KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

TK M. 10/2’YE GÖRE USULÜNE UYGUN TEBLİGAT OLMADAN DOĞRUDAN MERNİS ADRESİNE TK M. 21/2 UYGULANAMAZ.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-1148 
KARAR NO   : 2018/515

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
Keşan İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                             : 15/08/2014
NUMARASI                     : 2014/107 - 2014/119
ŞİKÂYET EDEN              : R.U. vekili Av. H.G.Ş.
ŞİKÂYET OLUNANLAR : 1- A.Ü. vekilleri Av. H.Ö. - Av. D.A. 2- T.K. vekili Av. G.Ö.O.

“İhalenin feshi” istemli şikayet yargılaması sonunda Keşan İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 05.04.2013 gün ve 2012/111 E., 2013/89 K. sayılı kararı, şikâyetçi-borçlu Refiye U. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin  26.02.2014 gün ve  2014/2884 E., 2014/5371 K. sayılı kararı ile: 

"... Borçluya satış ilanının 03.10.2011 tarihinde 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre 13.11.2011 tarihinde ise aynı Kanunun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

Tebligat Kanunun 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21/1. maddesinde; "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine ve yahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki "adreste bulunmama", diğeri ise "tebellüğden imtina"dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasında; "Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..." hükmünün yer aldığı, Tebligat Kanunu'nun "Tebligat Mazbatası" başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde; "21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin" tebligat mazbatasına yazılmasının emredildiği, "Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi" başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35. maddesinin (f) bendinde ise; "30. ve 31. maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin" tebligat mazbatasına yazılacağının hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.

Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f. bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliğinin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği "tevsik edilmeden", Tebligat Kanunu' nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

Somut olayda; borçluya “C. Mah. Nazmi Başer Cad. No:3./1 Keşan/Edirne” adresine çıkarılan satış ilanı tebligat parçasında "tebliğ esnasında muhataba rastlanmadığından Tebligat Kanunun 21. maddesi gereğince evrak muhtar imzasına verilerek 2 nolu formül kapısına yapıştırıldı" şerhinin yer aldığı görülmektedir. Muhatabın adreste bulunup bulunmadığının tevsik edilmediği, tevziat saatlerinden sonra tebligat adresine dönüp dönmeyeceğinin Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesi gereğince, aynı Yönetmeliğin 30. maddesinde sayılan kişilerden sorularak tespit edilmediği, muhatabın en yakın komşusuna haber verilmediği görülmüştür. Bu hali ile 03.10.2011 tarihli tebliğ işlemi 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30. ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmamış olmakla usulsüzdür. 

Öte yandan 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/1. maddesine göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Yasanın 3. maddesi ile eklenen aynı yasanın 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Kişiye önce bilinen en son adresi esas alınarak Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkartılmalı, adres tebligata elverişli değilse ya da tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki adresine buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat çıkartılmalıdır.

Somut olayda; borçlunun bilinen adresi olan C. Mah. Nazmi Başer Cad. No:3./1 Keşan/Edirne adresine çıkarılıp bila tebliğ edilen bir tebligat olmaksızın, satış ilanının adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılmış olması aynı Kanunun 10. maddesine aykırı olduğundan 13.11.2011 tarihli tebliğ işlemi de usulsüzdür.

İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

O halde mahkemece, ihalenin feshi isteminin İİK.nun 134/7. maddesinde öngörülen yasal sürede olduğu kabul edilerek esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin süre aşımından reddi isabetsizdir..."

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Şikâyetçi-borçlu Refiye U. vekili 

 HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, ihalenin şikâyet yolu ile feshine ilişkindir. 

Şikâyetçi vekili müvekkilinin, kocası aleyhine başlatılan takibe sonradan mirasçı sıfatıyla dâhil edildiğini ve takipten de sonradan haberdar olduğunu, 21.11.2011 tarihli ihalenin feshi talebine konu taşınmazın kıymet takdir raporu ve satış ilanının müvekkiline tebliğ edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini talep etmiştir. 

Şikâyet olunan Timur K. ve Aziz Ü. vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde özetle tebligatların usulüne uygun biçimde yapıldığını ve şikâyetçi-borçlunun ödeme koşullarını konuşmak amacıyla müvekkilleri ile iletişime geçtiğini, bu davranışı nedeniyle tebliğ konusundan haberdar olduğunu bildirerek davanın süreden ve esastan reddini istemiştir. 

Yerel Mahkemece ispat yükünün şikâyetçi üzerinde bulunduğu, satış ilanının şikâyetçi-borçlunun MERNİS adresine 13.11.2011 günü tebliğ edildiği, borçlunun vekiline de tebligat yapıldığı, yasal bir yıllık süreden sonra 23.05.2012 günü yapılan şikâyetin süreden reddine karar verilmiştir. 

Şikâyetçi-borçlu Refiye U. vekilinin temyiz itirazı üzerine karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel mahkemece bu kez gerekçeleri açıklanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir. 

Direnme kararını, şikâyetçi-borçlu Refiye U. vekili gerekçeli kararın 2. sayfasında kanıtlar bölümünde "taşınmaz açık arttırma ilanının 21.03.2011 tarihinde şikâyet eden asile tebliğ edildiği” ifadesinin hatalı olduğunu, şikâyet konusu ihalenin 21.11.2011'de yapıldığını; kararın aynı yerinde “davamıza konu olan ihale ile ilgili satış ilanının borçlu vekili Av. Şehmus A.'a tebliğ edildiği” ifadesinin de doğru olmadığını, vekâletnamenin 30.04.2012 tarihinde verildiğini ve bunun da Mayıs 2012’de dosyaya sunulduğunu, oysa şikâyete konu ihalenin vekâlet verilmesinden yaklaşık 5 ay önce gerçekleştirildiğini, henüz vekil olmadığı ve vekâlet sunmadığı bir dosyadan tarafına tebligat çıkmasının mümkün olmadığını, şikâyet konusu ihaleye ilişkin olarak tarafına hiçbir tebligat gönderilmediğini; direnme kararının 4. sayfasında “Oluş, Kanıtların Tartışılması ve Hukuksal Nitelendirme” başlığı altında yer alan değerlendirmede ihalenin feshine ilişkin şikâyet tarihinin 23.05.2012 olduğunun ifade edildiğini ancak bunun da hatalı yazıldığını çünkü şikâyet tarihinin 23.05.2012 değil, 07.05.2012 tarihi olduğunu; aynı yer (1) no.lu paragrafta yapılan değerlendirmede tebligat memurunun Teb K. m.21 gereğince 03.10.2011 tarihinde yaptığı tebliğ işlemi ile ilgili olarak Yüksek Mahkemenin “hiç araştırma yapılmadan tebliğ yapıldığı" yönündeki bozma gerekçesinin yerinde olmadığı, zira tebligat memurunun İlhan S. isimli kişiden bilgi aldığı ve tebligatı muhtar imzasına vererek 2 nolu formülü kapıya yapıştırdığını ifade eden mahkemenin, bu değerlendirmesinde İlhan S. isimli kişinin çevrede oturan, bilgi sahibi olan bir komşu olmadığını, bu kişinin Mahallenin Muhtarı olduğunu gözden kaçırdığını; Yerel Mahkemenin, Teb K. m.21/2 gereğince yapılacak tebligat işlemlerinde MERNİS sisteminde kayıtlı olan adresin borçlunun son adresi olarak kabul edilmesi gerektiği ve tebligat memurunun başka bir adres araştırması yapmasına gerek olmadığı kanaatinin hatalı olduğunun bozma kararında ayrıntılı olarak gösterildiğini ve Teb. K’nın 10'uncu maddesinin de bu şekilde anlamaya imkân vermediğini; direnme kararında yerel mahkemenin Teb K. m.21'e özel önem atfettiğini ve direnme kararının dayanağı olarak bu maddeyi gösterdiğini, oysa dosya içerisinde borçlu müvekkilinin hangi tarihte, hangi adresinin Adres Kayıt Sisteminde kayıtlı olduğuna ilişkin nüfus müdürlüğünden alınmış bir cevap yazısı bulunmadığını; yerel mahkemenin, İİK m.127 gereğince gazete ilanının borçlu açısından da satış ilanı yerine geçeceği ve bu nedenle satış ilanının borçluya ayrıca tebliğ edilmesine gerek olmadığı yönündeki tespitinin de hatalı olduğunu, anılan maddenin ihaleden sonra 02.07.2012 tarihinde değiştirildiğinin gözden kaçırıldığını; satıştan sonra ihaleye konu taşınmazın tahliyesi amacıyla esas icra müdürlüğü tarafından çıkartılan muhtıranın, müvekkiline 27.12.2011 tarihinde tebliğ edildiğini bu nedenle satıştan önceki tebligatlar usulsüz olsa dahi bu tebliğ ile şikâyet süresinin başladığına ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığını, zira (esas) Ankara 11. İcra Dairesi tarafından çıkartılan ve Teb K. m.21/2'ye göre tebliğ edilmesi şerhi ile gönderilen tebligata ait mazbata incelendiğinde tebligat memurunun hiçbir araştırma yapmaksızın, daha öncesinden hazırlanmış kaşeyi basmak suretiyle hatta basılı kaşe metninde yer alan ayrılmış/tanınmıyor seçeneklerinden bir tanesinin üzerini çizme gereği de duymadan tebligatı muhtara teslim ettiğini, şikâyet olunanlar vekillerinin dava konusu ihale ile ilgili olmayan, bu ihalenin yapılmasından yaklaşık 4 ay sonra (21.03.2012 tarihinde) müvekkiline bizzat tebliğ edilen başka bir taşınmaza ilişkin ihale ilanının müvekkil tarafından tebliğ alınması ile şikâyet süresinin başlayacağı yönündeki iddialarının da hukuka uygun olmadığını, bahsi geçen tebligatın müvekkilinin sahibi olduğu başka bir taşınmazın satışına ilişkin ilanı ihtiva ettiğini ve müvekkilinin bu tebligatı almakla tebligatı çıkaran talimat dosyasında ve hatta esas dosyasında yapılmış tüm işlemlere muttali olmuş sayılamayacağını; taşınmaz satış ilanının aynı icra dosyasının müşterek borçlusu durumunda olan kişilere tebliğ edilmemiş olmasının da ihalenin feshi nedeni olduğunu fakat müvekkili dışında icra takibinde 5 borçlu daha bulunmasına rağmen yerel mahkemenin bu hususta bir değerlendirme yapmadığını; ihale bedeli satış ve paylaştırma masraflarını karşılamadığını, şikâyet olunan vekillerinin satış ve paylaştırma masraflarının davalı Aziz Ü. tarafından karşılandığı ve alacaklının bu masrafları talep etme hakkından vazgeçtiği, ihale alıcısının üçüncü kişi olması nedeniyle borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkilere vakıf olmasının beklenemeyeceği gerekçeleri ile ihale bedelinin, satış masraflarını karşılamamasının ihalenin feshi nedeni olamayacağını ifade ettiklerini ancak alacaklı görünen Aziz Ü.'in müvekkilinden hiçbir alacağı bulunmadığını ve olmayan bir alacaktan feragat ederek, usulsüz olan ihaleye geçerlilik kazandırmasının mümkün olmadığını, adı geçen aleyhine açtıkları Mirasın Hükmen Reddi davasında, müvekkiline intikal etmiş bir mal varlığı değeri tespit edilemediğini, kıymet takdiri raporunun borçluya tebliğ edilmemiş olması ve rapora itiraz tanınmamış olmasının da ihalenin feshi nedeni sayıldığını fakat ihale konusu taşınmaza ait kıymet takdir raporunun da müvekkiline tebliğ edilmediğini; bu raporda belirtildiği gibi ihale konusu taşınmazın güncel kıymetinin 250.000,00 TL civarında olduğunu, buna rağmen taşınmaz ilanının ulusal yayın yapan bir gazete yerine yalnızca Keşan ilçesinde yayın yapmakta olan Medya Keşan Gazetesinde yayınlanmış olmasının da talebi ve talibi azalttığını, müvekkili Refiye U.’un, huzurda incelemeye konu icra dosyasının dayanağı olan 80.000 EURO bedelli senedin, kocası Recep U. tarafından senet lehtarı görünen Mehmet Hilmi Ö.’e kendisini öldürmesi amacıyla verildiğini iddia ettiğini ve adı geçenin suikast nedeniyle yapılan yargılama sırasında 1 yıl süresince tutuklu yargılandığını, müvekkilinin takibe konu 80.000 EURO bedelli senedin keşidecisi-borçlusu olmadığını, bahsi geçen senedin müvekkilini öldürmek isteyen kocası Recep U. tarafından düzenlendiğini ve bu şahsın da 2008 yılında geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde hayatını kaybetmesi üzerine müvekkilinin mirasçı sıfatıyla icra takibine borçlu olarak eklendiğini; dayanak İcra takibine konu senedin suç mahsulü olması, senedin keşide tarihinde (müvekkiline yapılan suikast ile bağlantısının kesilmesi amacıyla) tahrifat yapılmış olması nedeniyle yaptıkları şikâyet neticesinde Keşan Cumhuriyet Savcılığı tarafından lehtar Hilmi Ö. ve ciranta Aziz Ü. hakkında açılan soruşturmanın devam ettiğini; müvekkilinin bu haksız icra takibi nedeniyle maddi anlamda zor günler geçirdiğini, sahibi olduğu 2 adet taşınmazın gerçekte var olmayan alacaklar nedeniyle icraen satıldığını, bir yandan bakım ihtiyacı bir yandan da düşmanlarından (kocasından, kocasının ailesinden) saklanmak durumunda kalan müvekkilinin bu dönemde (2009 ila 2012 yılları arasında) 4 kez adres değiştirmek zorunda kaldığını ve bu adres değişikliklerini de Nüfus Müdürlüklerine bildirdiğini belirterek temyiz etmektedir. 

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık:

Somut olay bakımından şikâyetçi borçluya "C. Mah. Nazmi Başer Cad. No:3./1 Keşan/Edirne" adresinde yapılan tebligat bakımından Tebligat Kanunu'nun 21'nci maddesi uyarınca, tevziat sırasında muhataba rastlanamadığının tevsiki ve tevziat saatlerinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespiti işlemlerinin yapılıp yapılmadığı;

Yukarıda belirtilen adrese usulüne uygun bir tebligat yapılmadığının kabulü hâlinde ve İcra ve İflas Kanunu'nun 127'nci maddesinin "adresin tapuda kayıtlı olmaması hâlinde, varsa adres kayıt sistemindeki adresleri tebligat adresi olarak kabul edilir" şeklindeki düzenlemesi karşısında doğrudan MERNİS (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) adresine tebligat yapılıp yapılmayacağı ve,

Taşınmazın tahliyesi için çıkartılan ve 27.12.2011 tarihinde tebliğ edilen muhtıranın, eldeki şikâyetin süresinin hesaplanması bakımından, satış ilanının öğrenilmesi tarihi sayılıp sayılmayacağı noktalarında toplanmaktadır. 

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10’uncu ve 21’inci maddeleri ile İcra ve İflâs Kanunu'nun taşınmaz satışlarında uygulanacak tebliğ usulünü gösteren 127’nci maddesi üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır. 

Tebligat Kanunu’nun “bilinen adreste tebligat” başlıklı 10’uncu maddesinin birinci fıkrası tebligatlara ilişkin genel bir ilke öngörmekte olup, buna göre “tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır”. Maddenin ikinci fıkrası ise bilinen son adres bakımından tebliğ imkânsızlığı hâlinde adres kayıt sistemine dayalı ek bir ilke daha getirmiştir. Maddenin ikinci fıkrası şu şekildedir:

“Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”

Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrası aşamalı bir tebligat durumunu düzenlemektedir. Bu fıkraya göre tebligat yapılabilmesi için öncelikle muhatabın bilinen son adresine bir tebligat çıkartılmalı; adresin tebligata elverişli olmaması ya da ilgilisine o adreste tebligat yapılamaması nedeniyle tebliğin mümkün olmadığı anlaşılmalı ve sonrasında merkezi kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılmalıdır. Bilinen son adrese yönelik hiçbir işlem yapılmaksızın, doğrudan muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki yolla tebligat yapılamaz. 

“Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21’inci maddenin birinci fıkrasında “kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse” tebligatın ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Böyle bir ihtimalde tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza karşılığında teslim eder; tebligat memuru bundan sonra evrakı teslim ettiği kişinin adresini gösteren bir ihbarnameyi de muhatabın adresi olarak gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır ve adreste bulunmama hâlinde durumu, tebligat muhatabına haber verilmek üzere mümkün olan en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Tebligat Kanunu’nun bu düzenlemesine uygun biçimde yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, evrakı teslim alan kimsenin adresinin bulunduğu ihbarnamenin, muhatabın kapısına yapıştırıldığı tarihtir (TebK m.21/I). 

Memurun adreste bulunmama durumunu belgelemesi gerekir. Bu gerekliliğin yerine getirilmemesi hâlinde usulüne uygun biçimde yapılmış bir tebligattan söz edilemez. 

Tebligat Kanunu’nun 21’inci maddesine 11.01.2011 günü kabul edilen 6099 sayılı Yasa’nın 5’inci maddesi ile eklenen ikinci fıkra, muhatabın MERNİS adresine yapılacak tebligatların şartlarını ve geçerliğini düzenlemiştir. Buna göre tebligat zarfında gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi ise muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edip ve teslim alanın adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmak suretiyle tebligat yapar. Bu tebliğ usulünde de ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. 

Hemen belirtmek gerekir ki, bu fıkranın uygulanmasının temel şartı Tebligat Kanunu’nun 21’inci maddenin birinci fıkrasında sözü edilen en son bilinen adresin bulunmaması hâlidir. Oysa icra dairesince bu adres bilinmektedir ve ilk tebligat da o adrese gönderilmiştir. Aynı Kanunun 10’uncu maddesi ile 21’inci maddesinin ikinci fıkrası birlikte değerlendirildiğinde de aynı sonuca varılmaktadır. 

Bu aşamada İcra ve İflâs Kanunu'nun 127’nci maddesinden de söz etmek gerekir. Bu madde daha önce: 

“İlanın birer sureti borçluya ve alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan ilgililerinin tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine tebliğ olunur. Adresin tapuda kayıtlı olmaması hâlinde ayrıca adres tahkiki yapılmaz, gazetedeki satış ilanı tebligat yerine geçer.”

şeklinde iken 02.07.2012 günü kabul edilen 6352 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesiyle değiştirilmiş ve: 

“İlanın birer sureti borçluya ve alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan ilgililerinin tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine tebliğ olunur. Adresin tapuda kayıtlı olmaması hâlinde, varsa adres kayıt sistemindeki adresleri tebligat adresleri olarak kabul edilir. Bunların dışında ayrıca adres tahkiki yapılmaz, gazetede veya elektronik ortamda yapılan satış ilanı tebligat yerine geçer.” şeklini almıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, şikâyet konusu ihaleye ilişkin her iki tebligat da maddedeki değişiklikten önceki tarihlere rastlamakta iken, şikâyet tarihi ile mahkemenin ilk kararı ve direnme kararı ise değişiklikten sonradır. 

Bu bilgi ve açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde:

Borçlu-şikâyetçi Refiye U. adına gönderilen ve 03.10.2011 günlü ilk tebligatın zarfında adres olarak “C. Mah., Nazmi Başer Cad., 3./1, Keşan - Edirne” görünmektedir. Bu tebligatın mazbatasında “Evrak tebliği esnasında muhataba rastlanamadığından Tebligat Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca evrak –……– imzasına verilerek 2 no.lu formül muhatabın kapısına yapıştırılarak” şeklinde kaşe basılmış, kaşedeki “haber verilerek” ibaresi çizilmiştir. Kaşedeki boşluk iri harflerle ve boşluğu taşacak şekilde “muhtar İlhan S.’e” şeklinde doldurulduktan sonra “İlhan S., C. Mahallesi Muhtarı” şeklinde bir de muhtarın kaşesi ve mührü basılmış, mazbata muhtar tarafından da imzalanmıştır. Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in (m. 29-30 ve 31) araştırma, komşudan bilgi alma ve komşuya, yöneticiye ya da kapıcıya bilgi vermeye ilişkin sorumluluk ve yükümlülüklerin yerine getirilmediği bu tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. 

Daha sonra borçlunun MERNİS adresi olarak görünen F.Ç. Mah., 1..9 Sk., 2/7, Esenler - İstanbul adresine bir tebligat çıkartılmış, 13.11.2011 günlü bu tebligatta da bilgisine başvurulan komşu Murat Sevinç borçluyu tanımadığını bildirmiş ve tebligat F.Ç. Mahallesi muhtarı Turgay Ö.’e teslim edilerek 2 numaralı haber kâğıdı adresin kapısına yapıştırılmıştır. Tebligat mazbatasında açıkça Tebligat Kanunu’nun 21’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre yapıldığına ilişkin şerh bulunmaktadır. 

Yukarıda Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasında muhatabın bilinen son adresine usulüne uygun bir tebligat çıkartılmadan MERNİS adres kayıt sistemine tebligat çıkartılması ve bunun geçerli sayılması doğru değildir. İcra ve İflâs Kanunu'nun 127’nci maddesinin tebligat tarihinde yürürlükte bulunan önceki şeklinde de böyle bir tebligat usulü öngörülmemiş; MERNİS adres kayıt sistemine tebligat yapılabileceğine ilişkin düzenleme, ihalenin yapıldığı 21.11.2011 gününden çok sonra 02.07.2012 günlü değişiklikle Kanuna eklenmiştir.

Yapılan açıklamalar ışığı altında satış ilanı tebliğinin şikâyetçi-borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğinden söz edilemez. Bu hâliyle adı geçen bakımından ihalenin feshi talep etmek için yasanın aradığı şikâyet süresi de başlamamıştır ve yapılan şikâyetin hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmesi doğru değildir. 

Her ne kadar mahkemece şikâyetçi-borçlunun vekille temsil edildiği ve tebligatların vekile yapıldığı yönünde bir direnme gerekçesi konulmuş ise de, Av. Şehmus A.’ın vekil tayin edilmesi Büyükçekmece 9. Noterliğinin 30.04.2012 günlü vekâletnamesi ile gerçekleşmiş ve bu vekâletname dosyaya 02.05.2012 günü sunulmuştur. Şikâyet konusu tebligatların yapıldığı tarihte adı geçen avukatın vekil olmadığı dosya içerisinden anlaşılabilmektedir. 

Şikâyetçi-borçlu Refiye U.’a başkaca tebligatlar yapılmış ise de, bunların tebliğ tarihleri de ihale tarihinden sonradır. Bu tebligatların şikâyete esas sürenin başlangıcı için “öğrenme” sayılmasına da yasal olanak bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece şikâyetin süresinde yapılmadığı kabul edilerek bir karar verilmek gerekir. 

O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle şikâyetçi-borçlu Refiye U. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün Özel Daire bozma gerekçesinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, İcra ve İflâs Kanunu'nun 366’ncı maddesi uyarınca on gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21 Mart 2018 tarihli kararı Tebligat Kanunu hükümlerine göre doğru ve yerinde bir karardır. Ancak, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin son tarihli kararlarında, 7201 sayılı Tebligat Kanunu m. 10/1 hükmüne göre, muhatabın bilinen en son adresinde yapılan ilk tebligatın bila ikmal dönmesi kavramını, ilk tebligatın usulüne uygun olup olmadığına (örneğin; komşunun imzadan imtina edip etmediğine veya benzeri durumlara ilişkin posta memuru tarafından şerh düşülüp düşülmediğine) bakmaksızın başka bir ifadeyle ayrım yapmadan tebliğ işlemini yerine getirmiş gibi sayarak TK m. 21/2 hükmünün doğrudan işletilmesine imkan dahilinde saymaktadır. Doktrin görüşleri ise şu şekildedir.

TEBLİĞİN USULSÜZ OLMASI İLE KASTEDİLEN HUSUS, TEBLİĞ İŞLEMİ YAPILIRKEN, TEBLİGAT KANUNU’NUN O TEBLİĞİ TANZİM EDEN HÜKÜMLERİNE, KURALINA UYGUN ŞEKİLDE UYULMAMIŞ OLMASIDIR. Zira Tebligat Kanunu’nda düzenlenen hükümler şekle ilişkin olduklarından, yorum ve kıyasa uygun olmayıp, EN KÜÇÜK DETAYINA KADAR RİAYET EDİLMESİ GEREKEN NORMLARDIR.

Usulsüz tebliğ halinde, ortada fiili olarak yapılmış bir tebligattan söz etmek mümkün olup, tebligat olarak nitelendirilebilecek bir hukuki işlem bulunmaktadır. FAKAT BU TEBLİĞ İŞLEMİ YERİNE GETİRİLİRKEN, TEBLİGAT KANUNU’NDA ÖNGÖRÜLEN ŞEKİL KURALLARINA UYULMADIĞI İÇİN, USULÜNE UYGUN OLMAYAN BİR TEBLİĞ İŞLEMİ MEVCUTTUR. (ÖZMUMCU, Seda, Davanın Açılmasına Bağlanan Hukuki Sonuçların Davanın Açılmamış Sayılması Halinde Değerlendirilmesi, İÜHFM., C: LXX, S: 2, Y: 2012, s. 197)

“Tebliğin unsurlarının birinin bulunmaması tebliğ yokluğu sonucunu doğururken, BU UNSURLARIN YANLIŞ VEYA HATALI OLMASI KANUNA UYGUN OLMAYAN BİR TEBLİĞ OLDUĞUNDAN USULSÜZ TEBLİĞ SONUCUNU DOĞURUR. Yukarıdaki örneklerdeki gibi var olmayan bir tebliğ işleminin hukuki sonuç doğurmaz, bunun için tekrar unsurları tam ve kanuna uygun olan bir tebligat işleminin yapılması gerekecektir.” (GÜNEŞ, Derya Bilgin, Tebliğ Yokluğu, İÜHFM., C: LXXIV, S: 1, Y: 2016, s. 223)

 

AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/883
KARAR NO    : 2018/1786

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ                     : 04/11/2016
NUMARASI             : 2016/125 - 2016/131
DAVACI                   : BORÇLU   : G.Ç.
DAVALI                   : ALACAKLI : A..Ö.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Neşe Yüksel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1- Borçlunun temyiz başvurusunun incelenmesinde;

Borçlunun kaydı yapılamayan ve harçlandırılmayan temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2- Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;

Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nun 353/1-b-2 maddesi göre hüküm kurulmuş olduğundan temyizi kabil olduğu anlaşılmakla temyiz incelemesine geçildi:

Alacaklı tarafından yazılı kira sözleşmesi ile kiralanan taşınmazın kira süresinin bitmesi nedenine dayalı taşınmazın tahliyesi maksadıyla başlatılan icra takibinde borçlunun, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, İzmir 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16.8.2016 tarih ve 2016/5.7 - 6.8 sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurduğu, İzmir Bölge Adliye 12. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2016 tarih ve 2016/125 - 2016/131 sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile tahliye emri tebliğ tarihinin 11/05/2016 olarak düzeltilmesine, müteakip işlemlerin icra müdürlüğünce yapılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

11.01.2011 tarihinde 6099 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen 2.fıkraya göre; "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır''.

Yine Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Bilinen Adreste Tebligat" başlıklı 16/2. maddesinde de; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır'' hükmü yer almaktadır.

6099 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; ''...Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda kabul edilen "adres kayıt sistemi"nin Tebligat Kanunu'na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilânen tebligatın gerektirdiği istisnaî hâller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir'' ifadesine yer verilmiştir.

Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi, takip alacaklısı tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2. maddelerinin farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasa'nın 36. maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi, aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu, 5490 sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür. Tebligat Yasasının dar yorumlanması, geçerli bir mazereti nedeniyle yeni adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildiremeyen veya önemli bir mazereti nedeniyle (yatarak hastahanede tedavi gören hasta gibi) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Yasanın yorumunda, yardımcı kaynak olan madde gerekçelerini dikkate almak gerekir. Tebligat Kanunu'nda değişiklik yapılan madde gerekçelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde, muhatabın, sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya TK'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2. maddeye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adres kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30.maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın muhataba ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-563 E. - 2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Zira, takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.

Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın öncelikle borçlunun mernis adresinden farklı olan bilinen, takip konusu taşınmazın bulunduğu adresine çıkarıldığı, tebligatın iade gelmesi üzerine, borçlunun "G. Mh. Ziya Paşa Cad. Dış Kapı No:.2 İç Kapı No:. Bornova/İzmir" (mernis) adresine çıkartıldığı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre 16.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Borçluya takip dosyasında bilinen adresine 7201 sayılı TK.'nun 10/1. maddesi uyarınca normal tebligat çıkarılarak tebliğ edilmeye çalışılmış, tebligatın bila tebliğ dönmesi üzerine, aynı Kanun'un 10/2. ve 21/2. maddesine göre çıkarılan tebligat üzerine, Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkaran merci tarafından, adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu için, tebligatın TK.'nun 21/2. maddesine göre yapılacağına ilişkin bir şerh verildiği görülmekle tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulü gerekir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun istinaf yoluna başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 22/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                 Üye                                           Üye                    Üye                   Üye
E. UZUNER          Z. N. HACIMAHMUTOĞLU      Y. Z. AKSOY      A. TUNCAL       G. HEYBET

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2015/18743 
KARAR NO    : 2017/8893

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ           : Manyas Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 12/06/2013
NUMARASI             : 2008/2 - 2013/175
DAVACI                   : H.G.
DAVALI                   : H.K.S. v.d.

Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen hüküm davalı Nursen Gürsoy tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, İİK'nın 121. maddesi uyarınca alınan yetkiye göre açılan ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm, davalı Nursen G. tarafından temyiz edilmiştir.

Davalılardan Şehriye E., Sefer E., Nurcan E.B. ve Hülya E.'e yapılan gerekçeli karar tebliğleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin hükümlerine uygun değildir. 

7201 sayılı Tebligat Kanununda; 

1- "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."

2- "Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi" kenar başlıklı 20. maddesinde, "13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21. maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18. maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.",

3- "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinde, "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.",

3- "Yaş ve ehliyet şartı" kenar başlıklı 22. maddesinde, "Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.",

II- Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin;

"Bilinen adreste tebligat" kenar başlıklı "16. maddesinde "(1) Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.", hükümlerine yer verilmiştir.

Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. 

Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın

"Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır. 

Somut olaya gelince; 

Davalılardan Şehriye E., Sefer E., Nurcan E.B. ve Hülya E.'e yapılan gerekçeli karar tebliğlerinin "100. Yıl Mah. 1..8 Sok. No:.1 Bandırma/Balıkesir'' adresine yapıldığı, muhatapların "ismen tanınmadığı" gerekçesi ile iade edilmiş olduğu sonrasında davalıların adres kayıt sistemindeki adreslerine doğrudan TK m. 21/2 uyarınca tebligat yapıldığı, tebligatlar usulüne uygun olmadığından, adı geçen davalıların adreslerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde gerekçeli kararların tebliğleri sağlanarak ve yasal temyiz süresi beklenildikten sonra, temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 27.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.