UZAKTAN SUNUCU YEDEKLEME SERVİS SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN MADDÎ TAZMİNAT İSTEMİ, BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞEKLİNDE TALEP EDİLEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2024/2240
KARAR NO : 2025/760
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.05.2024
NUMARASI : 2021/651 E., 2024/651 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma isteminin miktar itibariyle reddine, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında uzaktan sunucu yedekleme servis sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre davalı şirketin, davacının kullandığı Datacode isimli muhasebe ve şirket bilgilerinin bulunduğu program üzerindeki bütün verileri internet altyapısı üzerinden Superonline veri merkezinde uzaktan yedekleme hizmeti sağlayacağını, Eylül 2012 döneminden bu yana davalıya ödeme yapıldığını, ancak 05.11.2016 tarihinde bilgisayardaki datakod programının şifrelendiğinin görülmesi üzerine davalıdan sözleşme gereği yedeklemelerin gönderilmesinin istenildiğini, cevap alınamaması üzerine BTK'ya yapılan şikayet sonrasında "hataen yedekleme işlemi yapılamamıştır, dilerseniz geçmişe dönük ödediğiniz tutarların tarafınıza iadesi sağlanacaktır" cevabının verildiğini, müvekkilinin 1995 yılından bu yana Muğla ili ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye'de sanayide kullanılan gazların dolumu ile Kamu Hastaneler Birliği'ne bağlı bütün özel ve kamu hastanelerinin medikal amaçlı kullandıkları gazların dolumu ile özel sektörlerde faaliyet gösteren firmaların tıbbi ve sınai gaz dolum işini yaptığını, firmaların bilgileri, kayıtları, demirbaş listesi ve cari hesaplarının datakod programına kayıtlı olduğunu, programın şifrelenmesi ile bu kayıtlara ulaşılamadığını, bu nedenle maddi ve manevi zararının oluştuğunu, müvekkilinin müşterilerine cari hesap bildiremediğinden ödemelerin tamamen müşterilerin insiyatifine kaldığını, demirbaş listesi yedeklenmediğinden kaç adet tüpün müşterilerde olduğunun tespit edilemediğini, müşterilerine karşı ticari itibar ve güvenin zedelendiğini, bir kısım firmaların müvekkili ile çalışmayı bıraktığını ve sektörde düşüş yaşadığını, sözleşmenin 11. maddesinin ek 2. maddesinde taahhüt edilen servis seviyesinin gerçekleşmemesi nedeniyle ceza-i şartın öngörüldüğünü ve davalı tarafından hiç yedekleme yapılmadığından hesaplanacak fatura tutarları üzerinden sözleşmedeki % 100 oran üzerinden ceza-i şartın ödenmesi gerektiğini, belirtilen nedenlerle maddi, manevi tazminat ve cezai şart alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçede; taraflar arasındaki sözleşmede müvekkilinin hangi şartlarda sorumlu olacağının düzenlendiğini, bu kapsamda sorumluluklarının oluşmadığını, davacının yaşadığı siber saldırıdan sözleşmenin 10. maddesi gereği müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davalı şirkete atfedilebilir kanuni veya sözleşmesel bir sorumluluk olmadığı gibi davacının somut olaydaki illiyet bağını ve iddia ettiği zararları da ispat edemediğini, manevi tazminat yönünden kişilik haklarına saldırı olmayıp salt sözleşmeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceğini, böyle bir saldırı sonucunda davacı şirketin bir veri kaybettiyse de, veri kaybı ve iddia olunan zarar arasındaki bağlantı ve bu zararın mevcudiyetinin de hiçbir şekilde ispat edilemediğini, davacının ispat yükünü yerine getiremediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirket tarafından sözleşme imzalandığı tarihten itibaren sözleşmenin bitimine kadar hiç bir yedekleme hizmeti alınmadığını, bu kapsamda davacı tarafından sözleşme bedeli olarak ödenen fatura bedelleri toplamı 1.621,60 TL'nin ceza-i şart olarak ödenmesi gerektiğini, davalı şirketin tüm sözleşme boyunca hiçbir yedekleme işlemini yapmadığı, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin amacının da zaten davacı şirkete ait verilerin yedeklenerek güvenli bir ortamda saklanması ve davacı şirketin verilerine saldırı, teknik arıza vs. gibi sebeplerle verilerin kaybolmasının engellenmesi amacıyla yapıldığı, dolayısıyla söz konusu zararın bizzat davalı şirketin sözleşmeyle üstlendiği edimi yerine getirmemesinden kaynaklandığını, bu zararın oluşumunun dava dışı 3. şahıs hackerlar tarafından yapılan saldırıdan ayrı ve bağımsız olduğunu, şayet davalı şirket tarafından saldırı öncesinde herhangi bir şekilde bir yedekleme işlemi yapılmış olsaydı, davacı şirket nezdinde bu zararların oluşmayacağının sabit olduğunu, bu bağlamda davalının oluşan zarardan sorumlu olduğunu, ancak davacı tarafın uğraşmış olduğu zarar miktarın tespitinin mümkün olmadığını, davacı tarafça maddi tazminat olarak 1.000,00 TL talep edildiği ve bu miktarı da yargılama aşamasında ıslah etmediği ve arttırmadığından bu doğrultuda davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL maddi tazminat isteğinin de TBK'nın 50/2. maddesi uyarınca yerinde ve makul olarak değerlendirildiğini, davacının muhasebe kayıtlarının silinmiş ve geri getirilemez olmakla davacı şirketin müşterileri karşısında düştüğü durumun da göz önüne alındığında, davacının manevi zararının oluştuğunu, belirtilen gerekçelerle davacının maddi tazminat ve cezai şart alacağının kabulüne, manevi tazminat alacağının kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla ve karar içeriğinde müvekkilinin ne kadar zarara uğradığının tespit edilmediğini, ıslah dilekçelerinde ek dava açmak için fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla sonuç ve istem kısmının ıslah edildiğini, demirbaş ürünlerin listesinin tespit edildiğini, ancak ne kadarın kayıp olduğu tespit edilemediğinden bu yöndeki taleplerinin reddedildiğini, olayın meydana geldiği tarihten itibaren yaklaşık 1.500.000,00 TL'lik tüp alındığını, ekte faturaların sunulduğunu, bunun da yaklaşık 1.000.000,00 TL'lik tüpün teslim edilmediğini gösterdiğini, kimden ne kadar alacağın olduğu tam tespit edilemese de TBK'nın 52/2. maddesine göre hakimin hakkaniyet gereği bir tutar belirlemesi gerektiğini, ancak hakkaniyete göre bir tutarın belirlenmediğini, verilen kararın net, uygulanabilir ve ek dava açmak için gerekli koşulları sağlayan bir karar olmadığını, müvekkilinin uğradığı zararın net kesin şekilde belirlenmesi ve taleple bağlılık ilkesi gereği hüküm kurulacak olması gerekmesine rağmen uğranılan zarar tespit edilmeden verilen hükmün hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarının artırılması gerektiğini beyan etmektedir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin sorumluluğunu gerektiren bir durum olmadığını, sözleşmenin 10. maddesi gereği siber saldırı ve sonuçlarından sorumlu olmadığını, maddi tazminat talebinin haksız olduğunu, davacının zararının ispatına dair delil sunmadığını ve bilirkişi tarafından zararın tespit edilemediğini, tazminat talebi yönünden illiyet bağının tespit edilemediğini, manevi tazminat için gerekli şartların oluşmadığını, kişilik haklarına tecavüz eden bir durumun bulunmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarı ile davacının zenginleşmesine sebebiyet verildiğini, cezai şart talebinin mesnetsiz olup reddi gerektiğini, davanın tümden reddi gerektiğini beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile ceza-i şart bedelinin ödenmesi istemine istemine ilişkindir.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut olayda davacı, sözleşme konusu yedekleme hizmetinin ifa edilmemesi sebebiyle zarara uğradığını iddia ederek maddi zararını talep etmiştir., mahkemece davacının maddi zarara uğradığının açık olduğu ancak zararın miktarının yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tam olarak tespit edilemediği, davacı tarafça maddi tazminat olarak 1.000,00 TL talep edildiği ve bu miktarı yargılama aşamasında ıslah etmediği ve arttırmadığı, bu doğrultuda davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL maddi tazminat isteğinin de TBK'nın 50/2. maddesi uyarınca yerinde ve makul olduğu kabul edilerek 1.000,00 TL maddi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
BK'nın 50/2. maddesinde; "Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler." hükmü yer almakla, hakim zararın tam olarak tespit edilememesi halinde hakkaniyet gereği uygun bir tazminat belirlemek durumundadır. Buna göre mahkemece davacının maddi zararının olduğu kabul edilmesine rağmen bu maddi zararın miktarını belirlemeyerek talebin 1.000,00 TL olduğu kabul edilerek bu miktara hükmedilmesi doğru değildir.
HMK'nın 107. maddesi: "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir." (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır." hükmüne amirdir. Bu kapsamda davacının maddi zararının başlangıçta belirlenememesi nedeniyle bu zararın belirsiz alacak olarak kabulü ile mahkemece belirlenecek olan maddi tazminat yönünden belirsiz alacak hükümleri gereğince karar verilmesi gerekir.
Manevi tazminat yönünden her ne kadar mahkemece kısmen kabul kararı verilerek 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş ise de; manevi tazminata hükmedilebilmesi için davacı şirketin üçüncü kişiler nezdinde ticari itibarının zarar görmesi gerektiğinden somut olayda davacı şirket ticari itibarının zarar gördüğünü ispatlayamadığından manevi tazminat talebinin reddi gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtilen şekilde inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
1. Yukarıda 1 numaralı bölümde açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. 2 numaralı bölümünde açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Ahmet Tuncay Bahri Aydoğan Hasan Kaya Mehmet Aksu Zeki Gözütok
(Muhalif) (Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, uzaktan sunucu yedekleme servis sözleşmesi gereğince açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince tazminat talepleri hüküm altına alınmış, sayın çoğunluk tarafından bu karar bozulmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, somut olayda manevi tazminatın şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle kişilik haklarının korunmasına ilişkin mevzuata baktığımızda;
1. 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "B. Kişiliğin korunması" "II. Saldırıya karşı" kenar başlıklı 24 üncü maddesi şöyledir: "Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır "
2. 6098 sayılı Kanun'un "Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri" bölüm başlığı altında düzenlenen " A. Sorumluluk" "I. Genel olarak" kenar başlıklı 49 uncu maddesi şöyledir: " Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
3. 6098 sayılı Kanun'un "III. Tazminat" "1. Belirlenmesi" kenar başlıklı 51 inci maddesi şöyledir. "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür."
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 tarihli ve 2011/687 Esas, 2012/26 Karar sayılı kararında "Hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref, onur ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre (TMK. m. 48), tüzel kişilerin de manevi tazminat talep edebileceklerini kabul etmek gerekir. Zaten manevi zarar, salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Bunun içindir ki, gerek Türk Medeni Kanunu ve gerekse Borçlar Kanunu (m. 49) yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır." denilmiştir.
Somut olayda, davalı firma tarafından, davacının müşterilerine ait tüm verilerin kaybedildiği hususunda tartışma yoktur. Bu verilerin kaybedilmesi nedeniyle müşteri nezdinde davacının itibar kaybedeceği de açıktır. Sayın çoğunluk tarafından, davacı Şirketin ticari itibarına zarar verilmediği ve/veya bu durumun ispat edilemediği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddi gerektiği belirtilmişse de bu yöndeki kabul dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Zira hukuk düzeninin, hukuk süjesi olarak tanıdığı tüzel kişilerin, kişilik hakları kanuni koruma altında olup bu bağlamda davacı Şirketin müşteri bilgileri; satış ve ürün bazlı hedeflerinin kaybolması, müşteri birikimlerinin yok olması, davacının kişilik hakkına saldırı mahiyetindedir. Bu bağlamda İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat talebinin hüküm altına alınmış olması yerindedir.
Açıklanan nedenlerle, manevi tazminat talebinin kabulüne ilişkin kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bu yöndeki bozma kararına katılmıyoruz.
ÜYE ÜYE
Hasan KAYA Mehmet AKSU
UZAKTAN SUNUCU YEDEKLEME SERVİS SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN MADDÎ TAZMİNAT İSTEMİ, BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞEKLİNDE TALEP EDİLEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2024/2240
KARAR NO : 2025/760
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.05.2024
NUMARASI : 2021/651 E., 2024/651 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma isteminin miktar itibariyle reddine, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında uzaktan sunucu yedekleme servis sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre davalı şirketin, davacının kullandığı Datacode isimli muhasebe ve şirket bilgilerinin bulunduğu program üzerindeki bütün verileri internet altyapısı üzerinden Superonline veri merkezinde uzaktan yedekleme hizmeti sağlayacağını, Eylül 2012 döneminden bu yana davalıya ödeme yapıldığını, ancak 05.11.2016 tarihinde bilgisayardaki datakod programının şifrelendiğinin görülmesi üzerine davalıdan sözleşme gereği yedeklemelerin gönderilmesinin istenildiğini, cevap alınamaması üzerine BTK'ya yapılan şikayet sonrasında "hataen yedekleme işlemi yapılamamıştır, dilerseniz geçmişe dönük ödediğiniz tutarların tarafınıza iadesi sağlanacaktır" cevabının verildiğini, müvekkilinin 1995 yılından bu yana Muğla ili ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye'de sanayide kullanılan gazların dolumu ile Kamu Hastaneler Birliği'ne bağlı bütün özel ve kamu hastanelerinin medikal amaçlı kullandıkları gazların dolumu ile özel sektörlerde faaliyet gösteren firmaların tıbbi ve sınai gaz dolum işini yaptığını, firmaların bilgileri, kayıtları, demirbaş listesi ve cari hesaplarının datakod programına kayıtlı olduğunu, programın şifrelenmesi ile bu kayıtlara ulaşılamadığını, bu nedenle maddi ve manevi zararının oluştuğunu, müvekkilinin müşterilerine cari hesap bildiremediğinden ödemelerin tamamen müşterilerin insiyatifine kaldığını, demirbaş listesi yedeklenmediğinden kaç adet tüpün müşterilerde olduğunun tespit edilemediğini, müşterilerine karşı ticari itibar ve güvenin zedelendiğini, bir kısım firmaların müvekkili ile çalışmayı bıraktığını ve sektörde düşüş yaşadığını, sözleşmenin 11. maddesinin ek 2. maddesinde taahhüt edilen servis seviyesinin gerçekleşmemesi nedeniyle ceza-i şartın öngörüldüğünü ve davalı tarafından hiç yedekleme yapılmadığından hesaplanacak fatura tutarları üzerinden sözleşmedeki % 100 oran üzerinden ceza-i şartın ödenmesi gerektiğini, belirtilen nedenlerle maddi, manevi tazminat ve cezai şart alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçede; taraflar arasındaki sözleşmede müvekkilinin hangi şartlarda sorumlu olacağının düzenlendiğini, bu kapsamda sorumluluklarının oluşmadığını, davacının yaşadığı siber saldırıdan sözleşmenin 10. maddesi gereği müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davalı şirkete atfedilebilir kanuni veya sözleşmesel bir sorumluluk olmadığı gibi davacının somut olaydaki illiyet bağını ve iddia ettiği zararları da ispat edemediğini, manevi tazminat yönünden kişilik haklarına saldırı olmayıp salt sözleşmeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceğini, böyle bir saldırı sonucunda davacı şirketin bir veri kaybettiyse de, veri kaybı ve iddia olunan zarar arasındaki bağlantı ve bu zararın mevcudiyetinin de hiçbir şekilde ispat edilemediğini, davacının ispat yükünü yerine getiremediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirket tarafından sözleşme imzalandığı tarihten itibaren sözleşmenin bitimine kadar hiç bir yedekleme hizmeti alınmadığını, bu kapsamda davacı tarafından sözleşme bedeli olarak ödenen fatura bedelleri toplamı 1.621,60 TL'nin ceza-i şart olarak ödenmesi gerektiğini, davalı şirketin tüm sözleşme boyunca hiçbir yedekleme işlemini yapmadığı, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin amacının da zaten davacı şirkete ait verilerin yedeklenerek güvenli bir ortamda saklanması ve davacı şirketin verilerine saldırı, teknik arıza vs. gibi sebeplerle verilerin kaybolmasının engellenmesi amacıyla yapıldığı, dolayısıyla söz konusu zararın bizzat davalı şirketin sözleşmeyle üstlendiği edimi yerine getirmemesinden kaynaklandığını, bu zararın oluşumunun dava dışı 3. şahıs hackerlar tarafından yapılan saldırıdan ayrı ve bağımsız olduğunu, şayet davalı şirket tarafından saldırı öncesinde herhangi bir şekilde bir yedekleme işlemi yapılmış olsaydı, davacı şirket nezdinde bu zararların oluşmayacağının sabit olduğunu, bu bağlamda davalının oluşan zarardan sorumlu olduğunu, ancak davacı tarafın uğraşmış olduğu zarar miktarın tespitinin mümkün olmadığını, davacı tarafça maddi tazminat olarak 1.000,00 TL talep edildiği ve bu miktarı da yargılama aşamasında ıslah etmediği ve arttırmadığından bu doğrultuda davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL maddi tazminat isteğinin de TBK'nın 50/2. maddesi uyarınca yerinde ve makul olarak değerlendirildiğini, davacının muhasebe kayıtlarının silinmiş ve geri getirilemez olmakla davacı şirketin müşterileri karşısında düştüğü durumun da göz önüne alındığında, davacının manevi zararının oluştuğunu, belirtilen gerekçelerle davacının maddi tazminat ve cezai şart alacağının kabulüne, manevi tazminat alacağının kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla ve karar içeriğinde müvekkilinin ne kadar zarara uğradığının tespit edilmediğini, ıslah dilekçelerinde ek dava açmak için fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla sonuç ve istem kısmının ıslah edildiğini, demirbaş ürünlerin listesinin tespit edildiğini, ancak ne kadarın kayıp olduğu tespit edilemediğinden bu yöndeki taleplerinin reddedildiğini, olayın meydana geldiği tarihten itibaren yaklaşık 1.500.000,00 TL'lik tüp alındığını, ekte faturaların sunulduğunu, bunun da yaklaşık 1.000.000,00 TL'lik tüpün teslim edilmediğini gösterdiğini, kimden ne kadar alacağın olduğu tam tespit edilemese de TBK'nın 52/2. maddesine göre hakimin hakkaniyet gereği bir tutar belirlemesi gerektiğini, ancak hakkaniyete göre bir tutarın belirlenmediğini, verilen kararın net, uygulanabilir ve ek dava açmak için gerekli koşulları sağlayan bir karar olmadığını, müvekkilinin uğradığı zararın net kesin şekilde belirlenmesi ve taleple bağlılık ilkesi gereği hüküm kurulacak olması gerekmesine rağmen uğranılan zarar tespit edilmeden verilen hükmün hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarının artırılması gerektiğini beyan etmektedir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin sorumluluğunu gerektiren bir durum olmadığını, sözleşmenin 10. maddesi gereği siber saldırı ve sonuçlarından sorumlu olmadığını, maddi tazminat talebinin haksız olduğunu, davacının zararının ispatına dair delil sunmadığını ve bilirkişi tarafından zararın tespit edilemediğini, tazminat talebi yönünden illiyet bağının tespit edilemediğini, manevi tazminat için gerekli şartların oluşmadığını, kişilik haklarına tecavüz eden bir durumun bulunmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarı ile davacının zenginleşmesine sebebiyet verildiğini, cezai şart talebinin mesnetsiz olup reddi gerektiğini, davanın tümden reddi gerektiğini beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile ceza-i şart bedelinin ödenmesi istemine istemine ilişkindir.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut olayda davacı, sözleşme konusu yedekleme hizmetinin ifa edilmemesi sebebiyle zarara uğradığını iddia ederek maddi zararını talep etmiştir., mahkemece davacının maddi zarara uğradığının açık olduğu ancak zararın miktarının yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tam olarak tespit edilemediği, davacı tarafça maddi tazminat olarak 1.000,00 TL talep edildiği ve bu miktarı yargılama aşamasında ıslah etmediği ve arttırmadığı, bu doğrultuda davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL maddi tazminat isteğinin de TBK'nın 50/2. maddesi uyarınca yerinde ve makul olduğu kabul edilerek 1.000,00 TL maddi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
BK'nın 50/2. maddesinde; "Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler." hükmü yer almakla, hakim zararın tam olarak tespit edilememesi halinde hakkaniyet gereği uygun bir tazminat belirlemek durumundadır. Buna göre mahkemece davacının maddi zararının olduğu kabul edilmesine rağmen bu maddi zararın miktarını belirlemeyerek talebin 1.000,00 TL olduğu kabul edilerek bu miktara hükmedilmesi doğru değildir.
HMK'nın 107. maddesi: "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir." (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır." hükmüne amirdir. Bu kapsamda davacının maddi zararının başlangıçta belirlenememesi nedeniyle bu zararın belirsiz alacak olarak kabulü ile mahkemece belirlenecek olan maddi tazminat yönünden belirsiz alacak hükümleri gereğince karar verilmesi gerekir.
Manevi tazminat yönünden her ne kadar mahkemece kısmen kabul kararı verilerek 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş ise de; manevi tazminata hükmedilebilmesi için davacı şirketin üçüncü kişiler nezdinde ticari itibarının zarar görmesi gerektiğinden somut olayda davacı şirket ticari itibarının zarar gördüğünü ispatlayamadığından manevi tazminat talebinin reddi gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtilen şekilde inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
1. Yukarıda 1 numaralı bölümde açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. 2 numaralı bölümünde açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Ahmet Tuncay Bahri Aydoğan Hasan Kaya Mehmet Aksu Zeki Gözütok
(Muhalif) (Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, uzaktan sunucu yedekleme servis sözleşmesi gereğince açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince tazminat talepleri hüküm altına alınmış, sayın çoğunluk tarafından bu karar bozulmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, somut olayda manevi tazminatın şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle kişilik haklarının korunmasına ilişkin mevzuata baktığımızda;
1. 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "B. Kişiliğin korunması" "II. Saldırıya karşı" kenar başlıklı 24 üncü maddesi şöyledir: "Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır "
2. 6098 sayılı Kanun'un "Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri" bölüm başlığı altında düzenlenen " A. Sorumluluk" "I. Genel olarak" kenar başlıklı 49 uncu maddesi şöyledir: " Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
3. 6098 sayılı Kanun'un "III. Tazminat" "1. Belirlenmesi" kenar başlıklı 51 inci maddesi şöyledir. "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür."
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 tarihli ve 2011/687 Esas, 2012/26 Karar sayılı kararında "Hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref, onur ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre (TMK. m. 48), tüzel kişilerin de manevi tazminat talep edebileceklerini kabul etmek gerekir. Zaten manevi zarar, salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Bunun içindir ki, gerek Türk Medeni Kanunu ve gerekse Borçlar Kanunu (m. 49) yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır." denilmiştir.
Somut olayda, davalı firma tarafından, davacının müşterilerine ait tüm verilerin kaybedildiği hususunda tartışma yoktur. Bu verilerin kaybedilmesi nedeniyle müşteri nezdinde davacının itibar kaybedeceği de açıktır. Sayın çoğunluk tarafından, davacı Şirketin ticari itibarına zarar verilmediği ve/veya bu durumun ispat edilemediği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddi gerektiği belirtilmişse de bu yöndeki kabul dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Zira hukuk düzeninin, hukuk süjesi olarak tanıdığı tüzel kişilerin, kişilik hakları kanuni koruma altında olup bu bağlamda davacı Şirketin müşteri bilgileri; satış ve ürün bazlı hedeflerinin kaybolması, müşteri birikimlerinin yok olması, davacının kişilik hakkına saldırı mahiyetindedir. Bu bağlamda İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat talebinin hüküm altına alınmış olması yerindedir.
Açıklanan nedenlerle, manevi tazminat talebinin kabulüne ilişkin kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bu yöndeki bozma kararına katılmıyoruz.
ÜYE ÜYE
Hasan KAYA Mehmet AKSU

