KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

YÜKLENİCİNİN FESHİN GEÇERSİZLİĞİNİN TESPİTİ VEYA FESHİN HAKSIZ OLDUĞUNUN TESPİTİ ŞEKLİNDE DAVA AÇMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2023/1413
KARAR NO    : 2024/2393

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

MAHKEMESİ              : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 13.01.2023
NUMARASI                : 2022/1887 E., 2023/42 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hüküm davalı vekilince duruşmalı temyiz edilmiş ve temyize cevap dilekçesinde davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. 02.07.2024 gününde duruşmalı temyiz talebinde bulunan davalı vekili Avukat K.K. ile yine duruşma talebinde bulunan davacı vekili Avukat E.E.'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı idare arasında 21/08/2017 tarihli K. Sosyal Yaşam Merkezi yapım işi konulu sözleşme imzalandığını, ancak inşaat sahasında bulunan mevcut işletmenin tahliye işlemleri, havanın fen noktasında çalışılamayan süreleri de dikkate alındığından müvekkiline 174 gün süre uzatımı verilmesi gerekirken davalı idare tarafından 70 gün süre uzatımı verildiğini, bununla birlikte revize projelerinden ve idarelerden izin alma süreçlerinden kaynaklı da kendilerine süre verilmesi gerekirken verilmediğini, ülkemizde yaşanan olumsuz ekonomik dalgalanmalar nedeni ile 12/09/2018 tarih, 2018/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün 26/10/2018 tarihli Tasarruf Tedbirleri yazısına göre ihalesi yapılmamış ya da ihalesi yapılmış ancak başlanmamış veya başlama aşamasındaki projelerin askıya alınması, bu ihalelerle ilgili yüklenicilere mali ve hukuki anlamda olumsuz sonuçlar doğurabilecek talep ve işlemlerden kaçınılması gerektiğinin belirtildiğini, ancak davalı idarenin iş programının gerisinde kalınması nedeni ile sözleşmeyi 14/01/2019 tarihli yazısı ile feshettiğini, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ile haksız feshin geçersizliğine, sözleşmenin devamına karar verilmesini, sözleşme kapsamında verilen 2.178.000,00 TL bedelli teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; HMK 106. maddesine göre, davacının tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığının kabul edildiğini, davacının sözleşmenin feshi ve bu durumun kendisine bildirilmesi işleminin iptali için aynı anda Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde 2019/51 E. sayılı davayı açtığını ve bu davanın derdest olduğunu, sözleşmeye göre işin süresinin 420 gün olarak belirlendiğini ancak yükleniciye 70 gün süre uzatımı verildiğini, buna göre işin bitim tarihinin 07/01/2019 olduğunu ancak işin bitmesi gereken tarihte fiziki gerçekleşme oranının %33 olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine 11/01/2019 tarihli makam oluru ile sözleşmenin feshedilerek 14/01/2019 tarihli yazı ile davacıya bildirildiğini, kalan sürede işin bitirilmesinin mümkün olmadığını, 4735 sayılı Kanuna eklenen geçici maddelerin ise ihale ve dava tarihi itibarı ile uygulanmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Dava açıldıktan sonra davaya konu ihaleye ilişkin yapının davacı şirket tarafından tamamlanarak davalı belediye tarafından önce geçici daha sonra ise kesin kabul işlemi yapıldığı dosyaya sunulan belgelerden anlaşılmıştır. Davacı şirketin sözleşmenin haksız fesih edildiğinin tespiti talebinde bulunduğu, yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere idarenin fesih işleminde haksız olduğu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği fesih yaptırımı sonucunda davacı yüklenicinin kamu ihalelerine katılımının yasaklanacağı, ticari hayatını olumsuz etkileneceği ve telafisi güç hukuki ve cezai yaptırımlara maruz kalmasının muhtemel olduğu anlaşılmakla mahkememizce davacının davayı açmakta hukuki yararının var olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Sonuç itibariyle ve yukarıda açıklanan nedenlerle; Davanın kabulüne, davaya konu sözleşmeye ilişkin 14.01.2019 tarihli davalı belediyenin fesih beyanının haksız olduğunun tespitine, davaya konu Türkiye Halk Bankası A.Ş: Mertel Ticari Şubesi 15/08/2017 günlü ve 2.178.000,00 TL bedelli teminat mektubunun nakte çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına, Teminat mektubuna yönelik mahkememizce verilen tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde davacı tarafça dava açılırken yatırılan teminatın da ayrıca iadesine,..." karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; Dava, tespit davası olması nedeniyle kararda nispi harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu, maktu olması gerektiğini, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, teminat mektubunun nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulması tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, fesih beyanının haksız olduğunun tespitine ilişkin verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporları arasında çelişki olduğunu, idarenin davacı ile sözleşmeye devam etmesinin fiili kabul niteliğinde olduğu ve idarenin iradesinin sözleşmenin devamı yönünde kullandığı şeklindeki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, çelişkili bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen tedbir kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava değeri sözleşme bedeli üzerinden harç ve vekalet ücretinin doğru olarak hesaplandığını, davalı idarenin feshinin haksız olmasının tespit edilmesinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince fesih yaptırımı sonucunda davacı yüklenicinin kamu ihalelerine katılımının yasaklanacağı dikkate alındığında, telafisi güç ve hukuki yaptırımlara maruz kalacağı göz önüne alındığında, dava açmakta hukuki yararının olduğunun kabulü gerektiği, Teminat mektubunun nakde çevrilmesinin engellenmesine yönelik tedbiri yönünden ise Fesih işlemlerinin engellenmesine ilişkin mahkemenin ihtiyati tedbir kararı, bizzat davanın esasını çözer nitelikte olduğu gibi Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2011/1338 E., 2011/8089 K. sayılı içtihadında da belirtildiği üzere tarafların fesihte ortak kusurlarının olması halinde kesin teminat mektubunun paraya çevrilip ceza koşulu olarak kaydedilmesinin mümkün olmadığı, kusur olgusunun ise ancak yargılama aşamasında saptanacağı, 4734 Sayılı Yasa'nın belediye tarafından alınan teminatlarla ilgili ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğine ilişkin 34. maddesinin, sözleşmenin tarafları için getirilen bir düzenleme olmayıp 3. şahısların alacaklarının bulunması halinde teminatlar üzerine ihtiyati tedbir konamayacağının amaçlandığı dikkate alındığında, davalı vekilinin bu konudaki istinafının yerinde olmadığı, davacıya verilen süre ve alınan raporlarla verilmesi gerektiği tespit edilen ek süreler ile davacının 18.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7161 sayılı Kanun kapsamında olduğu ve idarenin mahkemenin tedbir kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kaldırılmasına rağmen işi feshetmeyerek davacıya ek süre vererek iradesini işi tamamlatma yönünde kullandığı hususları tespit edildiğinden, mahkemece verilen fesih beyanının haksız olduğunun tespitine ilişkin karar somut olaya ve hukuka uygun olduğundan, asıl kök ve ek raporların, farklı konularda olduğundan, raporlar arasında bir çelişki olmadığı, davacının 7161 sayılı Kanun kapsamında olduğunun bilirkişi raporuyla tespit edildiği, idarenin yetkilisinin imzası da bulunan geçici ve kesin kabul tutanaklarının işin tamamlandığını gösterdiğini, bu nedenle davalı vekilinin süreler verilse dahi işi tamamlayamayacağı, ekonomik koşullar ileri sürerek haksız menfaat elde edeceği yönündeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, dosya kapsamı ile işi tamamlayıp eksiksiz olarak teslim ettiği yeni adıyla Türkan Saylan Kültür ve Yaşam Merkezi adıyla 3 yıldır halkın ve idarenin kullanımında olduğu, davacı yüklenici üstlenmiş olduğu edimi eksiksiz olarak yerine getirdiği, davalı belediye ile geçici kabul ve kesin kabul tutanağı da imzaladığı, 7161 sayılı Kanun kapsamında olduğu, sözleşmenin devam ettirildiği, tamamlandığı, dava konusu işin feshinde bahsedilemeyeceği, bu nedenle de mahkemenin feshin haksız olduğunun tespitine ilişkin kararı yerinde olduğundan, davalı vekilinin istinaf yoluna başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ile teminat mektuplarının nakde çevrilmesi işlemlerinin ihtiyati tedbir kararı ile durdurulması istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesi, 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı TBK 470-486 maddeleri

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Bölge Adliye Mahkemelerinin, geçici hukuki korumalar hakkında verdikleri kararlarında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca kesin nitelikte olup temyiz edilemeyen kararlardandır.

Davalı vekilinin ihtiyati tedbirlere yönelik ara karar hakkında verilen karara yönelik temyiz dilekçesinin ise 6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.

2.1. Dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK'nın 106/2. ve 114/1-h maddeleri uyarınca davada hukuki yarar dava şartıdır. Hukuki yararın varlığı ise davacının bir hakkının veya hukuki durumunun bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte olması, tespit hükmünün bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olması halinde kabul edilebilir. Tespit davaları bir kimse ile diğer bir kimse arasında var olan somut bir olaydan doğan hukuksal bir ilişkinin varlığının saptanmasına yönelik olup bundan ötesi bir işlevi yoktur. Eda davaları ise hem tespit hem edayı içerdiğinden tespit davasına eda davasının öncüsü denilebilir. Tespit davasının dinlenebilmesi için hukuksal bir ilişki ile hukuki yararın bulunması zorunludur. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur (Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.04.2003 Tarih 2003/1-256 E., 2003/269 K., 15. Hukuk Dairesi'nin 22.04.2004 Tarih 2003/5627 E., 2004/2300 K.). Ayrıca yasalarda sözleşmenin feshinin bazı koşullara bağlı tutulduğu istisnalar dışında, sözleşmeden dönme (fesih), mahkeme kararına gerek olmaksızın ileri sürülebilen, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran, karşı tarafa ulaştıktan sonra tek taraflı geri alınması mümkün bulunmayan bozucu yenilik doğuran tek taraflı irade beyanıdır. Genel kural bu olsa da kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kira sözleşmesi, iş sözleşmesi gibi bazı sözleşmeler yönünden yasalarda öngörülen sınırlayıcı kurallardan doğan istisnalar da mevcuttur. Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden ise sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu'nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Dairemizin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir. Tek taraflı irade beyanı ile dönme (fesih) mümkün olmakla birlikte, sözleşmeyi haksız ya da kusuruyla fesheden taraf, fesih bildiriminin sonuçlarına da katlanmak durumundadır. Fesih sonucu zarara uğrayan kimse koşulları mevcutsa haksız fesih sebebiyle uğradığı zararlarının tazminini isteyebilir. Bu suretle fesih ile sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimsenin sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptaline karar verilemez.

2.2. Yukarıda izah edilen ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında 21/08/2017 tarihinde K. Sosyal Yaşam Merkezi yapım işi konulu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, daha sonra davalı iş sahibi tarafından yüklenicinin taahhüdünü belirlenen sürede yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. İş sahibi tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeyi feshedebilir, yüklenicinin ise feshin geçersizliğinin tespiti ya da feshin haksız olduğunun tespiti şeklinde dava açması mümkün değildir ve böyle bir dava açmasında hukuki yarar da bulunmamaktadır. Davacı yüklenici şartları var ise ancak menfi ya da müspet zararlarının tazminini isteyebilir. 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h. maddesine göre hukuki yarar dava şartıdır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK 115/1). Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu nedenle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerine davanın kabulü ile feshin haksız olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiş, bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmemiştir.

2.3. Kabule göre de; davalı idarenin 05/10/2020 tarihli yazısına göre, sözleşme konusu işin davacı yüklenici tarafından bitirildiği ve işin 04/02/2020 itibar tarihli olarak geçici kabulünün yapıldığı, 06/07/2020 tarihinde yapı kullanma izin belgesinin alındığı, teminat süresinin sonu olan 04/08/2021 tarihinde de kesin kabulünün yapılacağının belirtildiği, bu hali ile de sözleşme konusu işin ifa ile sonuçlanması nedeni ile davanın konusuz kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı idare vekilinin teminat mektuplarının nakde çevrilmesi işlemlerinin durdurulmasına ilişkin tedbir kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

2. Davalı idare vekilinin diğer yönlere ilişkin temyiz isteminin incelenmesine gelince;

Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2022/1887 E., 2023/42 K. sayılı ve 13/01/2023 tarihli kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalıya verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02/07/2024 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan                  Üye                       Üye                Üye                          Üye 
Mahmut Coşkun     Belkıs Karakaş     İlhan Kara       Mehmet Özdemir     Doğan Ağırman
                                                                                                                    (Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespitine ilişkindir. HMK’nın 106. maddesi gereğince, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir. Yine aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, tespit davası açılmasında öncelikle hukuken korunmaya değer güncel bir yararın bulunması gerekir. Uygulamada hukuken korunmaya değer güncel yarara hukuki yarar denilmektedir.

Sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespitinde güncel bir yararın bulunmadığı söylenemez. Bununla ilgili edaya ilişkin hakların talep edilmesi açısından öncelikle bir hakkın bulunup bulunmadığından belirlenmesinde hukuki yararın bulunduğu açıktır. Diğer yönden, eda davası açılacak her durumda tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığını söylemek de doğru değildir. Zira bir kişinin eda hükmü talep etmeden de hakkının bulunduğunu talep etmesi mümkündür. Kamu ihalelerinin feshinin, ihaleden yasaklama gibi ağır sonuçlarının bulunduğu da dikkate alındığında, hukuki ilişkinin veya hakkın varlığının tespitinde hukuki yararın bulunmadığı kabul edilemez. Aksinin kabulü, mahkemeye erişimin engellenmesi olacaktır ki bu durum da kişinin anayasa ile güvence altına alınan hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır.

Diğer yönden, davanın görülmesi sırasında sözleşme ifa edildiğinden dava konusuz kalmıştır. Bu durumda da konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerektiği düşüncemle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayım.

ÜYE
Doğan AĞIRMAN

BİLGİ : “Geç teslim, eksik ifa, ayıplı imalat, vs. nedeniyle zarar miktarının tespiti isteminde hukuki yarar bulunmamaktadır” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 21 Haziran 2021 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/gec-teslim-eksik-ifa-ayipli-imalat-vs-nedeniyle-zarar-miktarinin-tespiti-isteminde-hukuki-yarar-bulunmamaktadir