DAVACININ ALACAĞINA DAİR SEÇİM HAKKINI DAVA DİLEKÇESİNDE TL YÖNÜNDEN KULLANDIĞINDAN YENİLİK DOĞURAN HAK NİTELİĞİNDE OLAN BU SEÇİMİNİ ISLAH SURETİYLE DÖVİZ OLARAK DEĞİŞTİREMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/11-305
Karar No : 2025/368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.10.2023
SAYISI : 2023/794 E., 2023/1457 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.01.2023 tarihli ve 2021/5290 Esas,
2023/381 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki aynen iade ve alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalılardan K. Sac Ticareti ve Nakliye San. Tic Ltd. Şti. (K. Ltd. Şti.) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, dava dışı E. A.Ş’den alınan ve mülkiyeti müvekkiline ait olan sacların davalı Ö. Metal Gemi San. ve Tic. Ltd. Şti. (Ö. Ltd. Şti.) aracılığıyla diğer davalıya ait depoya konulduğunu, muhtelif zamanlarda depoda bulunan sacların belirli ebatlarla kesilmesinin ve nakliyesinin istenildiğini, davalı Ö. Ltd. Şti.’nin ekonomik sorunları nedeniyle 01.10.2012 tarihinde sağlanan mutabakat sonucu ticari ilişkinin bitirildiğini, davalı K. Ltd. Şti. ile çalışılmaya devam edildiğini, 02.10.2012 tarihinde tarafların temsilcilerinin bulunduğu K. Ltd. Şti.'ne ait depoda sayım yapılıp imza altına alındığını ve 08.12.2012 tarihine kadar çalışıldığını, anılan şirketin davalı Ö. Ltd. Şti.’nden alacaklarını alamaması nedeniyle müvekkiline yeni borçlar çıkardığını ve müvekkilinin taleplerini yerine getirmediğini, mal sevkiyatını yapmadığını, yaşanan sorunlar üzerine depoda bulunan mallar talep edildiği hâlde Ö. Ltd. Şti. tarafından teslim edildiği gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, davalı K. Ltd. Şti. yetkililerinin müvekkiline ait saclarda bulunan etiketleri değiştirmeye kalkıştığını, bu durumun Karadeniz Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/39 Değişik İş dosyasında alınan rapor ile tespit edildiğini ileri sürerek K. Ltd. Şti'ne ait depoya diğer davalı tarafından teslim edilen 46 kalem, 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine, dava konusu malzemenin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibariyle USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı K. Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin davacıyla ilişkisinin bulunmadığını, dava konusu malların diğer davalı şirket tarafından müvekkiline teslim edildiğini, mal teslim formunun bu şirket adına düzenlendiğini, müvekkilinin teslim formunu elinde bulunduran kişiye malları teslim etmekle yükümlü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Ö. Ltd. Şti. usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli ve 2013/14 Esas, 2018/106 Karar sayılı kararıyla; yargılama aşamasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile tespit raporunda belirtilen malzemeden 193,56 ton kısmının davalı şirketin deposunda olmadığının tespit edildiği, depoda bulunmayan malzemenin dava tarihi itibariyle 119.058,91 USD, depoda bulunan malzemenin ise 222.230,15 USD değerinde olduğu, davacının ıslah ile dava dilekçesindeki terditli talebini usulüne uygun olmayan şekilde değiştirdiği, dava dilekçesinde talebini TL olarak açıkladığı, tercih hakkını TL olarak belirledikten sonra ıslah yoluyla talebini döviz cinsi olarak değiştiremeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.10.2014 tarihli bilirkişi raporuna ekli tablo 3'te yer alan sac malzemelerinin davacıya aynen iadesine, depoda mevcut olmayan malların dava tarihindeki kur üzerinden yapılan hesaplama sonucu değerinin 10.000,00 TL'sinin dava tarihinden, bakiye 204.306,03 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.04.2021 tarihli ve 2018/1994 Esas, 2021/574 Karar sayılı kararıyla; davacının dava dilekçesinde harca esas değeri fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL olarak gösterdiği, bu bedel üzerinden peşin harcı yatırdığı, harca esas değerin TL olarak gösterilmesinin davacının tercih hakkının TL olarak kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği, dava dilekçesinde harca esas değer dışında konu ve netice talebinde herhangi bir miktar talebinde bulunulmadığı gibi para cinsinin TL olduğuna da yer verilmediği, ıslahla tercih hakkının USD’den yana kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, davacının ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki terditli taleplerinden malın aynen iadesi talebinden vazgeçerek mal bedeli olan 341.289,06 USD'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istediği, davacının ıslah dilekçesi sadece talep edilen miktarın artırılması niteliğinde olmayıp netice-i talebin değiştirilmesi amaçlandığından tam ıslah niteliğinde olduğu, Mahkemece ıslah dilekçesindeki talep kapsamında yargılama yapılıp sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği, kabul şekline göre de Mahkemece, hükmün infazda tereddüt yaratacak şekilde kurulduğu, davalı K. Ltd. Şti. depoda bulunmayan 193,56 ton sac malzemeyi davacıya veya davacı adına malzemeyi depoya teslim eden diğer davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı, depoda bulunmayan ve bedeli bilirkişi raporu ile 119.058,91 USD olarak tespit edilen mal bedelinden davalı K. Ltd. Şti'nin sorumlu olduğu, yapılan tam ıslah nedeniyle davacının malların aynen iadesi talebinin bulunmadığı, 350,57 ton malzeme hâlen davalı K. Ltd. Şti'nin deposunda olup davacı vekilinin beyanı ile davalının saklama ücretinin ödenmediği hususunun taraflar arasında ihtilafsız hâle geldiği, davacının hâli hazırda davalının deposunda bulunan malzemeyi saklama ücretini ödemek suretiyle almasının her zaman söz konusu olabileceği, depoda bulunan malzemenin bedelinin davalıdan tahsiline hükmedilmesi mümkün olmadığı gibi tam ıslah karşısında aynen iadesine de hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, 119.058,91 USD’nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
“… 1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.a) Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı vekili dava dilekçesinde, Karadeniz Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/39 Değişik İş dosyasıyla K. firmasına ait depoya diğer davalı tarafından teslim edilen 46 kalem 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine, dava konusu malzemenin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibarıyla USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
b) Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Kanun’un "Ödeme" başlıklı 99 uncu maddesine göre, konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
c) Davacı şirket, taraflar arasında Ülke parası dışında döviz ile ödeme yapılacağına ilişkin bir anlaşma bulunduğunu ispat etmiş değildir. Davacı şirket dava dilekçesinde tercih hakkını TL üzerinde kullanmıştır. Başka bir deyişle TL üzerinden dava açmakla iradesinin, alacağını TL üzerinden tahsil etmek yönünde olduğunu kabul etmek gerekir. Dava dilekçesinde TL cinsinden talepte bulunan davacı, artık bu tercihinden dönerek ıslah yolu ile talebini döviz olarak değiştiremez. Bu durum iddianın genişletilmesi yasağı kapsamına girer. Dairemiz uygulaması da bu yöndedir (Dairemizin 19.11.2018 tarihli ve 2016/13885 E., 2018/7128 K. sayılı, 14.05.2018 tarihli ve 2017/4863 E., 2018/3504 K. sayılı kararları).
d) Bu itibarla davacının, dava dilekçesinde tercihini TL'den yana kullandığı, ıslah dilekçesi ile bu tercihinden dönüp USD üzerinden tahsil isteyemeyeceği gözetilerek davalıya ait depoda mevcut olmayan malların değeri yönünden yazılı şekilde USD üzerinden hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
3.a) 6098 sayılı Kanun’un 561 inci maddesinde düzenlenen saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir. Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir. Aynı Kanun’un 562 nci maddesindeki düzenleme uyarınca saklatan, sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle yükümlü olduğu gibi saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür. Saklayanın geri verme borcu 6098 sayılı Kanun’un 564 üncü maddesinde, saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla birlikte geri vermekle yükümlü olduğu, ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak yapmış olduğu masrafları ödemekle yükümlü olduğu şeklinde düzenlenmiştir.
b) 6098 sayılı Kanun’un 574 üncü maddesine göre ardiyeci, kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini ve saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir. Bu giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri alınması sırasında ödenir. Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir. Aynı Kanun'un malların geri verilmesi başlıklı 575 inci maddesinde ardiyecinin, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlü olduğu; ancak saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyecinin, kararlaştırılmış olan sürenin sonuna kadar malları korumak zorunda olduğu hükmü düzenlenmiştir.
c) Somut uyuşmazlıkta davacı vekilinin dava dilekçesinde aynen iade talebi bulunmaktadır. Dava konusu malların halihazırda 350,57 tonu depoda bulunduğuna göre ıslah ile depoda bulunan malların bedelinin davalıdan tahsilini istemek mümkün değildir. 6098 sayılı Kanun’un 575 inci maddesi de nazara alındığında halihazırda depoda bulunan mallar bakımından aynen iade kararı verilmesi gerekir.
d) Davalı ardiyeci 6098 sayılı Kanun’un 574 üncü maddesi gereğince ardiye ücretini ve diğer giderleri isteme hakkına sahip olup bu bedeller ödenmediği sürece depoda mevcut malları iade yükümlülüğü bulunmamaktadır. Buna göre Mahkemece anılan Kanun hükmü gözetilerek depoda bulunan malların depoya girdiği tarih ve depoda kalış süresine göre davalının talep edebileceği ücret tespit edilerek tespit edilen bu meblağ hüküm altına alınarak halihazırda depoda bulunan mallar yönünden aynen iade kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; üretici olmayan ve depo hizmeti veren davalı K. Ltd.Şti’nin davaya konu malzemenin USD cinsinden alınıp satıldığını bilecek kadar tecrübesinin bulunduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 10.000,00 TL’nin dava harcının belirlenebilmesi amacı taşıdığını ve eksik harcın daha sonra tamamlanacağının belirtildiğini, davalının depodaki malzemelerin nizalı olduğunu bilmesine rağmen diğer davalıya teslim etmek suretiyle eksilttiğini, bu malzemelerin üretimde bir süre kullanılmadığında hurdaya çıkacağının açık olduğunu, malların depoda olup olmadığı belli olmadığından ve artık hurdaya çıktığından ıslah talebinin haklı olduğunu, ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını istemiştir.
2. Davalı K. Ltd. Şti. vekili; taraflar arasında döviz ile ödemeye ilişkin bir anlaşma olmaması nedeniyle USD üzerinden hüküm tesisinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde aynen iade talep edilmesi nedeniyle hâli hazırda depoda bulunan malların bedellerinin ödenmesine karar verilemeyeceğini, davacının öncelikle ardiye ücretini ödemesi gerektiğini, ıslah usulüne uygun yapılmadığı için nazara alınamayacağını, Mahkemece tedbir kararı verilmediği için yargılama sırasında malların mal teslim formu getiren kişilerce alındığını, depoda bulunmayan mallarla ilgili tespite ilişkin yaptıkları itirazın dikkate alınmadığını, raporda depoda bulunmadığı belirtilen etiket numarası bildirilen malların depoda olduğunu, depo ücretinin davacı tarafça ödenmediğini, alacak yabancı para olmadığı gibi bu konuda anlaşma da olmadığından USD olarak talep edilemeyeceğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı şirket vekilinin dava dilekçesinde harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle davalı K. Ltd. Şti’nin deposunda bulunan 46 kalem, 544,13 ton malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitini, dava konusu malzemenin aynen iadesini, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müteselsilen tahsilini, ıslah suretiyle davanın USD üzerinden devamını, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği somut olayda,
1) Islahla alacak cinsinin USD olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği,
2) Depoda mevcut olduğu kabul edilen mallar yönünden aynen iadeye karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 99, 112, 561 ve 564 ve 568. maddeleri,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 176, 177, 179 ve 180. maddeleri.
2. Değerlendirme
a) Birinci Uyuşmazlık Yönünden
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Saklama (vedia) sözleşmeleri, olaya uygulanacak olan TBK'nın 561 ilâ 580. maddeleri arasında düzenlenmiş olup aynı başlık altında yine saklama sözleşmesinin temel özelliklerini içeren fakat kendine has bazı özellikleri olan güvenilir kişiye bırakma, ardiyeciye bırakma, konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma gibi özel olarak düzenlenmiş ve muhafaza borcu doğuran sözleşmeler bulunmaktadır.
3. Saklama (vedia) sözleşmesinin tanımı TBK’nın 561/1. maddesinde; “Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Saklama sözleşmesinin konusu taşınır bir mal olup bu mal misli bir mal olabileceği gibi misli olmayan bir mal da olabilir. Buna göre saklama sözleşmesi, saklayanın saklatan tarafından verilen taşınırı kabul ve onu güvenli bir mahalde muhafaza etme yükümlülüğü altında olduğu ve sözleşmede ayrıca kararlaştırılmadığı takdirde saklayanın herhangi bir ücret talep edemeyeceği sürekli bir sözleşmedir.
4. Saklama sözleşmesi, rızaya dayalı bir sözleşme olup sadece tarafların anlaşmasıyla ve taşınırın tesliminden önce meydana gelmektedir. Sözleşmenin kurulmuş olması için taşınırın teslimi şart değildir. Ancak doğaldır ki muhafaza borcu taşınırın saklayan tarafından teslim alınmasını ve koruma altına alınmasını ifade eder. Başka bir deyişle saklayanın muhafaza borcunun doğması için taşınırın teslimi gerekmekte olup teslim almadan kaçınılması hâlinde bir “yüküm” ihlâli olarak saklayanın borçlu temerrüdüne düşmesine yol açar.
5. Türk Borçlar Kanunu’nun 564. maddesi gereğince saklama sözleşmesinde teslim edilen taşınır için bir vade tayin edilmiş olsa bile, saklatan bu vadeye bağlı kalmaksızın taşınırın iadesini her zaman talep edebilir. Zira Kanun’da açıkça düzenlenmemiş ise de; saklayanın taşınırı geri verme borcu, saklama sözleşmesinin en önemli ve zorunlu unsurlarından biridir. Çünkü saklayan ancak taşınırı geri vermekle muhafaza borcunu tam olarak yerine getirmiş olur.
6. Saklama sözleşmesi, eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Saklayanın esas borcu taşınırı emin bir yerde muhafaza etmek ve saklatanın talebi hâlinde veya belirlenen vadede bunu saklatana geri vermektir. Saklatan ise sadece sözleşmede açıkça ücret kararlaştırılmış olması veya hâl ve şartların saklatanın ücret ödemesini gerekli kılması hâli dışında hiçbir borç altına girmemektedir. Sadece saklayanın sözleşmeyle üstlendiği borçların yerine getirilmesiyle bağlantılı giderler ile muhafaza edilen taşınırın saklayana verdiği zararları gidermek zorundadır. Bu nedenle saklama sözleşmesi, sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça veya hâl ve şartlar gerekli kılmadıkça ivazsız bir sözleşmedir.
7. Saklatanın sözleşme konusu taşınırın maliki olması şart değildir. Zira saklama sözleşmesinin saklananın mülkiyetiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, saklama sözleşmesini yapmak malike hasredilmiş bir hak olmayıp malik olmayan kimse de geçerli olarak saklama sözleşmesi yapabilir ve yasal istisnai hâller saklı kalmak üzere, saklananın yalnız kendisine geri verilmesini, başka bir kimseye geri verilmemesini isteme hususunda hak sahibidir. Bu nedenle saklatan, saklanan taşınırın maliki olmadığından bahisle taşınırı iadeyi reddedemeyeceği gibi saklayan da saklatanın, malik olmadığını ileri sürerek taşınırın saklatana iadesinden kaçınamaz (Turgut Uygur, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. II, Ankara 2012, s. 2535).
8. Bu itibarla saklayan kural olarak sözleşmenin sona ermesi durumunda sakladığı taşınırı malikine değil saklatana geri verme borcu altındadır. Sözleşme yapıldıktan sonra saklatan taşınır üzerindeki ayni veya şahsi hakkını kaybetse dahi taşınır saklatana teslim edilmelidir. Çünkü sözleşme saklatan ile saklayan arasında yapıldığı için ancak ikisi hakkında haklar ve borçlar doğurmaktadır. Bu durum TBK’nın 568. maddesinde;
“Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile, saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu saklatana geri vermekle yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak davası açılması hâlinde saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiş olup anılan madde gereğince bir üçüncü kişinin sözleşme konusu üzerinde aynî hak iddiasında bulunduğu durumlarda bile saklayan geri verme borcunu saklatana karşı yerine getirecektir. Bunun tek istisnası sözleşme konusunun haczedilmesi ya da istihkak davasının açılması olup böyle durumlarda saklayan, geri verme borcunu saklatana karşı yerine getiremeyecektir. Bunun yanında ayrıca belirtilmelidir ki; malik olmayan saklatanın uygun koşullardaki isteği ve talimatı ile taşınırın saklayan tarafından malikine teslimi de mümkündür.
9. Saklama sözleşmesinde saklayanın muhafaza borcu, bu sözleşmenin konusunu ve amacını oluşturmaktadır. Saklayan taşınırı, saklatanın belirlediği yerde ve onun istediği şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Bu husus sözleşmede açıkça belirtilmemişse, saklayan taşınırı güvenli bir yerde ve değeriyle orantılı bir dikkat ve özenle muhafaza etmek zorundadır. Saklama sözleşmesi kullanma ödüncü, kira, eser, taşıma, satım, rehin sözleşmelerinden yalnız koruma unsurunun tek başına ya da hiç olmazsa en başta gelen sözleşme borcunu oluşturması bakımından ayrılır. Saklama sözleşmesinde borç kaynağı korumayı üzerine almadır. Eğer borç nedeni bu değilse ya da bu unsur tali nitelikte ise, özellikle bir saklama sözleşmesinden söz edilemez (Uygur, s. 2521). Saklama sözleşmesinde muhafaza borcu mutlak nitelikte olup açıkça veya zımnen izin verilmedikçe saklayan, tevdi edilen taşınırı kullanamaz veya üçüncü kişilere kullandıramaz.
10. Saklayan kusursuz olduğunu ispat etmedikçe, taşınırı geri vermemekten veya kötü bir durumda geri vermekten doğan zararı tazmin etmek zorundadır. Zira saklama sözleşmesiyle taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi doğacak olup burada TBK’nın 112. maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Başka bir deyişle geri verme saklayanın kusuru sonucunda gerçekleşemiyorsa geri verme borcu yerine tazminat borcu geçecektir (Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2021 tarihli ve 2018/11-953 Esas, 2021/1410 Karar).
11. Saklama sözleşmesiyle ilgili yapılan bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce ıslah kavramına değinmekte fayda vardır.
12. Islah, Türk Hukuk Lûgatında; "İddianın ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının istisnası olan ıslah, taraflardan her birinin, davada yapmış oldukları usul işlemlerini bir defaya özgü olmak üzere, kısmen veya tamamen değiştirmesi ya da düzeltmesidir." (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 515).
13. Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK md. 176) (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık itiraza uğramaksızın yapabilmektedir (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
14. Islah işleminin ne şekilde yapılacağı HMK’nın 177. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.” Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
15. Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hâllerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hâllerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır.
16. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
17. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1660 Esas, 2021/2 Karar; 30.04.2025 tarihli ve 2024/11-816 Esas, 2025/265 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
18. Gelinen aşamada alacağa dair seçim hakkına değinmek gerekir.
19. Türk Borçlar Kanunu'nun "Ödeme" başlıklı 99. maddesinde;
"Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir." düzenlemesi bulunmaktadır.
20. Anılan maddede belirtilen seçim hakkı yenilik doğuran hak niteliğindedir. Bu hak tek taraflı, varması gerekli irade beyanıyla kullanılır ve karşı tarafa varmakla kendiliğinden sonuçlarını doğurur. Bunun değiştirilmesi ancak diğer tarafın muvafakatı ile yani tarafların bir değiştirme sözleşmesi yapmaları ile mümkün olur. Bu nedenle inşai bir hak olan seçim hakkından rücu mümkün değildir. Seçim hakkı yenilik doğuran bir hak olduğu için bir defa kullanılmakla sona erer (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 27. Baskı, Ankara 2022, s.1093-1094; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 26. Baskı, Ankara 2022, s. 777).
21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, dava dilekçesinin talep kısmında; teslim edilen 46 kalem, 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine ve aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde (harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle) bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibariyle USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
22. Davacının alacağına dair seçim hakkını dava dilekçesinde TL yönünden kullandığı ve iradesini bu yönde beyan ettiği anlaşıldığından yenilik doğuran hak niteliğinde olan bu seçimini ıslah suretiyle USD olarak değiştiremeyeceğini kabul etmek gerekir.
23. Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
b) İkinci Uyuşmazlık Yönünden
24. Somut olayda davacı vekili, talep sonucu olarak öncelikle dava konusu malzemenin aynen iadesini, mümkün olmadığında bedelinin tahsilini istemiş; ıslah dilekçesiyle de bedel talebi yönünden dava dilekçesinde belirttiği 10.000,00 TL'yi 341.289,06 USD olarak artırmıştır.
25. Dosya kapsamından, dava konusu 350,57 ton malzemenin depoda bulunduğu anlaşıldığına göre depoda bulunan mallar yönünden, öncelikle aynen iade talep edildiği ve bu yönde karar verilmesi gerektiği, bedelinin tahsiline hükmedilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
26. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacının 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle davasını tam ıslah ederek talep sonucunu tümden değiştirdiği, artık aynen iade talebinden vazgeçilmesi suretiyle tüm malzeme yönünden bedel iadesinin istenildiği, bu durumda talepte olmayan şekilde aynen iadeye hükmedilemeyeceği, davalının deposunda bulunan malzemenin bedeline yönelik kısım bakımından davacının talebinin reddine yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
(a) Birinci uyuşmazlık yönünden; direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA oy birliğiyle,
(b) İkinci uyuşmazlık yönünden; direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA oy çokluğuyla,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.06.2025 tarihinde kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Dava, aynen iade ve alacak istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesi ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davacı şirket vekilinin dava dilekçesinde harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle davalı K. Ltd. Şti’nin deposunda bulunan 46 kalem, 544,13 ton malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitini, dava konusu malzemenin aynen iadesini, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müteselsilen tahsilini, ıslah suretiyle davanın USD üzerinden devamını, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istediği somut olayda,
a) Islahla alacak cinsinin USD olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği,
b) Depoda mevcut olduğu kabul edilen mallar yönünden aynen iadeye karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.
Davanın kısmen ıslahında; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK md. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemledir.
Tamamen ıslahta ise davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK md. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK md. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK md. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK md. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Baki Kuru: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir (Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1660 Esas, 2021/2 Kararı).
Eldeki davada davacı vekili dava dilekçesinin talep sonucu kısmında; davaya konu edilen 46 kalem ve 544,13 ton sac malzemesinin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine ve aynen iadesine, harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle “Fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, talep ettiğimiz 10.000,00 TL nin 13.05.2013 tarihi itibariyle USD’ye çevrilerek talebimizin USD üzerinden devamına ve mahkemenize sunulan bilirkişi raporları dikkate alınarak davaya konu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsil edilmesine” karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamından, özellikle davacı vekilinin istinaf ve temyiz dilekçelerinden, depoda bulunan malzemelerin aradan geçen uzun zaman nedeniyle niteliklerini yitirip hurda hâline geldiklerinden ısrarlı şekilde bahsedildiği ayrıca yargılama sürecinde depoda bulunan malların davalı K. Ltd. Şti. tarafından elden çıkarılma tehlikesinin bulunduğu, bu nedenle davanın ıslah edildiğinin açıkladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 14.02.2017 tarihinde yapılan ıslah ile amaçlananın aynen iade talebinden ve dolayısıyla terditli talepten vazgeçerek talep sonucunun tamamen değiştirilmek suretiyle alacağa dönüştürülmesi olduğu değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, talepte olmayan şekilde aynen iadeye hükmedilemeyeceği, davalının deposunda bulunan malzemenin bedeline yönelik kısım bakımından davacının talebinin reddine yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatimle direnme kararının ikinci uyuşmazlık yönünden bozulmasına dair Değerli Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
BİLGİ : II. Uyuşmazlık Yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 22’si BOZMA, 3’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “Dava dilekçesinde açıkça Türk Lirası cinsinden talepte bulunan davacı, bu tercihinden dönerek ıslah dilekçesi vererek yabancı para üzerinden tahsil isteyemez” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30 Nisan 2024 tarihli kararı için bkz.
“Tercih hakkı Türk Lirası üzerinden kullanıldıktan sonra bu tercihten dönüp yabancı para üzerinden tahsil istenemez” şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 25 Mart 2021 ve 18 Ocak 2022 tarihli kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28 Şubat 2024 tarihli kararı için bkz.
“Türk Lirası talebinden ıslahla vazgeçilerek döviz üzerinden alacağın tahsili istenemez” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12 Kasım 2019 ve 19.01.2023 tarihli kararı için bkz.
DAVACININ ALACAĞINA DAİR SEÇİM HAKKINI DAVA DİLEKÇESİNDE TL YÖNÜNDEN KULLANDIĞINDAN YENİLİK DOĞURAN HAK NİTELİĞİNDE OLAN BU SEÇİMİNİ ISLAH SURETİYLE DÖVİZ OLARAK DEĞİŞTİREMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/11-305
Karar No : 2025/368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.10.2023
SAYISI : 2023/794 E., 2023/1457 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.01.2023 tarihli ve 2021/5290 Esas,
2023/381 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki aynen iade ve alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalılardan K. Sac Ticareti ve Nakliye San. Tic Ltd. Şti. (K. Ltd. Şti.) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, dava dışı E. A.Ş’den alınan ve mülkiyeti müvekkiline ait olan sacların davalı Ö. Metal Gemi San. ve Tic. Ltd. Şti. (Ö. Ltd. Şti.) aracılığıyla diğer davalıya ait depoya konulduğunu, muhtelif zamanlarda depoda bulunan sacların belirli ebatlarla kesilmesinin ve nakliyesinin istenildiğini, davalı Ö. Ltd. Şti.’nin ekonomik sorunları nedeniyle 01.10.2012 tarihinde sağlanan mutabakat sonucu ticari ilişkinin bitirildiğini, davalı K. Ltd. Şti. ile çalışılmaya devam edildiğini, 02.10.2012 tarihinde tarafların temsilcilerinin bulunduğu K. Ltd. Şti.'ne ait depoda sayım yapılıp imza altına alındığını ve 08.12.2012 tarihine kadar çalışıldığını, anılan şirketin davalı Ö. Ltd. Şti.’nden alacaklarını alamaması nedeniyle müvekkiline yeni borçlar çıkardığını ve müvekkilinin taleplerini yerine getirmediğini, mal sevkiyatını yapmadığını, yaşanan sorunlar üzerine depoda bulunan mallar talep edildiği hâlde Ö. Ltd. Şti. tarafından teslim edildiği gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, davalı K. Ltd. Şti. yetkililerinin müvekkiline ait saclarda bulunan etiketleri değiştirmeye kalkıştığını, bu durumun Karadeniz Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/39 Değişik İş dosyasında alınan rapor ile tespit edildiğini ileri sürerek K. Ltd. Şti'ne ait depoya diğer davalı tarafından teslim edilen 46 kalem, 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine, dava konusu malzemenin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibariyle USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı K. Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin davacıyla ilişkisinin bulunmadığını, dava konusu malların diğer davalı şirket tarafından müvekkiline teslim edildiğini, mal teslim formunun bu şirket adına düzenlendiğini, müvekkilinin teslim formunu elinde bulunduran kişiye malları teslim etmekle yükümlü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Ö. Ltd. Şti. usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli ve 2013/14 Esas, 2018/106 Karar sayılı kararıyla; yargılama aşamasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile tespit raporunda belirtilen malzemeden 193,56 ton kısmının davalı şirketin deposunda olmadığının tespit edildiği, depoda bulunmayan malzemenin dava tarihi itibariyle 119.058,91 USD, depoda bulunan malzemenin ise 222.230,15 USD değerinde olduğu, davacının ıslah ile dava dilekçesindeki terditli talebini usulüne uygun olmayan şekilde değiştirdiği, dava dilekçesinde talebini TL olarak açıkladığı, tercih hakkını TL olarak belirledikten sonra ıslah yoluyla talebini döviz cinsi olarak değiştiremeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.10.2014 tarihli bilirkişi raporuna ekli tablo 3'te yer alan sac malzemelerinin davacıya aynen iadesine, depoda mevcut olmayan malların dava tarihindeki kur üzerinden yapılan hesaplama sonucu değerinin 10.000,00 TL'sinin dava tarihinden, bakiye 204.306,03 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.04.2021 tarihli ve 2018/1994 Esas, 2021/574 Karar sayılı kararıyla; davacının dava dilekçesinde harca esas değeri fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL olarak gösterdiği, bu bedel üzerinden peşin harcı yatırdığı, harca esas değerin TL olarak gösterilmesinin davacının tercih hakkının TL olarak kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği, dava dilekçesinde harca esas değer dışında konu ve netice talebinde herhangi bir miktar talebinde bulunulmadığı gibi para cinsinin TL olduğuna da yer verilmediği, ıslahla tercih hakkının USD’den yana kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, davacının ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki terditli taleplerinden malın aynen iadesi talebinden vazgeçerek mal bedeli olan 341.289,06 USD'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istediği, davacının ıslah dilekçesi sadece talep edilen miktarın artırılması niteliğinde olmayıp netice-i talebin değiştirilmesi amaçlandığından tam ıslah niteliğinde olduğu, Mahkemece ıslah dilekçesindeki talep kapsamında yargılama yapılıp sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği, kabul şekline göre de Mahkemece, hükmün infazda tereddüt yaratacak şekilde kurulduğu, davalı K. Ltd. Şti. depoda bulunmayan 193,56 ton sac malzemeyi davacıya veya davacı adına malzemeyi depoya teslim eden diğer davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı, depoda bulunmayan ve bedeli bilirkişi raporu ile 119.058,91 USD olarak tespit edilen mal bedelinden davalı K. Ltd. Şti'nin sorumlu olduğu, yapılan tam ıslah nedeniyle davacının malların aynen iadesi talebinin bulunmadığı, 350,57 ton malzeme hâlen davalı K. Ltd. Şti'nin deposunda olup davacı vekilinin beyanı ile davalının saklama ücretinin ödenmediği hususunun taraflar arasında ihtilafsız hâle geldiği, davacının hâli hazırda davalının deposunda bulunan malzemeyi saklama ücretini ödemek suretiyle almasının her zaman söz konusu olabileceği, depoda bulunan malzemenin bedelinin davalıdan tahsiline hükmedilmesi mümkün olmadığı gibi tam ıslah karşısında aynen iadesine de hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, 119.058,91 USD’nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
“… 1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ve davalı K. Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.a) Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı vekili dava dilekçesinde, Karadeniz Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/39 Değişik İş dosyasıyla K. firmasına ait depoya diğer davalı tarafından teslim edilen 46 kalem 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine, dava konusu malzemenin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibarıyla USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
b) Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Kanun’un "Ödeme" başlıklı 99 uncu maddesine göre, konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
c) Davacı şirket, taraflar arasında Ülke parası dışında döviz ile ödeme yapılacağına ilişkin bir anlaşma bulunduğunu ispat etmiş değildir. Davacı şirket dava dilekçesinde tercih hakkını TL üzerinde kullanmıştır. Başka bir deyişle TL üzerinden dava açmakla iradesinin, alacağını TL üzerinden tahsil etmek yönünde olduğunu kabul etmek gerekir. Dava dilekçesinde TL cinsinden talepte bulunan davacı, artık bu tercihinden dönerek ıslah yolu ile talebini döviz olarak değiştiremez. Bu durum iddianın genişletilmesi yasağı kapsamına girer. Dairemiz uygulaması da bu yöndedir (Dairemizin 19.11.2018 tarihli ve 2016/13885 E., 2018/7128 K. sayılı, 14.05.2018 tarihli ve 2017/4863 E., 2018/3504 K. sayılı kararları).
d) Bu itibarla davacının, dava dilekçesinde tercihini TL'den yana kullandığı, ıslah dilekçesi ile bu tercihinden dönüp USD üzerinden tahsil isteyemeyeceği gözetilerek davalıya ait depoda mevcut olmayan malların değeri yönünden yazılı şekilde USD üzerinden hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
3.a) 6098 sayılı Kanun’un 561 inci maddesinde düzenlenen saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir. Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir. Aynı Kanun’un 562 nci maddesindeki düzenleme uyarınca saklatan, sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle yükümlü olduğu gibi saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür. Saklayanın geri verme borcu 6098 sayılı Kanun’un 564 üncü maddesinde, saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla birlikte geri vermekle yükümlü olduğu, ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak yapmış olduğu masrafları ödemekle yükümlü olduğu şeklinde düzenlenmiştir.
b) 6098 sayılı Kanun’un 574 üncü maddesine göre ardiyeci, kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini ve saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir. Bu giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri alınması sırasında ödenir. Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir. Aynı Kanun'un malların geri verilmesi başlıklı 575 inci maddesinde ardiyecinin, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlü olduğu; ancak saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyecinin, kararlaştırılmış olan sürenin sonuna kadar malları korumak zorunda olduğu hükmü düzenlenmiştir.
c) Somut uyuşmazlıkta davacı vekilinin dava dilekçesinde aynen iade talebi bulunmaktadır. Dava konusu malların halihazırda 350,57 tonu depoda bulunduğuna göre ıslah ile depoda bulunan malların bedelinin davalıdan tahsilini istemek mümkün değildir. 6098 sayılı Kanun’un 575 inci maddesi de nazara alındığında halihazırda depoda bulunan mallar bakımından aynen iade kararı verilmesi gerekir.
d) Davalı ardiyeci 6098 sayılı Kanun’un 574 üncü maddesi gereğince ardiye ücretini ve diğer giderleri isteme hakkına sahip olup bu bedeller ödenmediği sürece depoda mevcut malları iade yükümlülüğü bulunmamaktadır. Buna göre Mahkemece anılan Kanun hükmü gözetilerek depoda bulunan malların depoya girdiği tarih ve depoda kalış süresine göre davalının talep edebileceği ücret tespit edilerek tespit edilen bu meblağ hüküm altına alınarak halihazırda depoda bulunan mallar yönünden aynen iade kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan K. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; üretici olmayan ve depo hizmeti veren davalı K. Ltd.Şti’nin davaya konu malzemenin USD cinsinden alınıp satıldığını bilecek kadar tecrübesinin bulunduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 10.000,00 TL’nin dava harcının belirlenebilmesi amacı taşıdığını ve eksik harcın daha sonra tamamlanacağının belirtildiğini, davalının depodaki malzemelerin nizalı olduğunu bilmesine rağmen diğer davalıya teslim etmek suretiyle eksilttiğini, bu malzemelerin üretimde bir süre kullanılmadığında hurdaya çıkacağının açık olduğunu, malların depoda olup olmadığı belli olmadığından ve artık hurdaya çıktığından ıslah talebinin haklı olduğunu, ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını istemiştir.
2. Davalı K. Ltd. Şti. vekili; taraflar arasında döviz ile ödemeye ilişkin bir anlaşma olmaması nedeniyle USD üzerinden hüküm tesisinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde aynen iade talep edilmesi nedeniyle hâli hazırda depoda bulunan malların bedellerinin ödenmesine karar verilemeyeceğini, davacının öncelikle ardiye ücretini ödemesi gerektiğini, ıslah usulüne uygun yapılmadığı için nazara alınamayacağını, Mahkemece tedbir kararı verilmediği için yargılama sırasında malların mal teslim formu getiren kişilerce alındığını, depoda bulunmayan mallarla ilgili tespite ilişkin yaptıkları itirazın dikkate alınmadığını, raporda depoda bulunmadığı belirtilen etiket numarası bildirilen malların depoda olduğunu, depo ücretinin davacı tarafça ödenmediğini, alacak yabancı para olmadığı gibi bu konuda anlaşma da olmadığından USD olarak talep edilemeyeceğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı şirket vekilinin dava dilekçesinde harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle davalı K. Ltd. Şti’nin deposunda bulunan 46 kalem, 544,13 ton malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitini, dava konusu malzemenin aynen iadesini, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müteselsilen tahsilini, ıslah suretiyle davanın USD üzerinden devamını, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği somut olayda,
1) Islahla alacak cinsinin USD olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği,
2) Depoda mevcut olduğu kabul edilen mallar yönünden aynen iadeye karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 99, 112, 561 ve 564 ve 568. maddeleri,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 176, 177, 179 ve 180. maddeleri.
2. Değerlendirme
a) Birinci Uyuşmazlık Yönünden
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Saklama (vedia) sözleşmeleri, olaya uygulanacak olan TBK'nın 561 ilâ 580. maddeleri arasında düzenlenmiş olup aynı başlık altında yine saklama sözleşmesinin temel özelliklerini içeren fakat kendine has bazı özellikleri olan güvenilir kişiye bırakma, ardiyeciye bırakma, konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma gibi özel olarak düzenlenmiş ve muhafaza borcu doğuran sözleşmeler bulunmaktadır.
3. Saklama (vedia) sözleşmesinin tanımı TBK’nın 561/1. maddesinde; “Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Saklama sözleşmesinin konusu taşınır bir mal olup bu mal misli bir mal olabileceği gibi misli olmayan bir mal da olabilir. Buna göre saklama sözleşmesi, saklayanın saklatan tarafından verilen taşınırı kabul ve onu güvenli bir mahalde muhafaza etme yükümlülüğü altında olduğu ve sözleşmede ayrıca kararlaştırılmadığı takdirde saklayanın herhangi bir ücret talep edemeyeceği sürekli bir sözleşmedir.
4. Saklama sözleşmesi, rızaya dayalı bir sözleşme olup sadece tarafların anlaşmasıyla ve taşınırın tesliminden önce meydana gelmektedir. Sözleşmenin kurulmuş olması için taşınırın teslimi şart değildir. Ancak doğaldır ki muhafaza borcu taşınırın saklayan tarafından teslim alınmasını ve koruma altına alınmasını ifade eder. Başka bir deyişle saklayanın muhafaza borcunun doğması için taşınırın teslimi gerekmekte olup teslim almadan kaçınılması hâlinde bir “yüküm” ihlâli olarak saklayanın borçlu temerrüdüne düşmesine yol açar.
5. Türk Borçlar Kanunu’nun 564. maddesi gereğince saklama sözleşmesinde teslim edilen taşınır için bir vade tayin edilmiş olsa bile, saklatan bu vadeye bağlı kalmaksızın taşınırın iadesini her zaman talep edebilir. Zira Kanun’da açıkça düzenlenmemiş ise de; saklayanın taşınırı geri verme borcu, saklama sözleşmesinin en önemli ve zorunlu unsurlarından biridir. Çünkü saklayan ancak taşınırı geri vermekle muhafaza borcunu tam olarak yerine getirmiş olur.
6. Saklama sözleşmesi, eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Saklayanın esas borcu taşınırı emin bir yerde muhafaza etmek ve saklatanın talebi hâlinde veya belirlenen vadede bunu saklatana geri vermektir. Saklatan ise sadece sözleşmede açıkça ücret kararlaştırılmış olması veya hâl ve şartların saklatanın ücret ödemesini gerekli kılması hâli dışında hiçbir borç altına girmemektedir. Sadece saklayanın sözleşmeyle üstlendiği borçların yerine getirilmesiyle bağlantılı giderler ile muhafaza edilen taşınırın saklayana verdiği zararları gidermek zorundadır. Bu nedenle saklama sözleşmesi, sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça veya hâl ve şartlar gerekli kılmadıkça ivazsız bir sözleşmedir.
7. Saklatanın sözleşme konusu taşınırın maliki olması şart değildir. Zira saklama sözleşmesinin saklananın mülkiyetiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, saklama sözleşmesini yapmak malike hasredilmiş bir hak olmayıp malik olmayan kimse de geçerli olarak saklama sözleşmesi yapabilir ve yasal istisnai hâller saklı kalmak üzere, saklananın yalnız kendisine geri verilmesini, başka bir kimseye geri verilmemesini isteme hususunda hak sahibidir. Bu nedenle saklatan, saklanan taşınırın maliki olmadığından bahisle taşınırı iadeyi reddedemeyeceği gibi saklayan da saklatanın, malik olmadığını ileri sürerek taşınırın saklatana iadesinden kaçınamaz (Turgut Uygur, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. II, Ankara 2012, s. 2535).
8. Bu itibarla saklayan kural olarak sözleşmenin sona ermesi durumunda sakladığı taşınırı malikine değil saklatana geri verme borcu altındadır. Sözleşme yapıldıktan sonra saklatan taşınır üzerindeki ayni veya şahsi hakkını kaybetse dahi taşınır saklatana teslim edilmelidir. Çünkü sözleşme saklatan ile saklayan arasında yapıldığı için ancak ikisi hakkında haklar ve borçlar doğurmaktadır. Bu durum TBK’nın 568. maddesinde;
“Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile, saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu saklatana geri vermekle yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak davası açılması hâlinde saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiş olup anılan madde gereğince bir üçüncü kişinin sözleşme konusu üzerinde aynî hak iddiasında bulunduğu durumlarda bile saklayan geri verme borcunu saklatana karşı yerine getirecektir. Bunun tek istisnası sözleşme konusunun haczedilmesi ya da istihkak davasının açılması olup böyle durumlarda saklayan, geri verme borcunu saklatana karşı yerine getiremeyecektir. Bunun yanında ayrıca belirtilmelidir ki; malik olmayan saklatanın uygun koşullardaki isteği ve talimatı ile taşınırın saklayan tarafından malikine teslimi de mümkündür.
9. Saklama sözleşmesinde saklayanın muhafaza borcu, bu sözleşmenin konusunu ve amacını oluşturmaktadır. Saklayan taşınırı, saklatanın belirlediği yerde ve onun istediği şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Bu husus sözleşmede açıkça belirtilmemişse, saklayan taşınırı güvenli bir yerde ve değeriyle orantılı bir dikkat ve özenle muhafaza etmek zorundadır. Saklama sözleşmesi kullanma ödüncü, kira, eser, taşıma, satım, rehin sözleşmelerinden yalnız koruma unsurunun tek başına ya da hiç olmazsa en başta gelen sözleşme borcunu oluşturması bakımından ayrılır. Saklama sözleşmesinde borç kaynağı korumayı üzerine almadır. Eğer borç nedeni bu değilse ya da bu unsur tali nitelikte ise, özellikle bir saklama sözleşmesinden söz edilemez (Uygur, s. 2521). Saklama sözleşmesinde muhafaza borcu mutlak nitelikte olup açıkça veya zımnen izin verilmedikçe saklayan, tevdi edilen taşınırı kullanamaz veya üçüncü kişilere kullandıramaz.
10. Saklayan kusursuz olduğunu ispat etmedikçe, taşınırı geri vermemekten veya kötü bir durumda geri vermekten doğan zararı tazmin etmek zorundadır. Zira saklama sözleşmesiyle taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi doğacak olup burada TBK’nın 112. maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Başka bir deyişle geri verme saklayanın kusuru sonucunda gerçekleşemiyorsa geri verme borcu yerine tazminat borcu geçecektir (Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2021 tarihli ve 2018/11-953 Esas, 2021/1410 Karar).
11. Saklama sözleşmesiyle ilgili yapılan bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce ıslah kavramına değinmekte fayda vardır.
12. Islah, Türk Hukuk Lûgatında; "İddianın ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının istisnası olan ıslah, taraflardan her birinin, davada yapmış oldukları usul işlemlerini bir defaya özgü olmak üzere, kısmen veya tamamen değiştirmesi ya da düzeltmesidir." (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 515).
13. Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK md. 176) (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık itiraza uğramaksızın yapabilmektedir (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
14. Islah işleminin ne şekilde yapılacağı HMK’nın 177. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.” Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
15. Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hâllerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hâllerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır.
16. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
17. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1660 Esas, 2021/2 Karar; 30.04.2025 tarihli ve 2024/11-816 Esas, 2025/265 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
18. Gelinen aşamada alacağa dair seçim hakkına değinmek gerekir.
19. Türk Borçlar Kanunu'nun "Ödeme" başlıklı 99. maddesinde;
"Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir." düzenlemesi bulunmaktadır.
20. Anılan maddede belirtilen seçim hakkı yenilik doğuran hak niteliğindedir. Bu hak tek taraflı, varması gerekli irade beyanıyla kullanılır ve karşı tarafa varmakla kendiliğinden sonuçlarını doğurur. Bunun değiştirilmesi ancak diğer tarafın muvafakatı ile yani tarafların bir değiştirme sözleşmesi yapmaları ile mümkün olur. Bu nedenle inşai bir hak olan seçim hakkından rücu mümkün değildir. Seçim hakkı yenilik doğuran bir hak olduğu için bir defa kullanılmakla sona erer (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 27. Baskı, Ankara 2022, s.1093-1094; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 26. Baskı, Ankara 2022, s. 777).
21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, dava dilekçesinin talep kısmında; teslim edilen 46 kalem, 544,13 ton sac malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine ve aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde (harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle) bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettikleri 10.000,00 TL'nin dava tarihi itibariyle USD'ye çevrilerek davanın USD üzerinden devamına, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
22. Davacının alacağına dair seçim hakkını dava dilekçesinde TL yönünden kullandığı ve iradesini bu yönde beyan ettiği anlaşıldığından yenilik doğuran hak niteliğinde olan bu seçimini ıslah suretiyle USD olarak değiştiremeyeceğini kabul etmek gerekir.
23. Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
b) İkinci Uyuşmazlık Yönünden
24. Somut olayda davacı vekili, talep sonucu olarak öncelikle dava konusu malzemenin aynen iadesini, mümkün olmadığında bedelinin tahsilini istemiş; ıslah dilekçesiyle de bedel talebi yönünden dava dilekçesinde belirttiği 10.000,00 TL'yi 341.289,06 USD olarak artırmıştır.
25. Dosya kapsamından, dava konusu 350,57 ton malzemenin depoda bulunduğu anlaşıldığına göre depoda bulunan mallar yönünden, öncelikle aynen iade talep edildiği ve bu yönde karar verilmesi gerektiği, bedelinin tahsiline hükmedilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
26. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacının 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle davasını tam ıslah ederek talep sonucunu tümden değiştirdiği, artık aynen iade talebinden vazgeçilmesi suretiyle tüm malzeme yönünden bedel iadesinin istenildiği, bu durumda talepte olmayan şekilde aynen iadeye hükmedilemeyeceği, davalının deposunda bulunan malzemenin bedeline yönelik kısım bakımından davacının talebinin reddine yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
(a) Birinci uyuşmazlık yönünden; direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA oy birliğiyle,
(b) İkinci uyuşmazlık yönünden; direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA oy çokluğuyla,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.06.2025 tarihinde kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Dava, aynen iade ve alacak istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesi ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davacı şirket vekilinin dava dilekçesinde harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle davalı K. Ltd. Şti’nin deposunda bulunan 46 kalem, 544,13 ton malzemenin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitini, dava konusu malzemenin aynen iadesini, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müteselsilen tahsilini, ıslah suretiyle davanın USD üzerinden devamını, dava konusu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istediği somut olayda,
a) Islahla alacak cinsinin USD olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği,
b) Depoda mevcut olduğu kabul edilen mallar yönünden aynen iadeye karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.
Davanın kısmen ıslahında; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK md. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemledir.
Tamamen ıslahta ise davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK md. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK md. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK md. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK md. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Baki Kuru: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir (Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1660 Esas, 2021/2 Kararı).
Eldeki davada davacı vekili dava dilekçesinin talep sonucu kısmında; davaya konu edilen 46 kalem ve 544,13 ton sac malzemesinin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespitine ve aynen iadesine, harca esas değeri 10.000,00 TL göstermek suretiyle, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedelinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.02.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle “Fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, talep ettiğimiz 10.000,00 TL nin 13.05.2013 tarihi itibariyle USD’ye çevrilerek talebimizin USD üzerinden devamına ve mahkemenize sunulan bilirkişi raporları dikkate alınarak davaya konu 544,13 ton malzemenin bedeli olan 341.289,06 USD'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsil edilmesine” karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamından, özellikle davacı vekilinin istinaf ve temyiz dilekçelerinden, depoda bulunan malzemelerin aradan geçen uzun zaman nedeniyle niteliklerini yitirip hurda hâline geldiklerinden ısrarlı şekilde bahsedildiği ayrıca yargılama sürecinde depoda bulunan malların davalı K. Ltd. Şti. tarafından elden çıkarılma tehlikesinin bulunduğu, bu nedenle davanın ıslah edildiğinin açıkladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 14.02.2017 tarihinde yapılan ıslah ile amaçlananın aynen iade talebinden ve dolayısıyla terditli talepten vazgeçerek talep sonucunun tamamen değiştirilmek suretiyle alacağa dönüştürülmesi olduğu değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, talepte olmayan şekilde aynen iadeye hükmedilemeyeceği, davalının deposunda bulunan malzemenin bedeline yönelik kısım bakımından davacının talebinin reddine yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatimle direnme kararının ikinci uyuşmazlık yönünden bozulmasına dair Değerli Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
BİLGİ : II. Uyuşmazlık Yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 22’si BOZMA, 3’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “Dava dilekçesinde açıkça Türk Lirası cinsinden talepte bulunan davacı, bu tercihinden dönerek ıslah dilekçesi vererek yabancı para üzerinden tahsil isteyemez” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30 Nisan 2024 tarihli kararı için bkz.
“Tercih hakkı Türk Lirası üzerinden kullanıldıktan sonra bu tercihten dönüp yabancı para üzerinden tahsil istenemez” şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 25 Mart 2021 ve 18 Ocak 2022 tarihli kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28 Şubat 2024 tarihli kararı için bkz.
“Türk Lirası talebinden ıslahla vazgeçilerek döviz üzerinden alacağın tahsili istenemez” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12 Kasım 2019 ve 19.01.2023 tarihli kararı için bkz.

