1679
KARAR NO : 2015/1014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2013
NUMARASI : 2012/328 - 2013/69
DAVACI : C. A.Ş. vekili Av. H.F.
DAVALI : D.K. vekili Av. A.K.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.07.2011 gün ve 2010/565 Esas, 2011/405 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.04.2012 gün ve 2011/15487 Esas, 2012/5927 Karar sayılı ilamı ile;
(... Dava, kredi kartından kaynaklanan borcun tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.
Davalı duruşmalara katılmamış, cevap da vermemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; davalının kredi kartını kullandığı ve borcunu ödemediği, alacağın likit olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile takibin 8.252.55 TL. üzerinden devamına, asıl alacak 7.526.14 TL.’ye takip tarihinden itibaren %43.92 temerrüt faizi, %5 BSMV uygulanmasına, fazla talebin reddine, %40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Dava, itirazın iptali davası olup, kısmen kabul edildiğine göre, reddedilen kısım üzerinden vekille temsil edilen davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yönün gözetilmemesi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kredi kartı borcunun tahsiline yönelik takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme uyarınca davalıya teslim edilen kredi kartının kullanımı nedeniyle oluşan hesap özeti borcunun ödenmemesi üzerine, alacağın tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının vaki itirazının iptali ile takibin devamını ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir
Davalı, yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamış, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalının aldığı kredi kartını kullandığı, ödemelerini aksatarak davacı bankaya borçlu olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu gerkçesiyle davalının İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/6..1 E. sayılı takibine yönelik itirazının kısmen iptali ile takibin 8.252,55 TL üzerinden devamına, asıl alacak 7.526,14 TL'ye takip tarihinden itibaren %43.92 temerrüt faizi, %5 gider vergisi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %40 icra inkar tazminatı olan 3.301,02 TL'nin davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, dava dilekçesinin asillere tebliğ edileceği, tarafların daha önceki dayanak dosyada yer alan vekaletnamelerinin açılan yeni davada mahkemeyi bağlamayacağından usulüne uygun olarak davalı asile tebligatın yapılıp davanın sonuçlandırıldığı, bu aşamaya kadar vekaleti olmayan vekil lehine temyiz aşamasında sunulan vekaletname uyarınca reddolunan kısım üzerinden vekalet ücreti tayininin yerinde olmayacağı, kaldı ki bozma sonrası davalı vekiline çıkarılan tebligata rağmen vekilinin yargılamaya katılmadığından bahisle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra dosyasında yer alan vekaletnamenin somut olayda Mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, vekalet ücreti kavramına ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda görülmüştür.
Bilindiği üzere vekalet ücreti yargılama giderlerindendir.
Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir vekil (avukat) ile takip etmiş ise mahkemece, yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin de diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi resen hükme bağlanması gerekir. Bunun için istekte bulunulması gerekmez (1086 sayılı HUMK m. 417, 6100 sayılı HMK m. 326).
Davada haklı çıkan taraf yararına yargılama gideri olarak vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, vekilinin duruşmalara girmiş olması şart değildir. Yargılama gideri olarak haklı çıkan taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmesi, diğer tarafın, onu vekil tutmak zorunda bırakmış olması olgusundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, vekilin yargılama ile ilgili olarak, yazılı ya da sözlü (duruşmada), hukuki yardımda bulunması halinde vekalet ücreti takdir edilmelidir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.1984 gün ve 1984/392 E. 1984/715 K. sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.
Eldeki davada, dava dilekçesi davalı asile usulüne uygun olarak tebliğ olunmuş ancak davalı taraf yargılamaya bizzat katılmadığı gibi vekili vasıtasıyla da duruşmaları takip etmemiş, bir vekaletname ibraz edilmemiş; bir avukattan yargılama ile ilgili olarak, yazılı ya da sözlü hukuki yardım alınmamıştır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesini gerektiren bir yönün bulunmadığı anlaşılmış olduğundan, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (422,40 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 11.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/23538
KARAR NO : 2018/1023
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2014
NUMARASI : 2012/561 - 2014/821
DAVACI : H.A. ADINA AVUKAT Ö.T.
DAVALILAR : 1- İ. SU VE KANALİZASYON İDARESİ ADINA AVUKAT M. S.
2- Y.İ. TEMİZLİK ARAÇ KİRALAMA VERİ GİRİŞ HİZ.SAN. VE TİC.LTD.ŞTİ.
3- A. BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ YAZ.DON.İŞL.SAN. VE TİC.A.Ş.
4- T. ELEKTRİK TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.
DAVA : Taraflar arasındaki kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi ve T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatınca istenilmiş davalılardan T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatı tarafından duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04/04/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiş, duruşma günü davalılardan İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi adına avukat H.A. ile, karşı taraf adına avukat Ü.K.K. gelmiştir. Duruşmada hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten sonra, dosya incelenmiş ve Dairemizin 2015/15838 E. 2017/5826 K.gereğince eksikliklerin giderilmesi için dosya geri çevrilmiştir.
İşlem tamamlandıktan sonra Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendi, dosya incelendi , gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin asıl işveren İSKİ nezdinde diğer davalıların taşeron olarak faaliyet gösterdiği işyerinde 15.03.1997 tarihinde sayaç okuma personeli olarak İşe başladığını, iş akdinin haksız olarak 11.08.2012 tarihinde feshedildiğini, 2008 Ekim ayı ücretinin 740,00.-TL eksik ödendiğini, 2009 yılı ücretinden de 1.040,00,-TL kesinti yapıldığını, en son aylık net 1.310,00.-TL ücret aldığını, işyerinde normal çalışma saatlerinin 08:00 - 18:00 arasında olmasına rağmen bu saatlerin çok üzerinde hava kararana kadar, yaz aylarında da akşam 21:00’e kadar çalıştığını, dini bayramların 3. ve 4. günleri ve milli bayramlarda çalıştığını, ayda 2 defa Pazar günleri de çalıştığını, İSKİ’nin asıl işveren diğer davalı alt işverenlerin ise aynı ortaklar grubuna bağlı aralarında organik bağ bulunan Şirketler olduğunu iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi vekili; öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, zira asıl işveren değil ihale makamı olduklarını, davalılar ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğunu, işin tamamının davalılar tarafından üstlenildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı T. Elektrik Ltd. Şti. vekili; davacının müvekkillerine ait işyerlerinde 29.12.2010 - 31.03.2011, 01.04.2011 - 14.06.2011, 01.08.2011- 31.08.2011 tarihleri arasında sayaç okuma personeli olarak çalıştığını, bu tarihlerden önceki çalışmalarından müvekkillerinin sorumlu olmadığını, iş akdinin işlerini eksik yapması ve başka bir işyerinde de çalışması sebebiyle haklı sebeple sonlandırıldığını, ücretlerinin eksiksiz olarak banka yoluyla ödendiğini; işyerinde hafta tatili ve genel tatil çalışması olmadığını, yıllık izin ücreti ve kıdem tazminatı alacakları da bulunmadığını, aralarındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması sebebiyle ihbar tazminatına da hak kazanmayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Y. İnşaat Ltd. Şti. cevap vermemiştir
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının iş akdinin haklı veya geçerli nedenle feshinin ispat külfetinin işverende olduğu, davalıların ispat külfetini yerine getirmediği, davalı İSKİ ile diğer davalılar arasında asıl iş veren alt iş veren ilişkisi olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi ile T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatları temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden sözedilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Tebligat Yasasının 10 uncu maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.
Tebligat Kanununun 12 nci ve 13 üncü maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (Dairemizin 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nedeniyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.
Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20 nci veya 21 inci maddesine göre yapılacaktır. 21 inci maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20 nci maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 21 inci maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21 inci maddesi uyarınca yapılmalıdır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Yine 36 ncı maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.
Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yattırılmamış ise, dava hakkında 1086 sayılı Yasanın 409 uncu maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davalılardan T. Elektrik Ltd. Şti. yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiştir. Ancak Mahkemece yargılama safhasında gerekçeli karar dahil tebligatlar vekile değil Şirkete yapılmıştır. Her ne kadar 2 nolu celsede bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi elden Şirket vekiline tebliğ edilmiş ise de hükme esas alınan ek raporun da bu vekile tebliğ edilmediği görülmüştür. Açıklanan nedenlerle tebligatların bu şekilde yapılması usule aykırıdır.
Ayrıca Mahkeme karar gerekçesinde sadece davalıların ispat külfetini yerine getirmediği açıklanarak kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar verilmiş ise de; kararın gerekçesinde maddi olayın saptanmadığı, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmediği görülmekle HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığı anlaşılan kararın bu yönüyle de bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 23.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. ÇAMUR F. ERNALBANT S. TÜRE N. ŞENGÜN B. KAR
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/27238
KARAR NO : 2017/28403
Y A R G I T A Y İ L A M I
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından duruşma talep edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi H. Gülsoy tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 15.01.2007 tarihinden beri fiilen temizlik elemanı olarak çalıştığı ve asgari ücret aldığını, davalı Hastane nezdinde temizlik işleri taşeronlara yaptırıldığından bir çok işveren değişikliği yapıldığını, her ayın 5'inde ödenmesi gereken ücretin hep gecikmeli ödendiğini, fazla çalışma ve tatil alacaklarının ödenmediğinden iş akdini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile, yıllık izin fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti:
Davalı Sağlık Bakanlığı vekili; cevap vermemiştir.
Davalı A. Grup vekili; davacının belirli süreli sözleşeme ile çalıştığını, önceki dönemden sorumlu tutulamayacaklarını, davacının haftada 6 gün çalıştığını, asgari geçim indirimi, ödendiğini, ulusal bayram ve genel tatil çalışmasının bulunmadığını, ücretlerin hakedişler glince hemen ödendiğini, alacakların zamanaşımına uğradığı, asıl işveren sıfatıyla sorumluluğun davalı idareye ait olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshetttiği, yıllık izin ve fazla çalışma ücretinin bulunduğu gerekçesiyle kıdem, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacakalrının kabulüne diğer taleplerin reddine karar vermiştir.
Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden sözedilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanun'un uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Tebligat Yasasının 10. maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.
Tebligat Kanunu'nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (9. HD. 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nedeniyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.
Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20. veya 21. maddesine göre yapılacaktır. 21. maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20. maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca yapılmalıdır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29. maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35. maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Yine 36. maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.
Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yatırılmamış ise, dava hakkında mülga 1086 sayılı Yasanın 409. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece yargılamada tebligatlar Sağlık Bakanlığı yerine tüzel kişiliği olmayan Ş...i Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne yapılmış, adıgeçen Bakanlık bu sürece katılamamıştır. Bu nedenle usulsüz tebligat nedeniyle taraf teşkili sağlanmadan verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
S. GÖKTAŞ B.AZİZAĞAOĞLU H. AYDINLI A. S. ULAŞ Ş. KIRMAZ
BİLGİ : “İcra takibine vekille itiraz edildiğinde alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerekir” şeklindeki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 03 Haziran 2022 tarihli kararı için bkz.
VEKİLLE BORCA İTİRAZ EDİLMİŞ İSE İTİRAZIN İPTALİ DAVASI İÇİN VEKİLE TEBLİGAT YAPILMASI GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/36321
KARAR NO : 2018/2344
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2015
NUMARASI : 2014/159 - 2015/252
DAVACI : İ.Y. vekili avukat S..B.
DAVALI : İ.K. vekili avukat B.Z.A.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü'nün 2011/2..3 Esas sayılı iken yenilenmekle 2013/1.8.7 Esas sayılı icra takip dosyasına ilişkin olarak; 17.000,00-TL asıl alacağın takip tarihi olan 01/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini teminen davalı-borçlu İsa K.'un borca itirazının iptaline takibin devamına, faiz yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, 3.400,00-TL icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda; davalı vekili aracılığıyla Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2..3 Esas ve yenileme ile 2013/1.8.7 esas sayılı dosyasında gönderilen Ödeme emrine karşı süresi içerisinde borca itiraz ettiğinden ve vekile ait vekaletname takip dosyası içinde bulunduğundan, itirazın iptali davasında, ekinde dava dilekçesi bulunan ve üzerinde duruşma gününün yazılı olduğu tebligatın vekile yapılması gerekirken asile yapılması doğru değildir.
Davalı şirkete (asile) yapılan tebligat, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince usulsüz olup söz konusu tebligata dayanılarak taraf teşkili sağlandığından söz edilemez. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmüne göre hakim davanın taraflarını dinlemeden, onları İddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm veremez. Mahkemece, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek karar verilmesi doğru değildir
2- Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.Arslan A.F.Ayaz Ö.Kerkez
(Muhalif) (Muhalif)
M U H A L E F E T Ş E R H İ
Toplanan delillere, oluşan duruma, delillerin takdir ve değerlendirilmesi dosya kapsamına uygun düştüğünden usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASI görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun hükmün bozulması yünündeki görüşlerine katılamıyoruz.
ÜYE ÜYE
Hamit DÜNDAR Adviye Füsun AYAZ
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/708
KARAR NO : 2018/725
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/05/2016
NUMARASI : 2015/192 - 2016/209
DAVACI : D.B. vekili avukat S.Ö.
DAVALI : E.D.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalıdan alacaklı olduğunu gösteren belgeye istinaden başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının Ceyhan İcra Müdürlüğü'nün 2015/2..7 Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, dava değeri 10.882,10 TL’nin % 20 oranında 2.176,42 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı, davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibin itiraz üzerine durması sonucu itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı asile usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen duruşmalara katılmamış, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davaya konu icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrinin davalı-borçlu asile 13.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 20.04.2015 tarihinde ise davalı borçlu vekili tarafından borca itiraz edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi ile tenzip zaptı ve duruşma gün ve saatini bildirir tebligat davalı asile yapılmıştır. Tebligat Kanunu'nun 11. maddesine göre vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Duruşma gün ve saatini bildirir tebligatın da vekile tebliği gerekir. Davalı asile tebligat yapılması taraf teşkilinin sağlandığı sonucunu doğurmaz. Bu durumda mahkemece, davalı vekiline duruşma gününü bildirir tebligat yapıldıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.F.Ayaz B.Yılmaz Ö.Kerkez
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2731
KARAR NO : 2017/8956
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2015
NUMARASI : 2014/441 - 2015/221
DAVACI : A.B. vekili avukat G.K.
DAVALI : S. Pazarlama Dayanıklı Tük. Tic. A.Ş. vekili avukat A.H.Y.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dava; itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile davalının Mersin 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/7695 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile itiraz edilen asıl alacak üzerinden hesaplanan % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda; Borçlu, vekili aracılığıyla Mersin 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/7..5 esas sayılı dosyasında gönderilen Ödeme emrine karşı süresi içerisinde borca itiraz ettiğinden ve vekile ait vekaletname takip dosyası içinde bulunduğundan, itirazın iptali davasında, ekinde dava dilekçesi bulunan ve üzerinde duruşma gününün yazılı olduğu tebligatın vekile yapılması gerekirken asile yapılması doğru değildir.
Davalı şirkete (asile) yapılan tebligat, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince usulsüz olup söz konusu tebligata dayanılarak taraf teşkili sağlandığından söz edilemez. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmüne göre hakim davanın taraflarını dinlemeden, onları İddia ve savunmalarını bildinneleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm veremez. Mahkemece dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı şirket vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
A.S.Erkuş H.Dündar A.Çolak Ş.Bozer A.F.Ayaz
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/19-1679
KARAR NO : 2015/1014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2013
NUMARASI : 2012/328 - 2013/69
DAVACI : C. A.Ş. vekili Av. H.F.
DAVALI : D.K. vekili Av. A.K.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.07.2011 gün ve 2010/565 Esas, 2011/405 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.04.2012 gün ve 2011/15487 Esas, 2012/5927 Karar sayılı ilamı ile;
(... Dava, kredi kartından kaynaklanan borcun tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.
Davalı duruşmalara katılmamış, cevap da vermemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; davalının kredi kartını kullandığı ve borcunu ödemediği, alacağın likit olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile takibin 8.252.55 TL. üzerinden devamına, asıl alacak 7.526.14 TL.’ye takip tarihinden itibaren %43.92 temerrüt faizi, %5 BSMV uygulanmasına, fazla talebin reddine, %40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Dava, itirazın iptali davası olup, kısmen kabul edildiğine göre, reddedilen kısım üzerinden vekille temsil edilen davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yönün gözetilmemesi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kredi kartı borcunun tahsiline yönelik takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme uyarınca davalıya teslim edilen kredi kartının kullanımı nedeniyle oluşan hesap özeti borcunun ödenmemesi üzerine, alacağın tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının vaki itirazının iptali ile takibin devamını ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir
Davalı, yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamış, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalının aldığı kredi kartını kullandığı, ödemelerini aksatarak davacı bankaya borçlu olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu gerkçesiyle davalının İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2010/6..1 E. sayılı takibine yönelik itirazının kısmen iptali ile takibin 8.252,55 TL üzerinden devamına, asıl alacak 7.526,14 TL'ye takip tarihinden itibaren %43.92 temerrüt faizi, %5 gider vergisi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %40 icra inkar tazminatı olan 3.301,02 TL'nin davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, dava dilekçesinin asillere tebliğ edileceği, tarafların daha önceki dayanak dosyada yer alan vekaletnamelerinin açılan yeni davada mahkemeyi bağlamayacağından usulüne uygun olarak davalı asile tebligatın yapılıp davanın sonuçlandırıldığı, bu aşamaya kadar vekaleti olmayan vekil lehine temyiz aşamasında sunulan vekaletname uyarınca reddolunan kısım üzerinden vekalet ücreti tayininin yerinde olmayacağı, kaldı ki bozma sonrası davalı vekiline çıkarılan tebligata rağmen vekilinin yargılamaya katılmadığından bahisle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra dosyasında yer alan vekaletnamenin somut olayda Mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, vekalet ücreti kavramına ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda görülmüştür.
Bilindiği üzere vekalet ücreti yargılama giderlerindendir.
Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir vekil (avukat) ile takip etmiş ise mahkemece, yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin de diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi resen hükme bağlanması gerekir. Bunun için istekte bulunulması gerekmez (1086 sayılı HUMK m. 417, 6100 sayılı HMK m. 326).
Davada haklı çıkan taraf yararına yargılama gideri olarak vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, vekilinin duruşmalara girmiş olması şart değildir. Yargılama gideri olarak haklı çıkan taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmesi, diğer tarafın, onu vekil tutmak zorunda bırakmış olması olgusundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, vekilin yargılama ile ilgili olarak, yazılı ya da sözlü (duruşmada), hukuki yardımda bulunması halinde vekalet ücreti takdir edilmelidir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.1984 gün ve 1984/392 E. 1984/715 K. sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.
Eldeki davada, dava dilekçesi davalı asile usulüne uygun olarak tebliğ olunmuş ancak davalı taraf yargılamaya bizzat katılmadığı gibi vekili vasıtasıyla da duruşmaları takip etmemiş, bir vekaletname ibraz edilmemiş; bir avukattan yargılama ile ilgili olarak, yazılı ya da sözlü hukuki yardım alınmamıştır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesini gerektiren bir yönün bulunmadığı anlaşılmış olduğundan, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (422,40 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 11.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/23538
KARAR NO : 2018/1023
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2014
NUMARASI : 2012/561 - 2014/821
DAVACI : H.A. ADINA AVUKAT Ö.T.
DAVALILAR : 1- İ. SU VE KANALİZASYON İDARESİ ADINA AVUKAT M. S.
2- Y.İ. TEMİZLİK ARAÇ KİRALAMA VERİ GİRİŞ HİZ.SAN. VE TİC.LTD.ŞTİ.
3- A. BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ YAZ.DON.İŞL.SAN. VE TİC.A.Ş.
4- T. ELEKTRİK TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.
DAVA : Taraflar arasındaki kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi ve T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatınca istenilmiş davalılardan T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatı tarafından duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04/04/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiş, duruşma günü davalılardan İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi adına avukat H.A. ile, karşı taraf adına avukat Ü.K.K. gelmiştir. Duruşmada hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten sonra, dosya incelenmiş ve Dairemizin 2015/15838 E. 2017/5826 K.gereğince eksikliklerin giderilmesi için dosya geri çevrilmiştir.
İşlem tamamlandıktan sonra Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendi, dosya incelendi , gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin asıl işveren İSKİ nezdinde diğer davalıların taşeron olarak faaliyet gösterdiği işyerinde 15.03.1997 tarihinde sayaç okuma personeli olarak İşe başladığını, iş akdinin haksız olarak 11.08.2012 tarihinde feshedildiğini, 2008 Ekim ayı ücretinin 740,00.-TL eksik ödendiğini, 2009 yılı ücretinden de 1.040,00,-TL kesinti yapıldığını, en son aylık net 1.310,00.-TL ücret aldığını, işyerinde normal çalışma saatlerinin 08:00 - 18:00 arasında olmasına rağmen bu saatlerin çok üzerinde hava kararana kadar, yaz aylarında da akşam 21:00’e kadar çalıştığını, dini bayramların 3. ve 4. günleri ve milli bayramlarda çalıştığını, ayda 2 defa Pazar günleri de çalıştığını, İSKİ’nin asıl işveren diğer davalı alt işverenlerin ise aynı ortaklar grubuna bağlı aralarında organik bağ bulunan Şirketler olduğunu iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi vekili; öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, zira asıl işveren değil ihale makamı olduklarını, davalılar ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğunu, işin tamamının davalılar tarafından üstlenildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı T. Elektrik Ltd. Şti. vekili; davacının müvekkillerine ait işyerlerinde 29.12.2010 - 31.03.2011, 01.04.2011 - 14.06.2011, 01.08.2011- 31.08.2011 tarihleri arasında sayaç okuma personeli olarak çalıştığını, bu tarihlerden önceki çalışmalarından müvekkillerinin sorumlu olmadığını, iş akdinin işlerini eksik yapması ve başka bir işyerinde de çalışması sebebiyle haklı sebeple sonlandırıldığını, ücretlerinin eksiksiz olarak banka yoluyla ödendiğini; işyerinde hafta tatili ve genel tatil çalışması olmadığını, yıllık izin ücreti ve kıdem tazminatı alacakları da bulunmadığını, aralarındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması sebebiyle ihbar tazminatına da hak kazanmayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Y. İnşaat Ltd. Şti. cevap vermemiştir
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının iş akdinin haklı veya geçerli nedenle feshinin ispat külfetinin işverende olduğu, davalıların ispat külfetini yerine getirmediği, davalı İSKİ ile diğer davalılar arasında asıl iş veren alt iş veren ilişkisi olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı İ. Su ve Kanalizasyon İdaresi ile T. Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. avukatları temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden sözedilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Tebligat Yasasının 10 uncu maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.
Tebligat Kanununun 12 nci ve 13 üncü maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (Dairemizin 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nedeniyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.
Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20 nci veya 21 inci maddesine göre yapılacaktır. 21 inci maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20 nci maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 21 inci maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21 inci maddesi uyarınca yapılmalıdır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Yine 36 ncı maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.
Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yattırılmamış ise, dava hakkında 1086 sayılı Yasanın 409 uncu maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davalılardan T. Elektrik Ltd. Şti. yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiştir. Ancak Mahkemece yargılama safhasında gerekçeli karar dahil tebligatlar vekile değil Şirkete yapılmıştır. Her ne kadar 2 nolu celsede bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi elden Şirket vekiline tebliğ edilmiş ise de hükme esas alınan ek raporun da bu vekile tebliğ edilmediği görülmüştür. Açıklanan nedenlerle tebligatların bu şekilde yapılması usule aykırıdır.
Ayrıca Mahkeme karar gerekçesinde sadece davalıların ispat külfetini yerine getirmediği açıklanarak kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar verilmiş ise de; kararın gerekçesinde maddi olayın saptanmadığı, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmediği görülmekle HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığı anlaşılan kararın bu yönüyle de bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 23.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. ÇAMUR F. ERNALBANT S. TÜRE N. ŞENGÜN B. KAR
AKSİ YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/27238
KARAR NO : 2017/28403
Y A R G I T A Y İ L A M I
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından duruşma talep edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi H. Gülsoy tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 15.01.2007 tarihinden beri fiilen temizlik elemanı olarak çalıştığı ve asgari ücret aldığını, davalı Hastane nezdinde temizlik işleri taşeronlara yaptırıldığından bir çok işveren değişikliği yapıldığını, her ayın 5'inde ödenmesi gereken ücretin hep gecikmeli ödendiğini, fazla çalışma ve tatil alacaklarının ödenmediğinden iş akdini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile, yıllık izin fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti:
Davalı Sağlık Bakanlığı vekili; cevap vermemiştir.
Davalı A. Grup vekili; davacının belirli süreli sözleşeme ile çalıştığını, önceki dönemden sorumlu tutulamayacaklarını, davacının haftada 6 gün çalıştığını, asgari geçim indirimi, ödendiğini, ulusal bayram ve genel tatil çalışmasının bulunmadığını, ücretlerin hakedişler glince hemen ödendiğini, alacakların zamanaşımına uğradığı, asıl işveren sıfatıyla sorumluluğun davalı idareye ait olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshetttiği, yıllık izin ve fazla çalışma ücretinin bulunduğu gerekçesiyle kıdem, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacakalrının kabulüne diğer taleplerin reddine karar vermiştir.
Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden sözedilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanun'un uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Tebligat Yasasının 10. maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.
Tebligat Kanunu'nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (9. HD. 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nedeniyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.
Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20. veya 21. maddesine göre yapılacaktır. 21. maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20. maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca yapılmalıdır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29. maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35. maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Yine 36. maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.
Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yatırılmamış ise, dava hakkında mülga 1086 sayılı Yasanın 409. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece yargılamada tebligatlar Sağlık Bakanlığı yerine tüzel kişiliği olmayan Ş...i Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne yapılmış, adıgeçen Bakanlık bu sürece katılamamıştır. Bu nedenle usulsüz tebligat nedeniyle taraf teşkili sağlanmadan verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
S. GÖKTAŞ B.AZİZAĞAOĞLU H. AYDINLI A. S. ULAŞ Ş. KIRMAZ
BİLGİ : “İcra takibine vekille itiraz edildiğinde alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerekir” şeklindeki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 03 Haziran 2022 tarihli kararı için bkz.