HAKSIZ FİİLE DAYALI DAVADA ISLAHLA ISLAHTAN İTİBAREN FAİZ İSTENSE BİLE FAİZ İÇİN EK DAVA AÇILABİLİR.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
yargılama yapmaya ve hüküm vermeye yetkili
T.C. YUNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
K A R A R
ESAS NO : 2013/52
KARAR NO : 2014/236
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/02/2013
KARAR TARİHİ : 14/07/2014
G.K. YAZIM TARİHİ : 19/07/2016
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 12/02/2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçelerinde, davalılar aleyhine iş kazası hukusal nedenine dayalı maddi manevi tazminat davası açtıklarını, mahkememiz 2010/46 Esas sayılı davasında hesap bilirkişi raporunun tebliği üzerine maddi tazminata ilişkin dava değerini 12/07/2012 tarihinde ıslah ederek 1.000,00 TL' den 283.903,95 TL'ye çıkardıklarını, dava değerini ıslah ederken faiz başlangıç tarihinin kullanılan dilekçe programından kaynaklanan sebeplerden ötürü, ıslah tarihi olarak beyan edilmesi üzerine mahkemece 249.024,13 TL maddi tazminat talebinin kabulüne ve ıslah edilen (kabule göre 248.024,13 TL) kısmın faizinin ıslah tarihinden itibaren işletilmesine karar verildiği, bu sebeplerle 248.024,13TL'ye kaza tarihi olan 26/05/2007 tarihinden, ıslah tarihi olan 12/07/2012 tarihine kadarki süreçte işleyecek yasal faizi, fazlaya ilişkin haklar ve dava hakları saklı kalmak üzere 114.000,00 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava taraflarına duruşma gün ve saatinden bahisle tebligat çıkartıldığı, tarafların dava ve duruşma gününden haberdar oldukları görülmüştür.
Davalı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 12/03/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın iş kazası olarak değerlendirilmesi ve müvekkiline karşı ileri sürülmesi de mümkün olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini beyan ettiği,
Mahkememiz 03/06/2013 tarihli celsesinde mahkememiz 2010/46 Esas sayılı dava dosyasının temyiz safahatının bekletici mesele yapılmasına ilişkin karar verildiği görülmüştür.
Mahkememiz 2010/46 Esas sayılı dava dosyası iş bu dava dosyası arasına celp edilmiş olup yapılan incelemede, Mahkememizce 11/02/2013 tarihli hüküm, taraflara tebliğ olunduğu, süresinde Temyiz edilen ilamın Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 24/03/2014 tarih 2013/20248 Esas 2014/5577 karar sayılı ilamı ile Onanarak geldiği ve karar düzeltme yoluna gidilmediğinden hükmün 24/03/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizce resen seçilen muhasebe bilirkişisi Murat Y.'in Mahkememize ibraz ettiği 29/04/2014 havale tarihli İlk raporunda özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçesinde yasal faizin işletileceği tarih, olay tarihi olan 26/05/2007 olarak belirlenmesinden dolayı toplam 1874 gün ve her yıl %9 faiz oranı uygulanmak kaydı ile toplamda 116.119,30 TL olduğunun tespit edildiğinin mahkememize bildirildiği,
Davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 29/04/2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; dava değerini 116.199,30TL 'ye yükselttiği ve bu ıslah talebi davalı kuruma 08/05/2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 22/05/2014 havale tarihli bilirkişi raporlarına karşı beyan dilekçesinde özetle; Zamanaşımı ve husumete yönelik itirazlarını yinelediklerini, ayrıca faiz hesabında 1874 gün üzerinden yaklaşık 114.607,53 TL gibi bir rakam çıkarken bilirkişinin yaptığı açık hata yüzünden yapılan hesabı ve bu hesaba göre yapılan ıslah talebini kabul etmediklerini beyan ettiği,
Mahkememizce resen seçilen muhasebe bilirkişisi Murat Y.'in Mahkememize ibraz ettiği 16/06/2014 havale tarihli ikinci raporunda özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçesinde yasal faizin işletileceği tarih, olay tarihi olan 26/05/2007 olarak belirlenmesinden dolayı hazırlanan ilk raporda faize esas gün 360 gün olarak tanımlandığını, ancak mahkemece belirlenen ara karara göre yeniden 365 gün üzerinden hesaplama yapıldığında toplam 1874 gün ve her yıl %9 faiz oranı uygulanmak kaydı ile toplamda 114.607,53 TL olduğunun tespit edildiğinin mahkememize bildirildiği,
Mahkememiz 14/07/2014 tarihli celsesinde davacı vekili beyanında özetle; Açılan davanın kabulüne karar verilmesini beyan ettiği,
Davalı vekili beyanında özetle; Açılan davanın reddine karar verilmesini beyan ettiği,
Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde; davanın hukuki niteliğinin,asıl alacağın fer'i olan faiz alacağının, asıl alacaktan bağımsız olarak talep edilmesine ilişkin faiz alacağı davası olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf;davalılar aleyhine iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat davası açmış,netice olarak Yunak asliye hukuk mahkemesine ait 2010/46 esas sayılı 24.03.2014 kesinleşme tarihli ilamıyla ,davalılara yönelik iş kazasına dayalı 283.903,95 TL maddi tazminat talebi üzerine mahkemece kısmen kabul kararı verilerek ıslah edilen davanın 249.024,13 TL 'lik kısmı kabul edilmiş ve dava dilekçesinde belirtilen 1000,00 TL'lik kısmın olay tarihi olan 26.05.2007 tarihinden itibaren,geri kalan kısım 248.024,13 TL yönünden ise ıslah tarihi olan12.07.2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.Davacı;bu sebeplerle 248.024,13TL'ye kaza tarihi olan 26/05/2007 tarihinden, ıslah tarihi olan 12/07/2012 tarihine kadarki süreçte işleyecek yasal faizi, fazlaya ilişkin haklar ve dava hakları saklı kalmak üzere 114.000,00 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstem; faiz alacağına ilişkindir. Faiz; asıl alacağa bağlı fer'i bir haktır. Asıl alacağın ödenmesiyle faiz alacağı da sona erer.Asıl alacak devam ettiği sürece, faiz alacağının asıl alacaktan ayrı olarak dava konusu edilmesi mümkündür. Asıl alacağın ödenmesi için açılan davada faiz alacağının hiç istenmemiş veya kısmen istenmiş olmasıve fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması daha sonradan faiz alacağı yönünden ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmez. Meğer ki faiz isteme hakkı son bulmamış olsun.Yani,asıl alacak ödenmemiş veya ödenmiş ise faize ilişkin hak saklı tutulmuş olsun veya asıl alacak ödenmemişse açıkça faiz isteme hakkından feragat edilmemiş olsun. Davacının talebi;daha önce 2010/46 esas sayılı dosya üzerinden talep etmediği;kaza tarihi olan 26.05.2007 ile ıslah tarihi olan 12.07.2012 tarihi arasında işleyen faiz alacağına ilişkindir. Asıl alacak olan tazminat alacağı; alacaklıya ödenmediğine göre asıl alacak devam etmekte ve alacaklı da açıkça feragat etmediğine göre davacı iş bu faiz alacağını talep etmekte haklıdır. Bu nedenle bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının talep ettiği döneme ilişkin yasal faiz hesaplaması yaptırılmış ve neticede 114.607,53 TL faiz alacağının mevcut olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf 114.000 TL üzerinden açtığı davasını 29.04.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle artırarak 116.199,30 TL'ye yükseltmiş ve aynı zamanda faiz alacağına yönelik yasal faiz talep etmiştir. Davacının ıslah yoluyla artırdığı davası, bilirkişi raporu doğrultusunda kısmen kabul edilmiş ve faize faiz yürütülmesi mümkün olmadığından ve faze faiz yürütülebileceği hallerden biri de mevcut olmadığından faize dair istem reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın Kısmen Kabulüne/Kısmen Reddine,
2- Davacının ıslah yolu ile talep ettiği 116.199,30 TL faiz alacağının, 114.607,53' TL' lik kısmının kabulü ile 114.607,53 TL' nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının talep ettiği faiz isteminin reddine,
3- Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince kabul edilen miktar (114.607,53) üzerinden hesaplanan 11.568,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı asıla ödenmesine,
4- Davalı M...ş kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hükmolunacak nispi vekalet ücreti maktu sınırın altında kalamayacağından 1500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı M...Ş' a ödenmesine,
5 -Davacı tarafından yapılan 413,70 TL peşin harç, 37,60 TL ıslah harcı, 8 adet tebligat gideri 67,00 TL, 150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 668,30 TL olan yargılama giderlerinin kabul oranında 659,00 TL' nin davalıdan alınarak davacı asıla ödenmesine, Red oranında 9,30 TL davacı asıl üzerinde bırakılmasına,
Dair, Davacı vekili ile davalı M...Ş vekilinin yüzüne karşı, tarafların kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Mahkememize veya aynı derecedeki başka bir Mahkemeye verilecek dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 14/07/2014
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5332
KARAR NO : 2017/2404
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/07/2014
NUMARASI : 2013/52 - 2014/236
DAVACI : M.S. Vek. Av. S.A.
DAVALILAR : 1- M...m Elektrik Dağıtım A.Ş. Vek. Av. Z.A.
2- A.-.a Elektrik Taşıma İnş Gıda Petrol Güv Dağ Tem Tur San ve Tic Ltd Şti
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminata ilişkin faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan M...m Elektrik Dağıtım Aş vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Fatih Kapusuzoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalı M...m Elektrik Dağıtım A.Ş'nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, faiz alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının dava dilekçesinde hasım(davalı) olarak M...m Elektrik Dağıtım A.Ş''ni gösterdiği anlaşılmaktadır.
İş kazasından kaynaklanan tazminat davasında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaz. Buradaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığı olup davacı yan isterse sorumluların tamamı yerine bir kısmına davasını yöneltebilir. Ne dava tarihinden önce yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'da, ne de dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'da dahili dava diye adlandırılan bir müessese bulunmamaktadır. Aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalılar aleyhine olarak açılmış derdest bir davada yargılama konusu olayla ilgisi bulunan diğer sorumlular da davaya dahil edilmek istenebilir. Bu aşamada yapılması gereken öncelikli iş davaya dahil edilmek istenen bu sorumlulara husumetin usulünce yöneltilmesini diğer bir ifade ile bu kişiler hakkında usulünce bir dava açılmasını beklemek ve her iki davayı birleştirerek bir arada karar vermek olmalıdır. Dahili dava dilekçesinin birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğinde olduğunu düşünmek de pek tabi mümkündür. Ancak bu durumda dava açılırken ödenmesi gereken başvurma ve peşin harcın yatırılması gerektiği ortadadır.
Yapılan açıklamalara göre somut olayda, dava açılırken taraf olarak gösterilmeyen A..A Elektrik Taş İnş Gıda .... Ltd aşamalarda verilecek dilekçe ile davaya dahil edilemeyeceği, bu duruma göre A..A şirketine yönelik, usulünce açılmış bir davanın varlığından söz etme imkanı bulunmadığı açıktır. Hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmayan A...A şirketi bakımından, davalı sıfatıyla işin esasına yönelik hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı M...m Elektrik Dağıtım A.Ş'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 27/03/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mesut BALCI B. SONER B. AYDOĞAN A. YENER G. MISIR
(M)
KARŞI OY
İş kazasından kaynaklanan bedensel zarar davasında dava dilekçesi ile talep edilen miktara olay tarihinden, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktara ise ıslah tarihinden itibaren faiz istenmesi nedeniyle bu şekilde karar verilip temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen ıslahla talep edilen miktarın olay tarihinden ıslah tarihine kadar geçen süreye ilişkin faiz alacağının kabulüne karar verilmiş olup çoğunluk kararıyla sair temyiz itirazlarının reddine, davaya dahil edilen A.-.a Elektrik Taşıma İnş. Gıda Petrol Güv. Dağ. Tem. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. Hakkında usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından bu şirket aleyhine kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Çoğunluğun bu kararına aşağıdaki gerekçelerle katılamamaktayım.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından “dava şartı” ile “kesin hüküm” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları gerçekleşmeden bir davanın esası incelenemez. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması yada bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddi gerekir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 237.maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114/1-i maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de Devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenirlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hüküm adli gerçeği ifade eder. 1982 Anayasa’sının 138.maddesi uyarınca yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kesin hüküm, uyuşmazlığın gelecek için sona ermesini ve böylece hukuki barışın sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesim hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Kesinleşen dosyada dava dilekçesiyle talep edilen miktara olay tarihinden itibaren faiz istenmiş olup, olay tarihinden itibaren faize karar verilmiş, ıslah dilekçesinde ise ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ve bu miktara da ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmiştir.
Davacı bedensel zararın tazmininde olay tarihinden itibaren faiz talebinde bulunabileceğini bilerek kısmi davasında olay tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ancak ıslah talebinde faiz başlangıcına yönelik talebini daraltmak suretiyle (olay tarihinden itibaren faiz isteyebileceğine ilişkin talebinden zımmı feragat etmek suretiyle) açıkça ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz talep ederek bu şekilde taraflar arasında yargılama yapılıp verilen hüküm temyiz denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Faiz talep edilmez veya talep edilmesine rağmen bir karar verilmez ise faizin yeniden yargılama konusu yapılması mümkün ise de, yargılama konusu yapılarak kesinleşen faizin başlangıç tarihi, faizin türü, faizin oranı ve faizin miktarı kesinleşen hükümde hatalı olsa dahi kesin hüküm nedeniyle taraflar arasında yeniden yargılama konusu yapılamaz. Bu nedenle temyiz itirazları reddedilen davalı M...ş'ın temyiz itirazlarının da kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın çoğunluğun sair temyiz itirazlarının reddi kararına katılmamaktayım.
Bahri AYDOĞAN
Muhalif Üye
HAKSIZ FİİLE DAYALI DAVADA ISLAHLA ISLAHTAN İTİBAREN FAİZ İSTENSE BİLE FAİZ İÇİN EK DAVA AÇILABİLİR.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
yargılama yapmaya ve hüküm vermeye yetkili
T.C. YUNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
K A R A R
ESAS NO : 2013/52
KARAR NO : 2014/236
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/02/2013
KARAR TARİHİ : 14/07/2014
G.K. YAZIM TARİHİ : 19/07/2016
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 12/02/2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçelerinde, davalılar aleyhine iş kazası hukusal nedenine dayalı maddi manevi tazminat davası açtıklarını, mahkememiz 2010/46 Esas sayılı davasında hesap bilirkişi raporunun tebliği üzerine maddi tazminata ilişkin dava değerini 12/07/2012 tarihinde ıslah ederek 1.000,00 TL' den 283.903,95 TL'ye çıkardıklarını, dava değerini ıslah ederken faiz başlangıç tarihinin kullanılan dilekçe programından kaynaklanan sebeplerden ötürü, ıslah tarihi olarak beyan edilmesi üzerine mahkemece 249.024,13 TL maddi tazminat talebinin kabulüne ve ıslah edilen (kabule göre 248.024,13 TL) kısmın faizinin ıslah tarihinden itibaren işletilmesine karar verildiği, bu sebeplerle 248.024,13TL'ye kaza tarihi olan 26/05/2007 tarihinden, ıslah tarihi olan 12/07/2012 tarihine kadarki süreçte işleyecek yasal faizi, fazlaya ilişkin haklar ve dava hakları saklı kalmak üzere 114.000,00 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava taraflarına duruşma gün ve saatinden bahisle tebligat çıkartıldığı, tarafların dava ve duruşma gününden haberdar oldukları görülmüştür.
Davalı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 12/03/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın iş kazası olarak değerlendirilmesi ve müvekkiline karşı ileri sürülmesi de mümkün olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini beyan ettiği,
Mahkememiz 03/06/2013 tarihli celsesinde mahkememiz 2010/46 Esas sayılı dava dosyasının temyiz safahatının bekletici mesele yapılmasına ilişkin karar verildiği görülmüştür.
Mahkememiz 2010/46 Esas sayılı dava dosyası iş bu dava dosyası arasına celp edilmiş olup yapılan incelemede, Mahkememizce 11/02/2013 tarihli hüküm, taraflara tebliğ olunduğu, süresinde Temyiz edilen ilamın Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 24/03/2014 tarih 2013/20248 Esas 2014/5577 karar sayılı ilamı ile Onanarak geldiği ve karar düzeltme yoluna gidilmediğinden hükmün 24/03/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizce resen seçilen muhasebe bilirkişisi Murat Y.'in Mahkememize ibraz ettiği 29/04/2014 havale tarihli İlk raporunda özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçesinde yasal faizin işletileceği tarih, olay tarihi olan 26/05/2007 olarak belirlenmesinden dolayı toplam 1874 gün ve her yıl %9 faiz oranı uygulanmak kaydı ile toplamda 116.119,30 TL olduğunun tespit edildiğinin mahkememize bildirildiği,
Davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 29/04/2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; dava değerini 116.199,30TL 'ye yükselttiği ve bu ıslah talebi davalı kuruma 08/05/2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin mahkememize ibraz ettiği 22/05/2014 havale tarihli bilirkişi raporlarına karşı beyan dilekçesinde özetle; Zamanaşımı ve husumete yönelik itirazlarını yinelediklerini, ayrıca faiz hesabında 1874 gün üzerinden yaklaşık 114.607,53 TL gibi bir rakam çıkarken bilirkişinin yaptığı açık hata yüzünden yapılan hesabı ve bu hesaba göre yapılan ıslah talebini kabul etmediklerini beyan ettiği,
Mahkememizce resen seçilen muhasebe bilirkişisi Murat Y.'in Mahkememize ibraz ettiği 16/06/2014 havale tarihli ikinci raporunda özetle; 18/02/2010 tarihli dava dilekçesinde yasal faizin işletileceği tarih, olay tarihi olan 26/05/2007 olarak belirlenmesinden dolayı hazırlanan ilk raporda faize esas gün 360 gün olarak tanımlandığını, ancak mahkemece belirlenen ara karara göre yeniden 365 gün üzerinden hesaplama yapıldığında toplam 1874 gün ve her yıl %9 faiz oranı uygulanmak kaydı ile toplamda 114.607,53 TL olduğunun tespit edildiğinin mahkememize bildirildiği,
Mahkememiz 14/07/2014 tarihli celsesinde davacı vekili beyanında özetle; Açılan davanın kabulüne karar verilmesini beyan ettiği,
Davalı vekili beyanında özetle; Açılan davanın reddine karar verilmesini beyan ettiği,
Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde; davanın hukuki niteliğinin,asıl alacağın fer'i olan faiz alacağının, asıl alacaktan bağımsız olarak talep edilmesine ilişkin faiz alacağı davası olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf;davalılar aleyhine iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat davası açmış,netice olarak Yunak asliye hukuk mahkemesine ait 2010/46 esas sayılı 24.03.2014 kesinleşme tarihli ilamıyla ,davalılara yönelik iş kazasına dayalı 283.903,95 TL maddi tazminat talebi üzerine mahkemece kısmen kabul kararı verilerek ıslah edilen davanın 249.024,13 TL 'lik kısmı kabul edilmiş ve dava dilekçesinde belirtilen 1000,00 TL'lik kısmın olay tarihi olan 26.05.2007 tarihinden itibaren,geri kalan kısım 248.024,13 TL yönünden ise ıslah tarihi olan12.07.2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.Davacı;bu sebeplerle 248.024,13TL'ye kaza tarihi olan 26/05/2007 tarihinden, ıslah tarihi olan 12/07/2012 tarihine kadarki süreçte işleyecek yasal faizi, fazlaya ilişkin haklar ve dava hakları saklı kalmak üzere 114.000,00 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstem; faiz alacağına ilişkindir. Faiz; asıl alacağa bağlı fer'i bir haktır. Asıl alacağın ödenmesiyle faiz alacağı da sona erer.Asıl alacak devam ettiği sürece, faiz alacağının asıl alacaktan ayrı olarak dava konusu edilmesi mümkündür. Asıl alacağın ödenmesi için açılan davada faiz alacağının hiç istenmemiş veya kısmen istenmiş olmasıve fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması daha sonradan faiz alacağı yönünden ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmez. Meğer ki faiz isteme hakkı son bulmamış olsun.Yani,asıl alacak ödenmemiş veya ödenmiş ise faize ilişkin hak saklı tutulmuş olsun veya asıl alacak ödenmemişse açıkça faiz isteme hakkından feragat edilmemiş olsun. Davacının talebi;daha önce 2010/46 esas sayılı dosya üzerinden talep etmediği;kaza tarihi olan 26.05.2007 ile ıslah tarihi olan 12.07.2012 tarihi arasında işleyen faiz alacağına ilişkindir. Asıl alacak olan tazminat alacağı; alacaklıya ödenmediğine göre asıl alacak devam etmekte ve alacaklı da açıkça feragat etmediğine göre davacı iş bu faiz alacağını talep etmekte haklıdır. Bu nedenle bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının talep ettiği döneme ilişkin yasal faiz hesaplaması yaptırılmış ve neticede 114.607,53 TL faiz alacağının mevcut olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf 114.000 TL üzerinden açtığı davasını 29.04.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle artırarak 116.199,30 TL'ye yükseltmiş ve aynı zamanda faiz alacağına yönelik yasal faiz talep etmiştir. Davacının ıslah yoluyla artırdığı davası, bilirkişi raporu doğrultusunda kısmen kabul edilmiş ve faize faiz yürütülmesi mümkün olmadığından ve faze faiz yürütülebileceği hallerden biri de mevcut olmadığından faize dair istem reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın Kısmen Kabulüne/Kısmen Reddine,
2- Davacının ıslah yolu ile talep ettiği 116.199,30 TL faiz alacağının, 114.607,53' TL' lik kısmının kabulü ile 114.607,53 TL' nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının talep ettiği faiz isteminin reddine,
3- Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince kabul edilen miktar (114.607,53) üzerinden hesaplanan 11.568,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı asıla ödenmesine,
4- Davalı M...ş kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hükmolunacak nispi vekalet ücreti maktu sınırın altında kalamayacağından 1500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı M...Ş' a ödenmesine,
5 -Davacı tarafından yapılan 413,70 TL peşin harç, 37,60 TL ıslah harcı, 8 adet tebligat gideri 67,00 TL, 150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 668,30 TL olan yargılama giderlerinin kabul oranında 659,00 TL' nin davalıdan alınarak davacı asıla ödenmesine, Red oranında 9,30 TL davacı asıl üzerinde bırakılmasına,
Dair, Davacı vekili ile davalı M...Ş vekilinin yüzüne karşı, tarafların kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Mahkememize veya aynı derecedeki başka bir Mahkemeye verilecek dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 14/07/2014
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5332
KARAR NO : 2017/2404
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Yunak Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/07/2014
NUMARASI : 2013/52 - 2014/236
DAVACI : M.S. Vek. Av. S.A.
DAVALILAR : 1- M...m Elektrik Dağıtım A.Ş. Vek. Av. Z.A.
2- A.-.a Elektrik Taşıma İnş Gıda Petrol Güv Dağ Tem Tur San ve Tic Ltd Şti
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminata ilişkin faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan M...m Elektrik Dağıtım Aş vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Fatih Kapusuzoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalı M...m Elektrik Dağıtım A.Ş'nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, faiz alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının dava dilekçesinde hasım(davalı) olarak M...m Elektrik Dağıtım A.Ş''ni gösterdiği anlaşılmaktadır.
İş kazasından kaynaklanan tazminat davasında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaz. Buradaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığı olup davacı yan isterse sorumluların tamamı yerine bir kısmına davasını yöneltebilir. Ne dava tarihinden önce yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'da, ne de dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'da dahili dava diye adlandırılan bir müessese bulunmamaktadır. Aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalılar aleyhine olarak açılmış derdest bir davada yargılama konusu olayla ilgisi bulunan diğer sorumlular da davaya dahil edilmek istenebilir. Bu aşamada yapılması gereken öncelikli iş davaya dahil edilmek istenen bu sorumlulara husumetin usulünce yöneltilmesini diğer bir ifade ile bu kişiler hakkında usulünce bir dava açılmasını beklemek ve her iki davayı birleştirerek bir arada karar vermek olmalıdır. Dahili dava dilekçesinin birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğinde olduğunu düşünmek de pek tabi mümkündür. Ancak bu durumda dava açılırken ödenmesi gereken başvurma ve peşin harcın yatırılması gerektiği ortadadır.
Yapılan açıklamalara göre somut olayda, dava açılırken taraf olarak gösterilmeyen A..A Elektrik Taş İnş Gıda .... Ltd aşamalarda verilecek dilekçe ile davaya dahil edilemeyeceği, bu duruma göre A..A şirketine yönelik, usulünce açılmış bir davanın varlığından söz etme imkanı bulunmadığı açıktır. Hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmayan A...A şirketi bakımından, davalı sıfatıyla işin esasına yönelik hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı M...m Elektrik Dağıtım A.Ş'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 27/03/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mesut BALCI B. SONER B. AYDOĞAN A. YENER G. MISIR
(M)
KARŞI OY
İş kazasından kaynaklanan bedensel zarar davasında dava dilekçesi ile talep edilen miktara olay tarihinden, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktara ise ıslah tarihinden itibaren faiz istenmesi nedeniyle bu şekilde karar verilip temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen ıslahla talep edilen miktarın olay tarihinden ıslah tarihine kadar geçen süreye ilişkin faiz alacağının kabulüne karar verilmiş olup çoğunluk kararıyla sair temyiz itirazlarının reddine, davaya dahil edilen A.-.a Elektrik Taşıma İnş. Gıda Petrol Güv. Dağ. Tem. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. Hakkında usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından bu şirket aleyhine kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Çoğunluğun bu kararına aşağıdaki gerekçelerle katılamamaktayım.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından “dava şartı” ile “kesin hüküm” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları gerçekleşmeden bir davanın esası incelenemez. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması yada bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddi gerekir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 237.maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114/1-i maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de Devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenirlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hüküm adli gerçeği ifade eder. 1982 Anayasa’sının 138.maddesi uyarınca yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kesin hüküm, uyuşmazlığın gelecek için sona ermesini ve böylece hukuki barışın sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesim hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Kesinleşen dosyada dava dilekçesiyle talep edilen miktara olay tarihinden itibaren faiz istenmiş olup, olay tarihinden itibaren faize karar verilmiş, ıslah dilekçesinde ise ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ve bu miktara da ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmiştir.
Davacı bedensel zararın tazmininde olay tarihinden itibaren faiz talebinde bulunabileceğini bilerek kısmi davasında olay tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ancak ıslah talebinde faiz başlangıcına yönelik talebini daraltmak suretiyle (olay tarihinden itibaren faiz isteyebileceğine ilişkin talebinden zımmı feragat etmek suretiyle) açıkça ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz talep ederek bu şekilde taraflar arasında yargılama yapılıp verilen hüküm temyiz denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Faiz talep edilmez veya talep edilmesine rağmen bir karar verilmez ise faizin yeniden yargılama konusu yapılması mümkün ise de, yargılama konusu yapılarak kesinleşen faizin başlangıç tarihi, faizin türü, faizin oranı ve faizin miktarı kesinleşen hükümde hatalı olsa dahi kesin hüküm nedeniyle taraflar arasında yeniden yargılama konusu yapılamaz. Bu nedenle temyiz itirazları reddedilen davalı M...ş'ın temyiz itirazlarının da kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın çoğunluğun sair temyiz itirazlarının reddi kararına katılmamaktayım.
Bahri AYDOĞAN
Muhalif Üye