TAHSİLDE TEKERRÜRE SEBEP OLUNMAKSIZIN AYNI ZARARA İKİ AYRI DAVADA HÜKMOLUNMASI OLANAKLIDIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2431
Karar No : 2024/341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.02.2023
SAYISI : 2022/2881 E., 2023/187 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılardan Arzu A. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Serpil G. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacıların eşi ve babaları olan Mustafa'nın 19.01.2010 tarihinde Ömer Ş. tarafından öldürüldüğünü, Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/8. E. sayılı dosyası ile Ömer'in 24 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığını, küçük Ömer aleyhine Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/268 E. sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, bu dava ile davacılardan Serpil lehine 270.271,80 TL maddi 5.000,00 TL manevi, Veli lehine 14.656,16 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi, Vedat lehine 97.272,96 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiğini, haksız fiilin asıl faili olan Ömer'in annesi Hanife ve babası Mehmet'in, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 369 uncu maddesi uyarınca oğullarının davacılara vermiş olduğu zarardan dolayı sorumlu olduklarını, haksız filin faili Ömer'in babası Mehmet'in 05.11.2012 tarihinde öldüğünü, kanuni mirasçıları olan kızı Arzu ve oğlu İbrahim'in meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiğini, Mehmet'in başkaca mirasçısı bulunmadığını, davacıların olay nedeniyle uğramış oldukları maddi manevi zararın giderilmediğini ileri sürerek; şimdilik davacılardan Serpil için 100,00 TL, Veli ve Vedat için 50,00'şer TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı Serpil için 5.000,00 TL, Veli ve Vedat için 3.000,00'er TL manevi tazminat talep etmiş; 27.01.2022 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı Serpil için 437.074,34 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken herhangi bir müterafik kusur indirimi yapılmasına yer olmadığı, olayda haksız fiilin faili olan Ömer'in %100 kusurlu olduğu, davalı anne ve olaydan sonra vefat eden babanın kurtuluş kanıtı getiremedikleri, bu durumda eldeki davada davalı anne Hanife'nin 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesine göre ev başkanının sorumluluğu hükümlerine göre tazminattan sorumlu olup; diğer davalılar İbrahim ve Arzu ise vefat eden ebeveyn Mehmet'in ev başkanının sorumluluğu hükümlerine tabi olması ve akabinde vefatıyla birlikte borçlarının da mirasçılarına aktarılmış kabul edilmesi sebebiyle bu ölümden ve tazminattan sorumlu oldukları, tazminat bilirkişisi tarafından hazırlanan raporda güncel içtihatlar ve aynı olay nedeniyle Mahkemenin 2010/268 E., 2014/115 K. sayılı ilamı ile karara bağlanan ve kesinleşen tazminat tutarları da dikkate alınarak destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapıldığı, davacılar Vedat ve Veli yönünden ilk kararda hükmedilen tazminatın mahsubundan sonra bakiye olarak herhangi bir destekten yoksun kalma tazminatına yer olmadığı sonucuna ulaşıldığı; ancak davacı Serpil için bakiye olarak 437.074,34 TL tazminatın hesaplandığı, davacılar lehine verilmiş ve kesinleşmiş bir hükmün icra veya tahsil edilememiş olması bu hükmün varlığını ortadan kaldırmayacak olup; aksi durumun kabulü halinde davacılar yönünden sebepsiz bir zenginleşmenin meydana geleceği, tazminat ölümün meydana geliş şekli, ölen ve geride kalan davacı yakınlarının sosyal ve ekonomik durumu, bu kayıptan dolayı çekmiş oldukları elem ve ızdırap göz önünde tutulduğunda talep olunan manevi tazminat tutarlarının makul olduğu gerekçesiyle; ilk hükümdeki tazminat tutarlarıyla bağlı kalınmaksızın davanın kısmen kabulüne, 437.074,34 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, davacılar Vedat ve Veli'nin destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine, 3.000,00'er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Vedat ve Veli'ye verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Arzu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Arzu vekili istinaf dilekçesinde; olay tarihinde haksız fiili gerçekleştiren Ömer ergin olmakla husumetin kendisinden başkasına yöneltilemeyeceğini, davalının babasının sorumluluğu nedeniyle kalan borç ile birlikte mirasın borca batık olduğunun açık olduğunu, davacı tarafça tahsilat yapılamadığı gerekçesiyle ikinci kez tazminat davası açılmasının kötü niyetini gösterdiğini, 05.07.2021 tarihli bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken rapor tarihi esas alındığını ve buna göre hesaplama yapıldığını, haliyle aradan geçen süre zarfında davacılar lehine önceki bilirkişi raporu ile yeni tarihli bilirkişi raporu arasında açık orantısızlık meydana geldiğini, hesaplama yapılırken olay tarihi yerine rapor tarihinin baz alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zamanaşımı yönünden de sürenin ihlal edildiğini ileri sürerek; Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız fiil işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşit olup, küçüğün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 47 nci maddesi uyarınca haksız fiil faili olarak, anne ve babasının ise 4721 sayılı Kanun 369 uncu maddesi uyarınca ev başkanı olarak zarar görene karşı sorumlu oldukları, her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olduğundan zarar görenin küçüğe ve ev başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabileceği, ancak hükmedilecek tazminat miktarının tek olduğu, davalıların tazminattan müteselsilen sorumlu oldukları, somut olayda davalı haksız fiil faili Ömer aleyhine açılan 2010/268 E., 2014/115 K. sayılı davada maddi ve manevi tazminat talebi hükme bağlanmış ve taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğundan davacının aynı olaya ilişkin olarak anılan Kanun'un 369 uncu maddesi kapsamında anne ve babaya ev başkanının sorumluluğu kapsamında yeniden bir dava açamayacağı, bunun yanında niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemeyeceğinden bir defada istenilmesi gerektiği, davalıların eylemleri nedeniyle müteselsil sorumlu oldukları, bu itibarla kesinleşen dosyadan ayrı manevi tazminata da hükmedilemeyeceği, bu halde maddi ve manevi tüm tazminat taleplerin reddi gerekirken kabul kararının yanlış olduğu gerekçesiyle; istinaf yoluna başvurmayan diğer davalılar Hanife ve İbrahim yönünden davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak davalı Arzu vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına düzeltilerek yeniden esas hakkında davacıların davalı Arzu aleyhine açtıkları maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, istinaf yoluna başvurmayan davalılar Hanife ve İbrahim yönünden davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi dikkate alınmak, bu davalılar yönünden İlk Derece Mahkemesi kararı aynen korunmak sureti ile 437.074,34 TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, davacılar Vedat ve Veli için davalı Hanife ve İbrahim'den destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine, 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, 3.000,00'er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müteselsilen alınarak davacı Vedat ve Veli'ye verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılardan Serpil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Serpil vekili; Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.04.2014 tarihli ve 2010/268 E. 2014/115 K. sayılı kararı ile hükmedilmiş olan ilam alacaklarının tahsili maksadıyla davalı Ömer aleyhine yasal takip başlatıldığını ancak bugüne kadar herhangi bir tahsilat yapılamadığını, Ömer'in vermiş olduğu zararın tamamından Ömer ile birlikte ev başkanı olan annesi Hanife ve babası Mehmet'in (Mehmet vefat ettiğinden mirasını reddetmeyen davalılar Arzu ve İbrahim'in) müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, bu kapsamda hükme esas alınan 13.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere öncelikle 2010/268 E. sayılı dosyasında tanzim edilmiş olan 10.02.2014 tarihli bilirkişi raporunun yeterliliğinin değerlendirildiğini, ardından raporun tanzim edildiği tarih itibariyle davacı Serpil için 882.015,75 TL destek tazminat tutarı hesaplandığını ve hesaplanan tazminattan 2010/268 E. sayılı kararı ile davacı lehine hükmedilen 270.271,80 TL'nin güncellenmesi suretiyle tespit edilen 444.941,43 TL hesap edilen toplam tazminat miktarından mahsup edilmek suretiyle davacı Serpil'in mahrum kaldığı destek tazminat tutarının hesap edildiğini, herhangi bir mahsup yapılmaksızın hesaplama yapılması gerektiğinden bahisle bilirkişi raporuna yapılan itirazın İlk Derece Mahkemesince kabul edilmediğini, daha önce Ömer aleyhine ilam alacaklarının tahsili maksadıyla başlatılan takiplerden herhangi bir tahsilat olmadığı yani zararın ödenmediği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davalı Arzu yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, zira Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.03.2007 tarihli ve 2006/4448 E. 2007/3006 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğunu, kararda tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydıyla zarar ödenmiş olmadıkça hem haksız fiil failline hem de ev başkanına ayrı ayrı dava açılabileceğine işaret edildiğini, bunun yanı sıra davalı Arzu'nun istinaf dilekçesinde belirtilmeyen ve kamu düzenine ilişkin olmayan bir sebeple kararın kaldırılmasına karar verilmesinin de usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ev başkanının sorumluluğu esasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 41 inci ve devamı maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi.
3. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.03.2007 tarihli ve 2006/4448 E. 2007/3006 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, yukarıda yer verilen hukuk kurallarına ve özellikle delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine göre davacı Serpil vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. 4721 sayılı Kanun'un "Sorumluluk" başlığını taşıyan 369 uncu maddesi; "Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister." hükmünü içermektedir.
3. Yukarıda yer verilen maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı üzere, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir. Eş söyleyişle, ev başkanının kanundan doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlı olup, ev başkanları sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur. Bu nedenledir ki, ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikçe kusursuz sorumluluktur. Dolayısıyla, ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi, ancak alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmesi ile mümkündür.
4. Fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız eylem işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşittir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca küçük haksız eylemin faili olarak, aile başkanı ise 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi uyarınca zarar görene karşı sorumludurlar. Her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup zarar gören, küçüğe ve aile başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı davalar açabilir. Aynı zarardan her ikisi de kendi malvarlıkları ile ayrı ayrı sorumlu olurlar. Bir davada zarara hükmolunması diğer dava yönünden (zarar ödenmiş olmadıkça) hukuki önem taşımaz. Tahsilde tekerrüre sebep olunmaksızın aynı zarara iki ayrı davada hükmolunması olanaklıdır.
5. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi uyarınca tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydıyla haksız fiilin failinin eylemi nedeniyle açılan davada belirlenen zarar tutarının davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı Serpil vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı Serpil yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı
TAHSİLDE TEKERRÜRE SEBEP OLUNMAKSIZIN AYNI ZARARA İKİ AYRI DAVADA HÜKMOLUNMASI OLANAKLIDIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2431
Karar No : 2024/341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.02.2023
SAYISI : 2022/2881 E., 2023/187 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılardan Arzu A. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Serpil G. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacıların eşi ve babaları olan Mustafa'nın 19.01.2010 tarihinde Ömer Ş. tarafından öldürüldüğünü, Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/8. E. sayılı dosyası ile Ömer'in 24 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığını, küçük Ömer aleyhine Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/268 E. sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, bu dava ile davacılardan Serpil lehine 270.271,80 TL maddi 5.000,00 TL manevi, Veli lehine 14.656,16 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi, Vedat lehine 97.272,96 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiğini, haksız fiilin asıl faili olan Ömer'in annesi Hanife ve babası Mehmet'in, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 369 uncu maddesi uyarınca oğullarının davacılara vermiş olduğu zarardan dolayı sorumlu olduklarını, haksız filin faili Ömer'in babası Mehmet'in 05.11.2012 tarihinde öldüğünü, kanuni mirasçıları olan kızı Arzu ve oğlu İbrahim'in meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiğini, Mehmet'in başkaca mirasçısı bulunmadığını, davacıların olay nedeniyle uğramış oldukları maddi manevi zararın giderilmediğini ileri sürerek; şimdilik davacılardan Serpil için 100,00 TL, Veli ve Vedat için 50,00'şer TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı Serpil için 5.000,00 TL, Veli ve Vedat için 3.000,00'er TL manevi tazminat talep etmiş; 27.01.2022 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı Serpil için 437.074,34 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken herhangi bir müterafik kusur indirimi yapılmasına yer olmadığı, olayda haksız fiilin faili olan Ömer'in %100 kusurlu olduğu, davalı anne ve olaydan sonra vefat eden babanın kurtuluş kanıtı getiremedikleri, bu durumda eldeki davada davalı anne Hanife'nin 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesine göre ev başkanının sorumluluğu hükümlerine göre tazminattan sorumlu olup; diğer davalılar İbrahim ve Arzu ise vefat eden ebeveyn Mehmet'in ev başkanının sorumluluğu hükümlerine tabi olması ve akabinde vefatıyla birlikte borçlarının da mirasçılarına aktarılmış kabul edilmesi sebebiyle bu ölümden ve tazminattan sorumlu oldukları, tazminat bilirkişisi tarafından hazırlanan raporda güncel içtihatlar ve aynı olay nedeniyle Mahkemenin 2010/268 E., 2014/115 K. sayılı ilamı ile karara bağlanan ve kesinleşen tazminat tutarları da dikkate alınarak destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapıldığı, davacılar Vedat ve Veli yönünden ilk kararda hükmedilen tazminatın mahsubundan sonra bakiye olarak herhangi bir destekten yoksun kalma tazminatına yer olmadığı sonucuna ulaşıldığı; ancak davacı Serpil için bakiye olarak 437.074,34 TL tazminatın hesaplandığı, davacılar lehine verilmiş ve kesinleşmiş bir hükmün icra veya tahsil edilememiş olması bu hükmün varlığını ortadan kaldırmayacak olup; aksi durumun kabulü halinde davacılar yönünden sebepsiz bir zenginleşmenin meydana geleceği, tazminat ölümün meydana geliş şekli, ölen ve geride kalan davacı yakınlarının sosyal ve ekonomik durumu, bu kayıptan dolayı çekmiş oldukları elem ve ızdırap göz önünde tutulduğunda talep olunan manevi tazminat tutarlarının makul olduğu gerekçesiyle; ilk hükümdeki tazminat tutarlarıyla bağlı kalınmaksızın davanın kısmen kabulüne, 437.074,34 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, davacılar Vedat ve Veli'nin destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine, 3.000,00'er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Vedat ve Veli'ye verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Arzu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Arzu vekili istinaf dilekçesinde; olay tarihinde haksız fiili gerçekleştiren Ömer ergin olmakla husumetin kendisinden başkasına yöneltilemeyeceğini, davalının babasının sorumluluğu nedeniyle kalan borç ile birlikte mirasın borca batık olduğunun açık olduğunu, davacı tarafça tahsilat yapılamadığı gerekçesiyle ikinci kez tazminat davası açılmasının kötü niyetini gösterdiğini, 05.07.2021 tarihli bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken rapor tarihi esas alındığını ve buna göre hesaplama yapıldığını, haliyle aradan geçen süre zarfında davacılar lehine önceki bilirkişi raporu ile yeni tarihli bilirkişi raporu arasında açık orantısızlık meydana geldiğini, hesaplama yapılırken olay tarihi yerine rapor tarihinin baz alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zamanaşımı yönünden de sürenin ihlal edildiğini ileri sürerek; Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız fiil işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşit olup, küçüğün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 47 nci maddesi uyarınca haksız fiil faili olarak, anne ve babasının ise 4721 sayılı Kanun 369 uncu maddesi uyarınca ev başkanı olarak zarar görene karşı sorumlu oldukları, her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olduğundan zarar görenin küçüğe ve ev başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabileceği, ancak hükmedilecek tazminat miktarının tek olduğu, davalıların tazminattan müteselsilen sorumlu oldukları, somut olayda davalı haksız fiil faili Ömer aleyhine açılan 2010/268 E., 2014/115 K. sayılı davada maddi ve manevi tazminat talebi hükme bağlanmış ve taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğundan davacının aynı olaya ilişkin olarak anılan Kanun'un 369 uncu maddesi kapsamında anne ve babaya ev başkanının sorumluluğu kapsamında yeniden bir dava açamayacağı, bunun yanında niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemeyeceğinden bir defada istenilmesi gerektiği, davalıların eylemleri nedeniyle müteselsil sorumlu oldukları, bu itibarla kesinleşen dosyadan ayrı manevi tazminata da hükmedilemeyeceği, bu halde maddi ve manevi tüm tazminat taleplerin reddi gerekirken kabul kararının yanlış olduğu gerekçesiyle; istinaf yoluna başvurmayan diğer davalılar Hanife ve İbrahim yönünden davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak davalı Arzu vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına düzeltilerek yeniden esas hakkında davacıların davalı Arzu aleyhine açtıkları maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, istinaf yoluna başvurmayan davalılar Hanife ve İbrahim yönünden davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi dikkate alınmak, bu davalılar yönünden İlk Derece Mahkemesi kararı aynen korunmak sureti ile 437.074,34 TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, davacılar Vedat ve Veli için davalı Hanife ve İbrahim'den destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine, 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müteselsilen alınarak davacı Serpil'e verilmesine, 3.000,00'er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 09.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hanife ve İbrahim'den müteselsilen alınarak davacı Vedat ve Veli'ye verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılardan Serpil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Serpil vekili; Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.04.2014 tarihli ve 2010/268 E. 2014/115 K. sayılı kararı ile hükmedilmiş olan ilam alacaklarının tahsili maksadıyla davalı Ömer aleyhine yasal takip başlatıldığını ancak bugüne kadar herhangi bir tahsilat yapılamadığını, Ömer'in vermiş olduğu zararın tamamından Ömer ile birlikte ev başkanı olan annesi Hanife ve babası Mehmet'in (Mehmet vefat ettiğinden mirasını reddetmeyen davalılar Arzu ve İbrahim'in) müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, bu kapsamda hükme esas alınan 13.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere öncelikle 2010/268 E. sayılı dosyasında tanzim edilmiş olan 10.02.2014 tarihli bilirkişi raporunun yeterliliğinin değerlendirildiğini, ardından raporun tanzim edildiği tarih itibariyle davacı Serpil için 882.015,75 TL destek tazminat tutarı hesaplandığını ve hesaplanan tazminattan 2010/268 E. sayılı kararı ile davacı lehine hükmedilen 270.271,80 TL'nin güncellenmesi suretiyle tespit edilen 444.941,43 TL hesap edilen toplam tazminat miktarından mahsup edilmek suretiyle davacı Serpil'in mahrum kaldığı destek tazminat tutarının hesap edildiğini, herhangi bir mahsup yapılmaksızın hesaplama yapılması gerektiğinden bahisle bilirkişi raporuna yapılan itirazın İlk Derece Mahkemesince kabul edilmediğini, daha önce Ömer aleyhine ilam alacaklarının tahsili maksadıyla başlatılan takiplerden herhangi bir tahsilat olmadığı yani zararın ödenmediği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davalı Arzu yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, zira Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.03.2007 tarihli ve 2006/4448 E. 2007/3006 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğunu, kararda tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydıyla zarar ödenmiş olmadıkça hem haksız fiil failline hem de ev başkanına ayrı ayrı dava açılabileceğine işaret edildiğini, bunun yanı sıra davalı Arzu'nun istinaf dilekçesinde belirtilmeyen ve kamu düzenine ilişkin olmayan bir sebeple kararın kaldırılmasına karar verilmesinin de usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ev başkanının sorumluluğu esasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 41 inci ve devamı maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi.
3. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.03.2007 tarihli ve 2006/4448 E. 2007/3006 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, yukarıda yer verilen hukuk kurallarına ve özellikle delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine göre davacı Serpil vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. 4721 sayılı Kanun'un "Sorumluluk" başlığını taşıyan 369 uncu maddesi; "Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister." hükmünü içermektedir.
3. Yukarıda yer verilen maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı üzere, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir. Eş söyleyişle, ev başkanının kanundan doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlı olup, ev başkanları sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur. Bu nedenledir ki, ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikçe kusursuz sorumluluktur. Dolayısıyla, ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi, ancak alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmesi ile mümkündür.
4. Fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız eylem işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşittir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca küçük haksız eylemin faili olarak, aile başkanı ise 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi uyarınca zarar görene karşı sorumludurlar. Her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup zarar gören, küçüğe ve aile başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı davalar açabilir. Aynı zarardan her ikisi de kendi malvarlıkları ile ayrı ayrı sorumlu olurlar. Bir davada zarara hükmolunması diğer dava yönünden (zarar ödenmiş olmadıkça) hukuki önem taşımaz. Tahsilde tekerrüre sebep olunmaksızın aynı zarara iki ayrı davada hükmolunması olanaklıdır.
5. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; 4721 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesi uyarınca tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydıyla haksız fiilin failinin eylemi nedeniyle açılan davada belirlenen zarar tutarının davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı Serpil vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı Serpil yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Filiz Pınarcı Dr. Adem Aslan Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı