90 GÜN İBARESİNİN HANGİ TARİHTEN İTİBAREN BAŞLAYACAĞI BELİRLENEBİLİR OLMADIĞINDAN BU İBARENİN GEÇERLİ BİR VADE OLDUĞUNU BELİRTMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/6548
Karar No : 2024/787
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 16/05/2023
SAYISI : 2023/547 - 2023/1112
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Güleç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayetlerinin yanında, bononun vade kısmında hem “90 gün” ibaresinin hem de “24.12.2022” tarihinin olduğunu, bonoda çift vade olduğunu ve bononun batıl olduğunu ileri sürerek takibin iptalinin talep edildiği, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, takip dayanağı bononun keşide gününün 10.09.2022 olduğu, TTK’nun 703. maddesi kapsamında düzenlenme tarihinden sonra 90 gün ibaresinin belirli bir vade olarak kabulünün mümkün olduğu, senedin hem metninde hem de ödeme günü bölümünde 24.12.2022 tarihinin belirtildiğini, dayanak bonoda çift vade olduğundan kambiyo vasfını kaybettiği gerekçesi ile borçlunun istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, takibin İİK’nun 170/a maddesi gereği iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından temyiz yoluna başvurulduğu görülmüştür.
TTK’nun 778. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 703. maddesinde, "poliçe; görüldüğünde, görüldükten belirli bir süre sonra veya düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ya da belirli bir günde ödenmek üzere düzenlenebilir. Vadesi başka şekilde yazılan veya birbirini takip eden vadeleri gösteren poliçeler batıldır." hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre dört farklı vade vardır. Buna göre görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek bonolar için vade kısmında açıkça “görüldükten on gün sonra” gibi bir ibarenin olması gerekir. Yine düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ödenecek bonolar için vade kısmında “üç ay sonra veya keşide tarihinden itibaren üç ay sonra” gibi bir ibarenin olması gerekir. (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2007, s.130-131; Hasan Pulaşlı, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, Ankara 2012, s.130-131)
Somut olayda; bonoda ödeme günü başlığı altında ve metin kısmında 24.12.2022 tarihi yazılı iken, vade başlığı altında "90 gün" ibaresi yazılıdır. Ancak “90 gün” ibaresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı belirlenebilir olmadığından, bu ibarenin geçerli bir vade olduğunu belirtmek mümkün değildir. Geçerli bir vadeyi oluşturmayan bu gibi kayıtlar yazılmamış sayılacağından takip dayanağı bonoda çift vadeden söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi’nin yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar vermesi yerinde değildir.
Ancak, borçlu vekili tarafından istinaf incelemesinden önce sunulan Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 03.04.2023 tarih ve 849 sayılı sağlık kurulu raporu uyarınca borçlunun şizofreni tanısı aldığı ve fiil ehliyetinin olmadığı görülmüştür.
Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun mahkemece re'sen dikkate alınması zorunlu olduğu gibi, taraflarca da süresiz şikayet konusu yapılabilir.
6102 sayılı TTK'nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 670. maddesine göre, sözleşme ile borçlanmaya ehil olan kişi, kambiyo senetleri ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu Kanunun ayrılmaz bir parçası olduğu açıklanan TMK'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.
Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde; " ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer âkidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir ...Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Somut olayda, borçlunun vekili, senedin düzenlendiği tarih itibari ile borçlunun ehliyetsiz olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, keşideci borçlunun bononun düzenlenme tarihi itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, bu kapsamda tarafların delilleri toplanarak varsa sunulan sağlık kurulu raporu ya da tedavi evraklarının Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, borçlunun bononun tanzim tarihi ve takip tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2023 tarih ve 2023/547 E. - 2023/1112 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca re’sen (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL M. ÇAMUR S. ÖZTEMİZ M. T. UYAR Y. ÇİFTCİ
90 GÜN İBARESİNİN HANGİ TARİHTEN İTİBAREN BAŞLAYACAĞI BELİRLENEBİLİR OLMADIĞINDAN BU İBARENİN GEÇERLİ BİR VADE OLDUĞUNU BELİRTMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/6548
Karar No : 2024/787
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 16/05/2023
SAYISI : 2023/547 - 2023/1112
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Güleç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayetlerinin yanında, bononun vade kısmında hem “90 gün” ibaresinin hem de “24.12.2022” tarihinin olduğunu, bonoda çift vade olduğunu ve bononun batıl olduğunu ileri sürerek takibin iptalinin talep edildiği, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, takip dayanağı bononun keşide gününün 10.09.2022 olduğu, TTK’nun 703. maddesi kapsamında düzenlenme tarihinden sonra 90 gün ibaresinin belirli bir vade olarak kabulünün mümkün olduğu, senedin hem metninde hem de ödeme günü bölümünde 24.12.2022 tarihinin belirtildiğini, dayanak bonoda çift vade olduğundan kambiyo vasfını kaybettiği gerekçesi ile borçlunun istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, takibin İİK’nun 170/a maddesi gereği iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından temyiz yoluna başvurulduğu görülmüştür.
TTK’nun 778. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 703. maddesinde, "poliçe; görüldüğünde, görüldükten belirli bir süre sonra veya düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ya da belirli bir günde ödenmek üzere düzenlenebilir. Vadesi başka şekilde yazılan veya birbirini takip eden vadeleri gösteren poliçeler batıldır." hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre dört farklı vade vardır. Buna göre görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek bonolar için vade kısmında açıkça “görüldükten on gün sonra” gibi bir ibarenin olması gerekir. Yine düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ödenecek bonolar için vade kısmında “üç ay sonra veya keşide tarihinden itibaren üç ay sonra” gibi bir ibarenin olması gerekir. (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2007, s.130-131; Hasan Pulaşlı, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, Ankara 2012, s.130-131)
Somut olayda; bonoda ödeme günü başlığı altında ve metin kısmında 24.12.2022 tarihi yazılı iken, vade başlığı altında "90 gün" ibaresi yazılıdır. Ancak “90 gün” ibaresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı belirlenebilir olmadığından, bu ibarenin geçerli bir vade olduğunu belirtmek mümkün değildir. Geçerli bir vadeyi oluşturmayan bu gibi kayıtlar yazılmamış sayılacağından takip dayanağı bonoda çift vadeden söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi’nin yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar vermesi yerinde değildir.
Ancak, borçlu vekili tarafından istinaf incelemesinden önce sunulan Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 03.04.2023 tarih ve 849 sayılı sağlık kurulu raporu uyarınca borçlunun şizofreni tanısı aldığı ve fiil ehliyetinin olmadığı görülmüştür.
Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun mahkemece re'sen dikkate alınması zorunlu olduğu gibi, taraflarca da süresiz şikayet konusu yapılabilir.
6102 sayılı TTK'nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 670. maddesine göre, sözleşme ile borçlanmaya ehil olan kişi, kambiyo senetleri ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu Kanunun ayrılmaz bir parçası olduğu açıklanan TMK'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.
Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde; " ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer âkidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir ...Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Somut olayda, borçlunun vekili, senedin düzenlendiği tarih itibari ile borçlunun ehliyetsiz olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, keşideci borçlunun bononun düzenlenme tarihi itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, bu kapsamda tarafların delilleri toplanarak varsa sunulan sağlık kurulu raporu ya da tedavi evraklarının Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, borçlunun bononun tanzim tarihi ve takip tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2023 tarih ve 2023/547 E. - 2023/1112 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca re’sen (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL M. ÇAMUR S. ÖZTEMİZ M. T. UYAR Y. ÇİFTCİ