KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HAKLI SEBEPLE FESİH HEM BELİRSİZ HEM DE BELİRLİ SÜRELİ ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMELERİ BAKIMINDAN BAŞVURULABİLECEK BİR HUKUKİ YOLDUR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/(15)6-725
Karar No       : 2023/868

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 01.12.2020
SAYISI                          : 2019/641 E., 2020/721 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 09.10.2019 tarihli ve
                                        2019/2410 Esas ve 2019/3860 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı D. Dalga Enerji Sistemleri A.Ş. yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı A. Denizcilik Turizm İnşaat A.Ş. yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalılar ile müvekkilleri Gürkan Ö. ve Erol G. arasında 12.12.2012 tarihinde protokol ve ön sözleşme, 20.04.2013 tarihinde ise asıl sözleşme yapılarak dalga enerjisi üretim sistemine ilişkin tesis, dağıtım ve hizmet ilişkisi çerçevesinde davacı şirketin kurulduğunu, ileride alınacak patentlerin de kapsama alındığını, davalıların bu sözleşme ile dalga enerjisi üretim sisteminin ve bu sistem yoluyla üretilen enerjinin Türkiye sınırları içindeki dağıtım ve pazarlama haklarını davacı şirkete devir edeceklerini, belirlenen sürede istenen kapasitede üretim sağlanamadığı takdirde bedelin iade edileceğini, müvekkillerinin davalılara 284.550 Euro ödemesine rağmen davalıların sözleşmeye uygun davranmadıklarını, söz konusu patentin sahibi olamadıklarını, ön sözleşme ve protokolden iki yıl, asıl sözleşme üzerinden bir yıl geçmesine rağmen üniteyi yapamadıklarını ileri sürerek ödenen 284.550 Euro'nun dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar Ebru ve Murat M. ile davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde, sözleşmeye aykırı davranmadıklarını, bir kısım imalatların yapıldığını, sözleşmenin feshi ve alacak talebinin haksız olduğunu, davacıların sözleşmeden kaynaklanan ödemelerin tümünü yapmadıklarından sistemin tamamlanamadığını ve zarara uğradıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17.04.2018 tarihli ve 2014/1370 Esas, 2018/402 Karar sayılı kararıyla;

1. Davacı D. Dalga Enerji Sistemleri A.Ş. yönünden, sözleşmede imzası bulunmayan davacı şirketin aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine;                    

2. Davalı A. Denizcilik Turizm İnşaat A.Ş. yönünden, davalı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi ve davacılar tarafından bu şirket hakkındaki davanın takip edilmemesi gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına;     

3. Diğer davalılar yönünden ise, kurulan sözleşme ilişkisi kapsamında gerçek kişi davacılar tarafından davalılara toplam 284.500 Euro ödeme yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, yerinde yapılan inceleme sonucunda, deniz ve sahil ünitesi şeklinde sistemin bir kısmının inşa edildiği ve davacılar tarafından yapılan ödemeler ile davalıların gerçekleştirdiği ünitenin birbiri ile uyumlu olduğunun belirlendiği, yapılan ödemenin gerçekleştirilen imalatı karşıladığı, bu durumda davacıların ödediği bedelin karşılıksız kalmadığı, ödenen tutar kadar davalılarca iş yapıldığı, ancak davacıların ödemelerini sürdürmediği, davalıların da imalatı devam ettirmedikleri ve sözleşmenin bu nedenle kesintiye uğradığı, davacıların ödemelerine devam etmemesi nedeniyle davalıların üretimi yarım bırakmalarının haksız bir davranış olarak nitelendirilemeyeceği, imzalanan ön sözleşmede de belirtildiği gibi davacı yatırımcı tarafından finansman sağlandıkça ünitenin yapımı ve tamamlanmasının gerçekleştirileceği, bu durumda davacıların haklı nedenle sözleşmeyi feshinden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 28.03.2019 tarihli ve 2018/1073 Esas, 2019/467 Karar sayılı kararıyla;

İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde, esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"....Taraflar arasında düzenlendiği anlaşılan ön sözleşmede davalı Murat M. (üretici), A. Denizcilik Turizm İnş. A.Ş. (üretici şirket), davacılar Erol ve Gürhan (yatırımcılar) olarak tanımlanmış, ön sözleşmenin 1.4 maddesinde üretici ve yatırımcıların üretilecek olan sistemin kurulmasından sonra üretilecek elektriğin pazarlanması ve 3. kişi kurumlara dağıtımı için bir şirket kurulacağı kabul edilmiştir. Protokol başlıklı belgenin 5. maddesinde kazancın paylaşımı ile ilgili hükümler düzenlenmiş olup, dağıtım ve hizmet başlıklı sözleşmede de kurulması planlanan şirketin D. Dalga Enerji Sistemleri A.Ş. olarak kurulduğu anlaşılmaktadır.

Taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun davalıların çift dubalı dalga jeneratörü adlı patent başvurusuna konu icadının diğer teknolojik ekipmanlarla birlikte "Dalga enerjisi üretim sistemi" olarak üretilip Türkiye çapında işletme satış dağıtım pazarlama haklarının davacılara verilmesi olduğu, sözleşme tarihinde davalıların, henüz tescil edilmiş bir patenti haiz olmadıkları taraflarca bilinmekle birlikte, gelişen süreçte davalıların patent başvurularının düştüğü, 284.550 Euro bedelin davacılar tarafından davalılara ödendiğinin çekişmesiz olduğu, davalıların bir kısım imalât yaptıkları ancak sözleşme kapsamındaki amaca ulaşılamadığı anlaşılmaktadır.               

Sözleşme ve protokollerin içeriği incelendiğinde taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu görülmektedir. 6098 sayılı TBK'nın 620/1 maddesinde düzenlenen adi ortaklık; "iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" şeklinde tanımlanmaktadır. Ortakların ortak amaca ortak emek ve mallarını sarfetmek, ortak çaba ve faaliyet göstermek suretiyle erişmelerinin mümkün olup olmadığı ve TBK 639. maddesinde düzenlenen diğer fesih sebepleri yönünden konusunda uzman bilirkişiler ile araştırma yapılıp, TBK 642-644 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında sözleşmede üstlenilen işlerin gerçekleştiği seviye de dikkate alınmak suretiyle inceleme yapılarak, işin esası değerlendirilip, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 12.11.2012 tarihli ön sözleşmenin "taraflar arası ilişki" başlıklı 10.4 maddesinde "işbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, taraflar arasında bir teşekkül, ortaklık veya joint venture, asıl ve vekil ilişkisi, franchise, yasal temsilci veya işçi işveren ilişkisi kurulması amacını taşımamakta olup bu yönde bir ilişki kurulduğu varsayılamaz" düzenlemesinin yer aldığı, yine davalılar ile davacı D. Dalga Enerji Sistemleri A.Ş. arasında imzalanan 20.04.2013 tarihli "Dağıtım ve Hizmet Sözleşmesi"nin "taraflar arası ilişki" başlıklı 13.3 maddesinde "işbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, taraflar arasında bir teşekkül, ortaklık veya joint venture, asıl ve vekil ilişkisi, franchise, yasal temsilci veya işçi işveren ilişkisi kurulması amacını taşımamakta olup bu yönde bir ilişki kurulduğu varsayılamaz" düzenlemesinin yer aldığı, tarafları yatırımcı, dağıtıcı ve patent sahiplerinden oluşan ve bir devamlılık teşkil eden bu sözleşme ilişkilerinde, tarafların bir adi ortaklık kurma amacında olmadıklarını, sözleşmelerin bu şekilde yorumlanamayacağını açıkça kararlaştırdıkları, tarafların üretim ve dağıtım konusunda iki ayrı sözleşme imzalamak yerine sözleşme serbestisi ilkesinden hareketle üç taraflı tek bir sözleşme kurmayı tercih ettikleri, sözleşmenin yorumu suretiyle tarafların ortak ve açık irade beyanlarının aksine ortada bir adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili, davalıların sözleşme ile üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirmediğini, sözleşme konusu dalga enerjisi sisteminin patent ve lisanslarına sözleşme tarihi itibariyle münhasıran sahip olduklarını taahhüt ettikleri hâlde süreç içerisinde sözleşme konusu patente sahip olmadıklarının ortaya çıktığını ve sözleşmenin asli unsurunun yerine getirilmediğini, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında patentlerle ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, davalıların yaptıklarını iddia ettikleri imalatlardan dava sırasında haberdar olduklarını, bu imalatlarla ilgili müvekkillerine bildirim yapılmadığını, müvekkillerinin, imalatlardan haberdar olmaması ve davalıların patent başvurularının reddedilmesi nedeniyle davalılara para göndermeye devam etmelerinin beklenemeyeceğini, yapıldığı iddia edilen sistem ile müvekkilleri tarafından gönderilen bedelin uyumlu olduğu yönündeki değerlendirmenin resimler üzerinden varsayıma dayalı olarak yapıldığını, bilirkişi raporunda sistemin gereği gibi çalışmadığının ve enerjinin kalitesi hakkında sonuç elde edilemediğinin tespit edildiğini, her ne kadar D. Dalga Enerji Sistemleri A.Ş. yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, diğer müvekkillerinin bu şirketin ortağı olup şirketin de sözleşmenin tarafı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya içerisinde yer alan sözleşme ve protokol hükümleri değerlendirildiğinde, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre tarafların ortak amaca erişmelerinin mümkün olup olmadığı ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 639 uncu maddesinde düzenlenen diğer fesih sebepleri yönünden bilirkişi vasıtasıyla araştırma yapılıp adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında sözleşmede üstlenilen işlerin gerçekleştiği seviye de dikkate alınarak yapılacak incelemeye göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ilâ ve 644 üncü maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle adi ortaklığa ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.

2. Adi ortaklık, belli bir amacı gerçekleştirmek isteyen kimselerin bir araya gelerek oluşturdukları, ayrı bir kişiliği bulunmayan, kuruluş ve işleyişlerinde sıkı şekil kurallarına tabi olmamaları ve basit bir yapıya sahip bulunmaları nedeniyle uygulamada sıkça karşılaşılan özel borç ilişkisi mahiyetindeki birlikteliklerdir.

3. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1 inci maddesi gereğince somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken TBK'nın 620 nci maddesinde adi ortaklık; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.

4. Adi ortaklık sözleşmelerinin tarafları için borç doğurucu niteliği, şahıs birliği olma yönündeki kurucu unsurundan daha ağır bastığı için borç doğuran sözleşmelerden sayılmakla birlikte, “karşılıklı borç doğuran sözleşme” olarak değerlendirilemez. Zira bu sözleşmelerde sadece ortakların katılma payı borçları arasında bir edimler birleşimi ilişkisi vardır (Macit Yalman/Erbay Taylan, Adi Ortaklık, Ankara 1976, s. 19). Adi ortaklık karşılıklı borçları kapsayan bir sözleşme olmayıp, herkesin belli bir amaca ermek için birtakım borçlar altına girdiği ve fakat bu borçların birbirinin karşılığı olarak değerlendirilemeyeceği sözleşmelerdir.

5. Bu sözleşme ilişkisinde her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla (TBK md. 621/1) ve niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla (TBK md. 622) yükümlüdür.

6. Adi ortaklığın yönetimi, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir (TBK md. 625/1). Bu suretle ortaklığın yönetimi bir yöneticiye bırakılmış ise, yönetici ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, Kanunda veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlere tabidir (TBK md. 630).

7. Adi ortaklıkta müşterek amaç iktisadî bir amaçtır veya daha dar anlamda kazanç paylaştırma amacıdır. Ancak adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yetmez. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadır. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak süreklilik arz etmelidir.

8. Ortaklığın varlık sebebi olan amaç birlikteliğinin bir sonucu olarak, ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyi niyet temeline dayanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 10.04.1991 tarihli ve 1991/13-76 Esas, 1991/199 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı şekilde, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulur ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etmek, ortakları zarara uğratmamak durumundadırlar.

9. Adi ortaklıkta ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyiniyet temeline dayandığı için TBK’nın 632/1 inci maddesi gereğince ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır. Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya payını ona devrederse, bu üçüncü kişi ortaklık sıfatını kazanamaz (TBK md. 632/2). Bu itibarla ortaklardan birisinin payının tamamını ve bir kısmını devredebilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Öncelikle ortaklardan birisinin payının tamamını veya bir kısmını devredebilmesi için devralan ile arasında bir devir sözleşmesi yapılması gerekmektedir. Bu devir sözleşmesi alacağın devri hükümlerine tabi olup TBK’nın 184/1 inci maddesi gereğince yazılı şekilde yapılması gerekir.

10. Adi ortaklıkta ortaklardan birisinin payının tamamını veya bir kısmını devredebilmesinin ikinci koşulu ise diğer bütün ortakların rızasının bulunmasıdır. Başka bir ifadeyle adi ortaklıkta payın devrinin ortağa ve ortaklara karşı geçerli olabilmesi için, diğer bütün ortakların pay devrini oy birliği ile onaylaması gerekir. Dolayısıyla payın devri ister tam devir ister kısmi devir olsun, diğer ortakların muvafakati olmadan mümkün olmaz.

11. Adi ortaklığın sona ermesi ise TBK’nın 639 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde gereğince adi ortaklık; ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle; sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa ortaklardan birinin ölmesiyle; sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa bir ortağın kısıtlanması, iflâsı veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle; bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle; ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle; ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla ve haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla sona ermektedir.

12. Fesih, sürekli borç ilişkisinin tek taraflı bir hukukî işlemle ileriye etkili sona erdirilmesidir. Bu bozucu yenilik doğuran işlemin temelinde ise fesih hakkı bulunmaktadır. Haklı sebeple fesihte bu hak, önemli bir sebebe dayalı olarak yöneltilmesi gereken tek taraflı irade beyanının muhataba varması ile kural olarak derhâl hüküm ve sonuçlarını doğurur. Ancak bu genel kurala yukarıda da belirtildiği üzere adi ortaklıkta haklı sebeple feshin düzenlendiği TBK’nın 639/(1)-7 nci maddesi ile önemli bir istisna getirilmiştir. Anılan madde gereğince adi ortaklık; haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla sona ermektedir. Buna göre, adi ortaklıkta ortaklardan biri açısından borç ilişkisinin devam ettirilmesinin çekilmez hâle gelmesi durumunda bu ortağın sözleşmeyi buna dayanarak sona erdirebilmesi, ancak mahkemeye yapılacak fesih istemi sonucunda verilecek karar ile gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla haklı sebebin ileri sürülmesi hâlinde dava açılması ve mahkemeden ortaklığın feshinin istenmesi zorunludur. Örneğin ihtar çekilerek adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeplere dayanılarak sona erdirilmesi mümkün değildir. Zira feshin haklı sebep temelinde gerçekleşebileceği göz önünde bulundurulduğunda TBK’nın 639/(1)-7 nci maddesi ile hâkime verilen takdir yetkisi sona erme imkânı bakımından ilgili şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine yöneliktir. Hâkimin sona ermeyi meşrulaştıran şartların mevcudiyetine kanaat getirmesi hâlinde fesih kararı verilecektir. Öte yandan haklı sebeple fesih hem belirsiz hem de belirli süreli adi ortaklık sözleşmeleri bakımından başvurulabilecek bir hukuki yoldur.

13. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 25.10.2022 tarihli ve 2020/11-696 Esas, 2022/1385 Karar sayılı kararında da değinilmiştir.

14. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; dosya içerisinde yer alan 12.11.2012 tarihli “Protokol” başlıklı belgenin 1 inci maddesi; “..Türkiye Cumhuriyetinde ve dışında geçerli olmak üzere üretici adına patenti alındığı taahhüt edilen başta Türk Patent Enstitüsü nezdinde 2009-G-181602 evrak numaraları ile kayıtlı “Çift Dubalı Dalga Jeneratörü” isimli buluş olmak üzere sair teknolojik ekipman ile (bundan böyle “Dalga Enerjisi Üretim Sistemi” olarak anılacaktır) halihazırda dalga enerjisi üretme imkanına sahip olup, anılan teknolojiye ilişkin ticarileştirme çalışmalarına devam etmektedir. Dalga Enerjisi Üretim Sitemi ile ilgili 2012/10066, 2011/6000 evrak nolu patent başvuruları yapılmış olup, bahsi geçen patentler ve ürünün geliştirilmesi için ileride alınacak patentlerde sözleşmenin kapsamında olacaktır” ifadelerine yer verilmiş; 2 nci maddesinde ise, yatırımcıların uzun yılladır muhtelif sektörlerde ticari faaliyette bulundukları ve bu doğrultuda sahip oldukları ticari tecrübelerini üretici ile paylaşma niyetinde olduklarından tarafların 2012 yılının Kasım ayında bir ön sözleşme imzalamak suretiyle kuracakları dağıtım ilişkisini ve ticari ilişkiyi düzenleyen dağıtım ve hizmet sözleşmesinin esaslı unsurları konusunda mutabakata vardıkları belirtilmiştir.

15. Dosya içerisinde yer alan 12.11.2012 tarihli “Ön Sözleşme” başlıklı belgenin incelenmesinde, az yukarıda belirtilen protokolün 1 inci maddesindeki ifadelere sözleşmenin 1.2 nci maddesinde aynen yer verilerek, üretim sistemi tesisinin finansmanının yatırımcılar tarafından karşılanacağı, taraflarca kurulacak ve yarı hissesi üreticilere ait olacak dağıtıcı ve işletmeci şirket ile üretici şirket arasında dağıtım ve hizmet sözleşmesinin imzalanması hâlinde, dağıtıcı şirketin kurulacak dalga enerjisi üretim sisteminin veya üretim sistemi tesisinde üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde işletilmesini, pazarlanmasını, üçüncü kişi veya kurumlara dağıtımını ve satışını üstleneceği kararlaştırılmış; ön sözleşmenin 3.3 üncü maddesinde ise, finansmanın sağlanmasına karşın dağıtım ve hizmet sözleşmesinde belirtilen sürede üretim tesisi istenen kapasitede enerji üretimine elverişli olarak tamamlanmadığı takdirde yapılan finansmanın iade edileceği düzenlenmiş; 3.4 üncü maddesinde de üreticinin kendisinin ve/veya üretici şirketin, sözleşme konusu edilen dalga enerjisi sisteminin tüm fikri ve sınai haklar, patent ve lisanslarına sözleşme tarihi itibariyle münhasıran sahip olduğunu taahhüt ettiğine yer verilmiştir. Ön sözleşmenin "Taraflar arası ilişki" başlıklı 10.4 üncü maddesinde ise, "İşbu sözleşmenin hiçbir hükmü, taraflar arasında bir teşekkül, ortaklık veya joint venture, asıl ve vekil ilişkisi, franchise, yasal temsilci veya işçi işveren ilişkisi kurulması amacını taşımamakta olup bu yönde bir ilişki kurulduğu varsayılamaz" denilmiştir.

16. Dosya kapsamında bulunan 20.04.2013 tarihli "Dağıtım ve Hizmet Sözleşmesi"nin "Sözleşmenin Konusu" başlıklı 1 inci maddesinde dağıtıcı şirketin, kurulacak dalga enerjisi üretim sistemi ünitelerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde tüm yönetimini, temsilciliğini, işletilmesini, pazarlanmasını, bakımlarını üçüncü kişi veya kurumlara dağıtımını ve satışını üstlendiği; üreticinin ise, dalga enerjisi üretim sistemine ilişkin sahip olduğu patent, lisans ve kullanım hakkına istinaden dalga enerjisi üretim sisteminin üretimini yapacağı ve tüm haklarını münhasıran dağıtıcıya bahşederek sözleşmenin 4 üncü maddesi uyarınca tespit edilen bedeller üzerinden dağıtıcının talep ettiği üniteleri üretip teslim etmeyi taahhüt ettiği; patent sahiplerinin ise, dalga enerjisi sitemi ile ilgili teknolojinin iş bu sözleşmenin ifası ve sözleşme konusu tüm faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla kullanılmasına muvafakat ettikleri, patentlerin zaman içinde yürürlükten kalkması ve yerlerine yeni patentler alınmış olmaması hâlinde bile tarafların bu anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edecekleri kararlaştırılmıştır.

17. Sözleşmenin 4.1 inci maddesinde, her bir MW'lık ünite için tersane teslim satış fiyatının 800.000 Euro+KDV olduğu, farklı kapasite ve özelliklerdeki ünite satış fiyatının bu fiyat nazara alınarak tarafların müzakeresi ile belirleneceği; sözleşmenin 4.2 nci maddesinde ise, sözleşmenin 4.1 inci maddesi uyarınca üreticiye iletilen siparişe istinaden bu sözleşmeye uygun olarak ve gereği gibi çalışır durumda üretilen her bir MW'lık ünite için standart ünite bedelinin dağıtıcıya fatura edileceği düzenlenmiştir.

18. Sözleşmenin "Taraflar arası ilişki" başlıklı 13.3 üncü maddesinde ise, "İş bu sözleşmenin hiçbir hükmü, taraflar arasında bir teşekkül, ortaklık veya joint venture, asıl ve vekil ilişkisi, franchise, yasal temsilci veya işçi işveren ilişkisi kurulması amacını taşımamakta olup bu yönde bir ilişki kurulduğu varsayılamaz" düzenlemesi yer almaktadır.

19. Az yukarıda anılan protokol, ön sözleşme, dağıtım ve hizmet sözleşmesinde yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde, tarafları dağıtıcı, yatırımcı ve patent sahiplerinden oluşan sözleşme ilişkisinde adi ortaklık kurma amacının bulunmadığı, tarafların üretim, pazarlama, dağıtım işlerine dair ayrı ayrı sözleşmeler imzalamak yerine tek bir sözleşme ilişkisi kurmayı seçtikleri, sözleşmenin içeriğinde özellikle adi ortaklığın niteliği gereği, elde edilecek kazancın paylaşımına dair herhangi bir düzenlemeye verilmediği, gerek ön sözleşmenin 10.4 üncü maddesinde gerekse dağıtım ve hizmet sözleşmesinin 13.3 üncü maddesinde, sözleşmenin hiçbir hükmünün, bir teşekkül veya ortaklık kurulması amacını taşımadığının da açıkça belirtildiği anlaşılmaktadır.

20. Bu nedenle uyuşmazlığa konu sözleşme, "adi ortaklık sözleşmesi" niteliğinde olmadığından, mahkemece bu yönde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

21. Ne var ki, Özel Dairece davacıların esasa ilişkin ve diğer temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmadığından dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme kararı yerinde olup, davacılar vekilinin esasa ilişkin ve diğer temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.