CEZA MAHKEMESİNDE MADDİ BİR OLAYLA İLGİLİ KESİNLEŞMİŞ BİR KABUL VARSA AYNI KONU HUKUK MAHKEMESİNDE YENİDEN TARTIŞILAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/4-1332
KARAR NO : 2021/973
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2015
NUMARASI : 2015/240 - 2015/380
DAVACI : H.H. vekili Av. K.T.
DAVALI : M.O. vekili Av. İ.G.
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına belediye başkanı, belediye başkan yardımcısı ve belediye çalışanları hakkında görevi kötüye kullandıkları ve usulsüz işlemler yaptıkları iddiasıyla yapılan şikâyet nedeniyle İl Mahalli İdareler Müdürlüğünce kontrol memuru olarak görev yapan müvekkilinin görevlendirilmesi üzerine araştırma ve ön inceleme raporu hazırladığını, rapor sonrası Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından belediye başkan yardımcısı hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, diğer çalışanlar hakkında ise hazırlanan rapor doğrultusunda soruşturma izni verilerek görevi kötüye kullanma suçundan iddianame düzenlendiğini, Çatalca Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/4.8 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda çalışanların beraatlarına karar verildiğini, bunun üzerine davalının müşteki olarak Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına "… Bu gazete haberini incelemek için İstanbul Mahalli İdareler Müdürlüğü kontrol memuru Hüseyin Hi...n (doğrusu: Hi...n)’ı bu haber üzerine Çatalca Belediyesini inceleme yapmak için görevlendirilmiş. Ancak Hüseyin Hi...n (doğrusu:Hı...n) bu Belediye yetkilileri hakkında çıkan bu kadar kirli işleri inceleyerek ortaya çıkarmak yerine üzerini kapatabilmek için adeta Hukuk ve Kanun dışı bir yönteme başvuruyor... Müktesep hakkım olan bir binama giriyor... Hüseyin Hi...n (doğrusu:Hı...n) tamamen görevin dışına çıkarak Türkiye'de vatandaş hakkını aramayı bilmez düşüncesiyle benim binama saldırıyor, sahte yapı tatil tutanağı düzenletiyor.." beyanlarının yer aldığı şikâyet dilekçesi vermesi sebebiyle müvekkili hakkında inceleme başlatılıp savunmasının alındığını ve sonrasında müvekkili hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verildiğini, bu karara karşı davalı tarafça yapılan itirazın da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığınca reddedildiğini, davalının bu şekilde müvekkili hakkında asılsız iddialarda bulunarak iftira suçunu işlediğini, bu nedenle davalı hakkında iftira suçundan cezalandırılması için Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduklarını, davalının gerçek olmayan şikâyet ve beyanları karşısında müvekkilinin haksızlıklara uğradığını, itibarının zedelendiğini, görev yaptığı kurum ve yaşam çevresinde onarılması imkânsız zarar ve sonuçlarıyla zor durumda kaldığını ileri sürerek davalı aleyhine manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı cevap dilekçesinde; vatandaş olarak şikâyet ve dava hakkını kullandığını, aleyhine olan raporları eleştirip yaşadığı olayları ve raporlarda gördüğü hataları dile getirdiğini, davacı tarafından kendi binası için hazırlanmış raporun gerçekleri yansıtmadığını, kanuna ve hukuka aykırı rapor düzenlenerek belediye yöneticilerinin yargılanmasının engellendiğini, şikâyet dilekçesinde yer verdiği ifadelerin davacının şahsını değil hazırlamış olduğu belgeyi ilgilendiren beyanlar olduğunu, davacıya hakaret kastının olmadığını, davacının tarafsız rapor hazırlamaması nedeniyle şikâyette bulunduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2013 tarihli ve 2013/52 E., 2013/666 K. sayılı kararı ile; davalının tazminat talep edilen olayda hak arama özgürlüğü kapsamında anayasal şikâyet hakkını kullandığı, ayrıca hakkında iftira suçu nedeniyle başlatılan soruşturmanın devam ettiği, iddiaları haklı gösterecek olay ve emareye dayalı olarak yapılan şikâyetlerin hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, bir kamu görevlisinin yaptığı işlemi yanlış gören vatandaşın şikâyet yoluna başvurmasının olağan bir durum olduğu, her şikâyet eden hakkında tazminata hükmedilmesinin temel hak ve hürriyetleri kısıtlayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 22.01.2015 tarihli ve 2014/3622 E., 2015/832 K. sayılı kararı ile; “… Dosya kapsamından, davaya konu şikâyet nedeniyle, davalı hakkında iftira suçundan Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/3.2 sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı, bu dosyanın davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma sayılı dosya ile birleştirildiği ve soruşturmanın devam ettiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (6098 sayılı TBK’nın 74.) maddesi gereğince hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcıdır. Bu nedenle; Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/2.23 soruşturma sayılı dosyasının sonucu beklenmeli ve varılacak sonucuna göre yapılacak değerlendirme ile birlikte iş bu dava hakkında karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden karar verilmesi doğru bulunmamış, temyiz edilen kararın bu yönden bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2015 tarihli ve 2015/240 E., 2015/380 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, Borçlar Kanunu 58. maddesi gereği hâkimin, kusur olup olmadığına yahut haksız fiil failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet olmadığı, bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez hükmünü içerdiği, davalının da hak arama özgürlüğü kapsamında şikâyet hakkını kullandığından manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu şikâyet nedeniyle, davalı hakkında iftira suçundan dolayı yapılan soruşturmanın davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma sayılı dosya ile birleştirildiği dikkate alındığında; mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilebilmesi için Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2.23 soruşturma sayılı dosyasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Bu noktada öncelikle “Bekletici Sorun” başlığını taşıyan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesine değinilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 165. madde;
(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” hükmünü içermekte olup madde metninden de anlaşılacağı üzere, bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, mahkeme o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. O davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte bulunması hâlinde iki dava arasında bağlantı var sayılır.
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından; ayrıca ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusunu düzenleyen kurallar üzerinde de durulması gerekmektedir.
14. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü ile yer almıştır.
15. Benzer düzenlemeyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuşmazlığa ilişkin hukuk kuralı ile kişilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadır.
16. Bu açık hüküm karşısında; ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararı ile de aynen benimsenmiştir.
17. Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine, öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz (Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli 1979/1-131 E., 1981/587 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararları).
18. Öte yandan, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. sayılı kararları).
19. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu şikâyet nedeniyle davalı hakkında iftira suçundan dolayı Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/3.2 soruşturma esas sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı, bu soruşturmanın davacı hakkında davalının davaya konu beyanları ile şikâyetçi olduğu görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma esas sayılı dosya ile birleştirildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
20. Yukarıda açıklandığı üzere 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi) gereğince hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcı olduğundan mahkemece, ceza soruşturması sonucunun beklenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
21. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
CEZA MAHKEMESİNDE MADDİ BİR OLAYLA İLGİLİ KESİNLEŞMİŞ BİR KABUL VARSA AYNI KONU HUKUK MAHKEMESİNDE YENİDEN TARTIŞILAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/4-1332
KARAR NO : 2021/973
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2015
NUMARASI : 2015/240 - 2015/380
DAVACI : H.H. vekili Av. K.T.
DAVALI : M.O. vekili Av. İ.G.
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına belediye başkanı, belediye başkan yardımcısı ve belediye çalışanları hakkında görevi kötüye kullandıkları ve usulsüz işlemler yaptıkları iddiasıyla yapılan şikâyet nedeniyle İl Mahalli İdareler Müdürlüğünce kontrol memuru olarak görev yapan müvekkilinin görevlendirilmesi üzerine araştırma ve ön inceleme raporu hazırladığını, rapor sonrası Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından belediye başkan yardımcısı hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, diğer çalışanlar hakkında ise hazırlanan rapor doğrultusunda soruşturma izni verilerek görevi kötüye kullanma suçundan iddianame düzenlendiğini, Çatalca Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/4.8 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda çalışanların beraatlarına karar verildiğini, bunun üzerine davalının müşteki olarak Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına "… Bu gazete haberini incelemek için İstanbul Mahalli İdareler Müdürlüğü kontrol memuru Hüseyin Hi...n (doğrusu: Hi...n)’ı bu haber üzerine Çatalca Belediyesini inceleme yapmak için görevlendirilmiş. Ancak Hüseyin Hi...n (doğrusu:Hı...n) bu Belediye yetkilileri hakkında çıkan bu kadar kirli işleri inceleyerek ortaya çıkarmak yerine üzerini kapatabilmek için adeta Hukuk ve Kanun dışı bir yönteme başvuruyor... Müktesep hakkım olan bir binama giriyor... Hüseyin Hi...n (doğrusu:Hı...n) tamamen görevin dışına çıkarak Türkiye'de vatandaş hakkını aramayı bilmez düşüncesiyle benim binama saldırıyor, sahte yapı tatil tutanağı düzenletiyor.." beyanlarının yer aldığı şikâyet dilekçesi vermesi sebebiyle müvekkili hakkında inceleme başlatılıp savunmasının alındığını ve sonrasında müvekkili hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verildiğini, bu karara karşı davalı tarafça yapılan itirazın da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığınca reddedildiğini, davalının bu şekilde müvekkili hakkında asılsız iddialarda bulunarak iftira suçunu işlediğini, bu nedenle davalı hakkında iftira suçundan cezalandırılması için Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduklarını, davalının gerçek olmayan şikâyet ve beyanları karşısında müvekkilinin haksızlıklara uğradığını, itibarının zedelendiğini, görev yaptığı kurum ve yaşam çevresinde onarılması imkânsız zarar ve sonuçlarıyla zor durumda kaldığını ileri sürerek davalı aleyhine manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı cevap dilekçesinde; vatandaş olarak şikâyet ve dava hakkını kullandığını, aleyhine olan raporları eleştirip yaşadığı olayları ve raporlarda gördüğü hataları dile getirdiğini, davacı tarafından kendi binası için hazırlanmış raporun gerçekleri yansıtmadığını, kanuna ve hukuka aykırı rapor düzenlenerek belediye yöneticilerinin yargılanmasının engellendiğini, şikâyet dilekçesinde yer verdiği ifadelerin davacının şahsını değil hazırlamış olduğu belgeyi ilgilendiren beyanlar olduğunu, davacıya hakaret kastının olmadığını, davacının tarafsız rapor hazırlamaması nedeniyle şikâyette bulunduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2013 tarihli ve 2013/52 E., 2013/666 K. sayılı kararı ile; davalının tazminat talep edilen olayda hak arama özgürlüğü kapsamında anayasal şikâyet hakkını kullandığı, ayrıca hakkında iftira suçu nedeniyle başlatılan soruşturmanın devam ettiği, iddiaları haklı gösterecek olay ve emareye dayalı olarak yapılan şikâyetlerin hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, bir kamu görevlisinin yaptığı işlemi yanlış gören vatandaşın şikâyet yoluna başvurmasının olağan bir durum olduğu, her şikâyet eden hakkında tazminata hükmedilmesinin temel hak ve hürriyetleri kısıtlayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 22.01.2015 tarihli ve 2014/3622 E., 2015/832 K. sayılı kararı ile; “… Dosya kapsamından, davaya konu şikâyet nedeniyle, davalı hakkında iftira suçundan Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/3.2 sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı, bu dosyanın davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma sayılı dosya ile birleştirildiği ve soruşturmanın devam ettiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (6098 sayılı TBK’nın 74.) maddesi gereğince hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcıdır. Bu nedenle; Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/2.23 soruşturma sayılı dosyasının sonucu beklenmeli ve varılacak sonucuna göre yapılacak değerlendirme ile birlikte iş bu dava hakkında karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden karar verilmesi doğru bulunmamış, temyiz edilen kararın bu yönden bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2015 tarihli ve 2015/240 E., 2015/380 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, Borçlar Kanunu 58. maddesi gereği hâkimin, kusur olup olmadığına yahut haksız fiil failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet olmadığı, bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez hükmünü içerdiği, davalının da hak arama özgürlüğü kapsamında şikâyet hakkını kullandığından manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu şikâyet nedeniyle, davalı hakkında iftira suçundan dolayı yapılan soruşturmanın davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma sayılı dosya ile birleştirildiği dikkate alındığında; mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilebilmesi için Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2.23 soruşturma sayılı dosyasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Bu noktada öncelikle “Bekletici Sorun” başlığını taşıyan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesine değinilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 165. madde;
(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” hükmünü içermekte olup madde metninden de anlaşılacağı üzere, bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, mahkeme o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. O davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte bulunması hâlinde iki dava arasında bağlantı var sayılır.
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından; ayrıca ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusunu düzenleyen kurallar üzerinde de durulması gerekmektedir.
14. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü ile yer almıştır.
15. Benzer düzenlemeyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuşmazlığa ilişkin hukuk kuralı ile kişilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadır.
16. Bu açık hüküm karşısında; ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararı ile de aynen benimsenmiştir.
17. Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine, öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz (Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli 1979/1-131 E., 1981/587 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararları).
18. Öte yandan, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. sayılı kararları).
19. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu şikâyet nedeniyle davalı hakkında iftira suçundan dolayı Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/3.2 soruşturma esas sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı, bu soruşturmanın davacı hakkında davalının davaya konu beyanları ile şikâyetçi olduğu görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma esas sayılı dosya ile birleştirildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
20. Yukarıda açıklandığı üzere 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi) gereğince hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcı olduğundan mahkemece, ceza soruşturması sonucunun beklenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
21. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.