SADAKATSİZ DAVRANIP ORTAK KONUTU TERK EDEN EŞİN KUSURU, EŞİNİN ARACINA DİNLEME CİHAZI YERLEŞTİRİP EŞİNE KARŞI ŞANTAJ YAPAN EŞTEN DAHA AĞIRDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/2-1024
Karar No : 2023/169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.06.2021
SAYISI : 2021/565 E., 2021/999 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.03.2021 tarihli ve 2020/6356 Esas,
2021/2048 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, kadının istinaf talebinin reddine, erkeğin ise istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2002 yılında evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalının müvekkilini birden fazla kadınla aldattığını, ortak konutu terk ettiğini, müvekkilinin ortak çocukla hayatını sürdürmeye çalıştığını, davalı ile birlikte aldıkları iki taşınmazı davalının kendi adına tescil ettirdiğini, en küçük tartışmada müvekkilini sokağa atma tehdidinde bulunduğunu, bu nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, çocuk yararına 500,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; evliliğin ilk yıllarından itibaren davacının aşırı kıskançlığı nedeniyle taraflar arasında geçimsizlik olduğunu, davacı tarafından müvekkilinin eşyalarının sık sık kapı önüne konulduğunu, müvekkilinin davacıyı aldatmadığını, davacının müvekkiline yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğunu, gizli ses ve görüntü cihazı yerleştirerek müvekkilini takip ettiğini belirterek tarafların boşanmalarına ve 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 01.02.2018 tarihli ve 2014/456 Esas, 2018/92 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamı itibariyle evliliğin üçüncü yılından itibaren davalı Erol'un hayatında başka kadınların bulunduğu, bu durumun taraflar arasında geçimsizliğe neden olduğu, tarafların ayrı yaşadıkları, bu nedenlerle boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 400,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına aylık 250,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, erkeğin manevi tazminat talebinin ise yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2020 tarihli ve 2018/1463 Esas, 2020/617 Karar sayılı kararı ile; kadının erkeğin kabul edilen davası ile tazminat ve nafaka miktarlarına yönelik istinaf talepleri ile erkeğin reddedilen manevi tazminat ile iştirak nafakasına yönelik istinaf taleplerinin reddine, erkeğin kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne karar verilerek infazda tereddüt oluşturmamak adına hükmün bütünü ile kaldırılmasına, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle eşit kusurlu olan tarafların davalarının kabulü ile boşanmalarına, kadın için dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının erkekten tahsiline, koşulları oluşmadığı için nafakanın yoksulluk nafakası olarak devamına ilişkin talebin reddine, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının erkekten tahsili ile kadına ödenmesine, nafakanın karar kesinleştiğinde 400,00 TL iştirak nafakası olarak devamına, koşulları oluşmadığı için kadının maddi ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Bölge adliye mahkemesince taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkek tarafından davacı-karşı davalı kadına uygulanan fiziksel şiddetin birden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (TMK m. 175). Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumlarına göre kadının asgari ücretin altındaki gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir (HGK m. 2009/3-165-186). O halde, davacı-karşı davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken bu isteğin reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmının yoksulluk nafakasına ilişkin (4) nolu bendine uyulmasına; (2) ve (3) nolu bölümlerine ise dosya kapsamında yaralama olayına ilişkin olarak dinlenen tanık Esra E.'un kadının gözünde morluk gördüğüne ilişkin zaman ve yer bilgisi bulunmayan beyanı ile taraflar hakkında Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinde karşılıklı basit yaralama suçu nedeniyle cezalandırılmalarına ilişkin 2014/2.8 Esas, 2014/2.8 Karar sayılı ceza dosyası dışında bir bulgunun olmadığı, kadın tarafından tek fiziksel şiddete dayanıldığı, erkek tarafından kadına birden fazla fiziksel şiddet uygulandığına ilişkin bozma ilâmındaki tespitin doğrulanamadığı, bunun yanı sıra erkeğin sadakatsiz davrandığı, kadının da erkeğin aracına dinleme cihazı koyarak yaptığı ses kaydı ile şantaj yaptığı, yaşanan olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davalı vekili; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı-karşı davacı vekili; karşı taraf yararına yoksulluk nafakasının şartlarının oluşmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Türk Medeni Kanunu'nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
2. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
"Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
3. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
4. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
5. Yukarıda anılan madde hükmü gereği, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
6. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
7. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
8. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 19.08.2002 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak bir çocuklarının bulunduğu, dosyada dinlenen kadın eşin tanığı Gülçin D.'in “…Ablam evliliğin 3. yılında aldatılmaya başladı, davalının birlikte olduğu Aysun S. adındaki bayan birlikteliklerini yüz yüze bana kendisi itiraf etti, bunu bana itiraf ettiği tarih 2012 yılının mayıs ayıydı, taraflar halen ayrılar, biraraya gelmeleri mümkün değildir, CD çekimini ablam ve davalının annesi çekti, CD'yi dinledim, davalı CD de konuştuğu Esra isimli kişiye aşkım, bebeğim şeklinde hitap ediyordu, ben Aysun S.yle görüştükten sonra ablama durumu anlatamadım, ablam Aysunun resmini internette görüyor, bana söyledi, Erol beyin çakmağı masadaydı, Erol bey görüntüde yoktu, bu resmi gördüm, eşimle Aysunun çalışmış olduğu YKM'ye alış veriş yapmaya gitmiştim, kendisi bana gülümsedi, kendisiyle Erolla arasındaki münasebeti bilmeden öncede arkadaşlığım vardı, kendisine olayı sordum, oda 5 yıldır Erol benim peşimde koşuyor şeklinde konuştu...” şeklinde beyanda bulunduğu, yine kadın eşin görümcesi olan tanık Esra'nın erkek eşin kadına fiziksel şiddet uyguladığını beyan ettiği, ayrıca tanık Muammer'in "...Güzin'in elinde bir cd olduğunu, cd'nin Erol ile ilgili olduğunu söyledi, boşanacağız..." dediği, buna karşılık erkek eşin tanığı Atilla M. beyanında; “…Erol şu anda müşterek konutta yaşamıyor, en son eşyaları sokağa atıldıktan sonra babamın evinde yaşıyor, yurtdışında olduğum süre içerisinde taraflarla internetten görüşmeler yaptım, davalıya evine sahip çık dedim, 3 kez şiddete tanık oldum, ilkinde Mustafa bey kızı Güzine şiddet uygulamıştı, kızı yalan konuştuğu için şiddet uygulamıştı, olay Erolun evinde oldu, Mustafa bey kızına şiddet uyguladı, bunu gördüm, ikinci şiddet olayında taraflar evde oturuyorlardı, tango görüşmemizde Güzinle ağız tartışmaları yaptıklarını gördüm, Güzin vazoları yere atarak vur bana dedi, Güzin tangonun açık olduğundan haberdardı, kapat onu dedi, kardeşime polisi ara dedim..." dediği, diğer erkek tanıkları Zafer ile Hüsnü'nün de kadın eşin erkeğin arabasına dinleme cihazı yerleştirdiklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
9. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dosya kapsamından fiziksel şiddet olayına ilişkin olarak dinlenen tanık Esra'nın kadının gözünde morluk gördüğüne ilişkin zaman ve yer bilgisi bulunmayan beyanı ile taraflar hakkında Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinde karşılıklı basit yaralama suçu nedeniyle cezalandırılmalarına ilişkin 2014/2.8 Esas, 2014/2.8 Karar sayılı ceza dosyası dışında bir bulgunun olmadığı, kadın tarafından dava dilekçesinde tek fiziksel şiddete dayanıldığı, bu nedenle erkek eşin kadına karşı birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı olgusunun ispatlanamadığı, ancak erkeğin sadakatsiz davrandığı ve ortak konutu terk ettiği, kadın eşin ise eşinin aracına dinleme cihazı yerleştirdiği, kocasına karşı şantaj yaptığı görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dosya kapsamından, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin eşine birden fazla fiziksel şiddet uyguladığı hususunun sabit olmadığı, hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu oldukları, dolayısıyla direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
11. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
12. Öte yandan, mahkemece bozma kararının uyulan kısmı hakkında (yoksulluk nafakasına ilişkin) verilen karara yönelik olarak davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazları bulunduğundan, bu kısma yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
08.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla,
2- Uyulan kısma yönelik davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
22.02.2023 tarihinde yapılan birinci görüşmede oy birliğiyle,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : 08.03.2023 Tarihli İkinci Görüşmede Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 8’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
SADAKATSİZ DAVRANIP ORTAK KONUTU TERK EDEN EŞİN KUSURU, EŞİNİN ARACINA DİNLEME CİHAZI YERLEŞTİRİP EŞİNE KARŞI ŞANTAJ YAPAN EŞTEN DAHA AĞIRDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/2-1024
Karar No : 2023/169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.06.2021
SAYISI : 2021/565 E., 2021/999 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.03.2021 tarihli ve 2020/6356 Esas,
2021/2048 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, kadının istinaf talebinin reddine, erkeğin ise istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2002 yılında evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalının müvekkilini birden fazla kadınla aldattığını, ortak konutu terk ettiğini, müvekkilinin ortak çocukla hayatını sürdürmeye çalıştığını, davalı ile birlikte aldıkları iki taşınmazı davalının kendi adına tescil ettirdiğini, en küçük tartışmada müvekkilini sokağa atma tehdidinde bulunduğunu, bu nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, çocuk yararına 500,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; evliliğin ilk yıllarından itibaren davacının aşırı kıskançlığı nedeniyle taraflar arasında geçimsizlik olduğunu, davacı tarafından müvekkilinin eşyalarının sık sık kapı önüne konulduğunu, müvekkilinin davacıyı aldatmadığını, davacının müvekkiline yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğunu, gizli ses ve görüntü cihazı yerleştirerek müvekkilini takip ettiğini belirterek tarafların boşanmalarına ve 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 01.02.2018 tarihli ve 2014/456 Esas, 2018/92 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamı itibariyle evliliğin üçüncü yılından itibaren davalı Erol'un hayatında başka kadınların bulunduğu, bu durumun taraflar arasında geçimsizliğe neden olduğu, tarafların ayrı yaşadıkları, bu nedenlerle boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 400,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına aylık 250,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, erkeğin manevi tazminat talebinin ise yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2020 tarihli ve 2018/1463 Esas, 2020/617 Karar sayılı kararı ile; kadının erkeğin kabul edilen davası ile tazminat ve nafaka miktarlarına yönelik istinaf talepleri ile erkeğin reddedilen manevi tazminat ile iştirak nafakasına yönelik istinaf taleplerinin reddine, erkeğin kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne karar verilerek infazda tereddüt oluşturmamak adına hükmün bütünü ile kaldırılmasına, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle eşit kusurlu olan tarafların davalarının kabulü ile boşanmalarına, kadın için dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının erkekten tahsiline, koşulları oluşmadığı için nafakanın yoksulluk nafakası olarak devamına ilişkin talebin reddine, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının erkekten tahsili ile kadına ödenmesine, nafakanın karar kesinleştiğinde 400,00 TL iştirak nafakası olarak devamına, koşulları oluşmadığı için kadının maddi ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Bölge adliye mahkemesince taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkek tarafından davacı-karşı davalı kadına uygulanan fiziksel şiddetin birden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (TMK m. 175). Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumlarına göre kadının asgari ücretin altındaki gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir (HGK m. 2009/3-165-186). O halde, davacı-karşı davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken bu isteğin reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmının yoksulluk nafakasına ilişkin (4) nolu bendine uyulmasına; (2) ve (3) nolu bölümlerine ise dosya kapsamında yaralama olayına ilişkin olarak dinlenen tanık Esra E.'un kadının gözünde morluk gördüğüne ilişkin zaman ve yer bilgisi bulunmayan beyanı ile taraflar hakkında Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinde karşılıklı basit yaralama suçu nedeniyle cezalandırılmalarına ilişkin 2014/2.8 Esas, 2014/2.8 Karar sayılı ceza dosyası dışında bir bulgunun olmadığı, kadın tarafından tek fiziksel şiddete dayanıldığı, erkek tarafından kadına birden fazla fiziksel şiddet uygulandığına ilişkin bozma ilâmındaki tespitin doğrulanamadığı, bunun yanı sıra erkeğin sadakatsiz davrandığı, kadının da erkeğin aracına dinleme cihazı koyarak yaptığı ses kaydı ile şantaj yaptığı, yaşanan olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davalı vekili; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı-karşı davacı vekili; karşı taraf yararına yoksulluk nafakasının şartlarının oluşmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Türk Medeni Kanunu'nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
2. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
"Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
3. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
4. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
5. Yukarıda anılan madde hükmü gereği, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
6. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
7. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
8. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 19.08.2002 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak bir çocuklarının bulunduğu, dosyada dinlenen kadın eşin tanığı Gülçin D.'in “…Ablam evliliğin 3. yılında aldatılmaya başladı, davalının birlikte olduğu Aysun S. adındaki bayan birlikteliklerini yüz yüze bana kendisi itiraf etti, bunu bana itiraf ettiği tarih 2012 yılının mayıs ayıydı, taraflar halen ayrılar, biraraya gelmeleri mümkün değildir, CD çekimini ablam ve davalının annesi çekti, CD'yi dinledim, davalı CD de konuştuğu Esra isimli kişiye aşkım, bebeğim şeklinde hitap ediyordu, ben Aysun S.yle görüştükten sonra ablama durumu anlatamadım, ablam Aysunun resmini internette görüyor, bana söyledi, Erol beyin çakmağı masadaydı, Erol bey görüntüde yoktu, bu resmi gördüm, eşimle Aysunun çalışmış olduğu YKM'ye alış veriş yapmaya gitmiştim, kendisi bana gülümsedi, kendisiyle Erolla arasındaki münasebeti bilmeden öncede arkadaşlığım vardı, kendisine olayı sordum, oda 5 yıldır Erol benim peşimde koşuyor şeklinde konuştu...” şeklinde beyanda bulunduğu, yine kadın eşin görümcesi olan tanık Esra'nın erkek eşin kadına fiziksel şiddet uyguladığını beyan ettiği, ayrıca tanık Muammer'in "...Güzin'in elinde bir cd olduğunu, cd'nin Erol ile ilgili olduğunu söyledi, boşanacağız..." dediği, buna karşılık erkek eşin tanığı Atilla M. beyanında; “…Erol şu anda müşterek konutta yaşamıyor, en son eşyaları sokağa atıldıktan sonra babamın evinde yaşıyor, yurtdışında olduğum süre içerisinde taraflarla internetten görüşmeler yaptım, davalıya evine sahip çık dedim, 3 kez şiddete tanık oldum, ilkinde Mustafa bey kızı Güzine şiddet uygulamıştı, kızı yalan konuştuğu için şiddet uygulamıştı, olay Erolun evinde oldu, Mustafa bey kızına şiddet uyguladı, bunu gördüm, ikinci şiddet olayında taraflar evde oturuyorlardı, tango görüşmemizde Güzinle ağız tartışmaları yaptıklarını gördüm, Güzin vazoları yere atarak vur bana dedi, Güzin tangonun açık olduğundan haberdardı, kapat onu dedi, kardeşime polisi ara dedim..." dediği, diğer erkek tanıkları Zafer ile Hüsnü'nün de kadın eşin erkeğin arabasına dinleme cihazı yerleştirdiklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
9. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dosya kapsamından fiziksel şiddet olayına ilişkin olarak dinlenen tanık Esra'nın kadının gözünde morluk gördüğüne ilişkin zaman ve yer bilgisi bulunmayan beyanı ile taraflar hakkında Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinde karşılıklı basit yaralama suçu nedeniyle cezalandırılmalarına ilişkin 2014/2.8 Esas, 2014/2.8 Karar sayılı ceza dosyası dışında bir bulgunun olmadığı, kadın tarafından dava dilekçesinde tek fiziksel şiddete dayanıldığı, bu nedenle erkek eşin kadına karşı birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı olgusunun ispatlanamadığı, ancak erkeğin sadakatsiz davrandığı ve ortak konutu terk ettiği, kadın eşin ise eşinin aracına dinleme cihazı yerleştirdiği, kocasına karşı şantaj yaptığı görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dosya kapsamından, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin eşine birden fazla fiziksel şiddet uyguladığı hususunun sabit olmadığı, hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu oldukları, dolayısıyla direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
11. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
12. Öte yandan, mahkemece bozma kararının uyulan kısmı hakkında (yoksulluk nafakasına ilişkin) verilen karara yönelik olarak davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazları bulunduğundan, bu kısma yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
08.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla,
2- Uyulan kısma yönelik davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
22.02.2023 tarihinde yapılan birinci görüşmede oy birliğiyle,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : 08.03.2023 Tarihli İkinci Görüşmede Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 8’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.