TASDİK EDİLMEYEN KONKORDATO DOĞRUDAN DOĞRUYA BORÇLUNUN İFLÂSINA NEDEN OLMAYABİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/6-603
Karar No : 2023/1216
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 14.02.2023
SAYISI : 2023/28 E., 2023/257 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 Esas,
2022/5094 Karar sayılı BOZMA kararı
Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, rehinli alacaklılar yönünden ise reddine karar verilmiştir.
Kararın Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile Musa Ö. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklıların istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle konkordato talep eden şirketin tasdik talebinin reddi ile iflâsına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin ağırlıklı olarak yurt dışında yaptığı işlerden gelir elde ettiğini, 2017 yılı sonundan başlayarak ülkede ve sektörde yaşanan ekonomik ve mali kriz, döviz kurunun hızlı ve önemli ölçüde yükselmesi, bankaların kredi kullandırırken sergiledikleri olumsuz tavır ve rakip işletmelerin spekülatif işlemleri yüzünden şirketin kısa vadeli borçlarını ödeyemez hâle geldiğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2019/453 Esas, 2021/378 Karar sayılı kararı ile; konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşıldığı, teklif edilen tutarın borçlunun kaynaklarıyla orantılı olduğu, konkordato projesinin yasada öngörülen çoğunlukla adi alacaklılar yönünden kabul edildiği, ancak rehinli alacaklılar yönünden anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle teklif edilen konkordatonun adi alacaklar yönünden tasdikine, rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin ise reddine karar verilmiştir.
III. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile Musa Ö. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.04.2022 tarihli ve 2022/321 Esas, 2022/640 Karar sayılı kararı ile;
Konkordatonun tasdiki için teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması ve teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerektiği, ancak ortakların şirket borçları için teminat gösterdiği kişisel taşınmazlarının şirket aktiflerine dâhil edilmesi suretiyle varlıkların yüksek ve borca batıklık oranının daha az gösterilmesinin finansal raporlama ilkelerine aykırı olup alacaklıları ve mahkemeyi aldatma sonucunu doğurduğu, şirketin sürekli zarar ettiği, şirketin iflâsı hâlinde borçların % 62'sinin ödeneceği, konkordatonun tasdiki hâlinde alacaklıların alacaklarının % 100'üne kavuşacağının belirtildiği, şirketin varlıklarının borçlarının sadece % 62'sini karşılayabildiği ve borca batık olduğu, kâr elde edemediği, varlık kalemlerinin muhasebe işlemleri ile gerçeğinden fazla gösterildiği, projeye göre şirketin dönen ve duran mallarının tamamının paraya çevrileceği, şirketin kâr elde edebileceği bir işten de söz edilmediği, şirketin işçilik alacaklarını ödememiş olmasının dahi tek başına konkordatonun tasdiki talebinin reddine neden olacağı gerekçesiyle alacaklıların istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle şirketin konkordato tasdik talebinin reddi ile iflâsına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 E., 2022/5094 K. sayılı kararı ile,
".... 1- İİK'nın 292. maddesi gereğince konkordato talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İİK 292/ son fıkrası “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, konkordato talep eden borçlu şirketin yetkili temsilcisinin yargılama sırasında mahkemeye çağrılarak dinlenmediği, kanunun amir hükmünün yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir,..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, somut olayda komiserlerin mühlet içinde işlemlerini tamamladıkları ve hazırladıkları raporu dosya ile birlikte mahkemeye tevdi ettikleri, tasdik yargılaması aşamasına geçildiği, bu aşamada uygulanacak yasal düzenlemenin İİK’nın mühlet içinde iflâsın açılmasına ilişkin 292 nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflâsın açılmasına ilişkin 308 inci maddesi olduğu, İİK’nın 292 nci maddesinde öngörülen "borçlunun çağrılması" usulünün İİK’nın 308 inci maddesinde düzenlenmediği;
Borçlu mühlet içinde konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymuyorsa, İİK’nın 292 nci maddesinde gösterilen hâller de mevcutsa komiserin bu durumu mahkemeye bildireceği, bu bildirimden borçlunun haberdar olmayabileceği, bu nedenle kanun koyucunun burada borçlunun çağrılması yönünde iradesini ortaya koyduğu, oysa tasdik yargılaması başladığında borçlunun da komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhine olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve kanun gereği iflâsının açılabileceğini öğrendiği, duruşma gününün de İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca ilan edildiği;
Mühletin bittiği ve İİK’nın 292 nci maddesinin uygulama aşamasının geride bırakıldığı, tasdik yargılaması sürecinin ise kendi özel koşullarına tâbi olduğu, kanun koyucunun mühlet içinde konkordato gereklerini yerine getirmeyen, dosyadan, rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçluyu bir kez daha davet etme gereği görmediği, bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sırasında ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp onun yerine geçerek yaptığı yargılamanın da tasdik yargılaması niteliğinde olduğu,
İflâs hukukunda benzer bir durumun takipli ve takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs usulünde olduğu, takipli iflâs yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onu ayrıca duruşmaya davet etmeye gerek görmeyen kanun koyucunun, takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs yollarında ortada bir takip ve dolayısıyla depo emri tebliği de bulunmadığından borçlunun iflâs edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşündüğü, kaldı ki bu olasılıkta dahi borçlunun davet edilmesinin yeterli olduğu ve gelmemesinin sonuca etkili görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Konkordato talep eden vekili, direnme kararında İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamadaki eksikliklerden bahsedildiği hâlde, söz konusu değerlendirmelerin duruşma açılmadan yapılmasının hukuki dinlenilme hakkı kapsamında adil yargılanma hakkının ihlâli niteliğinde olduğunu, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. ile Türkiye İş Bankası A.Ş.’nin dosyaya sundukları dilekçede alacaklarının kalmadığını beyan ettikleri hâlde bu bankaların istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin İlk Derece Mahkemesince tasdik edilen konkordato kapsamında aylık ödemelerini düzenli olarak yaptığını, Bölge Adliye Mahkemesince hatalı olarak Musa Ö.’in işçilik alacağının imtiyazlı olarak kabul edildiğini, kaldı ki Musa Ö.’in işçilik alacaklarına ilişkin açtığı davanın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasına karar verildiğini, iflâs kararının verildiği tarih itibariyle bu işçi lehine verilmiş mahkeme kararı bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince tasfiyenin adi tasfiye usulü yerine yetersiz gerekçeyle basit tasfiye usulüne göre yapılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile iflâsına karar verilen somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, konkordato talep eden şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 177, 292 ve 308 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).
3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimi şeklinde ifade edilmiştir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15).
4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).
6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, Kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesini ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK. md. 287).
8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (md. 288).
11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (md. 289/2).
12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddine karar verilir. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (md. 289/5).
15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (md. 289/4).
16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya ret şeklinde beyanlarının alınması (md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları konusunda karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi, konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri de dinlemek suretiyle, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak tasdik veya ret kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (md. 306).
19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.
20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.]. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 03.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-772 Esas, 2022/240 Karar, 10.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-966 Esas, 2022/283 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.
21. İcra ve İflas Kanunu’nun “Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflâsın açılması” başlıklı 292 nci maddesi,
“İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse.
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder” şeklinde düzenlenmiş olup, İİK’nın geçici mühleti düzenleyen 287/5 inci maddesinde de, İİK’nın 291 ve 292 nci maddelerinin, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir.
22. İcra ve İflas Kanunu’nun 292 nci maddesinde, konkordato sürecinin devam ettirilmesinin artık hukuken temelinin kalmadığı, konkordato sürecinin kesilmesi ve iflâsın açılması gereken hâller düzenlenmiştir. Mahkeme bu hâllerden birinin gerçekleşmesi durumunda, herhangi bir talebe gerek olmaksızın, borçlu iflâsa tâbi ise resen iflâsın açılmasına; iflâsa tâbi olmayan borçlu bakımından ise resen konkordato talebinin reddine karar verecektir. Ancak bu kararı vermeden önce bir duruşma açarak borçluyu, konkordatoyu bir alacaklı talep etmişse onu ve varsa alacaklılar kurulunu dinlemesi gerekir. Diğer alacaklıları ise gerek görürse dinler (Selçuk Öztek, Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 Şerhi, Ankara 2018, s. 194, Hukuk Genel Kurulunun 18.5.2022 tarihli ve 2022/(15)6-387 Esas, 2022/695 Karar sayılı kararı).
23. İcra ve İflas Kanunu’nun "Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası" başlıklı 308 inci maddesi,
"Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
Konkordato süreci iflâsla sonuçlandığı takdirde, iflâs kararını veren mahkeme tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılmasına ve gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesine karar verir. Bu hâlde iflâs idaresine ait görev ve yetkiler komiserler tarafından kullanılır" şeklinde düzenlenmiştir.
24. Anılan düzenleme uyarınca konkordato talebinin reddi hâlinde talep edenin iflâsa tâbi şahıslardan olması durumunda iflâs kararı verilmesi mümkündür, ancak talep edenin iflâsına karar verilebilmesi için doğrudan doğruya iflâs şartlarının da oluşması gerekir. Örneğin borca batık bir sermaye şirketinin konkordato talebinin reddedilmesi hâlinde mahkemece konkordato talep eden şirketin iflâsına resen karar verilecektir. Bu hususta alacaklının ya da talep eden şirketin ayrıca iflâs talebinde bulunması şartı aranmamaktadır.
25. Konkordatonun tasdik edilmemesine ilişkin benzer düzenleme az yukarıda da ifade edildiği üzere İİK'nın 292 nci maddesinde yer almaktadır. İlgili madde uyarınca konkordato mühleti içerisinde maddede öngörülen şartların gerçekleşmesi hâlinde mühlet kararı kaldırılarak iflâsa tâbi talep edenin iflâsına karar verilecektir, ancak belirtmek gerekir ki İİK'nın 292 nci maddesinde belirtilen iflâsın şartları ile 308 inci maddesi gereğince konkordatonun tasdik edilmemesi hâlinde mahkemece verilecek iflâs kararının şartları birbirinden farklıdır (Öztek, Budak, Tunç Yücel, Kale, Yeşilova, s. 308).
26. Konkordato talep eden şirketin iflâsına karar verilebilmesinin ilk şartı konkordatonun tasdik edilmemesidir. Konkordato ise az yukarıda da açıklandığı üzere İİK'nın 305 inci maddesinde sayılan şartlardan birinin eksik olması durumunda tasdik edilmeyecektir.
27. Tasdik edilmeyen konkordato doğrudan doğruya borçlunun iflâsına neden olmayabilir. Mahkemece talep edenin konkordato talebinin reddi ile birlikte iflâsına karar verilebilmesi için talep edenin iflâsa tâbi şahıslardan biri olması ile birlikte doğrudan doğruya iflâs nedenlerinin de (kooperatif veya sermaye şirketinin borca batık olması gibi) bulunması gerekir. Aksi hâlde mahkemece sadece talep edenin konkordato talebinin reddine karar verecek, ancak iflâsına hükmedemeyecektir.
28. Doğrudan doğruya iflâs nedenleri ise İİK'nın 177 ilâ 179 uncu maddelerinde (ve md. 179 atfıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 377, md. 634 ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu md. 63'te) düzenlenmiştir.
29. İcra ve İflas Kanunu'nun "Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas" başlıklı 177 nci maddesinde,
"Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1–Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;
4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.
Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır" düzenlemesi bulunmaktadır.
30. Alacaklı İİK'nın 177 nci maddesinde sayılan hususlardan birinin gerçekleşmesi hâlinde önceden takip yapmadan doğrudan borçlunun bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurarak iflâsını isteyebilir. İİK'nın 177 nci maddesinin üçüncü bendinde, aynı Kanun'un 308 inci maddesindeki hâlin bulunması da doğrudan doğruya iflâs nedeni olarak gösterilmiş, dördüncü bendinde de borçlunun dinlenmek üzere mahkemeye çağrılacağı belirtilmiştir.
31. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; talep eden şirket tarafından yapılan konkordato teklifi İlk Derece Mahkemesince adi alacaklılar yönünden kabul edilerek tasdik kararı verilmiş, bir kısım alacaklıların istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tasdik kararı kaldırılarak talep eden şirketin borca batık olduğu da dikkate alınarak İİK'nın 308 inci uyarınca iflâsına karar verilmiş, Özel Dairece İİK'nın 292/son maddesi uyarınca şirketin yetkili temsilcisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
32. Her ne kadar Özel Dairece bozma kararında şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmeden karar verilemeyeceğinin yasal dayanağı olarak İİK'nın 292/son maddesi gösterilmiş ise de söz konusu düzenleme yukarıda da açıklandığı üzere kesin mühlet aşamasında henüz tasdik yargılaması aşamasına geçilmeyen süreçte anılan maddede sayılan hâllerden birinin gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine herhangi bir talebe gerek olmaksızın iflâsa tâbi borçlu hakkında iflâs kararı verilmesini düzenlemekte olup somut olayda, komiserler mühlet içerisinde işlemlerini tamamlanmakla nihai rapor sunulmuş, tasdik yargılamasına başlanmış ve teklif edilen konkordato, şirketin mali yapısı, nihai raporun değerlendirilmesi sonucunda İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca resen iflâs kararı verilmiştir.
33. Bu nedenle somut olayda İİK'nın 292/son maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır, ancak İİK'nın 308 inci maddesinde, aynı Kanun'un 292/son maddesinden farklı olarak doğrudan doğruya iflâs nedenlerinden birinin bulunması hâlinde iflâs kararı verilmeden önce şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmesi yönünde açık bir düzenleme olmamakla beraber doğrudan doğruya iflâs nedenlerini düzenleyen İİK'nın 177 nci maddesinde, aynı Kanun'un 308 inci maddesindeki hâlin bulunması ve borçlunun dinlenmek üzere mahkemeye çağrılması gerektiği yönündeki düzenlemeler dikkate alındığında, İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca, şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesi yerinde değildir.
34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut olayda İİK'nın 292/son maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca konkordato talebinin reddi ile birlikte doğrudan doğruya iflâs nedenlerinden biri olarak talep eden şirketin borca batık olması nedeniyle iflâs kararı verildiği, İİK'nın 308 inci maddesinde aynı Kanun'un 292/son maddesinden farklı olarak şirket yetkilisinin çağrılmasına ilişkin düzenleme bulunmadığı, komiserlerin hazırladığı nihai rapordan ve ilan edilen tasdik duruşma gününden haberi olan talep eden şirketin iflâs kararı verilmeden önce yeniden duruşmaya çağrılmasına gerek olmadığı, İİK'nın 177 nci maddesinin alacaklının talebi hâlinde doğrudan doğruya iflâs hâlini düzenlendiği bu nedenle somut olayda uygulama yeri bulunmadığı açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesi uyarınca istinaf aşamasında bölge adliye mahkemesince duruşma yapılmadan karar verilebileceği, bu nedenle iflâs kararı verilmesi gereken hâllerde şirket yetkilisi çağrılarak dinlenmesi için duruşma açılmasına gerek olmadığı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
35. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2- Bozma nedenine göre konkordato talep eden vekilinin diğer temyiz itirazlarının ŞİMDİLİK İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
06.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Uyuşmazlık; talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile iflâsına karar verilen somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, konkordato talep eden şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konkordato sürecine ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmakta olup, konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir.
Adi konkordato 2004 sayılı İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi isteyebilecektir (md. 285-287).
Asliye ticaret mahkemesi İİK'nın 286 ncı maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulunu oluşturur (md. 287), asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
Mahkemece konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (md. 289/3) ve dosya komisere teslim edilir, güçlük arz eden özel durumlarda ise kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (md. 289/5).
İcra ve İflas Kanunu'nun 292 nci maddesine uyarınca kesin mühlet içerisinde,
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa,
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa,
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa,
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse;
Komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir, ancak bu kararı vermeden önce bir duruşma açarak borçluyu, konkordatoyu bir alacaklı talep etmişse onu ve varsa alacaklılar kurulunu davet eder. Burada iflâs kararı, kesin mühlet sürecinde komiserin uyarısı ve yazılı raporu üzerine henüz nihai rapor ve dosya mahkemeye teslim edilmediği zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması hâlinde verildiğinden ve bu süreçten borçlunun haberi olmadığından mahkemece duruşma açılarak borçlunun karardan önce dinlenmesi öngörülmüştür.
Komiserler tarafından nihai raporun sunulması üzerine mahkemece duruşma günü belirlenip ilan ettirilir ve İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilen konkordatonun tasdiki için aranan şartların oluşması hâlinde konkordatonun tasdikine hükmedilir, ancak İİK’nın 308 inci maddesine göre konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ayrıca talep eden şirketin iflâsa tâbi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde iflâsına resen karar verir.
Tüm bu açıklamalara göre somut olayda, İlk Derece Mahkemesince talep eden şirket tarafından yapılan konkordato teklifi adi alacaklılar yönünden kabul edilerek tasdik kararı verilmiş, kararın bir kısım alacaklılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tasdik kararı kaldırılarak ve talep eden şirketin borca batık olduğu da dikkate alınarak İİK'nın 308 inci uyarınca iflâsına hükmedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın talep eden şirket tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, İİK'nın 292/son maddesi uyarınca şirketin yetkili temsilcisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Her ne kadar Özel Dairece İİK'nın 292/son maddesinden bahsedilerek talep eden şirket yetkilisi çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilemeyeceği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş ise de, az yukarıda da ifade edildiği üzere İİK'nın 292/son maddesi uyarınca talep eden şirketin iflâsına karar verilmesi, mühlet süreci içerisinde borçlunun konkordatonun gereklerine ya da komiserin talimatlarına uymaması hâlinde ilişkindir.
Somut olayda mühlet süresinin bittiği ve artık tasdik yargılaması aşamasına geçildiği, tasdik yargılaması sırasında borçlunun da komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhinde olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve iflâs kararı verilebileceğini öngördüğü, duruşma gününün de ilan edildiği süreçte İİK’nın 308 inci maddesine göre konkordato talebinin reddi ile borçlunun iflâsına karar verildiği dikkate alındığında bu aşamada uygulanacak yasal düzenleme, İİK’nın mühlet içinde iflâsın açılmasına ilişkin 292 nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflâsın açılmasına ilişkin 308 inci maddesi olduğu anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 308 inci maddesinde ise, aynı Kanun'un 292/son maddesinde yer alan "borçlunun çağrılması" usulü düzenlenmemiştir. Mühlet içerisinde borçlunun konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymaması durumunda, İİK’nın 292 nci maddesinde gösterilen hâllerin bulunması hâlinde komiserin bu durumu mahkemeye bildireceği, borçlunun da bu bildirimden haberi olmayabileceği, bu nedenle kanun koyucunun burada borçlunun çağrılması yönünde bir irade ortaya koyduğu, ancak tasdik yargılaması sırasında borçlunun komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhinde olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca iflâs kararı verileceğini öngörmesi gerektiği, duruşma gününün de İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca ilan edildiği, bu nedenle kanun koyucunun dosyadan, nihai rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçlunun yeniden duruşmaya çağrılmasına gerek görmediği, aksi hâlde kanun koyucunun İİK 292 nci maddesinde yer alan "borçlunun çağrılması" usulüne İİK'nın 308 inci maddesinde yer verebilecekken bu yönde bir düzenlemeye gerek görmediği anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 308 inci maddesi göre konkordato talebinin reddi hâlinde borçlunun iflâsına karar verilebilmesi için iflâsa tâbi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması gerekmektedir. Doğrudan doğruya iflâs nedenleri ise İİK'nın 177 ilâ 179 uncu maddelerinde;
"Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas:
A – Alacaklının talebi:
Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;
4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.
Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır.
B – Borçlunun müracaatiyle:
Madde 178 – İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.
Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflâsı
Madde 179- Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır" şekilde düzenlenmiştir.
Alacaklı, İİK'nın 177 nci maddesinde belirtilen durumlarda evvelce takip başlatmadan borçlunun iflâsını isteyebilir. Bu hâllerden biri de İİK'nın 308 inci maddesindeki hâl olup, konkordato talep eden borçlunun bu talebinin reddedilmesi, ancak hakkında iflâs kararı verilmemesi durumunda alacaklının anılan madde uyarınca borçlunun iflâsını isteyebileceği, yine aynı maddenin dördüncü bendinde de borçlunun dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağrılacağı belirtilmiştir.
Takipli iflâs yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onun ayrıca duruşmaya davet edilmesine gerek görmeyen kanun koyucu, doğrudan doğruya yani takipsiz iflâs hâllerinde takip ve depo emri tebliği prosedürü de bulunmadığından borçlunun iflâs edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşünerek borçlunun mahkemeye çağrılmasını öngörmüştür ancak az yukarıda da ifade edildiği üzere somut olayda konkordato talebinin reddi üzerine alacaklının doğrudan doğruya iflâs talebinde bulunması durumu söz konusu olmayıp, Bölge Adliye Mahkemesince talep eden şirket hakkında başka bir doğrudan doğruya iflâs nedeni olarak borçlunun borca batık olması nedeniyle İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca iflâs kararı verildiğinden İİK'nın 177 nci maddesi uyarınca borçlu şirket yetkilisinin çağrılıp dinlenmesinden söz edilemeyecektir.
Açıklanan nedenlerle borçlunun konkordato talebinin İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca reddi ile birlikte borçlunun borca batık olması nedeniyle resen iflâsına karar verilmeden önce borçlu şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmesine gerek bulunmadığı düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen direnme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
"K A R Ş I O Y"
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, konkordato isteğinin reddedilmesi hâlinde iflâs kararından önce borçlunun bizzat dinlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesi talebi kabul etmiş, BAM bu kararı kaldırarak duruşma açmadan iflâs kararı vermiştir. Özel Daire ise borçlunun dinlenmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuş, BAM önceki kararında direnmiştir.
Öncelikle böyle bir kararın BAM tarafından duruşma açılmadan verilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararını HMK'nın 353/(1)-b-2 nci maddesine uygun olarak duruşma açmaya lüzum görmeyerek vermiştir. Böyle bir kararın duruşma açılmadan verilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığına göre, duruşma açılmadan verilen kararda borçlunun dinlenmesinden de bahsedilemeyecektir.
Borçlunun dinlenmesi hususunun kamu düzeninden olup olmadığına gelince, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2015 tarihli ve 2013/13-1847 Esas, 2015/2020 Karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere “devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlaka ve temel hak ve özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır.” Esasen kamu düzeni denince toplumun temel yapısını ve temel çıkarlarını koruyan kurallar anlaşılmalıdır.
Kanunda bir hükmün kesin ifade ile “yapar” “eder” gönderir” şeklinde düzenlenmiş olması o hükmün mutlaka kamu düzeninden olduğu anlamına gelmez. Böyle anlaşılması hâlinde örneğin HMK'nın 240/2 nci maddesinde “ bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez” şeklindeki kesin ifade nedeniyle hiçbir şekilde başka tanık dinlenememesi gerekir. Hâlbuki listede olmayan tanık dinlenmiş ve buna karşı taraf itiraz etmemişse bu tanığın beyanına itibar edileceği bütün hukukçuların malumudur. Buradan hareketle yasada kesin olarak belirtilen her hususun mutlaka kamu düzeninden olacağı sonucuna varmak mümkün değildir.
Somut olayda da bir şirketin konkordato istemesi üzerine iflâsına karar verilmesinde kamu düzenini ilgilendiren bir yön bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca borçlunun dinlenmesi, hele hele bizzat dinlenmesi şart değildir.
Açıklanan gerekçelerle BAM kararının dosya üzerinden verilmesi, duruşma açılmaması nedeniyle borçlunun dinlenmesinden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle kararın onanması düşüncesinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun değişik bozma görüşüne katılmıyorum.
Üye
Hasan Kaya
TASDİK EDİLMEYEN KONKORDATO DOĞRUDAN DOĞRUYA BORÇLUNUN İFLÂSINA NEDEN OLMAYABİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/6-603
Karar No : 2023/1216
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 14.02.2023
SAYISI : 2023/28 E., 2023/257 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 Esas,
2022/5094 Karar sayılı BOZMA kararı
Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, rehinli alacaklılar yönünden ise reddine karar verilmiştir.
Kararın Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile Musa Ö. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklıların istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle konkordato talep eden şirketin tasdik talebinin reddi ile iflâsına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin ağırlıklı olarak yurt dışında yaptığı işlerden gelir elde ettiğini, 2017 yılı sonundan başlayarak ülkede ve sektörde yaşanan ekonomik ve mali kriz, döviz kurunun hızlı ve önemli ölçüde yükselmesi, bankaların kredi kullandırırken sergiledikleri olumsuz tavır ve rakip işletmelerin spekülatif işlemleri yüzünden şirketin kısa vadeli borçlarını ödeyemez hâle geldiğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2019/453 Esas, 2021/378 Karar sayılı kararı ile; konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşıldığı, teklif edilen tutarın borçlunun kaynaklarıyla orantılı olduğu, konkordato projesinin yasada öngörülen çoğunlukla adi alacaklılar yönünden kabul edildiği, ancak rehinli alacaklılar yönünden anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle teklif edilen konkordatonun adi alacaklar yönünden tasdikine, rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin ise reddine karar verilmiştir.
III. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Akbank T.A.Ş., İNG Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ile Musa Ö. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.04.2022 tarihli ve 2022/321 Esas, 2022/640 Karar sayılı kararı ile;
Konkordatonun tasdiki için teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması ve teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerektiği, ancak ortakların şirket borçları için teminat gösterdiği kişisel taşınmazlarının şirket aktiflerine dâhil edilmesi suretiyle varlıkların yüksek ve borca batıklık oranının daha az gösterilmesinin finansal raporlama ilkelerine aykırı olup alacaklıları ve mahkemeyi aldatma sonucunu doğurduğu, şirketin sürekli zarar ettiği, şirketin iflâsı hâlinde borçların % 62'sinin ödeneceği, konkordatonun tasdiki hâlinde alacaklıların alacaklarının % 100'üne kavuşacağının belirtildiği, şirketin varlıklarının borçlarının sadece % 62'sini karşılayabildiği ve borca batık olduğu, kâr elde edemediği, varlık kalemlerinin muhasebe işlemleri ile gerçeğinden fazla gösterildiği, projeye göre şirketin dönen ve duran mallarının tamamının paraya çevrileceği, şirketin kâr elde edebileceği bir işten de söz edilmediği, şirketin işçilik alacaklarını ödememiş olmasının dahi tek başına konkordatonun tasdiki talebinin reddine neden olacağı gerekçesiyle alacaklıların istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle şirketin konkordato tasdik talebinin reddi ile iflâsına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli ve 2022/2639 E., 2022/5094 K. sayılı kararı ile,
".... 1- İİK'nın 292. maddesi gereğince konkordato talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İİK 292/ son fıkrası “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, konkordato talep eden borçlu şirketin yetkili temsilcisinin yargılama sırasında mahkemeye çağrılarak dinlenmediği, kanunun amir hükmünün yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir,..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, somut olayda komiserlerin mühlet içinde işlemlerini tamamladıkları ve hazırladıkları raporu dosya ile birlikte mahkemeye tevdi ettikleri, tasdik yargılaması aşamasına geçildiği, bu aşamada uygulanacak yasal düzenlemenin İİK’nın mühlet içinde iflâsın açılmasına ilişkin 292 nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflâsın açılmasına ilişkin 308 inci maddesi olduğu, İİK’nın 292 nci maddesinde öngörülen "borçlunun çağrılması" usulünün İİK’nın 308 inci maddesinde düzenlenmediği;
Borçlu mühlet içinde konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymuyorsa, İİK’nın 292 nci maddesinde gösterilen hâller de mevcutsa komiserin bu durumu mahkemeye bildireceği, bu bildirimden borçlunun haberdar olmayabileceği, bu nedenle kanun koyucunun burada borçlunun çağrılması yönünde iradesini ortaya koyduğu, oysa tasdik yargılaması başladığında borçlunun da komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhine olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve kanun gereği iflâsının açılabileceğini öğrendiği, duruşma gününün de İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca ilan edildiği;
Mühletin bittiği ve İİK’nın 292 nci maddesinin uygulama aşamasının geride bırakıldığı, tasdik yargılaması sürecinin ise kendi özel koşullarına tâbi olduğu, kanun koyucunun mühlet içinde konkordato gereklerini yerine getirmeyen, dosyadan, rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçluyu bir kez daha davet etme gereği görmediği, bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sırasında ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp onun yerine geçerek yaptığı yargılamanın da tasdik yargılaması niteliğinde olduğu,
İflâs hukukunda benzer bir durumun takipli ve takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs usulünde olduğu, takipli iflâs yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onu ayrıca duruşmaya davet etmeye gerek görmeyen kanun koyucunun, takipsiz (doğrudan doğruya) iflâs yollarında ortada bir takip ve dolayısıyla depo emri tebliği de bulunmadığından borçlunun iflâs edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşündüğü, kaldı ki bu olasılıkta dahi borçlunun davet edilmesinin yeterli olduğu ve gelmemesinin sonuca etkili görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Konkordato talep eden vekili, direnme kararında İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamadaki eksikliklerden bahsedildiği hâlde, söz konusu değerlendirmelerin duruşma açılmadan yapılmasının hukuki dinlenilme hakkı kapsamında adil yargılanma hakkının ihlâli niteliğinde olduğunu, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. ile Türkiye İş Bankası A.Ş.’nin dosyaya sundukları dilekçede alacaklarının kalmadığını beyan ettikleri hâlde bu bankaların istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin İlk Derece Mahkemesince tasdik edilen konkordato kapsamında aylık ödemelerini düzenli olarak yaptığını, Bölge Adliye Mahkemesince hatalı olarak Musa Ö.’in işçilik alacağının imtiyazlı olarak kabul edildiğini, kaldı ki Musa Ö.’in işçilik alacaklarına ilişkin açtığı davanın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasına karar verildiğini, iflâs kararının verildiği tarih itibariyle bu işçi lehine verilmiş mahkeme kararı bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince tasfiyenin adi tasfiye usulü yerine yetersiz gerekçeyle basit tasfiye usulüne göre yapılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile iflâsına karar verilen somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, konkordato talep eden şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 177, 292 ve 308 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).
3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimi şeklinde ifade edilmiştir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15).
4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).
6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, Kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesini ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK. md. 287).
8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (md. 288).
11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (md. 289/2).
12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddine karar verilir. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (md. 289/5).
15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (md. 289/4).
16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya ret şeklinde beyanlarının alınması (md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları konusunda karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi, konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri de dinlemek suretiyle, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak tasdik veya ret kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (md. 306).
19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.
20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.]. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 03.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-772 Esas, 2022/240 Karar, 10.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-966 Esas, 2022/283 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.
21. İcra ve İflas Kanunu’nun “Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflâsın açılması” başlıklı 292 nci maddesi,
“İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse.
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder” şeklinde düzenlenmiş olup, İİK’nın geçici mühleti düzenleyen 287/5 inci maddesinde de, İİK’nın 291 ve 292 nci maddelerinin, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir.
22. İcra ve İflas Kanunu’nun 292 nci maddesinde, konkordato sürecinin devam ettirilmesinin artık hukuken temelinin kalmadığı, konkordato sürecinin kesilmesi ve iflâsın açılması gereken hâller düzenlenmiştir. Mahkeme bu hâllerden birinin gerçekleşmesi durumunda, herhangi bir talebe gerek olmaksızın, borçlu iflâsa tâbi ise resen iflâsın açılmasına; iflâsa tâbi olmayan borçlu bakımından ise resen konkordato talebinin reddine karar verecektir. Ancak bu kararı vermeden önce bir duruşma açarak borçluyu, konkordatoyu bir alacaklı talep etmişse onu ve varsa alacaklılar kurulunu dinlemesi gerekir. Diğer alacaklıları ise gerek görürse dinler (Selçuk Öztek, Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 Şerhi, Ankara 2018, s. 194, Hukuk Genel Kurulunun 18.5.2022 tarihli ve 2022/(15)6-387 Esas, 2022/695 Karar sayılı kararı).
23. İcra ve İflas Kanunu’nun "Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası" başlıklı 308 inci maddesi,
"Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
Konkordato süreci iflâsla sonuçlandığı takdirde, iflâs kararını veren mahkeme tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılmasına ve gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesine karar verir. Bu hâlde iflâs idaresine ait görev ve yetkiler komiserler tarafından kullanılır" şeklinde düzenlenmiştir.
24. Anılan düzenleme uyarınca konkordato talebinin reddi hâlinde talep edenin iflâsa tâbi şahıslardan olması durumunda iflâs kararı verilmesi mümkündür, ancak talep edenin iflâsına karar verilebilmesi için doğrudan doğruya iflâs şartlarının da oluşması gerekir. Örneğin borca batık bir sermaye şirketinin konkordato talebinin reddedilmesi hâlinde mahkemece konkordato talep eden şirketin iflâsına resen karar verilecektir. Bu hususta alacaklının ya da talep eden şirketin ayrıca iflâs talebinde bulunması şartı aranmamaktadır.
25. Konkordatonun tasdik edilmemesine ilişkin benzer düzenleme az yukarıda da ifade edildiği üzere İİK'nın 292 nci maddesinde yer almaktadır. İlgili madde uyarınca konkordato mühleti içerisinde maddede öngörülen şartların gerçekleşmesi hâlinde mühlet kararı kaldırılarak iflâsa tâbi talep edenin iflâsına karar verilecektir, ancak belirtmek gerekir ki İİK'nın 292 nci maddesinde belirtilen iflâsın şartları ile 308 inci maddesi gereğince konkordatonun tasdik edilmemesi hâlinde mahkemece verilecek iflâs kararının şartları birbirinden farklıdır (Öztek, Budak, Tunç Yücel, Kale, Yeşilova, s. 308).
26. Konkordato talep eden şirketin iflâsına karar verilebilmesinin ilk şartı konkordatonun tasdik edilmemesidir. Konkordato ise az yukarıda da açıklandığı üzere İİK'nın 305 inci maddesinde sayılan şartlardan birinin eksik olması durumunda tasdik edilmeyecektir.
27. Tasdik edilmeyen konkordato doğrudan doğruya borçlunun iflâsına neden olmayabilir. Mahkemece talep edenin konkordato talebinin reddi ile birlikte iflâsına karar verilebilmesi için talep edenin iflâsa tâbi şahıslardan biri olması ile birlikte doğrudan doğruya iflâs nedenlerinin de (kooperatif veya sermaye şirketinin borca batık olması gibi) bulunması gerekir. Aksi hâlde mahkemece sadece talep edenin konkordato talebinin reddine karar verecek, ancak iflâsına hükmedemeyecektir.
28. Doğrudan doğruya iflâs nedenleri ise İİK'nın 177 ilâ 179 uncu maddelerinde (ve md. 179 atfıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 377, md. 634 ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu md. 63'te) düzenlenmiştir.
29. İcra ve İflas Kanunu'nun "Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas" başlıklı 177 nci maddesinde,
"Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1–Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;
4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.
Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır" düzenlemesi bulunmaktadır.
30. Alacaklı İİK'nın 177 nci maddesinde sayılan hususlardan birinin gerçekleşmesi hâlinde önceden takip yapmadan doğrudan borçlunun bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurarak iflâsını isteyebilir. İİK'nın 177 nci maddesinin üçüncü bendinde, aynı Kanun'un 308 inci maddesindeki hâlin bulunması da doğrudan doğruya iflâs nedeni olarak gösterilmiş, dördüncü bendinde de borçlunun dinlenmek üzere mahkemeye çağrılacağı belirtilmiştir.
31. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; talep eden şirket tarafından yapılan konkordato teklifi İlk Derece Mahkemesince adi alacaklılar yönünden kabul edilerek tasdik kararı verilmiş, bir kısım alacaklıların istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tasdik kararı kaldırılarak talep eden şirketin borca batık olduğu da dikkate alınarak İİK'nın 308 inci uyarınca iflâsına karar verilmiş, Özel Dairece İİK'nın 292/son maddesi uyarınca şirketin yetkili temsilcisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
32. Her ne kadar Özel Dairece bozma kararında şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmeden karar verilemeyeceğinin yasal dayanağı olarak İİK'nın 292/son maddesi gösterilmiş ise de söz konusu düzenleme yukarıda da açıklandığı üzere kesin mühlet aşamasında henüz tasdik yargılaması aşamasına geçilmeyen süreçte anılan maddede sayılan hâllerden birinin gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine herhangi bir talebe gerek olmaksızın iflâsa tâbi borçlu hakkında iflâs kararı verilmesini düzenlemekte olup somut olayda, komiserler mühlet içerisinde işlemlerini tamamlanmakla nihai rapor sunulmuş, tasdik yargılamasına başlanmış ve teklif edilen konkordato, şirketin mali yapısı, nihai raporun değerlendirilmesi sonucunda İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca resen iflâs kararı verilmiştir.
33. Bu nedenle somut olayda İİK'nın 292/son maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır, ancak İİK'nın 308 inci maddesinde, aynı Kanun'un 292/son maddesinden farklı olarak doğrudan doğruya iflâs nedenlerinden birinin bulunması hâlinde iflâs kararı verilmeden önce şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmesi yönünde açık bir düzenleme olmamakla beraber doğrudan doğruya iflâs nedenlerini düzenleyen İİK'nın 177 nci maddesinde, aynı Kanun'un 308 inci maddesindeki hâlin bulunması ve borçlunun dinlenmek üzere mahkemeye çağrılması gerektiği yönündeki düzenlemeler dikkate alındığında, İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca, şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesi yerinde değildir.
34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut olayda İİK'nın 292/son maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca konkordato talebinin reddi ile birlikte doğrudan doğruya iflâs nedenlerinden biri olarak talep eden şirketin borca batık olması nedeniyle iflâs kararı verildiği, İİK'nın 308 inci maddesinde aynı Kanun'un 292/son maddesinden farklı olarak şirket yetkilisinin çağrılmasına ilişkin düzenleme bulunmadığı, komiserlerin hazırladığı nihai rapordan ve ilan edilen tasdik duruşma gününden haberi olan talep eden şirketin iflâs kararı verilmeden önce yeniden duruşmaya çağrılmasına gerek olmadığı, İİK'nın 177 nci maddesinin alacaklının talebi hâlinde doğrudan doğruya iflâs hâlini düzenlendiği bu nedenle somut olayda uygulama yeri bulunmadığı açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesi uyarınca istinaf aşamasında bölge adliye mahkemesince duruşma yapılmadan karar verilebileceği, bu nedenle iflâs kararı verilmesi gereken hâllerde şirket yetkilisi çağrılarak dinlenmesi için duruşma açılmasına gerek olmadığı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
35. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2- Bozma nedenine göre konkordato talep eden vekilinin diğer temyiz itirazlarının ŞİMDİLİK İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
06.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Uyuşmazlık; talep eden şirketin konkordato talebinin reddi ile iflâsına karar verilen somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, konkordato talep eden şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konkordato sürecine ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmakta olup, konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir.
Adi konkordato 2004 sayılı İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi isteyebilecektir (md. 285-287).
Asliye ticaret mahkemesi İİK'nın 286 ncı maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulunu oluşturur (md. 287), asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
Mahkemece konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (md. 289/3) ve dosya komisere teslim edilir, güçlük arz eden özel durumlarda ise kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (md. 289/5).
İcra ve İflas Kanunu'nun 292 nci maddesine uyarınca kesin mühlet içerisinde,
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa,
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa,
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa,
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse;
Komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir, ancak bu kararı vermeden önce bir duruşma açarak borçluyu, konkordatoyu bir alacaklı talep etmişse onu ve varsa alacaklılar kurulunu davet eder. Burada iflâs kararı, kesin mühlet sürecinde komiserin uyarısı ve yazılı raporu üzerine henüz nihai rapor ve dosya mahkemeye teslim edilmediği zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması hâlinde verildiğinden ve bu süreçten borçlunun haberi olmadığından mahkemece duruşma açılarak borçlunun karardan önce dinlenmesi öngörülmüştür.
Komiserler tarafından nihai raporun sunulması üzerine mahkemece duruşma günü belirlenip ilan ettirilir ve İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilen konkordatonun tasdiki için aranan şartların oluşması hâlinde konkordatonun tasdikine hükmedilir, ancak İİK’nın 308 inci maddesine göre konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ayrıca talep eden şirketin iflâsa tâbi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde iflâsına resen karar verir.
Tüm bu açıklamalara göre somut olayda, İlk Derece Mahkemesince talep eden şirket tarafından yapılan konkordato teklifi adi alacaklılar yönünden kabul edilerek tasdik kararı verilmiş, kararın bir kısım alacaklılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tasdik kararı kaldırılarak ve talep eden şirketin borca batık olduğu da dikkate alınarak İİK'nın 308 inci uyarınca iflâsına hükmedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın talep eden şirket tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, İİK'nın 292/son maddesi uyarınca şirketin yetkili temsilcisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Her ne kadar Özel Dairece İİK'nın 292/son maddesinden bahsedilerek talep eden şirket yetkilisi çağrılarak dinlenmeden iflâs kararı verilemeyeceği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş ise de, az yukarıda da ifade edildiği üzere İİK'nın 292/son maddesi uyarınca talep eden şirketin iflâsına karar verilmesi, mühlet süreci içerisinde borçlunun konkordatonun gereklerine ya da komiserin talimatlarına uymaması hâlinde ilişkindir.
Somut olayda mühlet süresinin bittiği ve artık tasdik yargılaması aşamasına geçildiği, tasdik yargılaması sırasında borçlunun da komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhinde olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve iflâs kararı verilebileceğini öngördüğü, duruşma gününün de ilan edildiği süreçte İİK’nın 308 inci maddesine göre konkordato talebinin reddi ile borçlunun iflâsına karar verildiği dikkate alındığında bu aşamada uygulanacak yasal düzenleme, İİK’nın mühlet içinde iflâsın açılmasına ilişkin 292 nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflâsın açılmasına ilişkin 308 inci maddesi olduğu anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 308 inci maddesinde ise, aynı Kanun'un 292/son maddesinde yer alan "borçlunun çağrılması" usulü düzenlenmemiştir. Mühlet içerisinde borçlunun konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymaması durumunda, İİK’nın 292 nci maddesinde gösterilen hâllerin bulunması hâlinde komiserin bu durumu mahkemeye bildireceği, borçlunun da bu bildirimden haberi olmayabileceği, bu nedenle kanun koyucunun burada borçlunun çağrılması yönünde bir irade ortaya koyduğu, ancak tasdik yargılaması sırasında borçlunun komiser raporunu gördüğü ve raporun lehine ya da aleyhinde olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu ve İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca iflâs kararı verileceğini öngörmesi gerektiği, duruşma gününün de İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca ilan edildiği, bu nedenle kanun koyucunun dosyadan, nihai rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçlunun yeniden duruşmaya çağrılmasına gerek görmediği, aksi hâlde kanun koyucunun İİK 292 nci maddesinde yer alan "borçlunun çağrılması" usulüne İİK'nın 308 inci maddesinde yer verebilecekken bu yönde bir düzenlemeye gerek görmediği anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 308 inci maddesi göre konkordato talebinin reddi hâlinde borçlunun iflâsına karar verilebilmesi için iflâsa tâbi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması gerekmektedir. Doğrudan doğruya iflâs nedenleri ise İİK'nın 177 ilâ 179 uncu maddelerinde;
"Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas:
A – Alacaklının talebi:
Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;
4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.
Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır.
B – Borçlunun müracaatiyle:
Madde 178 – İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.
Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflâsı
Madde 179- Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır" şekilde düzenlenmiştir.
Alacaklı, İİK'nın 177 nci maddesinde belirtilen durumlarda evvelce takip başlatmadan borçlunun iflâsını isteyebilir. Bu hâllerden biri de İİK'nın 308 inci maddesindeki hâl olup, konkordato talep eden borçlunun bu talebinin reddedilmesi, ancak hakkında iflâs kararı verilmemesi durumunda alacaklının anılan madde uyarınca borçlunun iflâsını isteyebileceği, yine aynı maddenin dördüncü bendinde de borçlunun dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağrılacağı belirtilmiştir.
Takipli iflâs yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onun ayrıca duruşmaya davet edilmesine gerek görmeyen kanun koyucu, doğrudan doğruya yani takipsiz iflâs hâllerinde takip ve depo emri tebliği prosedürü de bulunmadığından borçlunun iflâs edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşünerek borçlunun mahkemeye çağrılmasını öngörmüştür ancak az yukarıda da ifade edildiği üzere somut olayda konkordato talebinin reddi üzerine alacaklının doğrudan doğruya iflâs talebinde bulunması durumu söz konusu olmayıp, Bölge Adliye Mahkemesince talep eden şirket hakkında başka bir doğrudan doğruya iflâs nedeni olarak borçlunun borca batık olması nedeniyle İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca iflâs kararı verildiğinden İİK'nın 177 nci maddesi uyarınca borçlu şirket yetkilisinin çağrılıp dinlenmesinden söz edilemeyecektir.
Açıklanan nedenlerle borçlunun konkordato talebinin İİK'nın 308 inci maddesi uyarınca reddi ile birlikte borçlunun borca batık olması nedeniyle resen iflâsına karar verilmeden önce borçlu şirket yetkilisinin çağrılarak dinlenmesine gerek bulunmadığı düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen direnme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
"K A R Ş I O Y"
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, konkordato isteğinin reddedilmesi hâlinde iflâs kararından önce borçlunun bizzat dinlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesi talebi kabul etmiş, BAM bu kararı kaldırarak duruşma açmadan iflâs kararı vermiştir. Özel Daire ise borçlunun dinlenmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuş, BAM önceki kararında direnmiştir.
Öncelikle böyle bir kararın BAM tarafından duruşma açılmadan verilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararını HMK'nın 353/(1)-b-2 nci maddesine uygun olarak duruşma açmaya lüzum görmeyerek vermiştir. Böyle bir kararın duruşma açılmadan verilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığına göre, duruşma açılmadan verilen kararda borçlunun dinlenmesinden de bahsedilemeyecektir.
Borçlunun dinlenmesi hususunun kamu düzeninden olup olmadığına gelince, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2015 tarihli ve 2013/13-1847 Esas, 2015/2020 Karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere “devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlaka ve temel hak ve özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır.” Esasen kamu düzeni denince toplumun temel yapısını ve temel çıkarlarını koruyan kurallar anlaşılmalıdır.
Kanunda bir hükmün kesin ifade ile “yapar” “eder” gönderir” şeklinde düzenlenmiş olması o hükmün mutlaka kamu düzeninden olduğu anlamına gelmez. Böyle anlaşılması hâlinde örneğin HMK'nın 240/2 nci maddesinde “ bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez” şeklindeki kesin ifade nedeniyle hiçbir şekilde başka tanık dinlenememesi gerekir. Hâlbuki listede olmayan tanık dinlenmiş ve buna karşı taraf itiraz etmemişse bu tanığın beyanına itibar edileceği bütün hukukçuların malumudur. Buradan hareketle yasada kesin olarak belirtilen her hususun mutlaka kamu düzeninden olacağı sonucuna varmak mümkün değildir.
Somut olayda da bir şirketin konkordato istemesi üzerine iflâsına karar verilmesinde kamu düzenini ilgilendiren bir yön bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca borçlunun dinlenmesi, hele hele bizzat dinlenmesi şart değildir.
Açıklanan gerekçelerle BAM kararının dosya üzerinden verilmesi, duruşma açılmaması nedeniyle borçlunun dinlenmesinden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle kararın onanması düşüncesinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun değişik bozma görüşüne katılmıyorum.
Üye
Hasan Kaya