YASA KOYUCU İLK DERECE MAHKEMESİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ ARASINDA OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ÇIKMASINI MÜMKÜN GÖRMEMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/6-117
Karar No : 2025/218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 17.10.2023
SAYISI : 2023/1422 E., 2023/1597 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas,
2023/2323 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz (masaya kayıt) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine ancak kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince de görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi davacı vekili tarafından talep edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket aleyhine mahkeme ilâmlarına dayalı olarak başlatılan icra takipleri sonucunda müvekkili şirketin üçüncü kişilere ödeme yaptığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince her bir ödemeden davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu, ödenen tutarın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun iflas idaresince reddine karar verildiğini ileri sürerek 731.845,69 TL'nin davalı müflis şirketin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
İflas idaresi vekili Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra sunduğu cevap dilekçesinde; mahkemece davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 235. maddesindeki on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının araştırılması gerektiğini, dava dışı üçüncü kişilere iflas kararından sonra ödemeler yapıldığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.07.2019 tarihli ve 2019/376 Esas, 2019/623 Karar sayılı kararı ile; sıra cetveline itiraz davasının temelinde alacak istemi bulunduğu, bu nedenle talebin dava şartı olan arabuluculuk kapsamında kaldığı, davacının arabulucuya başvuruda bulunmadan dava açtığı, dava dilekçesinde arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmayan davacıya kesin süre verilmesine gerek görülmediği gerekçesiyle davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile; kayıt kabul davasının konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı, iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin kayıt kabul davaları yönünden aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmadığı, somut olayda arabuluculuk dava şartı değerlendirildiğinde, davalı şirketin 17.01.2012 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça muhtelif mahkeme kararlarına dayalı olarak hak sahiplerince başlatılan icra takiplerinde iflas tarihinden sonra ödemeler yapıldığı, davacının ödeme toplamının iflas masasına kaydı talebiyle yaptığı başvurunun, iflas idaresince 05.02.2019 tarihli kararla reddine karar verildiği, dava dışı üçüncü kişiler tarafından açılan davalar sonucu hüküm altına alınan alacakların iflas tarihinden sonra ödenmesi suretiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 168. maddesine göre iflastan sonra rücu hakkı doğduğu, bu durumda alacak iflastan önce doğmadığından sırasına ve esasına itiraz edilebilecek ve kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, genel bir alacak niteliğinde olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin somut uyuşmazlığın arabuluculuk dava şartı kapsamında kaldığı yönündeki kabulünün sonucu itibariyle doğru olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, HMK'nın 114 ve 115. maddeleri gereğince davanın usulden reddine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 16.02.2022 tarihli ve 2021/1973 E., 2022/810 K. sayılı kararı ile,
"… Somut olayda, dava dışı işçiler alt işveren A. Enerji İnş. San ve Tic. Ltd. Şti’nin de aralarında bulunduğu birkaç alt işveren yanında dönemler halinde, davacı (üst işveren) T. Elektrik Dağıtım AŞ tesislerinde çalışmış; iş sözleşmesi çerçevesinde kurulan ilişkinin sona ermesi üzerine üst işverenle birlikte alt işverenlere karşı iş mahkemesinden aldığı ilamı icra takibine konu etmişlerdir. İcra emri tebliğinden sonra üst işveren konumundaki davacı şirket dosya borcunu ödemek suretiyle icra dosyasını infazen kapatmış ve işçilerin çalıştığı dönemlere isabet eden tutarlar için alt işverenlere rücu etmiştir.
Dava konusu alacak esasen dava dışı işçilerin çalıştığı dönemde ve nihayet iş sözleşmesinin sona ermesi ânında doğmuştur. Ödeme ile şirketin şahsında yeni bir alacak doğmuş değildir, doğan sadece rücu hakkıdır.
Bu durumda mahkemece, temel alacağın alacaklısı olan dava dışı işçilerin halefi sıfatıyla davacı T. Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının rücu hakkı kapsamında ve iflas alacağı olarak sıra cetveline kaydına karar verilmesi ve işçilerin iş sözleşmesine dayalı alacağı İcra ve İflâs Kanunu'nun 206’ncı maddesinin birinci sırasında gösterilen şartları taşıyor ise, davacı T. Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının da (yine halefiyet esası gereği) sıra cetvelinde birinci sıraya yazılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle davacı alacağının genel alacak olarak değerlendirilmesi suretiyle, davanın usulden reddedilmesi doğru olmamıştır,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen İkinci Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, 03.07.2019 tarihinde açılan davada İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, yargılamanın gelinen aşamasında davalıya dava dilekçesinin tebliğ edilmediği, usul yönünden ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamaları gerçekleşmiş ise de uyuşmazlığın esası yönünden ilk derece mahkemesince yapılması gereken dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamalarının yapılmadığı, davalı vekilinin muhtemel ilk itirazlarının ve def'ilerin incelenmediği, Özel Dairenin bozma kararı üzerine bu aşamaların bölge adliye mahkemesince gerçekleştirilmesinin HMK'nın üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmayacağı, uyulmasına karar verilen Özel Daire bozma kararında da açıklandığı üzere davanın kayıt kabul istemine yönelik olduğu ve arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Verilen İkinci Karar
İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı kararı ile; arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine dair verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu yerinde bulunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın başka bir gerekçeyle usulden reddine karar verildiği, bu aşamada mahkemenin ilk kararının hukuki varlığını yitirdiği, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyizi üzerine Özel Dairece verilen bozma ilâmında HMK'nın 373/2. maddesi de dikkate alınarak dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği, Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilâmına uyulduğu, bu doğrultuda ilgili yasa hükümleri ve bozma ilâmı doğrultusunda inceleme ve araştırma yaparak hüküm mahkemesi sıfatıyla dosyanın esası hakkında karar verilmesi yerine hukuki varlığını kaybetmiş İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu aşamada ilk derece mahkemesince yapılacak herhangi bir işlem veya verilecek kararın yok hükmünde olacağı, davaya bakma görev ve yetkisinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinde olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra talep hâlinde dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Üçüncü Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi atlanarak davanın doğrudan ve aslında ilke olarak denetim mahkemesi niteliğindeki bölge adliye mahkemesinde açılmasına olanak tanınmasının, Anayasal bir güvence olan dereceli yargılama sisteminin devre dışı bırakılması ve sonuçta kişilerin hukuk güvenliğinin zedelenmesi anlamına geleceği, ilk derece yargılamasının bölge adliye mahkemesince yapılması durumunda dairece verilecek kararın doğrudan temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilerek inceleneceği, tarafların kanun yolu aşamalarından birine başvurma hakkının ellerinden alınmış olacağı, bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesine ve hak arama hürriyetine aykırı olacağı,
Bölge adliye mahkemelerinin temel görevinin adlî yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak olduğu, yasa ile açıkça düzenlenmedikçe bölge adliye mahkemelerine doğrudan dava açılamayacağı, HMK'nın Yapılamayacak işlemler başlıklı 357/1. maddesine göre bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, davanın ıslahı ve 166. maddenin 1. fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenemeyeceği, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı, bu çerçevede bölge adliye mahkemesinde ilk derece mahkemesince yapılmamış olan ilk derece yargılama aşamalarının yapılmasına yasal olanak bulunmadığı,
İlk derece Mahkemesince; 03.07.2019 tarihinde açılan davada, istinaf ve temyiz aşamaları geçtikten ve dairenin kaldırma kararından sonra dava dilekçesinin davalı şirket iflas idaresine tebliğ edildiği, İlk Derece Mahkemesi kararında yer alan kabulün aksine Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli kararında, İlk Derece Mahkemesi kararının sonucu itibariyle doğru olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, aynı kararın devamında sonucu itibariyle doğru olan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin resen düzeltildiği, somut uyuşmazlıkta yargılama aşamalarını yerine getirme görevinin ilk derece mahkemesine ait olduğu, bu nedenle HMK'nın 114/(1)-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi hâlinde dosyanın görevli yargı yerini belirtmek için iflas sıra cetveline itiraza ilişkin hüküm ve kararların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, kararın kesinleşmesini müteakip talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, kararın taraflardan birince kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde dosyanın HMK'nın 21/1-c maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
E. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra davacı vekili tarafından görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi talep edilmiştir.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı kararı ile,
"... 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi, 'Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.' emredici hükmünü ihtiva etmektedir. Bu takdirde bölge adliye mahkemesi, 344. madde uyarınca peşin alınan gideri kullanarak, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinleyecek, bozma kararındaki esaslar dairesinde yargılama yaparak bu yargılama sonunda yeni bir karar verecektir.
Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulduğu ve Dairemizin 2021/1973 Esas, 2022/810 Karar sayılı ilamı ile işbu hükmün bozulduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; HMK'nın 373/2 maddesine uygun şekilde, bozma sonrası yargılama yapmakla görevli mahkeme Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi olduğundan, adı geçen bölge adliye mahkemesince verilen görevsiz kararı doğru olmamış ve bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
F. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, HMK'nın 21/(1)-c maddesi uyarınca dosyanın yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesinin istendiği, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik temyiz başvurusu bulunmadığı ve dosyanın merci tayini için gönderilmiş olduğu dosya gönderme formunda açıklanmış olmasına rağmen Özel Dairece temyiz incelemesi yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen hüküm kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verildiğini, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca Özel Dairece verilen bozma kararı sonrası yargılama yapmakla görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Dairece verilen birinci bozma kararından sonra davaya bakma görevinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinde mi yoksa Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 21., 341 ilâ 373. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.
3. Bir davanın, talepler ve belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, bir üst derece yargı yerince, yeniden görülmesini, gerekiyorsa yeniden hükme bağlanmasını amaçlayan kanun yoluna istinaf denir. Hemen belirtilmelidir ki istinafta, davanın bir üst derece yargı yerince, tüm boyutları itibari ile değil; sadece tarafların talepleri ve ileri sürmüş oldukları sebeplerle sınırlı bir biçimde ikinci kez ele alınıp görülür.
4. Gerek Türk hukukunda gerekse mukayeseli hukukta, istinaf kanun yolu incelemesi somut olay adaletinin sağlanması ihtiyacı üzerine doğmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Hukuk yargılamasında istinaf; ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş kararlarının, hem maddi vakıa incelemesi yapan hem de hukukîlik denetimi yapma yetkisi bulunan daha üst dereceli mahkemece tekrar incelenmesini, taleplerle belirlenen sınırlar içerisinde ikinci kez görülerek, hatalı hâllerin düzeltilmesi suretiyle karara bağlanmasını istemek olarak tanımlanabilir. İstinaf kavramı, incelemenin içeriği itibari ile dar ve geniş anlamda istinaf olarak ikiye ayrılır. Türk hukuk sisteminde kanun koyucu tercihini dar anlamda istinaf sisteminden yana kullanmıştır. Buna göre; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın denetlenmesi anlamında sadece gerekli ve itiraz konusu edilen hususlarda inceleme yapılarak bir karar verilir.
5. İstinaf kanun yolu, HMK'nın sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360. maddeleri arasında, temyiz kanun yolu da ikinci bölümünün 361 ilâ 373. maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.
6. İstinaf incelemesinin kapsamı ise 6100 sayılı Kanun'un 355. maddesi ile düzenlenmiş olup buna göre inceleme istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu kendiliğinden gözetir. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Tercih edilen istinaf sisteminde, ilk derecedeki yargılama tümüyle tekrarlanmamaktadır. Bu sebeple, istinaf sebepleri ile sınırlı tutulmuştur. Zira, istinaf incelemesi ilk derece mahkemesi kararını denetleyerek ondan sonra yapılan yargılama özelliği taşımaktadır. Bununla beraber, kamu düzenini ilgilendiren hususlarda bölge adliye mahkemesi istemle bağlı olmaksızın resen inceleme yapar.
7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 357. maddesinin Yapılamayacak işlemler başlığı altında "...bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince re'sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz..." düzenlemesi ile bölge adliye mahkemesinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, ıslah ve HMK'nın 166/1. maddesi saklı kalmak şartıyla birleştirme talebinde bulunamayacağı, resen dikkate alınması gereken durumlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenmeyeceği ve yeni delillere dayanılmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla istinaf kanun yolunda tamamen yeni bir yargılama yapıldığını söylemek mümkün değildir. Asıl amaçlanan ilk derece mahkemesi kararını hukuki ve maddi yönden denetleyerek eksiklikleri gidermek ve hataları düzeltmektir. İlk derece yargılamasının usulüne uygunluğu, vakıa tespitlerinin doğru olup olmadığı, hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı denetlenmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 24.01.2024 tarihli ve 2023/11-848 Esas, 2024/4 Karar sayılı Kararı).
8. Öte yandan uyuşmazlığın çözümü için HMK'nın yargı yeri belirlenmesine ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanması da gerekir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. maddesine göre yargı yeri belirlenmesini gerektiren sebepler;
a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa.
b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa.
c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse şeklinde belirtilmiştir.
10. Görev ve yetki kuralları Kanun'da düzenlenmiş olmasına rağmen bazı hâllerde davaya hangi mahkemenin bakacağı konusunda tereddüt ortaya çıkabilir veya davaya bakan mahkemenin bu davaya bakmasına engeller bulunabilir. Böyle bir durumda davaya hangi mahkemenin bakacağının belirlenmesi gerekir. Bunun için yargı yeri (merci) tayini yoluna gidilerek yetkili ve görevli mahkeme belirlenir (Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, Mine Akkan, Hülya Taş Korkmaz, Medenî Usûl Hukuku, Cilt I, İstanbul 2017, s. 332).
11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 22. maddesine göre, yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur. İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.
12. Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar. Böyle bir durumda üst mahkeme yani duruma göre bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay görevli veya yetkili mahkemeyi göstermişse, artık doğrudan o mahkemede davanın görülmesi gerekir. Başka bir anlatımla yargı yeri belirlenmesi üzerine gösterilen mahkeme tekrar görevsizlik veya yetkisizlik kararı yani direnme kararı veremez (L. Şanal Görgün, Levent Börü, Mehmet Kodakoğlu, Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2024, s. 171,172, Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli ve 2021/(13)3-765 Esas, 2021/1323 Karar sayılı kararı).
13. Tüm bu maddi ve hukukî olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili 03.07.2009 tarihli dava dilekçesiyle, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket alacağının iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun iflas idaresince reddine karar verildiğini ileri sürerek alacağın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince 05.07.2019 tarihli ve 2019/376 Esas, 2019/623 Karar sayılı kararı ile, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden davanın açılması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile, İlk Derece Mahkemesinin kayıt kabul davaları yönünden aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmadığı, alacağın kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu bir alacak niteliğinde bulunduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin somut uyuşmazlığın arabuluculuk dava şartı kapsamında kaldığı yönündeki kabulünün sonucu itibariyle doğru olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
14. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın Özel Dairece bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararın dosya üzerinden verildiği, dava dilekçesinin dahi tebliğ edilmediği, uyuşmazlığın esası yönünden İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken ve dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat aşamalarının yapılmadığı, def'ilerin incelenmediği, İlk Derece Mahkemesinde henüz yargılama yapılmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
15. İlk Derece Mahkemesince 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas., 2022/702 Karar sayılı kararı ile mahkemece verilen ilk kararın Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılarak yeniden hüküm kurulduğu ve Özel Dairece verilen bozma kararının da Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı kararı ile yargılama yapma yetki ve görevinin İlk Derece Mahkemesince olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesini müteakip talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, kararın taraflardan birince kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde dosyanın HMK'nın 21/1-c maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
16. Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararın da temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine davacı vekili 20.03.2023 tarihli dilekçesiyle, görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesini talep etmiş, Özel Dairece 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı kararı ile, Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararının bozulmasına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki karar gerekçesi yanında, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik bir temyiz başvurusu bulunmadığı ve dosyanın merci tayini için gönderildiği hâlde Özel Dairece temyiz incelemesi yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
17. Az yukarıda açıklandığı üzere bölge adliye mahkemelerinin temel görevi, ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak olup, kanun ile açıkça düzenlenmedikçe bölge adliye mahkemelerine doğrudan dava açılması mümkün değildir. HMK'nın Yapılamayacak işlemler başlıklı 357/1. maddesine göre de bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, davanın ıslahı ve 166. maddenin 1. fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenemeyeceği, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı dikkate alındığında, bölge adliye mahkemesinde ilk derece mahkemesince yapılmayan ilk derece yargılama aşamalarının yapılmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
18. Somut olayda her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı ilk kararında, İlk Derece Mahkemesinin kararı düzeltilerek yeniden karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında, uyuşmazlığın esası yönünden ilk derece mahkemesince yapılması gereken dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamalarının yapılmadığı, davalı tarafın olası ilk itirazlarının, def'ilerin incelenmediği ve dosya üzerinden karar verildiği anlaşılmaktadır.
19. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılabilmesi öncelikle ilk derece mahkemesince usulüne uygun şekilde yargılama yapılarak karar verilmiş olması gerekir. Bölge adliye mahkemelerinin temel görevinin adlî yargı ilk derece mahkemelerince yapılan yargılama sonucu verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyerek karara bağlamaktır. İlk derece mahkemesince yapılmayan işlemlerin bölge adliye mahkemesince yapılması HMK'nın üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmadığı gibi ilk derece yargılamasının yapılmamış olması sonucunu doğurur.
20. Bununla birlikte İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesince ayrı ayrı verilen görevsizlik kararlarının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyası yargı yeri belirlenmesi için Özel Daireye gönderilmiş ve Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi talep edildiği hâlde Özel Dairece temyiz talebi varmış gibi değerlendirme yapılarak bozma kararı verilmesi yerinde değildir.
21. Az yukarıda açıklandığı üzere, ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunması ve bu kapsamda yargı yerinin belirlenmesi HMK'da düzenlenmemiş, yasa koyucu ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığının çıkmasını mümkün görmemiştir. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesince verilen 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile, HMK'nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararından sonra İlk Derece Mahkemesince yargılamaya kaldığı yerden devam edilerek karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.
22. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı görevsizlik kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı görevsizlik kararının, Özel Dairenin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı bozma kararının ve Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının kaldırılmasına, dosyanın incelenmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
23. O hâlde yargılamanın kaldığı yerden devam edilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı görevsizlik kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı görevsizlik kararının, Özel Dairenin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı bozma kararının ve Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Yargılamanın kaldığı yerden devam edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
09.04.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
YASA KOYUCU İLK DERECE MAHKEMESİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ ARASINDA OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ÇIKMASINI MÜMKÜN GÖRMEMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/6-117
Karar No : 2025/218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 17.10.2023
SAYISI : 2023/1422 E., 2023/1597 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas,
2023/2323 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz (masaya kayıt) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine ancak kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince de görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi davacı vekili tarafından talep edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket aleyhine mahkeme ilâmlarına dayalı olarak başlatılan icra takipleri sonucunda müvekkili şirketin üçüncü kişilere ödeme yaptığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince her bir ödemeden davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu, ödenen tutarın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun iflas idaresince reddine karar verildiğini ileri sürerek 731.845,69 TL'nin davalı müflis şirketin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
İflas idaresi vekili Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra sunduğu cevap dilekçesinde; mahkemece davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 235. maddesindeki on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının araştırılması gerektiğini, dava dışı üçüncü kişilere iflas kararından sonra ödemeler yapıldığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.07.2019 tarihli ve 2019/376 Esas, 2019/623 Karar sayılı kararı ile; sıra cetveline itiraz davasının temelinde alacak istemi bulunduğu, bu nedenle talebin dava şartı olan arabuluculuk kapsamında kaldığı, davacının arabulucuya başvuruda bulunmadan dava açtığı, dava dilekçesinde arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmayan davacıya kesin süre verilmesine gerek görülmediği gerekçesiyle davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile; kayıt kabul davasının konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı, iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin kayıt kabul davaları yönünden aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmadığı, somut olayda arabuluculuk dava şartı değerlendirildiğinde, davalı şirketin 17.01.2012 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça muhtelif mahkeme kararlarına dayalı olarak hak sahiplerince başlatılan icra takiplerinde iflas tarihinden sonra ödemeler yapıldığı, davacının ödeme toplamının iflas masasına kaydı talebiyle yaptığı başvurunun, iflas idaresince 05.02.2019 tarihli kararla reddine karar verildiği, dava dışı üçüncü kişiler tarafından açılan davalar sonucu hüküm altına alınan alacakların iflas tarihinden sonra ödenmesi suretiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 168. maddesine göre iflastan sonra rücu hakkı doğduğu, bu durumda alacak iflastan önce doğmadığından sırasına ve esasına itiraz edilebilecek ve kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, genel bir alacak niteliğinde olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin somut uyuşmazlığın arabuluculuk dava şartı kapsamında kaldığı yönündeki kabulünün sonucu itibariyle doğru olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, HMK'nın 114 ve 115. maddeleri gereğince davanın usulden reddine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 16.02.2022 tarihli ve 2021/1973 E., 2022/810 K. sayılı kararı ile,
"… Somut olayda, dava dışı işçiler alt işveren A. Enerji İnş. San ve Tic. Ltd. Şti’nin de aralarında bulunduğu birkaç alt işveren yanında dönemler halinde, davacı (üst işveren) T. Elektrik Dağıtım AŞ tesislerinde çalışmış; iş sözleşmesi çerçevesinde kurulan ilişkinin sona ermesi üzerine üst işverenle birlikte alt işverenlere karşı iş mahkemesinden aldığı ilamı icra takibine konu etmişlerdir. İcra emri tebliğinden sonra üst işveren konumundaki davacı şirket dosya borcunu ödemek suretiyle icra dosyasını infazen kapatmış ve işçilerin çalıştığı dönemlere isabet eden tutarlar için alt işverenlere rücu etmiştir.
Dava konusu alacak esasen dava dışı işçilerin çalıştığı dönemde ve nihayet iş sözleşmesinin sona ermesi ânında doğmuştur. Ödeme ile şirketin şahsında yeni bir alacak doğmuş değildir, doğan sadece rücu hakkıdır.
Bu durumda mahkemece, temel alacağın alacaklısı olan dava dışı işçilerin halefi sıfatıyla davacı T. Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının rücu hakkı kapsamında ve iflas alacağı olarak sıra cetveline kaydına karar verilmesi ve işçilerin iş sözleşmesine dayalı alacağı İcra ve İflâs Kanunu'nun 206’ncı maddesinin birinci sırasında gösterilen şartları taşıyor ise, davacı T. Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının da (yine halefiyet esası gereği) sıra cetvelinde birinci sıraya yazılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle davacı alacağının genel alacak olarak değerlendirilmesi suretiyle, davanın usulden reddedilmesi doğru olmamıştır,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen İkinci Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, 03.07.2019 tarihinde açılan davada İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, yargılamanın gelinen aşamasında davalıya dava dilekçesinin tebliğ edilmediği, usul yönünden ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamaları gerçekleşmiş ise de uyuşmazlığın esası yönünden ilk derece mahkemesince yapılması gereken dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamalarının yapılmadığı, davalı vekilinin muhtemel ilk itirazlarının ve def'ilerin incelenmediği, Özel Dairenin bozma kararı üzerine bu aşamaların bölge adliye mahkemesince gerçekleştirilmesinin HMK'nın üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmayacağı, uyulmasına karar verilen Özel Daire bozma kararında da açıklandığı üzere davanın kayıt kabul istemine yönelik olduğu ve arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Verilen İkinci Karar
İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı kararı ile; arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine dair verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu yerinde bulunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın başka bir gerekçeyle usulden reddine karar verildiği, bu aşamada mahkemenin ilk kararının hukuki varlığını yitirdiği, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyizi üzerine Özel Dairece verilen bozma ilâmında HMK'nın 373/2. maddesi de dikkate alınarak dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği, Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilâmına uyulduğu, bu doğrultuda ilgili yasa hükümleri ve bozma ilâmı doğrultusunda inceleme ve araştırma yaparak hüküm mahkemesi sıfatıyla dosyanın esası hakkında karar verilmesi yerine hukuki varlığını kaybetmiş İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu aşamada ilk derece mahkemesince yapılacak herhangi bir işlem veya verilecek kararın yok hükmünde olacağı, davaya bakma görev ve yetkisinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinde olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra talep hâlinde dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Üçüncü Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi atlanarak davanın doğrudan ve aslında ilke olarak denetim mahkemesi niteliğindeki bölge adliye mahkemesinde açılmasına olanak tanınmasının, Anayasal bir güvence olan dereceli yargılama sisteminin devre dışı bırakılması ve sonuçta kişilerin hukuk güvenliğinin zedelenmesi anlamına geleceği, ilk derece yargılamasının bölge adliye mahkemesince yapılması durumunda dairece verilecek kararın doğrudan temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilerek inceleneceği, tarafların kanun yolu aşamalarından birine başvurma hakkının ellerinden alınmış olacağı, bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesine ve hak arama hürriyetine aykırı olacağı,
Bölge adliye mahkemelerinin temel görevinin adlî yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak olduğu, yasa ile açıkça düzenlenmedikçe bölge adliye mahkemelerine doğrudan dava açılamayacağı, HMK'nın Yapılamayacak işlemler başlıklı 357/1. maddesine göre bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, davanın ıslahı ve 166. maddenin 1. fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenemeyeceği, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı, bu çerçevede bölge adliye mahkemesinde ilk derece mahkemesince yapılmamış olan ilk derece yargılama aşamalarının yapılmasına yasal olanak bulunmadığı,
İlk derece Mahkemesince; 03.07.2019 tarihinde açılan davada, istinaf ve temyiz aşamaları geçtikten ve dairenin kaldırma kararından sonra dava dilekçesinin davalı şirket iflas idaresine tebliğ edildiği, İlk Derece Mahkemesi kararında yer alan kabulün aksine Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli kararında, İlk Derece Mahkemesi kararının sonucu itibariyle doğru olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, aynı kararın devamında sonucu itibariyle doğru olan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin resen düzeltildiği, somut uyuşmazlıkta yargılama aşamalarını yerine getirme görevinin ilk derece mahkemesine ait olduğu, bu nedenle HMK'nın 114/(1)-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi hâlinde dosyanın görevli yargı yerini belirtmek için iflas sıra cetveline itiraza ilişkin hüküm ve kararların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, kararın kesinleşmesini müteakip talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, kararın taraflardan birince kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde dosyanın HMK'nın 21/1-c maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
E. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra davacı vekili tarafından görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi talep edilmiştir.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı kararı ile,
"... 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi, 'Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.' emredici hükmünü ihtiva etmektedir. Bu takdirde bölge adliye mahkemesi, 344. madde uyarınca peşin alınan gideri kullanarak, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinleyecek, bozma kararındaki esaslar dairesinde yargılama yaparak bu yargılama sonunda yeni bir karar verecektir.
Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulduğu ve Dairemizin 2021/1973 Esas, 2022/810 Karar sayılı ilamı ile işbu hükmün bozulduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; HMK'nın 373/2 maddesine uygun şekilde, bozma sonrası yargılama yapmakla görevli mahkeme Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi olduğundan, adı geçen bölge adliye mahkemesince verilen görevsiz kararı doğru olmamış ve bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
F. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, HMK'nın 21/(1)-c maddesi uyarınca dosyanın yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesinin istendiği, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik temyiz başvurusu bulunmadığı ve dosyanın merci tayini için gönderilmiş olduğu dosya gönderme formunda açıklanmış olmasına rağmen Özel Dairece temyiz incelemesi yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen hüküm kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verildiğini, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca Özel Dairece verilen bozma kararı sonrası yargılama yapmakla görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Dairece verilen birinci bozma kararından sonra davaya bakma görevinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinde mi yoksa Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 21., 341 ilâ 373. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.
3. Bir davanın, talepler ve belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, bir üst derece yargı yerince, yeniden görülmesini, gerekiyorsa yeniden hükme bağlanmasını amaçlayan kanun yoluna istinaf denir. Hemen belirtilmelidir ki istinafta, davanın bir üst derece yargı yerince, tüm boyutları itibari ile değil; sadece tarafların talepleri ve ileri sürmüş oldukları sebeplerle sınırlı bir biçimde ikinci kez ele alınıp görülür.
4. Gerek Türk hukukunda gerekse mukayeseli hukukta, istinaf kanun yolu incelemesi somut olay adaletinin sağlanması ihtiyacı üzerine doğmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Hukuk yargılamasında istinaf; ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş kararlarının, hem maddi vakıa incelemesi yapan hem de hukukîlik denetimi yapma yetkisi bulunan daha üst dereceli mahkemece tekrar incelenmesini, taleplerle belirlenen sınırlar içerisinde ikinci kez görülerek, hatalı hâllerin düzeltilmesi suretiyle karara bağlanmasını istemek olarak tanımlanabilir. İstinaf kavramı, incelemenin içeriği itibari ile dar ve geniş anlamda istinaf olarak ikiye ayrılır. Türk hukuk sisteminde kanun koyucu tercihini dar anlamda istinaf sisteminden yana kullanmıştır. Buna göre; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın denetlenmesi anlamında sadece gerekli ve itiraz konusu edilen hususlarda inceleme yapılarak bir karar verilir.
5. İstinaf kanun yolu, HMK'nın sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360. maddeleri arasında, temyiz kanun yolu da ikinci bölümünün 361 ilâ 373. maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.
6. İstinaf incelemesinin kapsamı ise 6100 sayılı Kanun'un 355. maddesi ile düzenlenmiş olup buna göre inceleme istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu kendiliğinden gözetir. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Tercih edilen istinaf sisteminde, ilk derecedeki yargılama tümüyle tekrarlanmamaktadır. Bu sebeple, istinaf sebepleri ile sınırlı tutulmuştur. Zira, istinaf incelemesi ilk derece mahkemesi kararını denetleyerek ondan sonra yapılan yargılama özelliği taşımaktadır. Bununla beraber, kamu düzenini ilgilendiren hususlarda bölge adliye mahkemesi istemle bağlı olmaksızın resen inceleme yapar.
7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 357. maddesinin Yapılamayacak işlemler başlığı altında "...bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince re'sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz..." düzenlemesi ile bölge adliye mahkemesinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, ıslah ve HMK'nın 166/1. maddesi saklı kalmak şartıyla birleştirme talebinde bulunamayacağı, resen dikkate alınması gereken durumlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenmeyeceği ve yeni delillere dayanılmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla istinaf kanun yolunda tamamen yeni bir yargılama yapıldığını söylemek mümkün değildir. Asıl amaçlanan ilk derece mahkemesi kararını hukuki ve maddi yönden denetleyerek eksiklikleri gidermek ve hataları düzeltmektir. İlk derece yargılamasının usulüne uygunluğu, vakıa tespitlerinin doğru olup olmadığı, hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı denetlenmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 24.01.2024 tarihli ve 2023/11-848 Esas, 2024/4 Karar sayılı Kararı).
8. Öte yandan uyuşmazlığın çözümü için HMK'nın yargı yeri belirlenmesine ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanması da gerekir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. maddesine göre yargı yeri belirlenmesini gerektiren sebepler;
a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa.
b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa.
c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse şeklinde belirtilmiştir.
10. Görev ve yetki kuralları Kanun'da düzenlenmiş olmasına rağmen bazı hâllerde davaya hangi mahkemenin bakacağı konusunda tereddüt ortaya çıkabilir veya davaya bakan mahkemenin bu davaya bakmasına engeller bulunabilir. Böyle bir durumda davaya hangi mahkemenin bakacağının belirlenmesi gerekir. Bunun için yargı yeri (merci) tayini yoluna gidilerek yetkili ve görevli mahkeme belirlenir (Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, Mine Akkan, Hülya Taş Korkmaz, Medenî Usûl Hukuku, Cilt I, İstanbul 2017, s. 332).
11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 22. maddesine göre, yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur. İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.
12. Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar. Böyle bir durumda üst mahkeme yani duruma göre bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay görevli veya yetkili mahkemeyi göstermişse, artık doğrudan o mahkemede davanın görülmesi gerekir. Başka bir anlatımla yargı yeri belirlenmesi üzerine gösterilen mahkeme tekrar görevsizlik veya yetkisizlik kararı yani direnme kararı veremez (L. Şanal Görgün, Levent Börü, Mehmet Kodakoğlu, Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2024, s. 171,172, Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli ve 2021/(13)3-765 Esas, 2021/1323 Karar sayılı kararı).
13. Tüm bu maddi ve hukukî olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili 03.07.2009 tarihli dava dilekçesiyle, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket alacağının iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun iflas idaresince reddine karar verildiğini ileri sürerek alacağın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince 05.07.2019 tarihli ve 2019/376 Esas, 2019/623 Karar sayılı kararı ile, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden davanın açılması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı kararı ile, İlk Derece Mahkemesinin kayıt kabul davaları yönünden aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmadığı, alacağın kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu bir alacak niteliğinde bulunduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin somut uyuşmazlığın arabuluculuk dava şartı kapsamında kaldığı yönündeki kabulünün sonucu itibariyle doğru olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
14. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın Özel Dairece bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararın dosya üzerinden verildiği, dava dilekçesinin dahi tebliğ edilmediği, uyuşmazlığın esası yönünden İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken ve dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat aşamalarının yapılmadığı, def'ilerin incelenmediği, İlk Derece Mahkemesinde henüz yargılama yapılmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
15. İlk Derece Mahkemesince 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas., 2022/702 Karar sayılı kararı ile mahkemece verilen ilk kararın Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılarak yeniden hüküm kurulduğu ve Özel Dairece verilen bozma kararının da Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı kararı ile yargılama yapma yetki ve görevinin İlk Derece Mahkemesince olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesini müteakip talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, kararın taraflardan birince kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde dosyanın HMK'nın 21/1-c maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi için Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
16. Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararın da temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine davacı vekili 20.03.2023 tarihli dilekçesiyle, görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmesini talep etmiş, Özel Dairece 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı kararı ile, Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararının bozulmasına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki karar gerekçesi yanında, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik bir temyiz başvurusu bulunmadığı ve dosyanın merci tayini için gönderildiği hâlde Özel Dairece temyiz incelemesi yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
17. Az yukarıda açıklandığı üzere bölge adliye mahkemelerinin temel görevi, ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak olup, kanun ile açıkça düzenlenmedikçe bölge adliye mahkemelerine doğrudan dava açılması mümkün değildir. HMK'nın Yapılamayacak işlemler başlıklı 357/1. maddesine göre de bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunulamayacağı, davanın ıslahı ve 166. maddenin 1. fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenemeyeceği, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı dikkate alındığında, bölge adliye mahkemesinde ilk derece mahkemesince yapılmayan ilk derece yargılama aşamalarının yapılmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
18. Somut olayda her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2020/372 Esas, 2020/378 Karar sayılı ilk kararında, İlk Derece Mahkemesinin kararı düzeltilerek yeniden karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında, uyuşmazlığın esası yönünden ilk derece mahkemesince yapılması gereken dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamalarının yapılmadığı, davalı tarafın olası ilk itirazlarının, def'ilerin incelenmediği ve dosya üzerinden karar verildiği anlaşılmaktadır.
19. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılabilmesi öncelikle ilk derece mahkemesince usulüne uygun şekilde yargılama yapılarak karar verilmiş olması gerekir. Bölge adliye mahkemelerinin temel görevinin adlî yargı ilk derece mahkemelerince yapılan yargılama sonucu verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyerek karara bağlamaktır. İlk derece mahkemesince yapılmayan işlemlerin bölge adliye mahkemesince yapılması HMK'nın üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmadığı gibi ilk derece yargılamasının yapılmamış olması sonucunu doğurur.
20. Bununla birlikte İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesince ayrı ayrı verilen görevsizlik kararlarının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyası yargı yeri belirlenmesi için Özel Daireye gönderilmiş ve Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince verilen görevsizlik kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi talep edildiği hâlde Özel Dairece temyiz talebi varmış gibi değerlendirme yapılarak bozma kararı verilmesi yerinde değildir.
21. Az yukarıda açıklandığı üzere, ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunması ve bu kapsamda yargı yerinin belirlenmesi HMK'da düzenlenmemiş, yasa koyucu ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığının çıkmasını mümkün görmemiştir. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesince verilen 17.05.2022 tarihli ve 2022/723 Esas, 2022/810 Karar sayılı kararı ile, HMK'nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararından sonra İlk Derece Mahkemesince yargılamaya kaldığı yerden devam edilerek karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.
22. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı görevsizlik kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı görevsizlik kararının, Özel Dairenin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı bozma kararının ve Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının kaldırılmasına, dosyanın incelenmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
23. O hâlde yargılamanın kaldığı yerden devam edilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli ve 2022/424 Esas, 2022/702 Karar sayılı görevsizlik kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2023 tarihli ve 2023/503 Esas, 2023/459 Karar sayılı görevsizlik kararının, Özel Dairenin 12.06.2023 tarihli ve 2023/1638 Esas, 2023/2323 Karar sayılı bozma kararının ve Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Yargılamanın kaldığı yerden devam edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
09.04.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

