SADECE DAVALININ TEMYİZİ ÜZERİNE VERİLEN BOZMA KARARI SONRASI HÜKME EN YAKIN TARİHTE GEÇERLİ OLAN ASGARİ ÜCRET ESAS ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/(21)10-188
KARAR NO : 2022/87
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 12. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2020/141 - 2020/295
ASIL DAVADA
DAVACILAR : Kendisine asaleten M.K. ile İ.K.'ya velayeten H.K.
vekilleri Av. S.D.
DAVALILAR : 1- H.H.Y.
2- Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Tic. A.Ş.
3- K.Y. vekilleri Av. H.P.
EK DAVADA DAVACILAR : Kendisine asaleten M.K. ile İ.K.'ya velayeten H.K.
vekilleri Av. S.D.
DAVALILAR : 1- H. H.Y.
2- Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. H.P.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVACILAR : 1- G.K. 2- A.K. 3- S. K.
DAVALILAR : 1- H.H.Y. 2- Y. Turizm İnşaat Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. H.P.
1. Taraflar arasındaki “Maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 12. İş Mahkemesince verilen asıl dava ile birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı davasının kısmen kabulüne, birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı davasının kabulüne ilişkin karar davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde; davacı Hatice K.’nun eşi, diğer davacılar Melike ve İlayda K.’nun babaları olan Ferdi K.’nun davalı şirketin işlettiği diğer davalıların ise yöneticisi olduğu otel işyerinde 3 yıldır pasta ustası olarak çalışmakta iken 15.04.2011 tarihinde elektrik akımına kapıldığını, 20.04.2011 tarihinde hayatını kaybettiğini, geriye 30 yaşındaki eşi ile 9 yaşında ve 8 aylık olan iki kız çocuğunu bıraktığını, olayın meydana gelmesinde tadilat yapılan otelin müşteri kabul edip faaliyetine ara vermemesi nedeniyle yöneticilerin ağır kusurlarının bulunduğunu, müteveffanın 2.200 TL net ücret ile çalıştığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacıların her biri için 10.000 TL maddi, davacı eş için 200.000 TL, davacı çocukların her biri için 100.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacılar vekili 31.03.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; maddi tazminat taleplerini davacı eş Hatice için 354.518,52 TL’ye, davacı İlayda K. için 49.620,51 TL’ye, davacı Melike K. için 113.818,43 TL’ye Y.tmiştir.
6. Davacılar vekili birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı dava dilekçesinde; asıl davada alınan hesap raporunda maddi tazminatın o davada talep edilen alacak miktarlarının üzerinde olduğundan bakiye alacaklar için bu davayı açtıklarını ileri sürerek davacı eş Hatice için 414.806,00 TL, davacı çocuk İlayda için 46.972,96 TL, davacı çocuk Melike için 112.046,86 TL'nin murisin vefat tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
7. Davacılar vekili birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı dava dilekçesinde; davacılar Ahmet ile Güler K.’nun oğlu ve diğer davacı Sinan K.’nun kardeşi olan kazalı işçi Ferdi K.'nun 15.04.2011 tarihinde geçirdiği iş kazasında 33 yaşında iken vefat ettiğini, murisin anne ve babası ile kardeşi olan davacıların genç yaşta yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirterek davacı anne için 80.000 TL, davacı baba için 70.000 TL ve davacı kardeş için 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve mütesesilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
8. Davalılar Hasan Hikmet Y., Kalman Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Y. Turizm A.Ş.) vekili asıl davada cevap dilekçesinde; müvekkilleri olan Hasan Hikmet Y. ve Kalman Y.’in taraf sıfatının bulunmadığını öte yandan kazanın gerçekleştiği tarihte işyerinde tadilatın sona erdiğini, tadilatın devam ettiği sırada otel müşterilerine yiyecek hazırlanmaya çalışıldığı iddiasının doğru olmadığını, kazanın işçinin bağışlanamaz kusuru neticesinde meydana geldiğini, müvekili şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, kusuru bulunmadığını, kazanın önlemlerin eksikliği nedeniyle değil işçinin ağır kusuru neticesinde meydana geldiğini, kaçınılmazlık unsuru göz önüne alındığında müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, davacı yan ile tazminat görüşmeleri yapıldığını ancak her görüşmede sürekli artan talepler nedeniyle anlaşma sağlanamadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
9. Birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı davasında davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazalı işçinin pasta ustası olmadığını, bu konuda dosyada belge bulunmadığını, dosyaya sunulan belirsiz süreli iş sözleşmesinde pastacı olduğu belirtilip ücretin de açıkça yazılı olduğunu, emsal ücret araştırmasının kazalı işçinin pastacı olduğu belirtilerek yapılması gerektiğini, hükmedilen bedelin tazminat hukukunun genel prensiplerine aykırı olarak davacıların zenginleşmesi, davalıların ise fakirleşmesi sonucunu doğuracağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
10. Birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı davasında davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm A.Ş. vekili cevap dilekeçesinde; davalı şahsa husumet yöneltilemeyeceğini, iş kazalarından şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, tadilat sürecinde faaliyete ara verildiğini, kaza tarihinde tadilat sürecinin bitmiş olduğunu, kazanın işçinin bağışlanamaz kusuru neticesinde meydana geldiğini, müvekili şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, kusuru bulunmadığını, kazanın önlemlerin eksikliği nedeniyle değil işçinin ağır kusuru neticesinde meydana geldiğini, kaçınılmazlık unsuru göz önüne alındığında müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, talep edilen tazminat tutarlarının fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
11. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 08.09.2015 tarihli ve 2011/1269 E., 2015/566 K. sayılı kararı ile; gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakta yetersiz kalan ve bu konuda ihmali bulunan davalı Hasan Hikmet Y.'in %100 kusurlu olduğu, olayda mütevveffaya kusur atfedilemeyeceği, yönetim kurulu üyesi olan davalı Kalman Y.'in ise otelin yönetimi ve meydana gelen olayla illiyet bağının olmamasından dolayı kusursuz olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacılar Hatice K. için 354.518,52 TL, İlayda K. için 59.620,51 TL ve Melike K. için 123.815,43 TL maddi tazminatın 10.000 TL’si için kaza tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ayrıca Hatice K. için 10.000 TL, Melike K. için 8.000 TL ve İlayda K. için 8.000 TL manevi tazminatın faizsiz olarak davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Kalman Y. yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
12. İstanbul 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 03.04.2018 tarihli ve 2016/18557 E., 2018/3247 K. sayılı kararı ile davalı Kalman Y.’in temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacılar ve davalı Y. Turizm İnşaat Tekstil San ve Tic. A.Ş ile Hasan Hikmet Y. vekillerinin diğer temyiz istemlerinin reddine karar verildikten sonra;
“… 3- Dava sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine, Davacı eş Hatice lehine 354.518,52 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı çocuk İlayda lehine 59.620,51 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı çocuk Melike K. lehine 123.815,43 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı eş lehine 10.000 TL, davacı çocuklar lehine 8.000 TL’şer manevi tazminatın davalılar Y. Turizm İnşaat Tekstil San ve Tic. A.Ş ile Hasan Hikmet Y. ‘den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre sigortalının, davalı şirkete ait otelde mutfakta çalıştığı sırada, 15/04/2011 tarihinde otelde yapılan tadilat nedeniyle açıkta kalan elektirik hattından elektiriğe kapılması neticesinde ağır yaralandığı ve hastanede tedavi görmekteyken 20/04/2011 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. İş kazasının gerçekleşmesinde kazalı sigortalının kusurunun bulunmadığı, hesap raporunda imzasız bordrolar ve Sgk kaytlarına göre asgari ücretin 1,27 katı üzerinden, tanık anlatımları ve davacı iddiasına göre ise asgari ücretin 3,33 katı üzerinden hesap yapıldığı mahkemece 3,33 kat üzerinden yapılan hesaba itibar edilerek karar verildiği anlaşılmıştır.
İş kazası sonucu maluliyete dayalı maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, öncelikle taraflar arasında görülen alacak davasının dosya içerisine geirtilerek, bu dosyada tespit edilen ücretin kesin delil olmamakla beraber taraflar lehine güçlü delil olduğu dikkate alınması, sigortalının sendika üyesi olması halinde bağlı olduğu sendika tarafından bildirilen ücretin bağlayacı olduğunun dikkate alınması, sendika üyesi olmaması halinde ise ilgili mselek odalarından sigortalının yaşı, yaptığı iş ve mesleğindeki kıdemi dikkate alınarak ücret araştırması yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
4- Gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56. maddesi hükmüne göre, Hakim, ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş ve çocukların her biri için takdir edilen manevi tazminatların ayrı ayrı az olduğu açıktır.
5- İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir.
HMK 26. (HUMK. nun 74) maddesi gereğince de hakim, kural olarak iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına hüküm veremez.
Somut olayda davacının maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği, temyiz dilekçesinde ise manevi tazminat istemine sigortalının vefat tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği dikkate alındığında, Maddi tazminatın tamamına olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, dava dilekçesinde istenilen kısım için kaza tarihinden ıslah ile istenilen kısım için ıslah tarihinden faiz işletilmesi, aynı zamanda manevi tazminat için faize hükmedilmemesi hatlı olmuştur.
Bu açıklamar doğrultusunda Mahkemece yapılacak iş, sigortalının hesaba esas ücretinin açıklanan şekilde tespiti ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarının tespiti, maddi tazminat alacaklarına kaza tarihinden, manevi tazminat talebine ise temyiz dilekçesinde daraltılan taleple bağlı kalınarak sigortalının vefat tarihinden faiz işletilmesi ve davacıların her biri lehinbe takdir edilen manevi tazminatların az olduğunun anlaşılması karşsıında hakkaniyete uygun manevi tazminatın belirlenmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
14. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 21.05.2019 tarihli ve 2018/172 E., 2019/282 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; İstanbul 18. İş Mahkemesinin 2012/725 E., 2014/200 K. sayılı dosyasında yapılan emsal ücret araştırması sonucu OLEYİS Sendikası tarafından pasta ustası olarak çalışan bir işçinin 2.300 TL net ücret alabileceğinin tespit edildiğinin bildirildiği, anılan dosyada kazalı işçinin kaza tarihindeki aylık net ücretinin 2.200 TL olduğunun kabulü ile hüküm kurulduğu, hükmün Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2014/18981 E., 2015/32217 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, bozma kararında belirtildiği şekilde yapılan emsal ücret araştırması sonucu pasta ustası olarak çalışan bir kişinin aylık net kazancının 2.200 TL ile 2.400 TL arasında olabileceğinin bildirildiği, tanık ifadeleri, kesinleşen alacak davasındaki emsal ücret araştırması ve bu dosyada yapılan emsal ücret araştırması sonucu birlikte değerlendirildiğinde kazalı işçinin kaza tarihindeki aylık net ücretinin 2.200 TL olduğunun kabulü gerektiği, bu ücretin kaza tarihindeki 659,82 TL tutarındaki asgari ücretin 3.334 katı olduğu, bu kat sayının kaza tarihinden itibaren bilinen asgari geçim indirimli net asgari ücret tutarlarına uygulanarak bilinen dönem kazançlarının belirlenmesi ve hesaplamada rapor tarihinde en son bilinen asgari ücretlerin de gözetilmesi gerektiği, davacı eşin yaşı ve çocuk sayısı dikkate alındığında evlenme ihtimalinin bulunmadığı, 11.02.2019 tarihli denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat taleplerinin kabulüne, davalı Kalman Y. yönünden lehine vekalet ücreti hükmedilmeden davanın reddine ilişkin verilen ilk kararın yasal süre içinde temyiz edilmediğinden usulî kazanılmış hak gereği anılan davalı yönünden yine vekalet ücretine hükmedilmeyerek maddi tazminat talebinin reddine; manevi tazminat yönünden iş kazasının meydana gelmesinde davalı Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'in %100 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, davacılar Hatice K. için 354.518,52 TL, İlayda K. için 59.620,51 TL, Melike K. için 123.815,43 TL maddi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden yasal faizi ile birlikte; ayrıca davacılar Hatice K. için 35.000 TL Melike ve İlayda K. için 25.000’er TL manevi tazminatın sigortalının vefat ettiği 20.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, manevi tazminat talebi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine; birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 esas sayılı dosyasında davanın kabulüne davacılar Hatice K. için 414.806,00 TL, İlayda K. için 46.972,96 TL, Melike K. için 112.046,86 TL maddi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline; birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 esas sayılı dosyasında, davacı anne Güler K. ve baba Ahmet K. için 20.000’er TL, davacı kardeş Sinan K. için 7.500 TL, manevi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
15. İstanbul 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
16. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 18.02.2020 tarihli ve 2019/5387 E., 2020/933 K. sayılı kararı ile; “... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, uyulan bozma ilamı kapsamına, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre davalılardan Hasan Hikmet Y. ile Y. Turizm İnşaat Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava dosyasında davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine, Davacı eş Hatice lehine 354.518,52 TL, davacı çocuk İlayda lehine 59.620,51 TL, davacı çocuk Melike lehine maddi tazminata ve davacı eş lehine 35.000 TL, davacı çocukların her biri lehine 25.000 TL’şer manevi tazminata ve faize hükmedildiği, birleşen 2019/147 esas sayılı dava dosyasında dvacı eş lehine 414.806,00 TL, davacı çocuk İlayda lehine 46.972,96 TL, davacı çocuk Melike lehine 112.046,86 TL maddi tazminata ve faize hükmedildiği, birleşen 2018/20 esas sayılı dava dosyasında ise davacı ana ve babanın her biri lehine 20.000,00 TL davacı kardeş lehine 7.500 TL manevi tazminata ve faize hükmedildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Somut olayda; mahkemece verilen 08/09/2015 tarihli ilk kararın taraflarca temyiz edildiği, davacının maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, nitekim Dairemizce 03/04/2018 tarih 2016/18557 Esas – 2018/3247 Karar sayılı ilamında da hesaba esas ücretin tespiti yönünden yapılan bozma sebebinde açıkça “Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, öncelikle taraflar arasında görülen alacak davasının dosya içerisine geirtilerek, bu dosyada tespit edilen ücretin kesin delil olmamakla beraber taraflar lehine güçlü delil olduğu dikkate alınması, sigortalının sendika üyesi olması halinde bağlı olduğu sendika tarafından bildirilen ücretin bağlayıcı olduğunun dikkate alınması, sendika üyesi olmaması halinde ise ilgili meslek odalarından sigortalının yaşı, yaptığı iş ve mesleğindeki kıdemi dikkate alınarak ücret araştırması yapılması” gerektiğine işaretle “sigortalının hesaba esas ücretinin açıklanan şekilde tespiti ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarının tespiti” hususunun belirtildiği, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, ücretin araştırılarak, bozmadan önce olduğu gibi, bozmadan sonra toplanan delillere göre de davacıların desteği sigortalı işçinin ücretinin asgari ücretin “3,33 katı” düzeyinde olduğunun tespit edildiği, bu yönle davacıların maddi tazminat istemleri yönünden temyiz itirazlarının bulunmadığı da dikkate alınarak, önceki kararda hükmedilen maddi tazminat miktarlarının davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında, maddi tazminat zarar tavanını oluşturduğu, bu tavanın aşılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak, bozmadan sonra usuli kazanılmış hakka aykırı olarak alınan,11/02/2019 tarihli hesap raporuna itibarla davacılar vekili tarafından açılan ve birleşen 2019/147 esas sayılı davanın reddi gerekirken bu davayı da kapsayacak şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında oluşan maddi tazminat zarar tavanı dikkate alınarak, iş bu dosya ile birleşen 2019/147 esas sayılı dava dosyasının reddine karar vermekten ibarettir.
3- Öte yandan davacı eş ve çocukların adli yardım başvurularının 10/07/2013 tarihli oturum ara kararı gereği kabul edilmiş olması nedeniyle adli yardımdan karşılanan yargılama giderleri hakkında maliye hazinesi lehine hüküm kurulması gerekirken kararda bu yönde bir hükme yer verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden Hasan Hikmet Y. ile Y. Turizm İnşaat Tekstil San. Ve Tic. A.Ş vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
17. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2020/141 E., 2020/295 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2019 tarihli 2016/21-1528 E., 2019/1169 K.; 06.02.2020 tarihli 2016/21-403 E., 2020/104 K. sayılı kararlarında belirtildiği üzere “kamu düzeni” ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, asgari ücretin de kamu düzeni ile ilişkilendirilen kavramların başında geldiği, iş kazasına uğrayan işçinin gerçek zararlarının hesaplanmasında hükme en yakın tarihte geçerli olan asgari ücretin esas alınması gerektiği gözetildiğinde davacıların maddi zararlarının belirlenmesinde asgari ücrette meydana gelen artışların dikkate alınarak yeniden maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği bu nedenle davalılar yararına usulî kazanılmış hak oluşmasının mümkün olmadığı belirtilerek bozma ilamının (2) numaralı bendindeki bozma nedeni yönünden önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
18. Direnme kararı süresi içinde davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
19. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece verilen ilk karara yönelik maddi tazminatın hesabı noktasında davacılar tarafından bir temyiz itirazının bulunmadığı gözetildiğinde bu durumun davalılar lehine maddi tazminat zarar tavanı hususunda usulî kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, bozma kararı sonrası asgari ücretin kamu düzeninden olduğu gerekçesiyle hükme en yakın tarihte geçerli olan asgari ücret esas alınarak yapılan tazminat hesabına göre karar verilmesinin davalılar lehine oluşan usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre ilk bozma kararı sonrası maddi tazminat istemine yönelik açılan ve eldeki dava ile birleştirilen ek davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
20. Öncelikle konuyla ilgili kavramlara kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
21. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 17. maddesine göre;
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz…".
22. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesinde ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, Devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu yönünde düzenleme yapılmıştır. Sözü edilen bu hükümler kapsamında değerlendirme yapıldığında ölüm ve bedensel zararların tazminine ilişkin hususların insan hakları ile ilgili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
23. İş kazası sonucunda işçi kazanç kaybına uğrar ve meydana gelen kazanç kaybının maddi tazminatla karşılanması gerekir. Maddi tazminatın hesabında ise eğer iş kazası yaşanmasaydı işçi hangi maddi durumda olacak idiyse o durumun sağlanması gerekir. Bu amaçla, iş kazası tarihi ile muhtemel yaşam süresinin bitiş tarihine kadar olan zaman içinde uygun illiyet bağı çerçevesinde malvarlığındaki gelir kaybı hesaplanarak işçiye ödenir (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 16. Bası, İstanbul 2018, s. 429).
24. Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı ve işçinin, sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zararı; ölümü hâlinde destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmalıdır. Gerçek zarar hesaplanırken zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir.
25. Öte yandan uyuşmazlıkla ilgisi nedeniyle “usuli kazanılmış hak” kavramının üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
26. Bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka, usule ilişkin kazanılmış hak denir.
27. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (6100 sayılı Kanun/HMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Konu, yargı içtihadı ile gelişmiştir.
28. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
29. Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21E., 1960/9 K. sayılı kararı).
30. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
31. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
32. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması durumunda Yargıtay bozma kararı ile oluşan usulî kazanılmış hak değer taşımayacaktır. 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E., 1960/9 K. sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında (YİBK) "...Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan bütün işlere tatbikinin gerekli olduğuna..." karar verilmiştir.
33. Bunun gibi bozmaya uyulmasından sonra o konuda yürürlüğe giren yeni bir kanun karşısında bozma ilamına uyulmakla oluşan usulî kazanılmış hakkın bir değeri kalmayacaktır.
34. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlinde usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK. 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. ile 30.01.2013 tarihli ve 2012/1-683 E.,2013/165 K. sayılı kararları).
35. Görev konusu da usulî kazanılmış hakkın istisnasıdır. Bu husus 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı YİBK'da "...Kaide olarak usuli müktesep hak hükmünün vazife konusunda tatbik yeri olmayacağına ve duruşmanın bittiği bildirilinceye kadar vazifesizlik kararı verebileceğine,..." şeklinde ifade edilmiştir.
36. Bu sayılanların dışında ayrıca hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzenine ilişkin konularda da usulî kazanılmış haktan söz edilemez.
37. Ayrıca maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile de usulî kazanılmış hak doğmaz.
38. Usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için, bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
39. Bu aşamada asgari ücret ile ilgili olarak gerçek zarar hesabına etkisi nedeniyle açıklamalar yapılması gerekmektedir.
40. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39.maddesine göre: “İş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir.”
41. 01.08.2004 tarihli ve 25540 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Asgari Ücret Yönetmeliğinin (Yönetmelik) "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde, “Asgari ücret; işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
42. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 102. maddesinde de 39. maddede belirtilen komisyonun belirlediği asgari ücreti ödemeyen veya eksik ödemede bulunan iş verenlerin cezai sorumluluğu düzenlenmiştir.
43. Asgari ücret, tüm çalışanlar için uygulanması zorunlu “taban ücret” tir. Asgari ücretin, işçilerin yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam seviyesini sağlaması için gerekli olan en az ücreti ifade ettiği ve adil bir ücret elde edilmesi, böylece çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesi amacına yönelik olduğu gözetildiğinde asgari ücretin kamu düzeni ile ilgili olduğu ve bunun altında bir ücretten söz edilemeyeceği, asgari ücretin altında kararlaştırılan ücretlerin ve buna ilişkin sözleşmelerin geçerli olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
44. Bu noktada “kamu düzeni” kavramına açıklık getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu düzeni; toplumun temel yapısını ve bireylerin güvenlik, huzur ve sağlık içinde yaşamaları için kamusal yararları koruyan; devletin güvenliğini, düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku sağlamaya yarayan kurallar bütününün oluşturduğu hukuk düzenidir (Türk Hukuk Lügatı, Ankara, 2021 Baskı, Cilt-I, s.636).
45. Kamu düzeniyle ilgili durumlarda, kazanılmış usulî haktan söz edilemeyecektir. Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücretteki değişiklikler de usulî kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından re'sen gözetilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 tarihli, 2004/10-24 E., 2004/47 K. sayılı kararında da aynı yaklaşım benimsenmiştir.
46. Tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınmasının nedeni tazminatların hesaplanma yöntemiyle ilgili olup tazminat miktarının belirlenmesi ileriye dönük varsayımsal hesaplamaları gerektirmesi ve gerçek belli iken varsayıma dayalı hesaplama yapılıp buna göre karar verilmesinin mümkün olmaması esasına dayalıdır. Bu durumun “gerçek belli iken varsayıma gidilemez” ilkesine uygun olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.05.1991 tarih 1991/9-102 E., 1991/267 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
47. Hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınması mahkemenin vereceği ilk hükümle ilgili olup bu hükmün yeniden rapor alınmasını gerektirmeyen bir nedenle bozulması hâlinde yeni verilecek hüküm tarihini esas alan bir hesaplama yapılması gerekmeyecek ancak bozma nedeni tazminat hesabı için yeniden rapor alınmasını gerektiriyor ise bu takdirde alınacak raporda sonradan değişen ücretler esas alınarak önceki rapordaki miktarlar itibarıyla varsa usulî kazanılmış hak oluşturan durumlarında gözetilmesi gerekmektedir.
48. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik maddi tazminat hesabı noktasında temyiz itirazı bulunmadığı veya Yargıtay Hukuk Dairesince maddi tazminat hesabı yönünden bir aykırılık görülmediği takdirde bu raporun esas alınması gerektiği konusunda usulî kazanılmış hak oluşacağından farklı bir hesaplama içeren yeni rapora göre karar verilmesi usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olacaktır.
49. Somut olayda 15.04.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası neticesinde kazalı işçinin vefat ettiği, işçinin eşi ve çocukları tarafından iş kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemli eldeki asıl davanın açıldığı, mahkemece yargılama sırasında alınan 11.03.2015 tarihli hesap raporu benimsenerek 08.09.2015 tarihinde asıl davada maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyiz edildiği ancak davacılar vekilinin sadece takdir edilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu ve maddi tazminatlara işletilen faiz başlangıç tarihi ile manevi tazminatlara faiz işletilmemesi yönünden kararı temyiz ettiği, maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, Özel Dairenin 03.04.2018 tarihli kararı ile kazalı işçinin gerçek zarar hesabına esas ücretinin araştırılarak taraflar lehine oluşan usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği ayrıca faiz ve manevi tazminatın az olduğu hususlarında bozma kararı verildiği, bozma kararı sonrası mahkemece emsal ücret araştırması yapılarak bozmadan önce olduğu gibi bozmadan sonra toplanan delillere göre de kazalı işçinin ücretinin asgari ücretin “3,33 katı” düzeyinde olduğu tespit edilerek 11.02.2019 tarihli hesap raporu alındığı ve bu rapor doğrultusunda bilinen aktif dönem hesabının uzaması nedeniyle artan maddi tazminatlara yönelik bozma kararı sonrası açılan ek dava ile talep edilen maddi tazminat miktarlarının hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
50. Şu hâlde yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yukarıda da belirtildiği üzere mahkemece verilen ilk karara yönelik davacılar vekilinin maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, davalılar vekilinin ise tazminat hesaplamasına esas alınan ücretin yanında hüküm altına alınan tazminatlara hak kazanma koşulları ve miktarına yönelik temyiz itirazlarının bulunduğu, Özel Dairece hesaplamalara esas alınan ücretin miktarı yönünden davalılar lehine kararın bozulduğu, bozma kararında ücretle ilgili yapılacak araştırma sonucuna göre maddi tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte taraflar lehine oluşan usulî kazanılmış hakların gözetilmesi gerektiğinin ayrıca ve özellikle vurgulandığı, bozma sonrası alınan raporun da davalılar yönünden ücretin değerlendirilmesi noktasında düzenlendiği, bu itibarla davalılar lehine oluşan usulî kazanılmış hak kapsamında önceki kararda hükmedilen maddi tazminat miktarlarının maddi tazminat zarar tavanını oluşturduğu, bu tavanın aşılmasının mümkün olmadığı, asgari ücretin kamu düzenine ilişkin olduğu gerekçesiyle davalı taraf lehine oluşan usulî kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın yalnızca davalı tarafın maddi tazminatı temyiz ettiği dikkate alındığında kendi temyizi nedeniyle aleyhine durum meydana getirecek şekilde bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu ve bozma kararı sonrası açılan ve asıl dava ile birleştirilen 2019/147 Esas sayılı ek davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
51. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
52. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
SADECE DAVALININ TEMYİZİ ÜZERİNE VERİLEN BOZMA KARARI SONRASI HÜKME EN YAKIN TARİHTE GEÇERLİ OLAN ASGARİ ÜCRET ESAS ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/(21)10-188
KARAR NO : 2022/87
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 12. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2020/141 - 2020/295
ASIL DAVADA
DAVACILAR : Kendisine asaleten M.K. ile İ.K.'ya velayeten H.K.
vekilleri Av. S.D.
DAVALILAR : 1- H.H.Y.
2- Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Tic. A.Ş.
3- K.Y. vekilleri Av. H.P.
EK DAVADA DAVACILAR : Kendisine asaleten M.K. ile İ.K.'ya velayeten H.K.
vekilleri Av. S.D.
DAVALILAR : 1- H. H.Y.
2- Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. H.P.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVACILAR : 1- G.K. 2- A.K. 3- S. K.
DAVALILAR : 1- H.H.Y. 2- Y. Turizm İnşaat Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. H.P.
1. Taraflar arasındaki “Maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 12. İş Mahkemesince verilen asıl dava ile birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı davasının kısmen kabulüne, birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı davasının kabulüne ilişkin karar davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde; davacı Hatice K.’nun eşi, diğer davacılar Melike ve İlayda K.’nun babaları olan Ferdi K.’nun davalı şirketin işlettiği diğer davalıların ise yöneticisi olduğu otel işyerinde 3 yıldır pasta ustası olarak çalışmakta iken 15.04.2011 tarihinde elektrik akımına kapıldığını, 20.04.2011 tarihinde hayatını kaybettiğini, geriye 30 yaşındaki eşi ile 9 yaşında ve 8 aylık olan iki kız çocuğunu bıraktığını, olayın meydana gelmesinde tadilat yapılan otelin müşteri kabul edip faaliyetine ara vermemesi nedeniyle yöneticilerin ağır kusurlarının bulunduğunu, müteveffanın 2.200 TL net ücret ile çalıştığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacıların her biri için 10.000 TL maddi, davacı eş için 200.000 TL, davacı çocukların her biri için 100.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacılar vekili 31.03.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; maddi tazminat taleplerini davacı eş Hatice için 354.518,52 TL’ye, davacı İlayda K. için 49.620,51 TL’ye, davacı Melike K. için 113.818,43 TL’ye Y.tmiştir.
6. Davacılar vekili birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı dava dilekçesinde; asıl davada alınan hesap raporunda maddi tazminatın o davada talep edilen alacak miktarlarının üzerinde olduğundan bakiye alacaklar için bu davayı açtıklarını ileri sürerek davacı eş Hatice için 414.806,00 TL, davacı çocuk İlayda için 46.972,96 TL, davacı çocuk Melike için 112.046,86 TL'nin murisin vefat tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
7. Davacılar vekili birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı dava dilekçesinde; davacılar Ahmet ile Güler K.’nun oğlu ve diğer davacı Sinan K.’nun kardeşi olan kazalı işçi Ferdi K.'nun 15.04.2011 tarihinde geçirdiği iş kazasında 33 yaşında iken vefat ettiğini, murisin anne ve babası ile kardeşi olan davacıların genç yaşta yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirterek davacı anne için 80.000 TL, davacı baba için 70.000 TL ve davacı kardeş için 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve mütesesilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
8. Davalılar Hasan Hikmet Y., Kalman Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Y. Turizm A.Ş.) vekili asıl davada cevap dilekçesinde; müvekkilleri olan Hasan Hikmet Y. ve Kalman Y.’in taraf sıfatının bulunmadığını öte yandan kazanın gerçekleştiği tarihte işyerinde tadilatın sona erdiğini, tadilatın devam ettiği sırada otel müşterilerine yiyecek hazırlanmaya çalışıldığı iddiasının doğru olmadığını, kazanın işçinin bağışlanamaz kusuru neticesinde meydana geldiğini, müvekili şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, kusuru bulunmadığını, kazanın önlemlerin eksikliği nedeniyle değil işçinin ağır kusuru neticesinde meydana geldiğini, kaçınılmazlık unsuru göz önüne alındığında müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, davacı yan ile tazminat görüşmeleri yapıldığını ancak her görüşmede sürekli artan talepler nedeniyle anlaşma sağlanamadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
9. Birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 Esas sayılı davasında davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazalı işçinin pasta ustası olmadığını, bu konuda dosyada belge bulunmadığını, dosyaya sunulan belirsiz süreli iş sözleşmesinde pastacı olduğu belirtilip ücretin de açıkça yazılı olduğunu, emsal ücret araştırmasının kazalı işçinin pastacı olduğu belirtilerek yapılması gerektiğini, hükmedilen bedelin tazminat hukukunun genel prensiplerine aykırı olarak davacıların zenginleşmesi, davalıların ise fakirleşmesi sonucunu doğuracağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
10. Birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 Esas sayılı davasında davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm A.Ş. vekili cevap dilekeçesinde; davalı şahsa husumet yöneltilemeyeceğini, iş kazalarından şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, tadilat sürecinde faaliyete ara verildiğini, kaza tarihinde tadilat sürecinin bitmiş olduğunu, kazanın işçinin bağışlanamaz kusuru neticesinde meydana geldiğini, müvekili şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, kusuru bulunmadığını, kazanın önlemlerin eksikliği nedeniyle değil işçinin ağır kusuru neticesinde meydana geldiğini, kaçınılmazlık unsuru göz önüne alındığında müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, talep edilen tazminat tutarlarının fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
11. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 08.09.2015 tarihli ve 2011/1269 E., 2015/566 K. sayılı kararı ile; gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakta yetersiz kalan ve bu konuda ihmali bulunan davalı Hasan Hikmet Y.'in %100 kusurlu olduğu, olayda mütevveffaya kusur atfedilemeyeceği, yönetim kurulu üyesi olan davalı Kalman Y.'in ise otelin yönetimi ve meydana gelen olayla illiyet bağının olmamasından dolayı kusursuz olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacılar Hatice K. için 354.518,52 TL, İlayda K. için 59.620,51 TL ve Melike K. için 123.815,43 TL maddi tazminatın 10.000 TL’si için kaza tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ayrıca Hatice K. için 10.000 TL, Melike K. için 8.000 TL ve İlayda K. için 8.000 TL manevi tazminatın faizsiz olarak davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Kalman Y. yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
12. İstanbul 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 03.04.2018 tarihli ve 2016/18557 E., 2018/3247 K. sayılı kararı ile davalı Kalman Y.’in temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacılar ve davalı Y. Turizm İnşaat Tekstil San ve Tic. A.Ş ile Hasan Hikmet Y. vekillerinin diğer temyiz istemlerinin reddine karar verildikten sonra;
“… 3- Dava sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine, Davacı eş Hatice lehine 354.518,52 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı çocuk İlayda lehine 59.620,51 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı çocuk Melike K. lehine 123.815,43 TL maddi tazminatın 10.000 TL’lik kısmı için kaza tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı eş lehine 10.000 TL, davacı çocuklar lehine 8.000 TL’şer manevi tazminatın davalılar Y. Turizm İnşaat Tekstil San ve Tic. A.Ş ile Hasan Hikmet Y. ‘den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre sigortalının, davalı şirkete ait otelde mutfakta çalıştığı sırada, 15/04/2011 tarihinde otelde yapılan tadilat nedeniyle açıkta kalan elektirik hattından elektiriğe kapılması neticesinde ağır yaralandığı ve hastanede tedavi görmekteyken 20/04/2011 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. İş kazasının gerçekleşmesinde kazalı sigortalının kusurunun bulunmadığı, hesap raporunda imzasız bordrolar ve Sgk kaytlarına göre asgari ücretin 1,27 katı üzerinden, tanık anlatımları ve davacı iddiasına göre ise asgari ücretin 3,33 katı üzerinden hesap yapıldığı mahkemece 3,33 kat üzerinden yapılan hesaba itibar edilerek karar verildiği anlaşılmıştır.
İş kazası sonucu maluliyete dayalı maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, öncelikle taraflar arasında görülen alacak davasının dosya içerisine geirtilerek, bu dosyada tespit edilen ücretin kesin delil olmamakla beraber taraflar lehine güçlü delil olduğu dikkate alınması, sigortalının sendika üyesi olması halinde bağlı olduğu sendika tarafından bildirilen ücretin bağlayacı olduğunun dikkate alınması, sendika üyesi olmaması halinde ise ilgili mselek odalarından sigortalının yaşı, yaptığı iş ve mesleğindeki kıdemi dikkate alınarak ücret araştırması yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
4- Gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56. maddesi hükmüne göre, Hakim, ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş ve çocukların her biri için takdir edilen manevi tazminatların ayrı ayrı az olduğu açıktır.
5- İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir.
HMK 26. (HUMK. nun 74) maddesi gereğince de hakim, kural olarak iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına hüküm veremez.
Somut olayda davacının maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği, temyiz dilekçesinde ise manevi tazminat istemine sigortalının vefat tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği dikkate alındığında, Maddi tazminatın tamamına olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, dava dilekçesinde istenilen kısım için kaza tarihinden ıslah ile istenilen kısım için ıslah tarihinden faiz işletilmesi, aynı zamanda manevi tazminat için faize hükmedilmemesi hatlı olmuştur.
Bu açıklamar doğrultusunda Mahkemece yapılacak iş, sigortalının hesaba esas ücretinin açıklanan şekilde tespiti ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarının tespiti, maddi tazminat alacaklarına kaza tarihinden, manevi tazminat talebine ise temyiz dilekçesinde daraltılan taleple bağlı kalınarak sigortalının vefat tarihinden faiz işletilmesi ve davacıların her biri lehinbe takdir edilen manevi tazminatların az olduğunun anlaşılması karşsıında hakkaniyete uygun manevi tazminatın belirlenmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
14. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 21.05.2019 tarihli ve 2018/172 E., 2019/282 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; İstanbul 18. İş Mahkemesinin 2012/725 E., 2014/200 K. sayılı dosyasında yapılan emsal ücret araştırması sonucu OLEYİS Sendikası tarafından pasta ustası olarak çalışan bir işçinin 2.300 TL net ücret alabileceğinin tespit edildiğinin bildirildiği, anılan dosyada kazalı işçinin kaza tarihindeki aylık net ücretinin 2.200 TL olduğunun kabulü ile hüküm kurulduğu, hükmün Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2014/18981 E., 2015/32217 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, bozma kararında belirtildiği şekilde yapılan emsal ücret araştırması sonucu pasta ustası olarak çalışan bir kişinin aylık net kazancının 2.200 TL ile 2.400 TL arasında olabileceğinin bildirildiği, tanık ifadeleri, kesinleşen alacak davasındaki emsal ücret araştırması ve bu dosyada yapılan emsal ücret araştırması sonucu birlikte değerlendirildiğinde kazalı işçinin kaza tarihindeki aylık net ücretinin 2.200 TL olduğunun kabulü gerektiği, bu ücretin kaza tarihindeki 659,82 TL tutarındaki asgari ücretin 3.334 katı olduğu, bu kat sayının kaza tarihinden itibaren bilinen asgari geçim indirimli net asgari ücret tutarlarına uygulanarak bilinen dönem kazançlarının belirlenmesi ve hesaplamada rapor tarihinde en son bilinen asgari ücretlerin de gözetilmesi gerektiği, davacı eşin yaşı ve çocuk sayısı dikkate alındığında evlenme ihtimalinin bulunmadığı, 11.02.2019 tarihli denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat taleplerinin kabulüne, davalı Kalman Y. yönünden lehine vekalet ücreti hükmedilmeden davanın reddine ilişkin verilen ilk kararın yasal süre içinde temyiz edilmediğinden usulî kazanılmış hak gereği anılan davalı yönünden yine vekalet ücretine hükmedilmeyerek maddi tazminat talebinin reddine; manevi tazminat yönünden iş kazasının meydana gelmesinde davalı Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'in %100 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, davacılar Hatice K. için 354.518,52 TL, İlayda K. için 59.620,51 TL, Melike K. için 123.815,43 TL maddi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden yasal faizi ile birlikte; ayrıca davacılar Hatice K. için 35.000 TL Melike ve İlayda K. için 25.000’er TL manevi tazminatın sigortalının vefat ettiği 20.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, manevi tazminat talebi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine; birleşen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2019/147 esas sayılı dosyasında davanın kabulüne davacılar Hatice K. için 414.806,00 TL, İlayda K. için 46.972,96 TL, Melike K. için 112.046,86 TL maddi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline; birleşen İstanbul 26. İş Mahkemesinin 2018/20 esas sayılı dosyasında, davacı anne Güler K. ve baba Ahmet K. için 20.000’er TL, davacı kardeş Sinan K. için 7.500 TL, manevi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 15.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y.'den müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
15. İstanbul 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
16. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 18.02.2020 tarihli ve 2019/5387 E., 2020/933 K. sayılı kararı ile; “... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, uyulan bozma ilamı kapsamına, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre davalılardan Hasan Hikmet Y. ile Y. Turizm İnşaat Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava dosyasında davalı Kalman Y. yönünden davanın reddine, Davacı eş Hatice lehine 354.518,52 TL, davacı çocuk İlayda lehine 59.620,51 TL, davacı çocuk Melike lehine maddi tazminata ve davacı eş lehine 35.000 TL, davacı çocukların her biri lehine 25.000 TL’şer manevi tazminata ve faize hükmedildiği, birleşen 2019/147 esas sayılı dava dosyasında dvacı eş lehine 414.806,00 TL, davacı çocuk İlayda lehine 46.972,96 TL, davacı çocuk Melike lehine 112.046,86 TL maddi tazminata ve faize hükmedildiği, birleşen 2018/20 esas sayılı dava dosyasında ise davacı ana ve babanın her biri lehine 20.000,00 TL davacı kardeş lehine 7.500 TL manevi tazminata ve faize hükmedildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Somut olayda; mahkemece verilen 08/09/2015 tarihli ilk kararın taraflarca temyiz edildiği, davacının maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, nitekim Dairemizce 03/04/2018 tarih 2016/18557 Esas – 2018/3247 Karar sayılı ilamında da hesaba esas ücretin tespiti yönünden yapılan bozma sebebinde açıkça “Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, öncelikle taraflar arasında görülen alacak davasının dosya içerisine geirtilerek, bu dosyada tespit edilen ücretin kesin delil olmamakla beraber taraflar lehine güçlü delil olduğu dikkate alınması, sigortalının sendika üyesi olması halinde bağlı olduğu sendika tarafından bildirilen ücretin bağlayıcı olduğunun dikkate alınması, sendika üyesi olmaması halinde ise ilgili meslek odalarından sigortalının yaşı, yaptığı iş ve mesleğindeki kıdemi dikkate alınarak ücret araştırması yapılması” gerektiğine işaretle “sigortalının hesaba esas ücretinin açıklanan şekilde tespiti ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarının tespiti” hususunun belirtildiği, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, ücretin araştırılarak, bozmadan önce olduğu gibi, bozmadan sonra toplanan delillere göre de davacıların desteği sigortalı işçinin ücretinin asgari ücretin “3,33 katı” düzeyinde olduğunun tespit edildiği, bu yönle davacıların maddi tazminat istemleri yönünden temyiz itirazlarının bulunmadığı da dikkate alınarak, önceki kararda hükmedilen maddi tazminat miktarlarının davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında, maddi tazminat zarar tavanını oluşturduğu, bu tavanın aşılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak, bozmadan sonra usuli kazanılmış hakka aykırı olarak alınan,11/02/2019 tarihli hesap raporuna itibarla davacılar vekili tarafından açılan ve birleşen 2019/147 esas sayılı davanın reddi gerekirken bu davayı da kapsayacak şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında oluşan maddi tazminat zarar tavanı dikkate alınarak, iş bu dosya ile birleşen 2019/147 esas sayılı dava dosyasının reddine karar vermekten ibarettir.
3- Öte yandan davacı eş ve çocukların adli yardım başvurularının 10/07/2013 tarihli oturum ara kararı gereği kabul edilmiş olması nedeniyle adli yardımdan karşılanan yargılama giderleri hakkında maliye hazinesi lehine hüküm kurulması gerekirken kararda bu yönde bir hükme yer verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden Hasan Hikmet Y. ile Y. Turizm İnşaat Tekstil San. Ve Tic. A.Ş vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
17. İstanbul 12. İş Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2020/141 E., 2020/295 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2019 tarihli 2016/21-1528 E., 2019/1169 K.; 06.02.2020 tarihli 2016/21-403 E., 2020/104 K. sayılı kararlarında belirtildiği üzere “kamu düzeni” ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, asgari ücretin de kamu düzeni ile ilişkilendirilen kavramların başında geldiği, iş kazasına uğrayan işçinin gerçek zararlarının hesaplanmasında hükme en yakın tarihte geçerli olan asgari ücretin esas alınması gerektiği gözetildiğinde davacıların maddi zararlarının belirlenmesinde asgari ücrette meydana gelen artışların dikkate alınarak yeniden maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği bu nedenle davalılar yararına usulî kazanılmış hak oluşmasının mümkün olmadığı belirtilerek bozma ilamının (2) numaralı bendindeki bozma nedeni yönünden önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
18. Direnme kararı süresi içinde davalılar Y. Turizm A.Ş. ve Hasan Hikmet Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
19. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece verilen ilk karara yönelik maddi tazminatın hesabı noktasında davacılar tarafından bir temyiz itirazının bulunmadığı gözetildiğinde bu durumun davalılar lehine maddi tazminat zarar tavanı hususunda usulî kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, bozma kararı sonrası asgari ücretin kamu düzeninden olduğu gerekçesiyle hükme en yakın tarihte geçerli olan asgari ücret esas alınarak yapılan tazminat hesabına göre karar verilmesinin davalılar lehine oluşan usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre ilk bozma kararı sonrası maddi tazminat istemine yönelik açılan ve eldeki dava ile birleştirilen ek davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
20. Öncelikle konuyla ilgili kavramlara kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
21. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 17. maddesine göre;
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz…".
22. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesinde ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, Devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu yönünde düzenleme yapılmıştır. Sözü edilen bu hükümler kapsamında değerlendirme yapıldığında ölüm ve bedensel zararların tazminine ilişkin hususların insan hakları ile ilgili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
23. İş kazası sonucunda işçi kazanç kaybına uğrar ve meydana gelen kazanç kaybının maddi tazminatla karşılanması gerekir. Maddi tazminatın hesabında ise eğer iş kazası yaşanmasaydı işçi hangi maddi durumda olacak idiyse o durumun sağlanması gerekir. Bu amaçla, iş kazası tarihi ile muhtemel yaşam süresinin bitiş tarihine kadar olan zaman içinde uygun illiyet bağı çerçevesinde malvarlığındaki gelir kaybı hesaplanarak işçiye ödenir (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 16. Bası, İstanbul 2018, s. 429).
24. Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı ve işçinin, sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zararı; ölümü hâlinde destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmalıdır. Gerçek zarar hesaplanırken zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir.
25. Öte yandan uyuşmazlıkla ilgisi nedeniyle “usuli kazanılmış hak” kavramının üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
26. Bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka, usule ilişkin kazanılmış hak denir.
27. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (6100 sayılı Kanun/HMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Konu, yargı içtihadı ile gelişmiştir.
28. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
29. Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21E., 1960/9 K. sayılı kararı).
30. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
31. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
32. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması durumunda Yargıtay bozma kararı ile oluşan usulî kazanılmış hak değer taşımayacaktır. 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E., 1960/9 K. sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında (YİBK) "...Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan bütün işlere tatbikinin gerekli olduğuna..." karar verilmiştir.
33. Bunun gibi bozmaya uyulmasından sonra o konuda yürürlüğe giren yeni bir kanun karşısında bozma ilamına uyulmakla oluşan usulî kazanılmış hakkın bir değeri kalmayacaktır.
34. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlinde usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK. 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. ile 30.01.2013 tarihli ve 2012/1-683 E.,2013/165 K. sayılı kararları).
35. Görev konusu da usulî kazanılmış hakkın istisnasıdır. Bu husus 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı YİBK'da "...Kaide olarak usuli müktesep hak hükmünün vazife konusunda tatbik yeri olmayacağına ve duruşmanın bittiği bildirilinceye kadar vazifesizlik kararı verebileceğine,..." şeklinde ifade edilmiştir.
36. Bu sayılanların dışında ayrıca hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzenine ilişkin konularda da usulî kazanılmış haktan söz edilemez.
37. Ayrıca maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile de usulî kazanılmış hak doğmaz.
38. Usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için, bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
39. Bu aşamada asgari ücret ile ilgili olarak gerçek zarar hesabına etkisi nedeniyle açıklamalar yapılması gerekmektedir.
40. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39.maddesine göre: “İş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir.”
41. 01.08.2004 tarihli ve 25540 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Asgari Ücret Yönetmeliğinin (Yönetmelik) "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde, “Asgari ücret; işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
42. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 102. maddesinde de 39. maddede belirtilen komisyonun belirlediği asgari ücreti ödemeyen veya eksik ödemede bulunan iş verenlerin cezai sorumluluğu düzenlenmiştir.
43. Asgari ücret, tüm çalışanlar için uygulanması zorunlu “taban ücret” tir. Asgari ücretin, işçilerin yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam seviyesini sağlaması için gerekli olan en az ücreti ifade ettiği ve adil bir ücret elde edilmesi, böylece çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesi amacına yönelik olduğu gözetildiğinde asgari ücretin kamu düzeni ile ilgili olduğu ve bunun altında bir ücretten söz edilemeyeceği, asgari ücretin altında kararlaştırılan ücretlerin ve buna ilişkin sözleşmelerin geçerli olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
44. Bu noktada “kamu düzeni” kavramına açıklık getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu düzeni; toplumun temel yapısını ve bireylerin güvenlik, huzur ve sağlık içinde yaşamaları için kamusal yararları koruyan; devletin güvenliğini, düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku sağlamaya yarayan kurallar bütününün oluşturduğu hukuk düzenidir (Türk Hukuk Lügatı, Ankara, 2021 Baskı, Cilt-I, s.636).
45. Kamu düzeniyle ilgili durumlarda, kazanılmış usulî haktan söz edilemeyecektir. Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücretteki değişiklikler de usulî kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından re'sen gözetilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 tarihli, 2004/10-24 E., 2004/47 K. sayılı kararında da aynı yaklaşım benimsenmiştir.
46. Tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınmasının nedeni tazminatların hesaplanma yöntemiyle ilgili olup tazminat miktarının belirlenmesi ileriye dönük varsayımsal hesaplamaları gerektirmesi ve gerçek belli iken varsayıma dayalı hesaplama yapılıp buna göre karar verilmesinin mümkün olmaması esasına dayalıdır. Bu durumun “gerçek belli iken varsayıma gidilemez” ilkesine uygun olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.05.1991 tarih 1991/9-102 E., 1991/267 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
47. Hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınması mahkemenin vereceği ilk hükümle ilgili olup bu hükmün yeniden rapor alınmasını gerektirmeyen bir nedenle bozulması hâlinde yeni verilecek hüküm tarihini esas alan bir hesaplama yapılması gerekmeyecek ancak bozma nedeni tazminat hesabı için yeniden rapor alınmasını gerektiriyor ise bu takdirde alınacak raporda sonradan değişen ücretler esas alınarak önceki rapordaki miktarlar itibarıyla varsa usulî kazanılmış hak oluşturan durumlarında gözetilmesi gerekmektedir.
48. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik maddi tazminat hesabı noktasında temyiz itirazı bulunmadığı veya Yargıtay Hukuk Dairesince maddi tazminat hesabı yönünden bir aykırılık görülmediği takdirde bu raporun esas alınması gerektiği konusunda usulî kazanılmış hak oluşacağından farklı bir hesaplama içeren yeni rapora göre karar verilmesi usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olacaktır.
49. Somut olayda 15.04.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası neticesinde kazalı işçinin vefat ettiği, işçinin eşi ve çocukları tarafından iş kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemli eldeki asıl davanın açıldığı, mahkemece yargılama sırasında alınan 11.03.2015 tarihli hesap raporu benimsenerek 08.09.2015 tarihinde asıl davada maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyiz edildiği ancak davacılar vekilinin sadece takdir edilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu ve maddi tazminatlara işletilen faiz başlangıç tarihi ile manevi tazminatlara faiz işletilmemesi yönünden kararı temyiz ettiği, maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, Özel Dairenin 03.04.2018 tarihli kararı ile kazalı işçinin gerçek zarar hesabına esas ücretinin araştırılarak taraflar lehine oluşan usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği ayrıca faiz ve manevi tazminatın az olduğu hususlarında bozma kararı verildiği, bozma kararı sonrası mahkemece emsal ücret araştırması yapılarak bozmadan önce olduğu gibi bozmadan sonra toplanan delillere göre de kazalı işçinin ücretinin asgari ücretin “3,33 katı” düzeyinde olduğu tespit edilerek 11.02.2019 tarihli hesap raporu alındığı ve bu rapor doğrultusunda bilinen aktif dönem hesabının uzaması nedeniyle artan maddi tazminatlara yönelik bozma kararı sonrası açılan ek dava ile talep edilen maddi tazminat miktarlarının hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
50. Şu hâlde yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yukarıda da belirtildiği üzere mahkemece verilen ilk karara yönelik davacılar vekilinin maddi tazminatın hesabı noktasında bir temyiz itirazının bulunmadığı, davalılar vekilinin ise tazminat hesaplamasına esas alınan ücretin yanında hüküm altına alınan tazminatlara hak kazanma koşulları ve miktarına yönelik temyiz itirazlarının bulunduğu, Özel Dairece hesaplamalara esas alınan ücretin miktarı yönünden davalılar lehine kararın bozulduğu, bozma kararında ücretle ilgili yapılacak araştırma sonucuna göre maddi tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte taraflar lehine oluşan usulî kazanılmış hakların gözetilmesi gerektiğinin ayrıca ve özellikle vurgulandığı, bozma sonrası alınan raporun da davalılar yönünden ücretin değerlendirilmesi noktasında düzenlendiği, bu itibarla davalılar lehine oluşan usulî kazanılmış hak kapsamında önceki kararda hükmedilen maddi tazminat miktarlarının maddi tazminat zarar tavanını oluşturduğu, bu tavanın aşılmasının mümkün olmadığı, asgari ücretin kamu düzenine ilişkin olduğu gerekçesiyle davalı taraf lehine oluşan usulî kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın yalnızca davalı tarafın maddi tazminatı temyiz ettiği dikkate alındığında kendi temyizi nedeniyle aleyhine durum meydana getirecek şekilde bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu ve bozma kararı sonrası açılan ve asıl dava ile birleştirilen 2019/147 Esas sayılı ek davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
51. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
52. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar Hasan Hikmet Y. ve Y. Turizm İnşaat Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.