KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ELEKTRONİK TEBLİGATTA TEBELLÜĞ TARİHİ MUHATABIN ELEKTRONİK TEBLİGATI OKUDUĞU TARİH OLAMAZ.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/12-547
KARAR NO   : 2020/924

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 04/03/2020
NUMARASI                 : 2019/2932 - 2020/607
DAVACILAR 
(BORÇLULAR)           :
1- H.F. Reklamcılık ve Organizasyon Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti.
                                       2- B.T.T. vekilleri Av. İ.A.
DAVALI (ALACAKLI)  : T.İ. Bankası Anonim Şirketi vekili Av. O.T.

1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İzmir Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen alacaklı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, ihalenin feshi isteminin reddine, ihale bedelinin %10’u oranında para cezasının borçlulardan alınmasına ilişkin kararın borçlular vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda borçlu H.F. Reklamcılık ve Organizasyon Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden bozulmuş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:

3. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2/1. maddesinde, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.

4. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’a paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun ile İİK’ya eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.

5. 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile değişik İİK’nın 364. maddesinin 2. fıkrasına göre, temyiz yoluna başvurma ve incelemesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na göre yapılır. 05.08.2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile değişik HMK’nın 361. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ise, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir. 

6. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz eden borçlu H.F. Reklamcılık Ve Organizasyon Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekiline elektronik tebligat yolu ile tebliğ edildiği görülmektedir.

7. 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 1. fıkrasında (1/g) baro levhasına yazılı avukatlara tebligatın elektronik yolla yapılmasının zorunlu olduğu, 4. fıkrasında ise elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir. 

8. Anılan maddeye dayanılarak hazırlanan ve 06.12.2018 tarihli 30617 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, elektronik ortamda yapılacak tebligata ilişkin usul ve esasları düzenleyen Elektronik Tebligat Yönetmeliği 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

9. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 3. maddesinde;

"Elektronik tebligat: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğe uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligat, 

Elektronik tebligat adresi: PTT tarafından, gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınmak suretiyle tek ve benzersiz şekilde oluşturulan ve UETS’ye kaydedilen tebligat adresi,

UETS: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmelik uyarınca yapılan elektronik tebligat işlemlerini yürütmek amacıyla PTT tarafından kurulan, işletilen ve güvenliği sağlanan sistem, 

Zaman damgası: 5070 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde tanımlanan zaman damgası" olarak tanımlanmıştır. 

10. 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nda ise "Zaman damgası: Bir elektronik verinin, üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kaydı ifade eder." şeklinde belirtilmiştir.

11. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 5/ğ. maddesinde tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olanlar arasında "Baro levhasına yazılı avukatlar" gösterilmiştir. Yönetmeliğin 6. maddesinde elektronik tebligat adresi alma zorunluluğuna tabi olanlar için yapılacak başvuru, 8. maddesinin 1. fıkrasında PTT'nin başvurunun yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde elektronik tebligat adresini, gerçek kişiler için kimlik bilgilerini, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgilerini esas almak suretiyle tek ve benzersiz olacak şekilde oluşturacağı ve UETS’ye kaydedeceği, elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılmasını düzenleyen 9. maddesinde tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercinin, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS’ye teslim edeceği, UETS'nin elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştıracağı, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. 

12. Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre "Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır." Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır.

13. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 107/A maddesinin 2. fıkrasında yer almakta olup, "..Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır..." şeklindedir. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı iddiası ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/144 esas sayılı kararında; itiraz konusu kuralın muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklediği, bu yükümlülüğe beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukuki yollara başvuru süresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacağı, muhatabın elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde ise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için süre yönünden bir hak kaybı yaşanmayacağı gibi bu sürenin birkaç gün daha uzamasının söz konusu olacağı belirtilerek düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir. 

14. Bu açıklamalar ışığında; Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz eden borçlu H.F. Reklamcılık ve Organizasyon Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekiline yapılan elektronik tebligatın incelenmesinde; "Tarih 11.03.2020 Muhatap hesabına teslim edilmek üzere UETS tarafından teslim alındı, 11.03.2020 Tebligat alıcı için ayrılmış tebligat alanına (hesabına) başarılı bir şekilde konuldu, 16.03.2020 Tebligat alıcının hesabına iletilmesine müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldı" şeklinde açıklamaların yer aldığı görülmektedir.

15. Elektronik Tebligat Yönetmeliği'nin 9. maddesinde belirtildiği üzere UETS elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek 11.03.2020 tarihinde muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştırmış olup, elektronik yolla tebligat muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağından Bölge Adliye Mahkemesi kararının 16.03.2020 tarihinde borçlu vekiline tebliğ edildiği, yasal süre geçtikten sonra 15.06.2020 tarihinde temyiz dilekçesi verildiği ve aynı tarihte harç yatırıldığı anlaşılmaktadır.

16. Hâl böyle olunca, borçlu vekilinin temyiz isteminin 5311 sayılı Kanun’la değişik İİK’nın 364. maddesinin 2. fıkrası ile HMK'nın 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 352. maddesi uyarınca süreden reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz isteminin 5311 sayılı Kanun’la değişik İİK’nın 364. maddesinin 2. fıkrası ile HMK'nın 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 24.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

BİLGİ : "Elektronik tebligatta adrese ulaştığı anda tebligat açılırsa açıldığı an kanuni süre başlar" şeklindeki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 09 Aralık 2020 tarihli kararı ve bu kararın yeniden değerlendirildiği 01 Mart 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/elektronik-tebligatta-adrese-ulastigi-anda-tebligat-acilirsa-acildigi-an-kanuni-sure-baslar

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2021/12-254
KARAR NO    : 2021/550

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                            :
İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : H.T. vekili Av. Y.B.

KARŞI TARAFLAR                    : 1- A.G. Gayrimenkul Yatırım A.Ş. vekilleri Av. T.A. ve diğerleri, 
                                                      2- T. A.Ş. vekili Av. D.A.

1. Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” talebinden dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen 21.04.2016 tarihli ve 2016/244 E., 2016/351 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 03.11.2020 tarihli ve 2017/12-326 E., 2020/824 K. sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi borçlu vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:

3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366. maddesinin 3. fıkrası uyarınca karar düzeltme süresi kararın tebliğinden itibaren 10 gündür.

4. 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 1. fıkrasında (1/g) baro levhasına yazılı avukatlara tebligatın elektronik yolla yapılmasının zorunlu olduğu, 4. fıkrasında ise elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir.

5. Anılan maddeye dayanılarak hazırlanan ve 06.12.2018 tarihli 30617 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, elektronik ortamda yapılacak tebligata ilişkin usul ve esasları düzenleyen Elektronik Tebligat Yönetmeliği 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

6. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 3. maddesinde;

"Elektronik tebligat: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğe uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligat,

Elektronik tebligat adresi: PTT tarafından, gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınmak suretiyle tek ve benzersiz şekilde oluşturulan ve UETS’ye kaydedilen tebligat adresi,

UETS: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmelik uyarınca yapılan elektronik tebligat işlemlerini yürütmek amacıyla PTT tarafından kurulan, işletilen ve güvenliği sağlanan sistem,

Zaman damgası: 5070 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde tanımlanan zaman damgası"

olarak tanımlanmıştır.

7. 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nda ise "Zaman damgası: Bir elektronik verinin, üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kaydı ifade eder." şeklinde belirtilmiştir.

8. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 5/ğ. maddesinde tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olanlar arasında "Baro levhasına yazılı avukatlar" gösterilmiştir. Yönetmeliğin 6. maddesinde elektronik tebligat adresi alma zorunluluğuna tabi olanlar için yapılacak başvuru, 8. maddesinin 1. fıkrasında PTT'nin başvurunun yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde elektronik tebligat adresini, gerçek kişiler için kimlik bilgilerini, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgilerini esas almak suretiyle tek ve benzersiz olacak şekilde oluşturacağı ve UETS’ye kaydedeceği, elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılmasını düzenleyen 9. maddesinde tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercinin, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS’ye teslim edeceği, UETS'nin elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştıracağı, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.

9. Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre "Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır." Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır.

10. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 107/A maddesinin 2. fıkrasında yer almakta olup, "..Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır..." şeklindedir. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı iddiası ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/144 E. sayılı kararında; itiraz konusu kuralın muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklediği, bu yükümlülüğe beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukuki yollara başvuru süresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacağı, muhatabın elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde ise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için süre yönünden bir hak kaybı yaşanmayacağı gibi bu sürenin birkaç gün daha uzamasının söz konusu olacağı belirtilerek düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

11. Somut olayda karar düzeltme istemine konu Hukuk Genel Kurulunun bozma kararının borçlu vekiline tebliğine ilişkin e-tebliğ mazbatasının incelenmesinde; "Tarih 04.02.2021 Muhatap hesabına teslim edilmek üzere UETS tarafından teslim alındı, 04.02.2021 Tebligat alıcı için ayrılmış tebligat alanına (hesabına) başarılı bir şekilde konuldu, 09.02.2021 Tebligat alıcının hesabına iletilmesine müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldı" şeklinde açıklamaların yer aldığı görülmektedir.

12. Elektronik Tebligat Yönetmeliği'nin 9. maddesinde belirtildiği üzere UETS elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek 04.02.2021 tarihinde muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştırmış olup, elektronik yolla tebligat muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağından bozma kararının 09.02.2021 tarihinde borçlu vekiline tebliğ edildiği, 10 günlük karar düzeltme süresinin son gününün 19.02.2021 tarihine rastladığı, karar düzeltme isteminin ise yasal 10 günlük süreden sonra 20.02.2021 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.

13. Hâl böyle olunca karar düzeltme isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin süre yönünden REDDİNE, 18.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2022/3-295
KARAR NO   : 2022/612

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Kayseri 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                         : 26/10/2021
NUMARASI                 : 2021/310 - 2021/510
DAVACI                       : P.D.E. vekili Av. G.E.Ş.
DAVALILAR                : 1- Y. Sağlık Hizmetleri ve Tüp Bebek Merkezi San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. T.K.
                                       2- M.S.Y. vekili Av. M.D.D.
İHBAR OLUNAN         : A. Sigorta A.Ş. vekili Av. E.U.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kayseri 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilinin istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince reddedilmiş, istinaf kararına karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkiline davalı hastanede 11.10.2014 tarihinde kilo kontrolü amacıyla davalı doktor tarafından mideye balon koyma operasyonu yapıldığını, ameliyat sonrasında ağrılarının devam ettiğini, çekilen röntgende mide içine balon bırakan aparatın yarısının kırılarak balon teliyle birlikte mide içinde kaldığını tespit eden davalı doktorun yeni bir operasyonla söz konusu parçaları çıkarttığını ancak midesindeki tel ve parçalar çıkarılırken yemek borusunun iki santim yırtıldığını, hatalı müdahale sebebiyle uğradığı zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500TL maddi ve 70.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar vekillerince davanın reddi savunulmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Kayseri 1. Tüketici Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli, 2015/2451 E., 2017/1893 K. sayılı kararıyla, dava konusu olayda davalı sağlık çalışanları tarafından yapılan uygulamaların tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olmakla davalılara atfı kabil kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 27.04.2018, 2018/184 E., 2018/484 K. sayılı kararıyla davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.03.2021 tarihli, 2020/7563 E., 2021/2664 K. sayılı kararıyla; “… Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur.

Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Titiz bir özen göstermeyen vekil, T.B.K. 506/II uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Mahkemece, yargılama sırasında; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulundan alınan 03.08.2016 tarihli bilirkişi rapor ile üniversite öğretim görevlilerinden alınmış olan 25.07.2017 tarihli raporlarda ; özetle "mide balonu içerisindeki metal guide'ın balonun dışında olduğu"nun görüldüğü, bunun üzerine hastaya endoskopik olarak balonun çıkarılması önerilerek yatışı yapıldığı, ameliyatında mide içerisinde balon ve ucunda metal guide izlendiği, metal guide yabancı cisim forcepsi ile tutulduğu, ancak balondan ayrılmadığının görüldüğü, bunun üzerine balon çıkarma kiti açıldığı, balonun söndürüldüğü,… balon guide'ının bir parçasının kırılarak midede balonla birlikte kalması ve midede kalan guide parçası ile balonun mideden çıkarılırken oluşan özofagus perforasyonu ve mediastinit tablosunun bu tür ameliyatlardan sonra ortaya çıkabilen herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmalden kaynaklanmayan "komplikasyon" olarak nitelendirildiği, ‘… balon çıkarma işlemi esnasında oluşan yemek borusundaki yırtılma ve göğüs boşluğu iltihabının (perforasyon ve mediastinit) mideye balon takılması/çıkarılması işleminin komplikasyonu olduğu’ yönünde görüş bildirilmiştir.

İlk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesince dosyadaki bilirkişi raporları ve davacının onam formunun mevcut olduğu da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmişse de; söz konusu olayda davacının midesinde balon guide'ının bir parçasının kırılarak kaldığı ve bu parçanın da çıkarılırken davacının yemek borusunun yırtıldığı, sonuç olarak davacının tıbbi tedavi sırasında yaralandığı ve bu yaralanma neticesinde zarara uğradığı açıktır.

Bu durumda mahkemece, HMK'nın 282. maddesinde yer alan; ''Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.'' şeklindeki hükmü de göz önüne alınarak bilirkişilerin bildirdiği sonuçla bağlı olmaksızın, delillerin değerlendirilmesi, somut olayın özellikleri de esas alınarak, davalıların meydana gelen sonuç nedeniyle sorumlu oldukları kabul edilerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

Direnme Kararı:

 11. Mahkemenin 26.10.2021 tarihli ve 2021/310 E., 2021/510 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tıbbî uygulama hatası iddiasıyla açılan tazminat davasında mahkemece dosya kapsamındaki bilirkişi raporları çerçevesinde davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, direnme kararının davacı vekiline 04.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin ise 28.12.2021 tarihinde verildiği gözetildiğinde temyiz isteminin süresinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Bu aşamada temyiz süresine ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.

16. Bölge adliye mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup bu tarihten itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) istinaf ve temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.

17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi;

“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.

18. Aynı Kanun’un 361. maddesine göre bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

19. 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin 1. fıkrasında (1/g) baro levhasına yazılı avukatlara tebligatın elektronik yolla yapılmasının zorunlu olduğu, 4. fıkrasında ise elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir.

20. Anılan maddeye dayanılarak hazırlanan ve 06.12.2018 tarihli 30617 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, elektronik ortamda yapılacak tebligata ilişkin usul ve esasları düzenleyen Elektronik Tebligat Yönetmeliği 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

21. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 3. maddesinde;

“Elektronik tebligat: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğe uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligat,

Elektronik tebligat adresi: PTT tarafından, gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınmak suretiyle tek ve benzersiz şekilde oluşturulan ve UETS’ye kaydedilen tebligat adresi,

UETS: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmelik uyarınca yapılan elektronik tebligat işlemlerini yürütmek amacıyla PTT tarafından kurulan, işletilen ve güvenliği sağlanan sistem,

 Zaman damgası: 5070 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde tanımlanan zaman damgası”

olarak tanımlanmıştır.

22. 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nda ise “Zaman damgası: Bir elektronik verinin, üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kaydı ifade eder” şeklinde belirtilmiştir.

23. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 5/ğ maddesinde tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olanlar arasında “Baro levhasına yazılı avukatlar” gösterilmiştir. Yönetmeliğin 6. maddesinde elektronik tebligat adresi alma zorunluluğuna tabi olanlar için yapılacak başvuru, 8. maddesinin 1. fıkrasında PTT’nin başvurunun yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde elektronik tebligat adresini, gerçek kişiler için kimlik bilgilerini, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgilerini esas almak suretiyle tek ve benzersiz olacak şekilde oluşturacağı ve UETS’ye kaydedeceği, elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılmasını düzenleyen 9. maddesinde tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercinin, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS’ye teslim edeceği, UETS’nin elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştıracağı, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.

24. Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır”. Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır.

25. Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 107/A maddesinin 2. fıkrasında yer almakta olup “..Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır...” şeklindedir. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı iddiası ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/144 Esas sayılı kararında; itiraz konusu kuralın muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklediği, bu yükümlülüğe beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukukî yollara başvuru süresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacağı, muhatabın elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde ise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için süre yönünden bir hak kaybı yaşanmayacağı gibi bu sürenin birkaç gün daha uzamasının söz konusu olacağı belirtilerek düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

26. Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; direnmeye ilişkin gerekçeli karar davacı vekilinin elektronik adresine 29.11.2021 tarihinde ulaşmış, değinilen mevzuat hükümleri çerçevesinde 04.12.2021 tarihinde tebliğ edilmiş sayılmıştır. Buna göre temyiz süresinin son günü 20.12.2021 (Pazartesi) tarihidir. Bu süre içerisinde herhangi bir temyiz talebinde bulunulmamış ve hatta bu nedenle kararın kesinleşmesine ilişkin şerh dahi oluşturulmuşken 22.12.2021 tarihinde temyiz formu düzenlenerek dosyanın Yargıtaya gönderildiği anlaşılmaktadır. Sonrasında temyiz dilekçesi UYAP sistemi üzerinden elektronik imzayla 28.12.2021 tarihinde oluşturulmuş ve bu dilekçe aynı tarihli üst yazıyla ilk derece mahkemesince Yargıtaya gönderilmiştir. Ne var ki somut olayda süresinde verilmiş bir temyiz talebinin bulunmadığı açıktır.

27. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz talebinin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz isteminin HMK’nın 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken 352. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.