İLK CİRANTA ÇEKİ YENİDEN TEDAVÜLE ÇIKARMAKLA İKİNCİ CİRANTANIN SORUMLULUK ZİNCİRİ İÇİNDE YER ALMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6329
KARAR NO : 2021/9560
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28/04/2021
NUMARASI : 2021/48 - 2021/1090
DAVACI : Borçlu : G. Nakliyat Meyve Suları Yaş Sebze Meyve Komisyonculuğu
Oto Alım Satım İnşaat Turizm Pazarlama Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi
DAVALI : Alacaklı : T.E. Bankası A.Ş.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Dilek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı borçlu G. Nakliyat.....Tic. Ltd. Şti.nin icra mahkemesine başvurusunda; takip dayanağı çekin 12/07/2018 olan keşide tarihinin 26/12/2018 olarak tahrif edilerek yeniden tedavüle çıkarıldığını, paraf imzanın keşideciye ait olmadığını, tahrifattan önceki tarihe göre sorumlu olduğunu, bu tarihe göre de çekin süresinde ibraz edilmeyip çek niteliğini yitirdiğini ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; çekin keşide tarihinin üzerinin çizildiği ve paraf imza atıldığı, paraf imzanın keşideciye ait olmadığı iddiasının şikayetçi borçlu tarafından ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye mahkemesince; keşide tarihinde yapılan değişikliğe ilişkin paraf imzanın bulunduğu çekin düzeltilen keşide tarihine göre süresi içinde ve usulüne uygun olarak ibraz edildiği gerekçesi ile istinaf isteminin HMK 353-(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Şikayetçi borçluya karşı müracaat borçlusu durumunda olan ilk cirantanın çeki ciro yoluyla eline geçirmesi ve yeniden tedavüle koyarak başkasına ciro etmesi mümkün ise de çekin, ilk ciranta tarafından ciro edildikten sonra, ikinci ciranta tarafından tekrar ilk cirantaya ciro edilmesi ve ilk cirantanın da 6102 sayılı TTK'nun 788. maddesi koşullarında yeniden çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi halinde, ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu kalmadığından, ikinci ciranta hakkında takip yapılamaz. Bu durumda, keşideci, lehtar ciranta ve ilk cirantanın takip alacaklısına karşı sorumluluğu vardır. Zira ilk ciranta, çeki yeniden tedavüle çıkarmakla, ciro etmeden önceki durumuna döndüğünden ikinci cirantanın sorumluluk zinciri içinde yer alması mümkün değildir.
Bu açıklamalardan sonra, somut olayın incelenmesinde;
Takip dayanağı çekin lehtar P. Tarım Sebze Meyve İth. İhr. Tic. San. Ltd. Şti. adına düzenlendiği, çekte ilk cironun lehtara ait olduğu ve borçlu dava dışı Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti.ne ciro edildiği, ciranta Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San.Tic. Ltd. Şti tarafından şikayetçi borçlu G. Nakliyat Meyve Suları Yaş Sebze Meyve Komisyonculuğu Oto Alım Satım İnşaat Turizm Pazarlama San. Tic. Ltd Şti.ne ciro edildiği, şikayetçi ciranta tarafından da Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti.ne geriye ciro edildiği ve son olarak dava dışı ciranta Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom.Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından takip alacaklısı T.E. Bankası A.Ş.ye ciro edildiği görülmekle, çek tedavüle çıktıktan sonra ödenerek ilk cirantaya döndükten sonra tekrar tedavüle çıktığından ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu açıklandığı üzere bulunmamakta, ancak keşideci, lehtar ciranta ve ilk ciranta ile takip alacaklısı hamil arasında sorumluluk bulunmaktadır. Zira ilk ciranta çeki yeniden tedavüle sokmakla ikinci cirantaya ciro etmeden önceki durumuna dönmüştür ve alacaklı tarafından ikinci ciranta hakkında takip yapılamayacağının kabulü gerekir.
O halde, ilk derece mahkemesince resen İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan muteriz borçlu (ciranta) tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebilir. Mahkemece HMK'nun 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takibe dayanak çekin keşide tarihi altındaki imzanın, keşide yerinde mevcut keşideci imzası ile karşılaştırılıp aynı elin ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, paraf imzanın keşideciye ait olmadığı iddiasının şikayetçi borçlu tarafından ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 28.04.2021 tarih ve 2021/48 E.-2021/1090 K. sayılı istinaf isteminin esastan reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA, Antalya 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 21.11.2019 tarih ve 2019/43 E.-2019/415 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 02/11/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL B. AZMAN M. ÇAMUR S. ÖZTEMİZ M. T. UYAR
BİLGİ : “Senet düzenleyene geriye ciro edilirse keşideci kimseye başvuramaz ve cirantalar borçtan kurtulur” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18 Şubat 2021 tarihli kararı için bkz.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1609
KARAR NO : 2021/6774
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ : 25/12/2018
NUMARASI : 2018/692 - 2018/2105
DAVACI : D.T. TARIM SANAYİ TİCARET A.Ş.
VEKİLİ : AV. B.B.
DAVALI : R. TARIM MEYVE SEBZE SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : AV. S.Y.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.02.2018 tarih ve 2015/598 E- 2018/96 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 25.12.2018 tarih ve 2018/692 E- 2018/2105 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenmiş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 31.01.2020 tarih ve 2018/692 E- 2018/2105 K. sayılı karar ile davalı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine karar verilmiş olup, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dr. Yasemin Yücesoy Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı Ali İhsan K.’ın davacıdan zirai ürün satın aldığını ve karşılığında çek verdiğini, verdiği çekin lehtar kısmını ve keşide tarihi kısmını değiştirerek parafladığını, keşide tarihinin 29.06.2014 tarihi iken, 21.07.2014 tarihi olarak değiştirildiğini, davacı tarafından çekin Ali İhsan K.’a iade edildiğini, adı geçen bu kişinin yine çekin keşide tarihini değiştirdiğini ve 21.03.2015 tarihi yaptığını, çekteki 10 günlük ibraz süresi geçtiği için davacının cirosunun iptal edilmediğini, ancak dava dışı Ali İhsan K.’ın anılan bu çeki davalıya verdiğini, davalının çeki ibraz tarihi geçtikten sonra aldığını iddia ederek davacının çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının iyi niyetli hamil olduğunu, davacının çekte cirosunun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davacının çek üzerindeki sorumluluğunun 21.07.2014 tarihine göre belirleneceği, ibraz süresinin davacı bakımından 01.08.2014 tarihi itibariyle sona erdiği, davalının cevap dilekçesinde çekin davalı şirkete 09.08.2014 tarihinde teslim edildiğini savunduğu, bu durumda taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı hak talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, çek üzerinde davacının cirosunun yer aldığı, davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında imzalanan tutanak itibariyle davaya konu çekin ibraz süresi geçtikten sonra keşideciye iade edildiği, ancak keşideci tarafından davaya konu çekin keşide tarihinin yeniden değiştirildiği, 21.03.2015 tarihi olarak düzeltildiği, davalı vekilinin çekin davalıya 09.08.2014 tarihinde verildiğini ifade ettiği, dava dışı keşidecinin tanık olarak dinlendiği ve keşide tarihini kendisinin parafladığını beyan ettiği, Yargıtay uygulamasına göre çekin keşide tarihinin keşideci tarafından paraflanması ve değiştirilmesinin mümkün olduğu, davacının cirosunu iptal etmeden çeki iade etmesinin sonuçlarına katlanması gerektiği, davalının iyi niyetli hamil olduğu, davacı ile çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanağı ve diğer işlemleri bildiğinin ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
(1) Dava, icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü, dava konusu emre yazılı bir adet çekin lehdar tarafından düzenleyene yapılan cirodan sonra düzenleyen (keşideci) tarafından düzenleme tarihi usulünce değiştirilmek suretiyle tekrar tedavüle sokulması ve hesapta karşılığının bulunmaması halinde, çekin meşru hamilinin, sonraki tedavülden önceki ciro eden lehdara karşı çeke dayalı başvuru hakkını kullanıp kullanamayacağının belirlenmesine bağlıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesi hükmü uyarınca, lehdarın düzenleyene cirosu mümkün olup yine aynı Kanunun 790. maddesi uyarınca çizilmiş cirolar yazılmamış hükmünde olmakla, davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanak itibariyle davaya konu çekin 21.07.2014 keşide tarihli olarak keşideciye davacının cirosu bulunduğu şekilde iade edildiği, ancak keşidecinin davaya konu çekin keşide tarihini değiştirerek 21.03.2015 olarak düzelttiği temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararında da kabul edilmiştir.
Gerek ciro edilebilirliğe ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesinde ve gerekse de hamilin müracaat haklarını kullanmasına ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 808/1. maddesinde, çekin, geriye ciro suretiyle düzenleyene dönmesi ve özellikle düzenleyen tarafından düzenleme tarihinde değişiklik yapılarak tekrar tedavüle sokulması halinde, son hamilin başvuru haklarını kimlere karşı kullanabileceği konusunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu bağlamda, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. ve 808. maddelerinin, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun sükut edeceğine ilişkin TBK’nın 135. maddesinin kıymetli evrak bakımından özel istisnai hükümler olarak düzenlendiği yolundaki görüşe itibar edilemez. Çünkü bu görüşün kabulü halinde, yasa maddesinde herhangi bir ayrım gözetilmediği için, lehdarın cirosu ile çekin hamili olan düzenleyenin dahi lehdar hakkında çeke dayalı başvuru hakkı olduğunun kabulü gerekir ki kanun maddesinin bu yönde bir sonucu amaçlamadığı açıktır. Şu halde, lehdarın düzenleyene cirosu konusunda ayrıksı bir hüküm bulunmadığından, lehdar üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesine ve buna bağlı olarak lehdarın düzenleyene ciro etmekle kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borcunun sona ermesine engel teşkil etmez. Esasen, düzenleyene lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyenin çekteki konumu, lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesi mümkün değildir (bkz. Yargıtay 12. HD., 06.06.2013 tarih ve 2013/12196-21206 sayılı kararı). Bu husus senet metninden anlaşılabilir olmakla çeke sonradan hamil olanlara karşı da ileri sürülebilir niteliktedir.
Tüm bu yasal ve gerektirici nedenler gözetildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile davanın reddine dair karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
(2) Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalı vekilinin süresinde temyiz isteminde bulunmadığı gerekçesiyle 31.01.2020 tarihli kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş, işbu karara karşı davalı vekilince süresinde temyiz isteminde bulunulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için ihtaratlı muhtıra çıkartılmış ise de, verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderleri yatırılmamıştır. 6100 sayılı HMK'nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanun’un 344 ve 346/2. maddesi hükmü uyarınca, temyiz harç ve giderlerinin verilen kesin süreye rağmen yatırılmaması halinde Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 31.01.2020 tarihli kararına yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bend uyarınca davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 30.01.2020 tarihli temyiz talebinin reddine dair kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Vekili Üye Üye Üye Üye
Ayşe ALBAYRAK DOĞAN A.TUNCAY Dr. A. ASLAN M. CEBECİ Ş. KAZDAL
İLK CİRANTA ÇEKİ YENİDEN TEDAVÜLE ÇIKARMAKLA İKİNCİ CİRANTANIN SORUMLULUK ZİNCİRİ İÇİNDE YER ALMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6329
KARAR NO : 2021/9560
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28/04/2021
NUMARASI : 2021/48 - 2021/1090
DAVACI : Borçlu : G. Nakliyat Meyve Suları Yaş Sebze Meyve Komisyonculuğu
Oto Alım Satım İnşaat Turizm Pazarlama Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi
DAVALI : Alacaklı : T.E. Bankası A.Ş.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Dilek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı borçlu G. Nakliyat.....Tic. Ltd. Şti.nin icra mahkemesine başvurusunda; takip dayanağı çekin 12/07/2018 olan keşide tarihinin 26/12/2018 olarak tahrif edilerek yeniden tedavüle çıkarıldığını, paraf imzanın keşideciye ait olmadığını, tahrifattan önceki tarihe göre sorumlu olduğunu, bu tarihe göre de çekin süresinde ibraz edilmeyip çek niteliğini yitirdiğini ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; çekin keşide tarihinin üzerinin çizildiği ve paraf imza atıldığı, paraf imzanın keşideciye ait olmadığı iddiasının şikayetçi borçlu tarafından ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye mahkemesince; keşide tarihinde yapılan değişikliğe ilişkin paraf imzanın bulunduğu çekin düzeltilen keşide tarihine göre süresi içinde ve usulüne uygun olarak ibraz edildiği gerekçesi ile istinaf isteminin HMK 353-(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Şikayetçi borçluya karşı müracaat borçlusu durumunda olan ilk cirantanın çeki ciro yoluyla eline geçirmesi ve yeniden tedavüle koyarak başkasına ciro etmesi mümkün ise de çekin, ilk ciranta tarafından ciro edildikten sonra, ikinci ciranta tarafından tekrar ilk cirantaya ciro edilmesi ve ilk cirantanın da 6102 sayılı TTK'nun 788. maddesi koşullarında yeniden çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi halinde, ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu kalmadığından, ikinci ciranta hakkında takip yapılamaz. Bu durumda, keşideci, lehtar ciranta ve ilk cirantanın takip alacaklısına karşı sorumluluğu vardır. Zira ilk ciranta, çeki yeniden tedavüle çıkarmakla, ciro etmeden önceki durumuna döndüğünden ikinci cirantanın sorumluluk zinciri içinde yer alması mümkün değildir.
Bu açıklamalardan sonra, somut olayın incelenmesinde;
Takip dayanağı çekin lehtar P. Tarım Sebze Meyve İth. İhr. Tic. San. Ltd. Şti. adına düzenlendiği, çekte ilk cironun lehtara ait olduğu ve borçlu dava dışı Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti.ne ciro edildiği, ciranta Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San.Tic. Ltd. Şti tarafından şikayetçi borçlu G. Nakliyat Meyve Suları Yaş Sebze Meyve Komisyonculuğu Oto Alım Satım İnşaat Turizm Pazarlama San. Tic. Ltd Şti.ne ciro edildiği, şikayetçi ciranta tarafından da Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom. Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti.ne geriye ciro edildiği ve son olarak dava dışı ciranta Mustafa A. Tarım Sebze ve Meyve Kom.Soğuk Hava Deposu Petrol Ürün. İnş. Kuym. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından takip alacaklısı T.E. Bankası A.Ş.ye ciro edildiği görülmekle, çek tedavüle çıktıktan sonra ödenerek ilk cirantaya döndükten sonra tekrar tedavüle çıktığından ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu açıklandığı üzere bulunmamakta, ancak keşideci, lehtar ciranta ve ilk ciranta ile takip alacaklısı hamil arasında sorumluluk bulunmaktadır. Zira ilk ciranta çeki yeniden tedavüle sokmakla ikinci cirantaya ciro etmeden önceki durumuna dönmüştür ve alacaklı tarafından ikinci ciranta hakkında takip yapılamayacağının kabulü gerekir.
O halde, ilk derece mahkemesince resen İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan muteriz borçlu (ciranta) tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebilir. Mahkemece HMK'nun 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takibe dayanak çekin keşide tarihi altındaki imzanın, keşide yerinde mevcut keşideci imzası ile karşılaştırılıp aynı elin ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, paraf imzanın keşideciye ait olmadığı iddiasının şikayetçi borçlu tarafından ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 28.04.2021 tarih ve 2021/48 E.-2021/1090 K. sayılı istinaf isteminin esastan reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA, Antalya 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 21.11.2019 tarih ve 2019/43 E.-2019/415 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 02/11/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL B. AZMAN M. ÇAMUR S. ÖZTEMİZ M. T. UYAR
BİLGİ : “Senet düzenleyene geriye ciro edilirse keşideci kimseye başvuramaz ve cirantalar borçtan kurtulur” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18 Şubat 2021 tarihli kararı için bkz.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1609
KARAR NO : 2021/6774
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ : 25/12/2018
NUMARASI : 2018/692 - 2018/2105
DAVACI : D.T. TARIM SANAYİ TİCARET A.Ş.
VEKİLİ : AV. B.B.
DAVALI : R. TARIM MEYVE SEBZE SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : AV. S.Y.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.02.2018 tarih ve 2015/598 E- 2018/96 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 25.12.2018 tarih ve 2018/692 E- 2018/2105 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenmiş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 31.01.2020 tarih ve 2018/692 E- 2018/2105 K. sayılı karar ile davalı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine karar verilmiş olup, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dr. Yasemin Yücesoy Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı Ali İhsan K.’ın davacıdan zirai ürün satın aldığını ve karşılığında çek verdiğini, verdiği çekin lehtar kısmını ve keşide tarihi kısmını değiştirerek parafladığını, keşide tarihinin 29.06.2014 tarihi iken, 21.07.2014 tarihi olarak değiştirildiğini, davacı tarafından çekin Ali İhsan K.’a iade edildiğini, adı geçen bu kişinin yine çekin keşide tarihini değiştirdiğini ve 21.03.2015 tarihi yaptığını, çekteki 10 günlük ibraz süresi geçtiği için davacının cirosunun iptal edilmediğini, ancak dava dışı Ali İhsan K.’ın anılan bu çeki davalıya verdiğini, davalının çeki ibraz tarihi geçtikten sonra aldığını iddia ederek davacının çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının iyi niyetli hamil olduğunu, davacının çekte cirosunun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davacının çek üzerindeki sorumluluğunun 21.07.2014 tarihine göre belirleneceği, ibraz süresinin davacı bakımından 01.08.2014 tarihi itibariyle sona erdiği, davalının cevap dilekçesinde çekin davalı şirkete 09.08.2014 tarihinde teslim edildiğini savunduğu, bu durumda taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı hak talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, çek üzerinde davacının cirosunun yer aldığı, davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında imzalanan tutanak itibariyle davaya konu çekin ibraz süresi geçtikten sonra keşideciye iade edildiği, ancak keşideci tarafından davaya konu çekin keşide tarihinin yeniden değiştirildiği, 21.03.2015 tarihi olarak düzeltildiği, davalı vekilinin çekin davalıya 09.08.2014 tarihinde verildiğini ifade ettiği, dava dışı keşidecinin tanık olarak dinlendiği ve keşide tarihini kendisinin parafladığını beyan ettiği, Yargıtay uygulamasına göre çekin keşide tarihinin keşideci tarafından paraflanması ve değiştirilmesinin mümkün olduğu, davacının cirosunu iptal etmeden çeki iade etmesinin sonuçlarına katlanması gerektiği, davalının iyi niyetli hamil olduğu, davacı ile çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanağı ve diğer işlemleri bildiğinin ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
(1) Dava, icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü, dava konusu emre yazılı bir adet çekin lehdar tarafından düzenleyene yapılan cirodan sonra düzenleyen (keşideci) tarafından düzenleme tarihi usulünce değiştirilmek suretiyle tekrar tedavüle sokulması ve hesapta karşılığının bulunmaması halinde, çekin meşru hamilinin, sonraki tedavülden önceki ciro eden lehdara karşı çeke dayalı başvuru hakkını kullanıp kullanamayacağının belirlenmesine bağlıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesi hükmü uyarınca, lehdarın düzenleyene cirosu mümkün olup yine aynı Kanunun 790. maddesi uyarınca çizilmiş cirolar yazılmamış hükmünde olmakla, davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanak itibariyle davaya konu çekin 21.07.2014 keşide tarihli olarak keşideciye davacının cirosu bulunduğu şekilde iade edildiği, ancak keşidecinin davaya konu çekin keşide tarihini değiştirerek 21.03.2015 olarak düzelttiği temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararında da kabul edilmiştir.
Gerek ciro edilebilirliğe ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesinde ve gerekse de hamilin müracaat haklarını kullanmasına ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 808/1. maddesinde, çekin, geriye ciro suretiyle düzenleyene dönmesi ve özellikle düzenleyen tarafından düzenleme tarihinde değişiklik yapılarak tekrar tedavüle sokulması halinde, son hamilin başvuru haklarını kimlere karşı kullanabileceği konusunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu bağlamda, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. ve 808. maddelerinin, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun sükut edeceğine ilişkin TBK’nın 135. maddesinin kıymetli evrak bakımından özel istisnai hükümler olarak düzenlendiği yolundaki görüşe itibar edilemez. Çünkü bu görüşün kabulü halinde, yasa maddesinde herhangi bir ayrım gözetilmediği için, lehdarın cirosu ile çekin hamili olan düzenleyenin dahi lehdar hakkında çeke dayalı başvuru hakkı olduğunun kabulü gerekir ki kanun maddesinin bu yönde bir sonucu amaçlamadığı açıktır. Şu halde, lehdarın düzenleyene cirosu konusunda ayrıksı bir hüküm bulunmadığından, lehdar üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesine ve buna bağlı olarak lehdarın düzenleyene ciro etmekle kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borcunun sona ermesine engel teşkil etmez. Esasen, düzenleyene lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyenin çekteki konumu, lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesi mümkün değildir (bkz. Yargıtay 12. HD., 06.06.2013 tarih ve 2013/12196-21206 sayılı kararı). Bu husus senet metninden anlaşılabilir olmakla çeke sonradan hamil olanlara karşı da ileri sürülebilir niteliktedir.
Tüm bu yasal ve gerektirici nedenler gözetildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile davanın reddine dair karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
(2) Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalı vekilinin süresinde temyiz isteminde bulunmadığı gerekçesiyle 31.01.2020 tarihli kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş, işbu karara karşı davalı vekilince süresinde temyiz isteminde bulunulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için ihtaratlı muhtıra çıkartılmış ise de, verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderleri yatırılmamıştır. 6100 sayılı HMK'nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanun’un 344 ve 346/2. maddesi hükmü uyarınca, temyiz harç ve giderlerinin verilen kesin süreye rağmen yatırılmaması halinde Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 31.01.2020 tarihli kararına yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bend uyarınca davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 30.01.2020 tarihli temyiz talebinin reddine dair kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Vekili Üye Üye Üye Üye
Ayşe ALBAYRAK DOĞAN A.TUNCAY Dr. A. ASLAN M. CEBECİ Ş. KAZDAL