ANA SÖZLEŞME MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN KARARIN İNFAZI İÇİN İMTİYAZLI PAY SAHİPLERİ ÖZEL KURULUNUN ONAYI OLMALIDIR
T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARARIDIR
ESAS NO : 2019/486 Esas
KARAR NO : 2019/993
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/10/2011
MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İSTANBUL 48. ASLİYE
TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/423 E. SAYILI DOSYASINDA
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/10/2011
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
KARAR YAZIM
TARİHİ : 13/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan asıl ve birleşen Genel Kurul Kararının İptali davalarının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacılar vekili asıl ve birleşen davaya ilişkin dava dilekçelerinde; asıl davada davacı Süleyman Y. ile birleşen davada davacı Hızır Y.'ın 12.09.2007 tarihinde kurulan davalı şirketin yaklaşık %16,6 oranında payına sahip kurucu pay sahipleri olduğunu, şirket ana sözleşmesi gereğince, payların A ve B grubuna ayrıldığını, ana sözleşmenin 7. maddesinde yönetim kurulunun üç kişiden oluşacağının üyelerden ikisinin B grubu, diğer bir üyenin A grubu pay sahiplerinin çoğunluğunun göstereceği adaylar arasından seçileceğinin hüküm altına alındığını, her iki grup paya da TTK 401 madde uyarınca imtiyazlı pay niteliği kazandırıldığını, davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesinin davacı ile B grubu pay sahibi yine şirket sermayesinin yaklaşık %16,6 payını elinde bulunduran birleşen davada davacı Hızır Y.'ın olumsuz oylarına karşılık değişikliğin olumlu şekilde karara bağlandığını, davacıların imtiyazlı pay sahibi sıfatını taşıdığını ve TTK.nun 389 maddesine göre kararın imtiyazlı pay sahipleri kurulunun verecekleri kararla onaylanmadıkça infaz edilemeyeceği için davacıların 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ilişkin muhalefet şerhinde imtiyazlı pay sahipleri genel kurul toplantısına ilişkin çağrı yapılmadığı, yapılmış olsa dahi B grubu payların çoğunluğuna sahip pay sahibi olarak ana sözleşmenin onaylanmayacağını açıkça dile getirdiklerini, 06.10.2011 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne hitaben hukuksal durum izah edilerek, ticaret sicili memurunun davalının ana sözleşme değişikliği tescili talebini red etmekle yükümlü olduğunun, aksi halde hukuki ve cezai sorumluluğu gerektireceğini ihtar ettiklerini, ancak ana sözleşme değişikliğinin 10/10/2011 tarihinde tescil edildiğini; TTK 389. maddenin açık ifadesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun onayı alınmadıkça ana sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının infaz edilemeyeceğini, ticaret sicili memurunun denetimi yapmayarak kasten görevini ihmal ederek dava konusu yolsuz tescil işlemini gerçekleştirdiğini beyanla, dava sonuçlanıncaya kadar davacıların ana sözleşme 7. madde ile tanınan imtiyaz hakkını kullanmasının TTK 382. madde gereğince sağlanmasına, davalı şirketin 10.10.2011 tarihinde tescil edilen batıl nitelikteki ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; şirketin ana sözleşmesi m. 6'da hisse grupları A ve B olarak ayrılmışken 6. maddenin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurulda tadil edildiğini, A ve B şeklinde gruplamanın kaldırıldığını, bu tadilatın yapıldığı genel kurulda davacının yeni metnin kabulüne olumlu oy verdiğini, yani metnin oy birliğiyle kabul edildiğini, kararın 30.12.2010 tarih 7719 sayılı T. Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, 3 aylık sürede iptal davası da açılmadığından tadilat metninin kesinleştiğini, TTK. 389. maddenin uygulanmasının mümkün olmadığını, 20.12.2010 tarihli yönetim kuruluna davacının da katıldığını, kararların oy birliğiyle alındığını, bu kararın aynı tarihte Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, ana sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin uygulama alanı kalmadığından değiştirilmesinin zorunluluk haline geldiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, batıl nitelikte olduğu iddia edilen ana sözleşme değişikliğine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul kararının tescil işleminin iptali istemine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra dosyada, iddia, savunma ve tarafların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin değiştirilmesi koşullarının bulunup bulunmadığının saptanması için bilirkişi raporu alınmıştır.
Prof. Dr. A.N.B. tarafından düzenlenen 02/01/2014 tarihli raporda özetle;
"...TTK. 389 ve 391. maddeleri hükümleri çerçevesinde davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmadığı, bu nedenle infazının mümkün bulunmadığı." görüş ve kanaatine yer verilmiştir.
Taraf vekillerinin rapora beyan ve itirazları üzerine bilirkişiden ek rapor alınmış, 26/05/2014 tarihli ek raporda; "...Davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında tüm ortakların temsil edildiği ve sözlü olarak aday olduklarını belirten kişilerin oy birliğiyle yönetim kurulu üyeliklerine seçimi (Tic.Sic.Gaz. 30.12.2010 S.7719) yine tüm ortakların temsil edildiği, 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 7. ve 10. Maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın oy çokluğu ile (toplam hissenin yaklaşık %67'si) alınmış olmasının TTK'nun 389 ve 39l. maddelerine göre ayrıca toplantı yapılmasına gerek olmadığı..." tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında 19.04.2012 tarihli kararla; şirketin 06/10/2011 tarihinde yapılan genel kurulunda ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin olan ve 10.10.2011 tarihinde tescil edilen kararların icrasının TEDBİREN geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce 2014/359-2015/736 E. K. sayılı, 20.10.2015 tarihli karar ile :''... şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlar arasından TTK'nın 401. maddesi uyarınca yönetim kuruluna aday gösterilmesi bakımından A grubu hissedarların bir, B grubu hissedarların ise iki aday göstermesi yönünden imtiyaz tanındığı ancak, dava konusu genel kurul toplantısı ile bu imtiyazın kaldırıldığı, TTK'nın 390. maddesi gereği A ve B grubu imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun davalı şirketin 06/10/2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7. maddenin tadiline ilişkin kararı ayrı ayrı oylayıp onanması gerekirken TTK'nın 389. madde hükmünün uygulanmadığını zira, ortada bir sermaye artırımı kararı bulunmadığını, davacıların katıldığı ve oy birliğiyle alınan 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısı sermaye artırımına ilişkin olduğundan, davacıların toplantıya ve artırım kararına katılmasında TTK'nun 391. maddesi uyarınca ayrıca imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun, genel kurul kararını onamasına gerek olmadığı, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının ise, sermaye artırımı ile ilgili olmayıp, imtiyazlı payların yönetim kurulunun temsilinde imtiyazlarını kaldırmaya, toplantı ve karar nisaplarını düşürmeye yönelik olduğundan imtiyazlı pay sahiplerinin menfaatlerini ihlal edici nitelikte bulunduğu, 02/12/2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durumun örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerinin düzenlenen yönetime katılma imtiyazının da değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılmasının mümkün olmadığı, esas sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmaması nedeniyle infazının olanaklı olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kabulü ile, 06/10/2011 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10/10/2011 tarihli tescil işleminin iptaline...'' karar verilmiş,
Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2016/394-2017/3442 E. K. sayılı ilamı ile;
"...... Davalı şirketin ana sözleşmesinde imtiyaz oluşturan temel madde sermayenin yapısına ilişkin 6. maddedir. Şirket ana sözleşmesinin işbu 6. maddesinin de 02/12/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında A ve B grubu hissedarların tümünün katılımıyla oy birliği ile değiştirildiği ve tescil edildiği, aynı genel kurul toplantısında alınan kararla yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesi ile de yeni değişikliğe uygun olarak yönetim kurulu üyelerinin seçiminin yapıldığı anlaşılmıştır. Bu suretle, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçiminde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın bağlam kuralını teşkil eden 6. madde ile ilgili ana sözleşme değişikliği kesinleşmiş olmakla ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalmamıştır.
Davalı şirketin 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile ortada imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığından imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğinden de söz edilemeyecek olmasına rağmen mahkemece ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının tescil işleminin iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, ana sözleşmenin 10. maddesi bakımından da durum aynı olup, hatta ana sözleşmenin değiştirilen işbu 10. maddesinin ne payların kullanılmasında ne de oy hakkı bakımından bir imtiyaz da içermemesine karşın anılan maddenin değişikliğine ilişkin genel kurul kararının tescilinin iptaline karar verilmesi de doğru görülmemiş'' gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce verilen 20.10.2015 tarihli kararda direnilmesine karar verilmiştir.
eTK 401 maddeye göre; imtiyaz, kâra, tasfiye payına katılmada ve sair hususlarda tanınabilir. İmtiyazlı pay gruplarını korunmak için imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu düzenlenmiştir.
eTK 389 madde gereğince genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğu karar imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise, bu karar imtiyazlı pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacakları kararla onanmadıkça infaz edilemez. İmtiyazlı pay sahipleri genel kurulu karar almamış ise genel kurul kararının iptali gerekmez, ancak infazı gerçekleşmez. Genel kurul kararının infazı için imtiyazlı her grubun ayrı ayrı toplanarak eTK. 389 maddedeki yeter sayılara uyarak onama kararı vermesi aranır, imtiyazlı bütün payların çağrıldığı bir özel toplantıda alınan onama kararı eTK'na aykırılık teşkil eder.
Davalı A. A.Ş. 12.09.2007 tarihinde tescil, 20.09.2007 tarih 6899 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilerek kurulmuştur.
Esas sözleşme 6. maddeye göre, şirketin sermayesi 7.500.000 hisseye ayrılmış 7.500.000 TL. dir. Hisseler A ve B grubu olarak ayrılmış, davacılar Hızır Y. 1.250.000, Süleyman Y. 1.250.000 adet hisseye sahip B grubu hissedarlardır.
Esas sözleşme 7. madde uyarınca, yönetim kurulu 3 üyeden oluşur. Yönetim kurulu üyelerinden ikisi B grubu hisselerin, biri A grubu hisselerin çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından seçilir. Genel kurulda toplantı ve karar nisabı, şirket sermayesinin en az % 65'i oranındadır.
Davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 17.500.000 TL'na çıkarma kararı oy birliği ile alınmıştır.
Davalı şirket yönetim kurulu, esas sözleşme 7. maddesi (yönetim kurulu tescili, toplantı şekilleri, toplantı nisabı ve süresi) ve 10. maddesi (genel kurul) düzenlemeleri hususunda toplanmak üzere 06.10.2011 tarihinde yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısı ilanı yapmıştır.
Davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına davacılar Hızır Y. ve Süleyman Y. katılmış, esas sözleşme 7 ve 10. maddelerin değiştirilmesine muhalefet şehri koymuşlar, anılan madde tadilleri oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Anılan olağanüstü genel kurul toplantısında 7. maddede yapılan değişiklikle A ve B gruplarının yönetim kuruluna üye teklifine ilişkin önceki 7. madde hükmü tadil edilerek, hissedarlar tarafından seçilen en az 3 üyeden oluşan yönetim kurulu düzenlemesi ile, 10. madde hükmü tadil edilerek toplantı ve karar nisaplarına ( % 65 çoğunluk ) ilişkin düzenleme kaldırılmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık, davalı şirketin ana sözleşmesinin imtiyaz hakkı tanıdığı iddia edilen 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinde hükme bağlanan yasal düzenleme uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça infaz edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dosyaya bir başka dava dolayısıyla ( aynı taraflar arasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2012/85 esas sayılı dava dosyası) Prof. Dr. Ö.T. tarafından sunulan 27/09/2012 tarihli hukuki mütalaada ve yine Yargıtay bozma ilamından sonra bir başka dosyada aynı konu üzerine Prof. Dr. Ü.T.'ten alınan 27/03/2017 tarihli uzman görüşü ile mahkememiz dosyasında karar düzeltme aşamasında işbu dava dosyası için sunulan Prof. Dr. K.Ş.'tan alınan hukuki mütalaada değinildiği üzere: Anonim Ortaklar Hukukunda imtiyazların ancak açık bir ana sözleşme hükmü ile yaratılabileceği, dolayasıyla örtülü bir biçimde imtiyaz oluşturulamayacağı gibi, imtiyazlar yine ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilirler. Genel kurulun iradesinin imtiyazların kaldırılması yönünde olduğu açıkça anlaşılamadığı taktirde, imtiyazların kaldırılmamış olduğu, yani varlıklarını aynen korudukları sonucuna ulaşılması kaçınılmazdır.
A. Ana Sözleşmesinin 7. ve 10. maddelerin pay sahiplerine imtiyaz sağlayan hükümler niteliğini taşıdıkları konusunda taraflar arasında herhangi bir çekişme yoktur. Ortaklıkta payların tek başına A ve B gibi gruplara ayrılması, bunlardan birine diğerine göre farklı ve üstün hak tanınmadıkça imtiyaz yaratmak anlamına gelmeyeceği gibi, payların A ve B gibi grup ayırımının kaldırılması da imtiyazların otomatikman kaldırılması sonucunu doğurmayacaktır. Dolayısıyla sadece A ve B gibi grup adlandırılmalarının terk edilip, gruplara farklı ve üstün haklar bahşeden içeriği düzenleyen hükümlerin muhafaza edilmesi halinde imtiyazların artık yürürlükten kaldırıldığı ileri sürülemez. Somut olayda A. A.Ş. Ana Sözleşmesindeki A ve B grubu şeklindeki ayırımın tek başına kaldırılmış olması, imtiyaz haklarını düzenleyen 7. ve 10. maddeleri dayanaksız hale getirmez.
02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artırılmasına karar verilmiş ise de, ana sözleşmenin 7 ve 10 maddelerinde düzenlenen "yönetime katılma imtiyazı"na dokunulmamış, bu hakkın kaldırılması veya değiştirilmesi, mevcut toplantıda gündeme getirilmemiştir. 02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durum örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerde düzenlenen yönetime katılma imtiyazının da değiştirildiği anlamında kabul edilemez. Dolayısıyla yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılması olanaklı değildir. Bu durumda dava konusu 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve davacıların ana sözleşmenin yönetime katılma haklarının düzenlendiği 7. ve 10. maddelerin değiştirilmesi kararı akabinde eTK madde 389 uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun toplanıp, bu kararı onaması yasal zorunluluk olup, böyle bir toplantı ve onama sözkonusu olmadığından, ana sözleşme değişikliği işleminin kabulü olanaklı değildir.
Yargıtay bozma ilamında 02/12/2010 tarihli olağan Genel Kurul Toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli olmadığı, dolayasıyla imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığı, 10. maddenin de aynı istikbale sahip olup, hatta imtiyaz dahi içermediği sebeple bu davanın konusu tescil işleminin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı, doğrudan doğruya 02.12.2010 tarihli toplantıda 6. madde değişikliği ile A ve B grubunun ortadan kaldırıldığı gerekçesine dayanılmıştır. Oysa, 6. madde değişikliği ile ana sözleşmede öngörülen imtiyazların kaldırıldığı kabul edilemeyeceğinden mahkememizce verilen ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, eTK'nun 389 ve 391. Madde hükümleri çerçevesinde, tüm ortakların temsil edildiği 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmadığı nedeniyle, infazının olanaklı olmamasına göre davanın kabulü ile, ana sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
Mahkememizce verilen 20.10.2015 tarihli kararda DİRENİLMESİNE,
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA DAVANIN KABULÜNE,
1-) 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında 3 nolu madde altında ana sözleşmenin 7 ve 10 maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin İPTALİNE ,
2-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 44,40- TL harçtan peşin alınan 18,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına
3-) Davacı tarafından yatırılan 18,40-TL peşin harç, 18,40-TL başvurma harcı, 2,90-TL vekâlet suret harcı, 500 TL bilirkişi ücreti, 304,95 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 844,65-TL. nın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-) Karar kesinleştiğinde davacı/davalı yanca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin davacıya/davalıya/vekillerine iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA:
6-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 44,40-TL harçtan peşin alınan 18,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 18,40-TL peşin harç, 18,40-TL başvurma harcı, 2,90-TL vekalet harcı, 16,00 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 55,70 TL.nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.725,00- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-) Karar kesinleştiğinde davacı/davalı yanca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin davacıya/davalıya/vekillerine iadesine,
Asıl ve birleşen dosyada davacılar vekili Av. A. T., asıl ve birleşen dosyada davalı Vekili Av. Y.G. yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay'a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/12/2019
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-722
KARAR NO : 2022/4
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : 2019/486 - 2019/993
ASIL DAVADA
DAVACI : S.Y. vekili Av. A.T.
DAVALI : A. İnşaat ve Gayrimenkul Yatırımları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
vekili Av. M.D.İ.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI : H.Y. vekili Av. A.T.
DAVALI : A. İnşaat ve Gayrimenkul Yatırımları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
vekili Av. M.D.İ.
1. Taraflar arasındaki “ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davanın kabulüne ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438/2 maddesi gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından asıl ve birleşen davada davalı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl ve Birleşen Davada Davacılar İstemi:
4. Asıl ve birleşen davada davacılar vekili; müvekkillerinin her birinin davalı şirketin %16,67 oranında payına sahip kurucu pay sahibi olduklarını, şirket ana sözleşmesi gereğince payların A ve B grubuna ayrıldığını, ana sözleşmenin 7. maddesine göre yönetim kurulunun üç kişiden oluşacağı ve üyelerden ikisinin B grubu, diğer bir üyenin ise A grubu pay sahiplerinin çoğunluğunun göstereceği adaylar arasından seçileceğinin belirtildiği, yine ana sözleşmenin 10. maddesinde de A ve B grubu hisselerin oy hakkının düzenlendiğini, dolayısıyla ana sözleşme ile her iki grup paya da 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 401. maddesi gereğince imtiyazlı pay niteliği kazandırıldığını, davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine müvekkillerinin olumsuz oyuna karşın karar verildiğini, oysa 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça genel kurul kararının infaz edilemeyeceğini, durumun ticaret siciline de bildirilmesine rağmen kararın tescil edildiğini ileri sürerek davalı şirketin 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısına yönelik 10.10.2011 tarihinde tescil edilen batıl nitelikteki ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve Birleşen Davada Davalı Cevabı:
5. Asıl ve birleşen davada davalı vekili; müvekkili şirketin ana sözleşmesinin 6. maddesi gereğince hisse gruplarının A ve B olarak ayrıldığını, anılan maddenin ise 02.12.2010 tarihli olağan genel kurulda oy birliği ile tadil edilerek A ve B şeklindeki grup ayrımının kaldırıldığını, bu değişikliğe davacılar tarafından da olumlu oy verildiği için anılan genel kurulda 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla ana sözleşmesinin 6. maddesinin tadil edilmesiyle imtiyazın temeli kalmadığı için ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin de uygulama alanı kalmadığını, bu nedenle dava konusu genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesinde imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayının aranmasına imkân bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 2014/359 E., 2015/736 K. sayılı kararı ile; davalı şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlar arasından yönetim kuruluna aday gösterilmesi bakımından A grubu hissedarların bir, B grubu hissedarların iki aday göstermesi yönünde 6762 sayılı TTK'nın 401. maddesi gereğince imtiyaz tanındığı, ancak dava konusu genel kurul toplantısı ile bu imtiyazın kaldırıldığı, A ve B grubu imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun dava konusu genel kurul toplantısında alınan ana sözleşmenin tadiline ilişkin kararı 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesi gereğince ayrı ayrı oylayıp onaylaması gerektiği, davacıların katıldığı ve oy birliğiyle alınan 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısı sermaye artırımına ilişkin olduğundan 6762 sayılı TTK’nın 391. maddesi gereğince ayrıca imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu toplantısı ile kararın onanmasına gerek olmadığı, 02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin sermaye artırımı nedeniyle değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durumun örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerde düzenlenen yönetime katılma ve genel kurulda oy kullanma imtiyazının da değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle dava konusu genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmaması nedeniyle infazının olanaklı olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulü ile 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.06.2017 tarihli ve 2016/394 E., 2017/3442 K. sayılı kararı ile; “… Asıl ve birleşen dava, batıl nitelikte olduğu iddia edilen ana sözleşme değişikliğine ilişkin olağanüstü genel kurul kararının tescil işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6762 sayılı TTK’nin 389. maddesi uyarınca “Umumi heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise bu karar, adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz edilemez. Bu heyeti idare meclisi veya murakıplar toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir. Bu hususi toplantıda müzakere ve karar nisabı, 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine tabidir.”
Somut olayda uyuşmazlık, davalı şirketin ana sözleşmesinin imtiyaz hakkı tanıdığı iddia edilen 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinde hükme bağlanan yasal düzenleme uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça infaz edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davalı şirketin ana sözleşmesinde imtiyaz oluşturan temel madde sermayenin yapısına ilişkin 6. maddedir. Şirket ana sözleşmesinin işbu 6. maddesinin de 02/12/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında A ve B grubu hissedarların tümünün katılımıyla oy birliği ile değiştirildiği ve tescil edildiği, aynı genel kurul toplantısında alınan kararla yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesi ile de yeni değişikliğe uygun olarak yönetim kurulu üyelerinin seçiminin yapıldığı anlaşılmıştır. Bu suretle, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçiminde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın bağlam kuralını teşkil eden 6. madde ile ilgili ana sözleşme değişikliği kesinleşmiş olmakla ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalmamıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, davalı şirketin 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile ortada imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığından imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğinden de söz edilemeyecek olmasına rağmen mahkemece ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının tescil işleminin iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, ana sözleşmenin 10. maddesi bakımından da durum aynı olup, hatta ana sözleşmenin değiştirilen işbu 10. maddesinin ne payların kullanılmasında ne de oy hakkı bakımından bir imtiyaz da içermemesine karşın anılan maddenin değişikliğine ilişkin genel kurul kararının tescilinin iptaline karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.12.2019 tarihli ve 2019/486 E., 2019/993 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, karar düzeltme aşamasında dava dosyasına sunulan hukukî mütalaalarda değinildiği üzere anonim ortaklıklar hukukunda imtiyazların ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabileceği, genel kurulun iradesinin imtiyazların kaldırılması yönünde olduğu açıkça anlaşılamadığı taktirde imtiyazların kaldırılmamış olduğu ve varlıklarını aynen korudukları, dolayısıyla 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında payların A ve B gibi grup ayırımının kaldırılması da imtiyazların otomatikman kaldırılması sonucunu doğurmayacağı, sadece A ve B gibi grup adlandırılmalarının terk edilerek gruplara farklı ve üstün haklar bahşeden içeriği düzenleyen hükümlerin muhafaza edilmesi hâlinde imtiyazların artık yürürlükten kaldırıldığının ileri sürülemeyeceği, başka bir deyişle davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan A ve B grubu şeklindeki ayırımın tek başına kaldırılmış olması imtiyaz haklarını düzenleyen 7 ve 10. maddeleri dayanaksız hâle getirmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirket hisselerinde A ve B grup ayırımını öngören ana sözleşmenin 6. maddesinin kaldırılması karşısında ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu 06.10.2010 tarihli genel kurulda A ve B gruplarına imtiyaz sağlayan 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayına tabi olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece direnme kararında karar düzeltme aşamasında davacı vekili tarafından dosyaya sunulan bir başka dosyada aynı konu üzerine alınan hukukî uzman görüşü ile eldeki dava için sunulan hukukî uzman görüşüne atıfta bulunulması karşısında, direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve buna göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılacağı ön sorun olarak tartışılmış; yapılan görüşmelerde HMK’nın 266/1 maddesi ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3 maddesi gereğince çözümü için hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilginin yeterli olduğu uyuşmazlık konularında bilirkişiye başvurulamayacağı, buradan hareketle hukukî uzman görüşünün de delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla direnme kararında hukuki uzman görüşüne yapılan atıf ile yeni bir delile dayanılmadığı, yapılan atıf ile sadece ilk gerekçenin kuvvetlendirildiği ve böylece yeni hüküm bulunmadığı, bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği sonucuna varılarak ön sorunun bulunmadığına 18.01.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anonim şirketlerde “imtiyaz” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
14. Somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’de imtiyaz kavramı tanımlanmamakla birlikte öğreti ve uygulamada “imtiyazlı pay”; sahiplerine diğer paylara oranla farklı ve üstün haklar tanıyan pay olarak tanımlanmaktadır (Türk Tarih Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. I, 2021, s. 906). Nitekim imtiyazlı pay, 6762 sayılı TTK’nın 401. maddesinde; “Esas mukavele ile bazı nevi hisse senetlerine kâr payı veya tasfiye hâlinde şirket mevcudunun dağıtılması ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre anonim şirketlerde “imtiyaz” ancak şirket esas sözleşmesi ile paya tanınabilmektedir. Dolayısıyla esas sözleşmenin değiştirilmesi yoluyla da paya imtiyaz tanınması mümkündür.
15. 6762 sayılı TTK’nın 401. maddesi gereğince imtiyaz, kâr payına veya tasfiye bakiyesi payına veyahut da diğer pay sahiplerine nazaran “sair hususlarda” bir farklılığa hasredilmiş olmalıdır. Anılan maddede belirtilen imtiyazın tahdidi olmadığı “sair hususlar” ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla imtiyaz, pay sahipliği haklarının hem malî yönünden hem de idari yönünden tanınabilmektedir. Hemen belirtilmelidir ki; bir pay sahibinin gerek kâr gerekse tasfiye bakiyesine farklı bir şekilde iştirak etmesi ve hatta sermaye artırılması hâlinde yeni pay alınabilmesi pay sahipliği hakkının malî yönünü; şirket genel kuruluna katılmak suretiyle oy kullanma veya şirkete ait yönetim işlerini kontrol ederek bu yolda ilgililerden bilgi edinebilme ve ayrıca yönetim kurulunda temsil edilebilme gibi haklar da pay sahipliği hakkının idari yönünü teşkil etmektedir.
16. İmtiyazların tanınabilmesine ilişkin en önemli özellik, ana sözleşmede bu yönde bir hükmün bulunmasının zorunlu olmasıdır. Başka bir deyişle imtiyazlar ancak anonim şirket ana sözleşmesi ile tanınabilir. Gerçekten de anonim şirketler hukukunda payın sağladığı haklardan yararlanmada ölçü olarak pay sahibinin sermayeye katılım oranı (oransallık ilkesi) geçerli olduğundan bunun aksini kararlaştırabilmek için muhakkak ana sözleşmede açık bir hüküm bulunmalıdır. Öte yandan ana sözleşme ile sadece bir grup paya imtiyaz tanınmış olduğunun belirtilmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu konuda öngörülen ana sözleşme hükmünün en azından imtiyazın konusuna ilişkin açık bir düzenlemeyi içermesi de zorunludur. Bu açıdan önemli olan ana sözleşmede imtiyaz kavramına yer verilmiş olması değil, bazı paylara üstün haklar tanındığının hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde açıkça belirtilmesidir (Kendigelen, Abuzer: Anonim Ortaklıkta Yönetime Katılma Haklarında İmtiyaz, 1. Baskı, İstanbul, 1999, s. 36). Bu nedenle imtiyazların var olup olmadığı sonucuna ulaşırken ana sözleşmenin metninin yanı sıra sözleşmenin hazırlanmasına veya değiştirilmesine ilişkin diğer tüm çalışmalardan pay sahiplerinin imtiyaz oluşturma amaçlarının var olduğu açık bir biçimde anlaşılmalıdır.
17. İmtiyaz kavramının öneminden dolayı kanun koyucu imtiyazlar için ayrıca özel bir korunma sistemi öngörmüştür. Bu husus 6762 sayılı TTK’nın 389. maddesinde; “Umumi heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise bu karar, adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz edilemez. Bu heyeti idare meclisi veya murakıplar toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir. Bu hususi toplantıda müzakere ve karar nisabı, 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine tabidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre genel kurul ana sözleşme değişikliğine ilişkin hükümler kapsamında alacağı bir çoğunluk kararıyla paylara tanınan imtiyazların sınırlandırılmasını ya da kaldırılmasını tek başına yapamamakta; ayrıca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bu yönde verecekleri bir onay kararı, ana sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararının infaz edilebilmesi şartı olarak aranmaktadır.
18. Benzer bir düzenleme de esas sermaye artırımına ilişkin şartların düzenlendiği 6762 sayılı TTK’nın 391. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Esas sermayeye karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tamamen ödenmedikçe, umumi heyet yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle sermayenin artırılmasına karar veremez. Muhtelif imtiyazları haiz mütaaddit nevi hisse senedi sahipleri mevcut olduğu takdirde, umumi heyetin kararından ayrı olarak adı geçen nevilerden her birine ait hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak karar vermeleri şarttır. 389 uncu maddenin iki ve üçüncü cümlesi hükümleri bu toplantılar hakkında da tatbik olunur.” hükmünü haizdir. Buna göre esas sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği ile diğer ana sözleşme değişiklikleri farklı bir düzenlemeye tabi tutularak; diğer ana sözleşme değişikliklerinin (6762 sayılı TTK m. 389) aksine, sermaye artırımlarında imtiyazların ayrıca ihlal edilmiş olması şartı aranmamış, sermaye artırımı ile birlikte imtiyazların herhâlde ihlal edileceği varsayımından hareket edilerek imtiyazlı pay sahiplerinin sermaye artırımını mutlaka onaylamaları zorunluluğu getirilmiştir.
19. Görüldüğü üzere imtiyazların oluşturulması için gerekli şartlar imtiyazların kaldırılması için de geçerli olup imtiyazlar, ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilecektir. Başka bir deyişle anonim şirket ana sözleşmesinde yer alan bir ya da birden fazla imtiyazın bertaraf edilebilmesi için genel kurulun bu konuda hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça bir karar almış olması ve bu kararın imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu tarafından onaylanması gerekmektedir.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin 12.09.2007 tarihinde tescil edildiği, şirketin kurucu ortaklarının Kunai S., Aydan Hatice B., Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y. olduğu, ana sözleşmenin 6. maddesinde sermaye ve paylar düzenlendiği, bu kapsamda şirketin sermayesinin A ve B grubu paylara ayrılarak bu payların %50’sine tekabül eden Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’ın eşit oranda B grubu paya sahip oldukları, diğer ortakların A grubu paya sahip oldukları, daha sonra A grubu payların yabancı uyruklu International Business C. ve Bolat A. isimli kişilere devredildiği anlaşılmaktadır.
21. Ana sözleşmenin 7. maddesinde yönetim kurulunun teşkili düzenlenmiş ve bu maddede B grubu paylara imtiyaz tanınarak yönetim kurulunun üç üyeden oluşacağı ve yönetim kurulunun iki üyesinin B grubu payların çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından, birinin ise A grubu payların çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından seçileceği, yönetim kurulu başkanının B grubu payları temsil eden, başkan vekilliğinin ise A grubu payları temsil eden yönetim kurulu üyeleri arasından seçileceği belirtilmiştir. Ana sözleşmenin 10. maddesinde ise genel kurul düzenlenmiş ve anılan maddede A grubu hisseler ile B grubu hisselerin birer oy hakkı bulunduğu belirtilmiştir.
22. Davalı şirketin 2009 yılı olağan genel kurul toplantısı 02.12.2010 tarihinde tüm ortakların katılımı ile çağrısız olarak yapılmış ve gündemin 16. maddesi ile sermayenin artırımına ve ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir. Ana sözleşmenin 6. maddesinin yeni hâlinde ortakların pay sayısı artırılmış, ancak payların A ve B grubu ayrımına yer verilmemiştir.
23. Davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, toplantı çağrısında belirtildiği üzere ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine davacıların muhalefeti ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Davacılar vekili anılan toplantıda, ana sözleşmede imtiyazlı payların bulunmasına rağmen hazirun listesinde imtiyazlı payların belirtilmediğini ileri sürerek itirazda bulunmuş; davalı şirket yetkilisinin vekili ise şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilerek imtiyazların kaldırıldığını savunarak gündemin görüşülmesine geçilmiştir. Davalı vekili asıl ve birleşen davada da şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilerek imtiyazların kaldırıldığını, bu nedenle dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı için imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu onayının söz konusu olmadığını savunmaktadır.
24. Davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının gündeminde A ve B grup ayrımının ya da imtiyazın kaldırılacağına dair bir madde ya da bir ibare yer almamaktadır. Aynı şekilde toplantı esnasında da A ve B grup ayrımının ya da imtiyazın kaldırılacağına dair bir görüş veya beyanda da bulunulmamıştır. Anılan genel kurul toplantısının 8. maddesinde yeni yönetim kurulu ve denetçinin seçimi yapılmış; 16. maddesinde ise şirkete bugüne kadar yapılan finansal yardımların sermayeye ilave edilmesi suretiyle sermaye artışı yapılmasına karar verilerek ana sözleşmenin “sermaye ve hisseler” başlıklı 6. maddesi tadil edilmiştir. Gündemde ve 30.12.2010 tarihli ticaret sicil gazetesindeki ilanda tadil edilen 6. maddenin yeni hâli yer almış, eski hâline ise yer verilmemiştir.
25. Ayrıca anılan genel kurul toplantısında sermaye artırımına ilişkin ana sözleşmenin 6. maddesi değiştirilmeden önce yeni yönetim kurulu seçiminin yapılması ve B grubu pay sahiplerinin ana sözleşmenin 7. maddesi gereğince yönetim kuruluna aday göstermemiş olmasının sadece bu konudaki imtiyazı kullanmayarak seçim yapmaları anlamına geldiği, ancak bu durumun imtiyazın kaldırıldığı sonucunu doğurmayacağı, öte yandan ana sözleşmenin 7. maddesindeki imtiyaza uygun olarak yönetim kuruluna, B grubu pay sahiplerinden iki kişi Orhan Y. ve Süleyman Y.’ın seçildiği, daha sonra yine ana sözleşmenin 7. maddesine uygun olarak yönetim kurulu başkanlığına B grubu pay sahiplerinden Orhan Y.’ın, başkan yardımcılığına ise A grubu pay sahiplerinden Bolat A.’ın seçildiği anlaşılmaktadır.
26. Davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında sadece ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmesine karar verilmiş; yönetim kuruluna seçilmede imtiyaz tanıyan 7. madde ile A ve B grup ayrımını pekiştiren 10. madde aynen bırakılmıştır. Dolayısıyla 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul sonrasında da imtiyaza ilişkin ana sözleşmenin 7. maddesi ile A ve B grup ayrımını pekiştiren 10. madde varlıklarını hâlen sürdürmektedir. Sadece sermaye artırımı sırasında sermayenin A ve B grubu paylara ayrıldığı şeklindeki ibare kuruluş ana sözleşmesinden sonraki 6. maddede yer almamaktadır.
27. Bir ana sözleşmede tanınmış imtiyazlar konularıyla birlikte varlıklarını, çeşitli maddelerde sürdürüyorlarsa, A ve B grupları ayrımı ana sözleşmenin çeşitli maddelerinde belirginse imtiyazlar devam ediyor demektir. Bu kapsamda ana sözleşmenin sermayeye ilişkin maddesinde ayrıca sermayenin pay gruplarına bölünmüş olduğu ibaresinin yer almasına ve bu ibarenin her sermaye artırımında muhafaza edilmesine de gerek yoktur. Zira sermayenin gruplara ayrılmış olduğunun varlığı için bu hususun ana sözleşmeden anlaşılıyor olması yeterlidir.
28. Yukarıda da bahsedildiği üzere imtiyazların oluşturulması için gerekli şartlar imtiyazların kaldırılması için de geçerli olup imtiyazlar, ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilecektir. Dolayısıyla imtiyazlar ancak ya imtiyaz esasına göre düzenlenmiş bütün hükümlerdeki imtiyazların kaldırılmasıyla ya da açık bir hükümle tüm imtiyazların kalktığı belirtilerek ana sözleşme değişikliğiyle kaldırılabilecektir. Dolayısıyla davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadiliyle ve belirtilen şekilde yönetim kurulunun seçimiyle ana sözleşmenin imtiyaza dair 7. maddesinin zaten o genel kurulda kaldırıldığı, dava konusu 06.10.2011 tarihli genel kurul kararının ise bunun tespitinden ibaret olduğunun ileri sürülmesi mümkün değildir.
29. Davalı şirketin kuruluş ana sözleşmesinde B grubu payların şirketin kurucu ortaklarından Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’a ait olduğu, A grubu payların ise şirketin kurucu yabancı ortaklarına ait olduğu, daha sonra A grubu payların başka yabancı uyruklu şahıslara devredildiği ancak B grubu payların devredilmediği, hâlâ Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’a ait olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla pay sahiplerinin elindeki payların hangi gruba ait olduğu hususunda belirsizlik de söz konusu değildir. Bu itibarla davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında sermayenin A ve B gruplarına ayrılması hususu ile yönetim kurulunun seçimindeki grup imtiyazının kaldırıldığından bahsedilemeyecektir. Başka bir deyişle 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısından sonra dâhi davalı şirketin sermayesi A ve B grubu paylara ayrılmış olarak varlığını sürdürmekte ve yönetim kurulunun seçiminde B grubu paylara tanınan imtiyaz devam etmektedir.
30. O hâlde davalı şirketin dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan imtiyazın kaldırılmasına ilişkin ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesi kararının infaz edilmesi ancak 6762 sayılı TTK’nin 389. maddesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bu yönde verecekleri bir onay kararı ile mümkündür. Her ne kadar ana sözleşmenin 10. maddesinde bir imtiyaz ön görülmemiş ise de anılan madde; ana sözleşmenin 7. maddesi ile tanınan imtiyazı ve dolayısıyla sermayenin A ve B grup ayrımını pekiştirdiği için bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu itibarla davalı şirketin dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayı olmadığı için infaz edilmesi mümkün değildir.
31. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadili ile sadece grup ayrımının kaldırıldığı, imtiyazın ise kaldırılmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı sonuç itibariyle doğru olmakla birlikte, yukarıda da belirtildiği üzere davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadili ile hem grup ayrımı hem de imtiyaz kaldırılmadığı için direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ile onanmasına karar verilmiştir.
32. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 21 üyenin 17’si ÖN SORUN YOK, 4’ü ise ÖN SORUN VAR yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “Uzman görüşü takdiri delil niteliğindedir” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11 Aralık 2019 tarihli kararı için bkz.
http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/uzman-gorusu-takdiri-delil-niteligindedir
İÇTİHAT YORUMU : Doktrindeki bir görüşe göre, uzman görüşü tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır.
“Uzman görüşü, resmi bilirkişi raporu gibi delil olmayıp, tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır. Tanık ise, takdiri bir delildir.” (KARAMERCAN, Fatih, Medenî Usûl Hukukunda Tanık ve Tanıklık, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2018, S: 3, s. 157). Söz konusu makale için bkz.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/555063
Aynı yönde görüşler için bkz. PEKCANITEZ, Hakan, Özel Uzman (Bilirkişi) Görüşü ve Değerlendirilmesi, Makaleler, C: II, İstanbul, 2016, s. 395; AKİL, Cenk, Medeni Yargılama Hukukunda Mahkeme Tarafından Atanan Bilirkişi-Uzman Tanık Ayrımı, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2011, S: 2, s. 174.
Doktrindeki diğer bir görüşe göre ise uzman görüşü, delil değerlendirme vasıtası olarak görülmelidir; çünkü uzman eğitimi yahut tecrübesi sonucunda sahip olduğu bilgileri görüşüne aktarır bu yüzden sunulan görüşün bilimselliği ön planda tutması, tarafsız, objektif ve mantık ilkelerine uygun olması gerekir. Uzmanın hazırladığı bu görüş tarafları ve mahkemeyi aydınlatmaktadır ve uyuşmazlık konusunu oluşturan çekişmeli vakıaları yansıtan delilleri değerlendirme faaliyeti daha fazla öne çıkmaktadır. (ELYILDIRIM, Hasan, Hukuk Yargılamasında Uzman Görüşü - Özel Bilirkişi, Ankara, 2021, s. 60, 61)
“Federal Mahkemenin konu ile ilgili kararlarında (ATF III 433; BGE 142 II 355; BGE 133 II 384) uzman görüşünün belgeden ziyade taraf beyanı niteliğinde bulunduğu kabul edilmekle, uzman görüşünün ne belge olarak ne de bilirkişi delili olarak değerlendirilmesine imkân olmadığı vurgulanmaktadır. Federal Mahkemenin bu görüşü karşısında ise doktrinin kapsamlı eleştirileri sonucunda bir kanun değişikliği yapılması öngörülmektedir.
İsviçre’de “Titre” başlığı altında yapılan düzenleme, HMK m. 199'da tanzim edilen belge kavramı için kaynak oluşturduğundan bizim için önem arz etmektedir. Bunun yanında HMK m. 199’daki belge kavramının niteliği ele alındığında ZPO’da benimsenen delil sistemi ile HMK’da öngörülen sistem arasındaki farklılıkların ciddi şekilde gözetilmesi ve belge kavramının Türk Hukukundaki anlamının bu suretle yorumlanması gerekmektedir.” (KOÇ, Evren, Medeni Usul Hukukunda Belge Kavramı, İstanbul, 2021, s. 21, 22)
ANA SÖZLEŞME MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN KARARIN İNFAZI İÇİN İMTİYAZLI PAY SAHİPLERİ ÖZEL KURULUNUN ONAYI OLMALIDIR
T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARARIDIR
ESAS NO : 2019/486 Esas
KARAR NO : 2019/993
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/10/2011
MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İSTANBUL 48. ASLİYE
TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/423 E. SAYILI DOSYASINDA
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/10/2011
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
KARAR YAZIM
TARİHİ : 13/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan asıl ve birleşen Genel Kurul Kararının İptali davalarının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacılar vekili asıl ve birleşen davaya ilişkin dava dilekçelerinde; asıl davada davacı Süleyman Y. ile birleşen davada davacı Hızır Y.'ın 12.09.2007 tarihinde kurulan davalı şirketin yaklaşık %16,6 oranında payına sahip kurucu pay sahipleri olduğunu, şirket ana sözleşmesi gereğince, payların A ve B grubuna ayrıldığını, ana sözleşmenin 7. maddesinde yönetim kurulunun üç kişiden oluşacağının üyelerden ikisinin B grubu, diğer bir üyenin A grubu pay sahiplerinin çoğunluğunun göstereceği adaylar arasından seçileceğinin hüküm altına alındığını, her iki grup paya da TTK 401 madde uyarınca imtiyazlı pay niteliği kazandırıldığını, davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesinin davacı ile B grubu pay sahibi yine şirket sermayesinin yaklaşık %16,6 payını elinde bulunduran birleşen davada davacı Hızır Y.'ın olumsuz oylarına karşılık değişikliğin olumlu şekilde karara bağlandığını, davacıların imtiyazlı pay sahibi sıfatını taşıdığını ve TTK.nun 389 maddesine göre kararın imtiyazlı pay sahipleri kurulunun verecekleri kararla onaylanmadıkça infaz edilemeyeceği için davacıların 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ilişkin muhalefet şerhinde imtiyazlı pay sahipleri genel kurul toplantısına ilişkin çağrı yapılmadığı, yapılmış olsa dahi B grubu payların çoğunluğuna sahip pay sahibi olarak ana sözleşmenin onaylanmayacağını açıkça dile getirdiklerini, 06.10.2011 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne hitaben hukuksal durum izah edilerek, ticaret sicili memurunun davalının ana sözleşme değişikliği tescili talebini red etmekle yükümlü olduğunun, aksi halde hukuki ve cezai sorumluluğu gerektireceğini ihtar ettiklerini, ancak ana sözleşme değişikliğinin 10/10/2011 tarihinde tescil edildiğini; TTK 389. maddenin açık ifadesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun onayı alınmadıkça ana sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının infaz edilemeyeceğini, ticaret sicili memurunun denetimi yapmayarak kasten görevini ihmal ederek dava konusu yolsuz tescil işlemini gerçekleştirdiğini beyanla, dava sonuçlanıncaya kadar davacıların ana sözleşme 7. madde ile tanınan imtiyaz hakkını kullanmasının TTK 382. madde gereğince sağlanmasına, davalı şirketin 10.10.2011 tarihinde tescil edilen batıl nitelikteki ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; şirketin ana sözleşmesi m. 6'da hisse grupları A ve B olarak ayrılmışken 6. maddenin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurulda tadil edildiğini, A ve B şeklinde gruplamanın kaldırıldığını, bu tadilatın yapıldığı genel kurulda davacının yeni metnin kabulüne olumlu oy verdiğini, yani metnin oy birliğiyle kabul edildiğini, kararın 30.12.2010 tarih 7719 sayılı T. Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, 3 aylık sürede iptal davası da açılmadığından tadilat metninin kesinleştiğini, TTK. 389. maddenin uygulanmasının mümkün olmadığını, 20.12.2010 tarihli yönetim kuruluna davacının da katıldığını, kararların oy birliğiyle alındığını, bu kararın aynı tarihte Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, ana sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin uygulama alanı kalmadığından değiştirilmesinin zorunluluk haline geldiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, batıl nitelikte olduğu iddia edilen ana sözleşme değişikliğine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul kararının tescil işleminin iptali istemine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra dosyada, iddia, savunma ve tarafların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin değiştirilmesi koşullarının bulunup bulunmadığının saptanması için bilirkişi raporu alınmıştır.
Prof. Dr. A.N.B. tarafından düzenlenen 02/01/2014 tarihli raporda özetle;
"...TTK. 389 ve 391. maddeleri hükümleri çerçevesinde davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmadığı, bu nedenle infazının mümkün bulunmadığı." görüş ve kanaatine yer verilmiştir.
Taraf vekillerinin rapora beyan ve itirazları üzerine bilirkişiden ek rapor alınmış, 26/05/2014 tarihli ek raporda; "...Davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında tüm ortakların temsil edildiği ve sözlü olarak aday olduklarını belirten kişilerin oy birliğiyle yönetim kurulu üyeliklerine seçimi (Tic.Sic.Gaz. 30.12.2010 S.7719) yine tüm ortakların temsil edildiği, 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 7. ve 10. Maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın oy çokluğu ile (toplam hissenin yaklaşık %67'si) alınmış olmasının TTK'nun 389 ve 39l. maddelerine göre ayrıca toplantı yapılmasına gerek olmadığı..." tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında 19.04.2012 tarihli kararla; şirketin 06/10/2011 tarihinde yapılan genel kurulunda ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin olan ve 10.10.2011 tarihinde tescil edilen kararların icrasının TEDBİREN geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce 2014/359-2015/736 E. K. sayılı, 20.10.2015 tarihli karar ile :''... şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlar arasından TTK'nın 401. maddesi uyarınca yönetim kuruluna aday gösterilmesi bakımından A grubu hissedarların bir, B grubu hissedarların ise iki aday göstermesi yönünden imtiyaz tanındığı ancak, dava konusu genel kurul toplantısı ile bu imtiyazın kaldırıldığı, TTK'nın 390. maddesi gereği A ve B grubu imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun davalı şirketin 06/10/2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7. maddenin tadiline ilişkin kararı ayrı ayrı oylayıp onanması gerekirken TTK'nın 389. madde hükmünün uygulanmadığını zira, ortada bir sermaye artırımı kararı bulunmadığını, davacıların katıldığı ve oy birliğiyle alınan 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısı sermaye artırımına ilişkin olduğundan, davacıların toplantıya ve artırım kararına katılmasında TTK'nun 391. maddesi uyarınca ayrıca imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun, genel kurul kararını onamasına gerek olmadığı, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının ise, sermaye artırımı ile ilgili olmayıp, imtiyazlı payların yönetim kurulunun temsilinde imtiyazlarını kaldırmaya, toplantı ve karar nisaplarını düşürmeye yönelik olduğundan imtiyazlı pay sahiplerinin menfaatlerini ihlal edici nitelikte bulunduğu, 02/12/2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durumun örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerinin düzenlenen yönetime katılma imtiyazının da değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılmasının mümkün olmadığı, esas sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmaması nedeniyle infazının olanaklı olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kabulü ile, 06/10/2011 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10/10/2011 tarihli tescil işleminin iptaline...'' karar verilmiş,
Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2016/394-2017/3442 E. K. sayılı ilamı ile;
"...... Davalı şirketin ana sözleşmesinde imtiyaz oluşturan temel madde sermayenin yapısına ilişkin 6. maddedir. Şirket ana sözleşmesinin işbu 6. maddesinin de 02/12/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında A ve B grubu hissedarların tümünün katılımıyla oy birliği ile değiştirildiği ve tescil edildiği, aynı genel kurul toplantısında alınan kararla yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesi ile de yeni değişikliğe uygun olarak yönetim kurulu üyelerinin seçiminin yapıldığı anlaşılmıştır. Bu suretle, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçiminde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın bağlam kuralını teşkil eden 6. madde ile ilgili ana sözleşme değişikliği kesinleşmiş olmakla ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalmamıştır.
Davalı şirketin 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile ortada imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığından imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğinden de söz edilemeyecek olmasına rağmen mahkemece ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının tescil işleminin iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, ana sözleşmenin 10. maddesi bakımından da durum aynı olup, hatta ana sözleşmenin değiştirilen işbu 10. maddesinin ne payların kullanılmasında ne de oy hakkı bakımından bir imtiyaz da içermemesine karşın anılan maddenin değişikliğine ilişkin genel kurul kararının tescilinin iptaline karar verilmesi de doğru görülmemiş'' gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce verilen 20.10.2015 tarihli kararda direnilmesine karar verilmiştir.
eTK 401 maddeye göre; imtiyaz, kâra, tasfiye payına katılmada ve sair hususlarda tanınabilir. İmtiyazlı pay gruplarını korunmak için imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu düzenlenmiştir.
eTK 389 madde gereğince genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğu karar imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise, bu karar imtiyazlı pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacakları kararla onanmadıkça infaz edilemez. İmtiyazlı pay sahipleri genel kurulu karar almamış ise genel kurul kararının iptali gerekmez, ancak infazı gerçekleşmez. Genel kurul kararının infazı için imtiyazlı her grubun ayrı ayrı toplanarak eTK. 389 maddedeki yeter sayılara uyarak onama kararı vermesi aranır, imtiyazlı bütün payların çağrıldığı bir özel toplantıda alınan onama kararı eTK'na aykırılık teşkil eder.
Davalı A. A.Ş. 12.09.2007 tarihinde tescil, 20.09.2007 tarih 6899 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilerek kurulmuştur.
Esas sözleşme 6. maddeye göre, şirketin sermayesi 7.500.000 hisseye ayrılmış 7.500.000 TL. dir. Hisseler A ve B grubu olarak ayrılmış, davacılar Hızır Y. 1.250.000, Süleyman Y. 1.250.000 adet hisseye sahip B grubu hissedarlardır.
Esas sözleşme 7. madde uyarınca, yönetim kurulu 3 üyeden oluşur. Yönetim kurulu üyelerinden ikisi B grubu hisselerin, biri A grubu hisselerin çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından seçilir. Genel kurulda toplantı ve karar nisabı, şirket sermayesinin en az % 65'i oranındadır.
Davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 17.500.000 TL'na çıkarma kararı oy birliği ile alınmıştır.
Davalı şirket yönetim kurulu, esas sözleşme 7. maddesi (yönetim kurulu tescili, toplantı şekilleri, toplantı nisabı ve süresi) ve 10. maddesi (genel kurul) düzenlemeleri hususunda toplanmak üzere 06.10.2011 tarihinde yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısı ilanı yapmıştır.
Davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına davacılar Hızır Y. ve Süleyman Y. katılmış, esas sözleşme 7 ve 10. maddelerin değiştirilmesine muhalefet şehri koymuşlar, anılan madde tadilleri oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Anılan olağanüstü genel kurul toplantısında 7. maddede yapılan değişiklikle A ve B gruplarının yönetim kuruluna üye teklifine ilişkin önceki 7. madde hükmü tadil edilerek, hissedarlar tarafından seçilen en az 3 üyeden oluşan yönetim kurulu düzenlemesi ile, 10. madde hükmü tadil edilerek toplantı ve karar nisaplarına ( % 65 çoğunluk ) ilişkin düzenleme kaldırılmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık, davalı şirketin ana sözleşmesinin imtiyaz hakkı tanıdığı iddia edilen 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinde hükme bağlanan yasal düzenleme uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça infaz edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dosyaya bir başka dava dolayısıyla ( aynı taraflar arasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2012/85 esas sayılı dava dosyası) Prof. Dr. Ö.T. tarafından sunulan 27/09/2012 tarihli hukuki mütalaada ve yine Yargıtay bozma ilamından sonra bir başka dosyada aynı konu üzerine Prof. Dr. Ü.T.'ten alınan 27/03/2017 tarihli uzman görüşü ile mahkememiz dosyasında karar düzeltme aşamasında işbu dava dosyası için sunulan Prof. Dr. K.Ş.'tan alınan hukuki mütalaada değinildiği üzere: Anonim Ortaklar Hukukunda imtiyazların ancak açık bir ana sözleşme hükmü ile yaratılabileceği, dolayasıyla örtülü bir biçimde imtiyaz oluşturulamayacağı gibi, imtiyazlar yine ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilirler. Genel kurulun iradesinin imtiyazların kaldırılması yönünde olduğu açıkça anlaşılamadığı taktirde, imtiyazların kaldırılmamış olduğu, yani varlıklarını aynen korudukları sonucuna ulaşılması kaçınılmazdır.
A. Ana Sözleşmesinin 7. ve 10. maddelerin pay sahiplerine imtiyaz sağlayan hükümler niteliğini taşıdıkları konusunda taraflar arasında herhangi bir çekişme yoktur. Ortaklıkta payların tek başına A ve B gibi gruplara ayrılması, bunlardan birine diğerine göre farklı ve üstün hak tanınmadıkça imtiyaz yaratmak anlamına gelmeyeceği gibi, payların A ve B gibi grup ayırımının kaldırılması da imtiyazların otomatikman kaldırılması sonucunu doğurmayacaktır. Dolayısıyla sadece A ve B gibi grup adlandırılmalarının terk edilip, gruplara farklı ve üstün haklar bahşeden içeriği düzenleyen hükümlerin muhafaza edilmesi halinde imtiyazların artık yürürlükten kaldırıldığı ileri sürülemez. Somut olayda A. A.Ş. Ana Sözleşmesindeki A ve B grubu şeklindeki ayırımın tek başına kaldırılmış olması, imtiyaz haklarını düzenleyen 7. ve 10. maddeleri dayanaksız hale getirmez.
02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artırılmasına karar verilmiş ise de, ana sözleşmenin 7 ve 10 maddelerinde düzenlenen "yönetime katılma imtiyazı"na dokunulmamış, bu hakkın kaldırılması veya değiştirilmesi, mevcut toplantıda gündeme getirilmemiştir. 02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durum örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerde düzenlenen yönetime katılma imtiyazının da değiştirildiği anlamında kabul edilemez. Dolayısıyla yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılması olanaklı değildir. Bu durumda dava konusu 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve davacıların ana sözleşmenin yönetime katılma haklarının düzenlendiği 7. ve 10. maddelerin değiştirilmesi kararı akabinde eTK madde 389 uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun toplanıp, bu kararı onaması yasal zorunluluk olup, böyle bir toplantı ve onama sözkonusu olmadığından, ana sözleşme değişikliği işleminin kabulü olanaklı değildir.
Yargıtay bozma ilamında 02/12/2010 tarihli olağan Genel Kurul Toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli olmadığı, dolayasıyla imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığı, 10. maddenin de aynı istikbale sahip olup, hatta imtiyaz dahi içermediği sebeple bu davanın konusu tescil işleminin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı, doğrudan doğruya 02.12.2010 tarihli toplantıda 6. madde değişikliği ile A ve B grubunun ortadan kaldırıldığı gerekçesine dayanılmıştır. Oysa, 6. madde değişikliği ile ana sözleşmede öngörülen imtiyazların kaldırıldığı kabul edilemeyeceğinden mahkememizce verilen ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, eTK'nun 389 ve 391. Madde hükümleri çerçevesinde, tüm ortakların temsil edildiği 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmadığı nedeniyle, infazının olanaklı olmamasına göre davanın kabulü ile, ana sözleşmenin 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
Mahkememizce verilen 20.10.2015 tarihli kararda DİRENİLMESİNE,
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA DAVANIN KABULÜNE,
1-) 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında 3 nolu madde altında ana sözleşmenin 7 ve 10 maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin İPTALİNE ,
2-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 44,40- TL harçtan peşin alınan 18,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına
3-) Davacı tarafından yatırılan 18,40-TL peşin harç, 18,40-TL başvurma harcı, 2,90-TL vekâlet suret harcı, 500 TL bilirkişi ücreti, 304,95 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 844,65-TL. nın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-) Karar kesinleştiğinde davacı/davalı yanca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin davacıya/davalıya/vekillerine iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA:
6-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 44,40-TL harçtan peşin alınan 18,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 18,40-TL peşin harç, 18,40-TL başvurma harcı, 2,90-TL vekalet harcı, 16,00 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 55,70 TL.nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.725,00- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-) Karar kesinleştiğinde davacı/davalı yanca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin davacıya/davalıya/vekillerine iadesine,
Asıl ve birleşen dosyada davacılar vekili Av. A. T., asıl ve birleşen dosyada davalı Vekili Av. Y.G. yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay'a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/12/2019
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-722
KARAR NO : 2022/4
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : 2019/486 - 2019/993
ASIL DAVADA
DAVACI : S.Y. vekili Av. A.T.
DAVALI : A. İnşaat ve Gayrimenkul Yatırımları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
vekili Av. M.D.İ.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI : H.Y. vekili Av. A.T.
DAVALI : A. İnşaat ve Gayrimenkul Yatırımları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
vekili Av. M.D.İ.
1. Taraflar arasındaki “ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davanın kabulüne ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438/2 maddesi gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından asıl ve birleşen davada davalı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl ve Birleşen Davada Davacılar İstemi:
4. Asıl ve birleşen davada davacılar vekili; müvekkillerinin her birinin davalı şirketin %16,67 oranında payına sahip kurucu pay sahibi olduklarını, şirket ana sözleşmesi gereğince payların A ve B grubuna ayrıldığını, ana sözleşmenin 7. maddesine göre yönetim kurulunun üç kişiden oluşacağı ve üyelerden ikisinin B grubu, diğer bir üyenin ise A grubu pay sahiplerinin çoğunluğunun göstereceği adaylar arasından seçileceğinin belirtildiği, yine ana sözleşmenin 10. maddesinde de A ve B grubu hisselerin oy hakkının düzenlendiğini, dolayısıyla ana sözleşme ile her iki grup paya da 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 401. maddesi gereğince imtiyazlı pay niteliği kazandırıldığını, davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine müvekkillerinin olumsuz oyuna karşın karar verildiğini, oysa 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça genel kurul kararının infaz edilemeyeceğini, durumun ticaret siciline de bildirilmesine rağmen kararın tescil edildiğini ileri sürerek davalı şirketin 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısına yönelik 10.10.2011 tarihinde tescil edilen batıl nitelikteki ana sözleşme değişikliğine ilişkin tescil işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve Birleşen Davada Davalı Cevabı:
5. Asıl ve birleşen davada davalı vekili; müvekkili şirketin ana sözleşmesinin 6. maddesi gereğince hisse gruplarının A ve B olarak ayrıldığını, anılan maddenin ise 02.12.2010 tarihli olağan genel kurulda oy birliği ile tadil edilerek A ve B şeklindeki grup ayrımının kaldırıldığını, bu değişikliğe davacılar tarafından da olumlu oy verildiği için anılan genel kurulda 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla ana sözleşmesinin 6. maddesinin tadil edilmesiyle imtiyazın temeli kalmadığı için ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin de uygulama alanı kalmadığını, bu nedenle dava konusu genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesinde imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayının aranmasına imkân bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 2014/359 E., 2015/736 K. sayılı kararı ile; davalı şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlar arasından yönetim kuruluna aday gösterilmesi bakımından A grubu hissedarların bir, B grubu hissedarların iki aday göstermesi yönünde 6762 sayılı TTK'nın 401. maddesi gereğince imtiyaz tanındığı, ancak dava konusu genel kurul toplantısı ile bu imtiyazın kaldırıldığı, A ve B grubu imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun dava konusu genel kurul toplantısında alınan ana sözleşmenin tadiline ilişkin kararı 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesi gereğince ayrı ayrı oylayıp onaylaması gerektiği, davacıların katıldığı ve oy birliğiyle alınan 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısı sermaye artırımına ilişkin olduğundan 6762 sayılı TTK’nın 391. maddesi gereğince ayrıca imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu toplantısı ile kararın onanmasına gerek olmadığı, 02.12.2010 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin "sermaye" başlıklı 6. maddesinin sermaye artırımı nedeniyle değiştirilmesine karar verilmiş ise de, bu durumun örtülü şekilde 7 ve 10. maddelerde düzenlenen yönetime katılma ve genel kurulda oy kullanma imtiyazının da değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, yorum yoluyla "imtiyaz" hakkının kaldırılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle dava konusu genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından onaylanmaması nedeniyle infazının olanaklı olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulü ile 06.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 10.10.2011 tarihli tescil işleminin iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.06.2017 tarihli ve 2016/394 E., 2017/3442 K. sayılı kararı ile; “… Asıl ve birleşen dava, batıl nitelikte olduğu iddia edilen ana sözleşme değişikliğine ilişkin olağanüstü genel kurul kararının tescil işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6762 sayılı TTK’nin 389. maddesi uyarınca “Umumi heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise bu karar, adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz edilemez. Bu heyeti idare meclisi veya murakıplar toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir. Bu hususi toplantıda müzakere ve karar nisabı, 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine tabidir.”
Somut olayda uyuşmazlık, davalı şirketin ana sözleşmesinin imtiyaz hakkı tanıdığı iddia edilen 7. ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 06/10/2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların 6762 sayılı TTK'nın 389. maddesinde hükme bağlanan yasal düzenleme uyarınca imtiyazlı pay sahipleri kurulunun vereceği kararla onaylanmadıkça infaz edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davalı şirketin ana sözleşmesinde imtiyaz oluşturan temel madde sermayenin yapısına ilişkin 6. maddedir. Şirket ana sözleşmesinin işbu 6. maddesinin de 02/12/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında A ve B grubu hissedarların tümünün katılımıyla oy birliği ile değiştirildiği ve tescil edildiği, aynı genel kurul toplantısında alınan kararla yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesi ile de yeni değişikliğe uygun olarak yönetim kurulu üyelerinin seçiminin yapıldığı anlaşılmıştır. Bu suretle, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçiminde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın bağlam kuralını teşkil eden 6. madde ile ilgili ana sözleşme değişikliği kesinleşmiş olmakla ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalmamıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, davalı şirketin 02/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında yapılan ana sözleşme değişikliği ile ortada imtiyazlı pay sahibi olarak tanımlanabilecek bir hissedar grubu kalmadığından imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğinden de söz edilemeyecek olmasına rağmen mahkemece ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının tescil işleminin iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, ana sözleşmenin 10. maddesi bakımından da durum aynı olup, hatta ana sözleşmenin değiştirilen işbu 10. maddesinin ne payların kullanılmasında ne de oy hakkı bakımından bir imtiyaz da içermemesine karşın anılan maddenin değişikliğine ilişkin genel kurul kararının tescilinin iptaline karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.12.2019 tarihli ve 2019/486 E., 2019/993 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, karar düzeltme aşamasında dava dosyasına sunulan hukukî mütalaalarda değinildiği üzere anonim ortaklıklar hukukunda imtiyazların ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabileceği, genel kurulun iradesinin imtiyazların kaldırılması yönünde olduğu açıkça anlaşılamadığı taktirde imtiyazların kaldırılmamış olduğu ve varlıklarını aynen korudukları, dolayısıyla 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında payların A ve B gibi grup ayırımının kaldırılması da imtiyazların otomatikman kaldırılması sonucunu doğurmayacağı, sadece A ve B gibi grup adlandırılmalarının terk edilerek gruplara farklı ve üstün haklar bahşeden içeriği düzenleyen hükümlerin muhafaza edilmesi hâlinde imtiyazların artık yürürlükten kaldırıldığının ileri sürülemeyeceği, başka bir deyişle davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan A ve B grubu şeklindeki ayırımın tek başına kaldırılmış olması imtiyaz haklarını düzenleyen 7 ve 10. maddeleri dayanaksız hâle getirmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirketin 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirket hisselerinde A ve B grup ayırımını öngören ana sözleşmenin 6. maddesinin kaldırılması karşısında ana sözleşmenin 7. maddesinde A ve B grubu hissedarlara tanınan imtiyazın maddi temeli kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu 06.10.2010 tarihli genel kurulda A ve B gruplarına imtiyaz sağlayan 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayına tabi olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece direnme kararında karar düzeltme aşamasında davacı vekili tarafından dosyaya sunulan bir başka dosyada aynı konu üzerine alınan hukukî uzman görüşü ile eldeki dava için sunulan hukukî uzman görüşüne atıfta bulunulması karşısında, direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve buna göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılacağı ön sorun olarak tartışılmış; yapılan görüşmelerde HMK’nın 266/1 maddesi ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3 maddesi gereğince çözümü için hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilginin yeterli olduğu uyuşmazlık konularında bilirkişiye başvurulamayacağı, buradan hareketle hukukî uzman görüşünün de delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla direnme kararında hukuki uzman görüşüne yapılan atıf ile yeni bir delile dayanılmadığı, yapılan atıf ile sadece ilk gerekçenin kuvvetlendirildiği ve böylece yeni hüküm bulunmadığı, bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği sonucuna varılarak ön sorunun bulunmadığına 18.01.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anonim şirketlerde “imtiyaz” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
14. Somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’de imtiyaz kavramı tanımlanmamakla birlikte öğreti ve uygulamada “imtiyazlı pay”; sahiplerine diğer paylara oranla farklı ve üstün haklar tanıyan pay olarak tanımlanmaktadır (Türk Tarih Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. I, 2021, s. 906). Nitekim imtiyazlı pay, 6762 sayılı TTK’nın 401. maddesinde; “Esas mukavele ile bazı nevi hisse senetlerine kâr payı veya tasfiye hâlinde şirket mevcudunun dağıtılması ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre anonim şirketlerde “imtiyaz” ancak şirket esas sözleşmesi ile paya tanınabilmektedir. Dolayısıyla esas sözleşmenin değiştirilmesi yoluyla da paya imtiyaz tanınması mümkündür.
15. 6762 sayılı TTK’nın 401. maddesi gereğince imtiyaz, kâr payına veya tasfiye bakiyesi payına veyahut da diğer pay sahiplerine nazaran “sair hususlarda” bir farklılığa hasredilmiş olmalıdır. Anılan maddede belirtilen imtiyazın tahdidi olmadığı “sair hususlar” ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla imtiyaz, pay sahipliği haklarının hem malî yönünden hem de idari yönünden tanınabilmektedir. Hemen belirtilmelidir ki; bir pay sahibinin gerek kâr gerekse tasfiye bakiyesine farklı bir şekilde iştirak etmesi ve hatta sermaye artırılması hâlinde yeni pay alınabilmesi pay sahipliği hakkının malî yönünü; şirket genel kuruluna katılmak suretiyle oy kullanma veya şirkete ait yönetim işlerini kontrol ederek bu yolda ilgililerden bilgi edinebilme ve ayrıca yönetim kurulunda temsil edilebilme gibi haklar da pay sahipliği hakkının idari yönünü teşkil etmektedir.
16. İmtiyazların tanınabilmesine ilişkin en önemli özellik, ana sözleşmede bu yönde bir hükmün bulunmasının zorunlu olmasıdır. Başka bir deyişle imtiyazlar ancak anonim şirket ana sözleşmesi ile tanınabilir. Gerçekten de anonim şirketler hukukunda payın sağladığı haklardan yararlanmada ölçü olarak pay sahibinin sermayeye katılım oranı (oransallık ilkesi) geçerli olduğundan bunun aksini kararlaştırabilmek için muhakkak ana sözleşmede açık bir hüküm bulunmalıdır. Öte yandan ana sözleşme ile sadece bir grup paya imtiyaz tanınmış olduğunun belirtilmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu konuda öngörülen ana sözleşme hükmünün en azından imtiyazın konusuna ilişkin açık bir düzenlemeyi içermesi de zorunludur. Bu açıdan önemli olan ana sözleşmede imtiyaz kavramına yer verilmiş olması değil, bazı paylara üstün haklar tanındığının hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde açıkça belirtilmesidir (Kendigelen, Abuzer: Anonim Ortaklıkta Yönetime Katılma Haklarında İmtiyaz, 1. Baskı, İstanbul, 1999, s. 36). Bu nedenle imtiyazların var olup olmadığı sonucuna ulaşırken ana sözleşmenin metninin yanı sıra sözleşmenin hazırlanmasına veya değiştirilmesine ilişkin diğer tüm çalışmalardan pay sahiplerinin imtiyaz oluşturma amaçlarının var olduğu açık bir biçimde anlaşılmalıdır.
17. İmtiyaz kavramının öneminden dolayı kanun koyucu imtiyazlar için ayrıca özel bir korunma sistemi öngörmüştür. Bu husus 6762 sayılı TTK’nın 389. maddesinde; “Umumi heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise bu karar, adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz edilemez. Bu heyeti idare meclisi veya murakıplar toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir. Bu hususi toplantıda müzakere ve karar nisabı, 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine tabidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre genel kurul ana sözleşme değişikliğine ilişkin hükümler kapsamında alacağı bir çoğunluk kararıyla paylara tanınan imtiyazların sınırlandırılmasını ya da kaldırılmasını tek başına yapamamakta; ayrıca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bu yönde verecekleri bir onay kararı, ana sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararının infaz edilebilmesi şartı olarak aranmaktadır.
18. Benzer bir düzenleme de esas sermaye artırımına ilişkin şartların düzenlendiği 6762 sayılı TTK’nın 391. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Esas sermayeye karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tamamen ödenmedikçe, umumi heyet yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle sermayenin artırılmasına karar veremez. Muhtelif imtiyazları haiz mütaaddit nevi hisse senedi sahipleri mevcut olduğu takdirde, umumi heyetin kararından ayrı olarak adı geçen nevilerden her birine ait hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak karar vermeleri şarttır. 389 uncu maddenin iki ve üçüncü cümlesi hükümleri bu toplantılar hakkında da tatbik olunur.” hükmünü haizdir. Buna göre esas sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği ile diğer ana sözleşme değişiklikleri farklı bir düzenlemeye tabi tutularak; diğer ana sözleşme değişikliklerinin (6762 sayılı TTK m. 389) aksine, sermaye artırımlarında imtiyazların ayrıca ihlal edilmiş olması şartı aranmamış, sermaye artırımı ile birlikte imtiyazların herhâlde ihlal edileceği varsayımından hareket edilerek imtiyazlı pay sahiplerinin sermaye artırımını mutlaka onaylamaları zorunluluğu getirilmiştir.
19. Görüldüğü üzere imtiyazların oluşturulması için gerekli şartlar imtiyazların kaldırılması için de geçerli olup imtiyazlar, ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilecektir. Başka bir deyişle anonim şirket ana sözleşmesinde yer alan bir ya da birden fazla imtiyazın bertaraf edilebilmesi için genel kurulun bu konuda hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça bir karar almış olması ve bu kararın imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu tarafından onaylanması gerekmektedir.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin 12.09.2007 tarihinde tescil edildiği, şirketin kurucu ortaklarının Kunai S., Aydan Hatice B., Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y. olduğu, ana sözleşmenin 6. maddesinde sermaye ve paylar düzenlendiği, bu kapsamda şirketin sermayesinin A ve B grubu paylara ayrılarak bu payların %50’sine tekabül eden Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’ın eşit oranda B grubu paya sahip oldukları, diğer ortakların A grubu paya sahip oldukları, daha sonra A grubu payların yabancı uyruklu International Business C. ve Bolat A. isimli kişilere devredildiği anlaşılmaktadır.
21. Ana sözleşmenin 7. maddesinde yönetim kurulunun teşkili düzenlenmiş ve bu maddede B grubu paylara imtiyaz tanınarak yönetim kurulunun üç üyeden oluşacağı ve yönetim kurulunun iki üyesinin B grubu payların çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından, birinin ise A grubu payların çoğunluğunun gösterdiği adaylar arasından seçileceği, yönetim kurulu başkanının B grubu payları temsil eden, başkan vekilliğinin ise A grubu payları temsil eden yönetim kurulu üyeleri arasından seçileceği belirtilmiştir. Ana sözleşmenin 10. maddesinde ise genel kurul düzenlenmiş ve anılan maddede A grubu hisseler ile B grubu hisselerin birer oy hakkı bulunduğu belirtilmiştir.
22. Davalı şirketin 2009 yılı olağan genel kurul toplantısı 02.12.2010 tarihinde tüm ortakların katılımı ile çağrısız olarak yapılmış ve gündemin 16. maddesi ile sermayenin artırımına ve ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir. Ana sözleşmenin 6. maddesinin yeni hâlinde ortakların pay sayısı artırılmış, ancak payların A ve B grubu ayrımına yer verilmemiştir.
23. Davalı şirketin 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, toplantı çağrısında belirtildiği üzere ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine davacıların muhalefeti ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Davacılar vekili anılan toplantıda, ana sözleşmede imtiyazlı payların bulunmasına rağmen hazirun listesinde imtiyazlı payların belirtilmediğini ileri sürerek itirazda bulunmuş; davalı şirket yetkilisinin vekili ise şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilerek imtiyazların kaldırıldığını savunarak gündemin görüşülmesine geçilmiştir. Davalı vekili asıl ve birleşen davada da şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilerek imtiyazların kaldırıldığını, bu nedenle dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı için imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu onayının söz konusu olmadığını savunmaktadır.
24. Davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının gündeminde A ve B grup ayrımının ya da imtiyazın kaldırılacağına dair bir madde ya da bir ibare yer almamaktadır. Aynı şekilde toplantı esnasında da A ve B grup ayrımının ya da imtiyazın kaldırılacağına dair bir görüş veya beyanda da bulunulmamıştır. Anılan genel kurul toplantısının 8. maddesinde yeni yönetim kurulu ve denetçinin seçimi yapılmış; 16. maddesinde ise şirkete bugüne kadar yapılan finansal yardımların sermayeye ilave edilmesi suretiyle sermaye artışı yapılmasına karar verilerek ana sözleşmenin “sermaye ve hisseler” başlıklı 6. maddesi tadil edilmiştir. Gündemde ve 30.12.2010 tarihli ticaret sicil gazetesindeki ilanda tadil edilen 6. maddenin yeni hâli yer almış, eski hâline ise yer verilmemiştir.
25. Ayrıca anılan genel kurul toplantısında sermaye artırımına ilişkin ana sözleşmenin 6. maddesi değiştirilmeden önce yeni yönetim kurulu seçiminin yapılması ve B grubu pay sahiplerinin ana sözleşmenin 7. maddesi gereğince yönetim kuruluna aday göstermemiş olmasının sadece bu konudaki imtiyazı kullanmayarak seçim yapmaları anlamına geldiği, ancak bu durumun imtiyazın kaldırıldığı sonucunu doğurmayacağı, öte yandan ana sözleşmenin 7. maddesindeki imtiyaza uygun olarak yönetim kuruluna, B grubu pay sahiplerinden iki kişi Orhan Y. ve Süleyman Y.’ın seçildiği, daha sonra yine ana sözleşmenin 7. maddesine uygun olarak yönetim kurulu başkanlığına B grubu pay sahiplerinden Orhan Y.’ın, başkan yardımcılığına ise A grubu pay sahiplerinden Bolat A.’ın seçildiği anlaşılmaktadır.
26. Davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında sadece ana sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmesine karar verilmiş; yönetim kuruluna seçilmede imtiyaz tanıyan 7. madde ile A ve B grup ayrımını pekiştiren 10. madde aynen bırakılmıştır. Dolayısıyla 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul sonrasında da imtiyaza ilişkin ana sözleşmenin 7. maddesi ile A ve B grup ayrımını pekiştiren 10. madde varlıklarını hâlen sürdürmektedir. Sadece sermaye artırımı sırasında sermayenin A ve B grubu paylara ayrıldığı şeklindeki ibare kuruluş ana sözleşmesinden sonraki 6. maddede yer almamaktadır.
27. Bir ana sözleşmede tanınmış imtiyazlar konularıyla birlikte varlıklarını, çeşitli maddelerde sürdürüyorlarsa, A ve B grupları ayrımı ana sözleşmenin çeşitli maddelerinde belirginse imtiyazlar devam ediyor demektir. Bu kapsamda ana sözleşmenin sermayeye ilişkin maddesinde ayrıca sermayenin pay gruplarına bölünmüş olduğu ibaresinin yer almasına ve bu ibarenin her sermaye artırımında muhafaza edilmesine de gerek yoktur. Zira sermayenin gruplara ayrılmış olduğunun varlığı için bu hususun ana sözleşmeden anlaşılıyor olması yeterlidir.
28. Yukarıda da bahsedildiği üzere imtiyazların oluşturulması için gerekli şartlar imtiyazların kaldırılması için de geçerli olup imtiyazlar, ancak açık bir ana sözleşme değişikliği ile kaldırılabilecektir. Dolayısıyla imtiyazlar ancak ya imtiyaz esasına göre düzenlenmiş bütün hükümlerdeki imtiyazların kaldırılmasıyla ya da açık bir hükümle tüm imtiyazların kalktığı belirtilerek ana sözleşme değişikliğiyle kaldırılabilecektir. Dolayısıyla davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadiliyle ve belirtilen şekilde yönetim kurulunun seçimiyle ana sözleşmenin imtiyaza dair 7. maddesinin zaten o genel kurulda kaldırıldığı, dava konusu 06.10.2011 tarihli genel kurul kararının ise bunun tespitinden ibaret olduğunun ileri sürülmesi mümkün değildir.
29. Davalı şirketin kuruluş ana sözleşmesinde B grubu payların şirketin kurucu ortaklarından Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’a ait olduğu, A grubu payların ise şirketin kurucu yabancı ortaklarına ait olduğu, daha sonra A grubu payların başka yabancı uyruklu şahıslara devredildiği ancak B grubu payların devredilmediği, hâlâ Hızır Y., Süleyman Y. ve Orhan Y.’a ait olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla pay sahiplerinin elindeki payların hangi gruba ait olduğu hususunda belirsizlik de söz konusu değildir. Bu itibarla davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında sermayenin A ve B gruplarına ayrılması hususu ile yönetim kurulunun seçimindeki grup imtiyazının kaldırıldığından bahsedilemeyecektir. Başka bir deyişle 02.12.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısından sonra dâhi davalı şirketin sermayesi A ve B grubu paylara ayrılmış olarak varlığını sürdürmekte ve yönetim kurulunun seçiminde B grubu paylara tanınan imtiyaz devam etmektedir.
30. O hâlde davalı şirketin dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan imtiyazın kaldırılmasına ilişkin ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesi kararının infaz edilmesi ancak 6762 sayılı TTK’nin 389. maddesi gereğince imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bu yönde verecekleri bir onay kararı ile mümkündür. Her ne kadar ana sözleşmenin 10. maddesinde bir imtiyaz ön görülmemiş ise de anılan madde; ana sözleşmenin 7. maddesi ile tanınan imtiyazı ve dolayısıyla sermayenin A ve B grup ayrımını pekiştirdiği için bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu itibarla davalı şirketin dava konusu 06.10.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan ana sözleşmenin 7 ve 10. maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararın, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayı olmadığı için infaz edilmesi mümkün değildir.
31. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadili ile sadece grup ayrımının kaldırıldığı, imtiyazın ise kaldırılmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı sonuç itibariyle doğru olmakla birlikte, yukarıda da belirtildiği üzere davalı şirketin 02.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin tadili ile hem grup ayrımı hem de imtiyaz kaldırılmadığı için direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ile onanmasına karar verilmiştir.
32. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 21 üyenin 17’si ÖN SORUN YOK, 4’ü ise ÖN SORUN VAR yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “Uzman görüşü takdiri delil niteliğindedir” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11 Aralık 2019 tarihli kararı için bkz.
http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/uzman-gorusu-takdiri-delil-niteligindedir
İÇTİHAT YORUMU : Doktrindeki bir görüşe göre, uzman görüşü tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır.
“Uzman görüşü, resmi bilirkişi raporu gibi delil olmayıp, tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır. Tanık ise, takdiri bir delildir.” (KARAMERCAN, Fatih, Medenî Usûl Hukukunda Tanık ve Tanıklık, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2018, S: 3, s. 157). Söz konusu makale için bkz.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/555063
Aynı yönde görüşler için bkz. PEKCANITEZ, Hakan, Özel Uzman (Bilirkişi) Görüşü ve Değerlendirilmesi, Makaleler, C: II, İstanbul, 2016, s. 395; AKİL, Cenk, Medeni Yargılama Hukukunda Mahkeme Tarafından Atanan Bilirkişi-Uzman Tanık Ayrımı, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2011, S: 2, s. 174.
Doktrindeki diğer bir görüşe göre ise uzman görüşü, delil değerlendirme vasıtası olarak görülmelidir; çünkü uzman eğitimi yahut tecrübesi sonucunda sahip olduğu bilgileri görüşüne aktarır bu yüzden sunulan görüşün bilimselliği ön planda tutması, tarafsız, objektif ve mantık ilkelerine uygun olması gerekir. Uzmanın hazırladığı bu görüş tarafları ve mahkemeyi aydınlatmaktadır ve uyuşmazlık konusunu oluşturan çekişmeli vakıaları yansıtan delilleri değerlendirme faaliyeti daha fazla öne çıkmaktadır. (ELYILDIRIM, Hasan, Hukuk Yargılamasında Uzman Görüşü - Özel Bilirkişi, Ankara, 2021, s. 60, 61)
“Federal Mahkemenin konu ile ilgili kararlarında (ATF III 433; BGE 142 II 355; BGE 133 II 384) uzman görüşünün belgeden ziyade taraf beyanı niteliğinde bulunduğu kabul edilmekle, uzman görüşünün ne belge olarak ne de bilirkişi delili olarak değerlendirilmesine imkân olmadığı vurgulanmaktadır. Federal Mahkemenin bu görüşü karşısında ise doktrinin kapsamlı eleştirileri sonucunda bir kanun değişikliği yapılması öngörülmektedir.
İsviçre’de “Titre” başlığı altında yapılan düzenleme, HMK m. 199'da tanzim edilen belge kavramı için kaynak oluşturduğundan bizim için önem arz etmektedir. Bunun yanında HMK m. 199’daki belge kavramının niteliği ele alındığında ZPO’da benimsenen delil sistemi ile HMK’da öngörülen sistem arasındaki farklılıkların ciddi şekilde gözetilmesi ve belge kavramının Türk Hukukundaki anlamının bu suretle yorumlanması gerekmektedir.” (KOÇ, Evren, Medeni Usul Hukukunda Belge Kavramı, İstanbul, 2021, s. 21, 22)