DAVADAN ÖNCE VE DİLEKÇELER AŞAMASINDA BİLİNEN AF OLGUSUNUN EN GEÇ DİLEKÇELER SAFHASINDA SONA ERİNCEYE KADAR İLERİ SÜRME ZORUNLULUĞU MEVCUTTUR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/3943
Karar No : 2024/586
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 14.03.2023
SAYISI : 2021/2008 E., 2023/401 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince açılan davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, davacı tarafın yoksulluk ve tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın dava dilekçesinde özetle; tarafların ikinci evlilikleri olduğunu, davalının evlilikten sonra sürekli yalan söyleyerek güven sarsıcı davranışlar içine girdiğini, davalının ekonomik olarak zor durumda olduğu halde bu durumu gizlediğini, evlendikten sonra bu durumun ortaya çıktığını, davalının çok yere borcunun olduğunu ve borçları nedeniyle icralık olduğunu, maaşında haciz bulunduğunu, sürekli alkol kullandığını ve eve geç saatlerde gelip birçok kez kavga çıkardığını, davacıdan sürekli borç istediğini, davacının gezip dolaşmasına karşı çıktığını ona kısıtlama getirdiğini, davalının sürekli olarak müvekkilini denetleme ve takip etme çabasında olduğunu, davacıyı mesai arkadaşlarının yanında rencide ettiğini, sürekli olarak kıskanç davranışlar gösterdiğini iddia ederek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; boşanmak istemediğini, dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediğini, kendisinin hiçbir zaman davacıdan borçlarını saklamadığını, bunları konuştuklarını hatta kendisinin davacıya borç listesini verdiğini, kendisinin borç istemediğini, maaş kartını davacıya verdiğini, bir ara ayrı yaşadıklarını ancak tekrar barışıp birlikte Kuşadası İ. Otelde tatil yaptıklarını iddia ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2017 tarih ve 2016/1208 Esas, 2017/848 karar sayılı kararı ile; davalı erkeğin alkol aldığı, alkol aldıktan sonra evde kavga çıkardığı, davalı erkeğin borçlarının bulunduğu, bu hususu davacı eşinden sakladığı, davalının icra dairelerinde dosyalarının bulunduğu, davalının davacıyı tehdit ettiği bu durum karşısında davalının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, açılan davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 16.07.2019 tarih ve 2018/258 Esas, 2019/960 Karar sayılı kararı ile, başvurunun kabulü ile somut olayda davalının ön inceleme sırasında, anlaşmalı boşanma iradesinden dönmesinden sonra açıklanan sebeple mahkemece taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyan ile iddia ve savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilip dilekçelerin teatisi aşaması tamamlandıktan sonra, tekrar ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanarak gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu işlemlerin yapılmaması doğru olmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasına ve ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen davacı tanığı L.Ö.'nün beyanlarından davalının davacıya hakaret ettiği, ayrıca dosya kapsamına alınan Söke İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen 27.04.2017 tarihli cevabi yazı içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı hakkında 10'dan fazla takip açıldığı, bir kısım takiplerin tarafların evlenmesinden sonra açıldığı, dinlenen taraf tanık beyanlarından bu borçların ödenmesinden dolayı davacının da ekonomik sıkıntılar yaşadığı bu nedenle taraflar arasında sorunlara sebep olduğu, davalı her ne kadar dava açıldıktan sonra birlikte barıştıklarını Kuşadası'nda otelde birlikte kaldıklarını bu nedenle bundan önceki olayların af kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş, Kuşadası İ. Otel'e yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda tarafların otelde 22.06.2018 tarihlinde giriş 23.06.2018 tarihinde çıkış yaptıkları tespit edilmiş ise de, sadece otel de kaydı bulunmasının tarafların önceden olayları affettiği anlamanı gelmeyeceği, affın kabul edilebilmesi için affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup ayrıca af olgusunu iddia edenin, bu olaydan sonra evliliklerini devam ettirmek amacıyla tekrar bir araya geldikleri hususunda somut delillerle kanıtlaması gerektiği bu nedenle sadece otelde bir gün kalmalarının tek başına davacının önceki olayları affettiği anlamına gelmeyeceği, davalının bu hareketlerinin evlilik birliğinin davacı eş için evliliğin çekilmez hale getirdiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalının tam kusurlu olduğu gerekçesi ile açılan davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, davacı tarafın yoksulluk ve tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek istinaf dilekçesinde özetle; Davacı dava dilekçesinde özetle, dava dilekçesinde belirtilen vakıaların gerçek olmadığını, icra dosyalarının esaslarının evlenmeden önce olduğunu, alkol iddiasının somutlaştırılamadığını, tanık Y.'ye tebligat yapılamamasının kendi kusuru olmadığını, yargılama safhasında dosyaya sunduğu 22.06.2018 tarihli otel kaydı incelendiğinde eşi ile tatil yaptığının görüleceğini, bu hususun af kapsamında değerlendirilmesinin gerektiğini beyan ederek, kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosyada dinlenen tanıkların beyanları, taraf beyanları, davalı hakkındaki icra takipleri, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/22.05 sayılı soruşturma dosyası ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında davalı erkeğin kadına hakaret ettiği, ortadan hiçbir ciddi ve zorunlu bir neden olmadan devamlı borçlanarak ve borçları ödemeyerek dosya kapsamında listesi çıkarılan çok sayıda icra dosyalarından anlaşıldığı üzere icralık olup aile birliğini ekonomik sıkıntıya düşürdüğünün sabit olduğu ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı bunda da kocanın tamamen kusurlu olup davalıya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, erkek tarafından kadının kusurunun varlığının ispatlanamadığı, otel kayıtlarına ve tarafların bu konuda uyuşan beyanlarına göre tarafların dava tarihinden sonraki bir tarih olan 22.06.2018 tarihinde bir gece bir otelde aynı odada kaldıkları hususunun sabit olduğu, affın kabul edilebilmesi için affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlamasının gerektiği, yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların biraraya geldiği, bu bir araya gelmeyi destekleyecek şekilde ve sürede beraber kaldıkları yönünde bir delil bulunmadığı gibi tarafların birbirinin aksi yöndeki beyanlarının da evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya geldiğini göstermeye yeterli olmadığı, kaldı ki davalı erkeğin gerek dava tarihinden gerekse otelde birlikte kaldıkları tek bir geceden ibaret tarihten sonra da icra takiplerine maruz kalmaya devam ettiğinin UYAP üzerinden çıkarılan kayıtlarla sabit olduğu, bu durumda davalının sonraki borçlanma yönündeki bu tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olup erkeğin kusurlu davranışların kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, erkeğe yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının davasının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin eylemlerinin af kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2. Davacı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, İlk Derece Mahkemesi'nce davalı dava açıldıktan sonra birlikte barıştıklarını, Kuşadası'nda otelde birlikte kaldıklarını, bu nedenle bundan önceki olayların af kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürmüş ise de Kuşadası İ. Otel'e yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda tarafların otelde 22.06.2018 tarihlinde giriş, 23.06.2018 tarihinde çıkış yaptıkları tespit edilmiş ise de, sadece otel de kaydı bulunmasının tarafların önceden olayları affettiği anlamanı gelmeyeceği, affın kabul edilebilmesi için af olgusunu iddia edenin, bu olaydan sonra evliliklerini devam ettirmek amacıyla tekrar bir araya geldikleri hususunun somut delillerle kanıtlaması gerektiğini, bu nedenle sadece otelde bir gün kalmalarının tek başına davacının önceki olayları affettiği anlamına gelmeyeceği gerekçesi ile davalı erkeğin tam kusurlu olduğundan bahisle kadının davasının kabulüne ve boşanmanın fer'îlerine hükmedilmiş, hüküm davalı erkek tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların biraraya geldiği, bu bir araya gelmeyi destekleyecek şekilde ve sürede beraber kaldıkları yönünde bir delil bulunmadığı gibi tarafların birbirinin aksi yöndeki beyanlarının da evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya geldiğini göstermeye yeterli olmadığı, kaldı ki davalı erkeğin gerek dava tarihinden gerekse otelde birlikte kaldıkları tek bir geceden ibaret tarihten sonra da icra takiplerine maruz kalmaya devam ettiğinin Uyap üzerinden çıkarılan kayıtlarla sabit olduğu, bu durumda davalının sonraki borçlanma yönündeki bu tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olup erkeğin kusurlu davranışların kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı, olayların akışı karşısında davacı kadının dava açmakta haklı olduğu gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dilekçesinin davalı erkeğe 02.01.2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliği ile erkeğin yasal süre geçtikten sonra 03.03.2020 tarihli cevap dilekçesini dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi'nin gerekçesinde belirtilen davalının davadan sonraki borçlanma yönündeki tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olduğuna ve bu tutum nedeniyle erkeğin kusurlu davranışlarının kadın tarafından affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı belirtilmiş ise de belirtilen olay dava tarihinden sonra gerçekleştiğinden bu davada irdelenme imkanı bulunmamaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince bu gerekçe ile affın gerçekleşmediğinin kabul edilmesi her ne kadar yerinde değilse de affın gerçekleşmediği yönündeki değerlendirme yerindedir. Şöyle ki af iddiası yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ise de bu durum af olgusunun yargılama aşamasında gerçekleşmesi hali için geçerli olup davadan önce ve dilekçeler aşamasında bilinen olgunun en geç dilekçeler safhasında sona erinceye kadar ileri sürme zorunluluğu mevcuttur. Davalı erkeğin dilekçeler safhasından önce affa konu vakıanın gerçekleştiğini iddia etmesi karşısında davaya cevaba ilişkin yasal sürede vereceği cevap dilekçesinde bu iddiaya dayanması gerekirken, cevap dilekçesini süresinde sunmamış olmakla, akabinde davayı inkardan öte bir vakıa ileri sürme hakkının kalmadığının anlaşılması karşısında af olgusunun kabulüne yasal olarak imkan bulunmayıp aksi durumun kabulünün hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacağı sabittir. Bu hale göre Bölge Adliye Mahkemesince, af olgusunun değerlendirilmesine ilişkin gerekçe tam olarak doğru değil ise de hüküm sonucu itibariyle doğru olduğundan ve bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalının Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının af olgusunun değerlendirilmesine ilişkin gerekçe yönünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda (2.) paragrafta açıklandığı şekilde değiştirilerek DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Rıza Sarıtaş Çetin Durak Harun Can Hatıran Alper
DAVADAN ÖNCE VE DİLEKÇELER AŞAMASINDA BİLİNEN AF OLGUSUNUN EN GEÇ DİLEKÇELER SAFHASINDA SONA ERİNCEYE KADAR İLERİ SÜRME ZORUNLULUĞU MEVCUTTUR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/3943
Karar No : 2024/586
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 14.03.2023
SAYISI : 2021/2008 E., 2023/401 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince açılan davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, davacı tarafın yoksulluk ve tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın dava dilekçesinde özetle; tarafların ikinci evlilikleri olduğunu, davalının evlilikten sonra sürekli yalan söyleyerek güven sarsıcı davranışlar içine girdiğini, davalının ekonomik olarak zor durumda olduğu halde bu durumu gizlediğini, evlendikten sonra bu durumun ortaya çıktığını, davalının çok yere borcunun olduğunu ve borçları nedeniyle icralık olduğunu, maaşında haciz bulunduğunu, sürekli alkol kullandığını ve eve geç saatlerde gelip birçok kez kavga çıkardığını, davacıdan sürekli borç istediğini, davacının gezip dolaşmasına karşı çıktığını ona kısıtlama getirdiğini, davalının sürekli olarak müvekkilini denetleme ve takip etme çabasında olduğunu, davacıyı mesai arkadaşlarının yanında rencide ettiğini, sürekli olarak kıskanç davranışlar gösterdiğini iddia ederek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; boşanmak istemediğini, dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediğini, kendisinin hiçbir zaman davacıdan borçlarını saklamadığını, bunları konuştuklarını hatta kendisinin davacıya borç listesini verdiğini, kendisinin borç istemediğini, maaş kartını davacıya verdiğini, bir ara ayrı yaşadıklarını ancak tekrar barışıp birlikte Kuşadası İ. Otelde tatil yaptıklarını iddia ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2017 tarih ve 2016/1208 Esas, 2017/848 karar sayılı kararı ile; davalı erkeğin alkol aldığı, alkol aldıktan sonra evde kavga çıkardığı, davalı erkeğin borçlarının bulunduğu, bu hususu davacı eşinden sakladığı, davalının icra dairelerinde dosyalarının bulunduğu, davalının davacıyı tehdit ettiği bu durum karşısında davalının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, açılan davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 16.07.2019 tarih ve 2018/258 Esas, 2019/960 Karar sayılı kararı ile, başvurunun kabulü ile somut olayda davalının ön inceleme sırasında, anlaşmalı boşanma iradesinden dönmesinden sonra açıklanan sebeple mahkemece taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyan ile iddia ve savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilip dilekçelerin teatisi aşaması tamamlandıktan sonra, tekrar ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanarak gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu işlemlerin yapılmaması doğru olmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasına ve ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen davacı tanığı L.Ö.'nün beyanlarından davalının davacıya hakaret ettiği, ayrıca dosya kapsamına alınan Söke İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen 27.04.2017 tarihli cevabi yazı içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı hakkında 10'dan fazla takip açıldığı, bir kısım takiplerin tarafların evlenmesinden sonra açıldığı, dinlenen taraf tanık beyanlarından bu borçların ödenmesinden dolayı davacının da ekonomik sıkıntılar yaşadığı bu nedenle taraflar arasında sorunlara sebep olduğu, davalı her ne kadar dava açıldıktan sonra birlikte barıştıklarını Kuşadası'nda otelde birlikte kaldıklarını bu nedenle bundan önceki olayların af kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş, Kuşadası İ. Otel'e yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda tarafların otelde 22.06.2018 tarihlinde giriş 23.06.2018 tarihinde çıkış yaptıkları tespit edilmiş ise de, sadece otel de kaydı bulunmasının tarafların önceden olayları affettiği anlamanı gelmeyeceği, affın kabul edilebilmesi için affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup ayrıca af olgusunu iddia edenin, bu olaydan sonra evliliklerini devam ettirmek amacıyla tekrar bir araya geldikleri hususunda somut delillerle kanıtlaması gerektiği bu nedenle sadece otelde bir gün kalmalarının tek başına davacının önceki olayları affettiği anlamına gelmeyeceği, davalının bu hareketlerinin evlilik birliğinin davacı eş için evliliğin çekilmez hale getirdiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalının tam kusurlu olduğu gerekçesi ile açılan davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, davacı tarafın yoksulluk ve tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek istinaf dilekçesinde özetle; Davacı dava dilekçesinde özetle, dava dilekçesinde belirtilen vakıaların gerçek olmadığını, icra dosyalarının esaslarının evlenmeden önce olduğunu, alkol iddiasının somutlaştırılamadığını, tanık Y.'ye tebligat yapılamamasının kendi kusuru olmadığını, yargılama safhasında dosyaya sunduğu 22.06.2018 tarihli otel kaydı incelendiğinde eşi ile tatil yaptığının görüleceğini, bu hususun af kapsamında değerlendirilmesinin gerektiğini beyan ederek, kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosyada dinlenen tanıkların beyanları, taraf beyanları, davalı hakkındaki icra takipleri, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/22.05 sayılı soruşturma dosyası ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında davalı erkeğin kadına hakaret ettiği, ortadan hiçbir ciddi ve zorunlu bir neden olmadan devamlı borçlanarak ve borçları ödemeyerek dosya kapsamında listesi çıkarılan çok sayıda icra dosyalarından anlaşıldığı üzere icralık olup aile birliğini ekonomik sıkıntıya düşürdüğünün sabit olduğu ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı bunda da kocanın tamamen kusurlu olup davalıya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, erkek tarafından kadının kusurunun varlığının ispatlanamadığı, otel kayıtlarına ve tarafların bu konuda uyuşan beyanlarına göre tarafların dava tarihinden sonraki bir tarih olan 22.06.2018 tarihinde bir gece bir otelde aynı odada kaldıkları hususunun sabit olduğu, affın kabul edilebilmesi için affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlamasının gerektiği, yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların biraraya geldiği, bu bir araya gelmeyi destekleyecek şekilde ve sürede beraber kaldıkları yönünde bir delil bulunmadığı gibi tarafların birbirinin aksi yöndeki beyanlarının da evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya geldiğini göstermeye yeterli olmadığı, kaldı ki davalı erkeğin gerek dava tarihinden gerekse otelde birlikte kaldıkları tek bir geceden ibaret tarihten sonra da icra takiplerine maruz kalmaya devam ettiğinin UYAP üzerinden çıkarılan kayıtlarla sabit olduğu, bu durumda davalının sonraki borçlanma yönündeki bu tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olup erkeğin kusurlu davranışların kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi ve boşanma davasının kabulü yönlerinden temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, erkeğe yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının davasının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin eylemlerinin af kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2. Davacı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, İlk Derece Mahkemesi'nce davalı dava açıldıktan sonra birlikte barıştıklarını, Kuşadası'nda otelde birlikte kaldıklarını, bu nedenle bundan önceki olayların af kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürmüş ise de Kuşadası İ. Otel'e yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda tarafların otelde 22.06.2018 tarihlinde giriş, 23.06.2018 tarihinde çıkış yaptıkları tespit edilmiş ise de, sadece otel de kaydı bulunmasının tarafların önceden olayları affettiği anlamanı gelmeyeceği, affın kabul edilebilmesi için af olgusunu iddia edenin, bu olaydan sonra evliliklerini devam ettirmek amacıyla tekrar bir araya geldikleri hususunun somut delillerle kanıtlaması gerektiğini, bu nedenle sadece otelde bir gün kalmalarının tek başına davacının önceki olayları affettiği anlamına gelmeyeceği gerekçesi ile davalı erkeğin tam kusurlu olduğundan bahisle kadının davasının kabulüne ve boşanmanın fer'îlerine hükmedilmiş, hüküm davalı erkek tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların biraraya geldiği, bu bir araya gelmeyi destekleyecek şekilde ve sürede beraber kaldıkları yönünde bir delil bulunmadığı gibi tarafların birbirinin aksi yöndeki beyanlarının da evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya geldiğini göstermeye yeterli olmadığı, kaldı ki davalı erkeğin gerek dava tarihinden gerekse otelde birlikte kaldıkları tek bir geceden ibaret tarihten sonra da icra takiplerine maruz kalmaya devam ettiğinin Uyap üzerinden çıkarılan kayıtlarla sabit olduğu, bu durumda davalının sonraki borçlanma yönündeki bu tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olup erkeğin kusurlu davranışların kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı, olayların akışı karşısında davacı kadının dava açmakta haklı olduğu gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dilekçesinin davalı erkeğe 02.01.2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliği ile erkeğin yasal süre geçtikten sonra 03.03.2020 tarihli cevap dilekçesini dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi'nin gerekçesinde belirtilen davalının davadan sonraki borçlanma yönündeki tutumunun davacının iyiniyetini suistimal niteliğinde olduğuna ve bu tutum nedeniyle erkeğin kusurlu davranışlarının kadın tarafından affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulüne olanak bulunmadığı belirtilmiş ise de belirtilen olay dava tarihinden sonra gerçekleştiğinden bu davada irdelenme imkanı bulunmamaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince bu gerekçe ile affın gerçekleşmediğinin kabul edilmesi her ne kadar yerinde değilse de affın gerçekleşmediği yönündeki değerlendirme yerindedir. Şöyle ki af iddiası yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ise de bu durum af olgusunun yargılama aşamasında gerçekleşmesi hali için geçerli olup davadan önce ve dilekçeler aşamasında bilinen olgunun en geç dilekçeler safhasında sona erinceye kadar ileri sürme zorunluluğu mevcuttur. Davalı erkeğin dilekçeler safhasından önce affa konu vakıanın gerçekleştiğini iddia etmesi karşısında davaya cevaba ilişkin yasal sürede vereceği cevap dilekçesinde bu iddiaya dayanması gerekirken, cevap dilekçesini süresinde sunmamış olmakla, akabinde davayı inkardan öte bir vakıa ileri sürme hakkının kalmadığının anlaşılması karşısında af olgusunun kabulüne yasal olarak imkan bulunmayıp aksi durumun kabulünün hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacağı sabittir. Bu hale göre Bölge Adliye Mahkemesince, af olgusunun değerlendirilmesine ilişkin gerekçe tam olarak doğru değil ise de hüküm sonucu itibariyle doğru olduğundan ve bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalının Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının af olgusunun değerlendirilmesine ilişkin gerekçe yönünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda (2.) paragrafta açıklandığı şekilde değiştirilerek DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Rıza Sarıtaş Çetin Durak Harun Can Hatıran Alper