SOMUT OLAYDA KATILMA ALACAĞININ HESABI ÖZEL VEYA TEKNİK BİLGİYİ GEREKTİRMEMEKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/10035
Karar No : 2024/171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Türkoğlu Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ : 31.03.2022
SAYISI : 2020/445 E., 2022/250 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; 594 ada 25 parsel 17 nolu bağımsız bölümün 2009 yılında kooperatiften satın alındığını, davalının müvekkilinden habersiz olarak tapuyu adına tescil ettirdiğini, taşınmazın edinilmiş mal olduğunu, satış bedelinin büyük kısmının müvekkili tarafından karşılandığını belirterek; taraflar arasındaki mal varlığının tasfiyesini, taşınmaz kaydının iptali ile yarı oranında müvekkili adına tescilini ya da satış yoluyla tasfiyesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; davacının ayın talep edemeyeceğini, davacının taşınmazın edinilmesine katkısının yok denecek kadar az olduğunu, müvekkiline annesinden miras kalan 352 ve 345 parsel sayılı tarlalardaki hissesini kız kardeşine 13.500,00 TL karşılığında satarak parayı banka hesabına yatırdığını, 5 adet bileziğini de bozdurarak bu paraya eklediğini, ayrıca müvekkilin aldığı maaşlarından artırdığı parayı da hesabına yatırdığını, böylece müvekkilinin hesabında 24.500,00 TL biriktiğini, 55.000,00 TL'ye evin satın alındığını, banka hesabındaki para çekilerek peşinatın ödendiğini, geriye kalan borcun da taksitler halinde ödendiğini, taksitlerin her ay satıcının kardeşinin hesabına düzenli olarak ödendiğini, davacının evin alımına katkısının 4 ya da 5 taksit yatırarak olduğunu, bunun dışında katkısının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.01.2016 tarih ve 2013/291 Esas ve 2016/39 Karar sayılı kararı ile, tüm dosya kapsamından ve taraflar arasındaki boşanma dava dosyasındaki deliller ve bilhassa tanıklar ve safahatlarda hazır olan tarafların duruşma sırasındaki hal ve tutumlarından ve hayatın olağan akışından davalı tarafın üzerine kaydı olan taşınmazın davalının çabaları ile edinildiği, bu kanının davacının samimi beyanlarıyla ve ayrıca dosya kapsamından kabulünün zorunluğu olduğu, davalının ise makul deliller ile ispat edilebilecek olan miktarı olarak 3.000,00 TL kadar katkısının bulunduğu, her ne kadar davalı tarafın bu miktarı da ödemiş olduğu iddiası bulunmuş ise de buna dair herhangi bir ispat aracı sunulamadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 3.000,00 TL'nin tahsiline, davacının fazlaya dair talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarih ve 2016/19316 Esas, 2020/228 Karar sayılı kararı ile, katılma alacağının Kanun'dan kaynaklanan bir hak olduğu, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek olmadığı, ayrıca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olduğu; banka ve tapu kayıtları, tanık ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın kooperatif hissesinin Nisan-2009'da satın alındığı, davalı eş adına 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle tescil edildiği, edinme tarihi itibariyle taşınmazın edinilmiş mal olduğu; o halde, Mahkeme, taşınmazın edinilmiş mal olduğu göz önünde bulundurularak, davalının savunmasında iddia ettiği taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı belirtilen kişisel mallara yönelik deliller ile davacının delilleri ve taşınmaz için yapılan ödemelere ilişkin kooperatif ve banka kayıtları toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile eksik araştırma ile karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, bozma ilamı doğrultusunda dava dosyasının bilirkişiye tevdi edilmesi hususunda bilirkişi ücreti ve masrafları yatırması için davacı vekiline iki haftalık yasal süre verildiği, davacı vekilinin iki haftalık kesin süre içerisinde belirlenen bilirkişi ücreti ve masrafları yatırmadığı, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda dosyanın incelendiği; tüm dosya kapsamından ve taraflar arasındaki boşanma dava dosyasındaki deliller ve bilhassa bozmadan önce dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının davasının kabulü ile taşınmazın kaydının iptaline karar verildiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile, 594 ada 25 parsel 17 nolu bağımsız bölümün Nejla adına kayıtlı yarı oranındaki hissesinin tapu kaydının iptali ile, davacı Abdullah adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin annesinden miras kalan taşınmazın ve müvekkiline ait beş adet bileziğin satışından elde edilen para ile taşınmazın bedelinin büyük kısmının ödendiğini, bu husus dikkate alınmadan eksik ve hatalı karar verildiğini; davacının bilirkişi masrafını yatırmadığını, bu sebeple teknik bir konu olan mal rejimi konusunda bilirkişi marifetiyle inceleme yapılamadığını belirterek re'sen dikkate alınacak nedenlerle de usul ve kanuna aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, talep, kişisel mal savunması ve ispatı, ispat yükü noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olamaması halinde katılma alacağı istemine istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'un (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 716 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı, 4721 sayılı Kanun md. 227/1, 231 ve 236/1).
2. 4721 sayılı Kanun'un 239 uncu maddesinin birinci fıkrasında "...Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir...''; aynı Kanun'un 226 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise "...Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.." hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.
3. Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Kanun'un 226 ncı maddesinin ikinci fıkrasında (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240 ıncı maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda, açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.
4. O halde, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca tapu iptali ve tescil talebi yönünden yapılan incelemede; Mahkemece, davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucunda oluşan hakkı kişisel hak niteliğindeki bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) istenemeyeceğinden tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
5. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (4721 sayılı Kanun md. 229) ve denkleştirmeden (4721 sayılı Kanun md. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (4721 sayılı Kanun md. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (4721 sayılı Kanun md. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (4721 sayılı Kanun md. 236/1). Katılma alacağı, Kanun'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
6. Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
7. 4721 sayılı Kanun'un 222 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. 4721 sayılı Kanun'un 222 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca da, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş maldır.
8. Diğer yandan, ispat yükü, 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ve 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinde de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir./ Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
9. Ayrıca, 6100 sayılı Kanun'un 266 ncı maddesinde de bilirkişiye başvurulması gereken haller “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
10. Son olarak da, vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra Mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
11. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).
12. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca da katılma alacağı talebi yönünden yapılan incelemede ise; ne var ki Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi ispat yükü de hatalı belirlenmiştir. Şöyle ki, öncelikle tasfiyeye konu taşınmaz edinme tarihi itibariyle edinilmiş mal olup aksini, yani kişisel mal olduğunu ispat yükü davalıdadır (4721 sayılı Kanun md. 6, 222/3, 6100 sayılı Kanun md. 190). Ayrıca, taşınmazın keşif tarihindeki değerinin belirlendiği anlaşılmakla, 4721 sayılı Kanun'un 236 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacının yarı oranında katılma alacağı bulunduğundan ve somut olayda katılma alacağının hesabının özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden Mahkemece, katılma alacağının miktarının belirlenmesi mümkün ve kişisel mal olduğunun ispat yükü de davalıda iken, davacının bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçesiyle bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece, 16.01.2020 tarihli bozma ilamında belirtildiği şekilde, davalının kişisel mal savunması yönünden araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme le karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin A. Albayrak Doğan Sevil Kartal Harun Can Hatıran Alper
SOMUT OLAYDA KATILMA ALACAĞININ HESABI ÖZEL VEYA TEKNİK BİLGİYİ GEREKTİRMEMEKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/10035
Karar No : 2024/171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Türkoğlu Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ : 31.03.2022
SAYISI : 2020/445 E., 2022/250 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; 594 ada 25 parsel 17 nolu bağımsız bölümün 2009 yılında kooperatiften satın alındığını, davalının müvekkilinden habersiz olarak tapuyu adına tescil ettirdiğini, taşınmazın edinilmiş mal olduğunu, satış bedelinin büyük kısmının müvekkili tarafından karşılandığını belirterek; taraflar arasındaki mal varlığının tasfiyesini, taşınmaz kaydının iptali ile yarı oranında müvekkili adına tescilini ya da satış yoluyla tasfiyesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; davacının ayın talep edemeyeceğini, davacının taşınmazın edinilmesine katkısının yok denecek kadar az olduğunu, müvekkiline annesinden miras kalan 352 ve 345 parsel sayılı tarlalardaki hissesini kız kardeşine 13.500,00 TL karşılığında satarak parayı banka hesabına yatırdığını, 5 adet bileziğini de bozdurarak bu paraya eklediğini, ayrıca müvekkilin aldığı maaşlarından artırdığı parayı da hesabına yatırdığını, böylece müvekkilinin hesabında 24.500,00 TL biriktiğini, 55.000,00 TL'ye evin satın alındığını, banka hesabındaki para çekilerek peşinatın ödendiğini, geriye kalan borcun da taksitler halinde ödendiğini, taksitlerin her ay satıcının kardeşinin hesabına düzenli olarak ödendiğini, davacının evin alımına katkısının 4 ya da 5 taksit yatırarak olduğunu, bunun dışında katkısının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.01.2016 tarih ve 2013/291 Esas ve 2016/39 Karar sayılı kararı ile, tüm dosya kapsamından ve taraflar arasındaki boşanma dava dosyasındaki deliller ve bilhassa tanıklar ve safahatlarda hazır olan tarafların duruşma sırasındaki hal ve tutumlarından ve hayatın olağan akışından davalı tarafın üzerine kaydı olan taşınmazın davalının çabaları ile edinildiği, bu kanının davacının samimi beyanlarıyla ve ayrıca dosya kapsamından kabulünün zorunluğu olduğu, davalının ise makul deliller ile ispat edilebilecek olan miktarı olarak 3.000,00 TL kadar katkısının bulunduğu, her ne kadar davalı tarafın bu miktarı da ödemiş olduğu iddiası bulunmuş ise de buna dair herhangi bir ispat aracı sunulamadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 3.000,00 TL'nin tahsiline, davacının fazlaya dair talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarih ve 2016/19316 Esas, 2020/228 Karar sayılı kararı ile, katılma alacağının Kanun'dan kaynaklanan bir hak olduğu, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek olmadığı, ayrıca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olduğu; banka ve tapu kayıtları, tanık ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın kooperatif hissesinin Nisan-2009'da satın alındığı, davalı eş adına 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle tescil edildiği, edinme tarihi itibariyle taşınmazın edinilmiş mal olduğu; o halde, Mahkeme, taşınmazın edinilmiş mal olduğu göz önünde bulundurularak, davalının savunmasında iddia ettiği taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı belirtilen kişisel mallara yönelik deliller ile davacının delilleri ve taşınmaz için yapılan ödemelere ilişkin kooperatif ve banka kayıtları toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile eksik araştırma ile karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, bozma ilamı doğrultusunda dava dosyasının bilirkişiye tevdi edilmesi hususunda bilirkişi ücreti ve masrafları yatırması için davacı vekiline iki haftalık yasal süre verildiği, davacı vekilinin iki haftalık kesin süre içerisinde belirlenen bilirkişi ücreti ve masrafları yatırmadığı, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda dosyanın incelendiği; tüm dosya kapsamından ve taraflar arasındaki boşanma dava dosyasındaki deliller ve bilhassa bozmadan önce dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının davasının kabulü ile taşınmazın kaydının iptaline karar verildiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile, 594 ada 25 parsel 17 nolu bağımsız bölümün Nejla adına kayıtlı yarı oranındaki hissesinin tapu kaydının iptali ile, davacı Abdullah adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin annesinden miras kalan taşınmazın ve müvekkiline ait beş adet bileziğin satışından elde edilen para ile taşınmazın bedelinin büyük kısmının ödendiğini, bu husus dikkate alınmadan eksik ve hatalı karar verildiğini; davacının bilirkişi masrafını yatırmadığını, bu sebeple teknik bir konu olan mal rejimi konusunda bilirkişi marifetiyle inceleme yapılamadığını belirterek re'sen dikkate alınacak nedenlerle de usul ve kanuna aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, talep, kişisel mal savunması ve ispatı, ispat yükü noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olamaması halinde katılma alacağı istemine istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'un (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 716 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı, 4721 sayılı Kanun md. 227/1, 231 ve 236/1).
2. 4721 sayılı Kanun'un 239 uncu maddesinin birinci fıkrasında "...Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir...''; aynı Kanun'un 226 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise "...Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.." hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.
3. Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Kanun'un 226 ncı maddesinin ikinci fıkrasında (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240 ıncı maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda, açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.
4. O halde, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca tapu iptali ve tescil talebi yönünden yapılan incelemede; Mahkemece, davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucunda oluşan hakkı kişisel hak niteliğindeki bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) istenemeyeceğinden tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
5. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (4721 sayılı Kanun md. 229) ve denkleştirmeden (4721 sayılı Kanun md. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (4721 sayılı Kanun md. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (4721 sayılı Kanun md. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (4721 sayılı Kanun md. 236/1). Katılma alacağı, Kanun'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
6. Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
7. 4721 sayılı Kanun'un 222 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. 4721 sayılı Kanun'un 222 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca da, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş maldır.
8. Diğer yandan, ispat yükü, 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ve 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinde de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir./ Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
9. Ayrıca, 6100 sayılı Kanun'un 266 ncı maddesinde de bilirkişiye başvurulması gereken haller “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
10. Son olarak da, vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra Mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
11. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).
12. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca da katılma alacağı talebi yönünden yapılan incelemede ise; ne var ki Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi ispat yükü de hatalı belirlenmiştir. Şöyle ki, öncelikle tasfiyeye konu taşınmaz edinme tarihi itibariyle edinilmiş mal olup aksini, yani kişisel mal olduğunu ispat yükü davalıdadır (4721 sayılı Kanun md. 6, 222/3, 6100 sayılı Kanun md. 190). Ayrıca, taşınmazın keşif tarihindeki değerinin belirlendiği anlaşılmakla, 4721 sayılı Kanun'un 236 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacının yarı oranında katılma alacağı bulunduğundan ve somut olayda katılma alacağının hesabının özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden Mahkemece, katılma alacağının miktarının belirlenmesi mümkün ve kişisel mal olduğunun ispat yükü de davalıda iken, davacının bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçesiyle bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece, 16.01.2020 tarihli bozma ilamında belirtildiği şekilde, davalının kişisel mal savunması yönünden araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme le karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin A. Albayrak Doğan Sevil Kartal Harun Can Hatıran Alper