KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ŞEKİL BAKIMINDAN GEÇERSİZ OLAN KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNE GÖRE KISMÎ İFADA DA TARAFLARIN YAPTIKLARI SÖZLEŞME İLE BAĞLI OLDUKLARI KABUL EDİLMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/6-293
Karar No       : 2024/107

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 17.10.2022
SAYISI                          : 2022/1218 E., 2022/1746 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve 2021/3868 Esas,
                                        2022/1732 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki asıl davada tapu iptali ve tescil, karşı davada sözleşmenin feshi ve teminat olarak verilen senedin iptali istemine ilişkin davalardan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın davalı Y. Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yönünden esastan reddine, davalılar Ahmet T., Burak T. ve Nedim Cafer A. yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine; karşı davanın da kabulüne karar verilmiştir.

Kararın asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın tüm davalılar yönünden esastan reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. ASIL DAVA    

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı yüklenici şirket arasında 10.10.2016 tarihinde gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince davalı yüklenici şirketin diğer davalı arsa sahipleri ile arasında düzenlenen 17.02.2016 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine isabet eden 17 No.lu bağımsız bölümü anahtar teslim olarak yapıp 17.02.2017 tarihinde müvekkiline teslim etmeyi üstlendiğini, müvekkilinin bunun karşılığında 30.000,00 TL’yi peşin ödeyerek kalan 53.500,00 TL’yi kat irtifakının kurulması ile ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak yüklenicinin sözleşme konusu bağımsız bölümü süresi içinde teslim etmediğini ve sürekli müvekkilinden para istediğini, bunun üzerine müvekkilinin dairenin ilâve ödemesi olarak 20.06.2017 tarihinde yüklenici şirketin banka hesabına 15.000,00 TL daha yatırdığını, fakat bu paranın yatırılmasından sonra da dairenin teslim edilmediğini, müvekkilinin Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı tespitte dava konusu bağımsız bölümdeki eksikliklerin belirlendiğini, yüklenicinin teslim borcunu yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin kalan borcu ödeme yükümlülüğünün doğmadığını ileri sürerek öncelikle eksikliklerin davalı tarafça karşılanmasına, davalı tarafından karşılanmaması hâlinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle bu hususta müvekkiline yetki verilmesine, davalıların tapu kaydı verilen arsanın tapuda devri konusunda icbarına, eksiklikler giderilip kalan paranın müvekkili tarafından ödenmesinden sonra davalılar adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı yüklenici şirket vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin “eser sözleşmesi” değil, “satım sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, zira davacının, müvekkilinin önceden projelendirip inşasına başladığı ve sözleşmenin kurulduğu aşamada henüz tamamlanmamış binadaki belirli bir daireyi topraktan satın aldığını, resmî yazılı şekilde yapılmayan satım sözleşmesi geçersiz olduğundan davacının bu sözleşmeye dayanarak dava konusu dairenin tapusunu istemesinin mümkün olmadığını, müvekkili tarafından 15.03.2017 tarihinde kat irtifakı kurulduğunu, ancak davacının kat irtifakının kurulmasıyla ödemesi gereken bakiye 53.500,00 TL’yi ödemediğini, ayrıca inşaatın yapım sürecinde daha önce öngörülemeyen sebeplerin ortaya çıktığını, bu nedenle müvekkilinin tadilat projesi yaptırmak zorunda kaldığını, müvekkili tarafından davacıya ait bağımsız bölümün tamamlandığını ve davacıdan taşınmazını devralmasının istendiğini, fakat satış bedelinden kalan 53.500,00 TL'lik tutarı ödemek istemeyen davacının önce eşine karşı açacağı boşanma davasını bahane ederek sonra da babasının kredi çekeceğini söyleyerek müvekkilini aylarca oyaladığını, davacının Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı tespitte dairenin % 99,40 oranında tamamlandığının ve eksik imalatın 500,00 TL değerinde olduğunun belirtildiğini, 500,00 TL’lik eksik iş bedelinin davacının sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmemesinin haklı mazereti olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

3. Davalı arsa sahipleri vekili cevap dilekçesinde; davacının ödemelerinin müvekkillerine herhangi bir yarar sağlamadığını, davacının yaptığı 30.000,00 TL ödemeye karşılık yüklenici şirketten senet alması nedeniyle yüklenici ile arasında bu miktarla ilgili borç ilişkisi kurulduğunu, sözleşmeye göre anahtar teslim aşamasına henüz gelinmediğinden eksik işler nedeniyle iş kabulünün yapılmadığını, yüklenicinin ve dolayısıyla halefi olan davacının eksik işlerden dolayı geçersiz sözleşmeye dayanarak müvekkillerinden herhangi bir talepte bulunamayacağını, müvekkillerinin eldeki davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden aleyhlerine hüküm kurulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

II. KARŞI DAVA

1. Davalı-karşı davacı yüklenici şirket vekili karşı dava dilekçesinde; 10.10.2016 tarihli sözleşmenin kanunun aradığı resmî şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmediğinden geçersiz olduğunu ve taşınmazın tapuda devir ve tescil hakkını davacıya vermediğini, bu sözleşmeye dayanarak müvekkilinin davacı-karşı davalıdan 45.000,00 TL tahsil ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.10.2016 tarihli sözleşmenin geçersizliğinin tespitine ve feshine, müvekkilinin davacı-karşı davalıdan aldığı 45.000,00 TL’nin mahkeme veznesine veya mahkemece belirtilecek bir hesaba yatırılmasının teminine ve dava konusu 17 No.lu bağımsız bölüm üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına, 10.10.2016 tarihli sözleşmenin teminatı olarak müvekkili tarafından davacı lehine düzenlenmiş ve vade tarihi konulmamış olan 30.000,00 TL bedelli bononun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde; müvekkili ile yüklenici arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin "alacağın temliki" niteliğinde olduğunu, dolayısıyla yazılı şekilde yapılmasının yeterli olduğunu ve temlik için geçerli koşulları sağladığını, davalı-karşı davacı yüklenici şirketin sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak tüm edimlerini yerine getirdiğini belirterek karşı davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli ve 2020/123 Esas, 2020/318 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı gereğince karşı dava yönünden eksik harç ikmâl edilerek yapılan yargılama sonucu davacı ile davalı yüklenici şirket arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin “alacağın temliki” niteliğinde olduğu, sözleşmenin “ödeme planı” başlıklı bölümünün 4 No.lu bendinde peşinat dışında kalan 53.500,00 TL’nin kat irtifakının kurulmasıyla birlikte ödeneceğinin kararlaştırıldığı, yüklenici tarafından kat irtifakının 15.03.2017 tarihinde kurulduğu, davacının Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 D.İş sayılı dosyasında yaptırdığı delil tespitinde bağımsız bölümün % 99,40 oranında tamamlandığının belirlendiği, ancak davacının kalan 38.500,00 TL’yi ödemediği, yüklenicinin edimlerini ifa etmesine rağmen davacının sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödemeyerek temerrüde düştüğü, diğer davalı arsa sahipleri yönünden ise uyuşmazlık konusu sözleşmenin temlik sözleşmesi olduğu ve davalı Y. Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kişisel hakkının temlikine ilişkin olduğu gerekçesiyle asıl davanın davalı Y. Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden esastan reddine, davalılar Ahmet T., Burak T. ve Nedim Cafer A. yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine; davalı-karşı davacı Y. Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin açtığı karşı davanın kabulüne, taraflar arasındaki 10.10.2016 tarihli sözleşmenin feshi ile karşı davacının davacı-karşı davalıdan aldığı 45.000,00 TL’nin davacı-karşı davalıya verilmesine, 10.10.2016 tarihli satış sözleşmesine teminat olarak karşı davacı tarafından davacı-karşı davalı lehine düzenlenmiş olan 30.000,00 TL bedelli bononun iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.01.2021 tarihli ve 2020/943 Esas, 2021/22 Karar sayılı kararıyla; asıl davada, geçersiz sözleşmenin varlığı hâlinde kural olarak tarafların sözleşmenin ifasını ya da ifa karşılığını isteyemeyeceği, ancak sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde aldıklarını iade ile yükümlü oldukları, tapulu taşınmazların devrine ilişkin şekil şartının ispat değil geçerlilik şartı olduğu ve resmî şekle uyulmadan yapılan sözleşmenin geçersiz olduğu, ancak 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile buna istisna getirildiği, bu istisnanın varlığından bahsedilebilmesi ve harici satış sözleşmesinin alıcısı konumunda olan kişinin tescil isteminin kabul edilebilmesi için satışa konu taşınmazın Kat Mülkiyeti Kanunu’na tâbi olarak yapılması, alıcının edimlerini yerine getirmiş olması, satıcının bağımsız bölümü teslim etmiş olması ve buna rağmen tescile yanaşmaması şartlarının bir arada bulunması gerektiği, somut olayda ise bahsi geçen İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasının mümkün olmadığı, zira taraflar arasında düzenlenen 10.10.2016 tarihli satış sözleşmesinde davacının bakiye bedeli kat irtifakının tesis edilmesi ile ödeyeceğini taahhüt etmesine rağmen edimini yerine getirmediği, taşınmazın fiilen davacıya teslim edilmediği, dolayısıyla ilk derece mahkemesince alıcının açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesinin doğru olduğu, ancak taşınmazın arsa sahipleri adına kayıtlı olduğu ve arsa sahipleri ile yüklenici arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan arsa sahiplerine karşı açılan davanın husumetten reddinin yerinde olmadığı, karşı davada ise, ilk derece mahkemesince sözleşmenin geçersizliği nedeniyle iptali ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade kararı verilmesinin yerinde olduğu, reddedilen asıl dava ve kabul edilen karşı davada nispi vekâlet ücreti takdirinin gerektiği, ancak davalı-karşı davacı yüklenici şirketin ve davalı arsa sahiplerinin karara karşı bu yönden istinaf başvurusunda bulunmadıklarından bu hususun sadece eleştirilmekle yetinildiği, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edildiği için karar tarihi itibariyle geçerli tarifeye göre davacı-karşı davalı aleyhine maktu vekâlet ücreti takdir edildiği, kararın bu nedenle kaldırılması gerektiği gerekçesiyle asıl davada davacı-karşı davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, HMK’nın 353/1-b.2 nci maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesisine; asıl davanın tüm davalılar yönünden esastan reddine, karşı davanın kabulü ile taraflar arasındaki 10.10.2016 tarihli sözleşmenin feshine ve karşı davacının davacı-karşı davalıdan aldığı 45.000,00 TL’nin davacı-karşı davalıya verilmesine, 10.10.2016 tarihli satış sözleşmesine teminat olarak davalı-karşı davacı tarafından düzenlenen 30.000,00 TL bedelli bononun iptaline oy çokluğu ile karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve 2021/3868 Esas, 2022/1732 Karar sayılı kararı ile:

"... Asıl dava, arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 (TBK 183). maddesi uyarınca temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri, taraflarına karşılıklı haklar ve borçlar yükler. Öncelikle üzerine inşaat yapılacak arsayı yükleniciye teslim etmesi gereken arsa sahipleri, yüklenicinin karşı edimini yerine getirmesinden sonra yükleniciye sözleşmeye uygun arsa veya kurulmuşsa kat irtifak tapusunu devretmekle yükümlüdür. Yüklenicinin temel borcu ise eseri (binayı) meydana getirmektir. Binanın inşaasından maksat, yapının sözleşmeye, fen kurallarına ve amacına uygun imal edilmesidir. Yüklenici bu nitelikleri taşıyan bir bina meydana getirmişse, sözleşmede aksine hüküm bulunmayan hallerde yapının arsa sahibine tesliminde, sözleşmede ayrık hüküm varsa tesliminden önce ve ancak sözleşme koşullarına uygun oranda arsa payı veya bağımsız bölümün tescilini isteyebilir. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin tarafı olan yüklenici, yukarıda sayılan edimleri yerine getirdiğinde, arsa sahibine karşı kazandığı kişisel hakları arsa sahibinin onayı gerekmeksizin üçüncü kişilere temlik edebilir. Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden üçüncü kişi de bu hakları yüklenicinin halefi olarak arsa sahibine karşı ileri sürme olanağına sahiptir.

...

Mahkemece yapılan keşif sonucunda inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanından alınan 11.10.2018 günlü raporda; binanın bitmiş olduğu, inşaatın yapı kullanma izninin alınmış olduğunun, tamamlanma seviyesinin %99,40 ve eksik işlerin bedelinin 550,00 TL olduğu belirlenmiştir.

Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmenin geçersizliğinden dolayı feshine ve tapu iptal tescil talebinin reddine karar verilmiş ise de; taşınmazların mülkiyetini nakleden sözleşmeler, resmi biçime uyularak yapılmadıkça Türk Medeni Kanun'un 706 ve Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddeleri hükümleri uyarınca geçersizdir. Kural olarak bu sözleşmeye dayanılıp tescil isteminde bulunulamaz. Kural bu olmakla birlikte yüklenici, arsa sahibi ile aralarında var olan arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapmakta olduğu inşaatta kendisine bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü kazanacağı şahsi hakkın temliki suretiyle ve yazılı olmak koşuluyla üçüncü bir kişiye temlik etmişse Türk Borçlar Kanunu'nun 184. maddesinin yalnızca yazılı yapılmasını öngördüğü bu sözleşmeye dayanarak şahsi hakkı temellük eden üçüncü kişi bağımsız bölümün adına tescilini isteyebilir.

Bu tür davalarda mahkemece öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki iskân (oturma izni) gibi diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bunun için de davaya konu temlik işleminin geçerli olup olmadığı, arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin borçlarının neler olduğunun sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.

...

Somut olay incelendiğinde; yüklenicinin yapıyı %99,40 seviyesinde bitirmiş olduğu ve taşınmazın iskanını almış olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla inşaatın getirildiği seviyenin reddedilebilecek bir seviyede olmadığı, adi yazılı şekilde yapılan temlik sözleşmesinin geçerli kabul edilmesi gerekecektir.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacı-temlik alanın, yükleniciye karşı ödemekle yükümlü olduğu bakiye bedel ile arsa sahiplerine karşı yüklenicinin eksik yaptığı işlerin tamamlanması ya da bedelinin depo edilmesi karşılığında TBK 97.maddesi gereğince birlikte ifa kuralı dikkate alınarak asıl dava ve birleşen davadaki talepler hakkında birlikte ifa kuralı gereğince bir karar verilmesinden ibaretken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararın gerekçesi aynen tekrarlanmak suretiyle oy çokluğu ile direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı- karşı davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davacı - karşı davada davalı vekili; müvekkili ile yüklenici şirket arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin "alacağın temliki" hükümlerine tabi ve geçerli bir sözleşme olduğunu, % 99,40 oranında reddedilemeyecek bir seviyede tamamlanan inşaatta müvekkilinin adi yazılı şekilde imzalanan ve geçerlilik şartını taşıyan sözleşme gereğince istediği tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesince 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak verilen kararın doğru olmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mı, yoksa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerinin mi uygulanacağı, buradan varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı üçüncü kişi ile davalı-karşı davacı yüklenici şirket arasında adi yazılı şekilde imzalanan 10.10.2016 tarihli gayrımenkul satış sözleşmesinin “temlik sözleşmesi” olarak nitelendirilip geçerli kabul edilip edilmeyeceği ve bozma kararında gösterildiği gibi asıl ve karşı davadaki talepler hakkında “birlikte ifa kuralı” gereğince inceleme ve araştırmanın yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97, 237 ve 183 ilâ 188 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı maddesi.

3. 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddesi.

4.1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 60/3 üncü ve 89 uncu maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle eser sözleşmesinin bir türü olan “kat karşılığı inşaat sözleşmesi,” diğer bir ifadeyle "arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi" ile ilgili düzenlemelere değinmekte fayda vardır.

2. Türk Hukuk Lûgatında hukukî niteliği itibariyle taşınmaz satış sözleşmesi ile eser sözleşmesinden oluşan bir sözleşme türü olarak vurgulanan (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 669) kat karşılığı inşaat sözleşmesi, bir yönüyle arsa sahibinin koşullar gerçekleştiğinde sahibi olduğu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmını yükleniciye devretmesini öngörürken, diğer yönüyle de, yüklenicinin yapacağı inşaat bakımından arsa sahibine karşı yükümlülüklerini gösteren, tapulu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmının devrine ilişkin vaadi ve eser sözleşmesini içeren, iki tipli-karma bir sözleşmedir.

3. Başka bir anlatımla yüklenici yönünden inşaat yapma yükümlülüğünü, arsa sahibi yönünden ise tapuda pay intikal ettirme yükümlülüğünü içeren kat karşılığı inşaat sözleşmesi, hem inşaat yapma hem de satış vaadi sözleşmesini bünyesinde birleştiren özel bir sözleşme türüdür.

4. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatıdır. Yüklenici, finansmanını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir bina (inşaat) meydana getirmeyi üstlenirken, arsa sahibi de buna karşılık arsa payı devri suretiyle bir bedel ödemeyi borçlanmaktadır. Bu sözleşmede ücret (bedel) arsa sahibi tarafından ayın olarak ödenmektedir.

5. Hukukumuzda egemen ilke ‘‘şekil serbestisi’’ olup, kural olarak eser sözleşmesi herhangi bir geçerlilik şartına tâbi değildir. Yasada aksi öngörülmedikçe, sözlü veya yazılı yahut resmî biçimde yapılabilir. Bununla birlikte bazı sözleşmelerin geçerli olabilmesi için yasada belirlenen şekle uygun olarak yapılması zorunludur.

6. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Hukukî işlem” başlıklı 706 ncı maddesi, “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır’’ şeklindedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237 nci maddesinde “Akdin şekli” başlığı altında; taşınmaz satımının geçerli olması için getirilen resmî senede bağlanması şartı, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür. 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddesine göre taşınmaz satışları için tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri yetkili iken, 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 60/3 üncü ve 89 uncu maddelerinde taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce resen düzenleme şeklinde yapılacağı kuralı getirilmiştir.

7. Anılan düzenlemeler uyarınca tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören sözleşmelerin geçerli olmaları için resmî şekilde yapılmaları zorunlu olup; kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, arsa sahibi yönünden taşınmaz mülkiyetinin ileride yükleniciye devrine ilişkin bir yükümlülüğü (mülkiyetin nakline yönelik vaadi) içerdiğinden, bu tür sözleşmelerin noterde resen düzenleme şeklinde yapılmaları geçerlilik koşuludur. Emredici kural gereği, resmî şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersizdir.

8. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2021 tarihli ve 2017/(23)15-1612 Esas, 2021/441 Karar; 24.06.2021 tarihli ve 2017/(23)15-2930 Esas, 2021/831 Karar; 23.12.2021 tarihli ve 2018/(23)6-1057 Esas, 2021/1756 Karar; 08.02.2022 tarihli ve 2021/(15)6-843 Esas, 2022/80 Karar, 17.05.2022 tarihli ve 2017/(23)6-1817 Esas, 2022/643 Karar; 28.06.2022 tarihli ve 2022/6-69 Esas, 2022/1050 Karar; 10.05.2023 tarihli ve 2021/(15)6-802 Esas, 2023/434 Karar; 20.09.2023 tarihli ve 2022/(14)7-4 Esas, 2023/839 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

9. Buna karşılık Yargıtay şekil koşuluna uygun olmadığı için geçersiz olan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin fiilen hayata geçirildiği, tarafların edimlerini büyük ölçüde yerine getirdiğinin anlaşıldığı durumlarda bu sözleşmelere geçerlilik tanımaktadır.

10. Şekil zorunluluğunun birinci istisnası; "Sözleşme adi yazılı şekilde olsa bile, yüklenici edimini (bina meydana getirme borcunu) tamamen veya reddolunmayacak oranda yerine getirmişse, arsa sahibi artık bu sözleşmenin geçersizliğini ileri süremez" kuralıdır. Zira böyle bir davranış TMK'nın 2 nci maddesinde tanımlanan "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz" kuralına aykırı düşer.

11. İkinci istisnası ise, "Sözleşmeyle yükleniciye bedel olarak verilmesi kararlaştırılan taşınmazın devrine ilişkin yüküm, taşınmaz tapuda yükleniciye devredilerek gerçekleşmişse, başlangıçta geçersiz olan sözleşmenin geçerli hâle gelmesidir." Zira karma nitelikteki sözleşmenin diğer kısmı, yani "inşaat sözleşmesi" zaten biçim koşuluna bağlı değildir.

12. Gerek edimlerin karşılıklı olarak tümüyle veya önemli oranda yerine getirilmesi ve gerekse şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmeye rağmen arsa payının tapuda yükleniciye geçirilmesi hâlinde şekil eksikliğinin ileri sürülmemesi kuralı, dayanağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı kararının gerekçesinden almaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 16.01.2013 tarihli ve 2012/13-592 Esas, 2013/65 Karar sayılı kararı).

13. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı kararı ile; “Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre hâkimin Türk Medeni Kanununun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği” benimsenmiştir.

14. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise; 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ancak Yasa'nın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan cebri tescil davası kural olarak kabul edilmeyecektir, bununla beraber bazı istisnaî hâllerin gerçekleşmesi durumunda, TMK’nın 2 nci maddesi gereğince zorunlu şekil koşuluna uygun şekilde yapılmayan kat karşılığı inşaat sözleşmesi de tarafları bağlayıcı nitelikte olabilmektedir. Öngörülen bu şekle uymaksızın imzalanan sözleşmelerin sonradan geçerlilik kazanması için ya tapuda pay devrinin yapılmış olması ya da ifanın tamamlanmış olması gerekir. Yine, şekil bakımından geçersiz olan bir kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılan karşılıklı ve kısmî ifada da tarafların yaptıkları sözleşme ile bağlı oldukları kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2023 tarihli ve 2022/(15)6-1195 Esas, 2023/507 Karar sayılı kararı).

15. Öte yandan arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında Yargıtay'ın yerleşik uygulama ve içtihatları gereğince tapulu taşınmaza ilişkin satış sözleşmesi hükümleri değil, 6098 sayılı Kanun'un 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın temliki hükümleri uygulanmaktadır.

16. Bu noktada “alacağın temliki (devri)” konusunu kısaca açıklamak gerekirse; alacağın devri, alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen yazılı şekle bağlı sözleşme, kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen tasarrufî bir muameledir. Alacağın devri kural olarak borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen tasarrufî bir hukuki işlemdir, külli değil, cüz’i ve sınırlı bir halefiyet meydana gelmektedir. Burada alacaklının değişmesi söz konusudur (Turgut Uygur : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Ankara 2013, C. 1, s. 1096).

17. Başka bir ifadeyle alacağın temliki (devri), mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine "alacağın temliki" adı verilir ( Fikret Eren: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s.1248). Alacağın temliki ile borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-427 Esas, 2021/685 Karar sayılı kararı).

18. Türk Borçlar Kanunu'nun 183 üncü maddesinin birinci fıkrasında da;

“Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir” şeklinde kural olarak alacağın temlikinde borçlunun rızasına gerek olmadığı, sadece alacağı talep hakkının devredildiği, borcun özünün muhafaza edildiği belirtilmiştir.

19. Alacağın iradî devrinin (sözleşmeye dayanan devir) geçerli olabilmesi için sözleşmenin taraflarının fiil ve tasarruf ehliyetine sahip olması, geçerli bir sözleşmenin bulunması, alacaklı ile üçüncü kişi arasında 6098 sayılı Kanun'un 184 üncü maddesi gereğince yazılı devir sözleşmesinin yapılması, devredilen alacak hakkının mevcut olması ve devir engeli bulunmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir (Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2021 tarihli ve 2018/(15)6-565 Esas, 2021/1464 Karar; 29.03.2023 tarihli ve 2021/(15)6-535 Esas, 2023/266 Karar sayılı kararları).

20. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde ise; yüklenici arsa paylarının maliki olmamakta, buna karşılık arsa paylarının ya da bağımsız bölümlerin kendisine devredilmesi konusunda şahsî bir alacak hakkına sahip olmaktadır. Yüklenici kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakkına dayanarak arsa sahibinden kendi payına düşen bağımsız bölümlere ait arsa paylarının mülkiyetinin adına tescilini talep edebileceği gibi, bu hakkını yazılı olması koşuluyla arsa sahibinin onayına gerek olmaksızın üçüncü kişiye de devredebilir. Başka bir anlatımla böyle durumlarda yüklenici sözleşme uyarınca arsa sahibinden talep edebileceği bağımsız bölüm ve buna bağlı arsa payının devrini talep etme hakkını üçüncü kişiye temlik etmiş sayılır ve yüklenici ile üçüncü kişi arasında alacağın temliki sözleşmesi bulunduğu kabul edilir.

21. "Temliken tescil" olarak da adlandırılan bu tür davalarda mahkemece öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki iskân koşulu (oturma izni) vs. diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bunun için de davaya konu temlik işleminin geçerli olup olmadığının, arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin borçlarının neler olduğunun sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.

22. Üçüncü kişinin, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü yükleniciden temlik alması hâlinde arsa sahibini ifaya zorlayabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekir. 6098 sayılı Kanun'un 188 inci maddesi gereğince; "Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir." Buna göre temliki öğrenen arsa sahibi, temlik olmasaydı önceki alacaklıya (yükleniciye) karşı ne tür defiler ileri sürebilecekse, aynı defileri yeni alacaklıya (temlik alan üçüncü kişiye) karşı da ileri sürebilir. Temlikin konusu, yüklenicinin arsa sahibi ile yaptığı sözleşme uyarınca hak kazandığı gerçek alacak ne ise o olacağından, temlik eden yüklenicinin arsa sahibinden kazanmadığı hakkı üçüncü kişiye temlik etmesinin arsa sahibi bakımından bir önemi bulunmamaktadır.

23. Diğer taraftan yüklenici arsa sahibine karşı edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkını üçüncü kişiye temlik etmişse, üçüncü kişi 6098 sayılı Kanun'un 97 nci maddesi hükmünden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamaz.

24. Anılan hususlara Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2017 tarihli ve 2017/14-2265 Esas, 2017/1435 Karar; 21.01.2020 tarihli ve 2018/23-240 Esas, 2020/43 Karar; 10.11.2020 tarihli ve 2020/14-519 Esas, 2020/851 Karar; 21.12.2021 tarihli ve 2018/(14)7-174 Esas, 2021/1712 Karar; 20.09.2023 tarihli ve 2022/(14)7-4 Esas, 2023/839 Karar sayılı sayılı kararlarında da değinilmiştir.

25. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan şahsi hakka dayalı davalarda temliken tescile karar verilebilmesi için yüklenicinin inşaatı sözleşme koşullarına uygun olarak bitirip bitirmediğinin, dolayısıyla tescile hak kazanıp kazanmadığının saptanması önem arz etmektedir. Burada yüklenicinin temel borcu sözleşme ve ekleri, tasdikli projesi, yapı ruhsatı, imar mevzuatı ile fen ve sanat kaidelerine uygun bir bina meydana getirerek arsa sahibine teslim etmektir. Zira yüklenici bu nitelikleri haiz bir bina meydana getirmiş ve arsa sahibine teslim etmiş ise, sözleşmenin karşı edimi olan arsa payının veya bağımsız bölümün tapusunun kendisine devredilmesini isteyebilir. Bu hak doğrudan yüklenici tarafından talep edilebileceği gibi, yüklenicinin kişisel hakkını devralan üçüncü kişi de yüklenicinin halefi olarak tescil isteminde bulunabilir. Ancak, yüklenicinin açtığı davalarda olduğu gibi halefi olan üçüncü kişilerin açacağı tapu iptali ve tescil davalarında da tescile hak kazanılabilmesi için yapının arsa sahibinin reddedemeyeceği seviyeye getirilmesi, ayıp ve eksiklikler varsa bunların yüklenicinin halefi olan üçüncü kişi tarafından tamamlanması veya bedelinin arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmesi gerekir. Burada depo ettirilen bedelin arsa sahibine ödenmesi, iptal edilen tapu kaydının ise temlik alan üçüncü kişi adına tescili şeklinde olmak üzere birlikte ifa kuralı gözetilerek karar verilecektir.

26. Görüldüğü üzere arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılmakta olan bir inşaattan bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişilerin, inşaatın tamamlanması hâlinde temliken tescil kurallarına göre taşınmazın kendi adlarına tescilini isteyebilmeleri için yazılı temlik sözleşmesinin varlığı yeterlidir. Temliken tescil ile 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında tescil birbirinden tamamen farklı müesseselerdir. Temliken tescil geçerli bir temlik sözleşmesine dayanmakta ve yüklenici edimlerini yerine getirmiş ise tescili mümkün kılmakta ise de içtihadı birleştirme kararı geçersiz sözleşmeye dayanmakta ve tescil için daha kapsamlı şartlar aranmaktadır. İnşaatın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak yapılmıyor olması hâlinde temliken tescil hükümlerine göre değil, bu içtihadı birleştirme kararı kapsamına göre tescilin mümkün olup olmadığı belirlenerek bir karar verilmesi gerekecektir (Muammer Öztürk, Zeki Gözütok: Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, Ankara 2023, s. 813). Uygulamada da "yap sat" şeklinde adlandırılan yüklenicinin inşaatı kendisine ait arsa üzerine yaparak satış yaptığı durumlarda alacağın temliki kurallarına göre değil, içtihadı birleştirme kararı gereğince tescil koşullarının oluşup oluşmadığına bakılarak karar verilmektedir.

27. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı yüklenici Y. Yapı ve İnşaat Taahhüt Gıda Turizm Tarım Hayvancılık Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketi ile davalı arsa sahipleri Ahmet T., Burak T. ve Nedim Cafer A. arasında resmî geçerlilik koşullarına uygun biçimde noterde düzenlenen 17.02.2016 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yapılan paylaşıma göre yüklenicinin bina yapımını üstlendiği 116 ada 23 No.lu parselde bulunan üçüncü kat 17 No.lu bağımsız bölümün davalı yüklenici şirkete isabet eden yerlerden olduğu görülmektedir.

28. Davalı şirket kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine verilecek olan 17 No.lu bağımsız bölümü davacı ile 10.10.2016 tarihinde imzaladığı "Gayrımenkul Satış Sözleşmesi" uyarınca toplam 83.500,00 TL bedel karşılığında davacıya satıp, 17.02.2017 tarihine kadar tamamlayarak teslim etmeyi üstlenmiştir. Böylece yüklenici şirketin dava konusu bağımsız bölümün kendisine devredilmesi konusunda 17.02.2016 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan şahsî hakkını üçüncü kişi Halis Işık'a devrettiği, başka bir anlatımla davalı yüklenicinin sözleşmeye göre arsa sahiplerinden isteyebileceği taşınmaz devrini talep etme hakkını davacı-karşı davalı üçüncü kişiye temlik ettiği anlaşılmaktadır.

29. Yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak yüklenicinin halefi sıfatıyla 10.10.2016 tarihli sözleşme gereğince edimlerini ifa ettiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil isteminde bulunan üçüncü kişi Halis Işık tarafından açılan asıl davada tapulu taşınmaza ilişkin satış sözleşmesi hükümleri değil, 6098 sayılı Kanun'un 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın temliki (devri) hükümleri uygulanacaktır. Yine 6098 sayılı Kanun'un 184 üncü maddesi uyarınca alacağın devrinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

30. Somut olayda dava konusu bağımsız bölümün satışına dair davacı-karşı davalı ile davalı-karşı davacı yüklenici şirket arasında 10.10.2016 tarihinde imzalanan sözleşme "temlik sözleşmesi" niteliğinde olup, adi yazılı şekilde düzenlenmek suretiyle temlikte geçerlilik için gerekli ve yeterli olan yazılı şekil koşulunu sağlamaktadır.

31. Yukarıda ayrıntılı biçimde açıklanan ilke ve kurallar doğrultusunda yükleniciden bağımsız bölüm temlik alan davacı-karşı davalının yüklenicinin halefi olarak açtığı temliken tescil davasında tapu iptali ve tescile hak kazanabilmesi için kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan yapının davalı arsa sahiplerinin reddedemeyeceği seviyeye getirilmesi, ayıp ve eksiklikler varsa bunların yüklenicinin halefi davacı-karşı davalı tarafından tamamlanması veya bedellerinin arsa sahiplerine ödenmek üzere depo ettirilmesi gerekir.

32. Eldeki davada İlk Derece Mahkemesince yapılan keşif sonucu bilirkişi heyetinden alınan 10.10.2018 tarihli raporda, sözleşme konusu 116 Ada 23 No.lu parsel üzerinde bulunan binanın bitmiş vaziyette olduğu, inşaata ilişkin yapı kullanma izin belgesinin (iskân ruhsatının) 04.04.2018 tarihinde alındığı, yapının tamamlanma seviyesinin % 99,40 oranında ve eksik işlerin bedelinin de 500,00 TL olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla inşaatın getirildiği seviye davalı arsa sahipleri tarafından reddedilemeyecek bir seviyede olduğundan, mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 97 nci maddesi gereğince "birlikte ifa kuralı" gözetilerek yapılacak inceleme ve değerlendirme neticesinde hâsıl olacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

33. Ne var ki; Bölge Adliye Mahkemesince tapulu taşınmazın devrine ilişkin 10.10.2016 tarihli sözleşmenin zorunlu şekil şartı olan resmî şekle uyulmadan yapıldığından geçersiz olduğu, 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre yapılan değerlendirmede ise anılan İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle sözleşmenin geçersizliğinden dolayı feshine ve tapu iptali tescil isteminin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

34. Sonuç olarak mahkemece yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan şahsî hakkını temlik alan davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacı yüklenici şirkete ödemekle yükümlü olduğu bakiye bedel ile davalı arsa sahiplerine karşı yüklenicinin eksik bıraktığı işlerin tamamlanması ya da bedelinin depo edilmesi karşılığında asıl ve karşı davadaki talepler hakkında birlikte ifa kuralı gereğince karar verilmelidir.

35. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davacı- karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.