İSTİNAF İNCELEMESİNDE HEM BAŞVURUNUN ESASTAN REDDİNE HEM DE GÖNDERME KARARI VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-642
Karar No : 2025/392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.05.2023
SAYISI : 2023/699 E., 2023/851 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.11.2022 tarihli ve 2021/22670 Esas,
2022/14765 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Haşmet Bedii K. vekili ve davalı Hatice Melek K. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı Haşmet Bedii K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili, davalı Haşmet Bedii K. vekili ve davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Bankanın kredi borçlusu dava dışı K.D. Sanayi Dış Ticaret A.Ş’nin kullandığı kredileri nedeniyle müşterek borçlu müteselsil kefil olan davalı Haşmet Bedii K.’den alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu 13. İcra Müdürlüğünün 2016/4437 Esas sayılı dosyası takip başlattığını, ancak tahsil imkânının bulunmadığını, davalı-borçlunun taşınmazlarının bir çoğunu eşi olan davalıya, bir kısmını da organik bağı bulunan davalı şirkete ve diğer davalıya alacaklısını ızrar ve mal kaçırmak gayesiyle devrederek malvarlığını suni şekilde eksilttiğini ileri sürerek taraflar arasındaki tasarrufların iptali ile müvekkiline dava konusu taşınmazlar üzerinde icra dosyasından cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisinin tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Haşmet Bedii K. vekili cevap dilekçesinde; aciz hâli şartının gerçekleşmediği gibi dava şartlarının da oluşmadığını, davacının hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Hatice Melek K. vekili cevap dilekçesinde; takibe konu borcun asıl borçlusu olan dava dışı K.D. Sanayi Dış Ticaret A.Ş'nin, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/2222 Esas sayılı dosyasında verilen iflas erteleme tedbir kararı gereğince faaliyetlerini devam ettirdiğini, dolayısıyla alacağın dava dışı asıl borçlu şirketten tahsil kabiliyetinin bulunduğunu ve işbu davayı açmakta davacının hukuki menfaatinin bulunmadığını; dava konusu edilen devir-tescil işlemlerinin borcun doğumundan önceki bir süreçte ve mahkeme ilâmına dayalı olarak yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı Münür A. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından dava konusu taşınmazın 17.05.2016 tarihinde davalı borçlu Haşmet Bedii K.'e geri verildiğini ve davanın konusuz kaldığını belirterek karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
4. Davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın, müvekkiline karşı tasarrufun iptali davası açması için gerekli dava şartının bulunmadığını, zira taşınmazın kişiler arası bir alım satıma konu edilmediğini, müvekkilinin iyiniyetli dördüncü kişi olduğunu, bu nedenle davanın ön inceleme aşamasında reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin tapuya güvenerek ve bedelini ödeyerek taşınmazları satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.05.2019 tarihli ve 2016/106 Esas, 2019/284 Karar sayılı kararıyla; davadan sonra cebri icra yoluyla satıldığı anlaşılan taşınmazlar bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Münür A.’ya yöneltilen dava bakımından söz konusu taşınmazın borçlu tarafından 17.05.2016 tarihinde iktisap edildiği anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar bakımından borçlunun eşi olan davalı ile yaptığı tasarruf işleminin ve borçlunun davalı Şirket ile yaptığı tasarruf işleminin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. ve C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İlk derece Mahkemesinin 25.09.2019 tarihli ek kararı ile, davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 344. maddesi uyarınca vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.04.2021tarihli ve 2019/4459 Esas, 2021/705 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. ve C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurduğu, Mahkemece davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş'nin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına dair verilen kararın davalı vekiline usulüne uygun tebliğ edildiği, ancak davalı tarafça ek karara karşı herhangi bir istinaf başvurusunda bulunulmadığı, dosya kapsamına göre; davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1.maddesi gereğince esastan reddine temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle; davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının ise kabulü ile, tasarrufun iptaline konu edilen taşınmazların edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi çerçevesinde gerekli araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılması, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinden kaynaklanan ve paylı mülkiyet kuralına dayanan bir borcun davalı (borçlu) Haşmet Bedii K. tarafından ayın olarak yerine getirilmesi kapsamına girip girmediği, anılan borç ayın olarak yerine getirilmiş ise devredilen ve dava konusu edilen taşınmazların değerinin, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinden kaynaklanan borç miktarına tekabül edip etmediği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması; devredilen dava konusu taşınmazların borç miktarına tekabül etmesi hâlinde tasarrufun iptaline konu edilemeyeceğinin değerlendirilmesi ve buna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" kenar başlıklı 341/1 maddesi İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği, Bölge Adliye Mahkemelerince de yapılan yargılama neticesinde 353. ve 356. madde hükümlerine göre istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği belirtilmiştir.
362. madde de temyiz edilemeyen kararlar düzenlenmiş olup, iş bu maddenin 1-g maddesine göre; “bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair verilen kararların temyiz edilemeyen kararlardan olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalılar yönünden istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiği, bir kısım davalılar yönünden ise davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğinin anlaşılmış olmasına göre, iş bu dosyanın öncelikle yerel mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın Bölge Adliye Mahkemesine denetimine tabi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere tarafımıza gönderilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince tüm davalılar yönünden “esastan red” kararı verilmiş gibi temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi usul ve hukuka uygun görülmemiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin ve davalı Haşmet Bedii K. vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının şu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; verilen ilk karara ilişkin temyiz sebebi olarak taraflarca ileri sürülen usule ve esasa ilişkin hususlarda değerlendirme yapılmadığından kararın gerekçesinin tekrar edilmekle yetinildiği, somut olayda davacı tarafça her talep için ayrı ayrı karar verilmesi gereken birbirinden bağımsız üç dava açıldığı, istinaf incelemesinde davalı borçlu Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın diğer davalılara karşı açılan davalardan bağımsız bir karar olduğu ve diğer davalılarla ilgili karardan ayrı olarak temyiz kanun yoluna tâbi olduğu, diğer taraftan davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan tasarruflar yönünden verilen kararın kesin olduğu da kararda belirtilmiş olmasına rağmen davacı tarafça temyiz yoluna başvurulduğu, istinaf başvurusunun reddine (temyiz yolu açık olarak) karar verilen davalı Haşmet Bedii K. vekilinin temyiz başvurusu ile birlikte davacı vekilinin (temyize tâbi olmayan kararla ilgili) başvurusu da talep uyarınca temyiz formu düzenlenerek Yargıtaya gönderildiği, durum karşısında, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasındaki tasarruflara ilişkin verilen kararın "resen bozulmasına" karar verilmesi üzerine bozma ilâmına uyulmasına karar verilmesi ihtimalinde, Yargıtay bozma ilâmında usul ve esas yönünden bir değerlendirme yapılmadığından ve bozulan bir "karar" söz konusu olmadığından bozmadan önceki karar dışında başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığının değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili ve davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; her iki davalı bakımından tasarrufun iptaline ilişkin sebeplerin oluştuğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde; eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, müvekkili açısından davanın reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili, istinaf başvurusunun esastan reddine dair kısmın bozulması gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tek bir icra dosyasındaki alacağa nazaran farklı taşınmazlara yönelik olarak birden fazla davalıya aynı dava dilekçesi ile yöneltilen ve Bölge Adliye Mahkemesince davalı eşe yönelik olarak yapılan tasarruflar bakımından istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı Kanun’un 353/1-a.6 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine, davalı şirkete yönelik olarak yapılan tasarruflar bakımından istinaf talebinin esastan reddine karar verilen eldeki tasarrufun iptali davasında Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın içeriği göz önüne alındığında dosyanın öncelikle ilk derece mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın istinaf denetimine tâbi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak dosyanın gönderilmesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinin 1. fıkrası, 353. maddesi ve 362. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi.
2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 194, 277 vd. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Türk Hukuk Lügatı'ndaki tanıma göre istinaf; ilk derece mahkemelerince verilen hüküm ile sonuçlanan davanın ikinci derecede üst derece mahkemelerinde (bölge adliye mahkemesi, bölge idare mahkemesi) yeniden görülmesi için başvurulan yargı yoludur (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.1, s. 602.).
2. Söz konusu yargı/kanun yolunda bölge adliye mahkemeleri ilk derece mahkemesince verilen kararlar hakkında maddi ve hukuki denetimi sağlar. İstinafın, diğer olağan kanun yolu olan temyiz incelemesinden temel farkı, bölge adliye mahkemesinin hukuka aykırılıklar ve eksiklikler içeren ilk derece mahkemesi kararını kaldırdıktan sonra, bu aykırılık ve eksiklikleri bizzat gidererek yeniden esas hakkında karar verilebilmesidir.
3. Bununla birlikte hukukumuzda dar anlamda (sınırlı) istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde kanun koyucunun arzu ettiği sistemin, delillerin ilk derece mahkemesi tarafından toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu noktalarda tarafların ileri sürdüğü yahut resen dikkate alınması gereken hususlar bakımından bölge adliye mahkemesinin inceleme yaparak karar vermesidir. Bölge adliye mahkemelerinin hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması, denetim sonucu eksik bulduğu tahkikat işlemini tamamlayarak yargının gecikmeye mahal vermeden en doğru kararı verme amacını sağlamaya yöneliktir ve elbette ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf aşamasında yerine getirilmesi gibi bir amacın bulunmadığı açıktır.
4. Bu özelliği sebebiyledir ki istinaf, “düzeltici yasa yolu” olarak nitelendirilir. Çünkü yukarıda ifade edildiği üzere istinaf kanun yolunda aslolan ilk derece mahkemesi kararlarının hem vakıa ve hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tâbi tutularak tespit edilen yargılama hatalarının bizzat bölge adliye mahkemesince düzeltilmesidir. Bu yönü ile istinaf, hukuk politikası bakımından hükümlerin doğruluğunun da garantisini teşkil etmektedir. Buna karşılık HMK 353/1-a maddesinde belirtilen hâllerde bozucu bir etki de gösterdiğini söylemek mümkündür (İbrahim Ermenek, “İstinaf Kanun Yolu ve Bölge Adliye Mahkemesinin İnceleme Sınırlarının Kapsamı” https://www.izmirbarosu.org.tr, erişim tarihi Nisan 2025) Oysa, bilindiği gibi temyizde, hukuka aykırılıklar ve eksiklikler içeren ilk derece mahkemesi kararı (kanunda öngörülen ayrık durumlar ve düzelterek onama olasılığı dışında) sadece bozulmakta ve yeniden karar verilmek üzere dosya ilk derece mahkemesine gönderilmektedir.
5. İstinaf sisteminin getiriliş amacı ve mantığını yansıtmaya yönelik kısa açıklamalardan sonra, uyuşmazlık noktası özelinde, bölge adliye mahkemelerinin inceleme ve karar verme usulüne temas etmek yerinde olacaktır.
6. İlk derece mahkemesi kararının taraflarca istinaf edilmesi üzerine dosya bölge adliye mahkemesine gönderildikten sonra bölge adliye mahkemesi HMK'nın 352. maddesi çerçevesinde yapacağı ön inceleme sonunda başvurunun kabul edilebilir olduğunu, maddede belirtilen eksiklik bulunmadığını belirlerse dosyayı incelemeye alacaktır.
7. Bu incelemenin ne şekilde yapılacağı Kanun'un 353 ve devam maddelerinde düzenlemiştir.
8. Bölge adliye mahkemeleri HMK'nın 353. maddesinde sayılan hâllerden birinin varlığı durumunda incelemesini duruşma açmaksızın dosya üzerinden yapabilecek, maddede sıralanan bu hâller dışında 363. maddenin emredici hükmü gereği duruşma açmak durumunda kalacaktır.
9. İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılabileceği durumları düzenleyen 353. maddenin düzenleniş şekline bakıldığında bunun iki şekilde söz konusu olabileceği anlaşılmaktadır.
10. Bu hâllerden ilki ve direnmeye konu uyuşmazlığın da temelini teşkil eden hüküm HMK'nın 353/1-a maddesidir.
11. Buna göre (7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler öncesi ilk hâliyle) davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması, ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması gibi tahdidi sıralanmış sebepler dışında direnme noktasını teşkil eden 6 numaralı alt bent gereği "Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması" durumunun varlığı hâlinde bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan "kesin olarak" karar verecektir.
12. Bahsi geçen 6 numaralı alt bent, 28.07.2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve 353/1-a-6 maddesindeki “mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” şeklinde ifade “mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hâlini almış, bu suretle söz konusu gönderme sebebinin kapsamı bir anlamda genişletilmiştir.
13. Kanun koyucu 353. maddenin 1. fıkrasında a bendi kapsamında verilen kararların kesin olduğunu belirtmiş, sonrasında 7251 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile eklenen HMK md. 362/1-g bendiyle de 353/1-a maddesi uyarınca verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını düzenlemek suretiyle bu husustaki tereddütlerin önüne geçmek istemiştir.
14. Hem 353/1-a-6 maddesi ve sonrasında yapılan değişiklik hem de 362/1-g maddesiyle getirilen düzenleme bir arada değerlendirildiğinde, kanun koyucunun iki amacı birlikte sağlamak istediği açıktır: Bir yandan, dosyanın henüz istinaf incelemesi ve tarafların itirazlarının bölge adliye mahkemesince işin esasına girilip tartışılabilmesi için gereken esaslı/önemli unsurları taşımaması hâlinde öncelikle bu eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahalline gönderilmesine imkân sağlanarak dar istinaf sisteminin ruhuna uygun denetim mekanizması tesis edilmiş; bir yandan da, bu şekilde verilen bir kararda bölge adliye mahkemesince esasa ilişkin bir değerlendirme yapılıp henüz nihai hüküm niteliği taşıyan bir sonuca varılmadığından kararın kesin olduğu belirtilmek suretiyle yargılamanın gereksiz uzamasının önüne geçilmiştir.
15. İstinaf incelemesinde duruşma yapılmadan karar verilebilecek ikinci durum 353/1-b maddesinde düzenlenmiş olup (a) alt bendinden farklı olarak bölge adliye mahkemesinin işin esasına girip karar vermesinin mümkün olduğu ve fakat duruşma yapılmasının yargılamanın seyrine etki etmeyeceği hâllere işaret edilmiştir.
16. Buna göre; bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesince yapılan yargılama ve verilen hükmün, işin esası ve tarafların istinaf itirazlarının incelenebilmesine imkân verecek yeterlilikte olduğunu değerlendiriyorsa üç ihtimal gündeme gelecektir: Mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunu düşünüyorsa başvurunun/başvuruların esastan reddine karar verecek (md.353/1-b-1), yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği ancak bu hatanın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğini yahut aynı şekilde kararın gerekçesinde hata edildiğini tespit ediyorsa bu hataları düzelterek yeniden esas hakkında kendisi bir karar verecek (md. 353/1-b-2), yargılamada bazı eksiklikler mevcut olmakla birlikte bu eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunları kendi tamamlayacak ve neticesine göre ya istinaf başvurusunu esastan reddedecek ya da yeniden esas hakkında bir karar verecektir (md. 353/1-b-3).
17. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere 353/1-b hükmüyle düzenlenen durumlar yargılamanın hızlandırılması düşüncesine dayalıdır ve bölge adliye mahkemesi artık esasa ilişkin bir hüküm tesis etmiş olduğundan bu kez karara karşı (362. maddedeki diğer koşullar mevcutsa) temyiz yoluna başvurulabilecektir.
18. Koşulları sağlanmadığından 353. maddenin verdiği imkândan istifade etmek mümkün değilse bölge adliye mahkemesi aslolan duruşmalı inceleme usulünü yerine getirmek, duruşma gününü taraflara tebliğ etmek zorundadır. Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir (md. 356) ve elbette yine diğer şartları sağlıyorsa bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
19. Konuyla ilgili bu açıklamalardan sonra somut olayda yargılamayı direnme noktasına getiren sürecin ne şekilde tezahür ettiği ortaya konulmalıdır.
20. Dava, tek bir icra dosyasındaki alacağa nazaran üç farklı üçüncü kişiye yönelik olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Mahkemece cebri icra yoluyla satıldığı anlaşılan taşınmazlar bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Münür A.’ya yöneltilen dava bakımından söz konusu taşınmazın borçlu tarafından 17.05.2016 tarihinde iktisap edildiği anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar bakımından borçlunun eşi olan davalı ile yaptığı tasarruf işlemi ile borçlunun davalı Şirketle yaptığı tasarruf işleminin iptaline karar verilmiştir. Kararın davalılar Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflar bakımından istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1.maddesi gereğince esastan reddine, davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Aynı dosyanın davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilen kısmı bakımından İlk Derece Mahkemesince yargılamaya devam olunduğu, esastan ret kararına yönelik olarak da temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderildiği anlaşılmıştır.
21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a-6 maddesi çerçevesinde kurulan hükme karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı, kararın kesin nitelikte olması nedeniyle içeriğinin de denetlenemeyeceği hususu Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararları ile kabul edilmiştir (23.11.2021 tarihli, 2018/2-946 Esas, 2021/1491 Karar; 16.03.2022 tarihli, 2019/3-453 Esas, 2022/1491 Karar; 01.11.2023 tarihli, 2022/1-750 Esas, 2023/1043 Karar sayılı kararlar). Bilhassa 362. maddeye yapılan ekleme sonrasında bu konuyla ilgili tereddütler de giderilmiştir.
22. Ne var ki somut olayda istinaf incelemesi sonunda tek başına temyiz yolu kapalı bir karar verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesi bir yandan davanın bir tarafı için kesin nitelik arz eden bir karar verirken diğer taraftan mahiyeti itibariyle temyizi kabil bir hüküm tesis etmiştir. Böyle bir durumda söz konusu emsal içtihatlardaki gibi klasik anlamda bir 353/1-a-6 ile gönderme kararından bahsedilemeyeceği açıktır.
23. Bölge Adliye Mahkemesi taraflar arasındaki tek bir anlaşmazlık ile ilgili olarak bir yandan davacı taraf yönünden mahkemenin aynı dosya üzerinden yaptığı yargılamayı ve değerlendirmeyi istinaf itirazlarının incelenmesine elverişli /yeterli olduğu değerlendirmesinde bulunarak işin esasını incelemiş, bir yandan da diğer tarafın aynı anlaşmazlıkla ilgili istinaf itirazlarını kabul ederek varlığı işin esasının incelenmesine engel bir eksikliğin bulunması koşuluna bağlı mahiyet taşıyan gönderme kararı tesis etmekle kendi içerisinde çelişen, istinaf sistematiği içerisinde yer almayan ve amacına da ayrı düşen bir hüküm tesis etmiştir. Öte yandan mahkemece, Bölge Adliye Mahkemesince 353/1a-6 maddesi uyarınca mahkeme kararı kaldırılarak dosyanın yeniden görülmek üzere gönderilmesine ilişkin kısmın bir şekilde yargılamasına devam olunduğu, dosyanın istinaf aşamasında olduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla hükmü usule ve hukuka uygun olmayacak şekilde bölerek tesis edilmiş bir kararın infazında da tereddüt yaşanacağı açıktır. Bir başka anlatımla tahkikatı, tefrik kararı olmamasına rağmen bölerek usule aykırı bir durum oluşturulmuştur. Öyle ki; aynı dava dilekçesine konu edilmek suretiyle ve aynı esas numarası ile görülen davanın bir kısmı hakkında temyiz incelemesi yapılırken, diğer kısmı için tahkikatın devam etmesi mümkün değildir.
24. Hâl böyle olunca; dosyada bir tefrik kararı bulunmadığı davanın her üç davalı bakımından aynı dava dosyası üzerinden yürütüldüğü somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalılar yönünden istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiği, bir kısım davalılar yönünden ise davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dava dosyasının esasen bütünlüğünü korumasına rağmen hükmün (akabinde de dava dosyasının) usule aykırı şekilde bölündüğü, bir bölümünün de usule aykırı şekilde yargılamasına devam edildiği anlaşıldığından, yeniden incelenmek üzere mahkemesine iadesine dair karar kesin nitelikte ve esastan ret yönünde verilen karar temyize tâbi dava dosyasının bir bütün olduğu ve hükmün bu suretle bölünemeyeceği gözetilerek iş bu dosyanın öncelikle yerel mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın Bölge Adliye Mahkemesi denetimine tâbi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerektiğinden önceki kararda direnilmesi yerinde bulunmamıştır.
25. Diğer yandan direnmeye konu dosya HGK’da temyiz incelemesinde bulunduğu aşamada (20.11.2024 tarihli yazıya istinaden) davalı borçlu Haşmet Bedii K. hakkında İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.11.2024 tarihli ve 2024/693 Esas, 2024/893 Karar iflas kararı verildiği ve 07.11.2024 tarihli müzekkere ile iflasın açıldığı bildirilmiştir.
26. İcra ve İflâs Kanunu'nun "Hukuk davalarının tatili" kenar başlıklı 194. maddesi "Acele hâller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davalarına tatbik olunmaz.
Dava durduğu müddetçe zamanaşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez" hükmünü içermektedir.
27. Görüldüğü üzere bu yasal düzenleme uyarınca, iflâsın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve bunlara ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabilir.
28. Bu hükmün amacı, iflas masasının aktif ve pasifini ilgilendiren davalara devam edilip edilmeyeceği konusunda alacaklılara zaman tanımaktır.
29. Dava konusu alacak iflâs masasına bildirilmiş ve ikinci alacaklılar toplantısında masaya kabul edilmişse alacak davasının konusu kalmaz. Ancak davaya konu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmemesi hâlinde husumet iflâs idaresine yöneltilerek davaya kayıt kabul davası olarak devam edilir ve iflâs tarihi itibarıyla saptanan alacağın iflâs masasına kayıt ve kabulüne karar verilir.
30. Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2019 tarih ve 2017/19-916 Esas., 2019/1085 Karar; 24.01.2018 tarih ve 2017/13-771 Esas, 2017/1428 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere iflâs hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup İİK’nın 194. maddesindeki davanın durması da kendiliğinden gerçekleşir. Bir diğer ifade ile tarafın iflâs ettiği mahkemece bilinmese veya somut olayda olduğu gibi mahkemece uyuşmazlık ile ilgili nihai karar tesis edilmek suretiyle dava dosyasından el çekilmiş olsa bile dava durur.
31. O hâlde, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan usulî eksikliklerin giderilmesi ve İİK'nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma neden ve şekline göre temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.06.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : “Mal rejiminin tasfiyesine yönelik talebe ilişkin olarak niteliği gereği hem başvurunun esastan reddine hem de kararın kaldırılmasına karar verilemez” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27 Haziran 2024 tarihli kararı için bkz.
İSTİNAF İNCELEMESİNDE HEM BAŞVURUNUN ESASTAN REDDİNE HEM DE GÖNDERME KARARI VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-642
Karar No : 2025/392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.05.2023
SAYISI : 2023/699 E., 2023/851 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.11.2022 tarihli ve 2021/22670 Esas,
2022/14765 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Haşmet Bedii K. vekili ve davalı Hatice Melek K. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı Haşmet Bedii K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili, davalı Haşmet Bedii K. vekili ve davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Bankanın kredi borçlusu dava dışı K.D. Sanayi Dış Ticaret A.Ş’nin kullandığı kredileri nedeniyle müşterek borçlu müteselsil kefil olan davalı Haşmet Bedii K.’den alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu 13. İcra Müdürlüğünün 2016/4437 Esas sayılı dosyası takip başlattığını, ancak tahsil imkânının bulunmadığını, davalı-borçlunun taşınmazlarının bir çoğunu eşi olan davalıya, bir kısmını da organik bağı bulunan davalı şirkete ve diğer davalıya alacaklısını ızrar ve mal kaçırmak gayesiyle devrederek malvarlığını suni şekilde eksilttiğini ileri sürerek taraflar arasındaki tasarrufların iptali ile müvekkiline dava konusu taşınmazlar üzerinde icra dosyasından cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisinin tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Haşmet Bedii K. vekili cevap dilekçesinde; aciz hâli şartının gerçekleşmediği gibi dava şartlarının da oluşmadığını, davacının hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Hatice Melek K. vekili cevap dilekçesinde; takibe konu borcun asıl borçlusu olan dava dışı K.D. Sanayi Dış Ticaret A.Ş'nin, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/2222 Esas sayılı dosyasında verilen iflas erteleme tedbir kararı gereğince faaliyetlerini devam ettirdiğini, dolayısıyla alacağın dava dışı asıl borçlu şirketten tahsil kabiliyetinin bulunduğunu ve işbu davayı açmakta davacının hukuki menfaatinin bulunmadığını; dava konusu edilen devir-tescil işlemlerinin borcun doğumundan önceki bir süreçte ve mahkeme ilâmına dayalı olarak yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı Münür A. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından dava konusu taşınmazın 17.05.2016 tarihinde davalı borçlu Haşmet Bedii K.'e geri verildiğini ve davanın konusuz kaldığını belirterek karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
4. Davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın, müvekkiline karşı tasarrufun iptali davası açması için gerekli dava şartının bulunmadığını, zira taşınmazın kişiler arası bir alım satıma konu edilmediğini, müvekkilinin iyiniyetli dördüncü kişi olduğunu, bu nedenle davanın ön inceleme aşamasında reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin tapuya güvenerek ve bedelini ödeyerek taşınmazları satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.05.2019 tarihli ve 2016/106 Esas, 2019/284 Karar sayılı kararıyla; davadan sonra cebri icra yoluyla satıldığı anlaşılan taşınmazlar bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Münür A.’ya yöneltilen dava bakımından söz konusu taşınmazın borçlu tarafından 17.05.2016 tarihinde iktisap edildiği anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar bakımından borçlunun eşi olan davalı ile yaptığı tasarruf işleminin ve borçlunun davalı Şirket ile yaptığı tasarruf işleminin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. ve C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İlk derece Mahkemesinin 25.09.2019 tarihli ek kararı ile, davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 344. maddesi uyarınca vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.04.2021tarihli ve 2019/4459 Esas, 2021/705 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. ve C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurduğu, Mahkemece davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş'nin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına dair verilen kararın davalı vekiline usulüne uygun tebliğ edildiği, ancak davalı tarafça ek karara karşı herhangi bir istinaf başvurusunda bulunulmadığı, dosya kapsamına göre; davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1.maddesi gereğince esastan reddine temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle; davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının ise kabulü ile, tasarrufun iptaline konu edilen taşınmazların edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi çerçevesinde gerekli araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılması, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinden kaynaklanan ve paylı mülkiyet kuralına dayanan bir borcun davalı (borçlu) Haşmet Bedii K. tarafından ayın olarak yerine getirilmesi kapsamına girip girmediği, anılan borç ayın olarak yerine getirilmiş ise devredilen ve dava konusu edilen taşınmazların değerinin, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinden kaynaklanan borç miktarına tekabül edip etmediği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması; devredilen dava konusu taşınmazların borç miktarına tekabül etmesi hâlinde tasarrufun iptaline konu edilemeyeceğinin değerlendirilmesi ve buna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" kenar başlıklı 341/1 maddesi İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği, Bölge Adliye Mahkemelerince de yapılan yargılama neticesinde 353. ve 356. madde hükümlerine göre istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği belirtilmiştir.
362. madde de temyiz edilemeyen kararlar düzenlenmiş olup, iş bu maddenin 1-g maddesine göre; “bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair verilen kararların temyiz edilemeyen kararlardan olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalılar yönünden istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiği, bir kısım davalılar yönünden ise davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğinin anlaşılmış olmasına göre, iş bu dosyanın öncelikle yerel mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın Bölge Adliye Mahkemesine denetimine tabi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere tarafımıza gönderilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince tüm davalılar yönünden “esastan red” kararı verilmiş gibi temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi usul ve hukuka uygun görülmemiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin ve davalı Haşmet Bedii K. vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının şu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; verilen ilk karara ilişkin temyiz sebebi olarak taraflarca ileri sürülen usule ve esasa ilişkin hususlarda değerlendirme yapılmadığından kararın gerekçesinin tekrar edilmekle yetinildiği, somut olayda davacı tarafça her talep için ayrı ayrı karar verilmesi gereken birbirinden bağımsız üç dava açıldığı, istinaf incelemesinde davalı borçlu Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın diğer davalılara karşı açılan davalardan bağımsız bir karar olduğu ve diğer davalılarla ilgili karardan ayrı olarak temyiz kanun yoluna tâbi olduğu, diğer taraftan davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan tasarruflar yönünden verilen kararın kesin olduğu da kararda belirtilmiş olmasına rağmen davacı tarafça temyiz yoluna başvurulduğu, istinaf başvurusunun reddine (temyiz yolu açık olarak) karar verilen davalı Haşmet Bedii K. vekilinin temyiz başvurusu ile birlikte davacı vekilinin (temyize tâbi olmayan kararla ilgili) başvurusu da talep uyarınca temyiz formu düzenlenerek Yargıtaya gönderildiği, durum karşısında, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasındaki tasarruflara ilişkin verilen kararın "resen bozulmasına" karar verilmesi üzerine bozma ilâmına uyulmasına karar verilmesi ihtimalinde, Yargıtay bozma ilâmında usul ve esas yönünden bir değerlendirme yapılmadığından ve bozulan bir "karar" söz konusu olmadığından bozmadan önceki karar dışında başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığının değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili ve davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; her iki davalı bakımından tasarrufun iptaline ilişkin sebeplerin oluştuğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde; eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, müvekkili açısından davanın reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı borçlu Haşmet Bedii K. vekili, istinaf başvurusunun esastan reddine dair kısmın bozulması gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tek bir icra dosyasındaki alacağa nazaran farklı taşınmazlara yönelik olarak birden fazla davalıya aynı dava dilekçesi ile yöneltilen ve Bölge Adliye Mahkemesince davalı eşe yönelik olarak yapılan tasarruflar bakımından istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı Kanun’un 353/1-a.6 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine, davalı şirkete yönelik olarak yapılan tasarruflar bakımından istinaf talebinin esastan reddine karar verilen eldeki tasarrufun iptali davasında Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın içeriği göz önüne alındığında dosyanın öncelikle ilk derece mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın istinaf denetimine tâbi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak dosyanın gönderilmesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinin 1. fıkrası, 353. maddesi ve 362. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi.
2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 194, 277 vd. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Türk Hukuk Lügatı'ndaki tanıma göre istinaf; ilk derece mahkemelerince verilen hüküm ile sonuçlanan davanın ikinci derecede üst derece mahkemelerinde (bölge adliye mahkemesi, bölge idare mahkemesi) yeniden görülmesi için başvurulan yargı yoludur (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.1, s. 602.).
2. Söz konusu yargı/kanun yolunda bölge adliye mahkemeleri ilk derece mahkemesince verilen kararlar hakkında maddi ve hukuki denetimi sağlar. İstinafın, diğer olağan kanun yolu olan temyiz incelemesinden temel farkı, bölge adliye mahkemesinin hukuka aykırılıklar ve eksiklikler içeren ilk derece mahkemesi kararını kaldırdıktan sonra, bu aykırılık ve eksiklikleri bizzat gidererek yeniden esas hakkında karar verilebilmesidir.
3. Bununla birlikte hukukumuzda dar anlamda (sınırlı) istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde kanun koyucunun arzu ettiği sistemin, delillerin ilk derece mahkemesi tarafından toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu noktalarda tarafların ileri sürdüğü yahut resen dikkate alınması gereken hususlar bakımından bölge adliye mahkemesinin inceleme yaparak karar vermesidir. Bölge adliye mahkemelerinin hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması, denetim sonucu eksik bulduğu tahkikat işlemini tamamlayarak yargının gecikmeye mahal vermeden en doğru kararı verme amacını sağlamaya yöneliktir ve elbette ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf aşamasında yerine getirilmesi gibi bir amacın bulunmadığı açıktır.
4. Bu özelliği sebebiyledir ki istinaf, “düzeltici yasa yolu” olarak nitelendirilir. Çünkü yukarıda ifade edildiği üzere istinaf kanun yolunda aslolan ilk derece mahkemesi kararlarının hem vakıa ve hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tâbi tutularak tespit edilen yargılama hatalarının bizzat bölge adliye mahkemesince düzeltilmesidir. Bu yönü ile istinaf, hukuk politikası bakımından hükümlerin doğruluğunun da garantisini teşkil etmektedir. Buna karşılık HMK 353/1-a maddesinde belirtilen hâllerde bozucu bir etki de gösterdiğini söylemek mümkündür (İbrahim Ermenek, “İstinaf Kanun Yolu ve Bölge Adliye Mahkemesinin İnceleme Sınırlarının Kapsamı” https://www.izmirbarosu.org.tr, erişim tarihi Nisan 2025) Oysa, bilindiği gibi temyizde, hukuka aykırılıklar ve eksiklikler içeren ilk derece mahkemesi kararı (kanunda öngörülen ayrık durumlar ve düzelterek onama olasılığı dışında) sadece bozulmakta ve yeniden karar verilmek üzere dosya ilk derece mahkemesine gönderilmektedir.
5. İstinaf sisteminin getiriliş amacı ve mantığını yansıtmaya yönelik kısa açıklamalardan sonra, uyuşmazlık noktası özelinde, bölge adliye mahkemelerinin inceleme ve karar verme usulüne temas etmek yerinde olacaktır.
6. İlk derece mahkemesi kararının taraflarca istinaf edilmesi üzerine dosya bölge adliye mahkemesine gönderildikten sonra bölge adliye mahkemesi HMK'nın 352. maddesi çerçevesinde yapacağı ön inceleme sonunda başvurunun kabul edilebilir olduğunu, maddede belirtilen eksiklik bulunmadığını belirlerse dosyayı incelemeye alacaktır.
7. Bu incelemenin ne şekilde yapılacağı Kanun'un 353 ve devam maddelerinde düzenlemiştir.
8. Bölge adliye mahkemeleri HMK'nın 353. maddesinde sayılan hâllerden birinin varlığı durumunda incelemesini duruşma açmaksızın dosya üzerinden yapabilecek, maddede sıralanan bu hâller dışında 363. maddenin emredici hükmü gereği duruşma açmak durumunda kalacaktır.
9. İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılabileceği durumları düzenleyen 353. maddenin düzenleniş şekline bakıldığında bunun iki şekilde söz konusu olabileceği anlaşılmaktadır.
10. Bu hâllerden ilki ve direnmeye konu uyuşmazlığın da temelini teşkil eden hüküm HMK'nın 353/1-a maddesidir.
11. Buna göre (7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler öncesi ilk hâliyle) davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması, ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması gibi tahdidi sıralanmış sebepler dışında direnme noktasını teşkil eden 6 numaralı alt bent gereği "Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması" durumunun varlığı hâlinde bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan "kesin olarak" karar verecektir.
12. Bahsi geçen 6 numaralı alt bent, 28.07.2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve 353/1-a-6 maddesindeki “mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” şeklinde ifade “mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hâlini almış, bu suretle söz konusu gönderme sebebinin kapsamı bir anlamda genişletilmiştir.
13. Kanun koyucu 353. maddenin 1. fıkrasında a bendi kapsamında verilen kararların kesin olduğunu belirtmiş, sonrasında 7251 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile eklenen HMK md. 362/1-g bendiyle de 353/1-a maddesi uyarınca verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını düzenlemek suretiyle bu husustaki tereddütlerin önüne geçmek istemiştir.
14. Hem 353/1-a-6 maddesi ve sonrasında yapılan değişiklik hem de 362/1-g maddesiyle getirilen düzenleme bir arada değerlendirildiğinde, kanun koyucunun iki amacı birlikte sağlamak istediği açıktır: Bir yandan, dosyanın henüz istinaf incelemesi ve tarafların itirazlarının bölge adliye mahkemesince işin esasına girilip tartışılabilmesi için gereken esaslı/önemli unsurları taşımaması hâlinde öncelikle bu eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahalline gönderilmesine imkân sağlanarak dar istinaf sisteminin ruhuna uygun denetim mekanizması tesis edilmiş; bir yandan da, bu şekilde verilen bir kararda bölge adliye mahkemesince esasa ilişkin bir değerlendirme yapılıp henüz nihai hüküm niteliği taşıyan bir sonuca varılmadığından kararın kesin olduğu belirtilmek suretiyle yargılamanın gereksiz uzamasının önüne geçilmiştir.
15. İstinaf incelemesinde duruşma yapılmadan karar verilebilecek ikinci durum 353/1-b maddesinde düzenlenmiş olup (a) alt bendinden farklı olarak bölge adliye mahkemesinin işin esasına girip karar vermesinin mümkün olduğu ve fakat duruşma yapılmasının yargılamanın seyrine etki etmeyeceği hâllere işaret edilmiştir.
16. Buna göre; bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesince yapılan yargılama ve verilen hükmün, işin esası ve tarafların istinaf itirazlarının incelenebilmesine imkân verecek yeterlilikte olduğunu değerlendiriyorsa üç ihtimal gündeme gelecektir: Mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunu düşünüyorsa başvurunun/başvuruların esastan reddine karar verecek (md.353/1-b-1), yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği ancak bu hatanın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğini yahut aynı şekilde kararın gerekçesinde hata edildiğini tespit ediyorsa bu hataları düzelterek yeniden esas hakkında kendisi bir karar verecek (md. 353/1-b-2), yargılamada bazı eksiklikler mevcut olmakla birlikte bu eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunları kendi tamamlayacak ve neticesine göre ya istinaf başvurusunu esastan reddedecek ya da yeniden esas hakkında bir karar verecektir (md. 353/1-b-3).
17. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere 353/1-b hükmüyle düzenlenen durumlar yargılamanın hızlandırılması düşüncesine dayalıdır ve bölge adliye mahkemesi artık esasa ilişkin bir hüküm tesis etmiş olduğundan bu kez karara karşı (362. maddedeki diğer koşullar mevcutsa) temyiz yoluna başvurulabilecektir.
18. Koşulları sağlanmadığından 353. maddenin verdiği imkândan istifade etmek mümkün değilse bölge adliye mahkemesi aslolan duruşmalı inceleme usulünü yerine getirmek, duruşma gününü taraflara tebliğ etmek zorundadır. Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir (md. 356) ve elbette yine diğer şartları sağlıyorsa bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
19. Konuyla ilgili bu açıklamalardan sonra somut olayda yargılamayı direnme noktasına getiren sürecin ne şekilde tezahür ettiği ortaya konulmalıdır.
20. Dava, tek bir icra dosyasındaki alacağa nazaran üç farklı üçüncü kişiye yönelik olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Mahkemece cebri icra yoluyla satıldığı anlaşılan taşınmazlar bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Münür A.’ya yöneltilen dava bakımından söz konusu taşınmazın borçlu tarafından 17.05.2016 tarihinde iktisap edildiği anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar bakımından borçlunun eşi olan davalı ile yaptığı tasarruf işlemi ile borçlunun davalı Şirketle yaptığı tasarruf işleminin iptaline karar verilmiştir. Kararın davalılar Haşmet Bedii K., Hatice Melek K. vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı Haşmet Bedii K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı C. Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflar bakımından istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1.maddesi gereğince esastan reddine, davalı Haşmet Bedii K. vekili ile davalı Hatice Melek K. vekilinin, davalı Haşmet Bedii K. ile davalı Hatice Melek K. arasında yapılan ve Mahkemece iptaline karar verilen tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bu tasarruflara ilişkin kısmının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Aynı dosyanın davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilen kısmı bakımından İlk Derece Mahkemesince yargılamaya devam olunduğu, esastan ret kararına yönelik olarak da temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderildiği anlaşılmıştır.
21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a-6 maddesi çerçevesinde kurulan hükme karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı, kararın kesin nitelikte olması nedeniyle içeriğinin de denetlenemeyeceği hususu Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararları ile kabul edilmiştir (23.11.2021 tarihli, 2018/2-946 Esas, 2021/1491 Karar; 16.03.2022 tarihli, 2019/3-453 Esas, 2022/1491 Karar; 01.11.2023 tarihli, 2022/1-750 Esas, 2023/1043 Karar sayılı kararlar). Bilhassa 362. maddeye yapılan ekleme sonrasında bu konuyla ilgili tereddütler de giderilmiştir.
22. Ne var ki somut olayda istinaf incelemesi sonunda tek başına temyiz yolu kapalı bir karar verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesi bir yandan davanın bir tarafı için kesin nitelik arz eden bir karar verirken diğer taraftan mahiyeti itibariyle temyizi kabil bir hüküm tesis etmiştir. Böyle bir durumda söz konusu emsal içtihatlardaki gibi klasik anlamda bir 353/1-a-6 ile gönderme kararından bahsedilemeyeceği açıktır.
23. Bölge Adliye Mahkemesi taraflar arasındaki tek bir anlaşmazlık ile ilgili olarak bir yandan davacı taraf yönünden mahkemenin aynı dosya üzerinden yaptığı yargılamayı ve değerlendirmeyi istinaf itirazlarının incelenmesine elverişli /yeterli olduğu değerlendirmesinde bulunarak işin esasını incelemiş, bir yandan da diğer tarafın aynı anlaşmazlıkla ilgili istinaf itirazlarını kabul ederek varlığı işin esasının incelenmesine engel bir eksikliğin bulunması koşuluna bağlı mahiyet taşıyan gönderme kararı tesis etmekle kendi içerisinde çelişen, istinaf sistematiği içerisinde yer almayan ve amacına da ayrı düşen bir hüküm tesis etmiştir. Öte yandan mahkemece, Bölge Adliye Mahkemesince 353/1a-6 maddesi uyarınca mahkeme kararı kaldırılarak dosyanın yeniden görülmek üzere gönderilmesine ilişkin kısmın bir şekilde yargılamasına devam olunduğu, dosyanın istinaf aşamasında olduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla hükmü usule ve hukuka uygun olmayacak şekilde bölerek tesis edilmiş bir kararın infazında da tereddüt yaşanacağı açıktır. Bir başka anlatımla tahkikatı, tefrik kararı olmamasına rağmen bölerek usule aykırı bir durum oluşturulmuştur. Öyle ki; aynı dava dilekçesine konu edilmek suretiyle ve aynı esas numarası ile görülen davanın bir kısmı hakkında temyiz incelemesi yapılırken, diğer kısmı için tahkikatın devam etmesi mümkün değildir.
24. Hâl böyle olunca; dosyada bir tefrik kararı bulunmadığı davanın her üç davalı bakımından aynı dava dosyası üzerinden yürütüldüğü somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalılar yönünden istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiği, bir kısım davalılar yönünden ise davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dava dosyasının esasen bütünlüğünü korumasına rağmen hükmün (akabinde de dava dosyasının) usule aykırı şekilde bölündüğü, bir bölümünün de usule aykırı şekilde yargılamasına devam edildiği anlaşıldığından, yeniden incelenmek üzere mahkemesine iadesine dair karar kesin nitelikte ve esastan ret yönünde verilen karar temyize tâbi dava dosyasının bir bütün olduğu ve hükmün bu suretle bölünemeyeceği gözetilerek iş bu dosyanın öncelikle yerel mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın Bölge Adliye Mahkemesi denetimine tâbi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerektiğinden önceki kararda direnilmesi yerinde bulunmamıştır.
25. Diğer yandan direnmeye konu dosya HGK’da temyiz incelemesinde bulunduğu aşamada (20.11.2024 tarihli yazıya istinaden) davalı borçlu Haşmet Bedii K. hakkında İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.11.2024 tarihli ve 2024/693 Esas, 2024/893 Karar iflas kararı verildiği ve 07.11.2024 tarihli müzekkere ile iflasın açıldığı bildirilmiştir.
26. İcra ve İflâs Kanunu'nun "Hukuk davalarının tatili" kenar başlıklı 194. maddesi "Acele hâller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davalarına tatbik olunmaz.
Dava durduğu müddetçe zamanaşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez" hükmünü içermektedir.
27. Görüldüğü üzere bu yasal düzenleme uyarınca, iflâsın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve bunlara ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabilir.
28. Bu hükmün amacı, iflas masasının aktif ve pasifini ilgilendiren davalara devam edilip edilmeyeceği konusunda alacaklılara zaman tanımaktır.
29. Dava konusu alacak iflâs masasına bildirilmiş ve ikinci alacaklılar toplantısında masaya kabul edilmişse alacak davasının konusu kalmaz. Ancak davaya konu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmemesi hâlinde husumet iflâs idaresine yöneltilerek davaya kayıt kabul davası olarak devam edilir ve iflâs tarihi itibarıyla saptanan alacağın iflâs masasına kayıt ve kabulüne karar verilir.
30. Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2019 tarih ve 2017/19-916 Esas., 2019/1085 Karar; 24.01.2018 tarih ve 2017/13-771 Esas, 2017/1428 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere iflâs hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup İİK’nın 194. maddesindeki davanın durması da kendiliğinden gerçekleşir. Bir diğer ifade ile tarafın iflâs ettiği mahkemece bilinmese veya somut olayda olduğu gibi mahkemece uyuşmazlık ile ilgili nihai karar tesis edilmek suretiyle dava dosyasından el çekilmiş olsa bile dava durur.
31. O hâlde, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan usulî eksikliklerin giderilmesi ve İİK'nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma neden ve şekline göre temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.06.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : “Mal rejiminin tasfiyesine yönelik talebe ilişkin olarak niteliği gereği hem başvurunun esastan reddine hem de kararın kaldırılmasına karar verilemez” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27 Haziran 2024 tarihli kararı için bkz.

