YARGITAY’IN ONAMA KAPSAMINDA DEĞERLENDİRDİĞİ KUSURLU DAVRANIŞIN İSPATLANMADIĞI GEREKÇESİNDEN HAREKETLE DİRENME KARARI VERİLMESİ DOĞRU OLMAMIŞTIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/2-946
Karar No : 2025/357
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.05.2023
SAYISI : 2023/935 E., 2023/1191 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.01.2023 tarihli ve 2022/9655 Esas,
2023/326 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kusur, nafaka ve tazminatlar bakımından istinaf itirazlarının kabulü ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle kadın eş yararına daha az miktarda nafaka ve tazminat ödenmesine, sair istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 27.07.2019 tarihinde evlendiklerini, eşlerin evliliğin ilk gününden itibaren sürekli olarak davalının ailesinin evinde vakit geçirdiklerini, akşam yemekleri de dâhil olmak üzere sürekli davalının ailesinin evinde yemek yendiğini, erkeğin eşine hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, düğünde takılan altınların müvekkilinin elinden zorla alındığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde şimdilik 100,00 TL ziynet alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; ileri sürülen tüm iddiaların asılsız olduğunu belirterek kadın eşin aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, evde yemek yapmadığını, eşler arasında yaşanan sorunları arkadaş ortamında anlatmak suretiyle eşini küçük düşürdüğünü, müvekkilini sinirlendirmek amacıyla normalde kullandığı sigaradan çok daha fazla sigara tükettiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/640 Esas, 2021/306 Karar sayılı kararı ile; toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde erkeğin eşine süreklilik arz eder şekilde fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların haftanın beş veya altı günü davalının ailesinin evinde vakit geçirdiği, davalının ailesi ile birlikte tatil yaptıkları, böyle olunca erkeğin kendi ailesi ile eşi ve eşinin ailesi arasında evlilik birliğinin devamını sağlayacak dengeyi koruyamadığı, eşinin bu nedenlerle mutsuz olduğunu bilmesine rağmen davranışlarında ısrar ettiğini, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam buna karşılık kadın eşin kusursuz olduğu gerekçesi ile karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 400,00 TL tedbir-550,00 TL yoksulluk nafakası ve 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet alacağı davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.10.2022 tarihli ve 2021/2055 Esas, 2022/1748 Karar sayılı kararı ile; boşanma yönünden asıl ve karşı davada verilen karalar ile tedbir nafakasına yönelik istinaf taleplerinin esastan reddine; kusur, nafaka ve tazminatlar yönünden istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen fiziksel şiddete yönelik kusurlu davranışın ispatlanamadığı, dolayısıyla bu kusurlu davranışın erkeğe yüklenmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kadın yararına toptan 15.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet alacağı davasına yönelik istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının ziynet alacağı davasının husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... 1. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davalı karşı davacı erkeğin eşine yönelik fiziksel şiddetinin de ispatlandığının ancak boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlardan yine de davalı karşı davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatlar azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddeleri hükmü dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması hatalı olup kararın bu gerekçeyle bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; erkeğin eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığına ilişkin kusurlu bulunmasının isabetli olmadığı gerekçesi ile erkeğin kusur ve tazminatlara yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki kusurlu davranışları, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri dikkate alındığında kadın yararına 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine dair direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; evliliğin süresi, kusur belirlemesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde müvekkili yararına hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının az olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 4721 sayılı Kanun’un 174. maddesi uyarınca davacı-karşı davalı eş yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 174. maddesi.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370. maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere boşanma nedeni ile oluşan maddi ve manevi tazminat 4721 sayılı Kanun'un 174. maddesi ile "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir" şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
3. Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
4. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen manevi tazminata ise boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak 4721 sayılı Kanun'un 174. maddesinin 2. fıkrası genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlal edilen eşe "uygun bir tazminat" verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
5. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında dosyaya yansıyan bilgilere göre; tarafların 27.07.2019 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, dava tarihi itibariye yapılan sosyal ekonomik durum araştırma sonuçlarına göre kadının ev hanımı olduğu, ailesi ile birlikte yaşadığı, geliri ve adına kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, buna karşılık erkeğin muhasebeci olduğu aylık 2.500,00 TL civarında gelir elde ettiği ve ailesi ile birlikte yaşadığı anlaşılmıştır. Kusur durumunun değerlendirilmesinde ise; erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların haftanın beş veya altı gününü erkeğin ailesinin evinde geçirdikleri ve erkeğin ailesi ile birlikte tatil yaptıkları dikkate alındığında erkeğin kendi ailesi ile eşi ve eşinin ailesi arasında evlilik birliğinin devamını sağlayacak dengeyi koruyamadığı, eşinin bu nedenlerle mutsuz olduğunu bilmesine rağmen davranışlarında ısrar ettiği, böyle olunca evliliğin boşanma ile sonuçlanmasına erkeğin tam kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdiği anlaşılmıştır.
6. Hâl böyle olunca; evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların niteliği, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın eş yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
7. Diğer yandan direnme karar gerekçesinde yer verilen, erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı yönündeki kusurlu davranışın ispatlanmadığı gerekçesi ile erkeğin kusurlu davranışları arasından çıkarılmasına dair görüşe de katılmak mümkün değildir. Zira erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulayıp uygulamadığına ilişkin uyuşmazlık hakkında Özel Daire; 23.01.2023 tarihli bozma ilâmının "V-C-3. Değerlendirme" bölümünün 1. numaralı bendinde "…erkeğin eşine yönelik fiziksel şiddetinin de ispatlandığı,... kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…" gerekçesine yer vermiş, "IV-Karar" bölümünün 2. numaralı bendinde ise "Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin onanmasına" karar vermiştir. Dolayısıyla Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde, erkeğe yüklenen fiziksel şiddet vakıasının, bozma ilamının "ret" kısmında bırakılarak onandığı anlaşılmaktadır.
8. Bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2. maddesi "Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm istisnai bir düzenleme olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen hatalar için öngörülmüştür.
9. Somut olayda Özel Daire; erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığına dair kusurlu davranışı sabit görerek tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarına ilişkin gerekçeyi onama kapsamında bırakmıştır. Eldeki davada Özel Daire; hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı ve eda hükmü niteliğinde olan tazminatlar yönünden ise hükmü bozmuş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı derece mahkemesine göndermiştir. Böyle bir durumda derece mahkemesi bozmaya uyup takdir hakkını kullanarak yeni bir karar verebileceği gibi doğru bulduğu ilk kararında ısrar da edebilir. Ne var ki somut olayda olduğu gibi, Yargıtayın "onama" kapsamında değerlendirdiği kusurlu davranışın ispatlanmadığı gerekçesinden hareketle direnme kararı verilmesi doğru olmamıştır.
10. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
28.05.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
YARGITAY’IN ONAMA KAPSAMINDA DEĞERLENDİRDİĞİ KUSURLU DAVRANIŞIN İSPATLANMADIĞI GEREKÇESİNDEN HAREKETLE DİRENME KARARI VERİLMESİ DOĞRU OLMAMIŞTIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/2-946
Karar No : 2025/357
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 24.05.2023
SAYISI : 2023/935 E., 2023/1191 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.01.2023 tarihli ve 2022/9655 Esas,
2023/326 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kusur, nafaka ve tazminatlar bakımından istinaf itirazlarının kabulü ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle kadın eş yararına daha az miktarda nafaka ve tazminat ödenmesine, sair istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 27.07.2019 tarihinde evlendiklerini, eşlerin evliliğin ilk gününden itibaren sürekli olarak davalının ailesinin evinde vakit geçirdiklerini, akşam yemekleri de dâhil olmak üzere sürekli davalının ailesinin evinde yemek yendiğini, erkeğin eşine hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, düğünde takılan altınların müvekkilinin elinden zorla alındığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde şimdilik 100,00 TL ziynet alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; ileri sürülen tüm iddiaların asılsız olduğunu belirterek kadın eşin aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, evde yemek yapmadığını, eşler arasında yaşanan sorunları arkadaş ortamında anlatmak suretiyle eşini küçük düşürdüğünü, müvekkilini sinirlendirmek amacıyla normalde kullandığı sigaradan çok daha fazla sigara tükettiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/640 Esas, 2021/306 Karar sayılı kararı ile; toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde erkeğin eşine süreklilik arz eder şekilde fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların haftanın beş veya altı günü davalının ailesinin evinde vakit geçirdiği, davalının ailesi ile birlikte tatil yaptıkları, böyle olunca erkeğin kendi ailesi ile eşi ve eşinin ailesi arasında evlilik birliğinin devamını sağlayacak dengeyi koruyamadığı, eşinin bu nedenlerle mutsuz olduğunu bilmesine rağmen davranışlarında ısrar ettiğini, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam buna karşılık kadın eşin kusursuz olduğu gerekçesi ile karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 400,00 TL tedbir-550,00 TL yoksulluk nafakası ve 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet alacağı davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.10.2022 tarihli ve 2021/2055 Esas, 2022/1748 Karar sayılı kararı ile; boşanma yönünden asıl ve karşı davada verilen karalar ile tedbir nafakasına yönelik istinaf taleplerinin esastan reddine; kusur, nafaka ve tazminatlar yönünden istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen fiziksel şiddete yönelik kusurlu davranışın ispatlanamadığı, dolayısıyla bu kusurlu davranışın erkeğe yüklenmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kadın yararına toptan 15.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet alacağı davasına yönelik istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının ziynet alacağı davasının husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... 1. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davalı karşı davacı erkeğin eşine yönelik fiziksel şiddetinin de ispatlandığının ancak boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlardan yine de davalı karşı davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatlar azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddeleri hükmü dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması hatalı olup kararın bu gerekçeyle bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; erkeğin eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığına ilişkin kusurlu bulunmasının isabetli olmadığı gerekçesi ile erkeğin kusur ve tazminatlara yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki kusurlu davranışları, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri dikkate alındığında kadın yararına 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine dair direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; evliliğin süresi, kusur belirlemesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde müvekkili yararına hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının az olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 4721 sayılı Kanun’un 174. maddesi uyarınca davacı-karşı davalı eş yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 174. maddesi.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370. maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere boşanma nedeni ile oluşan maddi ve manevi tazminat 4721 sayılı Kanun'un 174. maddesi ile "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir" şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
3. Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
4. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen manevi tazminata ise boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak 4721 sayılı Kanun'un 174. maddesinin 2. fıkrası genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlal edilen eşe "uygun bir tazminat" verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
5. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında dosyaya yansıyan bilgilere göre; tarafların 27.07.2019 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, dava tarihi itibariye yapılan sosyal ekonomik durum araştırma sonuçlarına göre kadının ev hanımı olduğu, ailesi ile birlikte yaşadığı, geliri ve adına kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, buna karşılık erkeğin muhasebeci olduğu aylık 2.500,00 TL civarında gelir elde ettiği ve ailesi ile birlikte yaşadığı anlaşılmıştır. Kusur durumunun değerlendirilmesinde ise; erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların haftanın beş veya altı gününü erkeğin ailesinin evinde geçirdikleri ve erkeğin ailesi ile birlikte tatil yaptıkları dikkate alındığında erkeğin kendi ailesi ile eşi ve eşinin ailesi arasında evlilik birliğinin devamını sağlayacak dengeyi koruyamadığı, eşinin bu nedenlerle mutsuz olduğunu bilmesine rağmen davranışlarında ısrar ettiği, böyle olunca evliliğin boşanma ile sonuçlanmasına erkeğin tam kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdiği anlaşılmıştır.
6. Hâl böyle olunca; evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların niteliği, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın eş yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
7. Diğer yandan direnme karar gerekçesinde yer verilen, erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı yönündeki kusurlu davranışın ispatlanmadığı gerekçesi ile erkeğin kusurlu davranışları arasından çıkarılmasına dair görüşe de katılmak mümkün değildir. Zira erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulayıp uygulamadığına ilişkin uyuşmazlık hakkında Özel Daire; 23.01.2023 tarihli bozma ilâmının "V-C-3. Değerlendirme" bölümünün 1. numaralı bendinde "…erkeğin eşine yönelik fiziksel şiddetinin de ispatlandığı,... kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…" gerekçesine yer vermiş, "IV-Karar" bölümünün 2. numaralı bendinde ise "Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin onanmasına" karar vermiştir. Dolayısıyla Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde, erkeğe yüklenen fiziksel şiddet vakıasının, bozma ilamının "ret" kısmında bırakılarak onandığı anlaşılmaktadır.
8. Bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2. maddesi "Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm istisnai bir düzenleme olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen hatalar için öngörülmüştür.
9. Somut olayda Özel Daire; erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığına dair kusurlu davranışı sabit görerek tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarına ilişkin gerekçeyi onama kapsamında bırakmıştır. Eldeki davada Özel Daire; hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı ve eda hükmü niteliğinde olan tazminatlar yönünden ise hükmü bozmuş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı derece mahkemesine göndermiştir. Böyle bir durumda derece mahkemesi bozmaya uyup takdir hakkını kullanarak yeni bir karar verebileceği gibi doğru bulduğu ilk kararında ısrar da edebilir. Ne var ki somut olayda olduğu gibi, Yargıtayın "onama" kapsamında değerlendirdiği kusurlu davranışın ispatlanmadığı gerekçesinden hareketle direnme kararı verilmesi doğru olmamıştır.
10. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
28.05.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

