ÖN İNCELEME DURUŞMASINDA DAVANIN HUKUKİ SEBEBİ HATALI TESPİT EDİLMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/3252
Karar No : 2023/5764
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.03.2022
SAYISI : 2021/3762 E., 2022/546 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil veya tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı İsmail F. vekili ve dahili davalı Ali G. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı İsmail F. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, dahili davalı Ali G. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacılar vekili Avukat Ş.D.Ç., karşı taraftan davalı İsmail F. vekili Avukat Ö.F., dahili davalı vekili Avukat Ş.Y., asli müdahil adına Yusuf S. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İşin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının babası olduğunu, dava konusu 878 ada 17 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölümü davalının müvekkilini kandırmak suretiyle adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı satın alabilmek için 142 ada 106 parsel sayılı taşınmazını sattığını ve altınlarını bozdurduğunu, davalının müvekkiline taşınmazın alımında yardım edeceğini söyleyerek bazı belgelere imza attırdığını, sonra kendisine bir tapu senedi gösterdiğini, davalının hile ile taşınmazı üzerine tescil ettirdiğini belirterek; dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline, mümkün olmaması hâlinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri 120.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 26.03.2018 tarihli dilekçesinde tazminat talebini artırarak 225.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tazminini istemiştir.
2. Davacı vekili 05.09.2018 tarihli dilekçesinde; 6100 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi uyarınca davayı yargılama sırasında taşınmazı devralan Ali G.'na yöneltmek istediklerini, adı geçen kayıt malikinin davaya dahil edilmesini ve taşınmazın müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması hâlinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri olan 225.000,00 TL'nin faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın müvekkilinin kardeşi Erol'un baskısıyla açıldığını, davacının sattığı taşınmazın bedeli ile eşinin bakım masraflarının karşılandığını, dava konusu taşınmazı müvekkilinin birikimiyle ve kredi kullanmak suretiyle davacı babasının kira ödememesi için satın aldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Ali G. vekili duruşmada; diğer davalı ile müvekkili arasında inanç sözleşmesi olduğunu beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Ali'nin iyi niyet iddiasının taşınmazın kaydında tedbir şerhi olması nedeniyle dinlenemeyeceği; davalı İsmail'in davacı babasına ait evin satılması suretiyle alınan taşınmazın tapusunu kötü niyetli olarak kendi adına tescil ettirip kredi çekerek banka lehine ipotek tesis ettirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Ali G. vekili ile davalı İsmail F. vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kararın gerekçesiz olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınamayacağını ve davacının iddialarını ispatlayamadığını beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı İsmail F. vekili istinaf dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarlayarak davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olmadığını, delillerinin toplanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, olmaması hâlinde tazminat davası olduğu, inanç ilişkisinin yazılı delil ve delil başlangıcı ile kanıtlanamadığı, yemin deliline de dayanılmadığı, dava konusunun devri hâlinde devreden kişinin davada taraf olmaktan çıkacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, davalı İsmail'in davalı sıfatının devam ettiği, yargılama giderlerinden devrettiği kişi ile birlikte sorumlu olması gerektiği, terditli istem yönünden davalı İsmail'in davalı sıfatının devam ettiği gerekçesiyle davalı Ali'nin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı İsmai'lin istinaf itirazlarının kısmen kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; davanın inanç sözleşmesine dayalı olmadığını, hata-hile, vekâletin kötüye kullanılması ve vekâletsiz iş görme nedenlerine dayalı olduğunu ve davalarının ispatlandığını beyan ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 24, 25, 31, 33, 119, 136 ve devamı maddeleri ile 140 ıncı maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK, 6098 sayılı Kanun) 36 ve 39 uncu maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun, BK) 28 ve 31 inci maddesi).
2. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin 1 inci bendinde açıkça ifade edildiği üzere; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
2. 6100 sayılı Kanun'un 25 inci maddesine göre; ''Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz". Ancak aynı Kanun'un 31 inci maddesine göre; "Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir".
3. Yine 6100 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesi uyarınca; hâkim Türk hukukunu re'sen uygular. 04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hâkime aittir. Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olması karşısında uyuşmazlığın çözümüne dair hukuki nitelendirmeyi de yine hâkim yapacaktır. Bu nedenle maddi vakıayı etkilememek kaydıyla salt hukuki sebebin değiştirilmesi de bu yasak kapsamında değerlendirilemez.
4. Bunlarla birlikte; 6100 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ilk derece yargılaması dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm olmak üzere beş aşamadan oluşur. Dava dilekçesinin verilmesiyle bahsi geçen ilk aşama başlamış olur.
5. 6100 sayılı Kanun'un dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119 uncu maddesinin e, g ve ğ bentlerinde, dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin, dayanılan hukuki sebeplerin ve açık bir şekilde talep sonucunun bulunması gerektiği düzenlenmiştir.
6. Hakim, 6100 sayılı Kanun'un 136 ve devamı maddelerine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması nedeniyle ön inceleme aşamasına geçecek ve kanundan kaynaklı istisnai hâller dışında görülmekte olan davaya ilişkin taraflar açısından iddia ve savunmayı değiştirme veya genişletme yasağı başlamış olacaktır.
7. Diğer taraftan; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme aşamasına geçilir. 6100 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; “Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder". Aynı Kanun'un 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre ise; “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verildiği de açıktır.
8. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, 23.02.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında 6100 sayılı Kanun'un 137 ve devamı maddeleri hükümlerine uygun şekilde uyuşmazlık konuları belirlenmemiş, gerekçeli kararda da davanın hukuki nitelendirmesi yapılmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesince ise dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat davası olarak nitelendirilmiş ise de iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının inançlı işlem hukuksal nedenine değil aldatma hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.
9. Bilindiği üzere; aldatma, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Kanun'un 36 ncı (BK m.28/1) maddesinin birinci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı hâlinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
10. Öte yandan, aldatmanın her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. 6098 sayılı Kanun'un 39 uncu (BK m.31/1) maddesine göre, aldatma öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def'i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
11. Açıklanan nedenlerle; Bölge Adliye Mahkemesince, öncelikle davanın 6098 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, anılan sürede açılmış ise yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda aldatma bakımından araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Yargıtay duruşma vekâlet ücreti 17.100,00 TL'nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hikmet Onat Ayşe Tartıcı Ramazan Ülger Suat Arslan Mustafa Erol
Çevikbaş
ÖN İNCELEME DURUŞMASINDA DAVANIN HUKUKİ SEBEBİ HATALI TESPİT EDİLMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/3252
Karar No : 2023/5764
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.03.2022
SAYISI : 2021/3762 E., 2022/546 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil veya tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı İsmail F. vekili ve dahili davalı Ali G. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı İsmail F. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, dahili davalı Ali G. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacılar vekili Avukat Ş.D.Ç., karşı taraftan davalı İsmail F. vekili Avukat Ö.F., dahili davalı vekili Avukat Ş.Y., asli müdahil adına Yusuf S. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İşin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının babası olduğunu, dava konusu 878 ada 17 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölümü davalının müvekkilini kandırmak suretiyle adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı satın alabilmek için 142 ada 106 parsel sayılı taşınmazını sattığını ve altınlarını bozdurduğunu, davalının müvekkiline taşınmazın alımında yardım edeceğini söyleyerek bazı belgelere imza attırdığını, sonra kendisine bir tapu senedi gösterdiğini, davalının hile ile taşınmazı üzerine tescil ettirdiğini belirterek; dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline, mümkün olmaması hâlinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri 120.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 26.03.2018 tarihli dilekçesinde tazminat talebini artırarak 225.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tazminini istemiştir.
2. Davacı vekili 05.09.2018 tarihli dilekçesinde; 6100 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi uyarınca davayı yargılama sırasında taşınmazı devralan Ali G.'na yöneltmek istediklerini, adı geçen kayıt malikinin davaya dahil edilmesini ve taşınmazın müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması hâlinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri olan 225.000,00 TL'nin faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın müvekkilinin kardeşi Erol'un baskısıyla açıldığını, davacının sattığı taşınmazın bedeli ile eşinin bakım masraflarının karşılandığını, dava konusu taşınmazı müvekkilinin birikimiyle ve kredi kullanmak suretiyle davacı babasının kira ödememesi için satın aldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Ali G. vekili duruşmada; diğer davalı ile müvekkili arasında inanç sözleşmesi olduğunu beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Ali'nin iyi niyet iddiasının taşınmazın kaydında tedbir şerhi olması nedeniyle dinlenemeyeceği; davalı İsmail'in davacı babasına ait evin satılması suretiyle alınan taşınmazın tapusunu kötü niyetli olarak kendi adına tescil ettirip kredi çekerek banka lehine ipotek tesis ettirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Ali G. vekili ile davalı İsmail F. vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kararın gerekçesiz olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınamayacağını ve davacının iddialarını ispatlayamadığını beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı İsmail F. vekili istinaf dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarlayarak davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olmadığını, delillerinin toplanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, olmaması hâlinde tazminat davası olduğu, inanç ilişkisinin yazılı delil ve delil başlangıcı ile kanıtlanamadığı, yemin deliline de dayanılmadığı, dava konusunun devri hâlinde devreden kişinin davada taraf olmaktan çıkacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, davalı İsmail'in davalı sıfatının devam ettiği, yargılama giderlerinden devrettiği kişi ile birlikte sorumlu olması gerektiği, terditli istem yönünden davalı İsmail'in davalı sıfatının devam ettiği gerekçesiyle davalı Ali'nin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı İsmai'lin istinaf itirazlarının kısmen kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; davanın inanç sözleşmesine dayalı olmadığını, hata-hile, vekâletin kötüye kullanılması ve vekâletsiz iş görme nedenlerine dayalı olduğunu ve davalarının ispatlandığını beyan ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 24, 25, 31, 33, 119, 136 ve devamı maddeleri ile 140 ıncı maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK, 6098 sayılı Kanun) 36 ve 39 uncu maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun, BK) 28 ve 31 inci maddesi).
2. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin 1 inci bendinde açıkça ifade edildiği üzere; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
2. 6100 sayılı Kanun'un 25 inci maddesine göre; ''Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz". Ancak aynı Kanun'un 31 inci maddesine göre; "Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir".
3. Yine 6100 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesi uyarınca; hâkim Türk hukukunu re'sen uygular. 04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hâkime aittir. Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olması karşısında uyuşmazlığın çözümüne dair hukuki nitelendirmeyi de yine hâkim yapacaktır. Bu nedenle maddi vakıayı etkilememek kaydıyla salt hukuki sebebin değiştirilmesi de bu yasak kapsamında değerlendirilemez.
4. Bunlarla birlikte; 6100 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ilk derece yargılaması dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm olmak üzere beş aşamadan oluşur. Dava dilekçesinin verilmesiyle bahsi geçen ilk aşama başlamış olur.
5. 6100 sayılı Kanun'un dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119 uncu maddesinin e, g ve ğ bentlerinde, dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin, dayanılan hukuki sebeplerin ve açık bir şekilde talep sonucunun bulunması gerektiği düzenlenmiştir.
6. Hakim, 6100 sayılı Kanun'un 136 ve devamı maddelerine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması nedeniyle ön inceleme aşamasına geçecek ve kanundan kaynaklı istisnai hâller dışında görülmekte olan davaya ilişkin taraflar açısından iddia ve savunmayı değiştirme veya genişletme yasağı başlamış olacaktır.
7. Diğer taraftan; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme aşamasına geçilir. 6100 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; “Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder". Aynı Kanun'un 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre ise; “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verildiği de açıktır.
8. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, 23.02.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında 6100 sayılı Kanun'un 137 ve devamı maddeleri hükümlerine uygun şekilde uyuşmazlık konuları belirlenmemiş, gerekçeli kararda da davanın hukuki nitelendirmesi yapılmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesince ise dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat davası olarak nitelendirilmiş ise de iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının inançlı işlem hukuksal nedenine değil aldatma hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.
9. Bilindiği üzere; aldatma, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Kanun'un 36 ncı (BK m.28/1) maddesinin birinci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı hâlinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
10. Öte yandan, aldatmanın her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. 6098 sayılı Kanun'un 39 uncu (BK m.31/1) maddesine göre, aldatma öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def'i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
11. Açıklanan nedenlerle; Bölge Adliye Mahkemesince, öncelikle davanın 6098 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, anılan sürede açılmış ise yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda aldatma bakımından araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Yargıtay duruşma vekâlet ücreti 17.100,00 TL'nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hikmet Onat Ayşe Tartıcı Ramazan Ülger Suat Arslan Mustafa Erol
Çevikbaş