KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HMUK DÖNEMİNDE AÇILAN MAL PAYLAŞIMI DAVASI İÇİN BELİRSİZ ALACAK DAVASI HÜKÜMLERİ UYGULANAMAZ.

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/6712
KARAR NO    : 2017/1285

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ           : Katılma Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı-(birleşen davada davalı) Fühede B. vekili, duruşmasız olarak davalı-(birleşen davada davacı) Mustafa A. vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.02.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Füheda B. bizzat geldi ve karşı taraftan Mustafa A. vekili Avukat H.M. geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R 

Davacı- (birşen davada davalı) Füheda B. vekili, evlilik birliği içinde davalı-davacı adına edinilen üç adet taşınmaz ve bir adet araç yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL katkı payı alacağının faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Birleşen davaya cevap dilekçesinde asıl Füheda B., Ankara'daki adına kayıtlı evin alınmasında davalı-davacının katkısının bulunmadığını, Aliağa'daki evin ise ailesi tarafından alındığını ileri sürerek birleşen davanın reddini savunmuştur.

Davalı-(birşelen davada davacı) Mustafa A. vekili tarafından Ankara 8. Aile Mahkemesine 2012/8.9 esas ve 2012/9.5 karar sayılı dosya ile açılan davalarında evlilik birliği içinde davacı-davalı adına edinilen iki adet taşınmaz bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Ankaradaki ev için 7.000,00 TL, Aliağadaki ev çin 3.000,00 TL olmak üzere 10.000,00 TL katkı payı alacağının faizi ile tahsilini talep etmiştir. Asıl davaya cevaben davalı-birleşen davada davacı vekili, davaya konu edilen taşınmazlardan birinin miras malı olduğu, bir taşınmazın boşanma davasından sonra inşa edildiğini, diğer taşınmaz ve aracın ise tamamen müvekkilinin kendi geliri ile alındığını, davacı-davalının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. 

Mahkemece, 2008/165 esas ve 2008/1196 karar sayılı verilen ilk kararda asıl davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin itirazı ile yapılan temyiz incelemesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 05.05.2011 gün 2010/8089 esas 2011/7708 karar sayılı karar ile dava konusu taşınmazlar ve aracın alındığı tarih itibariyle eşler arasında 743 sayılı TKM'nun geçerli olduğu, dolayısyla zamanaşımı hususunda BK ilgili hükümleri gereği 10 yıl geçerli olacağı ve dava 10 yıl dolmadan açıldığından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Davalı vekilinin karar düzeltme talebinin ise reddine karar verilmiştir. 

Mahkemece, bozma sonrası asıl dava ve birleştirilen (bozma sonrası açılan) dava hakkında yapılan yargılama neticesinde; asıl dava yönünden davanın kısmen kabul ile 116.250,66.TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile ödenmesine, Sarıgöl'deki taşınmazlarla ilgili talep atiye bırakıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden taleple bağlı kalınarak kabulü ile 10.000.TL'nin birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-(birleşen davada davalı) vekilinin tüm ve davalı-(birleşen davada davacı) vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 

2- Davalı-(birleşen davada davacı) vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Dosya kapsamı incelendiğinde Davalı-davacı tarafça, yargılama sırasında asıl dava yönünden yapılan 01.12.2015 tarihli ıslahın zamanaşımına uğradığı, ıslahla yükseltilen miktarın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin itirazın Mahkeme tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, asıl dava yönünden kısmen kabulüne ilişkin gerekçesinde, "Davalı vekili davacı tarafça dava değerinin artırılmasını yasaya uygun olmadığını, zira alacağın bilirkişi raporu ile tespit edilmesinin söz konusu olmadığını, davacının ıslah niteliğindeki talebinin zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, 28/06/2002 tarihinde boşanan taraflar yönünden 30/11/2015 ıslah tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin dolduğunu, Yargıtay 8 Hukuk Dairesinin kararlarına göre HMK yürürlülük tarihinden önce hukukumuzda olmayan belirsiz alacak davasının kanunun yürürlülük tarihinden önce açılmış sayılmasının mümkün olmadığını, ıslah talebinin reddi gerektiğini belirtmiş ise de; 6100 sayılı HMK'nın 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe girdiği ve dava tarihi itibariyle yasalarımızda bulunmayan belirsiz alacak davasının sistemimize dahil edildiği, HMK 107 maddesi gereğince davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemeyeceği hallerde alacaklının asgari bir miktar ve değer belirterek belirsiz alacak davası açabileceği, dava konusu alacak yönünden davacının matematiksel olarak kendi katsını hesaplamasının mümkün olmadığı, alacak miktarının mahkemece yapılan keşif, tarafların gelir durumları, tasarruf miktarları, davalı kocanın evi geçindirme yükümlüğü gibi hususların tartışılarak bilirkişice belirlenmesi gerektiği, derdest davada davacının alacak miktarının hukukçu bilirkişi tarafından verilen 16/03/2015 tarihli bilirkişi raporu ile belirlendiğinin ve zaman aşımı süresinin bilirkişi rapor tarihi itibariyle işlemeye başlayacağının kabulü gerektiği aksine kabul durumunda hakkaniyete aykırı sonuçlar doğabileceği, dava tarihi itibariyle sistemimizde belirsiz alacak davası mümkün olmamakla birlikte HMK 448 maddesi gereğince 6100 sayılı kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanacağı, bu durumda HMK 107 maddesi gereğince işlem yapılmasının yasaya uygun olduğu kanaatine varılarak davacı tarafın artırım dilekçesi, hukukçu bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının araçtan dolayı 3.492,00TL, Kazan da ki taşınmazdan dolayı 35.045,5TL Batıkentte ki taşınmazdan dolayı 78.713,51TL katkı payı alacağının bulunduğu anlaşılmış. Ancak atiye bırakılan Manisa Sarıgölde ki 1000TL talep edilen taşınmazlarla ilgili talep atiye bırakıldığından toplam 116.250,66TL katkı alacağına, " hükmedildiği anlaşılmaktadır. 

Davacı-(birleşen davada davalı) taraf, dava dilekçesinde, evlilik birliği içerisinde davalı erkek adına edinilen bir adet araç, bir adet bağ ve iki adet mesken yönünden davacı kadının katkısı olduğu bildirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL katkı payı alacağının faizi ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Mahkemece, verilen süre içerisinde davacı-(birleşen davada davalı) taraf 13.10.2008 tarihli sundukları dilekçe ile Batıkent'teki eve katkısından dolayı evin yarı parasının, Kazan ilçesindeki villa için günümüz değerinin yarısı, Sarıgöl'deki üzüm bağı yönünden katkısı nedeniyle üzüm bağından gelecek gelirin yarısı, ayrıca üzüm bağının satılması halinde satış değerinin yarısını, araç yönünden bugunkü değeri üzerinden yarı payını talep ettiklerini belirtmiştir.

Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada verilen süre içinde 26.01.2012 tarihli dilekçe ile davacı-(birleşen davada davalı) vekili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Batıkent'teki evin sürüm değerinin %65'inden az olmamak üzere 6.000,00 TL, Kazandaki villa için sürüm değerinin %65'inden az olmamak üzere 2.000,00 TL, Sarıgöldeki üzüm bağı için sürüm değerinin %65'inden az olmamak üzere 1000,00 TL, araç yönünden ise sürüm değerinin %65'inden az olmamak üzere 1.000,00 TL alacağın faizleriyle birlikte talep ettiklerini açıklamıştr.

Hesap bilirkişi raporundan sonra Mahkemeye, davacı-davalı asıl tarafından sunulan 01.12.2015 tarihli dilekçe ile davalarının belirsiz alacak davası olduğu belirtilerek bilirkişi raporu doğrultusunda 117.250,66 TL'nin faiziyle tahsili talep edilmiştir. 

Asıl davanın açıldığı 11.02.2008 tarihi itibariyle 1086 sayılı HUMK yürürlüktedir. Belirsiz alacak davası, HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde yer almayan bir dava türü olup 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle kabul edilmiştir. Bu durumda eldeki asıl davanın açıldığı tarihte HUMK yürürlükte olduğuna göre, HMK döneminde açılan davalar açısından uygulanma imkanı bulunan belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin asıl dava dosyası bakımından uygulanması düşünülemez. 

Davacı-(birleşen davada davalı) taraf 11.02.2008 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL talep ettiğini bildirmiştir. 01.12.2015 tarihli mahkemeye sunduğu 117.250,66 TL talebe ilişkin dilekçe ise ıslah niteliğindedir. Dosya içinde yer alan boşanma evrakları incelendiğinde, tarafların 01.08.1985 tarihinde evlendiği; 13.06.2002 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 28.06.2002 tarihinde kesinleşmesiyle boşandıkları anlaşılmaktadır. 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı TMK’nun 5. maddesi yoluyla TBK’nun 146 (eski BK.m.125). maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, ıslah yapıldığı tarih itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Davalı-davacı vekili ıslaha karşı açıkça ve süresinde karşı koyduğuna göre asıl dava yönünden ıslahla arttırılan miktarın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektimiştir. 

Her ne kadar hüküm fıkrası 1. bendinde "1- Davanın kısmen kabulü ile 116.250,66.TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine", şeklinde yazılmış ise de bunun "..davalı-davacıdan tahsili ile davacı-davalıya ödenemesine", yine hüküm fıkrasında 2. bendinde " 2- Birleşen davanın taleple bağlı kalınarak kabulü ile 10.000.TL'nin birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine," şeklinde yazılmış ise de bunun "..davacı-davalıdan tahsili ile davalı-davacıya ödenmesine" şeklinde olması gerekmekte ise de bu husus maddi hatadan kaynaklanıp mahallinde her zaman düzeltilmesi mümkün yazım hatası niteliğinde olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır. 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı-davalı vekilinin tüm ve davalı-davacı vekilin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacı-birleşen davada davalı Füheda B.'den alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı-birleşen davada davacı Mustafa A.'e verilmesine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, davacıdan (birleşen dosya davalısı) 170,77 TL peşin alınan harcın 31,40 TL'nin onama harcına mahsubu ile geriye kalan 139,37 TL'nin davacı-(birleşen dosyada davalı) Füheda B.'e iadesine, davalı-birleşen dosyada davacı Mustafa A.'e peşin harcın istek halinde iadesine, 07.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan            Üye                            Üye                       Üye                 Üye
F. AKÇİN         A. KELLECİOĞLU     E. SARICALAR     İ. ŞİMŞEK       N. TAŞ

BİLGİ : "HUMK döneminde açılmış kısmi dava tamamen ıslah yoluyla tam eda davasına dönüştürülebilinir" şeklindeki Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 17 Ocak 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/humk-donemindeki-kismi-dava-tamamen-islah-yoluyla-tam-eda-davasina-donusturulebilinir