REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİNDEKİ CEZA KOŞULU SADECE BİR TARAFA İLİŞKİN DE EDİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ İÇEREBİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/11-477
Karar No : 2023/179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 04.12.2019
SAYISI : 2019/2274 E., 2019/1535 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2018/3794 Esas,
2019/5098 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki cezai şart alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili şirketin petrol sektöründe faaliyet gösteren firmalara tank imalatı yaptığını, davalının müvekkili şirket nezdinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 17.05.2014 tarihinde istifa edene kadar çalıştığını, şirketteki görevinin fiziki olarak çizimi yapılan tasarımları bilgisayar ortamına aktararak imalat bölümüne iletmek olduğunu, davalının müvekkili nezdinde oluşturulan tasarımların çizimleri dâhilinde şirket sırları ile müşteri firmaları ve rakip firma bilgilerine vakıf olduğunu, bu kapsamda davalının müvekkili işyerinde çalıştığı esnada taraflar arasında 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması akdedildiğini, yaptığı iş hasebiyle müvekkilinin ticari sırlarına vakıf olan davalının bu anlaşmaya aykırı hareket ederek işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren ve aynı bölgede bulunan başka bir şirkette çalışmaya başladığını, anılan şirketin müvekkilince üretilen tasarımları elde etmek amacıyla davalı yanında bir kısım çalışanları da istihdam ettiğini, davalı tarafından müvekkiline ait iş sırlarının yeni çalışmaya başladığı şirkete aktarıldığını, bu durumun taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık oluşturduğunu ileri sürerek 70.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin davacı işyerinde işe başladığı tarihten yaklaşık sekiz ay sonra davacının müvekkilinden dava konusu gizlilik sözleşmesini imzalamasını talep ettiğini, bir kısmı boş olan sözleşmenin işten çıkarılma baskısı ve tehdidi altında müvekkiline imzalatıldığını, anılan boşlukların imzadan sonra davacı tarafça tamamlandığını, sözleşmenin tanzim tarihi 03.09.2011 olmasına rağmen aynı sözleşmede işten ayrılma tarihinin 17.05.2014 olarak belirtildiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede coğrafi sınırlamanın bulunmadığı gibi sürenin yedi yıl olarak belirlendiğini, bu bakımdan sözleşmenin yasaya aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı işyerinde ustabaşı olarak görev yapmış müvekkilinin yaptığı işin gereği olarak işyeri sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi hâlinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.07.2017 tarihli ve 2014/1313 Esas 2017/496 Karar sayılı kararı ile; sözleşmenin boş olarak imzalandığı ve daha sonradan davacı tarafça doldurduğu iddiasının hak düşürücü süre içinde ileri sürülmediğinden bu savunmaya itibar edilmediği, sözleşmede coğrafi yer sınırlamasının bulunmamasının ve sürenin yasada belirtilenden fazla öngörülmüş olmasının sözleşmeyi tümden geçersiz kılmadığı, hâkime müdahale hakkı verildiği, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğunun kabulünün gerektiği, somut olayda davalının kendi isteği ile davacıya ait işyerinden ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı iş kolunda ve onunla rekabet hâlinde olan bir başka işyerinde aynı sıfatla çalışmaya başladığı, davalının sıfatı itibariyle davacının ticari/iş sırlarına vakıf olduğu, bu hâliyle davacıya önemli zarar verebileceği, sözleşmede cezai şart miktarı 150.000 USD olarak kararlaştırılmış ise de davacının talebinin 70.000,00 TL olduğu, bu tutarın da davalının mali ve sosyal durumuna göre fazla olduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 182/son maddesine dayalı olarak talepten %60 oranında tenkis yapılarak neticede 28.000,00 TL’ye hükmedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 28.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2018 tarihli ve 2017/1059 Esas, 2018/497 Karar sayılı kararıyla; TBK'nın 420/1 inci maddesi uyarınca hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, somut olayda rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği, bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup bu geçersizliğin hâkimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik olmadığı, TBK'nın 420/1 inci maddesindeki düzenlemenin emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiği, bu nedenle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK') 355 inci maddesi uyarınca resen dikkate alınmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2018/3794 Esas, 2019/5098 Karar sayılı kararı ile; "... Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas - 2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu hususta 03.09.2011 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir..." şeklindeki gerekçeyle karar bozularak dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; TBK’nın 420 nci maddesinin sosyal hukuk anlayışının yansıması olarak işveren karşısında zayıf konumda olan işçinin korunması amacıyla ihdas edildiği, düzenlemenin emredici niteliği haiz olduğu, bu sebeple hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, bu hususta bir istisnanın bulunmadığı, bu anlamda sözleşmenin devamı sırasında yahut sona ermesinden sonraki dönemle alakalı herhangi bir ayrımın mevcut olmadığı, ceza koşulunun hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olmasının anılan koşulu sözleşmenin bir parçası olmaktan çıkarmadığı, TBK’nın 446 ncı maddesi uyarınca rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu, işverenin işçinin rekabet yasağını ihlâl ettiği olgusunun yanında zararını da kanıtlayarak tazminat talep edebileceği, ancak ceza koşulunun işçi aleyhine tek taraflı olarak kararlaştırıldığı durumlarda ceza koşulu geçerli olmayacağından işverenin zararını ve illiyet bağını ispat etmek zorunda olduğu, hizmet sözleşmesine işçi aleyhine konulacak ceza koşulunun geçerliliğinin işverenin de bir edim üstlenmiş olmasına bağlı olduğu, zira rekabet yasağına dair işçi aleyhine konulan ceza koşulu ile işveren tarafından işçinin çalışma alanının ve çalışma konusunun belli bir süre sınırlandırılıp karşılığında hiçbir edim üstlenilmediği, bunun yanında ceza koşulu içeren düzenlemenin ayrı bir kağıda yazılmasının da sonuca etkisinin olmadığı, bunun hizmet sözleşmesinin eki niteliğinde olduğu, bu kapsamda bir ceza koşulunun salt ayrı bir metin hâlinde düzenlenmiş olmasının ona geçerlilik kazandırmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmelerinde iki taraflı ceza koşulu öngörülmesinin mümkün olmadığı, davalının müvekkilinin önemli ticari sırlarına vakıf olduğunu, istifasından sonra müvekkili ile aynı iş kolunda rakip firmada işe başlayarak bu sırları anılan firmaya aktardığını, bu suretle rekabet yasağı sözleşmesini ihlâl ettiğini, gizlilik sözleşmesinin hizmet ilişkisi içerisinde imzalandığını belirterek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 inci maddesi hükmünün, aynı Kanun’un 444 üncü maddesi kapsamında işçi ve işveren arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde rekabet yasağına aykırı davranış için TBK’nın 446/2 nci maddesi kapsamında öngörülen ceza koşulunun geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Uyuşmazlık kapsamında TBK'nın 420/1 inci maddesi; "Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir." hükmünü içermektedir.
Rekabet yasağı sözleşmelerindeki cezai şarta dair TBK'nın 446 ıncı madde düzenlemesi; "Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir." şeklindedir.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. İşçinin iş/hizmet sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karşılık, Anayasa’nın 48 inci maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (md. 5, 17) doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş/hizmet sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle TBK’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır.
3. Bu dengenin sağlanması amacıyla kanunda öngörülen rekabet yasağı anlaşması, hizmet sözleşmesiyle bağıtlanan işçinin sözleşmenin sona ermesi sonrasında iş sahibiyle rekabet edeceği bir işi kendi adına yapmamasını ve rakip bir işyerinde çalışmamasını, böyle bir kuruluşta ortak ve başka sıfatlarla ilgili olmayacağını öngören anlaşma olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. 1, Ankara 2021 s. 926).
4. Türk Borçlar Kanunu’nun 444/1 inci maddesi gereğince fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
5. İşçi ile işveren arasında TBK'nın 444 ve devamındaki maddelerinde işaret edilen koşullar dahilinde tesis edilecek rekabet yasağı sözleşmesi, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi bu hususta ayrı bir metin ile rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesi mümkündür. Her iki durumda da rekabet yasağı, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız olarak varlığını sürdürür. Başka bir anlatımla hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir hüküm olarak rekabet yasağı kaydının mevcudiyeti hâlinde, taraflar arasındaki sözleşmede hem hizmet ilişkisinin devamı süresince geçerli olan bir hizmet sözleşmesinin, hem de hizmet ilişkisi sona erdikten sonraki döneme dair yükümlülükler içeren bir rekabet yasağı sözleşmesinin varlığı kabul edilerek tarafların her iki sözleşme ile bağlı oldukları kabul edilmelidir.
6. Rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışların sonuçları ise TBK’nın 446 ncı maddesinde düzenlenmiş olup buna göre rekabet yasağına aykırı davranan işçi, işverenin bu sebeple uğradığı tüm zararları gidermekle yükümlüdür. Öte yandan rekabet yasağına aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmış ise işçi, sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, ceza koşulu olarak öngörülen meblağı ödeyerek rekabet yasağına dair borcundan kurtulabilecektir; ancak işverenin ceza koşulu olarak belirlenen miktarı aşan zararları da işçi tarafından tazmin edilmelidir (TBK md. 446/2).
7. Bu aşamada hizmet sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine dair düzenleme içeren TBK'nın 420/1 inci madde hükmünün, aynı Kanun 444 üncü maddesi kapsamında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine etkisinin irdelenmesi, uyuşmazlık kapsamı itibariyle önem arz eden bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
8. Türk Borçlar Kanunu'nun 420/1 inci maddesine göre hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersiz olacaktır. Buna göre hizmet sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulu, ancak işverenin de bu konuda bir karşı edim yükümlendiği durumlarda geçerli olacaktır. Burada kanun koyucu, hizmet sözleşmelerinde işveren karşısında dezavantajlı konumda olan işçinin korunması amacıyla, işveren tarafından sözleşmenin düzenlenmesi sırasında işçiye dayatılması mümkün olan ceza koşulunun geçerliliğini, işveren aleyhine uygun bir karşı edimin varlığı koşuluna bağlamıştır.
9. Öte yandan, TBK'nın 446 ncı madde hükmündeki düzenlemeden hareketle rekabet yasağı sözleşmesinde işçi aleyhine ceza koşulunun öngörülebileceği anlaşılmakla, anılan ceza koşulunun geçerliliği herhangi bir karşı edim yükümlülüğüne bağlanmamıştır. Başka bir anlatımla; rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliği, bu konuda işverenin karşı edim yükümlülüğüne bağlı değildir. Zira anılan hükümde, cezai şarta dair işveren tarafından karşı edim yükümlülüğüne ilişkin herhangi bir geçerlilik koşulu aranmaksızın; sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçinin öngörülen cezai şartı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabileceği ve işçinin cezai şartı aşan zararları gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Nitekim rekabet yasağı sözleşmelerinde işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edim, ancak aşırı nitelikteki rekabet yasağının sınırlandırılmasında hâkim tarafından nazara alınması gereken unsurlardan biri olarak TBK'nın 445/2 nci maddesinde ayrıca düzenlenmiş olup bunun dışında rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulunun geçerliliği için herhangi bir karşılıklılık unsuru aranmamıştır.
10. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 maddesi hükmünün, aynı Kanun'un 446 ncı maddesindeki özel düzenlemenin mevcudiyeti karşısında rekabet yasağı sözleşmelerine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Zira işçi ile işveren arasındaki hizmet sözleşmesi içerisinde bir hüküm olarak yahut ayrı bir sözleşme metni ile düzenlenmesinden bağımsız olarak rekabet yasağı sözleşmesi, kapsadığı dönem ve koruduğu menfaatler itibariyle hizmet sözleşmesinden ayrı, bağımsız bir sözleşme niteliğindedir. Bunun yanında rekabet yasağı sözleşmelerinde ceza koşuluna dair özel hüküm içeren TBK'nın 446 ncı maddesi gereğince işçi aleyhine kararlaştırılan ceza koşulunun geçerliliğine dair işveren yönünden herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün aranmamış olması, kanun koyucunun bu yöndeki bilinçli bir tercihinden kaynaklanmakta olup rekabet yasağı sözleşmesinin sahip olduğu bu nitelikler ve bu sözleşmeye ilişkin TBK'daki özel hükümlerden hareketle hizmet sözleşmelerinde öngörülecek olan ceza koşulunun geçerliliğine dair TBK'nın 420/1 madde hükmünün rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanması söz konusu olamaz. Dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine öngörülen cezai şart, işveren tarafından bu kapsamda bir karşı edim üstlenilmemiş olsa dahi geçerli olarak sözleşmenin işçi tarafından ihlâli durumunda hüküm ve sonuçlarını doğurur.
11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının davacı şirket nezdinde 18.08.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında istifa tarihi olan 17.05.2014 tarihine kadar çalıştığı, iş sözleşmesindeki görevinin "Petrol ekipmanları üretiminde yetiştirilmek üzere tasarım ve üretim personeli" olarak belirlendiği, belirsiz iş sözleşmesi yanında taraflar arasında dava konusu olan "Gizlilik Anlaşması"nın akdedildiği, bu anlaşmanın içerdiği hükümler itibariyle TBK'nın 444 ve devamındaki hükümlerde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
12. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin "Cezai Şart" başlıklı maddesinde sözleşmeye aykırılık hâlinde davalı işçi aleyhine 150.000 USD bedelli ceza koşulu öngörülmüş olup bunun karşılığında davacı aleyhine herhangi bir yükümlülük düzenlenmemiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin ilk paragrafında; davalının 18.08.2011 ilâ 17.05.2014 tarihleri arasında davacı işveren nezdinde çalışmış olduğunun belirtilmiş olması sebebiyle anılan rekabet yasağı sözleşmesinin davacı ile davalı arasındaki 18.08.2011 tarihli sözleşme kapsamında kurulan hizmet ilişkisi çerçevesinde düzenlendiği açıktır.
13. Rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesiyle, hizmet sözleşmesinden ayrı bir metinde düzenlenmiş yahut hizmet sözleşmesi içerisindeki bir hükümle düzenlenmiş olmasından bağımsız olarak taraflar arasında hem bir hizmet sözleşmesinin, hem de bir rekabet yasağı sözleşmesinin birbirlerinden ayrı olarak varlıklarını koruyacaklarına dair kabul kapsamında; davacı ile davalı arasındaki "Gizlilik Anlaşması" başlıklı rekabet sözleşmesi, her ne kadar taraflar arasındaki hizmet ilişkisine ilişkin olarak akdedilmiş ise de sahip olduğu unsurlar ile uygulanacak kanuni hükümlerdeki farklılıklar, iş ilişkisinin feshedildiği tarihten sonraki döneme dair hükümler içermesi ile anılan dönem için geçerli olması sebebiyle hizmet sözleşmesinden bağımsız nitelikte bir sözleşme olarak varlığını muhafaza eder.
14. Bu itibarla taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız niteliği nazara alındığında ve rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşuluna dair özel hüküm niteliğinde olan TBK'nın 446 ncı maddesi çerçevesinde; hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 maddesi hükmünün, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, sözleşmenin ihlâli durumunda sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşulu geçerlidir. Bu anlamda anılan ceza koşuluna karşılık olarak davacının herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün sözleşmede öngörülmemiş olması, davalı aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerliliğini etkilemez. Dolayısıyla davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna ilişkin geçerli hüküm kapsamında anılan sözleşmenin ihlâli iddiasına dayalı olarak cezai şartı tahsilinin talep edilmesi mümkündür.
15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğu, rekabet yasağı anlaşmasının taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine ilişkin olduğu, bu sebeple rekabet yasağı sözleşmesinin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının bu sözleşmeyi hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olduğunu kabule yeterli olmadığı, hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesinin TBK'nın hizmet sözleşmelerine dair emredici düzenlemelerine tâbi olduğu, dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmesinde sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna dair sözleşme hükmünün, TBK'nın 420/1 maddesi gereğince geçersiz olduğundan bu yönde verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü ile somut olaya uygulanması gereken 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereğince davada iş mahkemelerinin görevli olduğu, bu nedenle direnme kararının anılan değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
08.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 20’i BOZMA, 4’ü DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “İşçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrasındaki rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıklarda iş mahkemeleri görevlidir” şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01 Haziran 2021 tarihli kararı ve aksi yöndeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03 Aralık 2021 tarihli kararı için bkz.
“İşçinin sadakat yükümlüğü çerçevesinde rekabet yasağını ihlal etmesinde iş mahkemeleri görevlidir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09 Mart 2016 tarihli kararı için bkz.
İÇTİHAT YORUMU : “Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 01.06.2021 tarihli temyiz incelemesi neticesinde (Y. 9. HD, 01.06.2021, 2021/3076 E. - 2021/9789 K.), önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemdeki rekabet yasağına aykırılıktan kaynaklanan davaların ticarî dava olduğunu benimsemiş ise de; Dairece bu uygulamadan dönülerek bu tür davaların da iş mahkemelerinin görevi kapsamında kaldığına karar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise 03.12.2021 tarihli uyuşmazlığın giderilmesi kararında (Y. 11. HD. 03.12.2021, 1534/6811 sayılı Kararı), “TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olacağına” karar vermiştir.
İfade ettiğimiz gibi bu durumda da, uyuşmazlık sonucu verilen karar daha önceki başka bir Yargıtay Hukuk Dairesi (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi) uygulaması veya içtihadı ile çeliştiği için kanaatimizce, hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, uyuşmazlığın giderilmesine karar veren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, kanunî değişiklik yapılıncaya kadar 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesini kıyas yoluyla uygulatması gerekirdi.” (KARAMERCAN, Fatih, 5235 Sayılı Kanunun Madde 35/1-b.3 Hükmü Uyarınca Uyuşmazlığın Giderilmesinde Yaşanan Sorunlar, İzmir Barosu Dergisi, İzmir Barosu Dergisi, Y: 87, S: 2022/3, s. 217)
Söz konusu makale için bkz.
REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİNDEKİ CEZA KOŞULU SADECE BİR TARAFA İLİŞKİN DE EDİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ İÇEREBİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/11-477
Karar No : 2023/179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 04.12.2019
SAYISI : 2019/2274 E., 2019/1535 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2018/3794 Esas,
2019/5098 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki cezai şart alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili şirketin petrol sektöründe faaliyet gösteren firmalara tank imalatı yaptığını, davalının müvekkili şirket nezdinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 17.05.2014 tarihinde istifa edene kadar çalıştığını, şirketteki görevinin fiziki olarak çizimi yapılan tasarımları bilgisayar ortamına aktararak imalat bölümüne iletmek olduğunu, davalının müvekkili nezdinde oluşturulan tasarımların çizimleri dâhilinde şirket sırları ile müşteri firmaları ve rakip firma bilgilerine vakıf olduğunu, bu kapsamda davalının müvekkili işyerinde çalıştığı esnada taraflar arasında 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması akdedildiğini, yaptığı iş hasebiyle müvekkilinin ticari sırlarına vakıf olan davalının bu anlaşmaya aykırı hareket ederek işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren ve aynı bölgede bulunan başka bir şirkette çalışmaya başladığını, anılan şirketin müvekkilince üretilen tasarımları elde etmek amacıyla davalı yanında bir kısım çalışanları da istihdam ettiğini, davalı tarafından müvekkiline ait iş sırlarının yeni çalışmaya başladığı şirkete aktarıldığını, bu durumun taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık oluşturduğunu ileri sürerek 70.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin davacı işyerinde işe başladığı tarihten yaklaşık sekiz ay sonra davacının müvekkilinden dava konusu gizlilik sözleşmesini imzalamasını talep ettiğini, bir kısmı boş olan sözleşmenin işten çıkarılma baskısı ve tehdidi altında müvekkiline imzalatıldığını, anılan boşlukların imzadan sonra davacı tarafça tamamlandığını, sözleşmenin tanzim tarihi 03.09.2011 olmasına rağmen aynı sözleşmede işten ayrılma tarihinin 17.05.2014 olarak belirtildiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede coğrafi sınırlamanın bulunmadığı gibi sürenin yedi yıl olarak belirlendiğini, bu bakımdan sözleşmenin yasaya aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı işyerinde ustabaşı olarak görev yapmış müvekkilinin yaptığı işin gereği olarak işyeri sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi hâlinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.07.2017 tarihli ve 2014/1313 Esas 2017/496 Karar sayılı kararı ile; sözleşmenin boş olarak imzalandığı ve daha sonradan davacı tarafça doldurduğu iddiasının hak düşürücü süre içinde ileri sürülmediğinden bu savunmaya itibar edilmediği, sözleşmede coğrafi yer sınırlamasının bulunmamasının ve sürenin yasada belirtilenden fazla öngörülmüş olmasının sözleşmeyi tümden geçersiz kılmadığı, hâkime müdahale hakkı verildiği, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğunun kabulünün gerektiği, somut olayda davalının kendi isteği ile davacıya ait işyerinden ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı iş kolunda ve onunla rekabet hâlinde olan bir başka işyerinde aynı sıfatla çalışmaya başladığı, davalının sıfatı itibariyle davacının ticari/iş sırlarına vakıf olduğu, bu hâliyle davacıya önemli zarar verebileceği, sözleşmede cezai şart miktarı 150.000 USD olarak kararlaştırılmış ise de davacının talebinin 70.000,00 TL olduğu, bu tutarın da davalının mali ve sosyal durumuna göre fazla olduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 182/son maddesine dayalı olarak talepten %60 oranında tenkis yapılarak neticede 28.000,00 TL’ye hükmedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 28.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2018 tarihli ve 2017/1059 Esas, 2018/497 Karar sayılı kararıyla; TBK'nın 420/1 inci maddesi uyarınca hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, somut olayda rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği, bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup bu geçersizliğin hâkimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik olmadığı, TBK'nın 420/1 inci maddesindeki düzenlemenin emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiği, bu nedenle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK') 355 inci maddesi uyarınca resen dikkate alınmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2018/3794 Esas, 2019/5098 Karar sayılı kararı ile; "... Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas - 2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu hususta 03.09.2011 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir..." şeklindeki gerekçeyle karar bozularak dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; TBK’nın 420 nci maddesinin sosyal hukuk anlayışının yansıması olarak işveren karşısında zayıf konumda olan işçinin korunması amacıyla ihdas edildiği, düzenlemenin emredici niteliği haiz olduğu, bu sebeple hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, bu hususta bir istisnanın bulunmadığı, bu anlamda sözleşmenin devamı sırasında yahut sona ermesinden sonraki dönemle alakalı herhangi bir ayrımın mevcut olmadığı, ceza koşulunun hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olmasının anılan koşulu sözleşmenin bir parçası olmaktan çıkarmadığı, TBK’nın 446 ncı maddesi uyarınca rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu, işverenin işçinin rekabet yasağını ihlâl ettiği olgusunun yanında zararını da kanıtlayarak tazminat talep edebileceği, ancak ceza koşulunun işçi aleyhine tek taraflı olarak kararlaştırıldığı durumlarda ceza koşulu geçerli olmayacağından işverenin zararını ve illiyet bağını ispat etmek zorunda olduğu, hizmet sözleşmesine işçi aleyhine konulacak ceza koşulunun geçerliliğinin işverenin de bir edim üstlenmiş olmasına bağlı olduğu, zira rekabet yasağına dair işçi aleyhine konulan ceza koşulu ile işveren tarafından işçinin çalışma alanının ve çalışma konusunun belli bir süre sınırlandırılıp karşılığında hiçbir edim üstlenilmediği, bunun yanında ceza koşulu içeren düzenlemenin ayrı bir kağıda yazılmasının da sonuca etkisinin olmadığı, bunun hizmet sözleşmesinin eki niteliğinde olduğu, bu kapsamda bir ceza koşulunun salt ayrı bir metin hâlinde düzenlenmiş olmasının ona geçerlilik kazandırmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmelerinde iki taraflı ceza koşulu öngörülmesinin mümkün olmadığı, davalının müvekkilinin önemli ticari sırlarına vakıf olduğunu, istifasından sonra müvekkili ile aynı iş kolunda rakip firmada işe başlayarak bu sırları anılan firmaya aktardığını, bu suretle rekabet yasağı sözleşmesini ihlâl ettiğini, gizlilik sözleşmesinin hizmet ilişkisi içerisinde imzalandığını belirterek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 inci maddesi hükmünün, aynı Kanun’un 444 üncü maddesi kapsamında işçi ve işveren arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde rekabet yasağına aykırı davranış için TBK’nın 446/2 nci maddesi kapsamında öngörülen ceza koşulunun geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Uyuşmazlık kapsamında TBK'nın 420/1 inci maddesi; "Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir." hükmünü içermektedir.
Rekabet yasağı sözleşmelerindeki cezai şarta dair TBK'nın 446 ıncı madde düzenlemesi; "Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir." şeklindedir.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. İşçinin iş/hizmet sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karşılık, Anayasa’nın 48 inci maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (md. 5, 17) doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş/hizmet sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle TBK’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır.
3. Bu dengenin sağlanması amacıyla kanunda öngörülen rekabet yasağı anlaşması, hizmet sözleşmesiyle bağıtlanan işçinin sözleşmenin sona ermesi sonrasında iş sahibiyle rekabet edeceği bir işi kendi adına yapmamasını ve rakip bir işyerinde çalışmamasını, böyle bir kuruluşta ortak ve başka sıfatlarla ilgili olmayacağını öngören anlaşma olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. 1, Ankara 2021 s. 926).
4. Türk Borçlar Kanunu’nun 444/1 inci maddesi gereğince fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
5. İşçi ile işveren arasında TBK'nın 444 ve devamındaki maddelerinde işaret edilen koşullar dahilinde tesis edilecek rekabet yasağı sözleşmesi, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi bu hususta ayrı bir metin ile rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesi mümkündür. Her iki durumda da rekabet yasağı, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız olarak varlığını sürdürür. Başka bir anlatımla hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir hüküm olarak rekabet yasağı kaydının mevcudiyeti hâlinde, taraflar arasındaki sözleşmede hem hizmet ilişkisinin devamı süresince geçerli olan bir hizmet sözleşmesinin, hem de hizmet ilişkisi sona erdikten sonraki döneme dair yükümlülükler içeren bir rekabet yasağı sözleşmesinin varlığı kabul edilerek tarafların her iki sözleşme ile bağlı oldukları kabul edilmelidir.
6. Rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışların sonuçları ise TBK’nın 446 ncı maddesinde düzenlenmiş olup buna göre rekabet yasağına aykırı davranan işçi, işverenin bu sebeple uğradığı tüm zararları gidermekle yükümlüdür. Öte yandan rekabet yasağına aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmış ise işçi, sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, ceza koşulu olarak öngörülen meblağı ödeyerek rekabet yasağına dair borcundan kurtulabilecektir; ancak işverenin ceza koşulu olarak belirlenen miktarı aşan zararları da işçi tarafından tazmin edilmelidir (TBK md. 446/2).
7. Bu aşamada hizmet sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine dair düzenleme içeren TBK'nın 420/1 inci madde hükmünün, aynı Kanun 444 üncü maddesi kapsamında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine etkisinin irdelenmesi, uyuşmazlık kapsamı itibariyle önem arz eden bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
8. Türk Borçlar Kanunu'nun 420/1 inci maddesine göre hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersiz olacaktır. Buna göre hizmet sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulu, ancak işverenin de bu konuda bir karşı edim yükümlendiği durumlarda geçerli olacaktır. Burada kanun koyucu, hizmet sözleşmelerinde işveren karşısında dezavantajlı konumda olan işçinin korunması amacıyla, işveren tarafından sözleşmenin düzenlenmesi sırasında işçiye dayatılması mümkün olan ceza koşulunun geçerliliğini, işveren aleyhine uygun bir karşı edimin varlığı koşuluna bağlamıştır.
9. Öte yandan, TBK'nın 446 ncı madde hükmündeki düzenlemeden hareketle rekabet yasağı sözleşmesinde işçi aleyhine ceza koşulunun öngörülebileceği anlaşılmakla, anılan ceza koşulunun geçerliliği herhangi bir karşı edim yükümlülüğüne bağlanmamıştır. Başka bir anlatımla; rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliği, bu konuda işverenin karşı edim yükümlülüğüne bağlı değildir. Zira anılan hükümde, cezai şarta dair işveren tarafından karşı edim yükümlülüğüne ilişkin herhangi bir geçerlilik koşulu aranmaksızın; sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçinin öngörülen cezai şartı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabileceği ve işçinin cezai şartı aşan zararları gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Nitekim rekabet yasağı sözleşmelerinde işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edim, ancak aşırı nitelikteki rekabet yasağının sınırlandırılmasında hâkim tarafından nazara alınması gereken unsurlardan biri olarak TBK'nın 445/2 nci maddesinde ayrıca düzenlenmiş olup bunun dışında rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulunun geçerliliği için herhangi bir karşılıklılık unsuru aranmamıştır.
10. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 maddesi hükmünün, aynı Kanun'un 446 ncı maddesindeki özel düzenlemenin mevcudiyeti karşısında rekabet yasağı sözleşmelerine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Zira işçi ile işveren arasındaki hizmet sözleşmesi içerisinde bir hüküm olarak yahut ayrı bir sözleşme metni ile düzenlenmesinden bağımsız olarak rekabet yasağı sözleşmesi, kapsadığı dönem ve koruduğu menfaatler itibariyle hizmet sözleşmesinden ayrı, bağımsız bir sözleşme niteliğindedir. Bunun yanında rekabet yasağı sözleşmelerinde ceza koşuluna dair özel hüküm içeren TBK'nın 446 ncı maddesi gereğince işçi aleyhine kararlaştırılan ceza koşulunun geçerliliğine dair işveren yönünden herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün aranmamış olması, kanun koyucunun bu yöndeki bilinçli bir tercihinden kaynaklanmakta olup rekabet yasağı sözleşmesinin sahip olduğu bu nitelikler ve bu sözleşmeye ilişkin TBK'daki özel hükümlerden hareketle hizmet sözleşmelerinde öngörülecek olan ceza koşulunun geçerliliğine dair TBK'nın 420/1 madde hükmünün rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanması söz konusu olamaz. Dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine öngörülen cezai şart, işveren tarafından bu kapsamda bir karşı edim üstlenilmemiş olsa dahi geçerli olarak sözleşmenin işçi tarafından ihlâli durumunda hüküm ve sonuçlarını doğurur.
11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının davacı şirket nezdinde 18.08.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında istifa tarihi olan 17.05.2014 tarihine kadar çalıştığı, iş sözleşmesindeki görevinin "Petrol ekipmanları üretiminde yetiştirilmek üzere tasarım ve üretim personeli" olarak belirlendiği, belirsiz iş sözleşmesi yanında taraflar arasında dava konusu olan "Gizlilik Anlaşması"nın akdedildiği, bu anlaşmanın içerdiği hükümler itibariyle TBK'nın 444 ve devamındaki hükümlerde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
12. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin "Cezai Şart" başlıklı maddesinde sözleşmeye aykırılık hâlinde davalı işçi aleyhine 150.000 USD bedelli ceza koşulu öngörülmüş olup bunun karşılığında davacı aleyhine herhangi bir yükümlülük düzenlenmemiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin ilk paragrafında; davalının 18.08.2011 ilâ 17.05.2014 tarihleri arasında davacı işveren nezdinde çalışmış olduğunun belirtilmiş olması sebebiyle anılan rekabet yasağı sözleşmesinin davacı ile davalı arasındaki 18.08.2011 tarihli sözleşme kapsamında kurulan hizmet ilişkisi çerçevesinde düzenlendiği açıktır.
13. Rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesiyle, hizmet sözleşmesinden ayrı bir metinde düzenlenmiş yahut hizmet sözleşmesi içerisindeki bir hükümle düzenlenmiş olmasından bağımsız olarak taraflar arasında hem bir hizmet sözleşmesinin, hem de bir rekabet yasağı sözleşmesinin birbirlerinden ayrı olarak varlıklarını koruyacaklarına dair kabul kapsamında; davacı ile davalı arasındaki "Gizlilik Anlaşması" başlıklı rekabet sözleşmesi, her ne kadar taraflar arasındaki hizmet ilişkisine ilişkin olarak akdedilmiş ise de sahip olduğu unsurlar ile uygulanacak kanuni hükümlerdeki farklılıklar, iş ilişkisinin feshedildiği tarihten sonraki döneme dair hükümler içermesi ile anılan dönem için geçerli olması sebebiyle hizmet sözleşmesinden bağımsız nitelikte bir sözleşme olarak varlığını muhafaza eder.
14. Bu itibarla taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız niteliği nazara alındığında ve rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşuluna dair özel hüküm niteliğinde olan TBK'nın 446 ncı maddesi çerçevesinde; hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK’nın 420/1 maddesi hükmünün, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, sözleşmenin ihlâli durumunda sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşulu geçerlidir. Bu anlamda anılan ceza koşuluna karşılık olarak davacının herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün sözleşmede öngörülmemiş olması, davalı aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerliliğini etkilemez. Dolayısıyla davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna ilişkin geçerli hüküm kapsamında anılan sözleşmenin ihlâli iddiasına dayalı olarak cezai şartı tahsilinin talep edilmesi mümkündür.
15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğu, rekabet yasağı anlaşmasının taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine ilişkin olduğu, bu sebeple rekabet yasağı sözleşmesinin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının bu sözleşmeyi hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olduğunu kabule yeterli olmadığı, hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesinin TBK'nın hizmet sözleşmelerine dair emredici düzenlemelerine tâbi olduğu, dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmesinde sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna dair sözleşme hükmünün, TBK'nın 420/1 maddesi gereğince geçersiz olduğundan bu yönde verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü ile somut olaya uygulanması gereken 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereğince davada iş mahkemelerinin görevli olduğu, bu nedenle direnme kararının anılan değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
08.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 20’i BOZMA, 4’ü DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
BİLGİ : “İşçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrasındaki rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıklarda iş mahkemeleri görevlidir” şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01 Haziran 2021 tarihli kararı ve aksi yöndeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03 Aralık 2021 tarihli kararı için bkz.
“İşçinin sadakat yükümlüğü çerçevesinde rekabet yasağını ihlal etmesinde iş mahkemeleri görevlidir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09 Mart 2016 tarihli kararı için bkz.
İÇTİHAT YORUMU : “Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 01.06.2021 tarihli temyiz incelemesi neticesinde (Y. 9. HD, 01.06.2021, 2021/3076 E. - 2021/9789 K.), önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemdeki rekabet yasağına aykırılıktan kaynaklanan davaların ticarî dava olduğunu benimsemiş ise de; Dairece bu uygulamadan dönülerek bu tür davaların da iş mahkemelerinin görevi kapsamında kaldığına karar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise 03.12.2021 tarihli uyuşmazlığın giderilmesi kararında (Y. 11. HD. 03.12.2021, 1534/6811 sayılı Kararı), “TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olacağına” karar vermiştir.
İfade ettiğimiz gibi bu durumda da, uyuşmazlık sonucu verilen karar daha önceki başka bir Yargıtay Hukuk Dairesi (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi) uygulaması veya içtihadı ile çeliştiği için kanaatimizce, hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, uyuşmazlığın giderilmesine karar veren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, kanunî değişiklik yapılıncaya kadar 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesini kıyas yoluyla uygulatması gerekirdi.” (KARAMERCAN, Fatih, 5235 Sayılı Kanunun Madde 35/1-b.3 Hükmü Uyarınca Uyuşmazlığın Giderilmesinde Yaşanan Sorunlar, İzmir Barosu Dergisi, İzmir Barosu Dergisi, Y: 87, S: 2022/3, s. 217)
Söz konusu makale için bkz.