KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BORÇLUYA VADE KONKORDATOSU YOLUYLA DA OLSA UZUN YILLAR FAİZDEN KURTULMASINI SAĞLAYACAK BİÇİMDE KONKORDATO İMKÂNININ TANINMAYACAĞI AÇIKTIR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2024/6-223
Karar No       : 2024/272

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 21.09.2023
SAYISI                          : 2023/706 E., 2023/836 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.06.2023 tarihli ve 2023/1890 Esas,
                                        2023/2343 Karar sayılı BOZMA kararı

Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep edenlerin konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Kararın alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda alacaklılardan Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine, Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun ise esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP

Konkordato talep edenler vekili dilekçesinde; talep eden şirketlerin tekstil işi ile uğraştıklarını, talep eden Yalçın S.'in ise diğer şirketlerin %100 pay sahibi, münferiden müdürü ve tek ortağı olduğunu, Yalçın S.'in aynı zamanda adına kayıtlı Y. Tekstil unvanlı işletmesi bulunduğunu, konkordato talep edenlerin birbirlerine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla destek vererek borçlandıklarını, COVID-19 salgınının ihracatın %70'ini Avrupa'ya yapan tekstil sektörünü olumsuz etkilediğini, bu nedenle ödeme güçlüğü içine girdiklerini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 285 ve devamı maddeleri gereğince teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17.02.2022 tarihli ve 2020/269 Esas, 2022/158 Karar sayılı kararı ile;

Talep edenlerin konkordato projesinin 2004 sayılı Kanun’un 305 inci maddesindeki tasdik şartlarını sağladığı gerekçesiyle talep edenlerin konkordato projesinin tasdik talebinin kabulü ile konkordato projesinin tasdik kararı tarihini takip eden altı ay ödemesiz dönemden sonraki ayın (Eylül 2022) sonundan başlamak üzere, dört yılda ve her yıl dört eşit taksit olarak (Mart-Haziran-Eylül-Aralık) 30.06.2026 sonuna kadar ödenmesine, her bir alacaklıya ödenecek tutarın 10.000,00 TL’den aşağı olmamak kaydıyla ödeme yapılmasına karar verilmiştir.

III. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2022/684 Esas, 2023/379 Karar sayılı kararı ile;

1. Alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. yönünden, İlk Derece Mahkemesince 2004 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinde yer alan ilanların usule uygun olarak yapıldığı, alacaklılardan Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin duruşmaya katılarak konkordatonun reddini talep ettiği, alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin ise duruşmaya katılmadığı ve itirazlarını sunmadığı, ayrıca alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.'nin alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde ret oyu da kullanmadığı, bu nedenle itiraz eden alacaklı sıfatına sahip olmadığı ve istinaf hakkının bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine,

2. Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. yönünden, talep edenlerin konkordato kaynaklarının borç miktarıyla orantılı olduğu, ayrıca teklif ettikleri tutardan daha fazla ödeme yapmasının (faiz ödemesinin) mümkün görülmediği, tüm talep edenler yönünden nisabın sağlandığı, nihai projelerinde öngörüldüğü şekilde borçlarının %100'ünü ödemelerinin mümkün olduğu, alacaklıların elde edeceği bedelin iflas yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağı, konkordatonun tasdiki için gerekli şartların oluştuğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.06.2023 tarihli ve 2023/1890 E., 2023/2343 K. sayılı kararı ile,

"... 4. Somut olayda, tasdik edilen konkordato projesinde davacı şirketlerin proje kapsamında yapacakları ödemelerin tasdik kararından itibaren 6 ay ödemesiz, 2022 yılı Eylül ayında başlamak üzere faizsiz, 4 er aylık dönemler halinde 4 yıl içinde ödenecek şekilde kararlaştırılmıştır. Davacı şirketlerin borca batık olmadıkları ve varlıklarının borçlarını karşılama oranı yüksek olduğuna göre, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Davacıların konkordato tedbirlerinden yararlandıkları tarihler de nazara alındığında tasdiki istenen projede ödemesiz dönem tayininin ve öngörülen uzun vade olması da İİK'nın 305/1-b maddesi uyarınca borçlunun kaynakları ile orantılı değildir.

5. Açıklanan nedenlerle mahkemece, ekonomik vaziyeti itibariyle konkordatoya ihtiyacı bulunmadığı anlaşılan davacı şirket talebinin reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle projenin tasdiki doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında Ç. Giyim Ticaret San. Tic. Ltd. Şti. yönünden komiser heyeti raporunda belirtildiği üzere iflas hâlinde alacaklıların eline geçebilecek oran %57,16 olup, borçların ödenmesinden sonra 4.351.922,84 TL kaynak fazlalığının hedeflendiği, komiser heyeti raporunda konuya ilişkin olarak "Heyetimizce yapılan incelemeler neticesinde, nakit akım tablosunda ihtiyatlı olarak 4.351.922,84TL nakit fazlası öngörülmesi heyetimizce olumlu karşılanmış olup, hedeflerde sapma yaşanması halinde, ihtiyaten öngörülen nakit fazlası sayesinde nakit akım tablosunda nakit açığı doğması engellenmiş olacaktır" açıklaması da dikkate alındığında borçlunun kaynakları ile konkordato teklifinin orantılı olduğu kanaatine varıldığı, benzer durumun diğer grup şirketi borçlular için de geçerli olduğu, komiser heyetinin her üç borçlu için ayrı ayrı düzenlediği tasdik raporlarında "Şirketin geçmiş yıllara ait gelir tabloları incelendiğinde, şirketin revize projede hedeflediği net kar gerçekleştirilebilir hedefler olduğu kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte corana virüs salgının etkisinin devamı, ülkede yaşanan ekonomik gelişmeler, döviz kurundaki oynaklık gibi hususlar nedeniyle revize projede öngörülen net kar hedeflerine ihtiyatlı yaklaşılmasında fayda bulunmaktadır" açıklama ve uyarısına da yer verildiği, bu çerçevede nakit akım tablosunda borcun tasfiyesinden sonra kalacağı belirtilen bakiye tutarların, ihtiyatlı yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirildiği, son dönemde özellikle tekstil piyasasında döviz kurundan kaynaklı sorunlar da yaşandığı, konkordatonun amaçlarından birisinin de şirketlerin istihdam kabiliyetini devam ettirmelerini sağlamak olduğu dikkate alındığında ticari faaliyetin yapılmasını ortadan kaldıracak varlık satışı hâlinde, nakit akım tablolarında öngörülen ticari faaliyet kârlılığının da elde edilemeyeceği, güncel kayyum raporuna göre şirketin çalışma kabiliyetini koruduğu ve tasdik sonrası taksitlerin zamanında ödendiği de gözetildiğinde tasdik kararının kaldırılmasının şirketlerin mali durumunu olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklılar Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili, İlk Derece Mahkemesince, teklif edilen konkordatoda resen vadenin kısaltılması yoluna gidilmesi gerektiğini, talep edenler borca batık olmadığı hâlde mahkemece vadenin kısaltılmamasının hatalı olduğunu, tasdik edilen konkordatodaki ödeme sürelerinin uzun ve alacaklıları zarara uğratacak nitelikte olduğunu, borçlular borca batık değil ise verilen uzun vadeli ödeme süresinin borçlunun kaynakları ile orantılı olamayacağını, müvekkili banka alacaklarının komisere bildirilmesine rağmen gerekçe gösterilmeden reddedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili, talep edenlerin konkordato talep edebilme şartlarını taşımadığını, mevcut konkordato talebinin ödemeleri yapmaktan kaçınma amacını taşıdığını, talep eden şirketin aciz hâlinde olmaması, ticari faaliyetlerine devam etmesi ve borçlarını ödeyebilme imkânı olmasına rağmen anlaşma sağlanamayan alacaklılar yönünden en uzun vade ile ödeme yapılmasına yönelik konkordato projesinin borçlu şirketle anlaşma sağlayan alacaklılar arasında eşitlik ilkesini bozduğunu, müvekkil banka alacağının eksik hesaplandığını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, konkordato talep edenlerin konkordatoya tabi borçlarının, konkordato projesinin tasdik kararı tarihini takip eden altı ay ödemesiz dönemden sonraki ayın (Eylül 2022) sonundan başlamak üzere, dört yılda ve her yıl dört eşit taksit olarak 30.06.2026 sonuna kadar ödenmesine, her bir alacaklıya ödenecek tutarın 10.000,00 TL’den aşağı olmamak kaydıyla ödeme yapılmasına karar verilmesi ve talep edenlerin mühletin sağladığı tedbirlerden yararlanması karşısında, tasdik kararından itibaren ayrıca ödemesiz dönem kararlaştırılmış olmasının konkordatonun amacına uygun olup olmadığı, borca batık olmayan şirketler yönünden öngörülen vade de dikkate alındığında konkordato talebinin kabulünün konkordatonun tasdiki şartlarını düzenleyen ve 2004 sayılı Kanun’un 305/1-b maddesinde belirtilen “teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına aykırı olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince tasdik talebinin kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 285 ilâ 308 inci maddeleri.

2. Değerlendirme

A) Alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede

1. İcra ve İflas Kanunu’nun “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesinde, konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklının, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklıların ise tasdik kararının ilanından itibaren on gün içinde istinaf kanun yoluna başvurabileceği, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı ise on gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.

2. Anılan düzenlemede konkordato hakkında verilen karara karşı kimlerin ne zaman kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiş olup, buna göre borçlu veya konkordato talep eden alacaklı ile birlikte itiraz eden diğer alacaklılara kanun yolu hakkı tanınmıştır. Buradaki “itiraz eden alacaklı” deyiminden, sadece tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklının mı kastedildiği, yoksa projeye ret oyu veren alacaklının da bu kapsama girip girmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

3. İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesinin; aynı Kanun’un “Konkordatonun mahkemece incelenmesi” başlıklı 304 üncü maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerekmekle anılan maddede; komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkemenin, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlayacağı, mahkemenin, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğu, karar vermek için tayin olunan duruşma gününün, 288 inci madde uyarınca ilan edileceği, itiraz edenlerin ise, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabileceklerinin de ilana yazılacağı belirtilmiştir.

4. Bu düzenlemeden, projeye itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmemeleri hâlinde tasdik duruşmasında yer alamayacakları anlaşılmaktadır.

5. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporunda, itiraz edenlerin duruşmada hazır bulunabilmeleri için, itiraz sebeplerini mahkemeye duruşma gününden en az üç gün önce ve yazılı olarak bildirmiş olmaları gerektiği, aksi hâlde duruşmada hazır bulunarak itirazlarını dermeyan etmelerinin mümkün olmadığı, böyle bir sınırlama getirilmesinin nedeninin her alacaklının duruşmada hazır bulunarak itirazlarını ileri sürmesinin yargılamayı çok aksatabileceği endişesi olduğu belirtilmiştir.

6. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesinin gerekçesi de “Mevcut Kanunun 296 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü, güncellenerek metne alınmaktadır. Buna göre, mahkemenin komiseri dinledikten sonra kararını her halde kesin mühlet içinde vermesi emredilmektedir. Duruşma günü 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecektir. Yine mevcut düzenlemeden farklı olarak, itiraz edenlerin duruşmada hazır bulunabilmelerinin şartı, itiraz sebeplerini, mahkemeye, duruşma gününden en az üç gün önce ve yazılı olarak bildirmiş olmalarıdır. Aksi halde duruşmada hazır bulunarak itirazlarını dermeyan etmeleri mümkün olmayacaktır. Böyle bir sınırlama getirilmesinin nedeni, her alacaklının duruşmada hazır bulunarak itirazlarını ileri sürmesinin yargılamayı çok aksatabileceği endişesidir,…” şeklinde olup tüm alacaklıların duruşmada hazır bulunarak itirazlarını ileri sürmesinin konkordato sürecini aksatabileceği düşüncesiyle duruşmada hazır olabilmek için itirazların tasdik duruşmasından en az üç gün önce yazılı olarak bildirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

7. Bununla birlikte konkordatonun yapısı tamamen şeklî olduğundan tasdik işlemlerinin bir an önce tamamlanması gerekmekte olup, konkordatoya ilişkin kanunda yer alan düzenlemelere bakıldığında borçlu lehine verilen birçok kararda kanun yolunun tamamen kapatıldığı ve sürecin bir an evvel sonuçlandırılmasının istendiği anlaşılmaktadır. Örneğin İlk Derece Mahkemesince verilecek geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı (2004 sayılı Kanun md. 287/son), kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yolunun kapalı olduğu (2004 sayılı Kanun md. 293/1) görülmektedir.

8. Komiserlerin tasdik talebine ilişkin nihai raporu ve dosyayı mahkemeye sunmasına kadar geçen süreçte alacaklının öncesinde, teklif edilen konkordato projesine ret oyu kullanması, herhangi bir hususta komisere ya da doğrudan mahkemeye dilekçe vermesi, tasdik talebini inceleyen mahkeme bakımından hiçbir anlam ifade etmemektedir. Alacaklının, ancak tasdik talebine ilişkin nihai raporun ve dosyanın mahkemeye sunulmasından sonra tasdik raporuna karşı duruşma gününden üç gün öncesine kadar itirazlarını bildirmesi hâlinde mahkemece dikkate alınacaktır. Henüz tasdik talebine ilişkin komiser raporunun sunulmadığı aşamada verilen dilekçeler, mahkemece verilecek tasdik kararına karşı yasa yollarına başvuru imkânı tanımayacaktır.

9. Bu yasal düzenlemelerden hareketle, 2004 sayılı Kanun'un 308/a maddesinde kanun yoluna başvuru hakkı tanınan “itiraz eden alacaklı” deyiminden, “tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklı” olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

10. Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası’nın İcra ve İflas Kanunu ve İlgili Mevzuat (8.b., Ankara 2022, md. 308/a, s. 291) adlı eserinde, kanun yollarına ilişkin 308/a maddesinde itiraz eden ibaresinin yanına 304/1 inci maddesine atıf yapıldığını gösterecek şekilde bu maddenin numarası yazılarak 2004 sayılı Kanun'un 308/a maddesindeki itirazın, 2004 sayılı Kanun'un 304/1 inci maddesinde düzenlenen itiraz olduğu belirtilmiştir.

11. İcra İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesinin gerekçesine bakıldığında, duruşmaya gelecek olanları “yargılamanın uzayacağı” endişesi ile sınırlayan yasa koyucunun aynı yasanın 308 inci maddesinde temyiz yoluna gelecek olanları sınırlamadığını kabul etmek konkordatonun sistemine de aykırıdır.

12. Kanunun öngörmediği bir yasa yolu ve yasa yoluna başvuru hakkı yorum yoluyla da olsa kabul edilemez. 2004 sayılı Kanun'un 308/a maddesindeki düzenleme de 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) kabul ettiği anlamda temel hak niteliğindeki hak arama özgürlüğünü kullanmayı "itiraz" şartına bağlamıştır ve bu durum da Anayasa’ya uygun bir sınırlama yöntemi olup, “itiraz eden alacaklı” deyiminden 2004 sayılı Kanun'un 304 üncü maddesinde belirtilen alacaklıları kabul etmek, hak arama özgürlüğünün ihlâli olarak değerlendirilemez (Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-966 Esas, 2022/283 Karar; 10.03.2022 tarihli ve 2022/(15)6-71 Esas, 2022/284 Karar; 19.10.2022 tarihli ve 2022/6-628 Esas, 2022/1339 Karar; 19.10.2022 tarihli ve 2022/6-661 Esas, 2022/1319 Karar; 09.11.2022 tarihli ve 2022/6-855 Esas, 2022/1471 Karar; 08.12.2022 tarihli ve 2022/6-1089 Esas, 2022/1707 Karar; 08.03.2023 tarihli ve 2023/6-149 Esas, 2023/170 Karar; 22.03.2023 tarihli ve 2023/6-177 Esas, 2023/250 Karar ile 24.01.2024 tarihli ve 2023/6-1161 Esas, 2024/5 Karar sayılı kararları).

13. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesince nisaba dâhil edilecek alacaklar belirlendikten sonra komiser tarafından düzenlenen rapor ve 2004 sayılı Kanun'un 302 nci maddesinde belirlenen alacaklı sayısı ve alacak miktarına ilişkin nisabın oluşup oluşmadığı ve 2004 sayılı Kanun'un 305 inci maddesinde düzenlenen tasdik şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden değerlendirme yapılarak tasdik isteminin kabulüne karar verildiği görülmektedir.

14. Dosya içerisinde yer alan belgelere göre alacaklılar toplantısının 04.01.2022 tarihinde yapıldığı, komiser tarafından nihai raporun17.01.2022 tarihinde sunulduğu, tasdik duruşmasının ise 17.02.2022 tarihinde yapıldığı, ancak alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili tarafından 2004 sayılı Kanun'un 304/1 inci maddesi uyarınca itiraz sebeplerini tasdik duruşmasından en az üç gün önce ve yazılı olarak bildirilmediği anlaşılmaktadır. Buna göre 2004 sayılı Kanun'un 308/a maddesi uyarınca alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin mahkemece verilen tasdik kararına karşı kanun yoluna başvuru hakkı bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararına ilişkin temyiz dilekçesinin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

B) Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukukî çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 709).

3. Konkordato 2004 sayılı Kanun'da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir [Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15].

4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tabi olmayan borçlular ile iflâsa tabi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.

5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (2004 sayılı Kanun md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).

6. Mahkeme içi adi konkordato 2004 sayılı Kanun'un 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler 2004 sayılı Kanun'un 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmıştır. Kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişilerin konkordatoya başvurabileceği anlaşılmaktadır. 2004 sayılı Kanun'un 285/2 inci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve 2004 sayılı Kanun'un 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (2004 sayılı Kanun md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici üç aylık mühleti verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (2004 sayılı Kanun md. 287).

8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.

9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.

10. Geçici mühletin ilanı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilandan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (2004 sayılı Kanun md. 288).

11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (2004 sayılı Kanun md. 289/2).

12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (2004 sayılı Kanun md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.

13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar 2004 sayılı Kanun'un 288 inci maddesi uyarınca ilan edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (2004 sayılı Kanun md. 289/5).

15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (2004 sayılı Kanun md. 289/4).

16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için 2004 sayılı Kanun'un 288 inci maddesine göre ilan yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya ret şeklinde beyanlarının alınması (2004 sayılı Kanun md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (2004 sayılı Kanun md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilan ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya ret kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tabi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.

17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar 2004 sayılı Kanun'un 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin 2004 sayılı Kanun'un 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, 2004 sayılı Kanun'un 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.

18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilanı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (2004 sayılı Kanun md. 306).

19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (2004 sayılı Kanun md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü Kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.

20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (2004 sayılı Kanun md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(2004 sayılı Kanun md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 305 inci maddesinde belirtilen konkordatonun tasdiki için aranan şartların yanında mahkemece Kanun’un öngördüğü iki ilkenin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu ilkelerden birincisi 2004 sayılı Kanun'un 308/d maddesinde belirtilen ve borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olmasıdır. Bu düzenleme alacaklılar arasında eşitlik ilkesinin dayanağını oluşturmaktadır [Kuru, s. 3818; Üstündağ, Saim: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), İstanbul 2009, s. 261; Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159; Altay/Eskiocak, s. 15].

22. Hükümsüzlük için borçlunun alacaklılarından birisini ya da bir kısmını konkordato projesine göre daha iyi konuma getirmeyi taahhüt etmesi gereklidir. Bunun klasik görünümü borçlu tarafından alacaklılarından birine konkordato projesinde öngörülenden fazla veya daha önce ödeme yapılacağı yönündeki vaat şeklinde gerçekleşir. Bu hükmün konuluş nedeni konkordatoda tüm alacaklılara eşit davranılması ve alacaklıları borçlunun mallarından alacaklarını eşit olarak tahsil edebilmelerini teminat altına almaktır (Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159). Alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesi uyarınca hiçbir alacaklı diğerinin aleyhine öncelik veya ayrıcalık elde edemeyecek, bu şekilde konkordatonun nisabında oyların manipüle edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.

23. Konkordatonun tasdiki sırasında mahkemece dikkate alınması gereken bir diğer ilke ise, konkordatonun kötüniyetle sakatlanmamasıdır. 2004 sayılı Kanun'un “konkordatonun tamamen feshi” başlıklı 308/f maddesinde her alacaklının kötüniyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Buna göre konkordatonun tasdikinden sonra kötüniyetin anlaşılması hâlinde konkordatonun feshi mümkün olup, bu durumda mahkemece konkordato isteminde bulunanın, tasdik aşamasında da iyiniyetli davranıp davranmadığı denetlenmeli, istemde bulunanın tasdik aşamasında kötüniyetli davranış içerisinde bulunduğunun tespit edilmesi durumunda mahkemece konkordato tasdik edilmemelidir.

24. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2023 tarihli ve 2023/6-591 Esas, 2023/940 Karar, 03.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-772 Esas, 2022/240 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.

25. Somut uyuşmazlıkla ilgili olarak konkordatonun tasdiki için aranan şartları düzenleyen 2004 sayılı Kanun'un 305/1-b maddesinde belirtilen "teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması" şartına değinmek gerekmektedir.

26. 4949 sayılı Kanun'la değişiklikten önce bu şart "borçlunun serveti ile mütenasip bulunmak" şeklindeydi ve bu durumda en az iflâsı hâlinde elde edebileceği meblağı teklif etmiş olması şartı aranmaktaydı. Serveti (mevcudu) ile orantılı olma şartı yerine kaynakları ile orantılı olma şartı getirildiğinden ve kaynak kavramı ödeme araçları ve temin edilebilecek her türlü finansal kaynağı ifade ettiğinden, teklifin borçlunun finansal kaynakları ile orantılı olup olmadığının araştırılması gerekir.

27. Burada belirtilen "orantılılık" şartı ile borçlunun mali imkânlarıyla, tüm alacaklıların alacaklarına adil ve uygun zamanda kavuşmalarını sağlamak amaçlanmaktadır. Konkordato talebi ile birlikte mühlet hükümlerinin devreye girmesi ve bu süreçte alacaklıların alacaklarını tahsil edememeleri nedeniyle katlandıkları sürecin karşılığı olarak borçlunun da mümkün olan surette kaynakları ile borçlarını ödemesi beklenmektedir.

28. Borçlunun alacaklılara daha kısa zamanda ve daha fazla miktarda ödeme yapma imkânı varken, alacaklıların aleyhine bir ödeme planının tasdiki uygun değildir. Nitekim konkordato kurumu, borçlunun faaliyetlerine devamını sağlamak ile birlikte alacaklıların da tatmini yolu olup, borçluya konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı niteliğinde projenin tasdik edilmesi mümkün değildir.

29. Bununla birlikte borçlunun vade konkordatosu talep ederken de büyük bir hareket alanına sahip olduğundan söz edilemez. Borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato imkânının tanınmayacağı açıktır.

30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince, talep edenler tarafından teklif edilen konkordato talebi üzerine talep edenlerin konkordato projesinin tasdik kararı tarihini takip eden altı ay ödemesiz dönemden sonraki ayın (Eylül 2022) sonundan başlamak üzere, dört yılda ve her yıl dört eşit taksit olarak (Mart-Haziran-Eylül-Aralık) 30.06.2026 sonuna kadar ödenmesine, her bir alacaklıya ödenecek tutarın 10.000,00 TL’den aşağı olmamak kaydıyla ödeme yapılmasına karar verilmiştir.

31. Dosya içerisinde yer alan komiser heyeti raporlarına göre talep edenlerin borca batık olmadıkları ve kaynaklarının borçlarını karşılama oranının yüksek olduğu, ödeme güçlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tasdik edilen projenin faiz içermemesi, projede hem altı ay ödemesiz dönem kararlaştırılması hem de ödemelerin dört yıl gibi uzun vadeye yayılması dikkate alındığında, konkordato talebinden sonra mühlet hükümlerinin sağladığı hukuki korumadan yararlanan borçluların yeni bir süreden yararlandırılması anlamında olup yerinde olmadığı gibi alacaklıları mağdur edecek ve konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğinde görülmekle tasdik edilen proje 2004 sayılı Kanun'un 305/1-b maddesinde yer alan teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartını taşımamaktadır.

32. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince borca batık olmayan talep edenler hakkında konkordato talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesi yerinde değildir.

33. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1- A) bendinde (§1-14) belirtilen nedenlerle alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz dilekçesinin usulden REDDİNE,

2- B) bendinde (§1-33) belirtilen nedenlerle alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.05.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Konkordato ucuz kredi temini yolu olarak kullanılmamalıdır” şeklindeki Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 06 Mart 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/konkordato-ucuz-kredi-temini-yolu-olarak-kullanilmamalidir

“Konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğinde görülmesi mümkün değildir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Şubat 2024 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/konkordatonun-amaci-disinda-finansman-turu-niteliginde-gorulmesi-mumkun-degildir