GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK ÇIKARILAN BİR KANUN HÜKMÜ USULÎ KAZANILMIŞ HAKKIN İSTİSNALARINDAN BİR TANESİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/5-255
KARAR NO : 2022/1281
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2019
NUMARASI : 2018/313 - 2019/155
DAVACILAR : 1- H.N. 2- H.Ş. 3- E.Y. 4- Z.K. 5- A.E. 6- S.E. 7- S.E. 8- S.E. 9- S.E.vekilleri
Av. V.T. Av. B.A.
DAVALI : S. Belediye Başkanlığı vekili Av. V.Ş.Y.
1. Taraflar arasındaki “imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacılar payına takdir edilen karşılığın arttırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
2. Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi olan Ahmet E.’in S. ilçesi Yenidoğan Mahallesi 1533, 1535 ve 55 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda kesinleşmiş ilam ile hak sahibi olduğunu, taşınmazda murisin 12/320 payı bulunduğunu, Yenidoğan Belediyesi tarafından taşınmazların tamamının 01.08.2000 tarihli ve 4841 yevmiye ile 3194 sayılı Kanun’un 18 ve 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi uyarınca bedele dönüştürüldüğünü, davacının payının düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi yapıldıktan sonra 182,62 m2’lik kısmın m2’si 1,00 TL’den bedele dönüştürüldüğünü, davaya konu taşınmazların tüm altyapı hizmetlerinden yararlandığını, emsal taşınmazların serbest piyasada döviz ile alıcı bulduğunu, çevredeki alım-satım rayiç bedellerine göre taşınmazın m2 fiyatının en az 300 TL olduğunu ileri sürerek şuyulandırma bedelinin artırılarak şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacılar Hayriye Ş. ve arkadaşları vekili 21.03.2012 tarihli, davacı Hanife N. vekili 23.03.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini artırmıştır.
Davalı Cevabı:
5. Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, müvekkili belediyenin takdir komisyonu tarafından belirlenen bedel ile bağlı olduğunu, bedel artırım davasında müvekkilinin hasım olmadığını, taşınmazların bulunduğu alanda imar uygulaması yapıldığını, parselasyon planları ve dağıtım cetvellerinin bir ay süre ile ilan edildiğini, belediye encümeninin 01.06.1999 tarihli ve 99/300 sayılı kararında parsellerin m2 birim fiyatının 2,55TL olarak belirlendiğini, imar uygulaması işleminin usulünce askıya çıkarıldığını, yasal süresinde askıda kaldığını, davacının bir itirazı olmadığını, takdir edilen bedelin gerçek rayice uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. (Kapatılan) Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2012 tarihli ve 2010/203 E. 2012/339 K. sayılı kararı ile; davanın şuyulandırma bedelinin artırılması istemine ilişkin olduğu, davacıların murisinin taşınmazda mahkeme kararı ile paydaş olduğu, bilirkişi raporlarına göre davacının payı olan 550,03 m2’lik kısmın tamamın bedele dönüştürüldüğü, her ne kadar teknik bilirkişi kurulu taşınmazın m2'si için 350 TL değer belirlemiş ise de, dava dilekçesinin açıklamalar kısmında bulunan 4 nolu bendinde yer alan "dava konusu taşınmazlarda davalı idarece m2 birim fiyatı olarak takdir edilen 1,00 TL den 300 TL ye yükseltilmesine karar verilmesi gerekmektedir." şeklindeki ifade nedeniyle talepten fazlasına hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 465,68 TL olan şuyulandırma bedelinin 54.786 TL’ye yükseltilmesi suretiyle aradaki fark olan 54.320,32 TL’nin dava tarihi olan 30.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak payları oranında davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 09.06.2016 tarihli ve 2015/22658 E., 2016/11679 K. sayılı kararı ile; “… Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar yasa hükümlerine uygundur. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak üstün ve eksik yönleri ile oranları belirtilmek suretiyle değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle; davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacılar vekilinin temyizine gelince;
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakkını saklı tuttuğu ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca, usulüne uygun olarak davasını ıslah ettiği gözetildiğinde, davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle kısmen kabulüne karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/386 E. 2016/333 K. sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra) bilirkişi raporunun dosya kapsamına, Yargıtay kararlarına, usul ve yasaya uygun bulunduğu, dava konusu taşınmazların 6745 sayılı Kanun kapsamında olmadığı ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulü ile dava konusu taşınmazdaki 465,68 TL olan şuyulandırma bedelinin 63.917 TL'ye yükseltilmesi suretiyle aradaki fark olan 63.451,32 TL'nin dava tarihi olan 30.03.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek tapu maliki muris Ahmet E.'e ait mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 17.04.2018 tarihli ve 2017/29681 E. 2018/7379 K. sayılı kararı ile; “… Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacılar payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 gün 29824 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçiçi 12. maddesi ile;
"24/02/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibariyle güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve onbirinci fıkra hükümleri, bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır. Devam eden dava ve icra takipleri ise, bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır.” hükmü getirilmiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan hususta rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bozmanın niteliğine göre sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına,…” karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2019 tarihli ve 2018/313 E. 2019/155 K. sayılı kararı ile önceki karardaki gerekçeye ek olarak; ilk kararın Özel Dairece usulî nedenlerle bozulduğu, işbu bozma kararı tarihinde herhangi bir kanun değişikliğinin bulunmadığı, bu nedenle ilk bozma kararının davacı lehine usulî kazanılmış hak oluşturduğu, bundan sonra değiştirilen kanun hükmüne atıf yapılarak kazanılmış hakkın ortadan kaldırılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece birinci bozma kararına uyularak verilen kararın, davacılar lehine usulî kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, birinci bozma kararından sonra 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen geçici 12. maddenin usulî kazanılmış hakkın istisnası olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Öncelikle usulî kazanılmış hak ile ilgili şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır.
16. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
17. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
18. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E. 1960/9 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukukî alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir.
19. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de, bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur.
20. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E. 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
21. Bu aşamada usulî kazanılmış hak kurumunun istisnalarından da bahsetmek gerekir.
I- Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez. Şöyle ki; Yargıtay yerel mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usulî kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış açık ya da zımni olarak reddedilmiş ise bu takdirde usulî kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir.
II- Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Böyle bir hâlde de usulî kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir.
III- Yargıtayın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usulî kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli içtihadı birleştirme kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usulî kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
IV- Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
V- Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
VI- Kamu düzenine aykırılık da usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usulî kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usulî kazanılmış hakkın önüne geçecektir. Hak düşürücü süre kamu düzeninden sayılmakla hak düşürücü süre söz konusu ise usulî kazanılmış haktan bahsedilemeyecektir.
VII- Nihayet son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde, yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu hâlde usulî kazanılmış hak ilkesi uygulamayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması hâlinde, bu hata, usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ve dosya kapsamına göre, mahkemece Özel Dairenin 09.06.2016 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, 07.09.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 6745 sayılı Kanunu’nun 35. maddesi ile geçici 12. madde eklenmiştir. Anılan hüküm; “24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır. Devam eden dava ve icra takipleri (Bu maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "icra takipleri" ibaresinin, maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “on birinci” ibaresi yönünden Anayasa Mahkemesi’nin 13.2.2019 tarihli ve E.:2018/108, K.:2019/5 sayılı kararı ile iptaline karar verilmiştir.) ise, bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır” düzenlemesini içermektedir.
23. Yukarıda da (§21) ayrıntılı olarak açıklandığı üzere geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir tanesidir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile eklenen geçici 12. maddede; devam eden davaların bu madde hükmüne göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurulmuş olup, Anayasa Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli ve 2016/195 E. 2017/158 K. sayılı kararı ile; “itiraz konusu kuralın birinci fıkrasının incelenmesi sırasında belirtildiği üzere kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedeli belirlenirken değerlendirme tarihi olarak uygulamanın tapuda tescil edildiği tarihin esas alınması ve o tarihteki nitelikleri gözetilmesi suretiyle bir tespit yapılması ve ortaya çıkan tutarın Yİ-ÜFE esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenerek hak sahibine ödenmesi taşınmazın gerçek karşılığına ulaşmasına elverişli bir yöntem olduğundan dolayı, devam eden davaların da buna göre sonuçlandırılmasında Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmadığına…” karar verilmiştir.
24. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle 09.06.2016 tarihli Özel Daire bozma kararından sonra yürürlüğe giren ve görülmekte olan davalarda uygulanması gereken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 12. maddesi hükmü karşısında, önceki tarihli bozma kararına uyulmakla usulî kazanılmış hak oluşmayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
26. Öte yandan mahkemece direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında davacı olarak Hanife Namlı ve Asiye Emanet gösterilmiş olup, diğer davacıların gerekçeli karar başlığında gösterilmemesinin maddi hata niteliğinde olduğu anlaşıldığından, sözü edilen maddi hataya işaret edilmekle yetinilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK ÇIKARILAN BİR KANUN HÜKMÜ USULÎ KAZANILMIŞ HAKKIN İSTİSNALARINDAN BİR TANESİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/5-255
KARAR NO : 2022/1281
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2019
NUMARASI : 2018/313 - 2019/155
DAVACILAR : 1- H.N. 2- H.Ş. 3- E.Y. 4- Z.K. 5- A.E. 6- S.E. 7- S.E. 8- S.E. 9- S.E.vekilleri
Av. V.T. Av. B.A.
DAVALI : S. Belediye Başkanlığı vekili Av. V.Ş.Y.
1. Taraflar arasındaki “imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacılar payına takdir edilen karşılığın arttırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
2. Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi olan Ahmet E.’in S. ilçesi Yenidoğan Mahallesi 1533, 1535 ve 55 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda kesinleşmiş ilam ile hak sahibi olduğunu, taşınmazda murisin 12/320 payı bulunduğunu, Yenidoğan Belediyesi tarafından taşınmazların tamamının 01.08.2000 tarihli ve 4841 yevmiye ile 3194 sayılı Kanun’un 18 ve 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi uyarınca bedele dönüştürüldüğünü, davacının payının düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi yapıldıktan sonra 182,62 m2’lik kısmın m2’si 1,00 TL’den bedele dönüştürüldüğünü, davaya konu taşınmazların tüm altyapı hizmetlerinden yararlandığını, emsal taşınmazların serbest piyasada döviz ile alıcı bulduğunu, çevredeki alım-satım rayiç bedellerine göre taşınmazın m2 fiyatının en az 300 TL olduğunu ileri sürerek şuyulandırma bedelinin artırılarak şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacılar Hayriye Ş. ve arkadaşları vekili 21.03.2012 tarihli, davacı Hanife N. vekili 23.03.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini artırmıştır.
Davalı Cevabı:
5. Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, müvekkili belediyenin takdir komisyonu tarafından belirlenen bedel ile bağlı olduğunu, bedel artırım davasında müvekkilinin hasım olmadığını, taşınmazların bulunduğu alanda imar uygulaması yapıldığını, parselasyon planları ve dağıtım cetvellerinin bir ay süre ile ilan edildiğini, belediye encümeninin 01.06.1999 tarihli ve 99/300 sayılı kararında parsellerin m2 birim fiyatının 2,55TL olarak belirlendiğini, imar uygulaması işleminin usulünce askıya çıkarıldığını, yasal süresinde askıda kaldığını, davacının bir itirazı olmadığını, takdir edilen bedelin gerçek rayice uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. (Kapatılan) Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2012 tarihli ve 2010/203 E. 2012/339 K. sayılı kararı ile; davanın şuyulandırma bedelinin artırılması istemine ilişkin olduğu, davacıların murisinin taşınmazda mahkeme kararı ile paydaş olduğu, bilirkişi raporlarına göre davacının payı olan 550,03 m2’lik kısmın tamamın bedele dönüştürüldüğü, her ne kadar teknik bilirkişi kurulu taşınmazın m2'si için 350 TL değer belirlemiş ise de, dava dilekçesinin açıklamalar kısmında bulunan 4 nolu bendinde yer alan "dava konusu taşınmazlarda davalı idarece m2 birim fiyatı olarak takdir edilen 1,00 TL den 300 TL ye yükseltilmesine karar verilmesi gerekmektedir." şeklindeki ifade nedeniyle talepten fazlasına hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 465,68 TL olan şuyulandırma bedelinin 54.786 TL’ye yükseltilmesi suretiyle aradaki fark olan 54.320,32 TL’nin dava tarihi olan 30.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak payları oranında davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 09.06.2016 tarihli ve 2015/22658 E., 2016/11679 K. sayılı kararı ile; “… Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar yasa hükümlerine uygundur. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak üstün ve eksik yönleri ile oranları belirtilmek suretiyle değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle; davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacılar vekilinin temyizine gelince;
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakkını saklı tuttuğu ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca, usulüne uygun olarak davasını ıslah ettiği gözetildiğinde, davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle kısmen kabulüne karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/386 E. 2016/333 K. sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra) bilirkişi raporunun dosya kapsamına, Yargıtay kararlarına, usul ve yasaya uygun bulunduğu, dava konusu taşınmazların 6745 sayılı Kanun kapsamında olmadığı ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulü ile dava konusu taşınmazdaki 465,68 TL olan şuyulandırma bedelinin 63.917 TL'ye yükseltilmesi suretiyle aradaki fark olan 63.451,32 TL'nin dava tarihi olan 30.03.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek tapu maliki muris Ahmet E.'e ait mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 17.04.2018 tarihli ve 2017/29681 E. 2018/7379 K. sayılı kararı ile; “… Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacılar payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 gün 29824 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçiçi 12. maddesi ile;
"24/02/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibariyle güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve onbirinci fıkra hükümleri, bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır. Devam eden dava ve icra takipleri ise, bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır.” hükmü getirilmiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan hususta rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bozmanın niteliğine göre sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına,…” karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2019 tarihli ve 2018/313 E. 2019/155 K. sayılı kararı ile önceki karardaki gerekçeye ek olarak; ilk kararın Özel Dairece usulî nedenlerle bozulduğu, işbu bozma kararı tarihinde herhangi bir kanun değişikliğinin bulunmadığı, bu nedenle ilk bozma kararının davacı lehine usulî kazanılmış hak oluşturduğu, bundan sonra değiştirilen kanun hükmüne atıf yapılarak kazanılmış hakkın ortadan kaldırılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece birinci bozma kararına uyularak verilen kararın, davacılar lehine usulî kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, birinci bozma kararından sonra 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen geçici 12. maddenin usulî kazanılmış hakkın istisnası olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Öncelikle usulî kazanılmış hak ile ilgili şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır.
16. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
17. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
18. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E. 1960/9 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukukî alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir.
19. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de, bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur.
20. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E. 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
21. Bu aşamada usulî kazanılmış hak kurumunun istisnalarından da bahsetmek gerekir.
I- Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez. Şöyle ki; Yargıtay yerel mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usulî kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış açık ya da zımni olarak reddedilmiş ise bu takdirde usulî kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir.
II- Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Böyle bir hâlde de usulî kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir.
III- Yargıtayın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usulî kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli içtihadı birleştirme kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usulî kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
IV- Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
V- Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
VI- Kamu düzenine aykırılık da usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usulî kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usulî kazanılmış hakkın önüne geçecektir. Hak düşürücü süre kamu düzeninden sayılmakla hak düşürücü süre söz konusu ise usulî kazanılmış haktan bahsedilemeyecektir.
VII- Nihayet son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde, yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu hâlde usulî kazanılmış hak ilkesi uygulamayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması hâlinde, bu hata, usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ve dosya kapsamına göre, mahkemece Özel Dairenin 09.06.2016 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, 07.09.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 6745 sayılı Kanunu’nun 35. maddesi ile geçici 12. madde eklenmiştir. Anılan hüküm; “24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır. Devam eden dava ve icra takipleri (Bu maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "icra takipleri" ibaresinin, maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “on birinci” ibaresi yönünden Anayasa Mahkemesi’nin 13.2.2019 tarihli ve E.:2018/108, K.:2019/5 sayılı kararı ile iptaline karar verilmiştir.) ise, bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır” düzenlemesini içermektedir.
23. Yukarıda da (§21) ayrıntılı olarak açıklandığı üzere geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir tanesidir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile eklenen geçici 12. maddede; devam eden davaların bu madde hükmüne göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurulmuş olup, Anayasa Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli ve 2016/195 E. 2017/158 K. sayılı kararı ile; “itiraz konusu kuralın birinci fıkrasının incelenmesi sırasında belirtildiği üzere kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedeli belirlenirken değerlendirme tarihi olarak uygulamanın tapuda tescil edildiği tarihin esas alınması ve o tarihteki nitelikleri gözetilmesi suretiyle bir tespit yapılması ve ortaya çıkan tutarın Yİ-ÜFE esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenerek hak sahibine ödenmesi taşınmazın gerçek karşılığına ulaşmasına elverişli bir yöntem olduğundan dolayı, devam eden davaların da buna göre sonuçlandırılmasında Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmadığına…” karar verilmiştir.
24. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle 09.06.2016 tarihli Özel Daire bozma kararından sonra yürürlüğe giren ve görülmekte olan davalarda uygulanması gereken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 12. maddesi hükmü karşısında, önceki tarihli bozma kararına uyulmakla usulî kazanılmış hak oluşmayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
26. Öte yandan mahkemece direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında davacı olarak Hanife Namlı ve Asiye Emanet gösterilmiş olup, diğer davacıların gerekçeli karar başlığında gösterilmemesinin maddi hata niteliğinde olduğu anlaşıldığından, sözü edilen maddi hataya işaret edilmekle yetinilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.