KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAY AÇISINDAN TEMİNATIN İADESİ İÇİN YAZI YAZMASININ YETERLİ OLMASINA RAĞMEN BUNDAN ISRARLA KAÇINAN HAKİMİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU BULUNMAKTADIR.

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
(İLK DERECE SIFATIYLA)

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO       : 2021/1 Esas
KARAR NO    : 2022/10

DAVA              : Tazminat (Hakim Sorumluluğundan Kaynaklanan)

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Hakim Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından Haşim K. aleyhine İstanbul 1.. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/5.9 Esas sayılı dosyası ile açmış olduğu alacak davasında teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı aldırdığını, davanın Yargıtay'dan geçerek 23/02/2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine mahkemesinden 25/11/2005 tarihinde yatırdığı 9.012,00 TL teminatın iadesini talep ettiğini, mahkemenin yazısı üzerine 2 nolu mahkemeler veznesinin teminatın zamanaşımı nedeniyle 31/12/2015 tarihinde Şişli Mal Müdürlüğüne aktarıldığını bildirdiğini, bu kez mahkemeden Şişli Mal Müdürlüğüne yazı yazılarak teminatın iadesini talep ettiğini, mahkemenin "Hazineye aktarılan teminatın kuruma başvuru veya dava yoluyla değerlendirilebileceğinden" bahisle talebini reddettiğini, usul ve yasaya aykırı şekilde Hazineye intikal ettirilen nakit teminat bedelinin iadesi talebiyle bu kez Şişli Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü'ne başvurduğunu, Mal Müdürlüğü 26/08/2019 tarihli cevabında "Adli teminatların zamanaşımı süresi 10 yıl olmakla birlikte iade edilebilmesi için ilgili mahkemenin iade kararı gerektiğini" belirttiğini, Mal Müdürlüğünün bu cevabi yazısı üzerine mahkemeye tekrar başvurmasına rağmen mahkemenin talebini 19/09/2019 tarihinde tekrar reddettiğini, başvuru yollarını tükettiğinden bu defa İstanbul 8. İdare Mahkemesine 2019/2546 Esas sayılı dosya ile dava açtığını, İdare Mahkemesinin uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle davayı reddettiğini, derdest dosyaya ilişkin adli teminatın Hazineye aktarılmasının kanuna aykırı olduğunu, teminatın gösterilmesini gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine ilgilinin talebi üzerine teminatın mahkemece iade edilmesi gerektiğini, gerek 1.. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin gerek Şişli Mal Müdürlüğünün hiçbir yasal engel bulunmadığı halde teminatı iade etmeyerek müvekkilini zarara uğrattıklarını, HMK'nın 46. maddesi dikkate alındığından hakimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine dava açılabileceğini, hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olduğundan 9.012,00 TL alacağın mahkeme kararının kesinleştiği 23/02/2016 tarihinden itibaren denkleştirici adalet ilkesine göre güncellenmiş değerinin müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açıldığını, HMK'nın 46. maddesindeki sorumluluk maddelerinin sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, yasada sayılan koşulların hiçbirisinin oluşmadığını, bu nedenlerle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İHBAR OLUNAN: İhbar olunan cevap dilekçesinde özetle; konuya ilişkin dosyanın yargılamasının kendisi tarafından yapılmadığını, teminatın iadesi talebinin reddine dair kararında istinaf, temyiz gibi yasa yollarına tabi bir karar olduğunu, hakim tarafından yasa yolu gösterilmese bile davacının yasal yollara başvurma imkanı varken bu yollara başvurmadığını, teminata zamanaşımı nedeniyle Hazine'nin el koyduğunu, teminatın dava yoluyla ilgili idareden talep edilebileceğini, nitekim davacının başvurusu üzerine Şişli Mal Müdürlüğü'nün de zamanaşımı nedeniyle teminatın irad kaydedildiğinden dava yoluyla alınabileceğini bildirdiğini, Hazineye karşı sebepsiz zenginleme hükümlerine göre dava açılması gerektiğini, dosya üzerinden yazılacak bir müzekkere ile sonuca ulaşılamayacağını, bu yolları tüketmeden HMK 46. maddesine göre tazminat davasının açılamayacağından mesnetsiz ve hukuka aykırı açılan davanın reddi gerektiği savunmasında bulunmuştur.

DELİLLER VE GEREKÇE: Dava HMK 46 maddesi uyarınca hakimin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan fiili nedeniyle Devlet aleyhine açılmış maddi tazminat davasıdır.

Dosya arasında bulunan İstanbul 1.. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/5.9 E sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının bu dosyasının davacısı, davalısının Haşim K. olduğu, davalı aleyhine 2005 tarihinde alacak davası açıldığı, davacının talebi üzerine 25/11/2005 tarihinde teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verildiği, 9.012,00 TL teminatın davacı vekilince 25/11/2005 tarihinde 019368 sıra nolu tahsilat makbuzu ile Şişli Adliyesi Mahkemeler Veznesine yatırıldığı, yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay'dan geçerek 23/02/2016 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin mahkemeye hitaben 09/03/2017 havale tarihli dilekçe ile teminatın iadesi için başvurduğu, mahkeme hakiminin 04/04/2017 tarihinde "yapılan UYAP kontrolünde zaman aşımı nedeniyle teminatın Hazine'ye aktarılmış olduğundan söz konusu işlemin dayanak belgelerinin vezneden sorulması" yönünde dilekçenin altına şerh düşülerek, mahkemece 05/04/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2 Nolu Mahkemeler Veznesi'ne yazı yazılarak uyap sisteminden teminat iade işlemi yapılamadığından, uyap sisteminde gözüken "zamanaşımı reddiyatı" ifadesinin dayanaklarının istenildiği, 10/04/2017 tarihinde 2 Nolu Mahkemeler Veznesi'nin "teminatın 31/12/2015 tarih, 54122 sıra nolu reddiyat ile Şişli Mal Müdürlüğü'ne zamanaşımı nedeniyle yatırıldığı" yönünde cevap verildiği, mahkemece bu cevabın altına 11/04/2017 tarihinde "teminatın Şişli Mal Müdürlüğü'ne zamanaşımı nedeniyle yatırıldığı anlaşıldığından teminatın iadesi hususunu ilgili tarafından, ilgili kuruma başvurması halinde kurumca ya da dava yoluyla talep edilmesi halinde mahkemece değerlendirilebileceğinden teminatın iadesi işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde şerh düşüldüğü, bu karar üzerine davacı vekilinin 14/09/2017 havale tarihli dilekçe ile mahkemeye tekrar başvurarak Şişli Mal Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak mahkeme veznesinden Mal Müdürlüğü hesabına intikal ettirilen teminatın iadesini talep ettiği, mahkeme hakiminin 22/09/2017 tarihinde dosya üzerinden "Hazine'ye aktarılan teminatın iadesi ancak ilgili kurum ya da dava yoluyla değerlendirilebileceğine ilişkin 11/04/2017 tarihinde karar verdiğinden bu nedenle talebin reddine" karar verdiği, bu karar sonrasında davacı vekilinin 16/08/2019 tarihinde dilekçe ile Şişli Mal Müdürlüğü'ne başvurarak teminatın iadesini istediği, Şişli Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü'nün 26/08/2019 tarihinde ...04-E.308877 sayılı cevabi yazısı ile söz konusu adli teminatların zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğundan iade edilebilmesi için ilgili mahkemenin iade kararının gerektiğinden bahisle dairece yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığından dilekçe ve eklerinin iadesine karar verdiği, bu yazı üzerine davacı vekilinin mahkemeden tekrar 11/09/2019 tarihinde gelişen aşamalardan bahsederek HMK'nın 89. maddesini de gerekçe göstererek talebinin zamanaşımına uğramadığını, teminatın Hazine'ye aktarılması işleminin hukuka aykırı olduğundan teminatın iadesi ve müzekkere yazılmasına karar verilmesi talebinde bulunduğu, bu talep üzerine mahkemenin dosya üzerinden 19/09/2019 tarihinde "11/09/2019 Tarihli taleple ilgili olarak davacı vekilinin 13/09/2017 tarihli talep dilekçesine binaen 11/04/2017 ve 22/09/2017 tarihli kararlarla "Hazine'ye aktarılan teminatın iadesi ancak ilgili kurum ya da dava yoluyla değerlendirilebileceğine ilişkin 11/04/2017 tarihinde karar verildiğinden bu nedenle talebin reddine" karar verilmiş olmakla yeniden karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verdiği, davacı vekilinin bu gelişmeler sonrasında İdare Mahkemesine teminatın ödenmesi için Şişli Kaymakamlığı'nı davalı göstererek dava açtığı, İstanbul 8. İdare Mahkemesi'nin 2019/2549 E, 2020/1261 K sayılı 02/10/2020 tarihli ilamı ile teminat isteminin yargı faaliyetinin bir parçası olduğundan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verildiği görülmüştür.

Konuya ilişkin yasal düzenlemelere göz atıldığında HMK'nın 392/2 maddesinde asıl davaya ilişkin hüküm kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği açıkça düzenlenmiştir.

Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğinin 217. maddesinde ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz taleplerinde teminat olarak yatırılan para, banka mektubu, tahvil ya da benzeri evrakın iadesinin istenmesi hâlinde yazı işleri müdürü teminatın iadesi için kanunî şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırıp bu hususu belgelendirerek görüşü ile birlikte dosyayı hâkim veya başkana sunacağı, teminat gösterilmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalktığının anlaşılması hâlinde mahkemenin, teminatın iadesine karar vereceği düzenlemesi mevcuttur.

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nün 16/08/2004 tarihli B.07.0.MGM.0.45/470-02/015239 sayılı 2 nolu Muhasebat Genel Müdürlüğü Genelgesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Genelgenin 330.02 Adli Teminatlar başlıklı bölümünde "... mevzuatları gereği alınması gereken diğer adli teminatlar bu ayrıntı koduna kaydedilir. Bu bölüme kaydedilen teminatlar hakkında Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğinin 216'ncı maddesinin II'nci bendi uyarınca işlem yapılır." düzenlenmesinin bulunduğu, aynı genelgenin IV- Zaman Aşımı Süresi ve Başlangıcı Başlıklı maddesinde zamanaşımı bakımından öngörülen sürelerin açıklandığı, C) maddesinde adli teminat olarak alınan paralar bölümünde ihtiyati tedbir talebi üzerine alınan teminattan bahsedilmediği, D) maddesinde mahkeme sonuna kadar saymanlığa teslim edilen paraların, mahkemece paranın iadesi için verilen kararın kesinleştiği tarihten başlamak üzere 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağının öngörüldüğü, Genel Bütçeye Dahil Daireler ve Katma Bütçeli İdareler Muhasebe Yönetmeliğinin 216. maddesinin II. bendinde, ilgili mevzuatları gereği alınması gereken diğer adli teminatların bu bölüme kayıt edileceği, adli teminat olarak alınan paraların zamanaşımı süresini doldurup doldurmadığına bakılmaksızın tahsil edildiği yılı izleyen 2. yıl sonunda bütçeye gelir kaydedileceği, ancak gelir kaydedilen paraların ilgilisine ödenmesi gereken tutarlar olduğu taktirde bütçeye gider yazılarak ödeneceği, aynı yönetmeliğin VI- zamanaşımı süreleri başlıklı maddesinde ihtiyati tedbir nedeniyle alınan teminatın 10 yıllık zamanaşımına tabi adli teminat olarak alınan teminatlar arasında sayılmadığı anlaşılmaktadır.

HMK’nın 46. maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı maddede belirtilen sebeplere dayanılarak devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş olup madde içeriğinde sayılan sebepler tahdidi olarak belirlenmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.

Yukarıda belirtilen deliller, yasal mevzuat, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde; İstanbul 1.. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/5.9 Esas sayılı dosyasında verilen kararın 23/02/2016 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin 09/03/2017, 14/09/2017 havale tarihli ve 11/09/2019 tarihli dilekçeleri ile ihtiyati tedbirin kabulü nedeniyle mahkeme veznesine yatırdığı 9.012,00 TL teminatın iadesini mahkemeden istemesine rağmen ihbar olunan mahkeme hakiminin tüm talepleri reddettiği, oysa ki savcılık veznesinde bulunan paranın Mal Müdürlüğü Veznesine aktarılmasının ilgilisine ödenmesine engel teşkil etmeyeceği, Şişli Mal Müdürlüğü'nün 26/08/2019 tarihli cevabi yazısından teminatın irat kaydedildiğine ve zamanaşımına uğradığına ilişkin bir görüşe rastlanmadığı, kaldı ki somut olayda zamanaşımının dolmasının söz konusu olmadığı, zamanaşımının ancak mahkemece paranın iadesi için verilen kararın kesinleştiği tarihten başlamak üzere 10 yıl olacağı, HMK'nın 392/2 maddesinin emredici düzenleme içerdiği, hakime takdir yetkisi vermediği, hakimin Mal Müdürlüğü'ne teminatın iadesi için yazı yazmasının yeterli olmasına rağmen bundan ısrarla kaçınıldığı, teminatın iadesi talebinin reddi halinde buna karşı Bölge Adliye Mahkemesi'ne başvurulacağına dair mevzuatta bir hüküm bulunmadığı, sadece ihtiyati tedbir kararlarına itiraz halinde yasal yollara başvurulması hususunun düzenlendiği, davacının bütün yolları tükettiği, teminatın Hazine'ye irat kayıt edildiğine dair ne bir mevzuat hükmü ne de idari bir görüş veya karar olmadığı, HMK'nın 46/e maddesinde belirtildiği üzere hakimin hakkın yerine getirilmesinden ısrarla kaçındığı, davacının yatırdığı teminatı halen dahi alamadığı, bu nedenle kanıtlanan davanın kabulü gerektiği vicdani kanaatine varılmıştır.

Her ne kadar davacı 23/02/2016 tarihinden itibaren denkleştirici adalet ilkesine göre güncellenmiş değerini istemiş ise de; bu talebin yerinde bulunmadığı ancak çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince güncellenmiş değeri ifadesinden yasal faiz talebinde bulunduğu sonucu çıkartılarak hakimin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2. Nolu Mahkemeler Veznesi'nden gelen 10/04/2017 tarihli dilekçesi altına yazmış olduğu teminatın iadesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin 11/04/2017 tarihli kararından itibaren yasal faize hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

1- Davanın kabulü ile 9.012,00 TL'nin 11/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

2- Hazine harçtan muaf olduğundan davalı Hazine'den harç alınmasına yer olmadığına, kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacının yatırdığı harçların tümünün davacıya iadesine,

3- Davacı tarafından yapılan 5 adet fiziki tebligat gideri 158 TL ve 2 adet elektronik tebligat gideri 12 TL olmak üzere toplam 170 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

4- Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

5- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına takdir olunan 7.425 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde gerekli harç ve giderlerin karşılanması koşulu ile Yargıtay Hukuk Genel kurulunda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/06/2022

Mete DUMAN         Ali ÇOLAK        Hikmet KANIK      Emir ATEŞ         İsmail ULUKUL
Başkan                   Üye                    Üye                        Üye                    Üye

 

BU DOSYA YARGITAY HUKUK GENEL KURULU GÜNDEMİNE TAŞINMIŞTIR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/3-460
Karar No       : 2023/1388

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 01.06.2022
SAYISI                          : 2021/1 E., 2022/10 K.

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 3. Hukuk Dairesince davanın kabulüne dair verilen 01.06.2022 tarihli ve 2021/1 Esas, 2022/10 Karar sayılı karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği düşünüldü:

3. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

4. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 9.012,00 TL maddi tazminatın tahsilinin istenmesi ve Özel Dairece davanın kabulüne dair kararın yalnızca davalı tarafça temyiz edilmesi karşısında, davalı vekili tarafından temyize konu edilen kararın miktar itibarıyla temyizi kabil nitelikte olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

5. Bu aşamada istinaf ve temyize ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.

6. Bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren 6100 sayılı Kanun’un istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.

7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341 inci maddesi;

(1) (Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:

a) Nihai kararlar.

b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.

(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.

8. İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000,00 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2022 yılı için 8.000,00) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.

9. Aynı Kanun’un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362 nci maddesinde;

“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:

a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.

10. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2 nci maddesi gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf yoluna başvurulabilmesine rağmen temyize ilişkin olarak bu şekilde bir istisna yer almadığından manevi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı göz önüne alınarak temyizin mümkün olup olmadığı değerlendirilecektir.

11. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.

12. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 02.01.2017 tarihli ve 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen (08.03.2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” başlıklı 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasında;

“İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak” hükmü yer almaktadır.

13. Bu hükümde Özel Dairelerce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Hukuk Genel Kurulunun bu kararları temyiz yoluyla inceleyeceği belirtilmektedir.

14. Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, 2. Baskı, Kasım 2018 s. 645).

15. Öte yandan bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için dahi ayrım yapılmaksızın 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesinde belirtilen kırk bin Türk Liralık temyiz kesinlik sınırı uygulandığından Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu miktarı geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksinin kabulü hâlinde Kanun’un bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı kırk bin Türk Liralık parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisini Yargıtay hukuk dairelerine tanımadığı gibi bir sonuç ortaya çıkar ki kanun koyucunun bunu amaçladığından bahsedilemez.

16. Yukarıda belirtildiği üzere miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar temyiz edilemez. 6100 sayılı Kanun’un Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362 nci maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında 2022 yılı için temyiz kesinlik sınırı 107.090,00 TL’dir.

17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 366 ncı maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346 ncı maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme rağmen temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebilecektir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da 6100 sayılı Kanun’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için 6100 sayılı Kanun hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerekir.

18. Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı vekili tarafından 9.012,00 TL maddi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın kabulü ile bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiş ve karara karşı yalnızca davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Bu durumda dava değerinin 2022 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibarıyla mümkün bulunmadığından, davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan REDDİNE,

21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.