ASILSIZ BİR MEKTUBA DEĞER VEREREK EŞİNİ BABASININ EVİNE GÖNDERMEK VE MEKTUP İÇERİĞİNDEN HERKESE BAHSETMEK EŞİN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI TEŞKİL EDER.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/2-667
KARAR NO : 2022/1668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Mersin 4. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2018
NUMARASI : 2017/890 - 2018/87
DAVACI/K.DAVALI : Z.Ş. (B.) vekili Av. M.G.K.
DAVALI/K.DAVACI : O.Ş. vekili Av. E.T.U.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 4. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 15.09.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 17.07.2012 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davacının ev hanımı olup çalışmadığını, davalının eşine bağımsız konut temin etmediğini, ailesi ile birlikte müvekkiline baskı uyguladığını, dışarı çıkmasına izin verilmediğini, davalı eşin işi nedeniyle şehir dışına çıktığı zamanlarda kayınvalidesi tarafından müvekkilinin eve kilitlendiğini, tüm bu zorluklara katlanan davacının altı ay önce eşi ve ailesi tarafından başka bir erkekle görüştüğüne ilişkin iddiasıyla evden kovulduğunu, hakarete uğradığını, davalı eşin ortak çocuğun kendisinden olmadığını iddia ettiğini, hâl böyle olunca müvekkilinin ortak çocuk ile birlikte ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 08.10.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkil ve ailesinin çok iyi insanlar olduğunu, davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, eşine ve ailesine karşı saygısız ve sevgisiz davrandığını, davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği yönünde müvekkilinin babasına mektup gönderildiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, müvekkili yararına 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. Mersin 4. Aile Mahkemesi’nin 18.06.2015 tarihli ve 2014/586 E., 2015/485 K. sayılı kararı ile; eşlerin davalının ailesiyle aynı binada oturdukları, kendi evlerine sadece yatmadan yatmaya gittikleri, yemeği hep birlikte yedikleri ve sürekli iç içe oldukları, davalının ailesinden bağımsız bir hayatları olmayan tarafların bu durumdan olumsuz etkilendiği, kadın eşin baskı altında tutulduğu, ailesi ve arkadaşları ile görüşmesinin kısıtlandığı, telefon kullanamadığı, dışarı çıkmak için davalının annesinden izin aldığı, davalının babasına gelen isimsiz mektupta yer alan iddialar sebebiyle taraflar arasında anlaşmazlık çıktığı, böylece var olan huzursuzluğun daha da arttığı, mektup aslı incelendiğinde PTT kanalı ile gönderilmediğinin anlaşıldığı, kim tarafından gönderildiğinin bilinmediği, mektupta yer alan iddiaları doğrulayacak delil bulunmadığı, yaşananlar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve evliliğin bu hâle gelmesinde erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 200 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 300 TL tedbir yoksulluk nafakası ile 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.05.2016 tarihli ve 2015/18139 E., 2016/10017 K. sayılı kararı ile;
“... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre, mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlardan, bağımsız ev temin etmemesi dışındaki vakıalar ispatlanamamıştır. Davalı- karşı davacı erkeğe yüklenen bu kusurlu davranış kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminatın koşulları oluşmamıştır. Açıklanan sebeplerle davacı- karşı davalı kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı:
9. Mersin 4. Aile Mahkemesinin 17.11.2016 tarihli ve 2016/678 E., 2016/779 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; bozma ilamında her ne kadar erkek eş hakkında bağımsız konut temin etmemesi dışında kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı belirtilmişse de, kim tarafından gönderildiği ve içeriği ispatlanamayan mektubun davalı ve ailesinin hiçbir akrabalığı bulunmayan aile dostu ve komşularına kadar yayıldığı, mektubun içeriği ispatlanamadığından bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017 tarihli ve 2017/2-2729 E., 2017/1486 K. sayılı kararı ile; direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararın incelenmesinde sadece “direnilmesine” denilerek hüküm kurulduğu, böyle bir durumda taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz karar kurulmadığı gerekçesiyle karar usulden bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı:
12. Mersin 4. Aile Mahkemesinin 13.02.2018 tarihli ve 2017/890 E, 2018/87 K. sayılı kararı ile belirtilen usulü eksiklik giderilerek önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle kadın eşin kişilik haklarının saldırıya uğrayıp uğramadığı, buradan varılacak sonuca göre kadın yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174/2 maddesinde yer alan manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
16. Bilindiği üzere TMK’nın “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
17. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
18. Manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, boşanma nedeniyle hükmedilecek manevi tazminat talepleri hakkında TMK’nın 174. maddesi “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmünü taşımaktadır. Maddenin ikinci fıkrasına göre boşanma sonucunda manevi tazminata karar verilebilmesi için diğer koşullar yanında manevi tazminat talebinde bulunan tarafın, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğraması gerekir.
19. Eldeki davada; ilk derece mahkemesince boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına ve kadın eş yararına 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiş, ne var ki hüküm Özel Daire tarafından erkek eşe yüklenen kusurlu davranışların diğer tarafın kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği, dolayısıyla kadın eş yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle bozulmuştur.
20. Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini isteme, kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar.
21. Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenleme TMK’nın 23, 24 ve 25. maddelerinde yer almakta; Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile bu düzenlemeler tamamlanmaktadır. Ancak bu genel korumanın dışında bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmakta olup, TMK’nın 174. maddesi bu hükümlerden biridir.
22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Özel Daire ve İlk Derece Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunmayarak kesinleşen erkeğin kusurlu davranışlarının yanında ayrıca; kadın eşin kişilik, namus, şeref ve haysiyetine ağır saldırı teşkil eden ve içeriği ispatlanamayan ve ayrıca kim tarafından gönderildiği dahi belli olmayan uygunsuz olan bir mektubun tarafların ortak evine gönderildiği, dosyada erkek eşin tanık olarak dinlettiği “beyanlarından komşu ve aile dostu oldukları” anlaşılan tüm şahısların bu mektuptan haberdar olduğu, tarafların aile dostu olan ve davacı kadının babasının arkadaşı Hıdır E.’in ise “kimliği belli olmayan bir şahıs tarafından davacının evde tek olduğu bir anda evin penceresinden bir mektubun bırakıldığını, davacının bu durumu eşine söylediğini, kadının kişilik haklarına ağır saldırı içeren bu mektubun erkeğin ailesi tarafından kadının babasına verildiğini, mektubun içeriğini bildiğini, mektupta yazılı anlatımlar nedeniyle kadının babasının evine gönderildiğini, davacının babası ile birlikte PTT'ye bizzat giderek bu mektubun ne şekilde gönderildiğini araştırdıklarını, araştırma sonucunda PTT aracılığıyla gönderilmediğini tespit ettiklerini, davalı ve ailesinin mektup nedeniyle kadının sevgilisi olduğunu iddia ettiklerini, bu nedenle barışma önerisini kabul etmediklerini” beyan ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda açıklandığı gibi baştan sona kadının kişilik, namus, şeref ve haysiyetine ağır saldırı teşkil eden ve gerçekliği ispatlanamayan asılsız bir mektuba değer vererek eşini babasının evine gönderen ve mektup içeriğinden herkese bahseden erkeğin bu kusurlu davranışının kadın eşin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği hususu tartışmasızdır.
23. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece kadın eş yararına manevi tazminat ödenmesine yönelik verilen direnme kararı yerindedir.
24. Ne var ki, hükmedilen manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunduğundan, davacı-karşı davalı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
ASILSIZ BİR MEKTUBA DEĞER VEREREK EŞİNİ BABASININ EVİNE GÖNDERMEK VE MEKTUP İÇERİĞİNDEN HERKESE BAHSETMEK EŞİN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI TEŞKİL EDER.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/2-667
KARAR NO : 2022/1668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Mersin 4. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2018
NUMARASI : 2017/890 - 2018/87
DAVACI/K.DAVALI : Z.Ş. (B.) vekili Av. M.G.K.
DAVALI/K.DAVACI : O.Ş. vekili Av. E.T.U.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 4. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 15.09.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 17.07.2012 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davacının ev hanımı olup çalışmadığını, davalının eşine bağımsız konut temin etmediğini, ailesi ile birlikte müvekkiline baskı uyguladığını, dışarı çıkmasına izin verilmediğini, davalı eşin işi nedeniyle şehir dışına çıktığı zamanlarda kayınvalidesi tarafından müvekkilinin eve kilitlendiğini, tüm bu zorluklara katlanan davacının altı ay önce eşi ve ailesi tarafından başka bir erkekle görüştüğüne ilişkin iddiasıyla evden kovulduğunu, hakarete uğradığını, davalı eşin ortak çocuğun kendisinden olmadığını iddia ettiğini, hâl böyle olunca müvekkilinin ortak çocuk ile birlikte ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 08.10.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkil ve ailesinin çok iyi insanlar olduğunu, davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, eşine ve ailesine karşı saygısız ve sevgisiz davrandığını, davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği yönünde müvekkilinin babasına mektup gönderildiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, müvekkili yararına 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. Mersin 4. Aile Mahkemesi’nin 18.06.2015 tarihli ve 2014/586 E., 2015/485 K. sayılı kararı ile; eşlerin davalının ailesiyle aynı binada oturdukları, kendi evlerine sadece yatmadan yatmaya gittikleri, yemeği hep birlikte yedikleri ve sürekli iç içe oldukları, davalının ailesinden bağımsız bir hayatları olmayan tarafların bu durumdan olumsuz etkilendiği, kadın eşin baskı altında tutulduğu, ailesi ve arkadaşları ile görüşmesinin kısıtlandığı, telefon kullanamadığı, dışarı çıkmak için davalının annesinden izin aldığı, davalının babasına gelen isimsiz mektupta yer alan iddialar sebebiyle taraflar arasında anlaşmazlık çıktığı, böylece var olan huzursuzluğun daha da arttığı, mektup aslı incelendiğinde PTT kanalı ile gönderilmediğinin anlaşıldığı, kim tarafından gönderildiğinin bilinmediği, mektupta yer alan iddiaları doğrulayacak delil bulunmadığı, yaşananlar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve evliliğin bu hâle gelmesinde erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 200 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 300 TL tedbir yoksulluk nafakası ile 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.05.2016 tarihli ve 2015/18139 E., 2016/10017 K. sayılı kararı ile;
“... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre, mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlardan, bağımsız ev temin etmemesi dışındaki vakıalar ispatlanamamıştır. Davalı- karşı davacı erkeğe yüklenen bu kusurlu davranış kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminatın koşulları oluşmamıştır. Açıklanan sebeplerle davacı- karşı davalı kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı:
9. Mersin 4. Aile Mahkemesinin 17.11.2016 tarihli ve 2016/678 E., 2016/779 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; bozma ilamında her ne kadar erkek eş hakkında bağımsız konut temin etmemesi dışında kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı belirtilmişse de, kim tarafından gönderildiği ve içeriği ispatlanamayan mektubun davalı ve ailesinin hiçbir akrabalığı bulunmayan aile dostu ve komşularına kadar yayıldığı, mektubun içeriği ispatlanamadığından bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017 tarihli ve 2017/2-2729 E., 2017/1486 K. sayılı kararı ile; direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararın incelenmesinde sadece “direnilmesine” denilerek hüküm kurulduğu, böyle bir durumda taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz karar kurulmadığı gerekçesiyle karar usulden bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı:
12. Mersin 4. Aile Mahkemesinin 13.02.2018 tarihli ve 2017/890 E, 2018/87 K. sayılı kararı ile belirtilen usulü eksiklik giderilerek önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle kadın eşin kişilik haklarının saldırıya uğrayıp uğramadığı, buradan varılacak sonuca göre kadın yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174/2 maddesinde yer alan manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
16. Bilindiği üzere TMK’nın “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
17. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
18. Manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, boşanma nedeniyle hükmedilecek manevi tazminat talepleri hakkında TMK’nın 174. maddesi “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmünü taşımaktadır. Maddenin ikinci fıkrasına göre boşanma sonucunda manevi tazminata karar verilebilmesi için diğer koşullar yanında manevi tazminat talebinde bulunan tarafın, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğraması gerekir.
19. Eldeki davada; ilk derece mahkemesince boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına ve kadın eş yararına 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiş, ne var ki hüküm Özel Daire tarafından erkek eşe yüklenen kusurlu davranışların diğer tarafın kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği, dolayısıyla kadın eş yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle bozulmuştur.
20. Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini isteme, kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar.
21. Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenleme TMK’nın 23, 24 ve 25. maddelerinde yer almakta; Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile bu düzenlemeler tamamlanmaktadır. Ancak bu genel korumanın dışında bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmakta olup, TMK’nın 174. maddesi bu hükümlerden biridir.
22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Özel Daire ve İlk Derece Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunmayarak kesinleşen erkeğin kusurlu davranışlarının yanında ayrıca; kadın eşin kişilik, namus, şeref ve haysiyetine ağır saldırı teşkil eden ve içeriği ispatlanamayan ve ayrıca kim tarafından gönderildiği dahi belli olmayan uygunsuz olan bir mektubun tarafların ortak evine gönderildiği, dosyada erkek eşin tanık olarak dinlettiği “beyanlarından komşu ve aile dostu oldukları” anlaşılan tüm şahısların bu mektuptan haberdar olduğu, tarafların aile dostu olan ve davacı kadının babasının arkadaşı Hıdır E.’in ise “kimliği belli olmayan bir şahıs tarafından davacının evde tek olduğu bir anda evin penceresinden bir mektubun bırakıldığını, davacının bu durumu eşine söylediğini, kadının kişilik haklarına ağır saldırı içeren bu mektubun erkeğin ailesi tarafından kadının babasına verildiğini, mektubun içeriğini bildiğini, mektupta yazılı anlatımlar nedeniyle kadının babasının evine gönderildiğini, davacının babası ile birlikte PTT'ye bizzat giderek bu mektubun ne şekilde gönderildiğini araştırdıklarını, araştırma sonucunda PTT aracılığıyla gönderilmediğini tespit ettiklerini, davalı ve ailesinin mektup nedeniyle kadının sevgilisi olduğunu iddia ettiklerini, bu nedenle barışma önerisini kabul etmediklerini” beyan ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda açıklandığı gibi baştan sona kadının kişilik, namus, şeref ve haysiyetine ağır saldırı teşkil eden ve gerçekliği ispatlanamayan asılsız bir mektuba değer vererek eşini babasının evine gönderen ve mektup içeriğinden herkese bahseden erkeğin bu kusurlu davranışının kadın eşin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği hususu tartışmasızdır.
23. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece kadın eş yararına manevi tazminat ödenmesine yönelik verilen direnme kararı yerindedir.
24. Ne var ki, hükmedilen manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunduğundan, davacı-karşı davalı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.