KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

TEREKEDEKİ BAĞIMSIZ BÖLÜMLE BANKADAN ÇEKİLEN PARALARIN MİRASÇILARDAN ALINARAK SINIRLI YETKİLİ VASİYETİ YERİNE GETİRME GÖREVLİSİNE VERİLMESİ DOĞRU OLMAMIŞTIR.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/6407
Karar No      : 2023/5980

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 21.01.2022
SAYISI                                 : 2020/557 Esas, 2022/35 Karar

Taraflar arasında görülen ve istinaf incelemesinden geçen sınırlı yetkili vasiyeti tenfiz memurunun vasiyeti yerine getirme amacıyla mirasçılara intikal eden tereke malının iadesi istemi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05.12.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde asıl ve birleştirilen davada davalı Serpil T. vekili Avukat O.A., davalılardan asil Orhun B. ve vekili, Banu B. vekili Avukat S.E. ile diğer taraftan asıl ve birleştirilen davada davacı Fatih Şenol T. adına vekili Avukat Z.A.T. geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili asıl ve birleşen davadaki dava dilekçesinde; mirasbırakan Fatma Şaziye T.'nun ölmeden önceki son arzularının sözlü vasiyetnameye konu olduğunu, mirasbırakanın şahitlere sözlerini belirttikten sonra şahitlerin başvurusu üzerine vasiyetnamenin açılıp okunduğunu, mirasbırakanın vasiyetnamede Rize Çamlıhemşin, Konaklar Mahallesindeki konağın tüm ihtiyaçları için mirasının kullanılmasını, bu iş ile de kendisinin ilgilenmesini vasiyet ettiğini, saklı paya sahip olmayan davalıların, vasiyetnamenin açılmasını takiben aleyhine vasiyetnamenin iptali davası açtıklarını, davanın reddedildiğini ve kesinleştiğini, mirasbırakanın maliki olduğu taşınmaz ile banka hesabının bulunduğunu, bu taşınmazlardan 536 ada, 25 parsel sayılı taşınmazdaki 11 No.lu bağımsız bölümünün davacılar tarafından intikal yapılmak suretiyle dava dışı üçüncü kişiye satıldığını, davalıların mirasbırakana ait hesaptan da para çektiklerini, bu bedellerin davacıya verilmesi gereken bedeller olduğunu, davalıların mal kaçırma kastına yönelik davranışlarının olduğunu açıklayarak, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, vasiyetnamenin yerine getirilmesi ile şimdilik taşınmaz yönünden 115.000,00 TL'nin ve banka hesabı yönünden 350.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan yasal miras hisseleri oranında alınarak tarafına verilmesini ve anılan miktara hesaptan çekilme tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiş, 25.05.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile, asıl davada 115.000,00 TL olan alacak 255.000,00 TL arttırılarak 370.000,00 TL'nin devir tarihi olan 08.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Banu B. ve Orhun B. vekili cevap dilekçesinde; davacının sanki atanmış bir mirasçı sıfatıyla alacak davası niteliğinde dava açtığını, ancak sözlü vasiyetnamede murisin terekesindeki Çamlıhemşin'deki konağın bakım ve ihtiyaçlarının giderilmesi için yetkilendirilmiş biri olduğunu, bu şekilde alacak davasının açılmasının mümkün olmadığını, şayet tereke ile ilgili bir davanın açılması söz konusu ise davanın tereke hakimliğinde ikame edilmesi gerektiğinden mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, bahsi geçen konakla ilgili mal sahiplerinin turistik otel ve tesis yapılması ve bu şekilde işletilmesi yönünde bir sözleşme yaptıklarını, dolayısıyla sözlü vasiyetnamenin temelinin çöktüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Serpil T. vekili cevap dilekçesinde; davacının alacağı bulunmadığını, davacının tereke üzerinde mirasçılık hakkının da bulunmadığını, hak sahibi olmadığından alacak davası ikame edemeyeceğini, davacı vasiyetle görevli kılındığını iddia etmekte ise bunun terekeye ilişkin bir dava olarak görülmesi gerektiğinden mahkemenin görevsiz olduğunu, İstanbul Mahkemesinin yetkili olduğunu, vasiyetnamenin iptali talepli davada kesinleşen kararın vasiyetnamenin şekli özelliklerinin yerinde olduğuna dair bir karar olduğunu, davacının sadece malların bakım ve korunmasını yüklendiğinin saptandığını, davacının vasiyetnameyle mülkiyet hakkını elde etmediğini, murisin de böyle bir arzusu olmadığını, vasiyetnamenin uygulanabilmesinin hem teknik hem de hukuki açıdan imkansız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 06.06.2017 tarihli ve 2014/72 Esas, 2017/184 sayılı Kararıyla; asıl ve birleşen dava yönünden davacının sınırlı yetkili vasiyeti tenfiz memuru olduğu, mülkiyeti mirasçılara ait taşınmazın satış bedelini ve tereke parasının kendisine ödenmesini isteme hak ve yetkisinin olmadığı, davacının sınırlı vasiyeti tenfiz memuru olarak miras hukuku boyutunda bağımsız yükleme dolayısıyla mirasbırakan tarafından istenen amacın yerine getirilmesini isteyebileceği ve davada mirasçılara miras yoluyla intikal eden taşınmazın satış bedelini ve tereke parasının kendisine ödenmesini isteme hususunda sıfatının bulunmadığı; sıfatın dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişki olup, esasa ilişkin olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen dava yönünden sıfat (husumet) yokluğundan (esastan) davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin 06.06.2017 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli ve 2018/980 Esas, 2019/157 sayılı Kararıyla; vasiyetname içeriğine göre davacının atanmış mirasçı veya vasiyeti tenfiz memuru atanmadığına, vasiyetnamede yasal mirasçıların terekeyi paylaşmasına veya tereke malları üzerinde tasarruflarına bir sınırlandırma getirilmediğine göre davacıya vasiyetname ile verilen görevin ölüm sonrasına etkili vekalet olduğu, davacının bu sıfatı nazara alındığında yasal mirasçıların tasarrufunda bulunan taşınmaz bedeli veya banka mevduatının mirasçılardan tahsili ile tarafına ödenmesi yönünde aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, murisin konağın bulunduğu taşınmazın tamamına malik olmayıp eşinden gelen hisse miktarı nazara alındığında ve diğer pay sahiplerinin taşınmazla ilgili tasarrufi işlemlerde bulunabileceği düşünüldüğünde, yasal mirasçıların murisin diğer malları üzerinde tasarrufta bulunmama gibi bir halin kendilerinden beklenemeyeceği; yerel mahkemenin davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine ilişkin kararının sonuç itibarıyle doğru olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 27.10.2020 tarih ve 2019/2952 Esas, 2020/6130 Karar sayılı ilamında; dava konusu vasiyetnamenin iptali davasında eldeki dava davacısı, davalı mevkiinde değerlendirilerek kendisine pasif husumet ehliyeti tevcih edildiği, vasiyetnamenin ise, sözlü vasiyetname olarak değerlendirilip iptal talebinin reddedildiği, kesinleşen vasiyetnamenin iptali kararının nazarı dikkate alınarak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığından bahisle davanın usulden reddine yönelik yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği, bozma kapsamına göre, tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamında hukuken geçerli ve uygulanması gereken bir vasiyetnamenin söz konusu olduğu, davacının vasiyetnameyi yerine getirmekle görevli olduğu, taşınmazın terekeden çıkmasına sebep olan davalıların yaptığı işlem sonucu sebepsiz zenginleştikleri, bu nedenle iade yükümlülüklerinin bulundukları gibi oluşan zarar olması halinde bu zararı da karşılamaları gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalılar vekilleri duruşma istemli olarak temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı Serpil T. vekili duruşma istemli temyiz dilekçesinde özetle; bozma ilamı usule ilişkin olduğu halde mahkemece hatalı değerlendirme ile esasa yönelik yorumda bulunulduğunu, Mahkeme kararının çelişkili olduğunu, dosyada mevcut hukuki mütalaalarda davanın reddinin gerektiğinin ortaya konulduğunu ileri sürerek mahkeme kararının davalı lehine bozulmasını istemiştir.

2. Davalılar Banu B. ve Orhan B. vekili duruşma istemli temyiz dilekçesinde özetle; dosyada mevcut hukuki mütalaalarda davanın reddinin gerektiğinin ortaya konulduğunu ileri sürerek mahkeme kararının davalı lehine bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sınırlı yetkili vasiyeti tenfiz memurunun vasiyeti yerine getirme amacıyla mirasçılara intikal eden tereke malının iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1 .4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 550 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

"Mirasbırakan, vasiyetnameyle bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi atayabilir."

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 552 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

"Mirasbırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir."

3.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 599 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

"Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.

Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.

Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler."

3. Değerlendirme

1. Dosyanın incelenmesinde; mirasbırakan Fatma Şaziye T.'nun 07.11.2007 tarihli tutanağa geçirilen sözlü vasiyetnamesinde; "...Çamlıhemşin, Konaklar mahellesindeki konağımızın tüm ihtiyaçları için mirasımın kullanılmasını, bu iş ile de Fatih senin ilgilenmeni istiyorum.." yönünde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mirasbırakan bu irade beyanı ile 4721 sayılı Kanun'un 552 nci maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, terekesinde mevcut malın korunması ve bakımı için davacı Fatih'i vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak yetkilendirmiştir. Ancak bu yetkinin anılan madde uyarınca terekedeki belli malın korunmasına hasredildiği, bu bakımdan mirasbırakanın davacıyı sınırlı yetkili olarak vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak atadığı anlaşılmaktadır.

2. Dava konusu vasiyetnamenin iptali davasında eldeki dava davacısı, davalı mevkiinde değerlendirilerek kendisine pasif husumet ehliyeti tevcih edildiği, bu davanın reddedilerek kesinleşmesi suretiyle ise davacının sıfatının da sınırlı yetkili olarak vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davacı sınırlı yetkili vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak mirasçı sıfatını haiz olmadığı, atanmış mirasçı da olmadığı, dolayısıyla paylaşmaya katılamayacağı, tereke malları yönünden yasal mirasçı gibi alacak talebinde bulunamayacağı açıktır. Davacı, yalnızca sınırlı yetkisinin kullanılması amacıyla konağın bakım ve giderlerinin terekeden karşılanması için yapılacak işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

3. Diğer yandan davalılar mirasbırakanın yasal mirasçısı olarak mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kazanmışlardır. Bu bakımdan, Mahkemece davanın kabulü ile mirasçının vefatından sonra terekede bulunan 11 numaralı bağımsız bölüm ile bankadan çekilen paraların mirasçılardan alınarak sınırlı yetkili vasiyeti yerine getirme görevlisine verilmesi doğru değildir. Nitekim davacının çekilen para ve taşınmazın satış bedeli üzerinde miras hakkında dayalı bir payı bulunmamaktadır. Vasiyetname içeriğine göre konağın bakılıp korunması için giderler terekeden karşılanacak ise de, vasiyeti yerine getirme görevlisi tarafından görevini yerine getirme amacıyla yapılmış bir masrafın olduğu belirtilmemiştir. Henüz vasiyete konu konağın idamesi için gerekli masraf ve giderler yapılmadan yahut belirlenmeden davalıların miras payına müdahale edecek şekilde belirlenen miktarların davalılardan alınarak davacıya verilmesine ilişkin karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Yargıtay duruşma vekalet ücreti 17.100,00 TL'nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

05.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye                      Üye                    Üye 
Hikmet Onat       Suna Türe      Gülfem Saygılı     Mustafa Erol      Necmi Apaydın

BİLGİ : Bu konudaki çalışmalar için bkz. AKBIYIK, Cem, Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisi, İstanbul, 2012; AYDIN ATEŞ, Gülşah Sinem, Vasiyetin Yerine Getirilmesi, İstanbul, 2022.