KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ÇOĞUN İÇİNDE AZ DA VARDIR ESASI GEREĞİNCE GEMİ SİCİLİNİN TALEP TARİHİ İTİBARİYLE İLERİYE ETKİLİ OLACAK ŞEKİLDE TERKİN EDİLMESİ GEREKİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-667
KARAR NO   : 2022/1432

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 04/12/2019
NUMARASI                 : 2019/2275 - 2019/1536
DAVACI                       : A.A. vekili Av. E.G.
DAVALI                       : Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı vekili Av. S.Ç.

1. Taraflar arasındaki “gemi sicil müdürünün kararına itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin Tekirdağ bağlama limanına kayıtlı bulunan 1992 model motoru ve bu motorun bağlı olduğu 1993 model fiber tekneyi 2005 yılı Mart ayında ikinci el olarak dava dışı şahıstan fatura karşılığı satın aldığını, noter satış senedinin temin edilememesi sebebi ile satın alma ve liman kayıt işlemlerinden vazgeçtiğini, Liman Başkanlığı tarafından teknenin noter satış senedi olmaksızın müvekkiline ait olmayan sahte imza ile tersanede yeni imal edilmiş gibi 2005 yılına ait sıfır model işlemi yapılarak müvekkili adına 17.06.2005 tarih ve 1213 sayı ile tescil edildiğini, tescil işleminin iptali için öncelikle idare mahkemesine dava açtığını, ancak idare mahkemesince görevsizlik kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini ileri sürerek Tekirdağ Liman Başkanlığının 17.06.2005 tarihli ve 1213 kayıt numaralı tescil işleminin tüm sonuçlarıyla birlikte iptaline, tescil işleminden dolayı alınan tüm vergi ve harçların iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davaya ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının olduğunu, davacının tekneyi faturalı olarak satın alıp ilk defa kayda girdiğini, noter senedinin kayıtlı teknelerin satışında düzenlendiğini ve ilk kayıtta gerekli olmadığını, davacının çeşitli tarihlerde verdiği dilekçelerindeki beyanları arasında tutarsızlık bulunduğunu, özel teknelerden 16.05.2009 tarihine kadar motorlu taşıtlar vergisi alındığından davacının geçmiş yıllara ait motorlu taşıtlar vergisi yükümlüğü sebebiyle usule uygun tekne tescil işlemlerini iptal ettirmeye çalıştığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 29.05.2017 tarihli ve 2015/15 E., 2017/197 K. sayılı kararı ile; davanın gemi sicil müdürlüğünün kararına itiraz niteliğinde olduğu, 17.06.2005 tarihli gemi ölçme raporuna göre geminin 0,58 tonilato olarak belirtildiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 844. [6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 957.] maddesi gereğince 18 tonilato altındaki gemilerin tescilinin isteme bağlı olduğu, 6762 sayılı TTK’nın 851. maddesine göre tescili isteme bağlı olan gemilerin sahibinin talebi üzerine sicilden terkin edileceği, bu nedenle kayıt malikinin talebi üzerine terkinin yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile Tekirdağ Liman Başkanlığının 24.12.2009 tarihli ve 1201 sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulüne, 17.06.2005 tarihli ve 1213 kayıt numarası ile tescil edilen teknenin sicilden terkinine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 24.05.2018 tarihli ve 2018/60 E., 2018/560 K. sayılı kararı ile; davacının eldeki dava ile geminin sicilden terkininden ziyade 17.06.2005 tarihli tescil işlemin sahteliğini ileri sürdüğü, davacı tarafından davalıya hitaben düzenlenen 28.08.2008 tarihli dilekçe ile teknenin kayalara çarparak battığını belirterek Liman Başkanlığından terkin talebinde bulunması karşısında davacının sahtelik iddiasına itibar edilmediği, davacının teknenin özelliklerine ilişkin belge içeriğinden haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kalıp teknenin imalat yılına ilişkin itiraz ileri sürmesinin Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2/2 maddesine göre objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.10.2019 tarihli ve 2018/4051 E., 2019/6030 K. sayılı kararı ile; “… Bölge Adliye Mahkemesi, davacının sicilden terkin istemiyle açtığı davayı TMK 2/2 maddesine bağlı olarak davacının davranışının objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile reddetmiş ise de, gerek tescil işleminin yapıldığı tarihteki 6762 sayılı Kanun'un 851/son maddesi ve gerekse 6102 sayılı TTK'nın 965/1 maddesi hükmü uyarınca gemi siciline tescili ihtiyari nitelikte olan gemiler bakımından sicilden terkin işlemi mücerret talebe bağlı kılınmıştır. Davacının sicile tescil edilen teknesinin tescilinin ihtiyari nitelikte olduğu tartışmasızdır. Bu durumda, davacının hangi saikle terkin talebinde bulunduğunun terkin işlemi açısından önemi olmadığı gibi gemi üzerinde ipotek hakkının varlığına dair herhangi bir işaret de bulunmamaktadır. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin isabetli hükmünün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle davacı vekilinin temyiz talebinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 tarihli ve 2019/2275 E., 2019/1536 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından daha önce davalıya hitaben düzenlenen 28.08.2008 tarihli dilekçe ile teknenin kayalara çarparak battığı belirtilerek terkin talebinde bulunması karşısında eldeki davada tescil işleminin sahteliğine dayanarak tescilin geriye etkili olarak iptalinin talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre geriye etkili olacak şekilde iptal ya da terkin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

15. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 839 vd. maddeleri ile düzenlenen gemi sicili, Türk gemilerinden bir kısmının hüviyetlerini tayin ve tespite imkân veren unsurlarla, onlar üzerindeki ayni haklara ilişkin her türlü kayıtların, şerhlerin, itirazların veya tasarruf takyitlerinin tesciline mahsus ve Bakanlığın uygun göreceği yerlerde Türk gemileri için tutulan sicildir. Gemi sicilleri, liman başkanlığı nezdinde çalışan sicil müdürlükleri tarafından, o yerde deniz ticareti işlerine bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesinin, bulunmadığı takdirde asliye ticaret mahkemesinin, o da yoksa ticaret davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesinin gözetimi altında tutulur. Bu mahkemeler ayrıca sicil müdürlüklerinin kararlarına karşı itirazlara bakmaya yetkilidir. Sicil müdürlüklerinin kararlarına itirazlarda 6762 sayılı TTK’nın 864. maddesi gereğince anılan Kanun’un 36. maddesi uygulanır. Dolayısıyla kayıt veya terkin hususunda da gemi sicil müdürlükleri kararlarına karşı sekiz gün içinde bağlı bulunduğu mahkemeye bir dilekçe ile itiraz olunabilir.

16. 6762 sayılı TTK’nın 840. maddesinde tescili caiz gemiler belirtildikten sonra aynı Kanun’un 844. maddesinde bu gemilerden hangilerinin tescilinin zorunlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre 6762 sayılı TTK’nın 844/1 maddesi gereğince on sekiz gros tonilato ve daha büyük her Türk ticaret gemisinin malik ya da malikleri gemilerini Türk gemi siciline tescil ettirmeye zorunludur. Bu hükmün mefhumu muhalifinden çıkan anlama göre ise on sekiz gros tonilatodan küçük gemiler, ticaret gemisi olsalar dahi, gemi siciline tescil ettirilip ettirilmemekte serbesttirler. Ayrıca 6762 sayılı TTK’nın 844/2 maddesi gereğince, yatlar, denizci yetiştirme gemileri ile sadece gezinti, spor, eğitim-öğretim (okul) gemileri, bir de ilmi araştırma gemileri tescil edilme zorunluluğu dışında bırakılmış gemilerdendir. Görüldüğü üzere özellikleri ve kullanılış gayeleri nedeniyle bu gemilerin, Türk gemi siciline tescil ettirilip ettirilmemeleri maliklerinin arzu ve ihtiyarlarına bırakılmıştır. Öte yandan her ne kadar bu gemilerin tescili ihtiyari olsa da bir defa sicile kaydedilmiş iseler, kayda esas olan hususlarda meydana gelecek her nevi değişikliğin de mutlaka gemi siciline tescil ettirmeleri kanuni bir zorunluluk hâline gelir (6762 sayılı TTK m. 849).

17. Gemi sicili resmi, herkese açık tutulan ve bu itibarla da kamunun genel güvenine mazhar sayılan sicillerden olduğu için böyle bir sicilin, her an gerçeğe uygun bir durumda bulundurulması için tescil açısından zorunlu olan her hangi bir şartın kendiliğinden sona ermesi veya bir başkasının müdahalesi gibi hâllerde bu hususların gemi sicilinden terkin edilmesi gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 851. maddesinde gemi siciline tescil edilen gemilerin sicilden terkini düzenlenmiştir. Buna göre tescili zorunlu bir gemi, kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hâle gelir veyahut da her ne suretle olursa olsun Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse istem üzerine sicilden kaydı silinir. Tescili isteğe bağlı (ihtiyari) olan gemilerin kaydı ise bu hâllerden birinin mevcudiyetine bağlı olmaksızın malik veya maliklerin istemi üzerine sicilden silinir. Ancak tescili isteğe bağlı olan gemilere ait kayıtların maliklerinin mücerret talepleri üzerine terkin edilebilmesi için ipotekli alacaklıların ve gemi sicili münderecatına göre ipotek üzerine hak sahibi olan üçüncü şahısların muvafakatleri şarttır (6762 sayılı TTK’nın 851/4).

18. Görüldüğü üzere tescili isteğe bağlı olan gemilerin kaydı herhangi bir şarta bağlı olmaksızın malik veya maliklerin istemi üzerine sicilden terkin edilebilecektir. Bu terkin ise ileriye etkili olarak sonuçlarını doğuracaktır. Tescili isteğe bağlı olan gemilerin kaydı malik veya maliklerin istemi üzerine sicilden terkin edilebilecek ise de malik veya maliklerin bu haklarını kullanırken dürüstlük kuralına aykırı olarak hareket edilmemesi gerekmektedir. Gerçekten de bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi açıkça hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk, dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünün de dürüstlük kurallarına göre belirlenmesi gerekir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasına zarar verme kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.

19. Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle TMK’nın 2. maddesi emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağını kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden bunu dikkate almalıdır.

20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu teknenin 0,58 tonilato büyüklüğünde olduğu, gemi siciline tescilinin zorunlu olmadığı ve isteğe bağlı olarak tescil edilebileceği, davacının imzasını taşıyan 17.06.2005 tarihli dilekçe ile gemi siciline tescilinin talep edildiği ve gemi siciline tescil edildiği, davacı tarafından 21.12.2009 tarihli dilekçe ile dava konusu gemiyi satın almaktan vazgeçmesine rağmen gemi siciline imzası taklit edilerek sahte imza ile tescil talep edildiği ve dolayısıyla tescil işleminin usulsüz olduğu ileri sürülerek gemi sicilinin baştan itibaren geçmişe etkili olacak şekilde iptalinin talep edildiği, davalı tarafından verilen 24.12.2009 tarihli ve 1201 sayılı karar ile ileri sürülen iddialar nedeniyle söz konusu kaydın silinmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Bunun üzerine davacı tarafından idari yargıda idari işlemin iptali için dava açılmış, neticede yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karar Danıştay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Davacı vekili tarafından bu kez adli yargıda aynı gerekçelerle eldeki dava açılarak gemi sicil müdürlüğünün kararının iptali talep edilmiş ve gemi sicil kaydının baştan itibaren geçmişe etkili olacak şekilde tüm sonuçlarıyla birlikte iptali istenmiştir.

21. Eldeki davanın gemi sicil müdürlüğünün kararına itiraz davası olduğu ve davanın süresinde açıldığı hususunda Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Eldeki davada teknenin noter satış senedi olmaksızın sahte imza ile tersanede yeni imal edilmiş gibi 2005 yılına ait sıfır model işlemi yapılarak davacı adına tescil edilmesinin usulsüz olduğu ileri sürülerek gemi sicilinin tüm sonuçlarıyla birlikte geçmişe etkili olarak iptali ve tescil işleminden dolayı alınan tüm vergi ve harçların iadesi talep edilmiştir. Oysa dosya kapsamından davacı tarafından davalıya hitaben düzenlenen 28.08.2008 tarihli dilekçe ile teknenin kayalara çarparak battığı belirtilerek daha önce de terkin talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının geminin sicile kayıtlı olduğundan haberdar olduğu, dolayısıyla sahtelik iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca teknenin özelliklerine ilişkin belge içeriğinden haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kalıp teknenin imalat yılına ilişkin itiraz ileri sürmesinin de TMK’nın 2/2 maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğu kabul edilmelidir.

22. Ancak tescili isteğe bağlı (ihtiyari) olan gemilerin kaydı, tescili zorunlu olan gemilerin sicilden terkini için gerekli olan şartların mevcudiyetine bağlı olmaksızın malik veya maliklerin mücerret talepleri üzerine sicilden silinir. Dolayısıyla davacının geçmişe etkili olarak gemi sicilinin iptali talebi dürüstlük kuralı gereğince mümkün olmasa da talep tarihi olan 21.12.2009 tarihi itibariyle 6762 sayılı TTK’nın 851. maddesi gereğince ileriye etkili olacak şekilde gemi sicilinden terkine karar verilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davacı vekili tarafından gemi sicilinin başlangıçtan itibaren iptali talep edilmiş ve taleple bağlılık ilkesi gereğince tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemece karar verilemeyecek ise de “çoğun içinde az da vardır” esası gereğince talepten azına karar verilebilecektir.

23. Gerçekten de tasarruf ilkesinin bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir. Bu ilke HMK'nın 26. maddesi ile düzenlenmiş olup hâkim, tarafların talepleri ile bağlıdır; kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukukî sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir. Taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz. Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir.

24. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; “çoğun içinde az da vardır” esası gereğince gemi sicilinin talep tarihi olan 21.12.2009 tarihi itibariyle ileriye etkili olacak şekilde terkin edilmesi gerektiği gözetilip bu doğrultuda gemi sicil müdürünün kararına itirazın sonuca bağlanması gerekmektedir.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının eldeki dava ile gemi sicilinin ileriye etkili olarak terkinini değil geçmişe etkili olarak iptalini ve tüm sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep ettiği, gemi sicilinin ileriye etkili olarak terkini talebinin farklı bir talep olduğu ve somut uyuşmazlıkta “çoğun içinde az da vardır” esası kapsamında kabul edilemeyeceği, dolayısıyla direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

26. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;                                                                                                 

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 18’si BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.