TK 21/2 HÜKMÜNE GÖRE TEBLİGAT YAPILACAĞINA DAİR MEŞRUHATA YER VERİLMEMİŞSE POSTA MEMURU RESEN TK 21/2 HÜKMÜNÜ TATBİK EDEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/12-91
KARAR NO : 2021/825
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2015
NUMARASI : 2015/247 - 2015/393
DAVACI (BORÇLU) : Ü.H.S. vekili Av. O.Ö.G.
DAVALI (ALACAKLI) : S.S. B. Konut Yapı Kooperatifi vekili Av. O.T.
1. Taraflar arasındaki "usulsüz tebliğ şikâyeti" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan Konya 8. İcra Dairesinin 2013/4.14 E. sayılı dosyasında müvekkiline ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, tebligatın yapıldığı tarih itibariyle tebliğ yapılan adresin müvekkilinin adresi olmadığını ve bu adreste ikamet etmediğini, 02.10.2013 tarihinde bu adreste kiracı olan kişi tarafından mernis adresi olarak kaydettirildiğini ve müvekkilin mernis adresinin silindiğini, tebligatın yapıldığı tarihte müvekkilinin mernis adresinin bulunmadığını, takip yapıldığını ve ödeme emri gönderildiğini 18.04.2014 tarihinde müvekkilinin evine haciz yapmak için gelindiğinde öğrendiğini ileri sürerek ödeme emri tebliğinin iptaline ve ödeme emri tebliğinin 18.04.2014 tarihinde öğrenildiğinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
5. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.05.2014 tarihli ve 2014/423 E., 2014/499 K. sayılı kararı ile; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligatın muhatabın bilinen en son adresine yapılacağı, ödeme emri tebligatının muhatabın en son adrese yapıldığı, muhatabın bu adresten taşındığının iade edilen tebliğ zarfı meşruhatından anlaşıldığı, bundan sonra alacaklı vekilinin o tarih itibariyle muhatabın mernis adresine tebligat yaptırdığı, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligatın yapıldığı 03.10.2013 tarihinde mernis adresi değişmiş olsa bile alacaklı vekilinin talep tarihi daha önce olup, talep tarihinde bu adresin mernis adresi olduğu, yapılan işlemlerde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile dosya üzerinden şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.01.2015 tarihli ve 2014/28314 E., 2015/259 K. sayılı kararı ile; “… Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Alacaklı tarafından borçlu hakkında genel haciz yolu ile yapılan takipte borçlu icra mahkemesine başvurusunda usulsüz tebliğ şikayetinde bulunarak ödeme emrinin iptalini ve tebliğ tarihinin 18.04.2014 olarak tespitini istemiş, mahkemece yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm kurulmuş, hükmü borçlu vekili temyiz etmiştir.
Takip dosyasında davacı borçluya çıkartılan ödeme emrinin incelenmesinde tebliğ evrakı üzerine "Mernis Adresidir" şerhi ile borçluya tebliğin çıkartıldığı ve bu tebligatın ise TK'nun 21/2. maddesi uyarınca 09.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 10/1. maddesinde ''Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.'' hükmü yer almaktadır. 11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle eklenen 10/2. maddesine göre ise; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.'' düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Yasa'nın Tebliğ İmkansızlığı Ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesine 6099 Sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen 21/2. maddesinde de; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.'' hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.'' düzenlemesi öngörülmüştür. Aynı Yönetmeliğin 31/1-c maddesinde de
'Tebliğ memuru, ek-1'de yer alan (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır.'' hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, iade edilmeyip "Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması"na dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup; tebligatı çıkaran mercii tarafından anılan şekilde şerh verilmeden salt "mernis adresi" ibaresine dayanılarak, dağıtıcı tarafından 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamaz.
Somut olayda; şikayetçi borçlu adına ilk olarak bilinen adresine tebligat çıkartıldığı, tebligatın iade gelmesi sebebiyle bu kez mernis adresine TK'nın 21/2. maddesine göre tebligat çıkartıldığı, tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, dağıtıcı tarafından tebliğ işleminin tamamlandığı anlaşılmış olup sözkonusu tebligat Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için usulsüzdür.
O halde mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesine gerekirken tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir ..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli ve 2015/247 E., 2015/393 K. sayılı kararı ile; ödeme emrinin borçlunun bilinen en son adresine Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre yapıldığı, tebliğ imkânsızlığı nedeniyle o an için kayıtlı olan mernis adresine mernis kaydıyla Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat çıkartıldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyetçi borçluya ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
11. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemenin ilk kararının Özel Dairece; tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmesi karşısında, direnme kararının gerekçesinin Özel Daire bozma kararına uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
12. 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429/2. maddesinde, “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir” hükmü öngörülmüştür.
13. Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş; açıkça bozma nedenlerine uyulması ya da eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, HUMK’nın 429. maddesindeki yetkisini kullanırken, bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.
14. Somut olayda mahkemenin ilk kararının Özel Dairece tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için usulsüz olduğu gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verildiği, mahkemenin bozma kararının gerekçesini yanlış yorumlayarak ve yanılarak direnme gerekçesi oluşturduğu, ancak bu durum temyiz incelemesine engel olmadığından ön sorunun bulunmadığına oy birliği ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
15. İcra ve İflas Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.
16. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
17. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
18. Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
19. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
20. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası "…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…" hükmünü, Tebligat Kanunu’nun 23. maddesinin 8. fırkası ise “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü içermektedir.
21. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 48. maddesinde adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukukî değere sahip olduğu, Kurumların yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alacağı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluktur.
22. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" düzenlemesi yer almaktadır.
23. Yukarıda belirtilen düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek ve tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
24. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunun Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır.
25. Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, 1. fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30. maddesine göre araştırma yapmayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir. Bu hâlde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına ile Yönetmeliğin 32. maddesine göre 2 nolu ihbarnamesin gösterilen adresteki kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Ayrıca Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasına göre en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
26. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2021 tarihli ve 31460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 E., 2020/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi olacağı belirtilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine tebligat yapılabilmesi için önce Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu tebligatın tebliğ edilemeden iade edilmesinin gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu hâlde tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine mernis adresi şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun başkaca bir adres araştırması yapmadan muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğin usule ve yasaya uygun olduğu şeklindeki iki aşamalı tebligat yapılması görüşü kabul edilmiştir.
27. Somut olayda; alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile icra takibinde borçlunun takip talebinde gösterilen Nişantaşı Mh. Dr. Hulusi Baybal Cd. Sefa İş Merk. No:2. K:4/4.7 Selçuklu/Konya adresine çıkarılan ödeme emri tebligatının “Muhatap adresten taşınmış olup yeni adresi bilinmiyor” şerhi ile 16.05.2013 tarihinde iade edildiği, alacaklı vekilinin 27.09.2013 tarihinde borçlunun kimlik bilgilerinin ve adresinin güncellenerek mernis adresine yeniden ödeme emri gönderilmesini talep ettiği ve icra dairesince 27.09.2013 tarihinde talep yerinde görülmekle masraf verilmesi hâlinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği, UYAP sisteminde kapalı tebligatın 27.09.2013 tarihinde hazırlandığı, “Mernis adresi” şerhiyle Yazır Mah. Uğrak Sk. No:4 İç Kapı No:2. Selçuklu/Konya adresine çıkarılan tebligatın “Muhatap adresten kapalı olup tebliğ evrakının mernis adresli olması sebebiyle 7201 21/2 maddesi gereği Yazır Mahalle Muhtarı …. Teslim edilerek adresin kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırıldı” şerhiyle 03.10.2013 tarihinde yapıldığı, Karatay Nüfus Müdürlüğünün 09.10.2014 tarihli yazı cevabına göre, borçlunun Yazır Mah. Uğrak Sk. No:4 İç Kapı No:2. Selçuklu/Konya olan yerleşim yeri adresinin 02.10.2013 tarihli tescil sonucu eski adres konumuna getirildiği görülmektedir.
28. Alacaklı vekilinin icra müdürlüğünden talepte bulunduğu ve masrafını verdiği 27.09.2013 tarihi itibariyle, borçlunun adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası tebligat çıkarılmasında usulsüzlük yoktur. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde belirtildiği üzere bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmak aynı zamanda belirli yükümlülükleri de içermektedir. Bir vatandaşın adresini doğru bir şekilde bildirmesi ve kendisine ulaşılabilmesi önemlidir. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hâle getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemelidir. Hukuk düzeni, kişinin açık ihmal veya kötü niyetini korumaz. Adres kayıt sistemindeki adres, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmamaktadır.
29. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde ise, 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı, muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde görülmek ve kaydedilmekle birlikte, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o adresten ayrılmış olursa tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi ve 21. maddeye göre tebliğ işlemlerini yapmasının gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin, nihaî adres olarak kabul edildiği, adres kayıt sistemine çıkartılacak tebliğ evrakında, tebliğin "adres kayıt sistemi"ndeki adrese çıkartıldığının açıkça belirtilerek, tebliğ memurunun yapacağı tebligatın bu çerçevede bir tebligat olduğunu bilerek hareket edeceği, böyle bir durumda muhatabın adres kayıt sistemindeki adresinde oturmamış olduğu veya sürekli olarak ayrıldığı tespit edildiğinde, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağı, bu fıkrayla muhatabın gerçek adresini ilgili mercilere bildirmemesi durumunda adres araştırması yapma zorunluluğunun ortadan kaldırıldığı açıklanmıştır.
30. Şu hâle göre borçlunun takip talebinde gösterilen bilinen adresine çıkarılan ödeme emri tebligatı iade edilmiş olduğundan, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapabilmek için yasal şartlar oluşmuştur. Ancak ödeme emri tebligat evrakı üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde tebliğ memuru tarafından kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uygulanarak 03.10.2013 tarihinde tebliğ edildiğinden bu hâli ile Tebligat Kanunu’nun 21/2 ve 23/8. maddesi ile Yönetmeliğin 16/2 maddelerine göre usulsüzdür.
31. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. ile 25.05.2021 tarihli ve 2017/12-722 E., 2021/612 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
32. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/12-411
KARAR NO : 2021/877
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2017
NUMARASI : 2017/834 - 2017/1183
DAVACI-BORÇLU : İ.G.Ö. vekili Av. K.Ç.
DAVALI-ALACAKLI : T.G. Bankası A.Ş. vekili Av. S.T.
1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin süre yönünden reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrasında direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağı düzenlendiğinden temyiz eden borçlu vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili 13.09.2015 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasında müvekkili ve borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında taşınmazların ihale edildiğini, satış ilanının borçlulara ve müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini ve sair şikâyetlerini ileri sürerek 20.02.2015 tarihinde yapılan taşınmazların ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili 27.10.215 tarihli cevap dilekçesinde; satış ilanının şikâyetçi borçluya önce bilinen adresine normal yolla tebliğ edildiğini, tebligatın iade edilmesi üzerine mernis adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğe çıkarıldığını ve usulüne uygun tebliğ edildiğini, şikâyetin 7 günlük süreden sonra yapıldığını, borçlunun iddialarını kabul etmemekle birlikte borçlu vekilinin 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına dilekçe verdiğini, borçlunun ihaleyi 18.06.2015 tarihinde öğrendiği kabul edilse dahi şikâyetin 7 günlük sürede olmadığını, bu nedenle şikâyetin süreden reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/863 E., 2015/1104 K. sayılı kararı ile; İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 134. maddesinin 2. fıkrasına göre ihalenin feshinin ıttıla tarihinden itibaren 7 gün içinde, herhâlde 1 yıl içinde istenmesi gerektiği, ihale tarihinin 20.02.2015 olup, şikâyet tarihinin 11.09.2015 (doğrusu 13.09.2015) olduğu, icra dosyası incelendiğinde borçlu vekili olarak gözüken Av. U.T.'nın 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesine gönderilmek üzere Konya İcra Dairesine vekâletname sunarak vekil olarak kabul edilmesini talep ettiği, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin de 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında asıl dosyanın bulunduğu Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasına hitaben Konya barosu Avukatlarından M.S. ve U.T.’nın vekâletnamesinin gönderildiği, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre icra dosyasındaki tüm tebligatların usulsüz olduğu kabul edilse bile takip dosyasına vekilinin vekâletname sunup dosyaya taraf olduğu ve dosyadan haberdar olduğu, suret aldığı durumlarda artık o tarihte İİK’nın 134. maddesinde belirtilen 7 günlük sürenin başladığının kabulü gerektiği, Özel Dairenin 10.02.2014 tarihli ve 2014/969 E. 2014/3095 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesi ile davanın (şikâyetin) süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.04.2016 tarihli ve 2016/6907 E., 2016/12270 K. sayılı kararı ile;
“… Borçlu vekili, icra mahkemesine başvurusunda; sair iddialarla birlikte kıymet takdir raporu ve satış ilanının müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini de ileri sürerek ihalenin feshini istemiş, mahkemece, borçlu vekili olarak görünen Av. U.T.'nın muhabere kanalı ile satışın yapıldığı Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/.4 Talimat sayılı dosyasına ihaleden sonra 18/06/2015 tarihinde vekaletname gönderdiği, en geç bu tarih itibariyle ihaleden haberdar olunduğu gerekçesiyle şikayetin süreden reddine karar verilmiştir.
Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Esas takibin Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, ihalenin ise 20/02/2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/.4 Talimat sayılı dosyasından yapıldığı, borçlu adına 18/06/2015 tarihinde ibraz edilen vekaletnamenin Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün satış dosyasına gönderilmek üzere Konya İcra Müdürlüğü'ne ibraz edildiği, satış dosyasına gönderilen vekaletin, ayrıca esas dosya olan Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 E. sayılı dosyasına da bildirildiği, ancak bu tarihte veya sonrasında satış dosyasından suret alınmadığı, borçlu adına başkaca bir işlem de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyaya muhabere kanalı ile borçlu adına vekaletname gönderilmesi işlemi, tek başına ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli bir işlem değildir.
Diğer yandan borçluya satış ilanının TK.nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ edildiği görülmekte ise de, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, aynı Kanun'un 10/2. maddesi gereğince; muhatabın bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinin gerçekleşmesi gerekir. Bu hal gerçekleştikten sonra tebligatı çıkaran merci tarafından, tebliğ zarfı üzerine, Yönetmeliğin 16/2. maddesi gereğince “Tebligat çıkarılan adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması" na dair kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran mercice, anılan şekilde şerh verilmeden, salt "mernis adresi" ibaresine dayanılarak, tebliğ memuru tarafından 21/2. maddeye göre tebliğ işlemi yapılması mümkün olmadığından, anılan tebliğ işlemi usulsüzdür.
O halde mahkemece, Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 E. sayılı takip dosyasının da celbi ile, borçlunun ya da borçlu adına vekaletname ibraz eden vekilin Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca usulsüz tebliğe muttali olup olmadığı incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 02.11.2017 tarihli ve 2017/834 E., 2017/1183 K. sayılı kararı ile; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre verilmesi gerekli şerh ve açık mavi renkli tebligat zarfı, tebliğ memuruna tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ etmesi sorumluluğu yükleyen talimat mahiyetinde olup, Yönetmeliğin 16/2. maddesinde yazılı şerhin veya 79. maddede tanımlanan tebliğ zarfının açık mavi renkte olmamasının muhatabın hak kaybına sebebiyet vermeyeceği, kaldı ki İİK’nın 134/7. maddesinin "satış ilanı tebliğ edilmemişse ... şikayet süresi ıttıla tarihinden başlar." hükmü uyarınca şikâyetçi vekilinin ihale tarihinden sonra 18.06.2015 tarihinde esas ve satışın yapıldığı icra dosyasına vekâletname sunduğu, 18.06.2015 tarihinde satışı ıttıla ettiği, şikâyetin ise 7 gün geçtikten çok sonra yapıldığı gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyetçi borçluya satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına 18.06.2015 tarihinde muhabere kanalı ile şikâyetçi borçlu adına vekâletname gönderilmesi işleminin tek başına ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 127. maddesi uyarınca satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur (Arslan, R.: İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara 1984, s. 91). Aynı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu (TK) ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (Yönetmelik) hükümlerine göre yapılır.
13. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
14. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
15. Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
16. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
17. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası "…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…" hükmünü, Tebligat Kanunu’nun 23. maddesinin 8. fırkası ise “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü içermektedir.
18. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 48. maddesinde adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahip olduğu, Kurumların yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alacağı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluktur.
19. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" düzenlemesi yer almaktadır.
20. Yukarıda belirtilen düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek ve tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
21. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunun Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. sayılı ile 22.06.2021 tarihli ve 2018/12-91 E., 2021/825 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
22. Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, 1. fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30. maddesine göre araştırma yapamayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir. Bu hâlde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 32. maddesine göre 2 nolu ihbarnamesin gösterilen adresteki kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Ayrıca Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasına göre en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
23. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2021 tarihli ve 31460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 E., 2020/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi olacağı belirtilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine tebligat yapılabilmesi için önce Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu tebligatın tebliğ edilemeden iade edilmesinin gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu hâlde tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine mernis adresi şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun başkaca bir adres araştırması yapmadan muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğin usule ve yasaya uygun olduğu şeklindeki iki aşamalı tebligat yapılması görüşü kabul edilmiştir.
24. Somut olayda; Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasında yazılan 11.07.2014 tarihli taşınmazların satışına ilişkin talimatta borçlu İrem G’in bilinen adresi olarak bildirilen “Beytepe Mah 1.56 Sok. No.2 Çankaya/Ankara” adresine, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında çıkarılan satış ilanı tebliğinin “Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Muhatabın taşındığı boş villa... sözlü beyanından anlaşılmış olup muhtarlık kayıtlarında kaydı bulunmadığından Beytepe Mah. Muhtarı İsmail K. imzalı onayıyla iade” şerhi ile 22.01.2015 tarihinde iade edildiği, borçlu İrem G’in aynı adresine çıkarılan satış ilanı tebliğinin “Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Ayrıldığı adres boş villa. Adresin muhatabın mernis adresi olduğu çıkaran merci tarafından belirtildiğinden evrak TK 21/2 md. Gereği Beytepe Mah. Muhtarı İsmail K. teslim edilip 2 nolu haber kağıdı adresin kapısına yapıştırıldı” şerhi ile 10.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 20.02.2015 tarihinde taşınmazların ihalesinin yapıldığı görülmektedir.
25. Şu hâle göre borçlunun bilinen adresine çıkarılan satış ilanı tebligatı iade edilmiş olduğundan, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapabilmek için yasal şartlar oluşmuştur. Ancak satış ilanı tebligat evrakı üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde tebliğ memurunun kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesini uygulayarak 10.02.2015 tarihinde tebliğ edildiğinden bu hâli ile Tebligat Kanunu’nun 21/2 ve 23/8. maddesi ile Yönetmeliğin 16/2 maddelerine göre satış ilanı tebliği usulsüzdür.
26. Usule aykırı tebliğin hükmü ise Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinde ve Yönetmeliğin 53. maddesinde düzenlenmiş, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
27. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası “İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir…” hükmünü, 7 fıkrası ise “Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.” hükmünü içermektedir.
28. Hazırlık işlemlerinden olan satış (artırma ilanının) bir örneği İİK’nın 127. maddesi hükmüne rağmen ilgililere tebliğ edilmemişse, yolsuzluğun ihale günü öğrenilmiş sayılmasını Kanun uygun görmemiştir. Bu hâlde yedi günlük süre ihaleden gerçekten bilgi sahibi olunduğu (ihalenin öğrenildiği) tarihten itibaren başlayacaktır. Ancak bu süre (ihalenin feshini isteme süresi) ihaleden itibaren bir yılı geçemez (Arslan, s. 173).
29. Somut olayda 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına gönderilmek üzere Konya Nöbetçi İcra Dairesine borçlu vekili olarak Av. U.T.’nın vekâletname sunarak “Dosyaya borçlu vekili olarak işlenmemize karar verilmesini talep ederim” şeklinde talepte bulunduğu, ayrıca fotokopi talebinde bulunmadığı, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasından asıl icra dosyası olan Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasına gönderilen 29.06.2015 tarihli üst yazı ile borçlu vekili tarafından vekâletname sunulduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır. Borçlu vekili tarafından Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı satış dosyasından suret alınmamış ve başka bir işlem de yapılmamıştır. Bu hâli ile borçlu adına vekâletname gönderilmesi tek başına şikâyet konusu ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli değildir.
30. O hâlde mahkemece Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasının incelenerek borçlunun ya da borçlu adına vekâletname sunan avukatın Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca usulsüz tebliğe muttali olup olmadığının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
31. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
TK 21/2 HÜKMÜNE GÖRE TEBLİGAT YAPILACAĞINA DAİR MEŞRUHATA YER VERİLMEMİŞSE POSTA MEMURU RESEN TK 21/2 HÜKMÜNÜ TATBİK EDEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/12-91
KARAR NO : 2021/825
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2015
NUMARASI : 2015/247 - 2015/393
DAVACI (BORÇLU) : Ü.H.S. vekili Av. O.Ö.G.
DAVALI (ALACAKLI) : S.S. B. Konut Yapı Kooperatifi vekili Av. O.T.
1. Taraflar arasındaki "usulsüz tebliğ şikâyeti" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan Konya 8. İcra Dairesinin 2013/4.14 E. sayılı dosyasında müvekkiline ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, tebligatın yapıldığı tarih itibariyle tebliğ yapılan adresin müvekkilinin adresi olmadığını ve bu adreste ikamet etmediğini, 02.10.2013 tarihinde bu adreste kiracı olan kişi tarafından mernis adresi olarak kaydettirildiğini ve müvekkilin mernis adresinin silindiğini, tebligatın yapıldığı tarihte müvekkilinin mernis adresinin bulunmadığını, takip yapıldığını ve ödeme emri gönderildiğini 18.04.2014 tarihinde müvekkilinin evine haciz yapmak için gelindiğinde öğrendiğini ileri sürerek ödeme emri tebliğinin iptaline ve ödeme emri tebliğinin 18.04.2014 tarihinde öğrenildiğinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
5. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.05.2014 tarihli ve 2014/423 E., 2014/499 K. sayılı kararı ile; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligatın muhatabın bilinen en son adresine yapılacağı, ödeme emri tebligatının muhatabın en son adrese yapıldığı, muhatabın bu adresten taşındığının iade edilen tebliğ zarfı meşruhatından anlaşıldığı, bundan sonra alacaklı vekilinin o tarih itibariyle muhatabın mernis adresine tebligat yaptırdığı, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligatın yapıldığı 03.10.2013 tarihinde mernis adresi değişmiş olsa bile alacaklı vekilinin talep tarihi daha önce olup, talep tarihinde bu adresin mernis adresi olduğu, yapılan işlemlerde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile dosya üzerinden şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.01.2015 tarihli ve 2014/28314 E., 2015/259 K. sayılı kararı ile; “… Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Alacaklı tarafından borçlu hakkında genel haciz yolu ile yapılan takipte borçlu icra mahkemesine başvurusunda usulsüz tebliğ şikayetinde bulunarak ödeme emrinin iptalini ve tebliğ tarihinin 18.04.2014 olarak tespitini istemiş, mahkemece yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm kurulmuş, hükmü borçlu vekili temyiz etmiştir.
Takip dosyasında davacı borçluya çıkartılan ödeme emrinin incelenmesinde tebliğ evrakı üzerine "Mernis Adresidir" şerhi ile borçluya tebliğin çıkartıldığı ve bu tebligatın ise TK'nun 21/2. maddesi uyarınca 09.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 10/1. maddesinde ''Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.'' hükmü yer almaktadır. 11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle eklenen 10/2. maddesine göre ise; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.'' düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Yasa'nın Tebliğ İmkansızlığı Ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesine 6099 Sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen 21/2. maddesinde de; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.'' hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre; ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.'' düzenlemesi öngörülmüştür. Aynı Yönetmeliğin 31/1-c maddesinde de
'Tebliğ memuru, ek-1'de yer alan (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır.'' hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, iade edilmeyip "Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması"na dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup; tebligatı çıkaran mercii tarafından anılan şekilde şerh verilmeden salt "mernis adresi" ibaresine dayanılarak, dağıtıcı tarafından 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamaz.
Somut olayda; şikayetçi borçlu adına ilk olarak bilinen adresine tebligat çıkartıldığı, tebligatın iade gelmesi sebebiyle bu kez mernis adresine TK'nın 21/2. maddesine göre tebligat çıkartıldığı, tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, dağıtıcı tarafından tebliğ işleminin tamamlandığı anlaşılmış olup sözkonusu tebligat Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için usulsüzdür.
O halde mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesine gerekirken tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir ..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli ve 2015/247 E., 2015/393 K. sayılı kararı ile; ödeme emrinin borçlunun bilinen en son adresine Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre yapıldığı, tebliğ imkânsızlığı nedeniyle o an için kayıtlı olan mernis adresine mernis kaydıyla Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat çıkartıldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyetçi borçluya ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
11. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemenin ilk kararının Özel Dairece; tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmesi karşısında, direnme kararının gerekçesinin Özel Daire bozma kararına uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
12. 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429/2. maddesinde, “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir” hükmü öngörülmüştür.
13. Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş; açıkça bozma nedenlerine uyulması ya da eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, HUMK’nın 429. maddesindeki yetkisini kullanırken, bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.
14. Somut olayda mahkemenin ilk kararının Özel Dairece tebliğ evrakı üzerinde sadece ''mernis adresi'' ibaresinin yer aldığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkartılmadığı için usulsüz olduğu gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece Yönetmeliğin 79. maddesinin mernis kayıtlı tebligatın renkli olarak bastırılmasını düzenlemiş ise de Yönetmeliğin Kanunun önüne geçemeyeceği, renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ruhuna aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verildiği, mahkemenin bozma kararının gerekçesini yanlış yorumlayarak ve yanılarak direnme gerekçesi oluşturduğu, ancak bu durum temyiz incelemesine engel olmadığından ön sorunun bulunmadığına oy birliği ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
15. İcra ve İflas Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.
16. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
17. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
18. Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
19. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
20. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası "…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…" hükmünü, Tebligat Kanunu’nun 23. maddesinin 8. fırkası ise “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü içermektedir.
21. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 48. maddesinde adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukukî değere sahip olduğu, Kurumların yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alacağı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluktur.
22. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" düzenlemesi yer almaktadır.
23. Yukarıda belirtilen düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek ve tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
24. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunun Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır.
25. Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, 1. fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30. maddesine göre araştırma yapmayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir. Bu hâlde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına ile Yönetmeliğin 32. maddesine göre 2 nolu ihbarnamesin gösterilen adresteki kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Ayrıca Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasına göre en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
26. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2021 tarihli ve 31460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 E., 2020/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi olacağı belirtilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine tebligat yapılabilmesi için önce Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu tebligatın tebliğ edilemeden iade edilmesinin gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu hâlde tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine mernis adresi şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun başkaca bir adres araştırması yapmadan muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğin usule ve yasaya uygun olduğu şeklindeki iki aşamalı tebligat yapılması görüşü kabul edilmiştir.
27. Somut olayda; alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile icra takibinde borçlunun takip talebinde gösterilen Nişantaşı Mh. Dr. Hulusi Baybal Cd. Sefa İş Merk. No:2. K:4/4.7 Selçuklu/Konya adresine çıkarılan ödeme emri tebligatının “Muhatap adresten taşınmış olup yeni adresi bilinmiyor” şerhi ile 16.05.2013 tarihinde iade edildiği, alacaklı vekilinin 27.09.2013 tarihinde borçlunun kimlik bilgilerinin ve adresinin güncellenerek mernis adresine yeniden ödeme emri gönderilmesini talep ettiği ve icra dairesince 27.09.2013 tarihinde talep yerinde görülmekle masraf verilmesi hâlinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği, UYAP sisteminde kapalı tebligatın 27.09.2013 tarihinde hazırlandığı, “Mernis adresi” şerhiyle Yazır Mah. Uğrak Sk. No:4 İç Kapı No:2. Selçuklu/Konya adresine çıkarılan tebligatın “Muhatap adresten kapalı olup tebliğ evrakının mernis adresli olması sebebiyle 7201 21/2 maddesi gereği Yazır Mahalle Muhtarı …. Teslim edilerek adresin kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırıldı” şerhiyle 03.10.2013 tarihinde yapıldığı, Karatay Nüfus Müdürlüğünün 09.10.2014 tarihli yazı cevabına göre, borçlunun Yazır Mah. Uğrak Sk. No:4 İç Kapı No:2. Selçuklu/Konya olan yerleşim yeri adresinin 02.10.2013 tarihli tescil sonucu eski adres konumuna getirildiği görülmektedir.
28. Alacaklı vekilinin icra müdürlüğünden talepte bulunduğu ve masrafını verdiği 27.09.2013 tarihi itibariyle, borçlunun adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası tebligat çıkarılmasında usulsüzlük yoktur. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde belirtildiği üzere bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmak aynı zamanda belirli yükümlülükleri de içermektedir. Bir vatandaşın adresini doğru bir şekilde bildirmesi ve kendisine ulaşılabilmesi önemlidir. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hâle getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemelidir. Hukuk düzeni, kişinin açık ihmal veya kötü niyetini korumaz. Adres kayıt sistemindeki adres, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmamaktadır.
29. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde ise, 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı, muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde görülmek ve kaydedilmekle birlikte, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o adresten ayrılmış olursa tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi ve 21. maddeye göre tebliğ işlemlerini yapmasının gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin, nihaî adres olarak kabul edildiği, adres kayıt sistemine çıkartılacak tebliğ evrakında, tebliğin "adres kayıt sistemi"ndeki adrese çıkartıldığının açıkça belirtilerek, tebliğ memurunun yapacağı tebligatın bu çerçevede bir tebligat olduğunu bilerek hareket edeceği, böyle bir durumda muhatabın adres kayıt sistemindeki adresinde oturmamış olduğu veya sürekli olarak ayrıldığı tespit edildiğinde, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağı, bu fıkrayla muhatabın gerçek adresini ilgili mercilere bildirmemesi durumunda adres araştırması yapma zorunluluğunun ortadan kaldırıldığı açıklanmıştır.
30. Şu hâle göre borçlunun takip talebinde gösterilen bilinen adresine çıkarılan ödeme emri tebligatı iade edilmiş olduğundan, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapabilmek için yasal şartlar oluşmuştur. Ancak ödeme emri tebligat evrakı üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde tebliğ memuru tarafından kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uygulanarak 03.10.2013 tarihinde tebliğ edildiğinden bu hâli ile Tebligat Kanunu’nun 21/2 ve 23/8. maddesi ile Yönetmeliğin 16/2 maddelerine göre usulsüzdür.
31. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. ile 25.05.2021 tarihli ve 2017/12-722 E., 2021/612 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
32. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/12-411
KARAR NO : 2021/877
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2017
NUMARASI : 2017/834 - 2017/1183
DAVACI-BORÇLU : İ.G.Ö. vekili Av. K.Ç.
DAVALI-ALACAKLI : T.G. Bankası A.Ş. vekili Av. S.T.
1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin süre yönünden reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrasında direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağı düzenlendiğinden temyiz eden borçlu vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili 13.09.2015 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasında müvekkili ve borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında taşınmazların ihale edildiğini, satış ilanının borçlulara ve müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini ve sair şikâyetlerini ileri sürerek 20.02.2015 tarihinde yapılan taşınmazların ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili 27.10.215 tarihli cevap dilekçesinde; satış ilanının şikâyetçi borçluya önce bilinen adresine normal yolla tebliğ edildiğini, tebligatın iade edilmesi üzerine mernis adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğe çıkarıldığını ve usulüne uygun tebliğ edildiğini, şikâyetin 7 günlük süreden sonra yapıldığını, borçlunun iddialarını kabul etmemekle birlikte borçlu vekilinin 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına dilekçe verdiğini, borçlunun ihaleyi 18.06.2015 tarihinde öğrendiği kabul edilse dahi şikâyetin 7 günlük sürede olmadığını, bu nedenle şikâyetin süreden reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/863 E., 2015/1104 K. sayılı kararı ile; İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 134. maddesinin 2. fıkrasına göre ihalenin feshinin ıttıla tarihinden itibaren 7 gün içinde, herhâlde 1 yıl içinde istenmesi gerektiği, ihale tarihinin 20.02.2015 olup, şikâyet tarihinin 11.09.2015 (doğrusu 13.09.2015) olduğu, icra dosyası incelendiğinde borçlu vekili olarak gözüken Av. U.T.'nın 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesine gönderilmek üzere Konya İcra Dairesine vekâletname sunarak vekil olarak kabul edilmesini talep ettiği, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin de 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında asıl dosyanın bulunduğu Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasına hitaben Konya barosu Avukatlarından M.S. ve U.T.’nın vekâletnamesinin gönderildiği, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre icra dosyasındaki tüm tebligatların usulsüz olduğu kabul edilse bile takip dosyasına vekilinin vekâletname sunup dosyaya taraf olduğu ve dosyadan haberdar olduğu, suret aldığı durumlarda artık o tarihte İİK’nın 134. maddesinde belirtilen 7 günlük sürenin başladığının kabulü gerektiği, Özel Dairenin 10.02.2014 tarihli ve 2014/969 E. 2014/3095 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesi ile davanın (şikâyetin) süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.04.2016 tarihli ve 2016/6907 E., 2016/12270 K. sayılı kararı ile;
“… Borçlu vekili, icra mahkemesine başvurusunda; sair iddialarla birlikte kıymet takdir raporu ve satış ilanının müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini de ileri sürerek ihalenin feshini istemiş, mahkemece, borçlu vekili olarak görünen Av. U.T.'nın muhabere kanalı ile satışın yapıldığı Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/.4 Talimat sayılı dosyasına ihaleden sonra 18/06/2015 tarihinde vekaletname gönderdiği, en geç bu tarih itibariyle ihaleden haberdar olunduğu gerekçesiyle şikayetin süreden reddine karar verilmiştir.
Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Esas takibin Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, ihalenin ise 20/02/2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/.4 Talimat sayılı dosyasından yapıldığı, borçlu adına 18/06/2015 tarihinde ibraz edilen vekaletnamenin Diyarbakır 8. İcra Müdürlüğü'nün satış dosyasına gönderilmek üzere Konya İcra Müdürlüğü'ne ibraz edildiği, satış dosyasına gönderilen vekaletin, ayrıca esas dosya olan Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 E. sayılı dosyasına da bildirildiği, ancak bu tarihte veya sonrasında satış dosyasından suret alınmadığı, borçlu adına başkaca bir işlem de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyaya muhabere kanalı ile borçlu adına vekaletname gönderilmesi işlemi, tek başına ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli bir işlem değildir.
Diğer yandan borçluya satış ilanının TK.nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ edildiği görülmekte ise de, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, aynı Kanun'un 10/2. maddesi gereğince; muhatabın bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinin gerçekleşmesi gerekir. Bu hal gerçekleştikten sonra tebligatı çıkaran merci tarafından, tebliğ zarfı üzerine, Yönetmeliğin 16/2. maddesi gereğince “Tebligat çıkarılan adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması" na dair kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran mercice, anılan şekilde şerh verilmeden, salt "mernis adresi" ibaresine dayanılarak, tebliğ memuru tarafından 21/2. maddeye göre tebliğ işlemi yapılması mümkün olmadığından, anılan tebliğ işlemi usulsüzdür.
O halde mahkemece, Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3.1 E. sayılı takip dosyasının da celbi ile, borçlunun ya da borçlu adına vekaletname ibraz eden vekilin Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca usulsüz tebliğe muttali olup olmadığı incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Diyarbakır 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 02.11.2017 tarihli ve 2017/834 E., 2017/1183 K. sayılı kararı ile; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre verilmesi gerekli şerh ve açık mavi renkli tebligat zarfı, tebliğ memuruna tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ etmesi sorumluluğu yükleyen talimat mahiyetinde olup, Yönetmeliğin 16/2. maddesinde yazılı şerhin veya 79. maddede tanımlanan tebliğ zarfının açık mavi renkte olmamasının muhatabın hak kaybına sebebiyet vermeyeceği, kaldı ki İİK’nın 134/7. maddesinin "satış ilanı tebliğ edilmemişse ... şikayet süresi ıttıla tarihinden başlar." hükmü uyarınca şikâyetçi vekilinin ihale tarihinden sonra 18.06.2015 tarihinde esas ve satışın yapıldığı icra dosyasına vekâletname sunduğu, 18.06.2015 tarihinde satışı ıttıla ettiği, şikâyetin ise 7 gün geçtikten çok sonra yapıldığı gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyetçi borçluya satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına 18.06.2015 tarihinde muhabere kanalı ile şikâyetçi borçlu adına vekâletname gönderilmesi işleminin tek başına ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 127. maddesi uyarınca satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur (Arslan, R.: İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara 1984, s. 91). Aynı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu (TK) ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (Yönetmelik) hükümlerine göre yapılır.
13. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
14. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
15. Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
16. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
17. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası "…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…" hükmünü, Tebligat Kanunu’nun 23. maddesinin 8. fırkası ise “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü içermektedir.
18. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 48. maddesinde adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahip olduğu, Kurumların yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alacağı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluktur.
19. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" düzenlemesi yer almaktadır.
20. Yukarıda belirtilen düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek ve tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
21. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunun Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. sayılı ile 22.06.2021 tarihli ve 2018/12-91 E., 2021/825 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
22. Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, 1. fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30. maddesine göre araştırma yapamayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir. Bu hâlde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 32. maddesine göre 2 nolu ihbarnamesin gösterilen adresteki kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Ayrıca Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasına göre en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
23. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2021 tarihli ve 31460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 E., 2020/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi olacağı belirtilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine tebligat yapılabilmesi için önce Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu tebligatın tebliğ edilemeden iade edilmesinin gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu hâlde tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine mernis adresi şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun başkaca bir adres araştırması yapmadan muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğin usule ve yasaya uygun olduğu şeklindeki iki aşamalı tebligat yapılması görüşü kabul edilmiştir.
24. Somut olayda; Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasında yazılan 11.07.2014 tarihli taşınmazların satışına ilişkin talimatta borçlu İrem G’in bilinen adresi olarak bildirilen “Beytepe Mah 1.56 Sok. No.2 Çankaya/Ankara” adresine, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasında çıkarılan satış ilanı tebliğinin “Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Muhatabın taşındığı boş villa... sözlü beyanından anlaşılmış olup muhtarlık kayıtlarında kaydı bulunmadığından Beytepe Mah. Muhtarı İsmail K. imzalı onayıyla iade” şerhi ile 22.01.2015 tarihinde iade edildiği, borçlu İrem G’in aynı adresine çıkarılan satış ilanı tebliğinin “Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Ayrıldığı adres boş villa. Adresin muhatabın mernis adresi olduğu çıkaran merci tarafından belirtildiğinden evrak TK 21/2 md. Gereği Beytepe Mah. Muhtarı İsmail K. teslim edilip 2 nolu haber kağıdı adresin kapısına yapıştırıldı” şerhi ile 10.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 20.02.2015 tarihinde taşınmazların ihalesinin yapıldığı görülmektedir.
25. Şu hâle göre borçlunun bilinen adresine çıkarılan satış ilanı tebligatı iade edilmiş olduğundan, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapabilmek için yasal şartlar oluşmuştur. Ancak satış ilanı tebligat evrakı üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde tebliğ memurunun kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesini uygulayarak 10.02.2015 tarihinde tebliğ edildiğinden bu hâli ile Tebligat Kanunu’nun 21/2 ve 23/8. maddesi ile Yönetmeliğin 16/2 maddelerine göre satış ilanı tebliği usulsüzdür.
26. Usule aykırı tebliğin hükmü ise Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinde ve Yönetmeliğin 53. maddesinde düzenlenmiş, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
27. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası “İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir…” hükmünü, 7 fıkrası ise “Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.” hükmünü içermektedir.
28. Hazırlık işlemlerinden olan satış (artırma ilanının) bir örneği İİK’nın 127. maddesi hükmüne rağmen ilgililere tebliğ edilmemişse, yolsuzluğun ihale günü öğrenilmiş sayılmasını Kanun uygun görmemiştir. Bu hâlde yedi günlük süre ihaleden gerçekten bilgi sahibi olunduğu (ihalenin öğrenildiği) tarihten itibaren başlayacaktır. Ancak bu süre (ihalenin feshini isteme süresi) ihaleden itibaren bir yılı geçemez (Arslan, s. 173).
29. Somut olayda 18.06.2015 tarihinde Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasına gönderilmek üzere Konya Nöbetçi İcra Dairesine borçlu vekili olarak Av. U.T.’nın vekâletname sunarak “Dosyaya borçlu vekili olarak işlenmemize karar verilmesini talep ederim” şeklinde talepte bulunduğu, ayrıca fotokopi talebinde bulunmadığı, Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı dosyasından asıl icra dosyası olan Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasına gönderilen 29.06.2015 tarihli üst yazı ile borçlu vekili tarafından vekâletname sunulduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır. Borçlu vekili tarafından Diyarbakır 8. İcra Dairesinin 2013/.4 Tal. sayılı satış dosyasından suret alınmamış ve başka bir işlem de yapılmamıştır. Bu hâli ile borçlu adına vekâletname gönderilmesi tek başına şikâyet konusu ihaleden haberdar olunduğunu kabule yeterli değildir.
30. O hâlde mahkemece Gaziantep 8. İcra Dairesinin 2013/3.1 E. sayılı dosyasının incelenerek borçlunun ya da borçlu adına vekâletname sunan avukatın Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca usulsüz tebliğe muttali olup olmadığının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
31. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.