KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA TALEP ARTIRIMI DİLEKÇESİ VERMEK YERİNE EK DAVA AÇILMASI DURUMUNDA DA ZAMANAŞIMI, EK DAVA İÇİN EN BAŞTAN İTİBAREN KESİLECEKTİR.

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/12766
Karar No      : 2023/11229

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Ankara 26. İş Mahkemesi
TARİHİ                                 : 13.09.2022
SAYISI                                 : 2019/523 E., 2022/472 K.

Taraflar arasındaki sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı, davalı Z. Alışveriş Merkezi A.Ş. ve davalı K. .. Ltd. Şti. vekilleri tarafından temyiz edildiği anlaşıldıktan; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Şevin Kaya Bostan tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01.02.2008 günü meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğradığını iddia ederek maddi ve manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı S. .. Şirketi vekili cevap dilekçesinde; husumet ve yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin Gaziantep olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesini esasa ilişkin olarakta davacının, davalı K. İnşaat...Ltd. Şti. nin çalışanı olduğunu, müvekkili şirket ile bu şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

2. Davalı K. İnşaat .. Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunarak meydana gelen olayda müvekkiline atfedecek bir kusurunun bulunmadığını, davacının kendi kusuru sonucunda inşaattan düşerek yaralandığını, kazanın ardından müvekkili şirkette uzun yıllar çalışmasına devam ettiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

3. Davalı Z. vekili cevap dilekçesinde; yetki ve husumet itirazında bulunarak yetkili mahkemenin Gaziantep İş Mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirketin inşaatın sahibi olup bu inşaatı diğer davalı K. İnşaat Ltd. Şti.ne ihale edildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesine dayandığını, bu nedenle müvekkiline husumet yüklenemeyeceğini, açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28.10.2013 gün, 2013/1849 esas- 2013/1118 sayılı kararı ile Mahkemenin yetkisizliği sebebiyle davanın HMK madde 7-114/1-ç ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Gaziantep İş Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 03.03.2014 gün, 2014/2144 Esas - 2014/3736 Karar sayılı ilamı ile davalı işveren K. İnşaat Tur... Ltd. Şti.'nin Çankaya Ankara'da kurulu olduğu, birden fazla davalıların bulunduğu, davacının seçenek hakkını davalı şirketin yerleşim yeri iş mahkemesinde dava açarak kullanmasının hukuka uygun bulunduğu, yetkisizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Bozma kararına uyan Mahkemenin 16.10.2018 tarihli ve 2016/272 Esas, 2018/486 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin davalı K. İnşaat Ltd. Şti ve S. Holding A.Ş. aleyhine açtığı maddi tazminat davasının kabulü ile 1000,00.TL maddi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, birleşen Ankara 32. İş Mahkemesinin 2018/12 Esas sayılı dosyasında maddi tazminat davasının kabulü ile 31.000,00.TL maddi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, 40.000,00.TL manevi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren davalılar Z. alışverişmerkezi A.Ş ile K. İnşaat .... Ltd. Şti'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.

4. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

5. (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 26.09.2019 gün, 2019/1039 Esas- 2019/5522 Karar sayılı ilamı ile hükme esas alınan kusur raporunda davalı S. Holding A.Ş.‘nin sorumluluğuna ilişkin yeterli incelemenin bulunmadığı, bu kapsamda mahkemece öncelikle yapılacak işin; davalı S. Holding A.Ş.‘nin alt ya da üst işveren sıfatını haiz olup olmadığının araştırılması; davalılar arasındaki ilişkinin alt işveren-üst işveren niteliğinde olup olmadığının açığa kavuşturulması, varsa taraflar arasında tanzim edilen ana sözleşme metinlerinin dosya kapsamına kazandırılması ve neticeten S. Holding A.Ş.‘nin kusur ile sorumluluğunu, taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek belirlemekten ibaret olduğu belirtilerek mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 13.09.2022 tarihli ve 2019/523 Esas, 2022/472 Karar sayılı kararı ile bozma ilamından sonra, davacı vekilince Ankara 43. İş Mahkemesine davalılar S.park AVM A.Ş. (Z. Alışveriş Merkezi A.Ş.) ve K. İnşaat Turizm ...Ltd. Şti. aleyhine davaya konu iş kazasından dolayı açtığı maddi tazminat talepli dava değerlendirildiğinde, iş kazalarına bağlı zamanaşımı süresinin, haksız fiil sebebiyle 10 yıl olduğu, bu sürelerin 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60/1 maddesine göre, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak bir yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımının söz konusu olduğu 60/2 nci maddesinde ise eylemin aynı zamanda suç oluşturması halinde artık o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesinde ise benzer düzenlemeye 2 yıl ve 10 yıl şeklinde yer verildiği, dava konusu zararlandırıcı iş kazası olayının aynı zamanda taksirle yaralanmaya sebebiyet verme eylemini ihlal niteliğinde olduğunda, açılmış bir ceza davası bulunmasa dahi uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 16.03.2021 tarih, 2020/7310 Esas 2021/3390 Karar sayılı ilamının emsal nitelikte kabul edildiği ancak uzamış ceza zamanaşımının 5237 sayılı Kanun uyarınca 12 yıl olduğu, davacının geçirdiği iş kazasının 01/02/2008 tarihinde gerçekleşmiş olduğu, davacının mahkeme dosyası ile birleşen Ankara 43. İş Mahkemesine açılan davanın dava tarihinin 16.11.2020 olduğu böylece 12 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresini aştığı görülmekle alacağın zamanaşımına uğradığının anlaşıldığı, olay sırasında ve sonrasında yaşanan acı, şok ve yara izlerinin davacı işçide meydana getirdiği ruhsal bozukluk nedeniyle davacıların uğradığı manevi zararın giderimi amacıyla yukarıda açıklanan ilkelere göre belirli bir meblağın ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutularak, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek ve davalılar S.park AVM A.Ş. (Z. Alışveriş Merkezi A.Ş.) ve K. İnşaat Turizm ...Ltd. Şti. arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin varlığı kabul edilerek tazminatlardan davalılar S.park AVM A.Ş. (Z. Alışveriş Merkezi A.Ş.) ve K. İnşaat Turizm ...Ltd. Şti.'nin birlikte sorumluluğuna karar verildiği, davalı S. Holding A.Ş. yönünden davanın reddi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; davacı vekilinin davalı K. İnşaat ... Ltd. Şti ve S. Holding A.Ş aleyhine açtığı asıl davada maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000,00TL maddi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan K. İnşaat Ltd. Şti.'den alınarak davacıya verilmesine, davalı S. Holding A.Ş. yönünden davanın reddine, birleşen Ankara 32. İş Mahkemesinin 2018/12 Esas sayılı dosyasında maddi tazminat talebinin kabulü ile, 30.000,00.TL maddi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar S.park AVM A.Ş. (eski ünvan: Z. Alışverişmerkezi A.Ş) ile K. İnşaat .... Ltd. Şti.'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, birleşen Ankara 2. İş Mahkemesi'nin 2015/1486 Esas sayılı dosyasında maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 40.000,00.TL manevi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren davalılar S.park AVM A.Ş. (eski ünvan: Z. Alışverişmerkezi A.Ş) ile K. İnşaat .... Ltd. Şti.'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 1.000,00.TL maddi tazminatın 01.02.2008 olay tarihinden itibaren davalılar S.park AVM A.Ş. (eski ünvan: Z. Alışverişmerkezi A.Ş) ile K. İnşaat .... Ltd. Şti.'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, birleşen Ankara 43. İş Mahkemesi'nin 2020/847 Esas sayılı dosyasında maddi tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı, davalı Z. Alışveriş Merkezi A.Ş. ve davalı K. .. Ltd.Şti. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, 09.07.2018 tarihli bilirkişi tarafından yapılan maddi tazminat hesaplaması raporu sonucunda maddi tazminat bedeli olarak 102.964,02 TL tespit edildiğini ve Mahkemece hükme esas alındığını, buna rağmen, Yerel Mahkemece bu rapor doğrultusunda ve talepleri gibi hüküm kurulmadığını,   Yerel Mahkemece hatalı yorumlama ve değerlendirme yapılarak bilirkişi raporu ve taleplerinin dışında yasaya aykırı şekilde sadece maddi tazminat olarak toplamda 31.000.-TL ye hükmedilmesinin bozma nedeni olduğunu, yargılama sırasında tazminat raporuna, geleceğe dönük ücret artışları, olası sistem değişiklikleri ve hatalar yönlerinden de itiraz olunduğunu, hükümde geleceğe yönelik değişmelerden ve hatalardan kaynaklanacak haklarının saklı tutulmamasının, yargılama prensiplerine aykırı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat tutarının az olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı S.park (Z.) Alışveriş Merkezi A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; Adli Tıp Kurulu raporunda da görüleceği üzere iş kazasının meydana geldiği tarihin 01.02.2008 olduğunu, davacının işçinin iş kazası geçirdiğinden bahisle müvekkil şirkete karşı açmış olduğu davanın açıldığı tarihin ise 31.07.2013 olduğunu, olayın iş kazası olmasının zamanaşımı süresini değiştirmeyeceğini, bozma ilamının yerine getirilmediğini, davacının K. İnş... Ltd. Şti.'nin işçisi olduğunu, asıl davada S. Holding yönünden dava reddedilmiş olmasına rağmen birleşen dosyalarda müvekkil yönünden kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, bahsi geçen işte sadece işi yüklenici firmaya eser sözleşmesi kapsamında veren firma olduklarını, reddilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Davalı K. İnşaat .. Ltd.Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle; zamanaşımının olayın olduğu tarihten itibaren 2 yıl olduğunu davacı yanın 2 yıllık süre içerisinde davasını açmadığını, meydana gelen kazada müvekkiline atfedilebilecek bir kusur olmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacı yana %30 oranında kusur isnat eden kusur raporunun hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı HMK Geçici 3 üncü maddesi delaletiyle uygulama imkanı bulan 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 1086 sayılı HUMK’un 427 ilâ 444 üncü maddeleri, 6100 sayılı HMK'nun 26 ncı ve 303 ncü maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 332 ve 98 inci maddeleri gereğince uygulanan aynı Kanunun 41,42,43,44,46 ve 47 nci maddeleri ile 53 ncü maddesi, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 2 nci maddesi gereğince uygulanma olanağı bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55 nci maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77 inci maddesi, manevi tazminatın belirlenmesi yönünden 22.06.1996 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, hükmüne uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalı Z. Alışveriş Merkezi A.Ş. ve davalı K. .. Ltd.Şti. vekillerinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile eda davası niteliğinde belirsiz alacak davası türü kabul edilmiştir. 107. maddeye göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”

3. Bu davadaki temel amaç ise alacağın belirsiz olması nedeni ile zamanaşımının tüm alacak için dava tarihi itibari ile kesilmesidir. Kanunun ilgili maddesindeki gerekçeye göre “Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur. Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca, daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı hâlde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa, hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlâl edilen veya ihlâl tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk hukukunda artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek "etkin hukukî koruma"nın gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir. Kaldı ki, miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usûl ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca, miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur”

4. Bu doğrultuda HMK'nın 107 nci maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasını açabilmesi için alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirlemesinin objektif olarak mümkün olmaması gerekir. Alacak miktarı biliniyorsa ya da bilinebilecek durumda ise böyle bir dava açılamaz. Çünkü bu durumda her davada arandığı gibi hukuki yarar aranacak olup alacak miktarının biliniyor ya da bilinebilecek olması halinde davacının hukuki yararından söz edilemez.

5. Belirsiz alacak davasında yapılan yargılama sırasında alacağın miktarının tam olarak belirlenmesi ile davacı talebini iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın artırabilecektir. Alacağın belirli hale gelmesi sonrasında ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilirse davacının bundan sonraki yeni artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü böylesi bir durumda alacağın belirsizliği değil davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.

6. Öte yandan HMK`nin 33 üncü maddesine göre hâkim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise Hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.

7. Bu açıklamalar doğrultusunda, davaya konu iş kazasından kaynaklı tazminat davalarında davacının maddi tazminat alacağının tespiti, yargılama sürecinde taraflarca gösterilecek delillere göre belirlenip hesap edilecek olmasına göre davanın açıldığı tarih itibariyle davacının maddi tazminat alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecek olması nedeniyle ve hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu hususu da dikkate alınarak davayı 6100 sayılı HMK’nın 107 nci maddesine dayalı belirsiz alacak davası olarak değerlendirerek dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin de bu doğrultuda irdelenmesi, Mahkemece davacı vekiline talep artırım dilekçesi sunması için 2 haftalık süre verildiği ve davacı vekilinin bu süre içerisinde maddi tazminat taleplerini ek dava ile talep ettiği anlaşılmakla, zamanaşımının dava tarihi itibariyle tüm alacak yönünden kesildiğinin kabul edilerek yargılama sürecinde açılan işbu ek davaya yönelik zamanaşımı def’inin reddine karar verilmesi gerektiği açıktır.

8. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

9. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Mahkemece verilen hüküm bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

14.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                                 Üye                  Üye                         Üye
Mustafa Taş        Nazmiye Beyazıtoğlu      Bektaş Kar      Hatice Kamışlık      Şerafettin Özyürür
                            Kuşçuoğlu

İÇTİHAT YORUMU : Belirsiz alacak davasının hukukî niteliğini Türk, İsviçre ve Alman Hukuku’nda yer alan doktrin görüşleri doğrultusunda, sonrasında ise kısmî davanın genel anlamda tanımını ortaya koymak gerekir.

Belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir davadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 59; SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 23, 111, 299, 343; AKİL, Cenk, Kısmî Dava, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 105; BAHADIR, Zeynep, Medenî Usûl Hukukunda Kısmî Karar, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 155)

Doktrindeki katıldığımız hâkim görüşe göre belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibarı ile tam bir eda davasıdır. (PEKCANITEZ, s. 31; SİMİL, s. 23, 111, 299, 343; KİRAZ, Taylan Özgür, “Belirsiz Alacak Dâvası”, Çatı Dergisi, S: 30, Y: 2012, s. 16; AKİL, s. 105; ASLAN, Kudret/ AKYOL ASLAN, Leyla/ KİRAZ, Taylan Özgür, “Koşulları Oluşmadan Açılan Belirsiz Alacak Davasında Mahkemece Verilecek Karar”, DEÜHFD, C: 16, Özel Sayı (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan), Y: 2014, s. 998, 999; TANRIVER, Süha, Medenî Usûl Hukuku, C: I, Tümüyle Gözden Geçirilmiş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 597; KARAASLAN, Varol, “Belirsiz Alacak Davası/Kısmi Dava - Bir Madalyonun İki Yüzü Mü?”, YÜHFD, C: VIII, Özel Sayı (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kuruluşunun 20. Yılı Armağanı), Y: 2016, s. 214, 217; PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C: II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 1025; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 4. Baskı, C: 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 2378; BAHADIR, s. 153, 154; BUDAK, Ali Cem/ KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 148; ERCAN ÖZLER, Meltem, Medenî Usûl Hukuku’nda Dava Konusu, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 318; EROĞLU, Orhan, Islah, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 228; DURAN, Osman, Medeni Usul Hukukunda Taleple Bağlılık İlkesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 116. Doktrinde İYİLİKLİ, belirsiz alacak davasının nitelik itibarı ile tespit davasından çok eda davasına yakın olduğu görüşündedir. (İYİLİKLİ, Ahmet Cahit, Hukuk Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 604). İsviçre ve Alman hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili yazılan monografik eserlerde de, belirsiz alacak davası, eda davası olarak kabul edilmektedir. (BAUMANN WEY, Sabine, Die unbezifferte Forderungsklage nach Art. 85 ZPO, Schulthess Verlag, Zürich, 2013, s. 7; GUT, Nicolas, Die unbezifferte Forderungsklage nach der Schweizerischen Zivilprozessordnung, Helbing Lichtenhahn Verlag, Basel, 2014, s. 4; KURTOĞLU, Bahar Tuna, Die unbezifferte Forderungsklage Analyse, Problemstellungen und Lösungsansätze, bezogen auf das türkische, schweizerische und deutsche Recht, Peter Lang Verlag, Berlin, 2019, s. 46, 122, 312)

Kısmî dava ise davacının aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı dava şeklinde tanımlanabilir. (PEKCANITEZ (Pekcanıtez Usûl), s. 990; AKİL, s. 63; ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder/ TAŞPINAR AYVAZ, Sema/ HANAĞASI, Emel, Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş ve 7251 sayılı Kanun Değişiklikleri İşlenmiş 6. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 290; GÖRGÜN, L. Şanal/ BÖRÜ, Levent/ TORAMAN, Barış/ KODAKOĞLU, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 28.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunla Değiştirilmiş, Güncellenmiş 9. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 287; BUDAK/KARAASLAN, s. 146)

Belirsiz alacak davası, TAM BİR EDA DAVASI olduğu için kısmî davanın aksine sonradan EK DAVA AÇILAMAZ. Kaldı ki, somut olayda, davacı belirsiz alacak davası şeklinde açtığı davasında, kanun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve hâkimin kendisine verdiği süre içerisinde talep artırımı yapmak yerine ek dava açmıştır. Görüldüğü üzere, somut olayda hâkim, usûlen doğru ve yerinde bir uygulama da yapmıştır. Bu yüzden, herhangi bir hak kaybı yaşanma ihtimalinin de bulunmadığı bu durumda, davacının kendisine verilen sürede talep artırımı yapmak yerine ek dava açması nedeniyle ek davanın derdestlik nedeniyle usûlden reddedilmesi gerekirdi. Dolayısıyla da, ek dava olarak ifade edilen ikinci davanın, derdestlik nedeniyle usûlden reddedilmesi durumunda zamanaşımını kesici bir etkisi de bulunmamalıydı. Burada, taraflar açısından usûl ekonomisi zarar görmüştür. Davalılar açısından ise “silahların eşitliği” ilkesi zarar görmüş olup Yargıtay 10. Hukuk Dairesi de, daha önce vermiş olduğu 20 Eylül 2023 tarihli kararı ile çelişmiştir.

“Belirsiz alacak davasının açılmasından sonra ek dava açılamaz” şeklindeki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 17 Mayıs 2023 ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 20 Eylül 2023 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasinin-acilmasindan-sonra-ek-dava-acilamaz

"Belirsiz alacak davasından sonra ek dava açılamaz" şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 29 Haziran 2021 ve 14 Mart 2022 tarihli kararları için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasindan-sonra-ek-dava-acilamaz

Bu konudaki daha detaylı açıklamaların yer aldığı internet erişimine açık çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Belirsiz Alacak Davasından Sonra Ek Dava Açılabilir Mi?, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 7, S: 12, Y: 2022, s. 83-107.

İlgili makale için bkz.

https://bit.ly/3PLXHhh