MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞINDA YEMİNİN HEPSİ TARAFINDAN EDA EDİLMESİ GEREKİR AKSİ HALDE BÜTÜN MECBURİ DAVA ARKADAŞLARI YEMİNDEN KAÇINMIŞ SAYILACAKLARDIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2811
Karar No : 2024/1094
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.10.2021
SAYISI : 2021/155 E., 2021/608 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılar Sermin, Tuğçe ve Timuçin yönünden esastan reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; Üzümlü beldesi Peçenek mevkii 334, 336 ve 337 parsellerin satımı hususunda müvekkili ile davalı Sermin ve davalıların murisi Turan arasında 15.09.1999 tarihli harici gayrimenkul satış sözleşmesi yapıldığını, 5.000,00 TL bedel ödendiği halde sözleşme gereği tapu kaydının bugüne kadar devir edilmediğini ileri sürerek; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, ödenen bedelin uyarlanması sonucu ortaya çıkacak miktardan şimdilik 10.000,00 TL'nin hak ediş tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ve % 25 cezai şartıyla birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılardan Sermin vekili; müvekkili ile eşi Turan ve davacı arasında yapılmış bir harici satış sözleşmesi bulunmadığını, davacı tarafça fotokopisi sunulan 15.09.1999 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi başlıklı belgede isimleri altındaki imzanın müvekkiline ve eşi Turan'a ait olmadığını, ayrıca o tarihte müvekkilinin eşi ile yaşadığı tartışmalar nedeniyle Üzümlü'deki evini geçici olarak terk ettiğini, murisin davacıdan 5.000.00 TL aldığı iddiasını kabul etmediklerini, murisin sözleşmenin yapıldığı iddia edilen tarihten 11 ay sonra vefat ettiğini, terekesinden böyle bir para çıkmadığını, 1999 yılının son aylarından itibaren ağır kanser hastası olarak hastanede yatan ve 21.08.2000 tarihinde vefat eden bir kimsenin bu sırada malını mülkünü elden çıkarmasının hayatın olağan akışına uygun bir durum olmadığını, murisin emekli olduğunu, hastane giderlerinin devlet tarafından karşılandığını, ayrıca taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen sözleşmedeki imzaların müvekkili ve muris eşine ait olduğu kabul edilse dahi resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Diğer davalılar İsa ve Çağdaş; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 29.05.2012 tarihli ve 2006/541 E. 2012/327 K. sayılı kararla; imza incelemesi sonucu sözleşme altındaki imzanın murise ait olup-olmadığının belirlenemediği ve davalı Sermin tarafından davacının teklif ettiği yemin eda edildiği gerekçesiyle, Sermin yönünden ispat edilemeyen davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın tefrikine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 23.01.2013 tarihli ve 2012/22334 E. 2013/929 K. sayılı ilamla; Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş; davacı vekilince karara karşı süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
3. Dairece verilen 03.06.2013 tarihli ve 2013/7675 E. 2013/9040 K. sayılı ilamıyla; somut olayda, davalı Turan mirasçıları arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, mecburi dava arkadaşlığında yeminin hepsi tarafından eda edilmesi gerektiği, mecburi dava arkadaşlarından birinin veya birkaçının ettiği yemin ile yeminin eda edilmiş sayılamayacağı, dolayısıyla bütün mecburi dava arkadaşlarının yeminden kaçınmış sayılacakları gözönünde tutularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak, yemin davetiyesi tebliğine rağmen gelmeyen davalılar yönünden tefrike ve yemin eden Sermin yönünden ise davanın reddine ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davacı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairece verilen 23.01.2013 tarihli 2012/22334 E. 2013/929 K. sayılı onama kararının kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 25.02.2014 tarihli ve 2013/313 E. 2014/64 K. sayılı kararıyla; davalılardan Sermin vekilince sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunulduğu, her ne kadar davalı vekili cevap dilekçesini süresinden sonra sunmuş ise de, davacı tarafça cevap dilekçesi içeriğine karşı çıkılmamış olduğundan davalının savunmasını genişletmesine muvafakat ettiği, bu durumda dava konusu sözleşme ile satılan taşınmazda davacının zilyet olmaması da dikkate alındığında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 66 ncı maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Sermin, muris Turan'ın mirasçısı ise de sebepsiz zenginleşmenin konusu oluşturan dava konusu para borcu olduğundan mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmayıp müteselsil sorumluluk olduğu, bu durumda davacı davasını isterse mirasçılardan birine karşı da yöneltebileceği, mirasçılardan birinin zamanaşımı iddiasının diğerlerine sirayet etmeyeceği, bu nedenle davalılardan Sermin yönünden davanın zamanaşımından reddi gerektiği, davacının geçersiz olan sözleşme nedeniyle ödemiş olduğu 5.000.000.000 TL'nin güncelleştirilmiş bedelinin talimat yoluyla alınan 02.01.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda 27.475,14 TL olarak belirlendiği, taleple bağlılık ilkesi gereği dava dilekçesinde talep edilen 10.000,00 TL üzerinden davalılar Çağdaş ve İsa yönünden davanın kabulü gerektiği, harici sözleşme geçersiz olduğundan geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şart talep edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Çağdaş ve İsa'dan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının cezai şarta ilişkin talebinin reddine, davalı Sermin yönünden davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 17.06.2020 tarihli ve 2020/1854 E. 2020/3065 K. sayılı ilamla; Mahkemece, yargılama sırasında reşit olduğu anlaşılan Tuğçe ve Timuçin’in kanuni temsilcileri vasıtasıyla görevlendirilen vekilin, vekalet görevinin ergin olmaları nedeniyle sona erdiğinden haberdar edilmeleri; davayı bizzat takip yahut avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabilecekleri açıklanarak, bu yönlerden karar almalarına yetecek uygun bir süre verilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapılması gerektiği, kabule göre de; Mahkemece karar başlığında davalılar Tuğçe ve Timuçin’in ismine yer verilmemesi, bununla birlikte bu davalılar yönünden herhangi bir hüküm kurulmamış olmasının da doğru görülmediği, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği gerekçesiyle, hüküm bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden verilen 2013/313 E. 2014/64 K. sayılı hüküm hakkında temyize başvurulmadığı ve kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmadığı anlaşıldığından Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davalılar Çağdaş, İsa ile davacı arasında sulh protokolü düzenlenerek sunulmuşsa da verilen hükmün temyiz yoluna başvurulmaması ve temyiz incelemesinde kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmaması nedenleriyle kesinleştiğinden sunulan sulh protokolünün değerlendirmeye alınmadığı, diğer davalılar yönünden ise, bozma ilamında bahsedildiği üzere, Tuğçe ve Timuçin'in ergin olmaları sebebiyle asaleten vekil tayin etmelerine imkan sağlandığı, Sermin yönünden verilen karara ilişkin temyiz sebepleri incelenmeksizin kararın bozulduğu, Tuğçe ve Timuçin yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmakla davanın esasına dair yeniden değerlendirme yapılması gerektiği, yine davalı Sermin yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen önceki kararın yeniden değerlendirilmesi gerektiği, somut olayda; davalıların murisi ile davacı arasında akdedildiği iddia edilen sözleşme tarihi 1999 yılı olup davalıların murisi olan Turan'ın ölüm yılının ise 2000 yılı olduğu, sözleşme içeriğine göre tapu kaydında vakıf şerhinin kaldırılmasından sonra herhangi bir ihtarnameye gerek olmaksızın tapu ferağının gerçekleştirileceğinin yazılı olduğu, mevcut durumda dava konusu taşınmazın tapu kaydında halen daha anılan şerh bulunmakla birlikte davacının ferağ ümidinin davalılara gönderdiği ihtarnameden evvel ortadan kalktığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, davacının muris Turan vefat etse dahi mirasçıların ferağı gerçekleştireceği düşüncesiyle 2006 yılına kadar beklemesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, ihtarnamenin davalılara tebliğ tarihinin Sermin yönünden 05.06.2006, Çağdaş ve İsa yönünden 08.06.2006 tarihi olduğu, davalılara ferağ için 10 günlük süre verildiğine göre dava tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı ve davanın esasına girilmesi gerektiği, önceki bozma ilamında belirtildiği üzere bir kısım davalılar tarafından eda edilen yeminin mirasçıların tamamının birlikte ifa etmemesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı ancak mirasçılardan bir kısmının yeminden kaçınması tümü yönünden sonuçlarını doğuracak ise de, davacının usulüne uygun olarak dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı, bu nedenle yemin deliline dayanıp dayanılmayacağına ilişin verilen sürenin kazanılmış hak oluşturmayacağı, bu nedenle dosyadaki diğer delillerin değerlendirilmesi gerektiği, davada davalılardan Sermin'in sözleşme altındaki "hazirun" ve murisin de "satıcı" olarak attığı imzaların inkârı sebebiyle alınan raporlarda söz konusu imzanın Sermin'in eli ürünü olmadığının, muris Turan'ın eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığının belirtildiği, bu durumda davacının iddiasını kesin delille ispat etmesi gerektiği, davaya konu edilen sözleşmenin davalıların murisi tarafından imzalandığı hususunu ispat eden başkaca delilin dosyaya sunulmadığından davanın ispat edilememesi nedeniyle diğer davalılar yönünden davanın reddi gerektiği gerekçesiyle; davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden Mahkemece verilen 2013/313 E., 2014/64 K. sayılı hüküm hakkında temyize başvurulmadığı ve kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmadığı anlaşıldığından Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılardan Sermin, Tuğçe ve Timuçin'e karşı açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğunu, bu nedenle mirasçıların bir kısmının yeminden kaçınmasının tümü açısından sonuç doğuracağını, yeminin ifa edilmemiş olmasının sonuç doğurması gerekirken, Mahkemece yapılan değerlendirmede davacı olarak usulüne uygun yemin deliline dayanılmadığının belirtilmesinin hatalı olduğunu, dava dilekçesi ile yemin deliline dayandıklarını, yine kabul anlamına gelmemek üzere yemin deliline dayanılmadığı düşünülse dahi davalıların bu hususa ilişkin beyanda bulunmadıklarını, yine davalılardan İsa ve Çağdaş'ın sunulan sulh sözleşmesi ile davaya konu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesini ifa etmek istediklerinin de açık olduğunu, bu nedenle yeminin tüm davalılarca eda edilmemiş olması, gerekse bir kısım davalıların sulhe yönelik adımlarının dava konusu harici satış sözleşmesinin varlığı ile haklarını ispat ettiğini, bu nedenle davalılardan Sermin, Tuğçe, Timuçin yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, yine davalılardan İsa ve Çağdaş yönünden karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesinin de hatalı olduğunu, davalılar ile davacı arasında imzalanan sulh sözleşmesinin Mahkemeye sunulduğunu, taraflar arasındaki anlaşmazlığın her aşamada sulh ile sonuçlandırılabileceğini, bu nedenle sundukları sulh sözleşmesi yönünde karar verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, harici satış sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
09.05.1960 tarihli ve 21/9, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları.
3. Değerlendirme
1. Somut olayda davalılardan İsa ve Çağdaş'ın ikinci kararı temyiz etmedikleri, bu davalılar yönünden taleple bağlılık ilkesi gözetilerek verilen 10.000,00 TL'lik kabul kararının kesinleştiği, yine davacı ve davalılar İsa ve Çağdaş arasında düzenlendiği belirtilip dosyaya sunulan sulh protokolünün bu davalılar için verilen karar kesinleştiğinden değerlendirmeye alınamayacağı, Mahkemece verilen ilk kararın tüm davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu, mecburi dava arkadaşlığında yeminin hepsi tarafından eda edilmesi gerektiği, mecburi dava arkadaşlarından birinin veya birkaçının ettiği yemin ile yeminin eda edilmiş sayılamayacağı, yani bütün mecburi dava arkadaşlarının yeminden kaçınmış sayılacakları gözönünde tutularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak, yemin davetiyesi tebliğine rağmen gelmeyen davalılar yönünden tefrike ve yemin eden Sermin yönünden ise davanın reddine ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulduğu, anılan bozma ilamı davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu anlaşılmaktadır.
2. Hal Böyle olunca, Mahkemece; bozma ilamına uyulmakla davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek, davalılardan Sermin, Tuğçe ve Timuçin yönünden de taleple bağlılık ilkesi nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bu davalılar yönünden davanın ispat edilemediği gerekçesiyle esastan redde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
11.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı
MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞINDA YEMİNİN HEPSİ TARAFINDAN EDA EDİLMESİ GEREKİR AKSİ HALDE BÜTÜN MECBURİ DAVA ARKADAŞLARI YEMİNDEN KAÇINMIŞ SAYILACAKLARDIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2811
Karar No : 2024/1094
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.10.2021
SAYISI : 2021/155 E., 2021/608 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılar Sermin, Tuğçe ve Timuçin yönünden esastan reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; Üzümlü beldesi Peçenek mevkii 334, 336 ve 337 parsellerin satımı hususunda müvekkili ile davalı Sermin ve davalıların murisi Turan arasında 15.09.1999 tarihli harici gayrimenkul satış sözleşmesi yapıldığını, 5.000,00 TL bedel ödendiği halde sözleşme gereği tapu kaydının bugüne kadar devir edilmediğini ileri sürerek; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, ödenen bedelin uyarlanması sonucu ortaya çıkacak miktardan şimdilik 10.000,00 TL'nin hak ediş tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ve % 25 cezai şartıyla birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılardan Sermin vekili; müvekkili ile eşi Turan ve davacı arasında yapılmış bir harici satış sözleşmesi bulunmadığını, davacı tarafça fotokopisi sunulan 15.09.1999 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi başlıklı belgede isimleri altındaki imzanın müvekkiline ve eşi Turan'a ait olmadığını, ayrıca o tarihte müvekkilinin eşi ile yaşadığı tartışmalar nedeniyle Üzümlü'deki evini geçici olarak terk ettiğini, murisin davacıdan 5.000.00 TL aldığı iddiasını kabul etmediklerini, murisin sözleşmenin yapıldığı iddia edilen tarihten 11 ay sonra vefat ettiğini, terekesinden böyle bir para çıkmadığını, 1999 yılının son aylarından itibaren ağır kanser hastası olarak hastanede yatan ve 21.08.2000 tarihinde vefat eden bir kimsenin bu sırada malını mülkünü elden çıkarmasının hayatın olağan akışına uygun bir durum olmadığını, murisin emekli olduğunu, hastane giderlerinin devlet tarafından karşılandığını, ayrıca taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen sözleşmedeki imzaların müvekkili ve muris eşine ait olduğu kabul edilse dahi resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Diğer davalılar İsa ve Çağdaş; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 29.05.2012 tarihli ve 2006/541 E. 2012/327 K. sayılı kararla; imza incelemesi sonucu sözleşme altındaki imzanın murise ait olup-olmadığının belirlenemediği ve davalı Sermin tarafından davacının teklif ettiği yemin eda edildiği gerekçesiyle, Sermin yönünden ispat edilemeyen davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın tefrikine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 23.01.2013 tarihli ve 2012/22334 E. 2013/929 K. sayılı ilamla; Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş; davacı vekilince karara karşı süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
3. Dairece verilen 03.06.2013 tarihli ve 2013/7675 E. 2013/9040 K. sayılı ilamıyla; somut olayda, davalı Turan mirasçıları arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, mecburi dava arkadaşlığında yeminin hepsi tarafından eda edilmesi gerektiği, mecburi dava arkadaşlarından birinin veya birkaçının ettiği yemin ile yeminin eda edilmiş sayılamayacağı, dolayısıyla bütün mecburi dava arkadaşlarının yeminden kaçınmış sayılacakları gözönünde tutularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak, yemin davetiyesi tebliğine rağmen gelmeyen davalılar yönünden tefrike ve yemin eden Sermin yönünden ise davanın reddine ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davacı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairece verilen 23.01.2013 tarihli 2012/22334 E. 2013/929 K. sayılı onama kararının kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 25.02.2014 tarihli ve 2013/313 E. 2014/64 K. sayılı kararıyla; davalılardan Sermin vekilince sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunulduğu, her ne kadar davalı vekili cevap dilekçesini süresinden sonra sunmuş ise de, davacı tarafça cevap dilekçesi içeriğine karşı çıkılmamış olduğundan davalının savunmasını genişletmesine muvafakat ettiği, bu durumda dava konusu sözleşme ile satılan taşınmazda davacının zilyet olmaması da dikkate alındığında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 66 ncı maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Sermin, muris Turan'ın mirasçısı ise de sebepsiz zenginleşmenin konusu oluşturan dava konusu para borcu olduğundan mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmayıp müteselsil sorumluluk olduğu, bu durumda davacı davasını isterse mirasçılardan birine karşı da yöneltebileceği, mirasçılardan birinin zamanaşımı iddiasının diğerlerine sirayet etmeyeceği, bu nedenle davalılardan Sermin yönünden davanın zamanaşımından reddi gerektiği, davacının geçersiz olan sözleşme nedeniyle ödemiş olduğu 5.000.000.000 TL'nin güncelleştirilmiş bedelinin talimat yoluyla alınan 02.01.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda 27.475,14 TL olarak belirlendiği, taleple bağlılık ilkesi gereği dava dilekçesinde talep edilen 10.000,00 TL üzerinden davalılar Çağdaş ve İsa yönünden davanın kabulü gerektiği, harici sözleşme geçersiz olduğundan geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şart talep edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Çağdaş ve İsa'dan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının cezai şarta ilişkin talebinin reddine, davalı Sermin yönünden davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 17.06.2020 tarihli ve 2020/1854 E. 2020/3065 K. sayılı ilamla; Mahkemece, yargılama sırasında reşit olduğu anlaşılan Tuğçe ve Timuçin’in kanuni temsilcileri vasıtasıyla görevlendirilen vekilin, vekalet görevinin ergin olmaları nedeniyle sona erdiğinden haberdar edilmeleri; davayı bizzat takip yahut avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabilecekleri açıklanarak, bu yönlerden karar almalarına yetecek uygun bir süre verilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapılması gerektiği, kabule göre de; Mahkemece karar başlığında davalılar Tuğçe ve Timuçin’in ismine yer verilmemesi, bununla birlikte bu davalılar yönünden herhangi bir hüküm kurulmamış olmasının da doğru görülmediği, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği gerekçesiyle, hüküm bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden verilen 2013/313 E. 2014/64 K. sayılı hüküm hakkında temyize başvurulmadığı ve kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmadığı anlaşıldığından Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davalılar Çağdaş, İsa ile davacı arasında sulh protokolü düzenlenerek sunulmuşsa da verilen hükmün temyiz yoluna başvurulmaması ve temyiz incelemesinde kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmaması nedenleriyle kesinleştiğinden sunulan sulh protokolünün değerlendirmeye alınmadığı, diğer davalılar yönünden ise, bozma ilamında bahsedildiği üzere, Tuğçe ve Timuçin'in ergin olmaları sebebiyle asaleten vekil tayin etmelerine imkan sağlandığı, Sermin yönünden verilen karara ilişkin temyiz sebepleri incelenmeksizin kararın bozulduğu, Tuğçe ve Timuçin yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmakla davanın esasına dair yeniden değerlendirme yapılması gerektiği, yine davalı Sermin yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen önceki kararın yeniden değerlendirilmesi gerektiği, somut olayda; davalıların murisi ile davacı arasında akdedildiği iddia edilen sözleşme tarihi 1999 yılı olup davalıların murisi olan Turan'ın ölüm yılının ise 2000 yılı olduğu, sözleşme içeriğine göre tapu kaydında vakıf şerhinin kaldırılmasından sonra herhangi bir ihtarnameye gerek olmaksızın tapu ferağının gerçekleştirileceğinin yazılı olduğu, mevcut durumda dava konusu taşınmazın tapu kaydında halen daha anılan şerh bulunmakla birlikte davacının ferağ ümidinin davalılara gönderdiği ihtarnameden evvel ortadan kalktığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, davacının muris Turan vefat etse dahi mirasçıların ferağı gerçekleştireceği düşüncesiyle 2006 yılına kadar beklemesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, ihtarnamenin davalılara tebliğ tarihinin Sermin yönünden 05.06.2006, Çağdaş ve İsa yönünden 08.06.2006 tarihi olduğu, davalılara ferağ için 10 günlük süre verildiğine göre dava tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı ve davanın esasına girilmesi gerektiği, önceki bozma ilamında belirtildiği üzere bir kısım davalılar tarafından eda edilen yeminin mirasçıların tamamının birlikte ifa etmemesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı ancak mirasçılardan bir kısmının yeminden kaçınması tümü yönünden sonuçlarını doğuracak ise de, davacının usulüne uygun olarak dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı, bu nedenle yemin deliline dayanıp dayanılmayacağına ilişin verilen sürenin kazanılmış hak oluşturmayacağı, bu nedenle dosyadaki diğer delillerin değerlendirilmesi gerektiği, davada davalılardan Sermin'in sözleşme altındaki "hazirun" ve murisin de "satıcı" olarak attığı imzaların inkârı sebebiyle alınan raporlarda söz konusu imzanın Sermin'in eli ürünü olmadığının, muris Turan'ın eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığının belirtildiği, bu durumda davacının iddiasını kesin delille ispat etmesi gerektiği, davaya konu edilen sözleşmenin davalıların murisi tarafından imzalandığı hususunu ispat eden başkaca delilin dosyaya sunulmadığından davanın ispat edilememesi nedeniyle diğer davalılar yönünden davanın reddi gerektiği gerekçesiyle; davalılardan Çağdaş ve İsa yönünden Mahkemece verilen 2013/313 E., 2014/64 K. sayılı hüküm hakkında temyize başvurulmadığı ve kamu düzenine ilişkin hususlarda bozma yapılmadığı anlaşıldığından Çağdaş ve İsa yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılardan Sermin, Tuğçe ve Timuçin'e karşı açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğunu, bu nedenle mirasçıların bir kısmının yeminden kaçınmasının tümü açısından sonuç doğuracağını, yeminin ifa edilmemiş olmasının sonuç doğurması gerekirken, Mahkemece yapılan değerlendirmede davacı olarak usulüne uygun yemin deliline dayanılmadığının belirtilmesinin hatalı olduğunu, dava dilekçesi ile yemin deliline dayandıklarını, yine kabul anlamına gelmemek üzere yemin deliline dayanılmadığı düşünülse dahi davalıların bu hususa ilişkin beyanda bulunmadıklarını, yine davalılardan İsa ve Çağdaş'ın sunulan sulh sözleşmesi ile davaya konu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesini ifa etmek istediklerinin de açık olduğunu, bu nedenle yeminin tüm davalılarca eda edilmemiş olması, gerekse bir kısım davalıların sulhe yönelik adımlarının dava konusu harici satış sözleşmesinin varlığı ile haklarını ispat ettiğini, bu nedenle davalılardan Sermin, Tuğçe, Timuçin yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, yine davalılardan İsa ve Çağdaş yönünden karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesinin de hatalı olduğunu, davalılar ile davacı arasında imzalanan sulh sözleşmesinin Mahkemeye sunulduğunu, taraflar arasındaki anlaşmazlığın her aşamada sulh ile sonuçlandırılabileceğini, bu nedenle sundukları sulh sözleşmesi yönünde karar verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, harici satış sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
09.05.1960 tarihli ve 21/9, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları.
3. Değerlendirme
1. Somut olayda davalılardan İsa ve Çağdaş'ın ikinci kararı temyiz etmedikleri, bu davalılar yönünden taleple bağlılık ilkesi gözetilerek verilen 10.000,00 TL'lik kabul kararının kesinleştiği, yine davacı ve davalılar İsa ve Çağdaş arasında düzenlendiği belirtilip dosyaya sunulan sulh protokolünün bu davalılar için verilen karar kesinleştiğinden değerlendirmeye alınamayacağı, Mahkemece verilen ilk kararın tüm davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu, mecburi dava arkadaşlığında yeminin hepsi tarafından eda edilmesi gerektiği, mecburi dava arkadaşlarından birinin veya birkaçının ettiği yemin ile yeminin eda edilmiş sayılamayacağı, yani bütün mecburi dava arkadaşlarının yeminden kaçınmış sayılacakları gözönünde tutularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak, yemin davetiyesi tebliğine rağmen gelmeyen davalılar yönünden tefrike ve yemin eden Sermin yönünden ise davanın reddine ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulduğu, anılan bozma ilamı davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu anlaşılmaktadır.
2. Hal Böyle olunca, Mahkemece; bozma ilamına uyulmakla davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek, davalılardan Sermin, Tuğçe ve Timuçin yönünden de taleple bağlılık ilkesi nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bu davalılar yönünden davanın ispat edilemediği gerekçesiyle esastan redde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
11.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı