KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

MEŞRU HAKKA DAYANARAK ORTAĞI OLDUĞU ŞİRKETİ TAHLİYE ETTİRMEK SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ SAYILAMAZ.

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/59
KARAR NO         : 2020/3710

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ                       : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                                 : 07.11.2019
NUMARASI                          : 2019/649 - 2019/1414
DAVACI/ASLİ MÜDAHALE 
DAVASINDA DAVALI           :
V. HASTANELERİ SAĞLIK YATIRIM A.Ş.
VEKİLİ                                  : AV. G.Ş.K.
ASIL DAVADA VE ASLİ
MÜDAHALE DAVASINDA 
DAVALILAR                         :
1- A.M.Y.
                                                2- A.İ.İ.
                                                3- A.A.
                                                4- B.K. 
                                                5- C.D.
                                                6- F.K.
                                                7- M.S.D.
                                                8- R. E.E.
                                                9- R.N.T.
                                              10- A.S.C.
                                              11- İ.E. LİSELİLER EĞİTİM VAKFI 
VEKİLİ                                : AV. T.A.
ASLİ MÜDAHİL                  : İ.V. SAĞLIK HİZMETLERİ A.Ş 
VEKİLİ                                : AV. G.Ö.
İHBAR OLUNANLAR        : 1- D. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 
                                              2- İSTANBUL BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI 
                                              3- İSTANBUL SOSYAL GÜVENLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ 
VEKİLİ                                : AV. Ö.B.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 26.04.2018 tarih ve 2016/504 E - 2018/317 K. sayılı kararın davalı vakıf ve gerçek kişiler vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nce verilen 07.11.2019 tarih ve 2019/649 E - 2019/1414 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl davanın davacı vekili ile asli müdahale davasının davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Aybüke Topçubaşı Ekici tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı (sonradan asli müdahil olan) İ.V. Sağlık Hizmetleri A.Ş.'den alacaklı olduğunu, davalı İ.E. Liseliler Eğitim Vakfı'nın borçlu şirketin kurucu ortağı olduğunu, davalı gerçek kişilerin ise davalı vakfın yöneticileri olduğunu, davalı vakfın borçlu şirkete karşı olan kanundan ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle ve ayrıca haksız fiil niteliğinde eylemlerde bulunmak suretiyle borçlu şirkete zarar verdiğini, müvekkilinin alacağını tahsil edemediğini, böylece zarara uğradığını, oluşan bu zarar nedeniyle davalı vakfın kurucu ortak olması nedeniyle TTK'nın 553. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, davalı gerçek kişilerin ise vakıf yöneticisi olmaları nedeniyle, haksız, kanuna ve ahlaka aykırı eylemlerinden ötürü haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 20.07.2016 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah ederek, talebini 9.026.380,95 TL'ye yükseltmiştir. 

Asli müdahil vekili; davalı vakfın, müvekkili şirketin kurucu ortağı olduğunu, diğer davalı gerçek kişilerin ise kurucu ortak vakfın yöneticileri olduğunu, davalı vakfın kurucu ortak olarak kanun ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiğini, müvekkili şirkete davalı vakıf tarafından kiralanmış olan hastane binasından müvekkili şirketi mahkeme kararıyla haksız olarak tahliye ettirdiğini, daha sonra müvekkili tarafından hastanenin bir bütün olarak yeniden işletilmesi için müvekkilinin bulduğu müşterilere davalı vakfın hastane binasını kiraya vermekten haksız olarak kaçındığını, bunun sonucu olarak müvekkilinin zarar gördüğünü, çünkü tahliyesine karar verilen hastanede müvekkiline ait teçhizatın bulunduğunu, bina için hastane ruhsatını müvekkilinin aldığını, bina ile birlikte devri halinde müvekkili şirketin maksimum kârı elde edeceğini, davalının taşınmazı kiraya vermemek suretiyle haksız ve ahlaka aykırı olarak müvekkiline zarar verdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilinin defterleri üzerinde delil tespiti yapılmak suretiyle rapor alınmasına, ayrıca dava değeri üzerinden davalıların tüm mal, hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş; 19.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile asli müdahale davasındaki talep sonucunu 49.900.000,00 TL yükseltmiş ve sonuç olarak 50.000.000,00 TL tazminatın, temerrüt faizi ile birlikte, asıl davanın davalısı olan vakıftan ve gerçek kişilerden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı vakıf ve gerçek kişiler vekili; şirketi diğer hakim ortaklar tarafından seçilen yönetim kurulu üyelerinin yönettiğini, müvekkili vakfın ve gerçek kişilerin hiçbir zaman şirket yöneticisi olarak görev yapmadıklarını, vakıfla davacı arasında bir hukuki ilişki bulunmaması nedeniyle davacının müvekkillerine dava açma haklarının bulunmadığını, gerek asıl davacının gerekse asli müdahilin, davalı müvekkilinden herhangi bir alacaklarının bulunmadığını, müvekkillerinin şirkette yönetici olmamaları nedeniyle sorumluluklarından söz edilemeyeceğini, müvekkilinin kuruluş aşamasındaki herhangi bir yükümlülüğünü ihlal etmediğini, ana sözleşmede kurucuya yüklenmiş başkaca bir sorumluluk bulunmadığını, asli müdahil şirketin müvekkiline ait hastane binasında kiracı olarak bulunmakta iken, kira borçlarını ödemeyip temerrüde düşmüş olması nedeniyle mahkeme kararı ile tahliye edildiğini, daha sonra davacılar tarafından bulunan müşterilere hastane binasını tekrar kiralamak istediklerini, ancak başvuru sahiplerinin istenilen koşulları kabul etmeyip sözleşme yapmaktan kaçındıklarını, bu konuda herhangi bir kusur, kasıt ve sorumluluklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesi, iddialar, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalı vakfın TMK 109. maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği, davalı vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete zarar verdiğinin bilirkişi raporları ile tespit edilmiş olduğu ve TTK'nın 553. ve 555. maddeleri gereğince davalıların sorumluluğu gerekçesiyle, davacının davasının 9.026.380,95 TL üzerinden kabulü ile ıslah tarihi olan 19.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, asli müdahilin davasının 100.000,00 TL'sinin asli müdahale dava tarihi olan 22.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 49.900.000,00 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 19.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. 

Karar, davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asıl dava yönünden, davacının ileri sürdüğü iddialar dava dışı (asli müdahil olan) şirketin kuruluşundan çok sonraki olaylara ilişkin olup, eTTK 305, 306, 307 ve 308.maddeleri kapsamında kalan bir iddiası bulunmadığından, eTTK m. 309 ve 6102 sayılı TTK m. 553 kapsamında tazminatı gerektiren bir durum bulunmadığı, ayrıca davacının, kendisinin ortağı ve alacaklısı olduğu şirkete zarar verilmiş olması nedeniyle alacağını tahsil edemediği ve böylece zarara uğradığını iddia ettiği zarar dolaylı zarar niteliğinde olup, tazminatın kendisine değil şirkete ödenmesini isteyebileceği, davalı gerçek kişilerin hiç bir zaman asli müdahil şirketin yöneticisi veya müdürü olmadığı, dolayısıyla TTK m. 553 hükümlerinin şirketin kurucusu veya yöneticisi olmayan davalı gerçek kişiler hakkında uygulanmasının mümkün olmadığı, yine vakfın ve yöneticilerinin, şirket yönetim ve denetim kuruluna üye bildirmemesinin, haksız fiil olarak değerlendirilemeyeceği, zira ana sözleşmenin tanıdığı aday bildirme hakkının, davalı vakfa tanınmış bir imtiyaz olduğu ve hiç kimsenin kendisine tanınmış bir hakkı ve imtiyazı kullanmaya zorlanamayacağı, davalı vakfın kendisine tanınan bu imtiyazı uzun yıllardır kullanmadığı, şirketin diğer ortaklarca seçilen yöneticiler tarafından yönetildiği, davalı vakfın davranışı nedeniyle bir yönetim boşluğunun oluşmadığı gibi bir yönetim sorununun da çıkmadığı, uygun illiyet bağı kurulmadan ve vakıalar ortaya konulmadan, soyut bilirkişi değerlendirmesi üzerine davalıların tazminata mahkum edilmelerinin doğru olmadığı, yine davalı vakfın, kiraların ödenmemesi nedeniyle tahliye davası açması ve davanın kabul edilmesi üzerine asli müdahil olan şirketin hastane işletmesinden tahliyesini gerçekleştirmesinin haksız fiil olarak değerlendirilemeyeceği, hastane işletmesinin yeniden kiraya verilmesi hususunda davalı vakfın komisyon oluşturduğu ancak kira teklifi veren şirketlerin hangi sebeplerle kiralamadan vazgeçtiklerinin kanıtlanamadığı, ayrıca davalı vakıf yöneticilerin kiraya vermekten kaçındıklarının da ispat edilemediği, kaldı ki hastane üçüncü şahsa kiraya verilse bile kira gelirlerinin davalı vakfa ait olacağı, asli müdahale davası yönünden ise, asli müdahil, asıl davaya konu tazminatın kendisine ait olduğunu iddia ettiğinden, kararın veriliş şeklinin mükerrer tazminata meydan verecek nitelikte olduğu ve asli müdahale kurumuna aykırı olduğu, davalı vakfın, kira sözleşmesinden doğan haklarını kullanması ve bu bağlamda temerrüt nedeniyle tahliye için mahkemeye başvurması ve aşamalardan geçerek kesinleşen tahliye kararı uyarınca asli müdahili hastane işletmesinden tahliye ettirmesinin hukuka ve tarafların sözleşme ilişkisine aykırı olmadığı dolasyısıyla haksız fiil olarak kabul edilemeyeceği, davalı vakfın, mülkiyeti kendisine ait hastane işletmesini, asli müdahilin göstereceği kişi ve kuruluşlara kiraya vermesini zorunlu kılan bir ana sözleşme hükmü veya başkaca bir sözleşme hükmü bulunmadığı gibi mülkiyet hakkının sağladığı tasarruf yetkisi uyarınca, hastane işletmesini tekrar kiraya verip vermemekte, kiraya verecekse kiracıyı seçmekte, bu konuda gerekli hukuki güvenliği sağlamak üzere önlem almakta serbest olduğu, bu bağlamda davalı vakıf yönetiminin, hastanenin tekrar kiraya verilmesi konusunda gerekli işlemleri yapmak üzere bir komisyon oluşturduğu, davalı yanın savunmaları karşısında davacı yanın davalı vakfın objektif bir gerekçe olmadan hastaneyi kiralamaktan kaçındığına dair ispat yükünü yerine getirmediği, davalı vakıf yöneticileri, hiçbir şekilde asli müdahil şirketin yönetim kurulu üyesi veya müdürü olarak görev yapmadığından, TTK m. 553 hükmü uyarınca sorumluluklarından söz edilemeyeceği, davalıların haksız fiil sayılacak bir eylemlerinin bulunduğunun da kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davalı vakıf ve gerçek kişiler vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, asıl dava ve asli müdahale davasının reddine karar verilmiştir. 

Karar, asıl davanın davacı vekili ile asli müdahale davasının davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 ve devamı maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda; dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371.maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, ayrıca davalının meşru bir hakka dayanarak ortağı bulunduğu şirketi binadan tahliye ettirmesinin, ne ortağı bulunduğu şirkete olan sadakat yükümlülüğünün bir ihlali ne de davacı şirkete yönelik bir haksız fiil niteliğinde sayılamayacak olmasına göre, usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. 

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl davanın davacı vekili ile asli müdahale davasının davacı vekili temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davanın davacısı ve asli müdahale davasında davacıdan ayrı ayrı alınmasına, 30.09.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Vekili            Üye               Üye                    Üye                        Üye
M.Umur TARHAN     A. ORHAN    E. S. BAYDAR    Dr. O. SEKMEN    M. ÖZDEMİR